SONAR’ın özel üyeleri için yaptığı araştırmaya SÖZCÜ ulaştı
“Son 6 ayda temel ihtiyaçlarınızı (gıda, kira, fatura vb.) karşılamakta zorlandınız mı?” sorusuna, “Evet, zorlandım” ve “Evet, çok zorlandım” yanıtlarını verenlerin oranı yüzde 61.9 oldu. Bu oran Türkiye’de her 5 kişiden 3’ünün gıda, kira ve fatura gibi temel ihtiyaçlarını dahi karşılamada zorlandığını gösterdi. Ay sonunu getiremeyen toplumun geniş kesimleri için yatırım yapmak da tasarruf etmek de artık hayal oldu.
‘FAİZDE YÜKSELİŞ SÜRER’
Nitekim, araştırmada “Altın fiyatları ve döviz kurlarındaki yükselişler sizi nasıl etkiliyor?” sorusuna “Altın veya dövizle ilgilenecek bir maddi durumum yok” diyenlerin oranı yüzde 62.1 oldu.
Söz konusu soruya, katılımcıların yüzde 19’u “Altın ve/veya döviz almaktan vazgeçmeme neden oldu” cevabını verdi. Katılımcıların sadece yüzde 7.8’i “Daha fazla altın ve/veya döviz yatırımı yapmaya yönlendirdi” dedi. Katılımcılara, “Gelecek 6 ay içinde sizce Türkiye ekonomisi iyiye mi gider yoksa kötüye mi gider?” sorusu yöneltilirken; ‘Kötüye gider’ diyenlerin oranı mart ayına göre artarak yüzde 63.3 oldu. Bununla birlikte araştırmaya göre toplumun yüzde 50.2’si faizlerin artmaya devam etmesini beklerken, yüzde 11.7’si faizin sabit kalacağını, yüzde 13’ü ise düşeceğini öngörüyor.
BU PAZAR SEÇİM OLSA CHP % 36.2
SONAR anketine katılanlar siyasi tercihlerini de açıkladı. “Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz” sorusuna katılımcıların yüzde 36.2’si CHP yanıtını verdi. AKP yüzde 30.2 ile CHP’nin 6 puan gerisinde kaldı. DEM Parti yüzde 8.2, MHP yüzde 7.6, İYİ Parti yüzde 7.2, Zafer Partisi yüzde 4.6 ve YRP yüzde 3.9 çıktı. Diğer partilerin oy oranı yüzde 1.7 olarak hesaplandı.
Source: Mehtap Özcan Ertürk
Cinsel saldırı sayılmadı, ceza şantajla sınırlı kaldı: ‘Mahkeme kadının beyanını esas almıyor’
İstanbulda E.K. (24) isimli bir kadın,İ.A. (23) isimli bir kişinin kendisine cinselsaldırıda bulunduğunu, fotoğraflarını ailesineatacağını söyleyerek şantaj yaptığını veintihara yönlendirdiğini iddia ederek dava açtı.Mahkeme İ.A’ya “kasten yaralama”, “şantaj”,“özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşaetmek” suçlarından 5 yıl 6 ay hapis cezası,İ.A’nın annesi P.A. için beraat kararı verdi.E.K’nin avukat Kerim Bahadır Şeker, cezalarınyeterli olmadığını belirterek kararı istinafmahkemesine taşıdı. İstinaf mahkemesi isetalepleri reddederek kararı onadı. AvukatŞeker, Yargıtay’a gideceklerini açıkladı.NE BEKLENİYOR?Cumhuriyet’e konuşan avukat Şeker,“Nitelikli cinsel saldırı suçu açısından,Yargıtay’da itiraz yolumuz açık. Diğersuçlardan, şantaj, cinsel verileri hukuka aykırıolarak verme, kasten yaralama suçlarındansanık ceza aldı. Ancak burada en önemliolan unsurlardan bir tanesi, nitelikli cinselsaldırıdan alacağı cezaydı. Türkiye CumhuriyetiDevleti’nde maalesef ki her gün bir kadıncinayetiyle karşı karşıya kalıyoruz, her günkadınların mağdur olduğu adli vakalarlakarşı karşıya kalıyoruz. Devletin emsalkararlar vermesi gerekirken maalesef ki rızaaranıyor maalesef ki kadının beyanı esasalınmıyor, ortada açık ve net şekilde delillerolmasına rağmen göz ardı ediliyor. Bir kadıncinsel saldırıya uğradığı zaman telefonunuçıkarıp fotoğraf video çekmesi mi lazım?Ne bekleniyor kadından uğradığı niteliklicinsel saldırıyı anlatması için? Bu vicdanlarıyaralayan bir karar oldu” dedi.
Source: Rengin Temoçin
İktidarın ‘aile yılı’ ilan ettiği 2025’in ilk dört ayında 58 kadın katledildi: Yaşamak istiyorlar
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2025’in ilk 4 ayında 96 kadın katledilirken bu kadınların 58’i ailedeki kişiler tarafından öldürüldü. 10 kadın ise boşandıkları erkekler tarafından katledildi. Cumhuriyet, konuşan platform temsilcilerinden Vahide Şevval Argunşah, “Kadınlar en çok ‘aile’ olarak tanımlanan alanlarda, en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Bu durum, kadınların güvende olması gereken yerlerin onlar için ölümcül hale geldiğini gösteriyor. Aileyi idealize eden politikalar, kadınların bireysel hak ve özgürlüklerini gözetmediğinde, şiddeti görünmez kılabiliyor. Oysa kadın cinayetlerini önlemek için toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan politikalar üretilmeli; 6284 sayılı kanun başta olmak üzere, koruma ve önleme mekanizmaları eksiksiz uygulanmalıdır” dedi.TOPLUMSAL ROL BASKISI “İktidarın bakanlıklar düzeyinde sık sık evlenme ve çocuk yapma çağrıları yapılması, kadınların toplumsal rollerini yalnızca ‘eş’ ve ‘anne’ kimliğiyle sınırlandıran bir yaklaşımı yansıtıyor” diyen Argunşah, “Bu anlayış, kadınları birey olarak değil ailenin içinde tanımlanan bir konumda görmeyi sürdürüyor. Oysa bizim mücadelemiz tam da bunun karşısında duruyor: Kadınlar kimseye bağlı olmadan, özgürce yaşama, karar verme ve kendi hayatını inşa etme hakkına sahiptir. Kadınlar şiddet görmemek, öldürülmemek, güvenceli yaşamak istiyor” ifadelerini kullandı. Argunşah sözlerini şu şekilde noktaladı: “Bahar Aksu’nun katledilmesi de tam olarak bu tabloyu doğruluyor. Bahar, hayatını yeniden kurmak isteyen, şiddet geçmişi olan bir ilişkiden çıkmış bir kadındı. Ancak onu öldüren erkek, boşanmayı kabul etmeyen, Bahar’ın kararını sindiremeyen bir zihniyeti temsil ediyordu. Bahar Aksu yalnız değildir; tıpkı onun gibi yüzlerce kadın, ayrılma kararından sonra dahi korunmadığı için yaşamını kaybediyor. Bu cinayetler münferit değil; sistemli ve önlenebilir.CİNAYET ÖNCESİ KEŞİF YAPTILARİstanbulun Şişli ilçesinde 5 Mayıs’ta Bahar Aksu (34), yarı zamanlı çalıştığı otelin önünde eski eşi Rüstem Elibol (37) ve beraberindeki üç suç ortağı tarafından silahla vurularak öldürüldü. Cinayet sonrası kaçan şüpheliler gözaltına alındı. Emniyet’teki işlemleri tamamlanan şüpheliler adliyeye sevk edildi. İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği, Rüstem Elibol ve beraberindeki S.Y. (33), S.S. (35) ve A.B. (44) isimli şüphelilerin olaydan üç gün önce İstanbul’a geldiklerini belirledi. Şüphelilerin bu süreçte bir otele yerleşerek, cinayetten üç gün önce de Bahar Aksu’nun kaçırılmak istendiği adreste keşif yaptıkları öğrenildi.
Source: Rengin Temoçin
ABD Dışişleri Bakanlığı”ndan “Gazze”ye yardım” açıklaması
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce, günlük basın toplantısında, Orta Doğu daki gelişmelerle ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bruce, ABD Başkanı Donald Trump ın, barışı güvence altına alacak, İsrail i koruyarak Hamas ı eli boş bırakacak ve Gazzelilere yardım edecek yaratıcı çözümler çağrısında bulunduğunu hatırlattı. Trump ın son birkaç haftadır ne yapılması gerektiği ve Gazze halkının durumu konusunda yoğun çalıştığını belirten Bruce, Onun (Trump) ilham verici liderliği sayesinde bu çözüme, söz konusu yardımı ve gıdayı ulaştırabilmekten birkaç adım uzaklıktayız. ifadesini kullandı. Bruce, Gazze ye gıda akışını sağlayacak yeni vakfın duyurusunu bugün yapmayı umduğunu ancak kuruluşun bunu yakında bizzat duyuracağını dile getirdi. GAZZE DEKİ İNSANİ FELAKET Merkezi ABD de bulunan sivil toplum kuruluşu Dünya Merkez Mutfağı (WCK), önceki gün yaptığı açıklamada, İsrail in 2 ayı aşkın süredir tam abluka uyguladığı Gazze de, günlük yemekleri hazırlamak için gereken malzemelerin tükendiğini duyurmuştu. AA nın haberine göre; açıklamada, gıda ve pişirme yakıtı yüklü WCK kamyonlarının martın başından beri Gazze sınırında hazır bekletildiği ancak İsrail yardımların geçişine izin vermediği için hayati önem taşıyan gıda dağıtımının devam edemediği kaydedilmişti. İsrail, mart ayının ilk günlerinden bu yana yardımların dağıtımında kontrolün sağlanamadığı ve bazı ihtiyaç malzemelerinin yağmalandığı iddiasıyla Gazze ye insani yardım malzemesi girişine izin vermiyor. *Haberde AA nın arşiv fotoğrafı kullanılmıştır.
Source: Habertürk
ABD”den Gazze itirafı: Tarih bizi affetmeyecek! Netanyahu”ya destek bitmeli
ABD”li Senatör Bernie Sanders, Senato”da yaptığı konuşmada, Gazze”ye insani yardımın ulaşmasının engellenmesine ilişkin değerlendirmede bulundu.Bağımsız senatör Sanders, “Dünyanın her yerinden insanların düşündüğü, şaşkınlığa uğradığı fakat garip bir sebepten dolayı bu ülkenin başkentinde ya da Kongrenin koridorlarında çok az tartışılan bir konuda konuşmak istiyorum.” dedi.”DÜNYANIN ORRTAK VİCDANINDA KALICI BİR LEKE OLACAK”Sanders, “İsrail”in (Gazze”ye) tüm yardımı kesmesiyle, şimdi gördüğümüz şey, temel ihtiyaçların reddedilmesiyle toplu aç bırakma ve ölümün yavaş ve zalim sürecidir. Bu metodiktir, kasıtlıdır.” ifadelerini kullandı.Gazze”de yaşananların “insan yapımı bir kabus” olduğunu vurgulayan Sanders, “Bugün Gazze”de olanlar, dünyanın ortak vicdanında kalıcı bir leke olacaktır. Tarih, buna izin verdiğimizi asla unutmayacak ve burada, ABD”de, biz bu devam eden zulmü mümkün kıldık.” değerlendirmesinde bulundu.”TARİH BU KABUSA SUÇ ORTAKLIĞIMIZI AFFETMEYECEK”Sanders, ABD”nin Gazze”de insani felakete yol açma ve bunu sürdürmede “suç ortağı” olduğuna işaret ederek, “Tarih, bu kabusa suç ortaklığımızı affetmeyecek. (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu”nun, Filistin halkını yok etmesine verdiğimiz desteği sonlandırmanın vakti geldi de geçiyor.” diye konuştu.ABD Başkanı Donald Trump”ın daha önce dile getirdiği “Gazze”yi, Orta Doğu”nun Rivierası”na dönüştürme” isteğine değinen Sanders, “Gazze”nin milyarderlerin Riviera”nın tadını çıkarması için değil, Filistin halkı için yeniden inşa edilmesini” talep etti.GAZZE”DEKİ İNSANİ DURUMMerkezi ABD”de bulunan sivil toplum kuruluşu Dünya Merkez Mutfağı (WCK) yaptığı açıklamada, İsrail”in 2 ayı aşkın süredir tam abluka uyguladığı Gazze”de, günlük yemekleri hazırlamak için gereken malzemelerin tükendiğini duyurmuştu.Açıklamada, gıda ve pişirme yakıtı yüklü WCK kamyonlarının martın başından beri Gazze sınırında “hazır bekletildiği” ancak İsrail yardımların geçişine izin vermediği için “hayati önem taşıyan gıda dağıtımının devam edemediği” kaydedilmişti.İsrail, mart ayının ilk günlerinden bu yana yardımların dağıtımında kontrolün sağlanamadığı ve bazı ihtiyaç malzemelerinin yağmalandığı iddiasıyla Gazze”ye insani yardım malzemesi girişine izin vermiyor.
Source: Özgürbayrak
AK Partili Saliha Demirer”den Nevşin Mengü”ye davet
CHP yandaşı gazeteci Nevşin Mengü, YouTube yayınında, mütedeyyin kesimleri eleştirdi. AK Parti seçmenini isim vererek hedef alan Mengü, Fatih Sultan Mehmet”in AK Partililerin idealize edemeyeceği bir figür olduğunu söyleyip, “Adam kaç dil konuşan bir adam. Fatih Sultan Mehmet aslında Türkiye”de seküler geleneğe oturtulacak bir adam.” ifadelerini kullandı. “Hangi dilde sohbet etmek istediğinizi de siz seçin” Mengü”nün ötekileştirici bu çıkışına, AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Saliha Demirer, X hesabından yaptığı paylaşımla yanıt verdi. “Tabii bizi tanımadığınız için Sevgili Nevşin… Bir gün kahveye bekleriz, hangi dilde sohbet etmek istediğinizi de siz seçin. Bizim kadınlarımızın her biri Sultan Fatih kadar İstanbulludur, donanımlıdır, entelektüeldir.” diyen Demirer, “Bu arada biraz kendinizi geliştirmenizi tavsiye ediyorum. Yabancı dil bilmeyi sekülerlik olarak gören son nesilsiniz.” ifadelerini kullandı.
Source: Internet Haber
Ortaokul öğrencileri kavga etmişti! Görüntülerin ardından harekete geçildi
“Bu iddialar üzerine yetkililerden alınan bilgiye göre, söz konusu olayın 06.05.2025 tarihinde öğle arasında, okul dışında yaşandığı ve il dışından gelen bir öğrencinin, henüz bilinmeyen bir sebeple başka bir öğrenciye fiziksel müdahalede bulunduğu tespit edilmiştir. Olay anının diğer öğrenciler tarafından kayda alındığı ve bu görüntülerin sosyal medyada yayıldığı belirtilmiştir. Konuyla ilgili olarak okul yönetimi ve Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün derhal harekete geçtiği ifade edilmiştir. Olaya karışan öğrencilerle rehberlik servisi tarafından görüşmeler yapılmış, ayrıca Okul Öğrenci Davranışlarını Değerlendirme Kurulu’nca disiplin işlemi başlatılmıştır.
Mağdur öğrenciye psikolojik destek sağlanmış, velisiyle iletişime geçilerek süreç hakkında bilgilendirme yapılmıştır. Aynı zamanda Yenişehir İlçe Emniyet Müdürlüğü tarafından mağdur öğrenci ve velisinin ifadeleri alınmıştır. 07.05.2025 Çarşamba günü Yenişehir Cumhuriyet Savcılığı’nın konuya ilişkin soruşturma başlattığı ve olayda rol alan öğrencilerin ifadelerine başvurulduğu açıklanmıştır. Hem idari hem de adli sürecin titizlikle takip edildiği vurgulanmıştır.”
Source: Mahmut Ekinci
“Başımıza ne geldiyse kapalılar yüzünden geldi” diyen öğretmen hakkında karar
Skandal olay Zonguldak”ın Kozlu ilçesinde meydana geldi. Kozlu Halk Eğitim Merkezi”nde Müdür Yardımcısı olarak görev yapan öğretmen Onur D.”nin babası K.D.; bir market çalışanı Ö.B. ile tartıştı. Tartışmadan haberi olunca market önüne gelen Onur D., olay yerindeki polislerin müdahalesi üzerine uzaklaştırıldığı sırada Ö.B.”ye hitaben “Başımıza ne geldiyse kapalılar yüzünden geldi yeter be” diye bağırmaya başladı. Olaydan sonra market çalışanı Ö.B., Onur D.”nin kendisine söylediği sözler nedeniyle şikayetçi olurken, gözaltına alınan ve ifadesinin ardından adli kontrolle serbest bırakılan Onur D. yaşananlardan dolayı pişman olduğunu, kimsenin siyasi görüşüne veya yaşantısına karşı ithamda bulunmadığını iddia etti. Cumhuriyet savcısı tarafından hazırlanan iddianamede Onur D. hakkında “Halkın bir kesimini sosyal sınıf, din, mezhep cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama” suçlamasıyla bir yıla kadar hapis cezası istendi. “ANNEM DE BAŞÖRTÜLÜ” SAVUNMASI Zonguldak 2. Asliye Ceza Mahkemesi”nde görülen karar duruşmasına sanık Onur D. ile Ö.B. ve taraf avukatları da katıldı. Sanık Onur D. savunmasında annesinin de başörtülü olduğunu hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “Başörtülülerle herhangi bir sorunum yoktur. Ben olay günü babamın yanında Ö.B. ve diğer kişilerin olduğunu, haksız yere babama bağırdıklarını gördüm. O anki sinirle 20 metre uzakta olan Ö.B.”ye “Başımıza ne geldiyse bu kapalılar yüzünden geldi” dedim. Ancak orada demek istediğim zihni kapalı, aklı kapalı kişilerdi. Beraatime karar verilmesini talep ediyorum.” Mahkeme, somut olayda sanığın eyleminin aşağılama, tahkir niteliğinde olmadığını, bu nedenle suçun unsurlarının oluşmadığı kanatine varılarak sanığın üzerine atılı suçtan beraatine karar verdi. KARARA İTİRAZ Ö.B.”nin avukatı İrem Nur Bozacıoğlu, kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi”ne taşıdıklarını söyledi. Zonguldak Adliyesi önünde gazetecilere açıklamalarda bulunan Bozacıoğlu şunları söyledi: “Yargılama sürecinde öncelikle suçun niteliğinin yanlış olduğunu dile getirmek gerekiyor. Çünkü şahıs açıkça müvekkilimin şahsına dini değerleri üzerinden kendi inanç değerleri, örtüsü üzerinden hakaret ettiğini, mahkeme aşamasında sözlü beyanları ile ikrar etmişti. Ancak kendisinin yargılandığı suç maddesi halkı kin ve düşmanlığa tahrik, dini duyguları alenen aşağılamak maddesi üzerinden biz burada zaten hatalı bir tespit yapıldığını düşünüyoruz. Şahsın mahkeme esnasında kendi ikrar beyanı doğrultusunda zaten hakimin ya da savcının Cumhuriyet Başsavcılığına ayrıca bu madde üzerinden suç duyurusunda bulunması gerekmektedir. Sanığın beraatine karar verilmiştir. Hakimin çelişkili beyanlar karşısında tek bir tanığı dinleyerek beraat kararı vermesinin de hukuka uygun olduğunu düşünmüyoruz. Bu konuların tamamıyla alakalı itirazlarımızı sunduk. Dosya şu anda inceleme aşamasında. ” Onur D. soruşturma sürecinde Kozlu Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcılığı görevinden uzaklaştırılmıştı.
Source: Mahmut Ekinci
Nefret suçu ifade özgürlüğü ile maskelenemez
İslamofobi ya da İslâm karşıtlığı, Batı ve Batı dışı toplumlardan çok Müslüman toplumların sorunu haline geldi. Türkiye”de ise narsizm ve histeri ile içi çe geçmiş durumda.
– Sıkı ayakkabı gibi toplumu arkadan vuran gazetecilerden,
– +18 yazarlarından,
– Çağdaş kadın sömürüsü derneklerinden,
– Şehvet topluluklarından,
– Ateistliği yalnızca İslâm düşmanlığından ibaret olanlardan,
– Tek tanrıyı öldürüp kırk tanrı ikame edenlerden,
– Klozet için iktidar devirmeye kalkan gazetecilik geleneğinden gelenlerden,
– Bilimi ve gazeteciliği gittiği yolun veya ideolojisinin kölesi haline getirmiş özgürlük tüccarlarından,
– Gazeteciliği, (kolay yoldan zenginleşmek isteyen iş insanlarının) medya patronu olma uyanıklığına yem eden profesyonel-kiralık medya elitlerinden,
– Simit satarak, önünde tezgâh açtığı plazayı satın alacak duruma gelen ticaret dehalarından söz ediyoruz.
Kendilerini neden Cuma Hutbesinin muhatabı görüyorlar anlamak mümkün değil. Hutbenin nerede okunduğu, neden okunduğu, kime okunduğu belli.
Öncelikle İslam, hutbeyi yazanların, okuyanların, dinleyenlerin değil, Allah”ın dinidir. Peygamber de aynı şekilde Allah”ın Peygamberidir. Peygamber”in Allah”ın kelamı ve kendi sünneti dışında da hiçbir mirası bulunmamaktadır. Ölçü de yalnızca bunlardır. Bunların dışında ölçü aramak ya cehaletin ya da (şarlatanları, cambazları, soytarıları ve karanlık din tüccarlarını da içerecek şekilde) insana özgü hataları İslam”a özgü hatalar gibi sunma kurnazlığının göstergesidir. Söz konusu hutbe Diyanet”in görüşünü değil, Allah”ın emirlerini iletmektedir. Kaçak güreşmenin bir faydası bulunmamaktadır.
Örneğin aşağıdakiler Allah”ın sözüdür, Diyanet”in veya bir başkasının değildir:
– “Zinaya da yaklaşmayın, çünkü o pek çirkin, yolca da pek fena bulunuyor”,
– “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.”,
– “Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz.”
Aşağıdaki de Allah”ın sözüdür:
“Hayır! Şüphesiz bunlar (ayetler), değerli ve güvenilir kâtiplerin elleriyle (yazılıp) tertemiz kılınmış, yüce makamlara kaldırılmış mukaddes sahifelerde (yazılı) bir öğüttür; dileyen ondan (Kur”an”dan) öğüt alır.”
Diyanet”in görevi bu sözleri nakletmek, hatırlatmaktır. Görüldüğü üzere kimse bu ayetlerin muhatabı olmak zorunda değildir. Asıl dayatma, görünümlerinden veya tercihlerinden dolayı (imkân bulunduğunda kamu gücünü ilkel zorbalığa aracı kılıp) insanlara saldırmaktır. Yakın tarihimiz maalesef bunun sayısız örneği ile doludur.
Ayrıca Diyanet”in bu hutbeyi güncellemesi gerekir. Zira sorun dört duvar arasındaki “Başbaşalıktan” daha ilerde görünmektedir. Sokakta, parkta, toplu taşımada, halka açık diğer mekânlarda, internet ortamlarında / sosyal medyada ilişkisel canlı yayınlar yoluyla, kartopu büyümeye devam etmektedir. Özgürlük namına, başka herkesin özgürlüğünü yok sayarak, hakkını çiğneyerek, hürriyet namına yaşam tarzı despotluğu yaparak.
Bir de vergi meselesi var. Bizim vergilerimizle diye başlayan cümleler. Vergiyi kim veriyor, kimin vergisi kime gidiyor? Kim kimin vergisiyle kime saldırıyor? Kim kimin vergisini hortumluyor? Bunlar bu yazının kapsamı dışında. Yalnızca şunu ifade edelim: Bu ülke insanının, yıllarca hazinenin yağmalanmasında en ön safta yer alanlardan veya buna zemin hazırlayanlardan alacağı bir vergi nasihati bulunmamaktadır. Kendilerine 100 yıl öncesinden bir sufle de biz verelim: “Biz laik bir ülke değil miyiz, neden din hizmetleri, Cami ve Mescitler için bütçeden para ayırıyoruz? “
Kadın ve eşitlik karşıtlığı eleştirisi ise tam olarak “cambaza bak” deyimini hatırlatmakta. “İslâm”ın kadın karşıtlığı” illüzyonunu yaratmak için çakma ateist hesapların da yardımıyla adeta bir endüstri gibi çalışılıyor. Fakat bu arada porno, reklam ve halkla ilişkiler, medya, kozmetik, estetik, istismar/taciz, fiziksel ve dijital pazarlama/cinsel sömürü, sevgili terörü ve sokak köpekleri endüstrilerinin – eylemlerinin pençesindeki kadınlık (ve de çocukluk) gözden kaçırılıyor.
İletişim, halkla ilişkiler ve imaj yoluyla gelen sahtekârlığın ve yalanın egemenlik kurduğu en yüksek alçalmışlık çağında yaşıyoruz.
Prof. Dr. Hakan Aydın / Haber 7
Source: Hakan Ayd
“Başımıza ne geldiyse kapalılar yüzünden geldi” diyen öğretmen hakkında karar verildi
Zonguldak”ın Kozlu ilçesinde bir tartışma sırasında market çalışanına “Başımıza ne geldiyse kapalılardan geldi, yeter be” diyen ve hakkında bir yıla kadar hapis istemiyle dava açılan öğretmen Onur D. hakkında karar verildi.
Olay, 3 Mart 2024 tarihinde Kozlu ilçesi Fatih Mahallesi”nde meydana geldi.
Kozlu Halk Eğitim Merkezi”nde Müdür Yardımcısı olarak görev yapan öğretmen Onur D.”nin babası K.D. bir market çalışanı Ö.B. ile tartışmıştı.
POLİS TARAFINDAN UZAKLAŞTIRILMIŞTI
Tartışmadan haberi olunca market önüne gelen Onur D., olay yerindeki polislerin müdahalesi üzerine uzaklaştırıldığı sırada Ö.B.”ye hitaben “Başımıza ne geldiyse kapalılar yüzünden geldi, yeter be.” diye bağırmaya başlamıştı.
MARKET ÇALIŞANI ŞİKAYETÇİ OLDU
Olaydan sonra market çalışanı Ö.B., Onur D.”nin kendisine söylediği sözler nedeniyle şikayetçi oldu.
Gözaltına alınan ve ifadesinin ardından adli kontrolle serbest bırakılan Onur D., yaşananlardan dolayı pişman olduğunu, kimsenin siyasi görüşüne veya yaşantısına karşı ithamda bulunmadığını ileri sürdü.
BİR YILA KADAR HAPİS CEZASI TALEP EDİLDİ
Cumhuriyet savcısı tarafından hazırlanan Zonguldak Asliye Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede Onur D. hakkında “Halkın bir kesimini sosyal sınıf, din, mezhep cinsiyet, bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılama” suçlamasıyla bir yıla kadar hapis cezası talep edildi.
SAVUNMASI ORTAYA ÇIKTI
Zonguldak 2. Asliye Ceza Mahkemesi”nde görülen karar duruşmasına sanık Onur D. ile Ö.B. ve taraf avukatları da katıldı. Sanık, savunmasında annesinin de başörtülü olduğunu hatırlatarak şöyle dedi:
“Başörtülülerle herhangi bir sorunum yoktur. Ben olay günü babamın yanında Ö.B. ve diğer kişilerin olduğunu, haksız yere babama bağırdıklarını gördüm. O anki sinirle 20 metre uzakta olan Ö.B.”ye “Başımıza ne geldiyse bu kapalılar yüzünden geldi” dedim. Ancak orada demek istediğim zihni kapalı, aklı kapalı kişilerdi. Beraatime karar verilmesini talep ediyorum.”
BERAAT KARARI VERİLDİ
Mahkeme, somut olayda sanığın eyleminin aşağılama, tahkir niteliğinde olmadığını, bu nedenle suçun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılarak sanığın üzerine atılı suçtan beraatine karar verdi.
KARARA İTİRAZ EDİLDİ
Ö.B.”nin avukatı İrem Nur Bozacıoğlu, kararı Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi”ne taşıdıklarını söyledi.
Zonguldak Adliyesi önünde gazetecilere açıklamalarda bulunan Bozacıoğlu, “Yargılama sürecinde öncelikle suçun niteliğinin yanlış olduğunu dile getirmek gerekiyor. Çünkü şahıs açıkça müvekkilimin şahsına dini değerleri üzerinden kendi inanç değerleri, örtüsü üzerinden hakaret ettiğini, mahkeme aşamasında sözlü beyanları ile ikrar etmişti. Ancak kendisinin yargılandığı suç maddesi halkı kin ve düşmanlığa tahrik, dini duyguları alenen aşağılamak maddesi üzerinden biz burada zaten hatalı bir tespit yapıldığını düşünüyoruz. Şahsın mahkeme esnasında kendi ikrar beyanı doğrultusunda zaten hakimin ya da savcının Cumhuriyet Başsavcılığına ayrıca bu madde üzerinden suç duyurusunda bulunması gerekmektedir. Sanığın beraatine karar verilmiştir. Hakimin çelişkili beyanlar karşısında tek bir tanığı dinleyerek beraat kararı vermesinin de hukuka uygun olduğunu düşünmüyoruz. Bu konuların tamamıyla alakalı itirazlarımızı sunduk. Dosya şu anda inceleme aşamasında.” diye konuştu.
GÖREVİNDEN UZAKLAŞTIRILDI
Onur D. soruşturma sürecinde Kozlu Halk Eğitim Merkezi Müdür Yardımcılığı görevinden uzaklaştırılmıştı.
Source:
Azgın azınlık siyasetinin anatomisi
Marjinal siyaset, toplumun değerleriyle kavgalı bir hatta yer alır. Merkezdeki çoğunlukla değil, ideolojik uçlarla temas kurar. Bu tarz, toplumun ana damarındaki inanç, gelenek ve kimliklerle bağ kurmaktan kaçınır; onların yerine, yerli değil sözde evrensel, milli değil küresel, çoğunluk değil azınlık tercihleriyle siyasal pozisyon üretir.
Örneğin; aile kurumunu, dini referansları veya milli hassasiyetleri aşağılayan ya da yok sayan politik çıkışlar, marjinal siyasetin tipik tezahürleridir. Böyle aktörler genellikle halkı değil, bir ideolojik grubun beğenisini hedefler.
Radikal siyaset, sistemin köküne dinamit koyma arzusu olarak da tezahür edebilir. Burada reform değil “devrim” isteyenler vardır. Mevcut anayasal düzeni, kurumsal yapıyı ve siyasi teamülleri yıkmayı amaçlar. Bu anlayış için sandıkla gelen iktidarlar, halkın seçimiyle oluşmuş kurumlar bile meşru değildir.
Çoğu zaman “ilericilik”, “özgürlük”, “sivil haklar” gibi kavramlarla süslenir ama özünde hedefi, mevcut yapıyı, anayasal düzeni, hukukun üstünlüğünü kökten ortadan kaldırmaktır.
Radikal aktörler, çoğunluğun iradesini temsil eden hükümeti değil, o çoğunluğu da hedefe koyar. Çoğunlukla çatışır, onu “cahil”, “gerici”, “güdülen kitle” gibi görür.
Çizgi dışı siyaset, teamülleri, geleneği, ahlakı aşındırmak üzere kodlanmıştır. Alışılmış olanı bilinçli şekilde ihlal eder. Nezaket dilinden, siyasi rekabetin etik sınırlarından uzak durur.
Parti içi demokrasi, yasa yapım süreçleri, kamu düzeni gibi sistemin denge mekanizmaları, bu tür siyasetçiler için “aşılacak engellerdir.”
Bu tarz, siyaseti kurallar içinde rekabet olarak değil; algılarla, provokasyonlarla, kriz üretimiyle kazanılacak bir savaş olarak görür.
Hukuk tanımazlık, meşru denetimi ‘darbe’, denetleyeni ‘cunta’ olarak etiketlemeyi tercih eder… Kendini yasal süreçlere karşı sürekli masum, mazlum gösterir. Belediyede, yolsuzluk, usulsüzlük soruşturması açıldığında “siyasi intikam” der, Anayasa Mahkemesi aleyhine karar verdiğinde “hukuk devleti yok” diye haykırır. Yani yasaların işlemesini değil, sadece kendi lehine işlediği zaman hukuk devleti olmasını ister.
Bu tutum, aynı zamanda devletin kurumlarını itibarsızlaştırmaya çalışır. Yargıya, güvenlik güçlerine, idareye karşı sürekli bir güvensizlik üretme çabası ön plandadır…
Kural tanımazlık, keyfilik, sürekli mağduriyet algısı peşindedir. Siyaset, kurallarla işleyen bir alandır. Seçim yasaları, bütçe disiplini, parti içi kurullar, kamu ihale süreçleri bu kuralların parçalarıdır. Kural tanımaz aktörler, bu kuralları ya esnetir ya da ihlal eder. Ancak dikkat: Bu ihlallerin ardından gelen eleştirilere karşı anında “mağduriyet” siyaseti devreye sokulur.
Örneğin bir belediye ihalesi yolsuzlukla, usulsüzlükle belirli kişi ve şirketlere verilir, eleştirildiğinde “iktidar bizi çalıştırmıyor” denilir. Oysa kural ihlalidir söz konusu olan.
Yıkıcılık, mevcut olanı sabote etme stratejisidir. Yıkıcı siyaset, bir alternatif üretmez; yalnızca karşı tarafı sabote ederek güç kazanmayı hedefler.
Bu tarz, çoğunluk iradesine karşı azınlık pozisyonunu “erdemli” gösterir. Mevcut sistemin tüm paydaşlarını suçlar, devletin bütünlüğünü zayıflatır, ülke içinde kriz üretip dışarıya “istikrarsız ülke” görüntüsü sunmaya çalışır.
En yıkıcı yanlarından biri de, siyasete duyulan güveni ortadan kaldırmasıdır. “Hepsi aynı” söylemini körükleyerek, seçmenleri umutsuzluğa iter.
Azgın azınlık, sesin çokluğunu temsil gücü sanan ideolojik gruplardır. Toplumda karşılığı çok sınırlı olan bazı ideolojik gruplar, medya gücüyle, sosyal medya manipülasyonlarıyla ve uluslararası destekle sanki ülkenin ana eğilimiymiş gibi lanse edilir. Bu “azgın azınlık”, hem siyasi baskı üretir hem de toplumsal kutuplaşmayı artırır. Gerçek temsiliyetle değil, yüksek görünürlükle politika üretir.
Çoğu zaman bu azınlık, marjinal ama yüksek seslidir. Milletin değil, küresel söylem merkezlerinin çıkarını gözetir. Seçimle baş edemeyince, kuralları değiştirmek ister.
Bu tarz siyaset muhalefet değil, bir tehdit türüdür. Bütün bu kavramlar bir araya geldiğinde karşımıza çıkan yapı, klasik muhalefet değil; sistemin dengesini bozmaya, kurumlarını yıpratmaya ve çoğunluk iradesini bastırmaya çalışan bir siyasal karakterdir.
Bu tarzın amacı iktidara gelmek değil sadece; halkın güvenini, devletin gücünü ve siyasetin meşruiyetini aşındırmaktır.
Bu nedenle, bu siyaset tarzına karşı uyanık olmak, onu teşhir etmek ve demokrasi adına meşru sınırları sürekli savunmak, her sağduyulu vatandaş ve her demokratik siyasal aktörün görevidir.
Bilmem ki, meramımı anlatabildim mi?
Prof. Dr. Zakir AVŞAR / Haber7
Source: Zakir Av