Apo, esas duruşta dinledi, beş dakikada kabul etti
Türkiye’de bulunan PKK’lı teröristlerin silahlarını bırakıp Irak’ın kuzeyine geçişlerini güvenli bir biçimde sağlamak için Öcalan’la devlet yetkilileri arasında görüşmeler devam ediyor. Öcalan, çıkışın sağlanması için TBMM kararında direniyor. SÖZCÜ, teröristlerin 1999’da nasıl sınır dışına çıkarıldığını araştırdığında, bu konudaki tüm görüşmenin 5 dakika bile sürmediği, Öcalan’ın talimatı esas duruşta dinleyip yerine getirdiği ortaya çıktı.
Öcalan’la bu görüşmenin yapıldığı sırada, kendisine hiçbir kötü söz söylenmediği, Öcalan’ın da son derece saygılı bir tutum izleyip orgeneral karşısında esas duruşunu bozmadan konuştuğu belirlendi.
ZİYARETÇİ ORGENERAL ÖZGEN’Dİ
Öcalan’ın Türkiye getirilmesinden sonra, yıllarca mücadele verdiği terör örgütünün başı olan Öcalan’ı, Harp Akademileri Komutanlığı döneminde görmek isteyen Orgeneral Necati Özgen, iki generalile birlikte İmralı’ya gitti. Öcalan’ın odasının havalandırma bölümünde Orgeneral Necati
Özgen ile Öcalan arasında şu konuşma geçti:
– Özgen: Dağdaki silahlı adamların senin sözünü dinler. Onları en kısa zamanda yurtdışına göndereceksin.
-Öcalan: Nereye göndereyim?
– Nereye göndereceksen gönder.
– Komutanım, biraz destek lazım.
– Bizden destek mestek yok. En kısa sürede göndereceksin. Senin emrini dinler ve bunu yaparlar.
– O konuda gayret edeceğim.
Öcalan’a hiçbir garanti verilmemesine rağmen, Türkiye topraklarında bulunan teröristlerin, 1 Eylül 1999’dan itibaren Kuzey Irak’a geçmeye başladığını kaydeden yetkili, şu değerlendirmeyi yaptı:
15 GÜN SONRA AYRILDILAR
“İmralı’da, Abdullah Öcalan’ın odasının havalandırmasında tarihi bir olay yaşandı ve o konuşmadan 15 gün sonra teröristler Abdullah Öcalan’ın talimatıyla sınır dışına gönderildi. Abdullah Öcalan’ın kafasında teröristleri sınır dışına göndermek var mıydı, yoksa komutanın bu uyarısından sonra mı karar verdiğini bilemiyorum. Teröristlerin gidişi önemli bir rahatlama yarattı. Ancak, o dönemden yararlanılıp yapılması gerekenler yapılmamış olacak ki tekrar Türkiye’ye dönmüşlerdi.”
Source: Saygı Öztürk