“2025 Aile Yılı: Evlilik Kredisi ve Yeni Projelerle Aile Destekleri”

Evlilik kredisi kapsamı genişletildi

Faizsiz evlilik kredisi son dakika gelişmeleri evlilik hazırlığında olan çiftler tarafından yakından takip ediliyor. Aile Yılı Tanıtım Programı nda açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2025 aile yılına özel müjdeleri sıraladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni evlenecek gençler için hayata geçirilen Aile ve Gençlik Fonu nun 81 ilde uygulanmaya başlandığını duyurdu. Şartları taşıyan çiftler 48 ay vadeli, 2 yıl geri ödemesiz, 150 bin TL tutarındaki evlilik kredisine bugünden itibaren başvuru yapabilecek. İşte 150 bin TL faizsiz evlilik kredisi başvuru ekranı, şartları ve ödeme planı hakkında detaylı bilgiler…CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN DAN MÜJDE! EVLİLİK KREDİSİ KAPSAMI GENİŞLETİLDİ Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile Yılı Tanıtım Programı nda açıklamalarda bulundu. Açıklamasında yeni evlenecek çiftlere de müjde veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aile ve Gençlik Fonu nun 81 ilde uygulanmaya başlandığını duyurdu.AİLE VE GENÇLİK FONU 81 İLDE Cumhurbaşkanı Erdoğan, evlilik kredisi ile ilgili yaptığı açıklamasında şu ifadeleri kullandı: 2025 yılını aile yılı ilan ettik. 2025 aile yılı kapsamında birçok yeni projeyi de hayata geçiriyoruz. 14-28 Mayıs seçim sürecinde milletimize söz verdiğimiz Aile ve Gençlik Fonu nu deprem bölgemizde başlatmıştık. Evliliğe ilk adım atan gençlerimize 48 ay vadeli, 2 yıl geri ödemesiz 150 bin lira faizsiz kredi desteği sunuyoruz. Yeni evlenecek gençlere faizsiz kredi desteğini 81 ilin tamamında uygulamaya alıyoruz. FAİZSİZ EVLİLİK KREDİSİ BAŞVURUSU NASIL VE NEREDEN YAPILIR? Aile ve Gençlik Fonu başvuruları, ülke genelinde 13 Ocak 2025 Pazartesi günü itibarıyla başladı. Yeni evlenecek çiftler, başvuru işlemlerini e-Devlet üzerinden yapabilirler. EVLİLİK KREDİSİ BAŞVURU EKRANI İÇİN TIKLAYINIZEVLİLİK KREDİSİ ÖDEME PLANI Aile ve Gençlik Fonu kapsamında, kredi başvurusu onaylanan kişilere toplam 48 ay vadeli, 2 yılı geri ödemesiz 150 bin lira kredi desteği sunulacak. İçinde bulunduğumuz ocak ayında 150 bin lira kredi kullanan gençler, ilk ödemeyi 2027 yılı ocak ayında yapacaklar. Her ay 6.250 TL ödeyecekler.EVLİLİK KREDİSİ ŞARTLARI NELER? Faizsiz 150 bin lira evlenme kredisi desteğinden yararlanabilmek için gerekli şartlar şöyle: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, Başvuru tarihi itibarıyla 18 – 29 yaş arasında olmak (30 yaşından gün almamış olmak) Çiftlerin son 6 aylık gelir toplamı ortalaması ve son aya ait gelirleri toplamının 2 asgari ücretten fazla olmaması, Başvuru tarihi itibarıyla resmi nikah tarihine en az 2 ay, en fazla 6 ay kalmış olmak, Bakanlığın evlilik öncesi ve sonrasında sunacağı eğitim ve danışmanlık hizmetlerinden yararlanmayı taahhüt etmek, Affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine, anayasal düzene karşı suçlar ile cinsel suçlardan, uyuşturucu satışı veya kullanımından kesinleşmiş mahkumiyet kararı olmaması gerekiyor.GELİR ŞARTINDA DÜZENLEMEYE GİDİLDİ Söz konusu destekten daha fazla çiftin yararlanabilmesi için şartları kolaylaştırdıklarını vurgulayan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, desteğe başvuru şartlarının arasında yer alan çiftlerin toplam gelirlerinin 2 asgari ücreti aşmaması şartında düzenlemeye gidildiğini belirtmişti. Pilot uygulama kapsamında sahadan aldıkları dönüşler ve vatandaşların talepleri kapsamında gelir kriterinde yeni düzenleme yaptıklarını aktaran Göktaş, Gelir kriterini, kişilerin alabilecekleri ek ödemeleri de kapsayacak şekilde 2.3 asgari ücrete çıkartıyoruz. Böylece daha fazla gencimizin desteğimizden yararlanmasının önünü açmış oluyoruz ifadesini kullanmıştı.

Source: Habertürk


“Güçlü olan, güçsüzü yer”

Habertürk ten Nazif Şahin Karpuz un haberine göre; Hülya Avşar, kızı Zehra Çilingiroğlu nun doğum gününü Tarabya daki bir mekânda kutladı. Kutlamaya eski eşi Kaya Çilingiroğlu, onun annesi Gülümser Çilingiroğlu ve kız kardeşi Helin Avşar da katıldı. Mekân çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Hülya Avşar, aile içindeki sıcak bağlara dikkat çekerek; Bu mutlu aile tablosunu siz görmeseniz de biz sürekli yaşıyoruz dedi. O BENİM HER ZAMAN KAYINVALİDEM Eski Kayınvalidesi Gülümser Çilingiroğlu ile ilgili soruya yanıt veren Avşar; O benim her zaman kayınvalidem, canım… dedi. Gülümser Çilingiroğlu da bu sözlerin üzerine Kayınvalidesi değil, annesiyim diyerek karşılık verdi. ÖZENTİLİKTEN HOŞLANMAM Oyuncu kadrosunda yer aldığı Aşkın Dünkü Çocukları filmiyle ilgili sorulara yanıt veren Hülya Avşar, projede konuk oyuncu olduğunu vurgulayarak; Hiçbir sanatçı gitmez veya dönmez, sadece zamanı geldiğinde hoşuna giden bir projeye devam eder. Bu ay 6 teklif aldım, 15 senaryo okudum. Ancak özentilikten hoşlanmam, bu nedenle bazı işleri geri çevirdim ifadelerini kullandı. OLAYLARI GEREKSİZ YERE BÜYÜTÜYORLAR Piyasadaki menajerlik tartışmaları hakkında da konuşan Hülya Avşar; Ben bireysel güce inanırım. Kendini yetiştirmelisin, insanlar, sana gelmeli. Dolayısıyla böyle bir durum yaşamadım. Olayları gereksiz yere büyütüyorlar dedi. Hülya Avşar, oyunculuk sektöründe tekelleşme olduğu yorumlarına ise Ertem Eğilmez in zamanında da bir grup vardı, bu işin doğasında var. Güçlü olan güçsüzü yer, hayat böyle. Kimsenin parası çalınmadıysa bu kadar büyütmeye gerek yok ifadelerini kullandı. Ardından 2025 için sahne planlarından bahseden Hülya Avşar, sahnede olmayı çok sevdiğini ve Hakan Altun ile yeni bir şarlı üzerine çalıştıklarını belirtti. Avşar, şarkının çıkışına göre Altun ile düet yapabileceklerini söyledi. KAYA EVLENİRSE DÜĞÜNÜNE GİTMEM Öte yandan eski eşi Kaya Çilingiroğlu nun özel hayatına dair soruya, esprili şekilde yanı veren hülya Avşar; Her şeyin bir sınırı var. Düğün olursa gitmem, kıskançlık değil ama her şeyin bir çizgisi var yanıtını verdi. Avşar, aynı masada bulunduklarında sohbet edebileceklerini de sözlerine ekledi.

Source: Habertürk


Sibel Eraslan yazdı: Aile deyince, “Görevimiz Tehlike”…

Aileyi “tehlikeli görev” olarak görenler de var, aileyi bir küçüğün sevgi ve şefkatle büyüyebileceği en doğal ve gerçek bir çatı olarak tarif edenler de… Yeryüzünde her ikisinden de var. İnsanın olduğu her yerde iyilik de vardır kötülük de, çünkü…Devletlerin aile politikaları olmalı mı? Yoksa devletlerin muhatabı, tekil anlamda bireyler midir? 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte bu eski tartışma defteri yeniden açıldı. Bu durumu; devletin aileye, dolayısıyla insanlara karışması şeklinde anlamak isteyenlerle, hakikaten devletten aileleri için destek bekleyenler, hiç de eşit olmayan bir terazinin farklı kollarındalar…Devletin insana karışmadığı yönetimlerde liberal bakış açısı hakimdir. “”Lase pase lase fer” bırakınız yapsınlar- bırakınız geçsinler özdeyişiyle de uzlaşan bir bakış açısıdır bu. Ama bir de sosyal devlet teorisi vardır ki burada devlet, adaleti sağlamak adına güçsüz olanın lehine bazı ayrıcalıklı desteklerde bulunur, yoksullara yönelik vergi indirimleri, yemek yardımları, sağlık destekleri, konut destekleri gibi durumlar, genel sosyal güvenlik çatısı dışında, ciddi şekilde organize edilirler.Aile konusunda sosyal devlet anlayışıyla çalışan sistemimizin pek tabiidir ki aile politikaları olacaktır ve vardır da… Elbette bu politikalar hakkında eleştiriler de yapılır, demokrasi ortamı gereği olması gerekendir, ama alaycılık başka bir şey… Kadınlar, yaşlılar, engelliler, çocuklar, gençler, öğrenciler, yoksullar, engelli yakınları gibi daha pek çok dezavantajlı kesimler de bu geniş aile politikası kavramının içinde yer alırlar. Bu geniş kesim dolayısıyla da en çok ihtiyaç, iş yükü ve çokça eleştirinin de yüklenildiği hizmet alanlarındandır aile politikaları…Hizmet spektrumu bu kadar geniş ve çeşitli olan bir kurumun politika üretmemesi, kollarını bağlayarak toplumu seyretmesi de herhalde beklenmez.Bu yüzden sol enteljansiyanın aile dendiğinde aşağılayıcı, iğneleyici tenkitlerinin hayattan ve gerçeklerden kopuk olduğunu düşünüyorum. Bu iteleme, hor görme meselesi o kadar tanıdık ki (28 Şubattan), geçenlerde hiç de tahmin etmediğim -demokrat ve anlayışlı bulduğum için hayret ettim- bir kadın yazarın aileyi ve aile etrafındaki meselelerin çözümü için zihin ve gönül yoranları “”Kızılcık Şerbeti”ndeki Pembe Hanıma benzetmesi de epey manidardı. (Zaten Pembe Hanım olmadıklarını ispat etmek için “aile” konusuna hiç ve asla girmeyen muhafazakar kesimin bazı kalemleri için özellikle, büyük bir tenbihtir bu alaycı sözler)Bir de şu var ki; bizim sol kesim aydınlarımız, evlenirler, çocuk sahibi olurlar, çocukları için cidden mücadele ederler mesela çocuklarının muhakkak “dışarıda” eğitim almasına dikkat ederler. Ederler de… Sıra bizim gibi halk kesimine gelinceyse konuyu devlet-birey mesafesi gibi bir siyaset teorisinden başlatırlar. Devlet ailelere karışmasın derler mesela. Devlet onların uzağındadır ihtiyaçları da yoktur belki, ama milyonlarca kadının, çocuğun, annenin, ninenin, dedenin ihtiyacı olan şefkat ve destek elidir devlet. Yani anlayacağınız nerede oturduğunuza, nereden baktığınıza bakar devletin manzarası.Korkmayın, aileyi önemsiyor olmanız sizi TV”lerdeki dizi filmlerde yaka silkilen başı örtülü kadın tiplerine çevirmez. Korkun ki; kalbinizi, vicdanınızı, sorumluluk hislerinizi yitirdiğinizde eksilen siz olursunuz…Nüfusun yaşlanıyor olması, genç nüfusun teşvik edilmesi gibi meseleler işin politik ve ekonomik kısımlarındandır kuşkusuz. Açık söylemek gerekirse ülkemizde aile meselelerini çözüme kavuşturmak, iyileştirmek için kurulların, enstitülerin çok şey yapacaklarını tahmin etmiyorum.Ama şiddetin olmadığı, cehenneme çevrilmemiş, çocukların eğitim hakkının çiğnenmediği, yaşlıların, küçüklerin ezilmediği aileleri istemek, herkesin insan onurunu hak ettiği bir toplumun hayali ve niyeti de “”gönül işi”dir diyorum. Bunu belki de dava edinmek gerekir. Çünkü burada politika veya felsefe değil, hayatın ta kendisi vardır.Hayatın ta kendisi nedir? Bize benzesin benzemesin diğeriyle karşılaştığımız andır hayatın atan nabzı. Solcu aydın arkadaşlar, biraz kendi kabuklarından çıkıp hayatın içine karışmalı başkalarının acılarına, dertlerine, gündelik konularına dikkat kesilip, bir aydın olarak çözüm konusunda nasıl katkıda bulunabilirim diye samimi niyetlerle kendilerini ve imkanlarını sorgulayabilmelidir.Şöyle not almışım mahkum kadınlarla yaptığım bir mülakattan sonra: “Unamuno”ya göre hayata yeniden bağlanmak için, en çarpıcı deneyim, ıssız adada ıslak kumsalın üstünde aheste aheste yürürken, ansızın rastlayacağın bir ayak izidir. Gördüğün an, sarsılırsın. Bu görüş anından sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Orada, işte tam o anda, kendi kendinle yapa gelmekte olduğun tüm iç konuşmalar paramparça olur, kendini başkasına çarpmış, değmiş, dokunmuş gibi hissettiğin o anda, “kendim” dediğin şey titrer ve kırılır, yalnız olmadığını anlarsın, kırılarak ve çoğalarak büyürsün hayatın içinde. . .

Source: Sibel Eraslan