Hande Subaşı: ‘Kan çekti, çok iyi anlaştık’ – Halil İbrahim Ceyhan: ‘Birbirimizi bir daha bırakmadık’
Aralarındaki dostluğu “Kardeş gibi olduk” diye tanımlıyorlar. Gerçekten öyle bir hava esiyor fotoğraf çekimi sırasında. Her konuda fikir alışverişi yapıyor, birbirlerinin sözlerini tamamlıyorlar. Bazen sadece gözleriyle anlaşıyorlar. İkisinin de müziğe ilgisi var, sesleri de çok güzel. Israr edince kırmayıp birlikte Tarkan’dan ‘Kış Güneşi’ni söylüyorlar. O performansı gördükten sonra yakında başlayacak müzikal projeleri beni heyecanlandırıyor.◊ Siz nasıl bir ikili oldunuz? Hande Subaşı: Aynı ajanstayız ama geçen kış bir etkinlikte ilk kez bir araya geldik. Birbirimizi çok sevdik. Sonra 40 yaş doğum günü kutlaması yaptım. Sağ olsun Halil de geldi, çevrem ve yakınlarım onu çok sevdiler. Halil bu popülerliğinin yanı sıra çok samimi bir yerden ilişki kuruyor. Dostluğumuzu belki aynı jenerasyondan gelmemiz de etkiledi ya da kan çekti, çok iyi anlaştık.Halil İbrahim Ceyhan: Evet, gerçekten kan çekti. Böyle çok tanınan isimlerle yeni tanıştığınız zaman hayallerinizdekinden farklı biriyle de karşılaşabiliyorsunuz. Hande öyle değildi, çok çok sevecen ve sıcakkanlı. Bence dosttan öte kardeş gibi olduk. Sonra projeler arka arkaya geldi; önce ‘Leyla: Hayat… Aşk… Adalet…’ dizisi, sonra ‘Bir Masaldı’ müzikali. Birbirimizi bir daha bırakmadık. ◊ Her şey çok güzel ama itiraf edin, birbirinizde rahatsız olduğunuz neler var?Halil İbrahim Ceyhan: Benim yok sanırım.Hande Subaşı: Benim var, Halil’in hayatı yoğunlaştığı zaman iletişimimiz azalıyor, ben de biraz bozuluyorum.◊ Özel hayatına biri girince mi?Hande Subaşı: Artık bilemiyorum, eskiden biraz daha fazla dertleşip iletişimde oluyorduk, arada unutuluyorum.Halil İbrahim Ceyhan: Aslında gerçekten güncel hayatla alakalı bir sıkışıklığın içine girdiysem bile, Hande’nin çok deneyim ve tecrübesi olduğu için birçok şeyi ona danışıyorum. Verdiği fikirler gerçekten çok doğru oluyor ve beni iyi bir yere taşıyor. Belki bu da aramızdaki ilişkiyi çok güzel tutuyor. Keza Hande’nin erkek arkadaşı Alican (Ulusoy) Abi’yi de arıyor, ona da soruyorum, bağlantımız gerçekten çok iyidir.Hande Subaşı: Ben sitem ettim ama duruma şu yönünden bakalım; çok sevdiğin, değer verdiğin insana sitem edersin.Halil İbrahim Ceyhan: O zaman ben de buradan görüşmeyi aksattığım bütün arkadaşlarımdan, en başta Hande Subaşı olmak üzere teker teker özür diliyorum.‘Gerçekler ilişkileri daha sıkı tutuyor’ ◊ ‘Bir Masaldı’ müzikalinin hazırlıkları son aşamada. Ne anlatıyor proje?Halil İbrahim Ceyhan: Hayat telaşı içinde koşuşturan bir adamın, farkındalığı olan bir kadınla karşılaşınca ona yağmurda ıslanmaması için bir şemsiye tutmasıyla başlıyor müzikal. Bir farkındalık dünyası açılıyor ve adam başka bir yola gidiyor.Hande Subaşı: Unutulan duygu ve değerleri biraz da aşk üzerinden anlatan bir hikâye diyelim. Duyguların kıymeti üzerinden ilerliyor.◊ ‘Leyla: Hayat… Aşk… Adalet…’ isimli diziniz de hikâyesinde bol bol sır, yalan ve aşk barındırıyor. Siz iyi sır tutar mısınız?Hande Subaşı: Çok iyi sır tutarım. O konuda çok ketumumdur.Halil İbrahim Ceyhan: Ben de öyle. Ama kendime ait sırrım yok, birkaç kişinin sırrı vardır bende.Hande Subaşı: Kendime ait benim de çok sırrım yok açıkçası. Bir de eskiden daha utandığım, saklamaya çalıştığım, geçmiş hatalarım, deneyimlerim vardı. Bunlarla artık barışıp kendimi suçlamamaya karar verdim. Eskiden dert ettiğim şeylerle şu an rahat yüzleşip paylaşma konusunda daha açığım.◊ Peki, yalanla aranız nasıldır?Halil İbrahim Ceyhan: Ben çok taraftarı değilim, bir yerde illa ortaya çıkıyor. Bir şey yalansa onu sürdürmek bu tempoda zor, kıvıramıyorum. Benim için açık açık konuşmak ve yüzleşmek daha doğru. Gerçekler ilişkileri daha sıkı tutuyor.Hande Subaşı: Benim için de öyle ama arada küçük beyaz yalanlar olabilir ya. Özellikle birini kırmamak, üzmemek konusunda. Mesela karşımdakine “Kötü görünüyorsun” demem de onu biraz daha böyle kalıbına uydurup yumuşatarak söylerim.Halil İbrahim Ceyhan: Ben söz verme konusunda çok sıkıntı çekerim.◊ Nasıl yani?Halil İbrahim Ceyhan: Mesela arkadaşlarım buluşmak ister, ben de çok istiyorumdur ama tarih tutmuyorsa verdiğim sözde eziliyorum, o zaman da yalan söylediğim düşünülebiliyor. Halbuki elimizde değil.◊ Dizinizdeki gibi siz de insan ilişkilerinde entrikalara maruz kalıyor musunuz?Hande Subaşı: Muhakkak ama bununla ilgili anlatabileceğim bir şey yok.Halil İbrahim Ceyhan: Bizim arkamızdan dönen kaotik durumlar veya gerçekleri çok sonradan öğrendiğimiz konular olabiliyor. Ben bu tarz şeylere maruz kaldım. Mesela sana başka bir şey yansıtılıyor, sen o söylenenlere inanıp ilerliyorsun. Sonra aslında anlatılanın tam tersi olduğu ortaya çıkıyor ve senin adına yapılmış başka planlar görüyorsun. Öyle bir durumda üzülüyorum. Neden yalan söyleniyor diyorum, insanları yanlış yönlendirmek güzel değil. ‘Herkesin her konuda fikri var’◊ Aşkı nasıl anlatırsınız?Hande Subaşı: Aşkı herkesin yaşayış şekli farklı. Aşkın ömrü şu kadardır gibi laflar var, gerçekten öyle. Ama gözlerini her şeye kapadığın, her duyguyu aşırı tutkulu yaşadığın dönemler, paylaşım ve geçirdiğin zamanla birlikte sevgiye dönüyorsa zaten ilişkiler devam ediyor. Bence aşk çok güzel bir duygu. Balık burcuyum, belki onun da bir etkisi olabilir.Halil İbrahim Ceyhan: Doğal bir enerji, doğal bir dopamin etkisi, birçok şeyden güzel bir sıyrılma noktası, kendin olabildiğin yer, değerli de bir şey. Ama işte bu bütün konuştuğumuz durumların üzerine, anlayışla beraber yaşanıyorsa ve tüketme üzerine değilse değerli oluyor. Bunların yanında aşk biraz da saklı kalması gereken bir şey.◊ Neden?Halil İbrahim Ceyhan: Çünkü her yerde, her şeye karşı çok acımasızlık var. Ne yaşadığınla ilgili kimsenin bir fikri olmasa da sosyal medyada taşlama, topa tutma tarafına geçilebiliyor ve herkesin ilişkin hakkında bir fikri oluyor.Hande Subaşı: Gerçekten herkesin her konuda fikri var, o kadar hadsizleştik ki! Kimsenin kendi değer yargılarıyla bir başkasının hayatını, yaşama şeklini sorgulamaya hakkı yok diye düşünüyorum. Tabii bir fikrin olabilir ya da yakınınsa tavsiyede bulunabilirsin ama yargılamak veya kesin bir kanıya varmak gerçekten çok hadsizlik.◊ Peki, şu anda durumlar nasıl? Âşık mısınız? Halil İbrahim Ceyhan: Dopamin seviyem iyi.◊ Hande senin de Alican Ulusoy ile birlikteliğin 6 yıldır devam ediyor… Hande Subaşı: Evet, 6 yıl oldu. Kolay oldu mu, hayır. Hiçbir ilişki kolay değil, arkadaşlık ilişkisi bile. Hepimiz farklı farklı karakterlerde, yapılardayız. Gerçekten ortak bir noktada buluşabilmek önemli. Biz Alican’la bambaşka iki yapıda insanız. Onun siyah dediğine ben beyaz diyorum. Ama ne mutlu ki şu ana kadar birbirimizde gerçekten buna değer bir şeyler gördük. İkimiz de bir şekilde bugüne kadar devam etsin istedik ki emek verdik.‘BİZ ASLINDA KAFES İÇİNDE YAŞAYAN İNSANLARIZ’◊ Hayat size ne ifade ediyor?Halil İbrahim Ceyhan: Hayat çok sert gerçeklerle dolu, zor, gerçekten yönetilmesi ve koordine edilmesi hassas bir denge gerektiriyor. İşiniz, aileniz, sorumlu olduğunuz insanlar, kariyer planınız hepsi kaotik bir şekilde iç içe geçiyor. Şunu söyleyebilirim; biz çok rahat ve çok özgür bir tarafta gibi görünen, aslında kafes içinde yaşayan insanlarız.Hande Subaşı: Ben de son yıllarda pek bu hayatın insanıyım gibi hissetmiyorum. Bilmiyorum, bu insan olmanın gerekliliği mi, yoksa biz mi genel olarak insan olmayı beceremedik ama her şey çok hızlı değişti. Genel olarak dünyada her şey biraz çığırından çıkmış vaziyette… Ve insan ırkının bu dünyada yaşamayı ilk başta hak eden bir tür olduğunu da düşünmüyorum açıkçası. Ama şu an buradayım, yapacak da bir şey yok.◊ Neden böyle hissediyorsun? Hande Subaşı: Her şey, çabuk ulaşılabilirlik ve tüketimle birlikte değişti. Birçok kişi bu duygulara yenilip zaaf gösterdi. Ne birbirimize, ne doğaya, ne hayvanlara karşı sorumluluk hissetmiyoruz, yani pervasız bir durum.◊ Duyguları da çok çabuk tüketmeye başladık sanki… Halil İbrahim Ceyhan: Sosyal medya etkisiyle her şey anlık olmaya başladı. Instagram’da bir story izlerken bile üç saniyeden uzun sürenlere artık tahammül edemiyoruz. Bu hayatımızı da etkiliyor. Algılarımız değişiyor ve sabretmek, istikrar, anlayış, saygı göstermek gibi şeylerin dışına çıkıyoruz.Hande Subaşı: Mutluluğu da o anın keyfini de artık başka şeylerde arıyoruz. Bir tatile gidildiğinde o anın bütün güzelliğini geri plana atıp fotoğraf, videolar çekiliyor, öncelikler değişiyor, o andan mutlu olamıyoruz, yetmiyor. Bir de sohbetler ve ilişkiler de öyle olmadı mı? Lise yıllarımı düşünüyorum, arkadaşlarımla dershane öncesi kafede oturuyorduk, bir saat vakit geçiriyor, yemek yiyorduk. Oradaki paylaşımlar, muhabbetler artık yok. İster istemez herkes elinde telefon, bir şeyleri takip etmek istiyor, telefona sarılmak bir kaçış yolu gibi…‘Bazı insanlara şöhret yaramıyor, taşıyamıyorlar’◊ İkiniz de uzun zamandır oyunculuk yapıyorsunuz, oyunculuk eşittir şöhret midir?Halil İbrahim Ceyhan: Nereden baktığınıza bağlı. Şöhret olmak için mi oyunculuk yapıyorsunuz yoksa meslek olarak mı? Kariyer yolunda şöhret ister istemez geliyor. Bunu nasıl kullandığınız da çok önemli, birine faydalı olmak için mi yoksa daha iyi bir yere yükselmek için mi? Mesela setlerden bahsedersek herkes kendi kafasına göre bir şey yapsa nasıl olur? Ben sete gittiğimde ellerimi önüme bağlayıp “Hocam ne istersiniz” diyorum çünkü beni yönlendiren kişi o. Ama şöhreti alıp nerede olduğunu, kimlere karşı sorumlu olduğunu unutup, yönetmenin karşısına gidip onun hâkimiyetiyle alakalı bir şey söylediğin zaman sen şöhretin diğer tarafında takılı kalmışsın demektir. Mesela “Halil İbrahim bu gözlükle oynamanı istiyorum” dediğinde “Ben bu gözlüğü çok sevmiyorum, bununla oynamayacağım” gibi bir tavra geçiyorsan burada artık zedelenmeler ve zehirlenmeler başlıyor.Hande Subaşı: Şöhret kısmı biraz da şans. Şimdi tüketim çağındayız. Ben yaklaşık 24-25 yıldır tanınıyorum. Ama şu son dönemde popülerleşen insanlarda bu kalıcılık olmuyor. Bir-iki projeyle parlayıp bir anda ismini unuttuğumuz, gözden düşen, haklı, haksız çok da insan oluyor.◊ Oyunculuk sektörüne dair en büyük eleştiriniz ne?Hande Subaşı: Yıllardır konuştuğumuz; sektörde bütün oyuncuların ve set işçilerinin de eleştirdiği, çalışma saatlerinin daha sağlıklı olması gerekliliği var. Bu aslında dizi sürelerinin çok uzun olmasıyla ilgili. Yurtdışında üç bölümde gösterilen bir şeyi, bir haftada bütün bir ekibin canla başla çekmeye çalışması biraz insanüstü bir çaba. Bir eleştirim de şu; tamam, bir işin popüler olmasını, satılmasını sağlayan bir nevi oyuncunun popülerliği. Ama bazen çalışma arkadaşlarına, ekibe, çok kaba, sivri davranan, o çalışma ortamını geren, yıllardır hep bu açıdan konuşulan kişilere bu kadar payenin nasıl verildiğini anlamıyorum. Günün sonunda hepimiz insanız, kimse kimseden üstün değil ama maalesef bazı insanlara o popülerlik ve şöhret yaramıyor. Taşıyamıyorlar ya da hazımsızlık oluyor. Ben buna bir çözüm bulunması gerektiğini düşünüyorum.
Source: Hurriyet.com.tr