“Bayram Sevinci – Fenerbahçe’den Ramazan Bayramı Kutlamaları”

Bayram tebriği

Fenerbahçe kulübü resmi internet sitesi üzerinden yayınladığı mesajla herkesin Ramazan Bayramı”nı kutladı: “Ramazan Bayramı”mızı en içten dileklerimizle kutlar; ülkemize ve camiamıza sağlık, huzur, birlik ve beraberlik içinde yaşayacağımız nice mutlu bayramlar dileriz.

Source: Fotomaç


Bayramın en güzel fotoğrafını çektiler!

Bursa da, İnegöl ilçesine bağlı 12 bin nüfuslu Cerrah Mahallesi sakinleri, dini bayramlarda toplu halde bayramlaşıyor. resim#1238967# DHA daki habere göre bayram namazı sonrası bir araya gelen binden fazla kişi, sıraya girerek birbiriyle bayramlaştı. 60-65 YILDIR GELENEK SÜRÜYOR Cerrah Mahallesi Muhtarı Hasan Ayar, bayramlaşma geleneğinin uzun yıllardır sürdüğünü söyleyerek, “Mahallemizdeki bayramlaşma geleneği 60-65 yıldır atalarımızdan bize kalan bir miras. Bu geleneği devam ettiriyoruz, ettirmeye de devam edeceğiz. Herkese hayırlı bayramlar” dedi. Mahallelinin bayramlaşma seremonisi havadan da kameraya yansıdı.

Source: Habertürk


“Dünya Çocukları” temasıyla düzenlenecek karnaval başlıyor

Portakal Çiçeği Karnavalı’nda, binlerce rengarenk kostümlü gönüllü kişi ve grupların katılacağı 5 Nisan Cumartesi günkü kortej yürüyüşü de düzenlenecek ve Simge’nin sahne alacağı karnaval konseri de gerçekleştirilecek. 13 Nisan’a kadar sürecek karnavalda yüz binlerce kişinin gece ve gündüz sokaklarda olması bekleniyor.RENGARENK KORTEJTürkiye’nin ilk ve tek sokak karnavalı olarak dünyanın sayılı karnavalları arasına giren “Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı’na” çok az kaldı. 4 Nisan’da başlayacak karnaval 13 Nisan’da sona erecek. Bu yıl da karnavalın “simgesi” durumundaki kostümlü kortej geçişi 5 Nisan Cumartesi günü gerçekleştirilecek. Herkesin büyük heyecan ve özlemle beklediği kostümlü grupların geçiş yapacağı kortej karnavalın ilk yıllarındaki gibi şehir merkezinde ve Adana sokaklarında yapılacak. Saat 17:00’da başlayacak kortejde rengarenk kostümlü binlerce kişi buluşacak.YABANCI ÜLKE GRUPLARI PERFORMANS SUNACAKUluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı, 2025 yılında da katılımcılara unutulmaz bir deneyim sunacak. Merkez Park ve Atatürk Parkı’nda kurulan konser sahnelerinde popüler sanatçılar 10 gün boyunca performans sergileyecekler. Ayrıca; ABD, Japonya, Letonya, Macaristan, Rusya ve Ukrayna’dan gelecek etkinlik gruplarının performansları da izlenebilecek. Adana Müzesi ve Çırçır Kültür Merkezi gibi mekanlar kültür ve sanatla renklenecek. Kültür Yolu Festivali ve Portakal Çiçeği Karnavalı için özel olarak hazırlanan birçok sergi bu iki tarihi mekanda yer alacak. Kurulacak sahnelerde ünlü sanatçıların konserleri her yıl olduğu gibi bu yıl da unutulmaz olacak.ÇOCUKLAR İÇİN ETKİNLİKLER DÜZENLENECEKTüm karnaval boyunca; Fun Fun Hayal Takımı ile yarışmalar, gösteriler ve eğlenceler düzenlenecek. Aysel Gülşen ile Anne Çocuk Nefes Çalışması da karnaval süresince programda yer alırken, 12 Nisan Cumartesi günü Enerjisa Çocuk Tiyatrosu ve Toroslar EDAŞ Çocuk Tiyatrosu Küsmesin Yıldızlar oyunu da sahnelenecek.TİYATRO, BALE VE SERGİLER KAÇMAZ01 Burda AVM, Ramazanoğlu Kültür Merkezi, Adana Müzesi ve Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde tiyatro gösterileri gerçekleştirilirken, Opera ve Bale sanatçılarından Saraydan Kız Kaçırma, Bremen Mızıkacıları ve Yerelden Evrensele Aşk Ezgileri seyredilebilecek.Ayrıca; Çukurova Devlet Senfoni & Devlet Çoksesli Müzik Korosu “Carmına Burana”, Mersin DKTMK “Şarkılar Söyle O Sahillerde” Avni Anıl Özel Konseri, Şanlıurfa Devlet Türk Halk Müziği ve Sıra Gecesi Topluluğu’ndan da “Sıra Gecesi” performansları da karnavalın ilgi çekici etkinliklerinden olacak. Picasso, Refik Anadol’un Dijital Sergisi, Köklere Yolculuk Dijital Sergisi, Beste Alperat ve Ozan Oganer’den Heykel, Cengiz Yatağan ve İsmail Helvacı’dan Resim sergileri ile dopdolu bir karnavalda herkes ilgi alanlarına göre kendinden bir şeyler bulacak. Karnavalda “Portakallı Lezzetler Yarışması” da yer alacak. Kentin en önemli tarım ürünlerinden olan narenciyeyi Adana’nın sevilen lezzetleriyle buluşturmanın amaçlandığı yarışmada onlarca lezzet yarışacak. BOZKURT: GELECEĞİN UMUTLARI KARNAVALDA BULUŞUYORPortakal Çiçeği Karnavalı’nın fikir önderi ve Karnaval Komitesi Başkanı Ali Haydar Bozkurt, her yıl büyüyen ve daha fazla insanı Adana’da bir araya getiren karnavalın çok özel olacağını belirterek “Karnavalımızı Türkiye ve dünyanın her yerinden gelen çocuklarla kutlayacağımız daha büyük bir şenliğe dönüştüreceğiz. Çocuklara yönelik eğlenceli, eğitici, öğretici ve gelişime katkı sunacak çok sayıda fiziksel, zihinsel, bilişsel etkinlikler gerçekleşecek. Dünyanın her yanından çocuklar Adana’dan dostluk ve barış duygularını iletecekler. Onlar hepimizin geleceği ve umutlarıdır. Bu yılki karnaval programında çok ilgi çekici projelere ve performanslara da tanık olacağız. Özellikle çocuklarımızın yapacağı etkinlikleri merakla bekliyoruz.” dedi.Karnavalın ulusal ve uluslararası boyuta taşınmasıyla büyük bir turizm hareketliliği sağlandığını da belirten Bozkurt “Siyaset dışı duruşumuzla kimseyi ötekileştirmeden, dostluk ve kardeşlik ortamını sağlama amacımızı ilk yıldan bugüne taşımayı başardık. Tarih, kültür, doğa, gastronomi, sağlık, eğitim ve spor turizminde eşsiz imkanları bulunan bir kent olan Adana, hem imaj olarak hem de ekonomik anlamda farklı bir yere ulaştı. Bu yıl da Türkiye’mizin her yerinden insanlarımızı Adana’ya bekliyoruz” diye konuştu.

Source: Erdal Fernergiz


Küllerinden doğan tatlı! Tarifi iki asra dayanıyor, kaybolmaya yüz tutmuştu, yeniden hayat buldu

Odun ateşinin külünü elekten geçirip süzen kadınlar, önce suyla karıştırıyor. Birkaç gün dinlendirilen su sonra hamura katılıyor. 200 yılı aşkın süredir uygulanan bu geleneksel yöntemin tatlıya gevreklik ve lezzet kattığı düşünülüyor. Kaybolmaya yüz tutmuş bu tatlı türünü gün yüzüne çıkarıp ürün zincirine bir yıl önce kattıklarını belirten Amasya Misket Eller Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi Başkanı Şükran Bozkurt, Hazırlanışı diğer baklavalarla hemen hemen aynı gibi. Tek farkı suyuna kül ekliyoruz. Bununla birlikte bol cevizli, tereyağlı muhteşem bir lezzet ortaya çıkıyor dedi. Lezzetiyle beğenilen bu tatlının satışının yüzleri güldürdüğüne değinen Bozkurt, Ramazan ayında en fazla sipariş edilen tatlıların başında geldiğine işaret etti. 95 yaşına dayanan annesinden çocukluk yıllarında küllü baklava yapımını öğrendiğini hatırlatan Fatma Hatipoğlu da, Küllü suyla çamaşırda yıkanırdı. Baklavaya da katılırdı. Küllü su tatlıya gevreklik kazandırıyor. Hamuru pişince kıtır kıtır oluyor diye konuştu. Küllü baklavayı limon suyu, süt ve yoğurt katmadan hazırladıklarını vurgulayan Canan Öztürk ise müşterilerden gelen talep üzerine küllü suyu diğer tatlıların yapımında da kullanmaya başladıklarını söyledi.

Source: Gazetevatan.com


Zerrin Özer”in yeni klibi sosyal medyada büyük ilgi gördü

Şarkıcı Zerrin Özer, yeni klibiyle gündeme geldi.

Bu yıl, 50. sanat yılını kutlayan Özer, 50 yıl önce henüz 17 yaşındayken müzikseverlerle buluşturduğu “Yalvarırım” şarkısına klip çekti.

7 yaşındaki sanatçı, 1975 tarihli şarkıya çektiği yapay zeka destekli klibiyle hayranlarına sürpriz yaptı.

Sanatçının klibi sosyal medyada büyük yankı uyandırdı.

“Janis Joplin, hayatımın kadını” diyen Özer, cenazesinde; Joplin”in “Little Girl Blue” adlı şarkısının çalınmasını vasiyet etmişti.

Source: Haber Merkezi


3 saatte 3 bin kişi! Bayramda hangi müze ziyaretçi akınına uğradı?

Dünyanın en büyük mozaik müzelerinden biri olan ve Gaziantep”de bulunan Zeugma”da, “Çingene Kızı”, “Mars heykeli”, Roma dönemine ait çeşmeler ve Fırat Nehri kenarındaki villalarda bulunan mozaikler gibi yüzlerce eser sergileniyor.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü”ne de sahip olan müzeyi gün boyu binlerce kişi ziyaret ederken, ilk bayram sabahındaziyaretçi sayısı 3 saatte bu sayı 3 bin 650 kişiye ulaştı. Ailesiyle birlikte Ankara”dan Gaziantep”e gelen Eyüp Havaslı, AA muhabirine, Güneydoğu turuna çıktıklarını belirterek, “Burayı çok güzel buldum. Burada aslında geçmişte yaşanan o sanatsal zenginliği görüyoruz. Zeugma”nın en bilineni zaten Çingene Kızı. Önceden de araştırmıştım ama buranın bu kadar zengin olduğunu bilmiyordum” diye konuştu.
Ziyaretçilerden Ceylan Açık ise “Açıkçası bu kadar kalabalık beklemiyordum, çok yoğun. Böyle tarihi şeylere önem veriliyor olması bizi çok mutlu etti. Çok göz alıcı bir yer, çok beğendim” dedi.

Source: Dünya Gazetesi


Miniklerin bayramlık sevinci

Dernek bu kez Ramazan Bayramı vesilesiyle toplanan bağışlarla dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahibi çocukları sevindirdi. Yardımların görüntüleri sosyal medyada şu mesajla paylaşıldı: “Çocukları sevindirmek için bayram gibi güzel bir vesileyi kaçıramazdık. Desteklerinizle on binlerce çocuğumuza bayramlık hediyelerini dağıtıp gönüllerini kazandık. Bayramların en güzelini hak eden temiz kalpleriyle bize sıcacık hatıralar bıraktılar.”

Source: Hurriyet.com.tr


“Her bayram hayatımızda bir iz bırakıyor”

◊ Bayramlar sizin için ne anlam ifade ediyor? Unutamadığınız, hafızanızda yer edinen bayram anılarınız var mı?- Atiye: Bayramlar benim için görünmeyeni hissettiren zamanlar… Küçük şeylerin kıymetlendiği, kalbin daha sessiz ama daha derinden konuştuğu günler. Her bayram, fark ettirmeden hayatımıza bir iz bırakıyor aslında. Bazen bir tebessümde, bazen bir elin sıcaklığında… Gelenekselliğin içindeki sadelik, bana hep çok kıymetli gelmiştir.Yeni bir kıyafetle başlayan o sabah, evdeki telaş, çocukların heyecanı… Hepsi iç içe geçiyor ve sonunda hep hatırlanacak bir duyguya dönüşüyor. Bu nedenle bayramların her biri başka bir yerde kalıyor içimde.◊ Almanya’da büyüdünüz. Varlığından haberdar olmadığınız ablanızı da yıllar sonra buldunuz. Bunlar bayramlarda, geleneksel günlerde duygusal bir eksiklik hissettirdi mi size?- Atiye: Çocukluk, bazen bize neyin eksik olduğunu bile tam anlatmaz. Ama yıllar geçip kalabalık bir sofrada, içten bir bakışta ya da bir sarılmada insan o eksikliğin ne olduğunu fark ediyor. Almanya’da geçen çocukluk yıllarımda bayram gibi kavramlar çok uzaktı bana. Geleneklerin yaşanmadığı bir ortamda büyümek, insana neyi kaçırdığını zamanla öğretiyor.Yıllar sonra hayatıma giren insanlar ve yaşadığım duygular, bana ailenin sadece aynı çatı altında yaşamak olmadığını gösterdi. Bazen bir hissin içini doldurmak, yıllarca adını bile bilmediğin bir boşluğu tamamlamak gibi… Geçmişten gelen her yeni bilgi, her yeni bağ, bende.BEN EROL’LA KENDİME DÖNDÜM◊ Erol Bey’le tanışınca sanırım sizin için her şey değişmiştir.- Atiye: Hayatta bazı insanlar olur. Rastlamazsın, yazılıdır. Ben Erol’a rastlamadım; oldum. Yanında bir yere varmadım, kendime döndüm. O günden sonra hayat aynı hızla akmaya devam etti belki. Ama ben başka bir dengeyle yürümeye başladım.Onunla birlikte hayat, kelimelerden çok hissedilen bir şeye dönüştü. Her şey daha derin, daha sakin, daha yerli yerine oturmuş gibi. Bugün üç çocuğumuz var. Kalabalık bir evimiz, telaşlı sabahlarımız, uykusuz gecelerimiz… Ama hâlâ bazen gözümün içine öyle bir bakıyor ki, içimden şu geçiyor: “Demek ki aşk, gerçekten devam edebiliyormuş…” BAYRAM SABAHINA BARIŞ MANÇO’NUN “BUGÜN BAYRAM” ŞARKISIYLA BAŞLIYORUZ◊ Üç kız çocuğundan sonra hayatınızda neler değişti? Evlatlarınızla bayramları nasıl geçiriyorsunuz?- Atiye: Anne olduktan sonra bazı şeyleri yeniden yaşamıyorsunuz, ilk kez yaşıyorsunuz aslında. Ben bayramı da, anneliği de böyle tanımlıyorum. Çocukken hissedemediğim bir bayram neşesini, şimdi kendi çocuklarımın gözlerinde görüyorum. O sabah erkenden kalkıp hazırlanma heyecanı, evdeki minik koşturmalar, bir öpücüğün ardından edilen dualar…Üç kız annesi olmak bir nevi içimdeki çocuğu da büyütmek gibi. Bayramları artık sadece yaşatmıyorum; içimde bir yerlerde ilk kez yaşıyorum sanki. Ve bu nedenle her bayram biraz daha anlamlı, biraz daha kalıcı oluyor bizim evde.◊ Ailenizde bayram klasikleriniz var mı? Çocuklarınıza bayramları nasıl anlatıyorsunuz? – Atiye: Bizde bayram biraz erken başlıyor aslında. Daha arife gününden başlıyor heyecan. Bayramlık kıyafetler hazırlanıyor, evde o tatlı telaş başlıyor.Bayram sabahı ise bir klasikle uyanıyoruz: Barış Manço’nun “Bugün Bayram” şarkısıyla. O şarkı çaldığında evde bir neşe, bir hareketlilik başlıyor. Hatta henüz çok küçük olanlar bile sanki o havayı seziyor, yüzlerinde başka bir ifade oluyor.Sonra geniş bir kahvaltı. Hatta sadece aile değil, neredeyse sülale boyu. Gülüşmeler, kahkahalar, bir de o klasik el öpmeler… Biz bayramı çocuklarımıza hiç “şöyle yapmalısın” diyerek anlatmıyoruz. Ne hissediyorlarsa o olsun istiyoruz. Zaten o sabahın havası, o sofranın kokusu, o gülüşmeler…◊ Bayram sabahı ritüelleriniz var mı?- Atiye: Evet ama biz onları hiç “ritüel” gibi yapmıyoruz. Dediğim gibi Barış Manço çalıyor, bayramlıklar hazırlanıyor, kahvaltı kalabalık oluyor.Kimin ne yapacağı belli değil ama her şey olması gerektiği gibi oluyor. Hissederek yaşanan bir şey. Kuralı yok ama düzeni var. Bence en güzeli de bu.DÖRDÜNCÜ KARDEŞ GELİR Mİ BİLMİYORUM AMA ASLA DEMEMEYİ ÖĞRENDİK◊ Kızlarınız Ferahfeza, Neva ve Rumi’den bahseder misiniz biraz, nasıl çocuklar? Erol Bey çocukları çok seviyormuş, dördüncü kardeş gelir mi?- Atiye: Üçü de hem isimleriyle, hem karakterleriyle ayrı birer dünya… Ferahfeza biraz şiir gibi, Neva su gibi, Rumi ise henüz bir bakışıyla bile herkesi susturabiliyor. Evimiz hem kalabalık hem çok sesli. Bazen kahkaha, bazen çığlık, bazen uykuya direnen minik pazarlıklar… Erol zaten yavrularımıza ayrı bir kalpten bağlı. Kızlar da babalarına. Hatta bazen ben arada kaynıyorum gibi hissediyorum! (Gülüyor) Kardeş gelir mi, bilmiyorum. Şu an üç çocukla ev bayağı tam kapasite çalışıyor diyebilirim.Ama hayat bu… Asla “asla” dememeyi de öğrendik. Biz şimdilik bu halimizle çok mutluyuz.◊ isimlerini belirlerken, duygularınızı ön planda tuttuğunuzu söyleyebilir miyiz?- Atiye: Kesinlikle. İsim bizim için sadece bir ses değil. Bir anlamı, bir hissi, bir geçmişi, hatta bir duası olmalı diye düşünüyoruz. Kızlarımızın isimleri de kalbimize dokunan yerlerden çıktı.Hepsi hem iç dünyamızdan bir parça, hem de hayata karşı bir dileğimiz gibi. Ferahfeza, Neva, Rumi… Hepsi birer anlam taşıyor ama biz o anlamları kitaplardan değil, içimizden aldık. Baktığımızda kulağımıza değil, kalbimize güzel gelen isimlerdi. Belki de bu yüzden her biri kendi adının ruhunu taşıyor gibi hissediyoruz. BABA OLDUĞUMDA SUSTUM SÖZLERİM YETMEDİ◊ 5 yılda üç çocuk… Bir yandan çocuk büyütürken, bir yandan kariyeri sürdürmek çok zor. Siz ne gibi zorluklar yaşadınız? Anne ve babalıkla ilgili duygularınızı da alabilir miyiz? Peş peşe gelen üç kız çocuğu hayatınızda neleri değiştirdi?- Atiye: Ben bir şeyleri tarif etmeye çalışmıyorum. Çünkü tarif ettiğin şey, bir yere sıkışır. Üç çocuğum var, stüdyodayım, sahnedeyim, evdeyim, oradayım, buradayım… Hepsi benim. Yaşadığım şey kelimelere değil, anlara ait. O yüzden açıklamıyorum. Sadece yaşıyorum, olduğu gibi.- Erol Sebebci: Hayat, her gün aynı şarkıyı farklı bir tonda söylemektir. Evlat… İnsana unuttuğu her şeyi hatırlatır. Ben baba olduğumda, sustum. Sözlerim yetmedi. Ama bir bakış, bir el, bir duruş… Yetti. Zaten kelimenin bittiği yerde insan başlar.◊ Dijital çağda geleneklerden uzaklaşılmaya başlandı. Siz karı-koca olarak bunu dengeleyebildiniz mi?- Atiye: Biz hiçbir şeyi bilinçli olarak korumaya çalışmadık. Ne gelenek, ne modernlik…Hayatımızda ne varsa zaten kendiliğinden duruyor. Bazı şeyler kök gibi, bazıları da rüzgâr.Hangisi kalıyorsa, demek ki olması gereken oymuş.- Erol Sebebci: Zaman değişir, insan değişir. Ama insanın içindeki bazı şeyler zamanla değil, yönle ilgilidir. Biz nereye döndüğümüze dikkat ediyoruz. Gerisi yolunu buluyor.STÜDYODAN ÇIKIP MAMA ISITTIM SAHNEDEN İNİP NİNNİ SÖYLEDİM◊ Üç çocuk, müzik kariyerinizi nasıl etkiledi? “Çocuk da yaparım kariyer de” diyebildiniz mi?- Atiye: Ben hiçbir şeyi “ya o, ya bu” diye görmedim. Hayat zaten bir bütün. Stüdyodan çıkıp mama ısıttığım da oldu, sahneden inip ninni söylediğim de. İkisini birden yaşadım, çünkü ikisi de bendim. Bunu ispatlamaya çalışmadım. Sadece oldum.- Erol Sebebci: Hayat, insanı ikiye bölmez. İnsan kendini tanıyorsa, ne zaman ne yapacağını bilir. Aile de müziktir, sahne de. Biri sestir, biri sessizlik. Ve biz ikisini de aynı anda duyduk.EROL’DAN SONRA HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ KALMADI◊ Evlendikten sonra hayatınızda neler değişti?- Atiye: Hayatımda çok şey oldu. Ama Erol’dan sonra hiçbir şey eskisi gibi kalmadı.Ben zaten güçlüydüm, ama onunla birlikte olunca gücümü daha sessiz taşımayı öğrendim. O beni korumadı; kendimi korumama gerek kalmayan bir yer açtı.Hayatımı değiştirmedi. Ama yerini sabitleyen bir ağırlık gibi geldi. Ve ben o ağırlıkla yükseldim.- Erol Sebebci: Sözüm daha az, ama daha yerinde. Bazı değişimleri anlatmam. Çünkü bazı şeyler olur. Ve ondan sonra insanın sesi değişir. Baktığı yer değişir. Ve artık eski cümlelere geri dönemez.Aynı yerdeyim. Ama artık o yer, sadece var olduğum değil; neye varmadığımı da bildiğim yer.◊ Birbirinizi anlatmanızı istesem, hangi cümleleri kullanırsınız?- Atiye: Erol’u tarif etmek kolay değil. Çünkü o kendini anlatmaz. Ama yanındaysan, ne demek olduğunu anlarsın. Benim için Erol; konuşmadan yön veren, bakmadan gören, sormadan anlayandır.- Erol Sebebci: Ben onu çözmeye çalışmadım. Dinledim. Ve iyi ki dinlemişim.LADY GAGA’YA DAVA AÇMAK HİÇ GÜNDEMİMİZDE OLMADI◊ Sizin Lady Gaga’nın şarkınızı çaldığı yönünde bir açıklamanız vardı. Dava açacağınız haberleri gündeme gelmişti. Nedir son durum?- Ben hiçbir zaman “şarkım çalındı” demedim. Sadece benzerlikler olduğunu söyledim. Bu sektörde benzer melodiler olabilir, bu çok normal. İlham alınmış olabilir ama bu çalıntı demek değildir. Dava konusu da hiç gündemimizde olmadı. Teknik tarafıyla Amerika’daki ekibimiz ilgileniyor.Başlarında David Anthony ve Laila Anani var. Bu tür şeyler zaten telif üzerinden yürür, bir sorun varsa profesyonelce çözülür. Biz defalarca bunu bu şekilde açıkladık aslında. Ama konu tekrar gündeme gelince, bir kez daha net söylemiş olayım: Biz bu konulara takılmadan kendi yolumuzu sevgiyle, üretimle sürdürüyoruz.

Source: İsmail Bayrak


Türkiye”yi temsil edecek güzel belli oldu: “Bu ünvanın onurunu yaşıyorum”

11 Eylül 2024″te gerçekleştirilen Miss Turkey Güzellik Yarışması”nda, Paris School of Business Uluslararası Pazarlama & İş Geliştirme Yüksek Lisans son sınıf öğrencisi Cemre Üker, 2″nci olarak ülkemizi Miss Supranational”da temsil etme hakkı kazanmıştı.

Ancak Cemre Üker, Miss Supranational yarışmasına katılamayacağını duyurdu:

“İçinde bulunduğum bazı resmi süreçler nedeniyle ne yazık ki haziran ayında gerçekleşecek yarışmaya katılamayacağım. Önümüzdeki günlerde Fransa”ya giriş yapacağım ve pasaport işlemlerin başlayacak. Bununla birlikte, 20 Mayıs – 11 Haziran tarihinde vatandaşlık bürosuyla oldukça önemli duruşmalarım olacak. Avukatım, bu süreçte Fransa”da bulunmamın dosyamın seyri açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Bu nedenle bu kararı almak durumunda kaldım ve durumu sizlerle vakitlice paylaşmak istedim. Gösterdiğiniz anlayış için teşekkür ederim.”

Miss Turkey tarafından yapılan açıklamada, 9-28 Haziran 2025 tarihlerinde Polonya”da yapılacak olan Miss Supranational yarışmasında Türkiye”yi Candan Şeviktürk”ün temsil edeceği duyuruldu.

Bu karar sonrasında Candan Şeviktürk sosyal medya hesabından duygularını şu sözlerle paylaştı:

“Miss Supranational Türkiye 2025 ünvanını taşımanın onurunu yaşıyorum. Umarım bu sorumluluğu hakkıyla taşıyabilir, ülkemi ve Türk kadınını güçlü, zarif ve onurlu bir şekilde temsil edebilirim.”

Source: Haber Merkezi


Uluslararası öğrenciler Türkiye”de tanıştıkları ebru sanatını “benzersiz” buldu

Dünyanın farklı coğrafyalarından eğitim için Türkiye”ye gelen Azerbaycanlı Rasulova ve Kazakistanlı Kels, YTB”nin Ankara Ofisi”nde AA muhabirine, icra ettikleri ebru sanatı ile ramazan ayını kendi ülkelerinde nasıl geçirdiklerini ve Türkiye”deki ramazan deneyimlerini anlattı.

Kökeni çok eskiye dayanan ebru sanatı, Osmanlı döneminde gelişen ve özellikle kitap süslemelerinde, hat sanatında ve cilt kaplamalarında kullanılan bir sanat dalı olarak biliniyor.

“Türk kağıt süsleme sanatı” olarak da bilinen ebru sanatında temel malzeme olarak, su, suyun koyulduğu tekne, geven otu çeşitlerinin gövdelerinden sızıp havada katılaşan, yapışma kabiliyeti az bir zamk olan kitre, doğal pigmentlerden elde edilen toprak boyalar, boyalara eklenerek suyun yüzeyinde yayılmalarını sağlayan sığır ödü, boyayı damlatmak için at kılı fırçalar, damlatılan boyalara şekil vermek için kullanılan ve “biz” adı verilen ince çubuklar yer alıyor.

Ebru, sadece bir süsleme sanatı olarak değil, aynı zamanda sabır, denge ve teslimiyet gerektiren tasavvuf felsefesinin önemli sembollerini de yansıtan bir sanat dalı olarak ön plana çıkıyor.

Ebru sanatında sıklıkla kullanılan lale ve gül motifleri, tasavvufta Allah lafzını ve Hazreti Muhammed”i tasvir etmek için kullanılan en önemli metaforlar olarak kabul edilirken, kimilerine göre, ebru tablasında yer alan su dünya yaşamını, tablaya dökülen boyalar ise insanın manevi duygularını temsil ediyor.

“Ebru kendine özgü, özel bir sanat dalı”

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü”nde doktora öğrencisi olan Kels, ebru sanatıyla YTB bünyesinde düzenlenen bir atölyede tanıştığını söyledi.

Ebru sanatı eğitiminin ikinci senesinde olduğunu belirten Kels, “Çok ilgimi çekiyor çünkü çok güzel, kendine özgü, özel bir sanat dalı.” dedi.

Kels, teknedeki tüm malzemelerin sıvı olmasına rağmen birbirine karışmadan ahenk yaratmasının ve kullanılan her şeyin doğal olmasının çok etkileyici olduğunu ifade etti.

Ebru sanatının Türklere özgü bir sanat dalı olmasını sevdiğini söyleyen Kels, ebruyu icra ederken gün içindeki duygularının, giydiği kıyafetlerin hatta eline sürdüğü kremin bile çalışmayı etkilediğini belirtti.

Kels, kendi ülkesinde ebruya benzeyen bir sanat dalı olmadığının ancak demir işlemesi, ahşap işlemesi, kilim dokuma gibi çok önemli bir sanat dalları olduğunun altını çizdi.

Türkiye”yi çok sevdiğini anlatan Kels, “10 yıldır Türkçe konuşuyorum. Türkiye”ye de çok isteyerek geldim. Türklere özgü bir sanatı Türkiye”de öğrenmek bende çok güzel bir anı bırakıyor.” dedi.

“Türk misafirperverliği yalnız hissettirmiyor”

Kels, ramazan ayında ailelerinde uzak olmalarına rağmen Türk misafirperverliğiyle kendilerini hiç yalnız hissetmediklerini söyledi.

Ramazan pidesi ve şerbeti gibi lezzetlerin kendi ülkesinde olmadığını kaydeden Kels, ülkesinin “Jaramazan” adlı bir geleneği olduğunu anlattı.

Kels, “Jaramazan” geleneğinde çocukların kapı kapı dolaşarak ezbere bildiklerini bir şarkıyı söylediklerini, herkesin evlerinde heyecanla çocukları beklediğini vurguladı.

Ramazan Bayramı”nın hem ülkesinde hem de Türkiye”de coşkuyla karşılandığına şahit olduğunu anlatan Kels, arife günü ülkesinde “koku çıkartma (yıs şıgaru)” adlı bir geleneğin yerine getirildiğine işaret etti.

Kels, “koku çıkartma” geleneğinde insanların ölen yakınlarına saygı amacıyla Kur”an-ı Kerim okuduklarını belirtti.

Ramazan Bayramı”nın tıpkı ülkesinde olduğu gibi Türkiye”de de büyük bir coşku ve sevinçle geçtiğini aktaran Kels, “İnşallah böyle nice mutlu, sağlıklı bayramlara. İnşallah Türk dünyasının böyle güçlü olduğu nice seneleri görürüz.” dedi.

“Ramazan Bayramı bütün Türk dünyası için güzellikler getirsin”

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Bölümü”nde yüksek lisans öğrencisi olan Rasulova da çocukluğundan beri çok fazla Türk dizisi izlediğini ve ebru sanatıyla da bu dizilerden biri sayesinde tanıştığını kaydetti.

Ebru dersleri almaya başladığında teknikleri ve yapım şekliyle ilgili zorlandığını söyleyen Rasulova, “Ebruyu özgün kılan da onun benzersiz olması.” dedi.

Rasulova, ebru sanatının çok eskiye dayalı bir sanat dalı olmasının ve tamamen Türk kültürünü yansıtmasını ilgi çekici olduğunu ifade ederek, “Bir Türk olarak bunu öğrenmek beni çok mutlu ediyor.” diye konuştu.

İzlediği Türk dizilerinde ramazan ayının Türkiye”de yarattığı coşkunun yansıtılmasını çok sevdiğini söyleyen Rasulova, “İster davulla sahura kalkmak olsun, ister insanların beraber iftar yapması olsun, teravih namazları olsun, daha sonra bayramlaşma kültürü olsun. Burada daha coşkulu olduğunu düşünüyordum ve gerçekten de beklentilerimle örtüştü. Çok mutlu oldum.” dedi.

Rasulova, bayramlarda küçüklerin büyüklerin elini öpmesinin, şeker ve para dağıtılmasının kendisine çok farklı geldiğini belirterek, “Herkesin ettiği dualar, tuttuğu oruçlar kabul olsun. İnşallah Ramazan Bayramı bütün Türk dünyası için güzellikler ve bol bereket getirsin.” ifadelerini kullandı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Masum görünen şakalar akran zorbalığına neden olabiliyor

Dünyada gayri resmi şaka günü olarak kutlanan 1 Nisanda, toplumun her kesiminden kişiler ve kurumlar tebessüm oluşturmak, dikkati çekmek, mesaj vermek ya da reklam yapmak için bu tarihe özgü şakalar yapıyor.Şakanın insan psikolojine ve sosyal hayata etkilerini AA muhabirine değerlendiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu alanda yapılan çalışmalardan örnekler verdi.Olumlu şakaların vücutta stres hormonunun azalmasına, kas gevşetici ve keyif verici özelliği bulunan endorfinin artmasına katkı sağladığını anlatan Tarhan, kişiyi kötü hissettiren, benlik duygusunu zedeleyen, karşı tarafı değersizleştiren ve küçük düşüren şakalarda ise stres ve öfke hormonunda artış gözlemlendiğini söyledi.Prof. Dr. Tarhan, Mizah yapmak sanattır. Kişinin mizah yapma konusunda ustalaşması gerekiyor. Mizahın içerisinde biraz bilgelik, söz ustalığı olması gerekiyor. Mizah yerinde, doğru şekilde yapılırsa az söz ile çok büyük bir gerçek, çok büyük bir duygu ve çok büyük bir kavram ifade edilebilir. Mizah özellikle stres yoğunluğu olan toplumlarda stres azaltıcı teknik olarak kullanılmıştır. Mesela Nasrettin Hocanın Anadolunun en kaos döneminde ortaya çıkması tesadüfi değil. dedi.Nasreddin Hocanın mizahıyla Türkiyenin küresel değeri olduğuna dikkati çeken Tarhan, şöyle devam etti:Mizah insanın ruh halini etkiler. Mizah yapıldığında iki taraf da kendini iyi hissediyorsa bu durum sosyal bağları kuvvetlendirir. Stres azaltma tekniği olarak kullanılabilir. İçinde aldatma, karşı tarafı küçük düşürme olmayan nitelikli şakaların bir diğer faydası, kişide güven duygusu oluşturur. Bazı insanlar espriye doğuştan yatkındır, dışa dönüktür, kolay şaka yapar. Mesela Karadeniz kültürü kendi kendine dalga geçebilen bir kültürdür. Şakayı yapar, şakayı da kaldırır. Şaka konusunda bir kültür gerekiyor. Şakayla ilgili kültürü olmayan kişi şaka yaparsa kaş yapayım derken göz çıkarabilir, ilişkilere zarar verebilir. Kaba şakalar inciticidir.YIKICI ŞAKALARTarhan, masum görünen bir şakanın bile bir çocuğun özgüvenini düşürebileceği uyarısında bulunarak, Herkesin içinde bir çocuğun arkasına yazı yazıp etiketleyip, mesela hayvan ismi yazılsa ve herkes onunla dalga geçse, alkışlasa, o çocuğun gelişen ruhuna travma etkisi yapar. Okullarda bu durum akran zorbalığı olarak kabul edilir. diye konuştu.Yersiz şakaların bir an güldürse bile insan üzerinde yıkıcı etkilere yol açabileceğinin altını çizen Tarhan, buna maruz kalan kişilere, söz konusu şakanın tekrarlanmamasına yönelik tavır ortaya koymasını önerdi.Tarhan, bazı insanların şakayı iletişim biçimi haline getirdiğini vurgulayarak, Şaka yerinde ve zamanında olursa güzeldir. Yerinde ve zamanında olmayan şakalar insanın toplumdaki saygınlığını düşürür, toplumdaki statüsünü olumsuz etkiler, kişinin sözünün tesir gücünü zayıflatır. değerlendirmesini yaptı.Şakanın içinde anlam olmasına, dozunun iyi ayarlamasına dikkat edilmesi gerektiğini belirten Tarhan, stres altında olan ve morali bozuk kişilere yapılacak hikmetli şakaların kişinin psikolojisini olumlu etkileyebileceğini dile getirdi.M VİTAMİNİProf. Dr. Tarhan, iş yeri gibi bazı sosyal ortamlarda mizahın örgütsel psikoloji için sorun çözümü noktasında yardımcı yöntem olarak kullanılabildiğini ifade etti.Bağıran ve hükmetmeye çalışan yöneticilerin yanı sıra dönüşümcü liderliği benimseyenlerin de varlığına işaret eden Tarhan, Dönüşümcü lider tipi, gerektiği zaman mizahı ikna yöntemi olarak kullanabilir. Mizahla duygusal duvarları yıktığınız zaman kişi mizah yoluyla ön yargıları dağıtır. ifadelerini kullandı.Tarhan, mizahın siyaset, diplomasi gibi birçok alanda da hedefe ulaşmak amacıyla kullanılabildiğine vurgulayarak, şaka yapıldığında karşı tarafın zihinsel olarak şakayı satın alması gerektiğini, bu durumda kişinin amacına ulaşıp değişime yol açabileceğini söyledi.Tarhan, kişilik yapısına ve kültürel duruma uygun olmayan şakaların ise ters etki yapabileceğini belirtti.İçinde anlam olan, sosyal bağları güçlendiren mizaha literatürde M vitamini denildiğini kaydeden Tarhan, şair Neyzen Tevfikin dar bir koridorda Ben ciğeri beş para etmeyen adama yol vermem. diyen bir kabadayıya, Ben veririm. deyip yoldan çekildiği, Nasrettin Hocanın da eşekten düştüğünde Zaten inecektim. diyerek o anki zor durumunu eğlenceli hale getirdiği fıkraları örnek gösterdi.Tarhan, Bunun gibi şakalar hikmetli şakalardır. Bu tarz şakalar toplumsal kültür sermayemizdir. Tebessüm ettiren, güldüren, iyi hissettiren şakaları toplumda desteklemek lazım, Türkiyenin buna çok ihtiyacı var. dedi.

Source:


Zeus Tapınağı restore edilen sütunlarıyla eski ihtişamına kavuşacak

Selimiye Mahallesi”ndeki, Milattan Önce 2″nci yüzyılda inşa edilmiş Euromos Antik Kenti”nde kazılar devam ederken, kentte bulunan 1860 yıllık Zeus Lepsynos Tapınağı”nın zamana yenik düşmüş sütunlarının restorasyonu yapılıyor.

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Euromos Antik Kenti Kazı Başkanı Doç. Dr. Abuzer Kızıl, AA muhabirine, Geleceğe Miras projesi kapsamında tapınaktaki çalışmaların ivme kazandığını söyledi.

Tapınakta yürütülen çalışmaların evveliyatının bulunduğunu belirten Kızıl, “Burada bine yakın blok tek tek ölçüldü, envanteri çıkarıldı, katalogları yapıldı. Parçalar tespit edildikten sonra restorasyon uygulamasına geçildi.” dedi.

Kızıl, zamanla yıpranma ve kopmalar meydana gelen blokların yeniden ayağa kaldırılmasının çok zor bir iş olduğunu kaydetti.

Mimari blokların kopmuş parçalarının yüzlerce parçadan aranarak bulunduğunu, temizlendiğini ve yıpranmaların giderildiğini anlatan Kızıl, şöyle konuştu:

“Önceki yıllarda tapınakta kısmen restorasyon çalışması yapıldı. Bu yıl ise önemli ölçüde tehlike arz eden tapınağın kuzey sütunlarının hepsi indirildi. Kuzeye doğru meyil söz konusuydu, şiddetli bir depremde hepsi üst üste yığılıp paramparça olabilirdi. Bunun önüne geçmek, tapınağı daha uzun ömürlü hale getirip gelecek nesillere sunabilmek için sütunları indirdik. Şimdi sağlam bir temel atma adına kaideden çatıya kadar uzun soluklu bir çalışma başlattık. Burada zarar görmüş tüm parçaları onarıp sağlamlaştırıyoruz. Daha sonra aslına uygun olarak yine eski yerlerine blokları koyacağız. İlk olarak kaideden çatıya kadar kuzey cepheyi tamamen ayağa kaldıracağız.”

“Tapınaktaki çalışmalarımız 2028″e kadar sürecek”

Doç. Dr. Kızıl, Geleceğe Miras projesi kapsamında diğer cephelerde de çalışma yapacaklarını ifade ederek, 3 cepheden tapınak sütunlarını birbiriyle bağlantılı hale getirip olası bir depreme karşı daha dayanıklı hale getireceklerini aktardı.

Çalışmaları antik dönemdeki usullerle aslına uygun yaptıklarına işaret eden Kızıl, “Tapınağın yanı sıra kentin tiyatro, agora ve hamam bölümlerinde de çalışmalarımız devam edecek. Tapınaktaki çalışmalarımız 2028″e kadar sürecek. Tapınakta restorasyonun yanı sıra etrafında bulunan alanlarda kazı çalışması yapacağız. Burası Roma tapınağı ama Helenistik ve Arkaik dönem evresi de var. Kazı çalışmalarında burada yeni veriler elde edebiliriz.” ifadesini kullandı.

Kızıl, Euromos Antik Kenti”ndeki kazıların 12 ay sürdüğünü belirterek, antik kentte ilk günden bu yana temizlik, sondaj, jeofizik, harita, menfez ve kazı çalışmaları yaptıklarını sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Kültür ve Turizm Bakanlığı, Volkan Konak İçin taziye mesajı yayımladı

Kültür ve Turizm Bakanlığı, dün gece konser sırasında geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybeden şarkıcı Volkan Konak için taziye mesajı yayımladı. Bakanlığın sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, “Türk müziğine sesi ve yorumuyla unutulmaz katkılar sunan, Karadeniz’in sevilen sanatçısı Volkan Konak’ın vefatını derin bir üzüntüyle öğrendik” açıklamasına yer verilirken “Yüreklere dokunan eserleriyle hafızalarımızda yaşayacak olan Konak’a Allah’tan rahmet; ailesine, sevenlerine ve sanat camiamıza başsağlığı diliyoruz” ifadeleri kullanıldı. Volkan Konak sahnedeyken hayatını kaybetti: Vasiyeti yeniden gündemdeGündem Volkan Konak hayatını kaybetti (Kimdir? Müzik kariyeri, nereli, kaç yaşındaydı?)Gündem

Source: Dünya Gazetesi