Almanya seçimlerine dış müdahale: “Yeni Amerika” yeni bir Almanya istiyor
Anadolu Ajansı Stratejik Analiz Müdürü Zeliha Eliaçık, yeni dönemde ABD siyasetinde önemli rol oynayacak Elon Musk”ın Almanya seçimlerine müdahil olma girişimlerini, nedenlerini ve olası etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.
Almanya’nın iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı (Verfassungsschutz) geçtiğimiz günlerde Alman seçimlerine dış müdahale riskini ele alan bir rapor yayımladı.[1] Raporda Alman kurumları, 23 Şubat’ta yapılacak seçimlere dış müdahale, siber saldırılar, kurumların ve belli kişilerin itibarsızlaştırılması ile dezenformasyon şeklindeki seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik saldırılara karşı hazırlık yapmaları için uyarıldı. İlginçtir ki istihbarat raporunda Rusya seçimlerde olası dış müdahalelerin gizli kaynağı olarak gösterilse de en cüretkar ve net müdahale “dost” ve hami bir ülkeden, Amerika Birleşik Devletleri”nden (ABD) geldi.
Trump döneminde hükümet harcamaları ve verimliliği alanında görev alması beklenen Elon Musk, Alman seçimleri yaklaştıkça X platformu üzerinden Alman siyasetine yönelik ardı ardına açıklamalar yapmaya başladı. Almanya için Alternatif Partisi”ni (AfD) Almanya’nın son umudu olarak nitelendiren Musk, “Almanya’yı sadece AfD kurtarabilir.” dedi. Bu çağrılar, Almanya’yı kurtarılması gereken hasta adam, ABD’yi de onu kurtaran süper güç olarak resmederek 2. Dünya Savaşı”nın sonuna benzer bir dejavu yaşatsa da, geçmişten farklı olarak içerde bölünmelere neden olan aşırı sağı tek çözüm olarak sunuyor. Tam da Alman istihbaratının uyardığı gibi Musk, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’a “antidemokratik bir zorba”, Şansölye Olaf Schulz’a ise “aptal” diye hakaret ederek ana akım siyasetin liderlerini ve kurumlarını da hedef aldı.[2]
Dış müdahale tartışmaları ve tepkiler
En son 9 Ocak’ta X platformunda yayınlanan Elon Musk-Alice Weidel konuşmasının, AfD lideri tutuk ve hazırlıksız konuşarak kendinden beklenen performansı gösteremediği için, AfD’nin büyüsünü bozduğuna inananlar olduğu gibi, yayını AfD’ye propaganda imkanı sunduğu için eleştirenler de oldu. Alman merkez siyasetinin bu girişimlere cevabı ise yerli hukuki inceleme başlatmaktan AfD’yi yasaklamaya kadar varan bir dizi önlemi tartışmaya açması oldu.
Musk ve AfD Almanya ana akımından gelen dış müdahale eleştirilerine “Soros müdahale ederken neden sorun olmadı.” diye karşı çıkarken, Almanya’nın Donald Trump’ın yeniden seçilme sürecindeki açıklamaları ve Romanya gibi ülkelere yönelik müdahaleleri de “Siz de aynısını yaptınız” şeklinde gündeme getiriliyor. Bu noktada Almanya’nın Batılı değerler mazeretiyle Türk siyasetini dizayn etme çabalarını da hatırlamak gerekiyor. Alman siyasetinin Avrupa Birliği”nin (AB) gücünü de kullanarak geçmişte başka ülkelere müdahale denemelerinde bulunması, “Almanya’yı kimin yöneteceğine Almanlar karar verir” haklı itirazının inandırıcılığını zedeliyor.
Bilindiği üzere Almanlar sosyal medya kullanırken X’den ziyade Facebook’u tercih ediyor. Konvansiyonel medyada sansüre maruz kaldıklarını söyleyen AfD taraftarları ise daha çok X’i kullanıyor. Alman liderlerin takipçi sayıları da bu gerçeği yansıtıyor. Gelecek seçimlerde şansölye olması beklenen Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) lideri Friedrich Merz’in sadece 367 bin takipçisi varken AfD lideri Weidel’ın 878 bin takipçisi bulunuyor. Ancak yeni Amerika’nın yeni ve belki de en etkili yönetici elitlerinden Musk’ın Alman seçimlerine etkisini X platformunun az kullanılması üzerinden küçümsemek doğru olmaz.
Musk’ın AfD’ye verdiği sosyal medya desteğinin ötesinde esas üzerinde durulması gereken iki nokta var. Bunlar, AfD’nin toplumsal karşılığı ve Musk’ın Alman siyasetine dair yaptığı seçimlerin Almanya için uzun vadede ne anlama geleceğidir. Burada esas dikkat edilmesi gereken husus, AfD liderliğindeki yeni aşırı sağın artık radikal bir oluşum değil, toplumda karşılık bulan tepkisel bir siyasi ve toplumsal harekete dönüşmüş olmasıdır. Nitekim son anketlerde AfD Musk yayınından sonra 2 puan daha kazanarak yüzde 22 ile CDU’nun ardından ikinci parti olurken, en güçlü şansölye adayı anketlerinde de Alice Weidel en üst sıralarda yer aldı.[3] Ayrıca Almanya’da sistem karşıtı hareketlerin başta AfD olmak üzere, sadece sokaktaki antisosyal radikal grupların değil, profesörlerin ve gazetecilerin dahil olduğu entelektüel grupların desteğini de kazandığını unutmamak gerekiyor. Almanya’da AfD’li olmak eskiden olduğu gibi artık utanç verici değil, hatta ABD’nin desteği bu eski utancı bir gurura bile çevirmiş olabilir.
Pragmatik bir uzlaşı: AfD ve Musk ittifakı
Nitekim Musk’ın AfD desteğini bir imaj düzeltme çalışması gibi değerlendirmek mümkün. X yayınında AfD, hem Alman kamuoyuna hem de dünya sahnelerine antisemitizm karşıtı, İsrail dostu ve yeni dünya sistemine entegre olmaya hazır liberal bir parti şeklinde “paketlenerek” yeniden sunulmuş oldu. Örneğin Musk’ın İsrail savaşına yönelik sorusuna “bir çözümü bulunmadığını” söyleyen Weidel, Musk’ın zorlamasıyla İsrail’in varlık hakkını desteklediğini ve Almanya’da Yahudileri koruyacak tek partinin de AfD olduğunu ifade etti.
Ancak AfD liderinin, İsrail sorunu için “Çok karışık bir konu, bir çözümüm yok” demesi ve Musk’ın sunduğu çözüm önerilerini itirazsız bir şekilde kabul etmesi, Weidel’ın şişirilmiş bir figür olup olmadığı noktasındaki soru işaretlerine alan açtı. Uluslararası sistemin dönüşüm geçirdiği ve rollerin yeniden dağıtıldığı bir vasatta, AfD ve Weidel”ın Almanya için gerçekten bir kurtarıcı mı, yoksa sadece kullanışlı bir araç mı olduğu sorusu akılda tutulması gereken ihtimaller arasında yerini aldı. Zaten Weidel’in hayatına bakıldığında Sri Lankalı bir kadınla evli olması ve uzun süre Almanya’da değil İsviçre’de üstelik de sol-LGBT çevrelerinin ağırlıkta olduğu bir mahallede yaşaması, partisinin ideal olarak sunduğu muhafazakar ve yerli vizyondan çok farklı bir yerde durduğunu gösteriyor.[4] Weidel’in politik söylemleriyle özel hayatı arasındaki bu çelişkiler, onun gerçek amacı, düşünceleri ve sahiciliğinin sorgulanmasına da yol açıyor.
Musk, sadece hakim devlet yapıları ve kurumlarıyla değil, Avrupa’nın tüm değerleriyle kavgalı olduğu için, AfD’nin radikal kanatlarının aksine bir siyasetçi pragmatizmi taşıyan bu aktöre destek veriyor. Nitekim Weidel, partisini muhafazakar-liberal bir parti olarak yeniden çerçevelemekle kalmayarak, parti kurultayında Alman istihbaratı tarafından radikal bir yapılanma olarak gösterilen parti gençlik örgütünü de feshederek sisteme uyum noktasında pragmatik tutumunu yeniden göstermiş oldu.
“Dış müdahale” AfD’nin iktidar şansını arttırdı mı?
Şu ana kadar tüm Alman ana akım siyasi partileri AfD ile bir koalisyon yapmayacaklarını ifade ettiler. Ancak AfD’nin, ana muhalefet olarak siyasette pişeceği 5 yılın ardından, 2029 seçimlerinde iktidara yaklaşma şansı artabilir. Oy oranları da bu süreçte belirleyici olacaktır, çünkü AfD’nin yüksek oy aldığı bir ortamda yok sayılması halkın iradesinin yok sayılmasına yol açarak demokratik sisteme olan güvensizliği derinleştirecektir.
Şubat seçimlerinde ana muhalefet olarak çıkması beklenen AfD’nin, henüz iktidar olmadan siyasi ajandayı dönüştürerek şimdiden Almanya’nın dönüşümünü hızlandırdığı açıktır. Bu, AfD’nin taban kazandığı konularda, CDU başta olmak üzere diğer partilerin söylemlerini keskinleştirerek, özellikle göçmen ve İslam politikalarında neredeyse aynı tonu taşıyan siyasetleri benimsemesinden anlaşılıyor. Ulus devlet-sermaye ve toplum ilişkilerinin yeniden dizayn edilmeye çalışıldığı bir dönemin eşiğinde, eski aktörleri tasfiyeye çalışan bu “yeni” oyuncuların, eski düzenden devraldığı düşman ise yine değişmedi. Musk ve AfD’nin söylemlerinde keskin, merkez parti söylemlerinde daha yumuşak olan göçmen karşıtlığı ve İslam düşmanlığı, bütün partilerin siyasi söylemlerinin de odağını oluşturuyor. CDU geriye göçü kolaylaştıran yasalar çıkarmayı vaat ederken, Yeşiller ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) de belli şartlarda göçmenlerin ülkelerine geri gönderilmeleri noktasında hemfikir. Alman siyasetinin merkezine göçmen ve İslam karşıtlığının oturtulması AfD’nin, henüz iktidara gelmeden, fikirlerinin çoktan iktidarda olduğunu ortaya koyuyor.
“Yeni Amerika” yeni bir Almanya istiyor
Elon Musk’ın müdahaleleri Almanya’yı etkiler mi tartışması 2. Dünya Savaşı”ndan beri güvenlik ve dış politikada Amerikan etkisinde olan bir ülke için çok da anlamlı olmasa gerek. Mesele Musk’ın sosyal medya gücünü kullanmasının ötesinde yeni Amerikan yönetiminin bir parçası olarak Alman siyasetine taraf oluşudur. Esasında bütün mesele “yeni Amerika”nın planları için Avrupa’nın rolünü yeniden konumlandırma çabasıdır. Trump’ın görevi devralmasından sonra gerçekleşecek Almanya seçiminin sonuçları ve koalisyon müzakereleri de Avrupa’yı ve Almanya’yı yeniden konumlandıracak olan yeni dönem Amerikan siyasetinden elbette etkilenecektir.
Merkezinde enerji darboğazına bağlı endüstrileşme sorunu bulunan bu liberal ekonomik krizin refah sorunuyla başladığını ve giderek siyaseti ve devlet kurumlarını da içine alarak bir sistem krizine dönüştüğünü söylemek gerekiyor. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra siyasi ve askeri gücü baskılanan Almanya tek güçlü olduğu alan olan ekonomide ağır darbelerle boğuşuyor. Önceden refahın üstünü örttüğü tüm sorunlar, ekonominin bozulmasıyla birlikte su yüzüne çıkarak Almanya’da toplumsal birliği sarsıyor. Krizin kapsamı Musk’ın müdahaleleriyle birlikte giderek bir meşruiyet krizine dönüşüyor.
Öyle görünüyor ki ABD ve Avrupa için başlayan yeni dönemin ve sistem dönüşümünün tüm bedeli, kurban olarak seçilen yabancılara ve icat edilen “Müslüman sorunu” eliyle Müslümanlara ödettirilecek. Nasıl ki eski aşırı sağın Nazi döneminde bir “Yahudi sorunu” var idiyse, yeni düzen kurulurken de yeni aşırı sağın mücadele edeceği bir “Müslüman sorunu” icat edildi. Ancak tüm bu hesaplar yapılırken göz ardı edilen şey Alman halkının gerçek çıkarlarıyla uyuşmayan bu siyasetin Alman toplumuna da maliyetinin çok yüksek olacağıdır.
Almanya için aşılmaz denen tüm eşikler aşıldı. Cin bir kere şişeden çıktı. Cini şişeye geri sokmak artık imkansız. Almanya’yı orta ve uzun gelecekte çok ciddi ve riskli meydan okumalar bekliyor. Kriz durumlarında her millet kendi karakter özelliklerine göre tepki verir ve Almanya tarihi bu konuda endişelere yol açan işaretler ve olaylarla dolu.
[1] https://www.verfassungsschutz.de/SharedDocs/hintergruende/DE/spionage-und-proliferationsabwehr/gefaehrdung-der-bundestagswahl-2025-durch-unzulaessige-auslaendische-einflussnahme.html#doc2014594bodyText1
[2] https://www.fr.de/politik/elon-musk-beleidigt-steinmeier-und-verhunzt-scholz-namen-93492746.html
[3] https://www.handelsblatt.com/politik/deutschland/forsa-umfrage-afd-legt-in-umfrage-bundesweit-auf-22-prozent-zu/100002363.html
[4] https://www.spiegel.de/spiegel/alice-weidel-die-afd-spitzenkandidatin-erstaunt-fruehere-weggefaehrten-a-1167859.html
[Zeliha Eliaçık, Anadolu Ajansı Stratejik Analiz Müdürüdür.]
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: