Hayvansevenler karara tepkili… AYM iptal başvurusunu reddetti

Hayvansevenler karara tepkili… AYM iptal başvurusunu reddetti

KARAR BİR HUKUK FACİASI HEPİMİZ SINIFTA KALDIKİstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi Üyesi, Avukat Deniz Tavşancıl: “Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler var. AYM’nin kararı, uluslararası arenaya taşınabilir. Ancak oradan çıkacak bir kararın Türkiye’de bir etkisi olur mu inan pek umutlu değilim. Çünkü daha başından, uygulanmak istenen 7527 sayılı bu yasa, meşru bir yasa değil. Bir yasanın meşru olması için genele hitap etmesi, gelenek, görenek, örf ve adetlere o ülkenin kültürüne de uygun olması gerekir. Yaşam hakkını yok sayarak, tamamen öldürmek üzerine, anayasal hak ihlallerine izin vererek çıkarılmış bir yasanın, AYM tarafından da bu ihlaller göz ardı edilerek, iptalinin reddedilmesi hukuk adına bir faciadır. Danıştay 9’uncu Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay’ın da dediği gibi, “Kimse ‘Ben iyi bir yargıcım’ demesin, hepimiz sınıfta kaldık.”HİÇBİRİMİZ GÜVENDE DEĞİLİZ“Bu karar ile anayasanın ikinci maddesi, hukuk devleti olmanın gereklilikleri, göz ardı edilmiştir. Ayrıca her yasanın maddeleri ölçülebilir ve belirlenebilir olmalıdır. Oysa 7527 sayılı yasada fazla muamma var, denetime açık değil, uygulanmasının önünde hukuki zorluklar da var. Anayasanın 17. maddesi ise yaşam hakkını düzenler ve güvence altına alır. Sadece insanın değil, hayvanın da yaşam hakkı vardır. Tüm bunları yok sayarak gelinen nokta gerçekten de çok tehlike. Çünkü 2021’de çıkarılan Hayvanları Koruma Kanununda, ‘hayvana şiddet insana şiddetin ilk adımı’ olarak kabul edilmişti. Şimdi bu yasa ile bir grup var ki, ‘Devlet bize hayvanları öldürme yetkisi tanıdı’ sanrısıyla çoktan hayvan katliamına başladı bile. 2021 perspektifine dönersek, şunu söylemek mümkün ki Türkiye’de yeni bir ‘katil’ profili oluşma tehlikesi vardır ve sadece hayvanlar değil, hiçbirimiz güvende değiliz.”AYM İTİRAZI KABUL ETMESE DE BİZ YASAYI SOKAKTA YENİDEN YAZACAĞIZHayvan Hakları Savunucusu, Avukat Gülçin Yapıcı: “Elleri bile titremeden onayladıkları yasa, binlerce hayvanın ölüm fermanıdır! Gerekçesini bile açıklayamadıkları bu karar, hayvanları kısırlaştırıp popülasyonu kontrol altına almaya değil, katliama yöneliktir. Türkiye’de 1111 belediyeden sadece 273’ünde hayvan barınağı var. Barınakların kapasitesi yaklaşık 90 bin, sokaklarda yaşayan hayvan sayısı ise 4 milyon civarı. Bu hayvanları sokaklardan toplayıp nereye koyacaklar?”“Var olan barınaklar ile sokaklarda neler yaşandığına dair ortada somut deliller varken ve bu deliller AYM’ye sunulmuşken böyle bir karar çıkması akıl alır gibi değil. Ki AYM, eski kararlarında hayvanların doğanın ayrılamaz bir unsuru olduğunu da kabul etmiştir. Dolayısıyla bu karar, hukuki değil siyasidir. Açık ki ‘Hayvanları koruyacağız’ diye yola çıkılan Hayvanları Koruma Kanunu, 7527 sayılı kanun ile ‘Hayvanları Katletme Kanunu’na dönmüştür. Oysa kanunlar lafzı ve ruhu ile hüküm taşır. Uzun süredir bu konuda mücadele veriyoruz. Fakat bugün vardığımız noktada kandırıldığımızı ve daha fazla hayvan toplamak adına, bilerek bizi oyaladıklarını düşünüyoruz.”ONLAR HÜDA’NIN EMANETİPeki AYM kararı sonrası mücadele bitti mi? Yanıtı şu: “Hayır, bitmedi. Yasayı, bizler sokakta yeniden yazacağız. Sokak sokak, mahalle mahalle, tek tek takip edeceğiz, gidip sahip çıkacağız hayvanlara, başka davalar açacağız gerekirse. Unutmayın ki onlar bize Hüda’nın emanetidir. Bu karar ne İslam’a ne vicdana sığar.”BU YASA SOKAK HAYVANLARI SAYISINI DAHA DA ARTTIRACAKHayvan Haklarını Koruma Federasyonu Başkanı, Nihal Kasa: “Bu kanun, hayvanlara işkence, zulüm ve vahşetin yanı sıra sayılarında da hızlı, büyük bir artış, ‘patlama’ getirecek. Zira bu kanun, 20 yıldır bakımevi kurmamış 1100 belediyeye; ‘Topla!’ diyor. Ancak bakımevi kurmak için 4 yıl süre tanıyor. Sahipsiz hayvan sayısının artma nedeni zaten 20 yıldır bakımevi kurulmamış, kısırlaştırma yapılmamış ve denetlemesi gereken Tarım Bakanlığı’nın da görevini ihmal etmiş olmasıdır. Dolayısıyla bu kanun, yerel yönetimlere ‘yaşatma’ değil ‘öldürme’ yetkisi vermekte, gerçek çözümü; üremenin kontrol altına alınmasını ise 4 yıl daha ertelemekte. 2004 öncesi, ülkemizde sokak hayvanları ya zehirleniyor ya vurularak öldürüyordu. Buna rağmen üreme ve sayıları kontrol altına alınamadı. 2004’te çıkarılan kanunla ise yaşam alanı olan, ‘dev’ bakımevleri yapıldı. Ancak hayvanları bu bakımevlerine toplamak da soruna çözüm getirmedi.”MERHAMETİN BİTTİĞİ YERDE GÜVEN OLMAZPeki çözüm nerede? Cevabı şu: “Topyekûn ve eş zamanlı yürütülen etik ve tıbbi kısırlaştırma ile 1 yıl sonunda üreme tamamen kontrol altına alınabilir. Ek olarak üretim, satış, ithalat, merdiven altı ve internette üretim ve satış gibi kaynakların da kurutulması ile bu sorun çözülebilir. Bu yasa ile sokakta köpek kalmayacağı düşünülüyorsa, bu büyük bir yanılgıdır! İstanbul dahil Anadolu’nun on binlerce köyünde, tarım ve hayvancılıkla uğraşan binlerce çiftçi, her yıl doğan yüzbinlerce, bekçi/ çoban köpeği yavrusunu terk etmeye devam edecek, bu terk edilen yavrular, toplanan köpeklerin yerini hızla dolduracaktır. Yanı sıra yasanın şiddeti meşrulaştırdığı, toplumda ikilik yaratacağı da göz ardı edilmemelidir. Unutulmamalı ki merhametin bittiği yerde ne güven kalır ne de barış.”

Source: Fulya Soybaş