Tom Cruise ve Brad Pitt kıyaslaması
Hollywood dünyasına en uzak insan bile olsanız, sinemadan bahsedince aklınıza ilk gelen isimler, Brad Pitt ile Tom Cruise olur tahmin ediyorum. Hiç olmazsa, bir yakışıklılık ölçütü olarak “Brad Pitt misin mübarek!” demişsinizdir bir kez de olsa… Ya da cesareti tanımlarken, “Tom Cruise gibi adam” deyivermişsinizdir… İşte öyle net kalıplarımız vardır onlar için. Brad Pitt ile Tom Cruise, Vampirle Görüşme nin başrollerini paylaştı. Her ikisi de kendi filmlerinde başarıyı yakalarsalar da birlikte aynı başarıya imza atmaları nadir. Hatta sadece bir kez… 1994 yapımı ‘Vampirle Görüşme’de oynamalarından bu yana sinema dünyası onları hiçbir araya getirmedi (getiremedi) ama Brad Pitt, bu hafta kendisine yöneltilen soru üzerine ses getiren bir çıkış yaptı. Tom Cruise ile oynamak istediğini, ama bir şartı olduğunu söyledi. Aksiyon filmlerinde en tehlikeli sahnelerde bile asla dublör kullanmayan Tom Cruise’la oynama şartı olarak, “Popomu öyle uçaktan sarkıtmayacağım. Yerde olan bir filmi tekrar yaptığında birlikte oynarız” dedi. Tek cümlelik çıkış ve niyet belirtme bile her iki oyuncunun da hayranlarını heyecanlandırmaya yetti. Bakalım, sinema alanındaki kaderleri yeniden birleşecek mi… Bugüne dek sinema alanında rekabetleri çok keskindi. Hollywood un en başarılı oyuncularından ikisi olmalarına ve görünüşte çok sayıda ortak noktaları olmasına rağmen, Brad Pitt ile Tom Cruise un 30 yıl öncesine dayanan, uzun süredir devam eden bir husumetleri var. İkili ilk olarak ‘Vampirle Görüşme de birlikte çalıştıklarında karşı karşıya geldiler. Pitt, Cruise u Kuzey Kutbu olarak tanımlarken, kendisini Güney Kutbu olarak nitelendirdi o dönemde. Eski rahatsızlık, yeniden nüksetmeye yakın bugünlerde… Brad Pitt, Formula 1 dünyasına geri dönen bir sürücüyü canlandırdığı yeni yarış filmi ‘F1 de, Cruise başrollü ‘Top Gun: Maverick’in yönetmeni Joseph Kosinski ile çalıştı. İşte bu iş birliğinin de Cruise’u rahatsız ettiği konuşuldu kulislerde. Closer’da yer alan haberde, bir kaynağın, 30 yıldır birlikte çalışmamalarının bir nedeni var. Vampirle Görüşme’yi çekerken o kadar kötü çatıştılar ki, ikisi de bunu bir türlü aşamadı. Bunu kamuoyunda önemsiz gösteriyorlar ama birbirlerine tahammül edemedikleri bir sır değil” ifadelerine yer verildi. ‘Top Gun’ın yapımcısı Jerry Bruckheimer ve Formula 1 efsanesi Lewis Hamilton tarafından ortak yapımcılığı üstlenilen ‘F1’ filminin, Top Gun devam filmi ‘Maverick’in başarısını takip etmesi bekleniyor. Hatta Brad Pitt in ilk milyar dolarlık filmi olabileceği yönünde beklentiler bile var. İşte rekorları elinde tutmaya alışkın olan Tom Cruise’un bu durumdan pek de hoşlanmadığı söyleniyor. Ancak anlaşmazlıkları bununla sınırlı değil. Vampirle Görüşme’den yıllar sonra, 2009 da kendilerini II. Dünya Savaşı dramalarıyla gişede karşı karşıya buldular. Brad Pitt, ‘Inglourious Basterds da, Tom Cruise ise ‘Valkyrie de rol aldı. O zamanlar filmi zirveye çıkan Pitt’in, ‘Valkyrie yi gülünç olarak nitelendirdiği yazılmıştı. Ancak Pitt’in sözcüsü daha sonra bu alıntının doğru olmadığını açıklamıştı. Hep birbirlerini yenmeye çalıştıkları sinema dünyasında, belki de kendi tercihleri olarak aynı filmlerde yolları kesişmese de özel hayatlarında kesişti. İkisi de ‘kaybettiklerinde’ birleşti. Babalık… Sinemadaki başarılarının aksine ikisinin de yenik düştüğü yer… Tom Cruise’un, Katie Holmes tan olan kızı Suri, 19 yaşında. Aşk çocuğu olarak doğup büyüse de Suri, uzun yıllardır babasından uzak bir hayat yaşıyor. Tom Cruise’un, kızını en son 2012’de gördüğü biliniyor. Suri, yıllarca annesinin kanatları altında yaşadı. Artık annesinden uzakta yaşıyor ve Pensilvanya daki Carnegie Mellon Üniversitesi nde eğitim görüyor. TARİKAT AYRILIĞI Katie Holmes, Nisan 2005 te Tom Cruise ile sevgili olmuştu. Tanışmalarından yedi hafta sonra, Haziran 2005 te ise nişanlanmışlardı. 18 Kasım 2006 da Holmes ve Cruise, İtalya nın Bracciano kentindeki 15 inci yüzyıldan kalma Odescalchi Kalesi nde Scientology kilisesinin kurallarına uygun bir törenle evlendiğinde Suri 7 aylıktı. Nicole Kidman la olan ilk evliliğinden şu anda 32 yaşında olan Bella ve 30 yaşında olan Connor adında iki evlatlık çocuğu olan Tom Cruise, Kidman dan üyesi olduğu Scientology tarikatı yüzünden olaylı bir şekilde boşanmasının ardından, Katie Holmes ile de aynı sebeple boşanmıştı. Bella ve Connor’ın tıpkı Cruise gibi Scientology üyesi oldukları ve bu nedenle Cruise ile ilişkilerinde kesinti olmadığı iddia edilirken, biyolojik kızı Suri ile inanç meselesi yüzünden irtibatı kestiği konuşuldu hep. SOYADINDAN VAZGEÇTİ Katie Holmes, kendisi bu tarikata girmediği gibi kızının da girmesine izin vermemişti. İşte bu nedenle Suri ile Tom Cruise’un bağları kopmuştu. Yıllardır görüşmeyen baba kızın son bağı da soyadı ile koptu. Suri, geçen yıl reşit olur olmaz ‘Cruise’ soyadını bıraktı ve annesinin aile soyadı olan ‘Noelle yi kullanmaya başladı. Suri, LaGuardia Lisesi nden mezun olurken, mezun olan öğrencilerin adının yer aldığı broşürde adını ‘Suri Noelle’ olarak yazdırmıştı. ÇEKİŞMELİ BOŞANMA, KAYIP ÇOCUKLAR Tom Cruise’un kızıyla yaşadığı kopukluğu, Brad Pitt, Angelina Jolie ile birlikteliğinden olan altı çocuğunda yaşadı. Bir zamanların ‘Brangelina’ adlı çifti, 2016’da ilişkilerini bitirdi. Jolie, Eylül 2016’da boşanma davasını açtı, sancılı boşanma süreci ancak geçen yıl tamamen bitti. 2019’da resmen bekâr ilan edilseler de Hollywood tarihinin en uzun ve en çekişmeli hukuk mücadelelerinden birine imza atan oyuncu ikili, ancak 30 Aralık 2024 te boşanma anlaşmasını imzaladı. Milyonlarca dolarlık servetin bölüşülmesi, uzun bir mücadeleyi beraberinde getirmişti. Ancak avukatına göre, “Jolie ve çocukların, Pitt ile paylaştıkları tüm mal varlığından feragat ettiği” şeklinde bir sonuçla boşanma gerçekleşmişti. ONLAR DA SOYADLARINI DEĞİŞTİRDİ Brad Pitt, bu süreçte belki mal varlığının büyük bir kısmını elinde tuttu ama ailesini büyük ölçüde kaybetti. Üçü biyolojik, üçü de evlatlık olan çocuklarının hiçbiri, oyuncu babalarıyla görüşmüyor. Hatta aralarından üçünün, kızlarının ‘Pitt’ soyadını bıraktığı ortaya çıktı. Etiyopya dan evlat edindikleri Zahara, en büyük biyolojik kızı Shiloh ve ikiz çocuklarından Vivienne, ‘Jolie-Pitt’ şeklinde olan soyadlarını ‘Jolie’ olarak değiştirdi. Üç erkek kardeşin ise bu yönde bir tercihi olup olmadığı bilinmiyor. Angelina Jolie, 19 Eylül 2016 da, Pitt in kendisine ve 6 çocuğuna kötü davrandığını iddia ettiği özel bir uçak yolculuğundan günler sonra Pitt e boşanma davası açmıştı. Jolie, Brad Pitt’in en büyük evlatlık oğulları Maddox’la içkili bir haldeyken kavga ederek ona şiddet uyguladığını iddia etmişti. O sırada yapılan soruşturmalar sonrasında Brad Pitt, aklandı. Ancak boşanma davasının sürdüğü 2021’de Maddox’un, babasının soyadını kullanmak istemediği haberleri çıktı. Dolayısıyla Maddox ve diğer erkek kardeşleri Pax ve Knox’un da babalarının soyadından vazgeçmiş olma ihtimalleri var. Brad Pitt, boşanmayla birlikte parçalanmış aile ilişkileriyle ilgili pişmanlığını geçen hafta dile getirmişti. Yeni filmi F1 in Meksika daki galasına katılan oyuncu, çocuklarıyla devam eden yabancılaşmasının ortasında, ailesinin kendisi için ne kadar önemli olduğunu anlatırken, Hata ne olursa olsun, sadece hatadan ders çıkar ve devam et. Bu, bir sonraki başarıya yol açacak” demişti. 61 yaşındaki oyuncunun son sözleri dokunaklıydı: Benim yaşıma geldiğinizde, kendinizi sevdiğiniz insanlarla, sizi seven insanlarla çevrelemenin ne kadar önemli olduğunu anlıyorsunuz. Arkadaşlar, aile ve hepsi bu.
Source: Habertürk
“İyi ki oğlum yok”
Michelle Obama, kız annesi olmaktan memnun! IMO adlı podcast yayınında konuşan eski First Lady, 26 yaşındaki Malia ve 23 yaşındaki Sasha nın annesi olarak hayatından bahsederken, bir oğlu olmamasına neden çok sevindiğini açıkladı. 61 yaşındaki Michelle Obama, Angie Martinez in, neden üçüncü çocuk yapmadığını sorması üzerine, Bir erkek çocuğum olmadığı için çok mutluyum dedi. Çünkü o bir Barack Obama olurdu. Onun için üzülürdüm diyen Michelle Obama, oğlu olsaydı, onun, eşinin izinden gitmesi için çok fazla baskı olacağını söyledi. Kızlarına ebeveynlik yapmaktan övgüyle bahseden Michelle Obama; Ebeveynliğin her aşamasını sevdim. Küçük bebekken onları sevdim, yürümeye başladıklarında ve konuşmaya başladıklarında onları sevdim, Beyaz Saray daki ergenlik yılları ilginçti dedi. Michelle Obama; Onlarla birlikte olduğum her anı ve onların kendileri olmalarını, kendi seçimlerini yapmalarını, bir şeyleri çözmelerini ve bir şeyleri çözdükten sonra beni aramalarını izlemeyi sevdim diye ekledi. OBAMA SOYADINI KULLANMIYOR Michelle Obama, geçtiğimiz günlerde büyük kızı Malia nın Obama soyadını kullanmama kararıyla ilgili konuşmuştu. Malia, profesyonel iş hayatına girince soyadını bırakma kararı almıştı. Senarist ve yönetmen olarak sinema alanında kariyere başlayan Malia, 2024 Sundance Film Festivali nde, yazıp yönettiği The Heart filminin galasında, ikinci adını kullanarak Malia Ann şeklinde anılmıştı. Malia nın Obama soyadını bırakmaya karar vermesi üzerine annesi Michelle Obama, kızının yeni başlayan sinema kariyerinde yolunu bulmaya çalıştığını söylemişti. Çocuklarımın dünyada elde ettiklerini, hak ederek elde ettiklerini hissetmeleri çok önemli diyen Michelle Obama; İnsanların, onların çok çalışmadıklarını, sadece doğal olarak, ellerine verilen şeyleri yaptıklarını varsaymalarını istemiyorlar. Buna karşı çok hassaslar. Kendileri başarmak istiyorlar ifadesini kullanmıştı.
Source: Habertürk
Aşkı evlilik mi öldürür biz mi? Klinik Psikolog Esra Ezmeci anlattı: “O bir süper kahraman değil, gerçek bir insan”
Evlenmeden önce prenses gibi hissederdim. Bana çok aşıktı. Sevgiliyken çok iyiydik; ama nikah kıyıldığı an her şey değişti…” Bu ve benzeri cümleleri sıkça duyarız. Peki, gerçekten yüksek sesle söylenen o “evet” kelimesi ve nikah memurunun kıydığı nikahla birlikte her şey kökten bir değişime mi uğruyor? Bu soruya cevap aramadan önce, aşkın kendisini tanımlamak gerekir. Aşk, bir nevi sarhoşluk gibidir. Kalp atışları hızlanır, beyin kimyasalları değişir. Tek gördüğümüz şey, partnerimizin ne kadar mükemmel olduğudur. Mesaj attığında ya da aradığında havalara uçar, birkaç saat ses çıkmasa öfkeleniriz. Bu dönem, mantığın arka planda kaldığı, beklentilerin hızla yükseldiği bir dönemdir. Üstelik yalnızca karşımızdakine değil, kendimize de yabancılaşmaya başlar; farklı davranırız. sahiptir. Artık yalnızca duyguların ya da dürtülerin değil, kiraların ödendiği, bulaşıkların yıkandığı, sabah erken kalkıp işe gitmenin gereklilik olduğu bir düzendir. Evlilik aşkı öldürmez elbette… Ama onu evcilleştirir. Asıl soru ise şudur: Evlilik mi aşkı öldürür, yoksa biz aşkı öldürüp suçu nikaha mı atarız? Aşk, ilk bakışta bir heyecandır. Kalbin hızla atması, sevdiğiniz kişiden mesaj bekleme hali… Aynı mesajı defalarca okuyup doyamamak… Ve en çok da o belirsizlik. İçinizde durmaksızın dolaşan “Acaba beni seviyor mu?” sorusuyla yaşamak… Evlilikle birlikte bu “acaba”lar yavaş yavaş yerini “nasıl olsa”lara bırakır. Bekleme heyecanı yerini alışkanlığa bırakır. Aynı evin içinde zaman geçirmek, kahve içmek, uyumak, uyanmak… Karşınızdaki kişiyi hep aynı rutinle görmek zamanla sıradanlaşır. İşte tam bu anda aşk, sürprizini ve heyecanını yitirmeye başlar. Peki, burada kaybeden evlilik mi, yoksa “biz” duygusu mu? Evliliği çoğu zaman bir sahne olarak görürüz. Herkesin önünde ilan edilmiş, toplumun onayladığı bir birliktelik… “O benim kocam.”, “Bu benim karım” demenin verdiği bir güven duygusu vardır, evet. Ama aynı zamanda bu resmiyetin içinde kaybolan bir samimiyet de… Oysa evlilik, iki kişinin yarattığı; içinde çiçekler açan bir bahçedir. Bu bahçede yalnızca ikinize ait espriler, kimsenin bilmediği bir dünya vardır. Ama zamanla o dünya kalabalıklaşır. Aileler dahil olur, sorumluluklar artar, maddi problemler, çocuklar, iş stresi… Aşk bu kalabalığın içinde kaybolabilir. Asıl mesele şu: Aşkı hâlâ iki kişilik tutabiliyor muyuz, yoksa onu kalabalık bir apartman toplantısına mı çevirdik? PSİKOLOJİK OLARAK GEÇİLEN ÜÇ AŞAMA TUTKULU AŞK Beynin “iyi hissettiren” tüm hormonlarının zirvede olduğu dönemdir. Karşınızdaki kişiyi kusursuz görürsünüz. Söylediği her söz, yaptığı her hareket size mükemmel gelir. Hatta kusurları bile gözünüze sevimli görünür. ROMANTİK SEVGİ Gerçeklerin yavaş yavaş ortaya çıktığı dönem… Artık o bir süper kahraman değil, gerçek bir insandır. Bu evre, ilişkinin devam edip etmeyeceğinin sınandığı dönemeçtir. BAĞLILIK VE DERİN SEVGİ Artık birlikte el ele yürümeye karar verilmiştir. Bu noktada heyecan değil, huzur aranır. Birlikte kahvaltı etmek, aynı evde yaşamak zamanla otomatiğe bağlanabilir. Yalnızca alışkanlıkla devam eder hâle gelebilir. İşte bu yüzden bu aşamada önemli olan niyettir. Sevdiğiniz kişiyle güne başlarken o ilişkiye içtenlikle bağlı kalmayı seçmektir. Yani sevgiyi, anlayışı ve özeni her gün yeniden üretmek istemek… Alışkanlıkla değil, bilinçli seçimle sürdürmeyi istemek… SONUÇ Evlilik, üçüncü evrenin bir parçasıdır. Ancak çoğu kişi birinci evrede takılıp kalmak ister. Hep o ilk gün, hep o heyecan, hep o tutku… Bu gerçekçi midir? Hayır. Peki mümkün müdür? Emek vererek evet. TUTKU NEDEN BİTER? 1- ALIŞKANLIK, AŞKIN DÜŞMANIDIR Aynı sözleri tekrarlamak, aynı yerlere gitmek, her şeyi önceden tahmin etmek… Aşk zamanla sıradanlaşır. Oysa aşk biraz da bilinmezliktir. 2- İLETİŞİM DEĞİL, BEKLENTİLER KONUŞUR “Zaten ne söyleyeceğini biliyorum” düşüncesiyle eşler birbirlerini duymayı bırakır. Gerçek iletişim ortadan kalkar. 3- CİNSELLİK GERİ PLANA ATILIR Çocuk, ev, iş derken tensel bağ ikinci plana düşer. Oysa bu bağ, aşkın canlı kalmasında hayati önemdedir. 4- KIRGINLIKLAR BİRİKİR, KONUŞULMAZ Dile getirilmeyen her kırgınlık, sevginin altını oyar ve ilişkiyi boşluğa sürükler. EVLİLİKTE AŞKI YAŞATMANIN 10 FORMÜLÜ 1 Her gün birbirinize küçük sürprizler yapın. 2 Ayrı alanlarınız olsun ama birbirinizden uzaklaşmayın. 3 Birbirinizin gözlerinin içine bakarak konuşun. 4 Ayda bir “sevgililik randevusu” yapın. 5 Teşekkür edin, özür dileyin, iltifat edin. 6 Birlikte gülün. Mizah, ilişkilerin en güçlü yapıştırıcısıdır. 7 Sadece eş değil, sırdaş olun. 8 Zaman zaman ayrı kalın ki özlem büyüsün. 9 Sadece sorunları değil, hayalleri de paylaşın. 10 Birbirinizi seçtiğinizi unutmayın. Seçilmek güzeldir, seçmek de… HER SABAH AYNI İNSANA, “SENİ SEÇİYORUM” DEMEK… Kabul edelim, aşk kolay değil. Hele evliliğin içindeyken, gündelik hayatın koşuşturması içinde aşkı yaşatmak daha da zor. Ama mümkün. Aşk ölmez. Ama bakılmazsa solar. İlgilenilmezse küser. Konuşulmazsa uzaklaşır. Tıpkı insanlar gibi… Evlilik aşkı öldürmez. Biz onu ihmal ettiğimizde, konuşmayı bıraktığımızda, sıradanlaştırdığımızda… İşte o zaman aşk bizi terk eder. Aşk, bir kere hissedilip sonsuza dek sürecek bir mucize değildir. Her sabah yeniden çağırdığımız, her akşam yeniden tuttuğumuz bir eller bütünüdür. Evlilik aşkı öldürmez; aşkı sıradanlaştıran biz oluruz. Eğer iki insan, her sabah birbirinin gözlerinde yeniden kaybolmaya niyet ederse aşk ölmez… Derinleşir. Çünkü gerçek aşk, aynı kalpte her gün yeniden doğmayı göze almaktır. Ve bazen en büyük aşk, her gün aynı insana yeniden “Seni seçiyorum” diyebilmektir.
Source: Esra Ezmeci̇