Bundan da rahatsız olma be birader
Geçen hafta altı bebek donarak öldü.*Gazze’nin unutulmaması ve unutturulmaması gerekiyor.*Görüntülerini izledim ve çok etkilendim:İsveç’te yılbaşı gecesi eğlenceyi bir tarafa bırakan binlerce kişi, ellerinde meşalelerle Filistin’le dayanışma yürüyüşü yapmışlar.*İstanbul’daki yürüyüş ise çok daha büyük ve çok daha etkileyiciydi.*İsveç’teki yürüyüşe kulp takan olmuş mudur bilmiyorum ama İstanbul’daki yürüyüşe bayağı bir kulp takan oldu.*Almışlar bayraklarını, pankartlarını. Düşmüşler yollara. Donarak ölen bebekler aşkına seslerini yükseltmişler. Filistin’in gündeme gelmesini sağlamaya çalışmışlar.Oturmuşlar, bu insanlara laf saydırıyorlar.*Bu yürüyüşten neden rahatsız oluyorsun be birader?Neden bu yürüyüş üzerinden polemik yapıyorsun? Neden bu yürüyüşten seküler / muhafazakar çelişkisi çıkarmaya çalışıyorsun? Neden bin türlü açık aramakla meşgul oluyorsun? Neden bu yürüyüş senin moralini bozuyor.*Hepsini geçtim.Neden iyi bir insan olmayı denemiyorsun? SADDAM DA BADEM GÖZLÜ OLMASIN İdam edilişinin yıldönümünde…Saddam’ı şehit ilan etmişler.Övgüler, destansı vurgular, selam durmalar falan.*Baas ideolojisinin iki ayağı vardı: Hafız Esad ve Saddam Hüseyin.Gaddarlık ve zulüm alanında hangisi birinci olur? Karar veremiyorum. Herhalde ikisini birden şampiyon ilan etmek en iyisi.*Hafız Esad, Hama’yı tanklarla çevirip binlerce kişiyi katletmişti.Saddam Hüseyin de Halepçe’de kimyasal gazla eşine az rastlanır bir katliam yaptı.*ABD’nin Irak’a yönelik işgaline karşı çıkmak bile Saddam’ı temize çıkarmaz.Saddam gibi bir zalime de selam durmak, Halepçe’de zehirli gazla öldürülenlere yapılan ağır bir hakarettir.ANLAMAKTA ZORLANDIĞIM KİŞİLER – Beyaz Show yeniden başlıyor diye heyecanlananlar.- Akşama izleyecek dizisi olmadığı halde mutlu olanlar.- “Gassal” dizisine laf sokmak için kendilerini zorlayanlar.- “Noel” ve “yılbaşı” üzerinden tartışma yapmaya doyamayanlar. HADİSE’NİN NARİN ÜZERİNDEN PRİM YAPMA ÇABASI Yılbaşı gecesi. Hadise ekranda. Şarkısını söyleyecek. Ama önce bir sosyal mesaj. “Narin’ler ölmesin, şeker de yiyebilsin” falan edebiyatı.*Hadise’nin bu yaptığı, tam bir duyar kasma.Süper samimiyetsiz.Nereden mi biliyorum?Şuradan:Samimi olsa…Eski sevgiliye fırça atma şarkısı olan “Sıfır Tolerans” isimli şarkısını “Narin’ler için söylüyorum” diye takdim etmezdi.Nasıl ve neden öldürüldüğü bile belli olmayan minicik bir kız çocuğunun ardından söylenecek şarkı değildir o.*Hadise’nin bunu yaparken Narin için milim empati geliştirmediğine hem yemin edebilirim hem de iddiaya girebilirim.2025’İN KELİMESİ: PARADİGMABu yıl hepimizin dilinde olacak bu kelime.*Fikret Başkaya’nın “Paradigmanın İflası” adlı kitabıyla popüler hale gelen bu kelime, epeydir unutulma bahçesine terk edilmişti. Öcalan’ın İmralı’dan gönderdiği mesajla birlikte yeniden popüler hale gelmeye başladı.*2025’in kelimesi şimdiden belli yani.YAŞANDI BİTTİ SAYGISIZCABitmiş gitmiş siyasal olayların ardından “Yaşandı bitti saygısızca” demeyi çok severim.*Burak Kut’un bir şarkısıdır bu.*Yılbaşı gecesinin ekranlarından birinde bu şarkıyı üstelik canlı söyledi Burak Kut. Süper başarılı bir performansla. Kayıtsız kalamadım.OSMAN MÜFTÜOĞLU’NUN KİTABIOsman Müftüoğlu, sadece bedeni değil ruhu da dikkate alan hekimlerimizden.Ruh sağlığını, beden sağlığından ayırmıyor.O nedenle onun sağlık tavsiyelerine her zaman sonsuz güvenirim.*Hoca’nın “Geç Kalma / Genç Kal” kitabını okumuştum. Geçen gün baktım Murat Ülker de bu kitaptan yararlanmış. Osman Hoca’nın insan ömrünü uzatmanın ötesine geçerek uzun ömrün nasıl daha kaliteli olmasına odaklanmasının altını çizmiş.*“Uzun yaşamak marifet değil. Marifet uzun ve sağlıklı yaşamak” mottosuna inanıyorsanız… Osman Hoca’dan ayrılmayın derim.
Source: Ahmet Hakan
Fadime Özkan yazdı: Gazze”ye de gelecek kardan aydınlık!
Gece uyanıp çocuğunuzun üstünü örterken donarak ölen Gazzeli bebekler düşüyor aklımıza, yakıyor içimizi.Bezden naylondan çadırlar içinde açlıktan, bomba seslerinden, titremekten uyuyamayan çocukları bir de sel suları içinde kalınca Gazzeli anne babaların yaşadığı çaresizliğin ağırlığı eziyor hepimizi.Yerinden edilen, evleri başlarına yıkılan bir milyon Gazzeli şimdi de çadırlarda çile çekiyor.15 ayda 17 kez yer değiştirmek zorunda kaldılar. Kuzeyden güneye, güneyden orta kesine, sonra tekrar kuzeye, yine güneye derken derme çatma şartlarda bile tutunamadılar vatan toprağına. “O kadar yoruldum ki ölüp dinlenmek istiyorum” diye ağlıyor Gazze”nin çocukları.Çadır kentleri, mülteci kamplarını, okulları, hastaneleri bilerek hedef seçerek vurdu İsrail. Hiçbir hukuki, ahlaki, insani kaideyi dikkate almadan Gazze”yi yakmaya, yıkmaya, yok etmeye devam etti.454 gündür süren soykırımda şehit sayısı en az 45 bin 553″e ulaştı. Siz bu satırları okurken sayı maalesef biraz daha artmış olacak. 18 bini çocuk… 12 bini kadın…Enkazların altında kurtarılmayı beklerken acı içinde can veren on binler olduğu tahmin ediliyor.En son canlı yayın aracı içinde uyuyan beş medya mensubu da dahil olmak üzere 201 Gazzeli gazeteciyi bilerek vurdu Netanyahu. Sırf hakikat Gazze”den çıkamasın, belgelenemesin, Siyonistlerin uluslararası medya ve sinema sektörü eliyle kurduğu yüz yıllık yalan imparatorluğu yıkılmasın diye.Hastaneleri de bunun için vurdular, vuruyorlar. Doktorlar bıksın yılsın, yaraladıklarımızı kimse kurtarmasın diyorlar. Gazze”nin güneyindeki Nasır Hastanesinden, El Şifa Hastanesinden, onlarcasından sonra doktorları, sağlık görevlilerini tutuklayarak, jeneratörlere, hasta dosyalarına el koyarak Kemal Advan Hastanesini de hizmet dışı bıraktılar.Öyle sistemli ve istikrarlı biçimde soykırım suçu işliyor ki İsrail, dünya buna nasıl susuyor anlamak mümkün olmuyor.Ama Türkiye susmuyor. Unutmuyor, unutturmuyor. Kabul etmiyor.Devleti ve milletiyle İsrail”i durdurmak ve cezalandırmak için, Gazze”yi kurtarmak, Filistin”i özgürleştirmek için ses veriyor, dua ediyor, gayret ediyor Türkiye.Yönetimleri suç ortaklığı yapsa da dünyanın her yerinden vicdan sahibi insanların Gazze için ayakta oluşu insanlığın ölmediğini de gösteriyor.Bütün bunların üstüne dün dünyanın kesişim noktası İstanbul”da edilen dua arşa ulaştı inşallah.Yarım milyon insanın Sultanahmet, Eminönü, Fatih, Süleymaniye ve Ayasofya Camii”nde sabah namazı kılıp Galata Köprüsünde buluşması, buluşmanın 2025″in ilk sabahında ve karanlıklar aydınlığa kavuşurken olması elbette çok anlamlı.Ama asıl önemli olan 400″e yakın sivil toplum kuruluşunun bir araya gelerek oluşturduğu “milli irade”dir. O iradenin ne dediği, ne talep ettiğidir.Yapılan konuşmalar, atılan sloganlar, ortaklaşılan mesajlar bütün dünyaya ve öncelikle muhataplarına bir şey söylüyor bakın.”Dün Ayasofya, bugün Emevi, yarın Aksa” demek, “Bir güneş doğuyor” diye müjdelemek Ayasofya ve Şam”ı özgürleştiren iradeyi göreve çağırmak demektir.Bu müjdeye, çağrıya, gayrete inanmaktır, amin demektir.Nitekim Ayasofya”nın esarette olduğu yıllarda tam bağımsızlık için gayret edenler, atalarımızın secde ettiği yerde secde edememenin ıstırabıyla gözyaşı dökenler yeise kapılmadılar.İçerde darbecilere, vesayetçilere, hainlere, işbirlikçilere, celladına aşık eziklere karşı mücadele ederken…Karabağ”da, Libya”da, Doğu Akdeniz”de, Suriye”de, sınır ötesinde düşmana karşı hakkını hukukunu evlatlarını korurken…Nasıl yeise yılgınlığa kapılmadıysa bu millet; Filistin için Gazze için de kapılmıyor, yarına ümitle bakıyor.Şarkıda dendiği gibi hani:Gergin uykulardan, kör gecelerdenBir sabah gelecek kardan aydınlık…Cümle şehitlerin omuzlarındaBir sabah gelecek kardan aydınlık…
Source: Fadime Özkan
Bilal Erdoğan”ın manifestosu sosyal medyada gündem oldu
1 Ocak”ta 400 sivil toplum kuruluşunun iştirakiyle Galata Köprüsü”nde gerçekleştirilen eylem büyük yankı uyandırdı. Yüz binlerce insanın katıldığı Filistin”e destek İsrail”i protesto mitinginde konuşan İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı ve TÜGVA Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan”ın sözleri manifesto niteliğindeydi. Erdoğan”ın .üyük ilgi gören konuşmasının bölümleri, sosyal medyada paylaşıldı çok sayıda yorum aldı. AK Parti İzmir Milletvekili Alpay Özalan, sosyal medya hesabından Bilal Erdoğan”ın “Kimseden merhamet dilenecek değiliz. Kendi tarihimizden, imanımızdan aldığımız güçle biliyoruz ki; Allah’ın mazlumlara vaadi Suriye’de nasıl gerçekleştiyse Filistin’de de gerçekleşecektir.” sözlerini paylaştı. Bilal Erdoğan ne demişti? “Kendi tarihimizden, kültürümüzden, medeniyetimizden, en çok da imanımızdan aldığımız güçle biliyoruz ki Allah”ın mazlumlara olan vaadi Suriye”de nasıl gerçekleştiyse Filistin”de de gerçekleşecektir. Ayasofya nasıl zincirlerinden kurtulduysa Şam Emevi Camii nasıl eli kanlı bir diktatörün tasallutundan kurtulduysa, inşallah hürriyet ve adalet güneşi çok yakında Mescid-i Aksa”da Filistin”de de doğacaktır. Suriye”de Müslümanlar azmettiler, sabrettiler ve zaferi elde ettiler. Suriye”den sonra inşallah Gazze de kuşatmadan zaferle çıkacak. Bizler de o mübarek güne ulaşmak için dualarımızla böyle dayanışma gösterilerimizle boykotla gizli ya da açık gayretlerimizle Gazze”li mazlumların yanında olacağız. Dün Ayasofya”nın açılması hayaldi. Bugün kapıları ardına kadar açık elhamdülillah. Dün Emevi Camii”nde namaz kılmak hayal idi, bugün hem Şam hem Halep Emevi Camii”nin kapıları açık, minareleri, minberleri, özgür. Bugün Kudüs, hayal gibi gelebilir, öyle değil. İnşallah bu millet, bu ümmet tarihte yaptığı gibi bugün de Mescid-i Aksa”yı özgürleştirecektir. Her şey önce inanmakla başlar. Önce inanacağız, sonra çalışacağız, çok çalışacağız. Allah bize inşallah zaferi müyesser kılacaktır.”
Source: Internet Haber
Almanya”da Noel pazarı saldırganı hakkında ihbarlar bir yıl öncesinden başlamış
Almanya”nın Magdeburg kentindeki Noel pazarında 5 kişinin öldüğü saldırının sorumlusu Taleb al-Abdulmohsen hakkında, olaydan bir yıl önce Saksonya-Anhalt eyaleti polisine ihbarda bulunan James Gavitt, saldırganın risk teşkil eden tehditkar söylemlerine rağmen harekete geçmeyen Alman makamları hakkında soruşturma yürütülmesi gerektiğini ifade etti.
Almanya”da Noel pazarı saldırganı tutuklandıNoel pazarına araçla saldırının şüphelisi, İslam karşıtı ve siyonizm destekçisiAlmanya”da Noel pazarı saldırısının ardından yabancılara yönelik saldırılarda artış yaşandı
Almanya”nın Magdeburg kentindeki Noel pazarında 20 Aralık”ta meydana gelen saldırıda aralarında 9 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 5 kişi hayatını kaybetti, 200″den fazla kişi de yaralandı.
Yaklaşık 20 yıldır Almanya”da yaşadığı tespit edilen 50 yaşındaki Suudi Arabistanlı Taleb al-Abdulmohsen aracını kasıtlı olarak kalabalığın üzerine sürdü.
Olay yerinde gözaltına alınan ve tutuklanan Abdulmohsen”in sosyal medyada tehditkar paylaşımları ile hakkında birden çok kez yapılan ihbarların emniyet güçleri tarafından dikkate alınmaması tepki çekti.
Abdulmohsen”i tehditkar sosyal medya paylaşımları sebebiyle saldırının gerçekleştiği kentin bağlı olduğu Saksonya-Anhalt eyaletinin emniyet güçlerine daha önce ihbar edenlerden biri olan ABD vatandaşı James Gavitt, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
“Onda doğru olmayan bir şeyler vardı”
Abdulmohsen”i Suudi Arabistan”dan kaçmak isteyen kadınlara yardım etmesi sayesinde sosyal medya üzerinden tanıdığını ifade eden Gavitt, saldırganla birçok kez X üzerinden yazıştığını anlattı.
Gavitt bir süre sonra Abdulmohsen”in paylaşımları sebebiyle ona şüpheyle yaklaşmaya başladığını belirterek, “İşin içine daha fazla girdikçe, onu X mesajlarımda giderek daha fazla buldum ve bana şu ya da bu konuda tavsiyelerde bulundu. Biraz şüpheyle de olsa onunla iletişim kuruyordum.” ifadesini kullandı.
Bir konu hakkında fikir ayrılığı yaşadıktan sonra Abdulmohsen”e “kendisine mesaj atmamasını söylediğini” aktaran Gavitt, bunun üzerine saldırgan tarafından engellendiğini kaydetti.
Gavitt, “Birçok Suudi kadın ona güvenmesine rağmen genel olarak onda “ters” bir şeyler olduğunu biliyordum. “Kontrol manyağı” bir yapısı vardı ve Suudi rejimine muhalif çevrim içi aktivizm söz konusu olduğunda her zaman koordinasyonu sağlamaya ve kararları o vermeye çalışıyordu.” görüşünü paylaştı.
Abdulmohsen”in “muhbir” olabileceğine ilişkin şüphelerini de paylaşan Gavitt, “Muhalefeti ve ülkeden kaçan Suudi kadınları yönlendirmek ve kontrol etmek için bir şekilde Suudi rejimiyle birlikte çalışıyor olabileceği fikrini bile düşündüm. Kesin olarak bildiğim tek şey onda doğru olmayan bir şeyler olduğuydu. Kadınlara onun yanında dikkatli olmalarını tavsiye ettim.” dedi.
Saldırının gerçekleştiği eyalet polisine ihbarda bulundu
Gavitt, 30 Kasım 2023″te isimsiz bir Suudi vatandaşının kendisiyle irtibata geçerek Abdulmohsen”in sosyal medyada paylaştığı bazı tehditkar ve şiddet içerikli paylaşımlar hakkında kendisiyle irtibata geçtiğini kaydederek, bunun üzerine Almanya”da yaşayan aktivist arkadaşı Rana Ahmad”a ulaştığını belirtti.
Ahmad”ın, Abdulmohsen hakkında Köln polisine ihbarda bulunduğunu ifade eden Gavitt, “Rana”dan tehdit içeren paylaşımları Alman polisine göstermesini istedim ve 2 Aralık 2023″te Almanya”nın Köln kentindeki yerel polisi aradı. Rana”nın evine gelen polis, Suudi bir vatandaş tarafından çevrilerek bana gönderilen tweetlerin fotoğraflarını çekti.” şeklinde konuştu.
Kendisinin de 3 Aralık 2023″te, saldırının yaşandığı kentin bağlı olduğu eyaletin emniyet güçlerine internet üzerinden ulaştığını söyleyen Gavitt, tüm bunlara rağmen polislerden herhangi bir dönüş alamadıklarını aktardı.
Gavitt”in Saksonya-Anhalt eyaletinin emniyet güçlerine yaptığı ihbarda Abdulmohsen”in yaşadığı yer hakkında bilgi verdiği ve tehditkar paylaşımları hakkında uyardığı görülüyor.
Şikayet dilekçesinde saldırganın “Almanya”nın Suudi muhalefetine karşı yaptıklarından dolayı rastgele 20 Almanı öldürsem beni suçlar mısınız?” ve “Almanya”da büyük bir şey olacak. Benim tavsiyem: Almanya”dan sığınma talep etmeyin.” ifadelerinin yer aldığı paylaşımlarına yer veren Gavitt, saldırganın Suudi Arabistanlı kadınların kaçmasına yardım etme “motivasyonu” hakkında endişelerini de paylaştı.
“Almanya”nın başarısızlığına ilişkin kapsamlı bir soruşturma yürütülmeli”
Gavitt tüm bu ihbarlara rağmen Alman makamlarının harekete geçmemesini eleştirerek, “Avrupa kendi içindeki tehditlerle başa çıkma konusunda çok korkak davranıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
1951 Mülteci Sözleşmesinin, “ülkenin güvenliği için bir tehlike olarak görülmesi için makul gerekçeler bulunan herkesin sınır dışı edilmesine” izin verdiğini anımsatan Gavitt, “Taleb bu standardı karşıladı ve artık tüm dünya bunu biliyor ama harekete geçmek için çok geç. Almanya”nın bu saldırıyı önlemedeki başarısızlığına ilişkin kapsamlı bir soruşturma yürütülmeli.” diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Suriye”de devrik rejimin savaş suçluları yargı önünde hesap vermeleri için aranıyor
Devrik rejim yetkililerinin, 2011″de başlayan iç savaş boyunca sivillere karşı kimyasal silah kullanımından sistematik işkence ve zorla yerinden etmeye kadar birçok alanda insanlığa karşı işlediği suçlar, Birleşmiş Milletler (BM) ile diğer farklı kuruluşların raporlarında geniş yer buldu.
Ancak bu suçlular, bugüne kadar BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) Rusya ve Çin”in vetolarıyla işledikleri suçların hesabını yargı önünde vermekten kaçtı.
Suriye”de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesi, insan hakları ihlallerine dair daha fazla kanıtın gün yüzüne çıkmasına vesile oldu. Bu deliller, işlenen suçları planlayan ve uygulayan isimlerin yargılanması sürecinde önemli rol oynayacak.
AA muhabiri, açık kaynaklardaki bilgi doğrultusunda bir dönem rejimin üst düzey güvenlik birimlerinde görev yapmış ve savaş suçlarına karışmış bazı isimleri derledi.
Suriye”deki vahşetin mimarı Beşşar Esed
Dönemin lideri olarak barışçıl gösteriler ve muhalif sesleri bastırırken şiddete başvurması, kimyasal silah kullanımına onay vermesi ve emrindeki rejim güçlerini işkence gibi yöntemlere yönlendirmesindeki rolü, Beşşar Esed”i ülkedeki insan hakları ihlallerinin merkezine koyuyor.
Devrik lider, 2011″de “daha özgür ve demokratik Suriye” talebiyle gösteri düzenleyenleri “terörist” olarak nitelendirerek halk hareketlerini bastırmak için güvenlik güçlerini harekete geçirdi.
Bunun sonucunda patlak veren iç savaş boyunca Esed, yüz binlerce Suriyelinin hayatını kaybetmesine, işkence görmesine, milyonlarca kişinin yerinden edilmesine ve komşu ülkelere sığınmasına neden oldu.
Sivillere yönelik hak ihlallerini belgeleyen Suriye İnsan Hakları Ağının (SNHR) verilerine göre, devrilmeden önceki son 12 yılda rejim, muhaliflerin kontrolündeki yerleşim yerlerine 217 kez kimyasal silah saldırısı düzenledi.
İlk olarak Aralık 2012″de Humus ilinin El-Beyyada Mahallesi”nde gerçekleştirilen saldırılarda 214″ü çocuk 1514 kişi hayatını kaybetti, 11 bin kişi yaralandı. Ağustos 2013″te de başkent Şam”ın Doğu Guta bölgesinde klor ve sarin gazı içeren kimyasal silah saldırılarında 1400″ün üzerinde sivil yaşamını yitirdi.
Ülkedeki binlerce sivil kimyasal silahların yanı sıra yüz binlercesi de varil, vakum, misket, sığınak delici bombalar ve havan toplarıyla yaşamını yitirdi.
Esed, “Suriye Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı” sıfatıyla muhaliflerin kontrolündeki sivil yerleşimlere yönelik varil bombalarının kullanıldığı hava saldırılarını koordine ettiği için yaşanan insanlık trajedisinin mimarı konumunda.
SNHR raporuna göre, Esed rejimine bağlı hava kuvvetleri, Temmuz 2012″den bu yana yerleşim bölgelerinde 81 bin 916 kez varil bombası kullanarak 1821″i çocuk 11 bin 87 sivilin ölümüne yol açtı.
“Kuşatma ve infaz” tümeninin komutanı Mahir Esed
Suriye”de işlenen suçların talimatının kimler tarafından verildiği ve devrik rejim güçlerinin bunları işlerken nasıl bir emir-komuta zincirini takip ettikleri merak konusu. Beşşar Esed”in kardeşi ve rejim ordusu generallerinden Mahir Esed, bu zincirin tepesinde bulunan kilit isimlerden biri olarak ön plana çıkıyor.
Rejimin askeri ve istihbarat mekanizmasının üst düzey yetkililerinden Mahir Esed, ayrım gözetmeyen bombalamalar ve sivil yerleşim yerlerinde ağır silahların kullanıldığı askeri operasyonları yürütmekle suçlanıyor.
Avrupa merkezli bir grup sivil toplum kuruluşunun Doğu Guta ve Han Şeyhun bölgelerindeki kimyasal silah saldırılarına ilişkin binlerce sayfalık raporunda işlenen bu suçların emrini Mahir Esed”in verdiği belirtiliyor.
Mahir Esed”in komutasındaki Dördüncü Tümen, iç savaş boyunca Suriye genelindeki kuşatmalar, bombardıman ve saldırılarda büyük rol oynadı, Doğu Guta gibi bölgeleri abluka altına alarak binlerce kişinin açlık ve tıbbi bakım eksikliğinden ölmesine neden oldu.
Aynı zamanda Mahir Esed”in, “captagon” adlı yasa dışı uyuşturucunun üretim ve kaçakçılık ağının başında olduğu, bu maddeleri büyük ölçüde Lübnan üzerinden bölge ülkeleri ve dünyaya sevk ettiği de biliniyor.
Ali Memluk, rejimin baskıcı politikalarının simge isimlerinden
Beşşar Esed”in sağ kolu olarak bilinen ve devrik rejimin Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığını yapan Ali Memluk, ülkedeki insan hakları ihlalleri, savaş suçları ve işkence uygulamalarının merkezinde yer aldı.
Uluslararası raporlarda Memluk”un liderliğindeki istihbarat ve güvenlik mekanizmalarının, sivillere yönelik insanlık suçlarından sorumlu olduğu belirtiliyor.
Rejimin göstericiler, gazeteciler, aktivistler ve yardım çalışanlarına yönelik sistematik baskı ve işkencelerini yöneten Memluk”un liderliğindeki güvenlik birimleri, alıkonulan kişilere fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet uyguladı.
Binlerce kişi, rejimin hapishanelerinde işkence veya insanlık dışı koşullar nedeniyle hayatını kaybetti.
Memluk, Avrupa Birliği (AB) ve ABD tarafından insan hakları ihlalleri ve savaş suçları nedeniyle yaptırım listesine alınırken 2018″de Fransa”da “işkence ve ölümle sonuçlanan insan hakları ihlalleri” suçlamasıyla hakkında tutuklama emri çıkarıldı.
Cemil Hasan, hapishanelerde tutulanlara işkenceyle suçlanıyor
Devrik rejimin Hava Kuvvetleri İstihbarat Dairesinin eski başkanı Cemil Hasan, rejim döneminde geniş çaplı insan hakları ihlalleri ve savaş suçlarını organize etmekle suçlanıyor.
Hasan”ın görev süresi, rejimin muhalefeti bastırdığı dönemde işlenen işkence, yargısız infazlar ve kitlesel gözaltılar ile anılıyor.
Şam”da bulunan Mezze Askeri Havaalanı”ndaki gözaltı tesislerini denetleyen ve buradaki operasyonları yürüten Hasan, 2012 ile 2019 yılları arasında rejim karşıtlarına yardım ettikleri veya onları desteklediklerinden şüphelenilen kişileri belirleyerek işkence yaptı.
ABD Adalet Bakanlığının aralık ayının başında paylaştığı iddianamede Hasan, “savaş suçu işlemekle” itham edildi. İddianamede, Hasan”ın “mahkumları bileklerinden tavana asarak asitle yaktığı, tutuklulara işkence görenlerin çığlığını dinlettiği ve mahkumları cesetlerle aynı hücrede kalmaya zorladığı” kaydedildi.
Atıf Necib, Dera”daki protestoların bastırılmasında rol oynadı
Beşşar Esed”in kuzeni ve çöken rejimin Dera”daki Siyasi Güvenlik Müdürlüğünün eski başkanı Atıf Necib, 2011″deki barışçıl gösterilerin bastırılmasında rol aldı.
Dera”da rejim karşıtı sloganlar yazan çocukların gözaltına alınıp işkence görmesine tepki amaçlı başlayan protestolar, Necib”in talimatları doğrultusunda orantısız şiddetle bastırıldı. Güvenlik güçleri, protesto yürüyüşlerine gerçek mermilerle müdahale ederken gözaltına aldıkları sivillere işkence uyguladı.
Necib, Dera halkını toplu cezalandırma politikalarıyla hedef alarak bölgedeki su, gıda ve tıbbi yardımlara erişimi engelledi.
Binlerce kişinin isminin geçtiği listeler
SNHR, 14 yıl boyunca devrik Esed rejiminin işlediği suçlara ve sorumlularına detaylıca yer veren kapsamlı veri tabanı oluşturdu.
Veri tabanında bu suçlardan sorumlu bulunan veya bu eylemlerle bağlantısı tespit edilen 16 bin 200 ismin olduğu belirtilirken listede eski rejimin askeri ve güvenlik güçlerinden 6 bin 724 kişi, rejimin milis gücü Şebbihalar ile diğer rejim yanlısı gruplardan da 9 bin 476 kişi yer aldı.
“Pro-Justice” grubu tarafından 2019″da yayımlanan “Kara Liste” adlı çalışmada Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonunun (SMDK) Uluslararası Ceza Mahkemesine sunduğu savaş suçluları listesinde ve farklı kaynaklarda elde edilen isimlerin bazıları şöyle:
“Rejim lideri ve Suriye Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı Beşşar Esed,
Korgeneral Fehd Casim el-Freyc,
Korgeneral Ali Abdullah Eyyüb,
Korgeneral Muhammed Mahmud Mahla,
Korgeneral Bassam Haydar,
Korgeneral Adnan Cemil İsmail,
Korgeneral Hasan Muhammed Muhammed,
Korgeneral Bessam Mirhaj el-Hasan,
Tümgeneral Mahir Esed,
Tümgeneral Cemal Muhammed Yunus,
Tümgeneral Refik Mahmud Şihadeh,
Tümgeneral Vecih Yahya Mahmud,
Tümgeneral Edip Nemr Selame,
Tümgeneral Ali Memluk,
Tümgeneral Hassan Mirhac Mirhac,
Tümgeneral Zuheyr el-Esad,
Tümgeneral Muhammed Rahmun,
Tümgeneral Muhammed el-Şaar,
Tümgeneral Vasil Halid el-Samir el-Avayd,
Tümgüneral Salim Harba,
Tümgeneral Cemil el-Hasan,
Tümgeneral Muhammed Dib Zeytun,
Tümgeneral Husam Luka,
Tümgeneral Nasır el-Ali,
Tümgenera Abdulfettah Suleyman Kudsiye,
Tümgeneral Nasır Dib,
Tümgeneral Zaid Salih,
Tümgeneral Gassan İsmail,
Tümgeneral Ramadan Muhammed el-Ramadan,
Tümgeneral Muvaffak Muhammed Asaad,
Tümgeneral Avs Ali Aslan,
Tümgeneral Şevki Yusuf,
Tümgeneral Cevdet Salibi Mavas,
Tümgeneral Muhammed İbrahim Kaddur,
Tümgeneral Kifah Milhim,
Tümgeneral Nazih Hassun,
Tümgeneral Tevfik Yunus,
Tümgeneral Ali Vannus,
Tümgeneral Riyad Habib Abbas,
Tümgeneral Ahmed Muhammed Ballul,
Tümgeneral Gassan Halil,
Tümgeneral Cuma Muhammed el-Casim,
Tümgeneral Malik Hassan,
Tümgeneral Fuad Ahmed Hamuda,
Tümgeneral Hikmet Musa Salman,
Tümgeneral Ekrem Muhammed,
Tümgeneral Ali Muhammed Ganim,
Tümgeneral Muhammed Ali Subuh,
Tümgeneral Badi Süleyman Mualla,
Tümgeneral Saci Derviş,
Tümgeneral Hassan Ali,
Tümgeneral İmad Naffuri,
Tuğgeneral Cevdet el-Ahmed,
Tuğgeneral Hafız Muhammed Mahluf,
Tuğgeneral Abdulselam Fecir Mahmud,
Tuğgeneral Suheyl el-Hasan,
Tuğgeneral Salih el-Abdullah,
Tuğgeneral Salih el-Abdullah,
Tuğgeneral Fayiz Beddur,
Tuğgeneral Cevdet İbrahim Safi,
Tuğgeneral Kusey İbrahim Mihub,
Tuğgeneral Sayil Es’ad Davud,
Tuğgeneral Luey el-Ali,
Tuğgeneral Mazin el-Kanj,
Tuğgeneral Malik Alya,
Tuğgeneral Muhamemd Zamrini,
Tuğgeneral Vefik Nasr,
Tuğgeneral Mufid Vardah,
Tuğgeneral Yasin Ahmed Dahi,
Tuğgeneral Gassan Bilal,
Tuğgeneral Gassan Haddad,
Tuğgeneral Muhammed Haluf,
Tuğgeneral Şefik Massa,
Tuğgeneral Naufal el-Huseyn,
Tuğgeneral Eksam Mahmud,
Tuğgeneral İbrahim al-Wairi,
Tuğgeneral İyad İskender Mandu,
Tuğgeneral Süleyman el-Tinavi,
Tuğgeneral Adnan el-Ahmad,
Tuğgeneral Muhamed Yusuf al-Hasuri,
Tuğgeneral Malik Ali Habib,
Albay Salih Sakr,
Albay Sakr Rüstüm,
Albay Nizar Fandi,
Albay Gayas Dalla,
Yarbay Dureyd İsmail Avad,
Yarbay Firas Gassan Jazaa,
Mühendis Muhammed Ahmed el-Said,
Fadi al-Mallah,
Ali al-Shali,
Musib Nimr Selameh,
Tuğgeneral Abdullatif el-Fehd. Hama Askeri İstihbarat Başkanı,
Tuğgeneral Abdulhamid İdris Hama Askeri İstihbaratı,
Tuğgeneral Hafız Cebbur 34. Tugay Komutanı,
Tuğgeneral Ali El-Hüseyin 47. Tugay Komutanı,
Tümgeneral Muhammed Semmur,
Tümgeneral Zuheyr el-Hamed,
Tümgeneral Cuma el-Ahmed,
Tümgeneral Ali Yunus,
Tümgeneral Berakat Berekat,
Tümgeneral Mürşid Dahir,
Tümgeneral Feysal Munir,
Tümgeneral Selim Berekat,
Tümgeneral Ahmed el-Ukde,
Tümgeneral Ali Es’ad,
Tümgeneral Salah el-Ali,
Tümgeneral Ahmed Cemil İbrahim,
Tümgeneral Ali Durgam,
Tümgeneral Muhammed Hayr Bek,
Tuğgeneral Atıf Necib,
Tuğgeneral Hail el-Esed,
Tuğgeneral Abdülselam,
Tuğgeneral Şeyh Cabir Hirfan,
Tuğgeneral Sair el-Omar,
Tuğgeneral Suheyl Ramazan,
Tuğgeneral Salah Hallum,
Tuğgeneral Heysem Berekat,
Tuğgeneral İyad Mahmud,
Tuğgeneral Ala Saud,
Tuğgeneral Nebih Rabi,
Tuğgeneral Şefik Feyaz Dib,
Tuğgeneral Münir Celud,
Tuğgeneral Muhammed Haluf,
Tuğgeneral Hızır el-Hüseyin,
Tuğgeneral Taha Taha,
Tuğgeneral Zülhimme Şaliş,
Tuğgeneral Adnan Asi,
Tuğgeneral Adnan Ahmed,
Tuğgeneral Suheyl Davud,
Tuğgeneral Bedi el-Ali,
Tuğgeneral Hakim Muhammed Kencu Hasan,
Tuğgeneral Musa Hasan,
Tuğgeneral Riyad Abbas,
Tuğgeneral Muhammed Receb,
Tuğgeneral Habib Safya,
Tuğgeneral Edib Semander,
Tuğgeneral Ali Hüseyin,
Tuğgeneral Ali Nadir,
Tuğgeneral Cemal Abbas,
Albay Semir Nizam,
Albay Edib Kannu,
Albay Gassan Nasur,
Albay Halil Molla,
Albay Malik el-Hadi,
Albay Temam Dib,
Albay Ali Selim,
Albay Temim İsa el-Ahmed,
Albay Muhammed el-Abdullah,
Albay Mecid el-Abdullah,
Yarbay Kinan Muhammed Galiyeh,
Yarbay Ahmed Abdulhamid,
Yarbay Halid el-Hatib,
Yarbay Samir el-Beridi,
Yarbay Emced Abbas,
Yüzbaşı Samir Abbas Dib,
Yarbay Adnan Riyad el-Şami.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Suriyeli aktivist Yefi, Esed rejiminin devrilmesiyle ülkede birlik ruhunun yeniden canlandığını söyledi
Suriye”de 61 yıllık Baas rejimi döneminde yaşananları anlatan Yefi, rejimin devrilmesine ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Suriyeli genç kadınlar ülkeyi sıfırdan inşa etmeye hazırSuriye”de Deyrizorlu gençler, çizdikleri grafitilerle kentteki Baas rejiminin izlerini siliyor
Yefi, Esed ailesinin yönetemediği ülkeyi Suriye halkının yeniden sahiplendiğini, bunun tarihi dönüm noktası olduğunu ve ülke tarihinde ilk kez adaleti deneyimlediklerini dile getirerek, “Suriye halkı da ülkelerine yeniden sahip olduklarının farkında.” dedi.
Suriye”deki gelişmelerin tüm Orta Doğu”yu etkileyeceği değerlendirmesini yapan Yefi, ülkede yeni hükümetin inşası için yürütülen çabaları memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.
Yefi, devrik Esed rejiminin toplumu “muhafazakar ve modern” olarak ikiye böldüğünü, rejimin devrilmesiyle bu kutuplaşmanın da ortadan kalktığını vurgulayarak, “Rejimden kaynaklanan bir tür bölünme vardı, bu da insanların birbirlerinden korkmasına neden oluyordu ama artık birlik içerisindeyiz.” diye konuştu.
Şimdi herkesin ekonomik açıdan ülkeye katkıda bulunmasının zamanının geldiğini vurgulayan Yefi, yeni bir Suriye ordusunun kurulması ve kadınların bu sürece dahil edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“Rejimin baskısından dolayı Suriye”den kaçmak zorunda kaldık”
Yefi, rejim güçlerinin kendisinin ve akrabalarının evine saldırı düzenlediğini, bu nedenle Suriye”den kaçmak zorunda kaldığını anlattı.
Suriye”den ayrıldıktan sonra kendi kendine, “devrim hakkında daha fazla şey öğrenmesi” gerektiğine dair söz verdiğini aktaran Yefi, ülkedeki insani durum ve rejim hapishanelerinde tutulan insanlar hakkında gazetecilere veya insan hakları kuruluşlarına tercümanlık konusunda yardımcı olduğunu söyledi.
Yefi, “Arkadaşlarımla hapishanelerde olanları belgelemeye çalışıyordum. Suriye”deki durumu haberleştirmek için ilgili çok sayıda yabancıyla birlikte çalışarak onlara Şam”ın birçok bölgesinde neler yaşandığını, hapishanedeki çocuklara neler olduğunu göstermeye çalışıyordum.” şeklinde konuştu.
Mahkumlara yapılan işkenceleri belgelemek için çalışan insanları takdir ettiğini belirten Yefi, “Çünkü kurbanların sesi oluyorlar ve neler yaşadıklarını dünyaya duyuruyorlar.” ifadesini kullandı.
Yefi, mahkumlarla ilgili belgelerin sosyal medyada yer almasını olumlu karşıladığını dile getirerek, çok sayıda katliamın yaşanması ve birçok kayıp kişinin olmasından dolayı daha katedilecek mesafenin bulunduğuna dikkati çekti.
Sürecin henüz tamamlanmadığını vurgulayan Yefi, “Ancak şu ana kadar elde edilen bilgiler, Esed rejiminin gelecekte uluslararası mahkemelerde mahkum edilmesine yardımcı olacak nitelikte.” diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Noel pazarı saldırasının perde arkası! Almanlar bir yıl öncesinden uyarmış
Almanya”nın Magdeburg kentindeki Noel pazarında 20 Aralık”ta meydana gelen saldırıda aralarında 9 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 5 kişi hayatını kaybetti, 200″den fazla kişi de yaralandı.Yaklaşık 20 yıldır Almanya”da yaşadığı tespit edilen 50 yaşındaki Suudi Arabistanlı Taleb al-Abdulmohsen aracını kasıtlı olarak kalabalığın üzerine sürdü.Olay yerinde gözaltına alınan ve tutuklanan Abdulmohsen”in sosyal medyada tehditkar paylaşımları ile hakkında birden çok kez yapılan ihbarların emniyet güçleri tarafından dikkate alınmaması tepki çekti.Abdulmohsen”i tehditkar sosyal medya paylaşımları sebebiyle saldırının gerçekleştiği kentin bağlı olduğu Saksonya-Anhalt eyaletinin emniyet güçlerine daha önce ihbar edenlerden biri olan ABD vatandaşı James Gavitt, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.- “ONDA DOĞRU OLMAYAN BİR ŞEYLER VARDI”Abdulmohsen”i Suudi Arabistan”dan kaçmak isteyen kadınlara yardım etmesi sayesinde sosyal medya üzerinden tanıdığını ifade eden Gavitt, saldırganla birçok kez X üzerinden yazıştığını anlattı.Gavitt bir süre sonra Abdulmohsen”in paylaşımları sebebiyle ona şüpheyle yaklaşmaya başladığını belirterek, “İşin içine daha fazla girdikçe, onu X mesajlarımda giderek daha fazla buldum ve bana şu ya da bu konuda tavsiyelerde bulundu. Biraz şüpheyle de olsa onunla iletişim kuruyordum.” ifadesini kullandı.Bir konu hakkında fikir ayrılığı yaşadıktan sonra Abdulmohsen”e “kendisine mesaj atmamasını söylediğini” aktaran Gavitt, bunun üzerine saldırgan tarafından engellendiğini kaydetti.Gavitt, “Birçok Suudi kadın ona güvenmesine rağmen genel olarak onda “ters” bir şeyler olduğunu biliyordum. “Kontrol manyağı” bir yapısı vardı ve Suudi rejimine muhalif çevrim içi aktivizm söz konusu olduğunda her zaman koordinasyonu sağlamaya ve kararları o vermeye çalışıyordu.” görüşünü paylaştı.Abdulmohsen”in “muhbir” olabileceğine ilişkin şüphelerini de paylaşan Gavitt, “Muhalefeti ve ülkeden kaçan Suudi kadınları yönlendirmek ve kontrol etmek için bir şekilde Suudi rejimiyle birlikte çalışıyor olabileceği fikrini bile düşündüm. Kesin olarak bildiğim tek şey onda doğru olmayan bir şeyler olduğuydu. Kadınlara onun yanında dikkatli olmalarını tavsiye ettim.” dedi.- SALDIRININ GERÇEKLEŞTİĞİ EYALET POLİSİNE İHBARDA BULUNDUGavitt, 30 Kasım 2023″te isimsiz bir Suudi vatandaşının kendisiyle irtibata geçerek Abdulmohsen”in sosyal medyada paylaştığı bazı tehditkar ve şiddet içerikli paylaşımlar hakkında kendisiyle irtibata geçtiğini kaydederek, bunun üzerine Almanya”da yaşayan aktivist arkadaşı Rana Ahmad”a ulaştığını belirtti.Ahmad”ın, Abdulmohsen hakkında Köln polisine ihbarda bulunduğunu ifade eden Gavitt, “Rana”dan tehdit içeren paylaşımları Alman polisine göstermesini istedim ve 2 Aralık 2023″te Almanya”nın Köln kentindeki yerel polisi aradı. Rana”nın evine gelen polis, Suudi bir vatandaş tarafından çevrilerek bana gönderilen tweetlerin fotoğraflarını çekti.” şeklinde konuştu.Kendisinin de 3 Aralık 2023″te, saldırının yaşandığı kentin bağlı olduğu eyaletin emniyet güçlerine internet üzerinden ulaştığını söyleyen Gavitt, tüm bunlara rağmen polislerden herhangi bir dönüş alamadıklarını aktardı.Gavitt”in Saksonya-Anhalt eyaletinin emniyet güçlerine yaptığı ihbarda Abdulmohsen”in yaşadığı yer hakkında bilgi verdiği ve tehditkar paylaşımları hakkında uyardığı görülüyor.Şikayet dilekçesinde saldırganın “Almanya”nın Suudi muhalefetine karşı yaptıklarından dolayı rastgele 20 Almanı öldürsem beni suçlar mısınız?” ve “Almanya”da büyük bir şey olacak. Benim tavsiyem: Almanya”dan sığınma talep etmeyin.” ifadelerinin yer aldığı paylaşımlarına yer veren Gavitt, saldırganın Suudi Arabistanlı kadınların kaçmasına yardım etme “motivasyonu” hakkında endişelerini de paylaştı.- “ALMANYA”NIN BAŞARISIZLIĞINA İLİŞKİN KAPSAMLI BİR SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMELİ”Gavitt tüm bu ihbarlara rağmen Alman makamlarının harekete geçmemesini eleştirerek, “Avrupa kendi içindeki tehditlerle başa çıkma konusunda çok korkak davranıyor.” değerlendirmesinde bulundu.1951 Mülteci Sözleşmesinin, “ülkenin güvenliği için bir tehlike olarak görülmesi için makul gerekçeler bulunan herkesin sınır dışı edilmesine” izin verdiğini anımsatan Gavitt, “Taleb bu standardı karşıladı ve artık tüm dünya bunu biliyor ama harekete geçmek için çok geç. Almanya”nın bu saldırıyı önlemedeki başarısızlığına ilişkin kapsamlı bir soruşturma yürütülmeli.” diye konuştu.
Source: Www.star.com.tr
İsrail”i çıldırtacak adım! Kapattıkları elçilik binası bakın ne olacak?
ABD”nin Connecticut eyaletinde bulunan Filistin Müzesi”nin (Palestine Museum US) kurucusu ve Genel Direktörü Saleh, 1948″deki Nekbe”nin ardından zorla göç ettirilen ailesini, ABD”deki müzenin kuruluşunu ve İsrail”in kapatma kararı aldığı Dublin”deki büyükelçilik binasını müzeye dönüştürmek için başlattığı girişimi Anadolu Ajansına (AA) anlattı.Filistinli mülteci ailenin çocuğu olarak 1951″de Batı Şeria”nın El-Bireh kentinde dünyaya gelen Saleh, aslen Yafa”nın doğusundaki Salamah köyünden 1948″deki Nekbe”nin ardından bu kente zorla göç ettirildiklerini söyledi.Batı Şeria”da büyüyen ve eğitim için 1969″da ABD”ye giden Saleh, bu ülkede uzun yıllar süren çalışma hayatının ardından Filistin için bazı şeyler yapma kararı aldığını dile getirdi.Saleh, bu fikre odaklandıktan sonra 2018″de Batı Yarımküre”deki ilk Filistin Müzesi”ni kurduğunu kaydederek, müzenin misyonunun, Filistinlilerin karşı karşıya bulunduğu adaletsizlikleri ve zorlukları sanat yoluyla dünyayla paylaşmak olduğunu belirtti.Siyasi tartışmalardan ziyade sanatı araç olarak kullanarak Filistin halkının hikayesini ve geçmişten bugüne yaşadıklarını Filistinlilerin eserleriyle anlatmaya çalıştıklarına dikkati çeken Saleh, 6,5 yıldır faaliyet gösteren bu müzenin, Filistin kültürünü tanıtarak uluslararası farkındalık yaratmayı amaçladığını vurguladı.- ELÇİLİĞİN KAPATILACAĞINI DUYAR DUYMAZ ARAŞTIRMALARA BAŞLADISaleh, İsrail”in elçiliğini kapatma kararı aldığını duyduğunda bunun, Avrupa”da Filistin sanatının sergilenmesi ve daha da önemlisi, İsrail”in temsilciliğini Filistin temsilciliğiyle değiştirmek için fırsat olabileceğini düşündüğü anlattı.Bu fikrin hayata geçmesinin, Filistinlilere büyük moral olacağını ifade eden Saleh, “Soykırımı temsil eden bir varlığın yerini Filistin sanatının alması, çok güçlü sembolik hamle olacak yani kötülüğün yerine güzelliği koyma fikri, bizim için çok önemli bir faktördü ve burada müze açma olasılığını araştırmaya karar vermemizin temel nedenlerinden biri buydu.” dedi.Faisal Saleh, İsrail”in elçiliğini kapatma kararı aldığı haberlerinin hemen ardından Dublin”deki durumu, binanın kime ait olduğunu ve diğer detayları öğrenmek için araştırmalara başladığını söyledi.İsrail”in önceki büyükelçiliğinin şu an bulunduğu binaya taşınması konusunda 5 yıl önce yazı yazan İrlandalı gazeteciye kısa e-posta gönderdiğini belirten Saleh, “E-postayı gönderdikten kısa süre sonra başka bir gazeteci beni aradı. Sorular sordu ve ilgili olup olmadığımı öğrenmek istedi. Daha sonra konuşmamızı bir yazıya dönüştürdü ancak iletişim kurmamdaki asıl amaç, binayla ilgili kiminle konuşmam gerektiğini öğrenmekti. Bu süreçte bu tam anlamıyla gerçekleşmedi.” dedi.- “İSRAİL”İN ELÇİLİK BİNASINDA FİLİSTİN BAYRAĞINI DALGALANDIRMAK KONUSUNDA BÜYÜK DESTEK VAR”Buna karşın Saleh, elçilik binasını Filistin Müzesi”ne dönüştürme fikrine yer verilen makalenun yayımlandıktan sonra dünya çapında büyük yankı uyandırdığını, insanların bu girişim için çok fazla heyecan duyduğunu ve destek verdiğini dile getirdi.Öte yandan, bazı kişilerin bu konuyla ilgili yanlış bilgi yaydığına işaret eden Saleh, “İrlanda hükümetinin, büyükelçiliği Filistin Müzesi”ne dönüştüreceği” veya “müzenin çok yakında açılacağı” yönündeki haberlerin gerçeği yansıtmadığını vurguladı.Filistin asıllı girişimci Saleh, elçiliğin müzeye dönüştürülmesine yönelik girişiminin sürdüğünü fakat henüz somut adım atılmadığına işaret ederek, şunları söyledi:”Ancak o zamandan beri bu kadar büyük bir ilgi ve destek olduğunu görünce projeyi daha derinlemesine araştırmaya karar verdim. Sonunda Dublin”de tanınmış profesyonel bir emlak temsilcisiyle çalışmaya başladım. Bu kişi, binanın uygun olup olmadığını, hangi şartlar altında kiralanabileceğini ve diğer gerekli bilgileri bizim için araştıracak. Henüz çok erken aşamalardayız ve birçok belirsizlik var ancak bu projeyi ilerletme konusunda kararlıyız. İrlanda halkından, İrlanda”daki dayanışma örgütlerinden ve İrlanda dışından, dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda insandan muazzam destek alıyoruz. Hepsi de bu binada Filistin bayrağını dalgalandırmamız ve Filistin Müzesi kurmamız için bizi teşvik ediyor.”- GİRİŞİM, DUBLİN”LE SINIRLI KALMAYACAKSaleh, halihazırda binanın sahibinin yapıyı kiralamaya istekli olup olmadığını bilmediklerini belirterek, “Biz, kendi tarafımızdan elimizden geleni yapıyoruz. Eğer bu fırsat mümkün olursa İsrail Büyükelçiliğinin bulunduğu alanı veya binanın bir bölümünü kiralama imkanı varsa bunu gerçekleştirmekte kararlıyız.” dedi.Noel tatili nedeniyle şu anda iş görüşmelerinin yapılamadığını ancak 6 Ocak”tan itibaren projenin ilerlemesi için yeniden harekete geçeceklerini söyleyen Saleh, “Bu süreçte temsilcimizin bizim için gerekli bilgiyi elde etmesini beklemek durumundayız. Görüşmelere devam ederek ilerleme kaydetmeyi hedefliyoruz.” diye konuştu.Saleh, Avrupa genelinde Filistin sanatını tanıtan birçok sergi düzenlediklerini ve bu süreçte kalıcı mekan oluşturmanın önemini fark ettiklerini belirtti.İtalya”nın Venedik şehrinde 3 yıldır düzenlenen sergilerden İngiltere ve İrlanda”daki yeni girişimlere kadar geniş bir coğrafyada faaliyet gösterdiklerini vurgulayan Saleh, Dublin”deki binanın Filistin Müzesi”ne dönüştürülmesi durumunda bu adımın sanatı bir araya getiren kalıcı destinasyon olacağını bildirdi.Bu girişimin, yalnızca Dublin”le sınırlı kalmayacağını belirten Saleh, “Bu proje, başarıyla hayata geçerse başka yerlerde de benzer girişimler için kapılar açılabilir.” dedi. Saleh, Avrupa ve diğer bölgelerde Filistin sanatını temsil eden organizasyonlar kurma fikrinin mümkün olduğunu vurguladı.- “İRLANDA, DAİMA FİLİSTİNLİLERİN KALBİNDE YER ALACAK”Faisal Saleh, İsrail”in Dublin”deki büyükelçiliğini kapatma kararını memnuniyetle karşıladığını belirterek, “İyi ki gitmişler! Kim, ülkesinde soykırımcı bir devleti temsil eden büyükelçilik ister ki?” dedi.Filistin”e verdiği güçlü destekle bilinen İrlanda”nın sergilediği tutumundan övgüyle söz eden Saleh, şunları kaydetti:”İrlanda, Filistin”in yanında durmanın popüler olmadığı bir dönemde yanımızda duran bir ülke olarak daima kalbimizde yer alacak. İrlanda, İsrail”i destekleyen güçlü ülkelerden gelen baskılara ve olumsuz tepkilere rağmen kendi ilkelerine bağlı kalarak dimdik duruyor. Bu, bir ülkenin sahip olabileceği en değerli duruşlardan biri. Oysa birçok ülke, İsrail”i desteklemek uğruna kendi anayasalarını, yasalarını ve ilkelerini hiçe sayarak Filistin”e sırt çevirmiş durumda. İrlanda”nın bu ilkesel duruşu, çok takdire şayan.”- İSRAİL, İRLANDA”DAKİ BÜYÜKELÇİLİĞİNİ KAPATMA KARARI ALMIŞTIİrlanda, 28 Mayıs 2024″te Filistin Devletini tanıdığını açıklamış, daha sonra da İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanı (UAD) nezdinde açılan “soykırım” davasına müdahil olma kararı almıştı.İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, 15 Aralık”ta İrlanda”nın tüm kırmızı çizgileri aştığını belirterek Dublin Büyükelçiliğini kapatacaklarını açıklamıştı.İrlanda Başbakanı Simon Harris, Büyükelçiliği kapatma kararının “dikkat dağıtma diplomasisi” olduğunu söylemişti.İrlanda Dışişleri ve Savunma Bakanı olan Başbakan Yardımcısı Micheal Martin, ülkesinin Tel Aviv Büyükelçiliğini kapatma planının bulunmadığını belirtmişti.
Source: Www.star.com.tr
Muşlu aileler DEM Parti binası önündeki “evlat nöbeti”ni sürdürdü
Çocuklarına kavuşma ümidiyle DEM Parti İl Başkanlığı önünde eylem yapan Muşlu aileler, “Anneler direniyor”, “Evlat nöbetindeyiz” ve “Artık yeter yakamızdan düşün” yazılı pankartlar açtı.
Çocuklarına teslim olmaları çağrısında bulunan aileler, terör örgütü PKK”ya tepki gösterdi.
Eyleme katılan Ayten Koçhan, 9 yıl önce çocuğunun kaçırıldığını söyledi.
O günden bu yana oğlundan haber alamadığını ifade eden Koçhan, şöyle konuştu:
“Çocuğumu DEM Parti ve terör örgütü PKK”dan istiyorum. Çocuğumu versinler, yeter artık. Daha kaçacak yeriniz kalmadı yavrum. Gelin teslim olun, yolunuz yol değil. Artık evlat hasretine dayanamıyoruz. Oğlum, Ersin, gel teslim ol. Bir bayrağımız var. Onlar sizi kullanıyorlar. Bu bizim davamız değil. Herkesin yeni yılını kutluyorum. İnşallah yeni yılda çocuklarımıza kavuşuruz. Onların yolunu gözlüyoruz.”
Anne Gülbahar Teker ise eylemlerini sürdürmekte kararlı olduklarını belirterek, “20 yıl da olsa buradan gitmeyeceğim. Onlardan korkmuyorum. Çocuklarımızı getirip teslim etsinler. PKK”a bizden ne istiyor? Bize çocuklarımızı versinler. Yaz kış demenden burada bekleyeceğiz.” diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Yetim Vakfı, geçen yıl 35 ülkede 2 milyondan fazla kişiye destek oldu
Vakıftan yapılan açıklamaya göre, Gazze”de Filistin Acil Yardım Kampanyası”nı hız kesmeden sürdüren vakıf, 2024″te başta nakit desteği olmak üzere kumanya, sıcak yemek, ekmek, içme suyu, kışlık kıyafet, battaniye, yatak ve kurban konservesi dağıtarak toplamda 506 bin 902 kişiye yardımda bulundu.
Sudan”da 47 bin 370 yetim ve ailesine, Bangladeş”te muson yağışlarından etkilenen 2 bin 235 afetzedeye, Lübnan”da ise 7 milyon lira değerinde 5 tırlık insani yardım malzemesini 96 bin 122 kişiye dağıtan vakıf, kış mevsimi için “Sıcacık Sevgiye Soğuk İşlemez” sloganıyla başta Türkiye olmak üzere toplam 12 ülkede 59 bin 529 kişiye kışlık kıyafet, soba, yatak, battaniye ile ısınma desteği verdi.
Yetim Vakfı, dünyanın çeşitli coğrafyalarında ihtiyaç sahibi yetim ailelerin refah seviyesini yükseltmek için gelir kaynakları elde ederek ve bağışçıların bölge şartlarına göre belirlediği iş imkanlarıyla yetim ailelerine kalıcı bir gelir kaynağı oluşturdu. Vakıf bu sayede toplam 1921 kişiye fayda sağladı.
Türkiye başta olmak üzere farklı coğrafyalardaki 281 bin 849 kişiye kumanya, çocuk paketi, iftar ikramı, zekat, fitre ve fidye dağıtımı gerçekleştiren vakıf, kurban kampanyasıyla da 24 farklı ülkede toplamda 493 bin 717 kişiye ulaştı. Ayrıca hayırseverlerin adak, akika ve şükür kurbanlarıyla da senenin tüm aylarında toplamda 85 bin 482 yetimin sofrasına destek olundu.
Yeni eğitim öğretim dönemiyle birlikte “İyilik Zili Çalıyor” başlığıyla kırtasiye projesi başlatan vakıf, 22 ülkede toplam 16 bin 286 kişiye ulaşarak, çanta, kalemlik, kalem, defter, boya, silgi, kalemtıraş, cetvel ve kitaplardan oluşan set hediye etti.
Çocuklar, Filistinli çocuklar için çizdi
Vakıf, Filistin”deki soykırım uygulamalarını kınamak, katledilen çocukları anmak ve çocuklara Filistin”deki kardeşleri için duyarlılık kazandırmak amacıyla 81 ilde eş zamanlı olarak “Filistinli Çocuklar İçin Çiz” etkinliğini gerçekleştirdi. 50 binden fazla çocuk ve yetişkinin katıldığı etkinlikte toplam 10 kilometrelik, dünyanın en uzun tuvallerinden biri yapıldı.
Yetim Vakfı”nın Boğaziçi Üniversitesi”nde, “Ben Buradayım” sloganıyla düzenlediği “Sosyal Yetimlik Sempozyumu”nda sosyal yetimliğe dair sorunlar ve çözümler uzmanlar tarafından ele alındı.
Suriye topraklarının özgürlüğe kavuşmasıyla “Suriye Acil Yardım Kampanyası” da yürüten vakıf, ilk etapta bölgeye 12 tırlık insani yardım malzemesi gönderdi.
Azez, İdlib ve Tel Abyad gibi bölgelerdeki 9 yetim yerleşkesinde 628 yetim ailesi ve toplamda 3 bine yakın anne ve çocuğa sene boyu destek veren Vakıf, Suriye”de geçen yıl gerçekleştirdiği faaliyetlerle de toplamda 901 bin 180 kişiye ulaştı.
“Yetim Sponsorluk Kampanyası” ile 21 ülkede 12 bin 574 yetimin hayatına dokunan vakıf, 29 bin 5 çocuğa bayramlık kıyafet hediye etti, 2 bin 18 kişiye psikososyal destek verdi, “Kardeş Aile Projesi” kapsamında da 11 bin 748 kişiye el uzattı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Muşlu ailelerin “evlat nöbeti”
Muş ta çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan aileler, DEM Parti İl Başkanlığı binası önündeki eylemlerini devam ettirdi. habericionecikanlar#100#left# Eyleme katılan Ayten Koçhan, 9 yıl önce çocuğunun kaçırıldığını söyledi. O günden bu yana oğlundan haber alamadığını ifade eden Koçhan, şöyle konuştu: Çocuğumu DEM Parti ve terör örgütü PKK dan istiyorum. Çocuğumu versinler, yeter artık. Daha kaçacak yeriniz kalmadı yavrum. Gelin teslim olun, yolunuz yol değil. Artık evlat hasretine dayanamıyoruz. Oğlum, Ersin, gel teslim ol. Bir bayrağımız var. Onlar sizi kullanıyorlar. Bu bizim davamız değil. Herkesin yeni yılını kutluyorum. İnşallah yeni yılda çocuklarımıza kavuşuruz. Onların yolunu gözlüyoruz. Anne Gülbahar Teker ise eylemlerini sürdürmekte kararlı olduklarını belirterek, 20 yıl da olsa buradan gitmeyeceğim. Onlardan korkmuyorum. Çocuklarımızı getirip teslim etsinler. PKK a bizden ne istiyor? Bize çocuklarımızı versinler. Yaz kış demenden burada bekleyeceğiz diye konuştu.
Source: Habertürk
AK Partili Yayman, Şubat ayını işaret etti
TBMM”de açıklamalarda bulunan Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı ve AK Parti Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, dijital telif yasasının bir an önce çıkarılması gerektiğini söyleyerek, emek hırsızlığında sözün bittiği yere gelindiğini ifade etti. Yayman, “Bir taraftan gerçek gazetecilik anlamında 5N1K kuralıyla çalışan basın emekçileri, televizyoncular var. Diğer taraftan bu emekleri alarak bunun üzerinden etkileşim almak için sürekli emek hırsızlığı yapan ve copy paste gazeteciliğiyle kendisine gazeteci bile denmeyen insanların yaptığı bir faaliyet var. Dijital telif gündemi bizim için olmazsa olmaz bir gelişmedir. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Sosyal medyanın yıkıcı etkisinin bu kadar öne çıkmasını doğru bulmuyoruz. Muhakkak uluslararası şirketlerin toplum kurallarını, yani anayasalarını hazırlamaları ve bu anayasaları çocuğun, bireyin, kamu düzeninin ve toplumun korunmasının kırmızı çizgiler olarak değerlendirilmesini arzu etmekteyiz. Sosyal medyaya giriş yaşıyla ilgili düzenleme yapacağız. Yeni dönemde dijital platformları dinlemeye devam edeceğiz. İlk platform Netflix olacak. Diğer dijital platformları TBMM Dijital Mecralar Komisyonu”nda dinleyeceğiz” ifadelerini kullandı. Yayman, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli”nin başlattığı süreçte çok önemli gelişmelerin olduğunu hatırlatarak, “Sayın Devlet Bahçeli sanki Suriye”de olacak gelişmeleri öngörmüşçesine PKK terör örgütüne ve DEM Parti grubuna bir çağrıda bulunmuştu. Ya eller tetikten çekilecek ya da bu eller tetiklerle birlikle gömülecek demişti. Bu meselenin ana fikri terörsüz Türkiye”dir. Bu noktada gelişmeleri olumlu görüyorum. Artık şehit analarının ağlamaması için ve Türkiye”nin bu terör belasından kurtulması için Sayın Bahçeli”nin çağrısı tarihi önemdedir. Bir turnusol ve samimiyet testidir. Artık söz sırası DEM”dedir. DEM Parti üstüne düşen tarihi sorumluluğu yerine getirmelidir. PKK terör örgütünün silah bırakma ve Türkiye”de artık eylemlerine son verme noktasında daha cesaret verici bir tavır içerisinde olmalıdır. Bugün de tarihte ilk defa DEM Parti, Sayın Devlet Bahçeli”yi ziyaret etmektedir. Bu gerçekten milletimizin görmek istediği hareket ve tavırdır” şeklinde konuştu. Yayman şöyle konuştu: “Ben şubat ayının içerisinde artık Türkiye”de silahların bırakılacağı bir iklimin, silah tesliminin ve PKK terör örgütünün Türkiye”de artık eylem yapmayacağının gündeme geleceğini, daha çok konuşulacağını düşünüyorum. Her şey yolunda giderse şubat ayı içerisinde çok önemli gelişmelerin olacağını, Türkiye tarihini olumlu yönde değiştirecek ve Türkiye”nin ileri adımları atabileceği birtakım gelişmelerin olacağını öngörüyorum.
Source: Www.star.com.tr