Algıyı yönetmezsen fiyat konuşur! Ekonomide yeni para birimi: Algı
Değerli Okurlarım!
Turizm, Türkiye ekonomisinin en önemli sektörlerinden biri olmaya devam ediyor.
2024 yılında ülkemiz, turizmde tüm zamanların rekorunu kırmış, turizm geliri 2023 yılına göre %8,3 artarak 61,1 milyar dolara ulaşmıştı. Aynı dönemde ülkemizi ziyaret eden turist sayısı ise %9 artışla 62 milyonu geçmişti.
2025 yılında ise hedef 65 milyon ziyaretçi ve 64 milyar dolar turizm geliri olarak belirlenmiş durumda.
Yaz mevsimi yaklaşıyor. Hedef büyük, beklentiler yüksek.
Peki ama hedef ve beklentileri bekleyen faktörler hangileri?
ENFLASYON VE FİYATLAR
İstanbul! Turizmin başkenti.
İstanbul aynı zamanda, enflasyonun da en sert hissedildiği şehirlerin başında geliyor. 2025 Nisan ayı itibariyle İstanbul’daki yıllık enflasyon oranı %47,21.
Bu artış turizmi elbette doğrudan etkiliyor. Ulaşım, yeme-içme, konaklama, müze girişleri…
Hepsinin fiyatları ciddi şekilde zamlanıyor.
PAHALI ŞEHİR, PAHALI ÜLKE ALGISI
Son yıllarda artan fiyatlar, İstanbul’un uluslararası ziyaretçiler gözündeki algısını hiç şüphesiz olumsuz etkiliyor. Bu olumsuz algı, İstanbul sayesinde Türkiye geneli için de yaygınlaşıyor.
Restoranlar, konaklama, otopark ücretleri ve günlük harcamalara dair yapılan karşılaştırmalarda İstanbul, artık birçok Avrupa şehriyle yarışan — hatta yer yer onları geçen— bir fiyat seviyesine ulaşmış durumda.
Geçen gün bir seyahat dolayısıyla müze fiyatlarına bakıyordum.
Mesela, dünyanın en büyük sanat müzesi olarak bilinen Paris’teki Louvre Müzesi’nin 22 Euro olduğunu gördüm.
İnternetten gördüğüm kadarıyla British Museum ücretsiz.
Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi yetişkinler için 32,5 Euro fiyat çekiyor.
Bu müzelerle kıyaslamak ne kadar doğru bilmem, ama Topkapı Sarayı, yabancı ziyaretçiler için 2.000 lira fiyat belirlemiş durumda. Bugünkü kurlarla yaklaşık 51 Euro’ya tekabül ediyor.
Pek çok karşılaştırma yapılabilir elbet. Ancak görünen o ki, fiyat kıyaslamasında artık “pahalı ülke” imajına doğru kayıyoruz. En azından algı bu şekilde.
Restoran fiyatları ve konaklama ücretleri de bu algıyı besliyor.
Bir zamanlar; Paris, Londra, Viyana gibi şehirler Avrupa’nın en pahalı şehirleri olarak zikredilirken, İstanbul da bu şehirlerin arasında yerini çoktan almış durumda.
SEKTÖR NE DİYOR? TURİSTLER NE ANLIYOR?
Turizmde maliyetler artıyor, kârlılık ise giderek daralıyor. Sektör temsilcileri döviz kurunun düşük seviyelerde seyretmesinden şikâyetçi; özellikle otel giderlerinin ve personel maliyetlerinin döviz bazında karşılanamadığını dile getiriyorlar.
Öte yandan, bazı görüşler fiyatların sadece maliyetle değil, aynı zamanda hizmet kalitesindeki artışla da ilgili olduğunu savunuyor.
Buna karşılık, “uygun fiyatlı tatil hâlâ mümkün” diyenler de var.
Özetle, genel olarak sektör temsilcileri artan maliyetlerden şikâyetçi.
Ancak fiyatların geldiği nokta, hem yerli hem de yabancı turist açısından hassas bir eşik oluşturuyor.
Zira, yerli ve yabancı ziyaretçiler açısından bakıldığında, fiyatların ciddi biçimde yükseldiği açık.
Peki bu fiyatlar hizmet kalitesini aynı ölçüde korumak için mi bu denli artıyor?
Hizmet kalitesi bakımından birçok ülkeye kıyasla açık ara önde olduğumuzu söylemek lâzım. Ancak, bazı işletmelerin odağının artık müşteri memnuniyetinden çok kâr maksimizasyonuna kaydığı yönünde de bir algı gelişiyor. Fiyatlar yükselirken, hizmette sürdürülebilirlik ve sadakat ilişkisi ikinci plana atılıyor. Bu durum, “bugünü kazanalım, yarını sonra düşünürüz” anlayışıyla açıklanıyor.
Bu algıyı tersine döndürmek lâzım!
TÜRKİYENİN İMAJI
Turizm, sadece otel, uçak bileti ve müze demek değildir. Aynı zamanda güvenlik, istikrar ve algı yönetimi de demektir. Bir ülkeye turist çeken en önemli unsurlardan biri, o ülkenin kendisini nasıl anlattığıdır.
Hal böyleyken, özellikle son dönemde kamuoyunda sıkça yer bulan bazı açıklamalar, inanın canımı çok sıkıyor. Mesela depremle ilgili açıklamalar…
Deprem riski elbette bilimsel bir gerçek ve bu konuda bilim insanlarının uyarı yapması gayet doğal. Ancak kamuoyuna sunuluş biçimi, kullanılan dil ve zamanlama çok önemli!
Özellikle sosyal medyada, “İstanbul’da 3 vakte kadar büyük deprem olacak”, “Yakında her şey yıkılacak” gibi sansasyonel ifadelerin kullanıldığı açıklamalar görüyorum.
Bu açıklamalar kamuoyunda panik yaratıyor. Onun da ötesinde, Türkiye”nin dışarıdaki imajına alenen zarar veriyor.
Adeta felaket tellallığı yapılıyor.
Yahu, bu türden bir yaygaranın ülkenin turizm potansiyelini, yatırım güvenliğini ve uluslararası algısını zedeleyebileceğini hiç düşünmüyor musunuz?
Mesele sadece deprem de değil!
Kimi zaman ekonomik kriz, kimi zaman güvenlik gibi konularda, ülkenin tüm kurumlarını hedef alan sorumsuz yorumlar gündeme taşınıyor.
Eleştiri elbette ki olmalı. Ama eleştirinin amacı yıkmak değil, yapıcı olmak olmalıdır.
Türkiye”nin kamu kurumları, üniversiteleri, özel sektörü ve markaları kolay inşa edilmedi. Bugün bu markalar, turizmden dış ticarete kadar birçok alanda ülkeyi temsil ediyor. Ülkenin imajını, siyasi veya kişisel ajandalar uğruna yıpratmak, sadece iç piyasaya değil, dış dünyaya da kötü sinyal vermek anlamına gelmiyor mu?
Bunun kime yararı var?
Hepimizin, Türkiye’nin imajına hizmet etmesi gerekmez mi?
SON SÖZLERİM
Türkiye, turizmde ciddi bir potansiyele sahip.
Tesis altyapımız, hizmet kalitemiz, destinasyon çeşitliliğimiz pek çok rakip ülkenin önünde. Ancak bu avantajı korumak ve ileriye taşımak için daha çok çaba sarf etmemiz gerekiyor.
Bir sürü şey söyledim, ama asıl konuya geri döneyim.
Yani fiyatlara…
Fiyatlar artık sadece bir yan unsur değil; birçok turist için belirleyici kriter haline geldi. Özellikle orta gelirli yerli ve yabancı turist, ilk bakışta hizmete değil, fiyata odaklanıyor.
Bu nedenle turizm politikamızı sadece “daha çok turist” hedefiyle değil, daha fazla gelir ve daha yüksek memnuniyet odağıyla şekillendirmeliyiz.
Elbette kaliteden ödün verilmemeli. Ancak fiyatlar da rakip ülkelere göre yeniden değerlendirilmek zorunda.
TEMENNİLERİM
Turizm için güvenlik ve istikrarın çok önemli olduğunu söylemiştim. Bölgesel çatışmalar ve terör, Türkiye”nin turizm imajını yıllarca çok kötü etkiledi. Turizm cenneti olacak birçok vilayetimiz, terör belası yüzünden potansiyelini bulamadı.
Ancak Türkiye için tarihi bir eşik olarak görülen Terörsüz Türkiye Süreci umutlarımızı yeşertti.
İnşallah bu süreç en güzel şekilde neticelenecek! Terörsüz Türkiye hayali, inşallah gerçek olacak.
Bu süreç, inşallah diğer bölge ülkelerinin de barış ve huzur içinde yaşayacağı günlerin ilk adımı olacak.
Umutla bekliyoruz!
İsmail Vefa AK – Haber7
Twitter: @Ismail_Vefa_AK
Source: Vefa Ak