Ayasofya depreme dayanır mı? Kubbe yükü dengeli inmiyor, Bilim Kurulu Üyeleri riski açıkladı

Ayasofya depreme dayanır mı? Kubbe yükü dengeli inmiyor, Bilim Kurulu Üyeleri riski açıkladı

MURAT ÖZTEKİN – Ayasofya Camii’nde iki sene önce başlayan büyük restorasyon, bazı ek mekânlar, II. Bayezid Minaresi ve dış cephe gibi kısımlardan sonra sıra ihtişamlı kubbeye uzanıyor… Tarihi bin beş yüz sene önceye ulaşan mabedin daha evvel üç defa yıkılan kubbesinin muhtemel bir depremde tehdit altında olduğu düşünülüyor. Bazı akademisyenler, 6 ve üzeri şiddette yaşanacak bir depremde Ayasofya’nın zarar görme ihtimalinin yüksek olduğu görüşünü dile getiriyor. Öte yandan kubbeyi de taşıyan kemerler arasında dengesizlik olduğu ifade ediliyor. Bu yüzden Ayasofya Camii Bilim Kurulu mabedin ana kubbesinin, kurşunları sökülerek restore edilmesine ve güçlendirilmesine karar verdi. Yapılacak çalışma hakkında Türkiye gazetesinin sorularına cevap veren Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Fırat Diker “Şüphesiz Ayasofya’da tarih boyunca devamlı onarım vardı. Hâlihazırdaki onarımın en büyük özelliği ise kapsamlı ve bütüncül olması” diye konuşuyor. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Fırat Diker Restorasyona deprem riskinden ötürü başladıklarını vurgulayan Prof. Dr. Diker “Zaten deprem riski yeni bir şey değil. Ancak bir de kubbenin gösterdiği zaaflar var ” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Çünkü sonuçta altıncı, onuncu ve on dördüncü yüzyılda olmak üzere üç defa çökmüş bir kubbeden bahsediyoruz . Her onarımda yapı ister istemez özgün vurgusunu kaybediyor. Yapılmış olan onarımlardan kaynaklanan zafiyetler de yapının depreme daha dayanıksız hâle gelmesine yol açabiliyor .” Ayasofya’nın kurşunlar açıldıktan sonra kubbedeki problemleri daha iyi anlayabileceklerini söyleyen Diker “Yapılacak olan müdahalenin niteliğini aslında yapının gösterdiği zaafların niceliği belirleyecek. Burada esas olarak taşıyıcılara dikkat etmemiz gerekiyor. Özellikle kuzeybatı cephesindeki kemer kesitlerinin önceki onarımlardan ötürü farklılaşmış olması, asimetrik bir durum arz ediyor. Yani kubbenin yükü aşağıya dengeli olarak inmiyor. Bizim yapacağımız şey, zayıflık gösteren yerleri güçlendirip muhtemel bir depremdeki riskleri engelleyebilecek yöntemlerle müdahalelerde bulunmak. Yaklaşık 700 yıldır kubbe çökmedi. Umarım bu restorasyon ile Ayasofya daha sağlam hâle gelecek” ifadelerini kullanıyor. Ayasofya’nın kubbesini taşıyan kuzeybatı kemerinin brüt kesit alanı 7,2 metrekare, en zayıf kemer olan güneydoğu kemerinin brüt kesit alanının ise 6,1 metrekare olduğu tespit ediliyor. KUBBEDE MOLOZ VAR! Ayasofya Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Güleç ise Ayasofya’nın restorasyonsuz hâliyle muhtemel bir İstanbul depreminde zarar görebileceğini söylüyor. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Güleç Prof. Dr. Güleç “ Statik hocalarımızın minarelerde yaptığı hesaplar var. Bu hesaplara göre altı üzeri şiddetindeki depremde minarelerin yıkılacağı ön görülüyor. Minarelerin kubbelerin üzerine göçmesi durumunda ise yıkımın büyüyeceği düşünülüyor. Bu yüzden minareleri sağlamlaştırmaya devam ediyoruz. Kubbe de çok önemli. Ben statikçi değilim ama kubbelerde tehlike her zaman olabilir. Zaten bir ön araştırma yapıldı. Burada kaburgalı biçimde olan kubbelerin derin kısımlarına molozların ve tahtaların konulduğunu tespit ettik. Kubbenin kurşunlarını açıp baktığımızda her şeyi daha net olarak göreceğiz. Kubbenin üst kısmında çatlaklar olduğu ortaya çıkabilir. En büyük endişe ise bu çatlakların kubbenin içindeki mozaikleri etkileyecek büyüklükte olması. Bu yüzden Ayasofya Camii’nin içerisine dört ayaklı bir platform kuracağız ve yukarıda işlem yapılırken altta bir şey olup olmadığı görülebilecek. Kubbedeki restorasyonun yaklaşık üç sene sürmesini bekliyoruz” şeklinde konuşuyor. AYASOFYA’NIN ŞEKLİ KISMEN DEĞİŞECEK Yapılan restorasyonun ardından Ayasofya’nın dış cephesinin de kısmen değişmesi bekleniyor. Alt kısımlardaki sıvaların kaldırılarak kiremitlerin görünür hâle getirilmesi planlanıyor. Prof. Güleç “Böylece aslına daha uygun bir şekle bürünecek. Bizans yapılarında pek sıva bulunmuyor” diyor.

Source: Baki Sancak