Pentagon çatırdıyor

Pentagon çatırdıyor

Savunma Bakanı Pete Hegseth…Fox News kanalında televizyon yorumcusuyken dünyanın en büyük ordusunun başına geçmesi için aday gösterildiğinde yerden yere vuruldu, geçmişi çok deşildi.Bir kadına cinsel saldırıda bulunduğu, kendi eşini dövdüğü, alkolik olduğu ve hatta işe arada sarhoş geldiği iddiaları imajını daha göreve gelmeden yıpratmıştı.Onay oylamasında 50 Senatör “hayır” demişti Hegseth’e. Yine de tek oyla kazandı. “Süper gücün” patronuydu artık.Önce şu Signalgate skandalı çıktı.Hani WhatsApp gibi bir mesajlaşma programı olan Signal’da Hegseth’in Husilere yapılacak saldırı planlarını paylaşması ve bunu gruba “yanlışlıkla” alınan gazetecinin ifşa ettiği skandal.O vakit yazmıştım…Tarihin en laçka, en ciddiyetsiz, güvenlik zaafı en akıl almaz olaylarından biri.Sadece bu değil ki… Elon Musk’ın Pentagon’a gidip Çin ile ilgili çok gizli savaş planlarını öğreneceği, Amerikan ordusunun Panama Kanalı’na yönelik hedefleri, Ukrayna’ya istihbarat desteğinin kesileceği gibi bilgiler medyaya sızdırılmıştı.Bir de Hegseth’in eşini gizli toplantılara soktuğu, başka ülkelerin komutanlarıyla konuşulan mahrem meselelerde masada olduğu ortaya çıktı.Bu olaydan sonra Pentagon’da köstebek avına çıktı Hegseth.Hegseth’in kıdemli başdanışmanı, özel kalemi ve bakan yardımcısının özel kalemi apar topar kapı dışarı edildi. Pentagon sözcüsü ise görevinden istifa etti.Kovulan ve hatta kovulmakla kalmayıp Pentagon’dan güvenlik eşliğinde zorla çıkarılan üçlü geçenlerde resmen bildiri yayımladı.Biz ülkemize şerefimizle hizmet ettik, içi boş yalanlarla saldırı altında kaldık, neyden soruşturulduğumuzu bile bilmiyoruz dediler.Sözcü ise açtı ağzını yumdu gözünü.Yapılana tasfiye, yaşananlara tam bir kaos dedi. Sözcüye göre Pentagon helva gibi dağılmış.Bütün bu fırtına arasında bir şimşek daha çaktı geçen gün.Husilere yapılacak saldırıların mahrem bilgilerini bir mesajlaşma grubundan eşine, erkek kardeşine ve avukatına yollamış.Bir Savunma Bakanı bunu neden yapar, eşe dosta “birazdan evdeyim” dermiş gibi bir rahatlıkla “birazdan Yemen’i vuracağız” deme ihtiyacı duyar?Bu son damla oldu.Washington’da Hegseth’in kellesini isteyenler var.Trump, Hegseth için sadakati liyakate tercih etmişti.Geçen gün bakanının arkasında durduğunu söyledi. Şimdilik…Başkan bu yükü daha ne kadar taşır, Hegseth’in kabaran defterini ne zaman dürer onu bilemem ama kesin gördüğüm şey şu:Trump yönetiminin balayı da cicim ayları da biteli çok oluyor.Hegseth sanki gidici.Çünkü ne olursa olsun her daim Pentagon’un faturasını Beyaz Saray keser. DOSTA KORKU DÜŞMANA GÜVEN KrIstI Noem… Amerika’nın İç Güvenlik Bakanı.Haftalardır elinde silah, üstünde çelik yelek kâh Meksika sınırında, kâh şehir içinde göçmen avlıyordu.Kostüm partisi düzenliyor sanki diye dalga geçenler de oldu, işte aradığımız İç Güvenlik Bakanı diye göklere çıkaranlar da…Ama geçenlerde öyle bir şey oldu ki… İnsan hayret ediyor.Bakanımız Kristi, Washington’da bir hamburger restoranına akşam yemeğine gidiyor.Kaşla göz arasında Bakan Hanımefendinin çantası çalınıyor.Çantanın içinde Bakanın ehliyeti, ilaçları, dairesinin anahtarları, pasaportu, İç Güvenlik Bakanlığı’na giriş kartı, makyaj çantası, çek defteri ve yaklaşık 3 bin dolar nakit parası varmış.Resmen skandal. Daha da skandalını söyleyeyim: İç Güvenlik Bakanı’nı 7/24 Gizli Servis koruyor.Gizli Servis’in koruduğu İç Güvenlik Bakanı’nın bile Washington’da çantası çalınıyorsa biz hiç dışarı çıkmayalım.Hele Gizli Servis’e ne demeli? Trump’a suikast teşebbüsünden sonra yine “dosta korku, düşmana güven” dedirtti. CENNETE GİTMENİN ŞARTI Trump göreve geldiği gibi Beyaz Saray İnanç Ofisi kurmuştu.Hatırlayacaksınız, şubat ayında bu köşede okumuştunuz.Başına da ünlü tele-vaiz Evanjelist Paula White-Cain’i getirmişti. Kimdi bu hanım?“Trump’a hayır demek, Tanrı’ya hayır demektir” diyen vaiz.Geçenlerde Netanyahu ile bir “röportaj” yaptı.350 milyon Amerikalının inancını temsil eden tele-vaizimiz sağ olsun cennete gitmenin şartını da söyledi.“Ben diyorum ki, bir Hıristiyan olarak cennete girmeden önce İsrail’e gitmek zorunlu olmalı.”Yetmedi…Amerika’nın Yahudi-Hristiyan değerleri üzerine kurulduğunu söyleyip, gençlere bunun aşılanması gerektiğini de araya sıkıştırıverdi.Şubat ayındaki yazımda demişim ki… “devletin en tepesinde kurulan kurumun başına daha liyakatli, daha inançlı birini mi bulacaktınız?” Yorum yapmadan aynı soruyla bitirmiş olayım. ÇÜNKÜ İNANIRIM… * “Ukrayna-Rusya savaşını 24 saatte bitiririm.”* “Ortadoğu’ya barış getireceğim.”* Gümrük vergilerinden ölmek var dönmek yok.Başkan bu sözlere inandırmıştı. İnandıramadığı yerde de umut ettirmişti.Ama artık bir uçuk vaat daha dinleyecek takat kalmadı.Ezel dizisinden şu replik geldi aklıma gece gece…Sakın… Sakın tek bir kelime daha edeyim deme. Sakın tek bir yalan daha söyleme. Niye biliyor musun? Çünkü inanırım. LOS ANGELESLI KIZ Birkaç gün önce bir video sosyal medyada yürümüş.Serra diye bir kız. Los Angeles’ta yüksek lisans yapıyormuş.Şehir merkezindeki lüks rezidansın 30’uncu kattaki dairesinin balkonundan başlamış anlatmaya.Sokağa adım attığı anda can güvenliği yokmuş, sayısız badireler atlatmış, evinin tepesinde sabah akşam polis helikopteri dolanıyormuş, hiç araba park yeri yokmuş, evsiz çokmuş, sokaklar idrar kokuyormuş.Serra ortaya karışık bir şeyler yapmış… Az sallamış, bir tutam abartmış, üzerine de birkaç gerçek serpiştirmiş.

Source: Yunus Paksoy