Dondurma tüketirken sakın bu hayatı yapmayın!
Yavaş yavaş sıcak günlerin başlamasıyla yaz aylarının gözdesi dondurma, daha sık tercih edilmeye başlandı. Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Edanur Usta, yanlış tüketildiği takdirde sağlık sorunlarına yol açabilecek dondurma hakkında bilgilendirmede bulundu.
Dondurmanın mutfak kültürümüzde köklü bir yere sahip olduğuna değinen Dyt. Usta, “Dondurma, çocuklardan yetişkinlere özellikle yaz aylarında ülkemizde sevilerek tüketilen bir gıdadır. 16’ncı ve 17’nci yüzyıllarda Osmanlı döneminde buz ile yapılan ve dondurmaya benzer tatlıların Türk mutfağına girmesiyle başlayan serüvenin, bugünkü formuna 1800’lü yıllarda Kahramanmaraş’ta ulaştığı bilinmektedir” diye konuştu.
‘SÜT, ŞEKER VE SALEPTEN YAPILIR’
Dondurmada bulunan besin çeşitlerinden bahseden Dyt. Usta, “Dondurmanın ana malzemeleri arasında süt, şeker ve salep bulunur. Bu doğal içeriklerin yanında, gıda endüstrisinin gelişimiyle birlikte günümüzde çeşitli katkı maddeleri, renklendiriciler, aroma vericiler ve glikoz-fruktoz şurubu içeren çok sayıda farklı dondurma çeşidi de üretilmektedir. Dondurmanın sağlık üzerindeki etkilerini değerlendirirken, nasıl yapıldığını da göz önünde bulundurmak gerekir” dedi.
‘İYİ BİR KALSİYUM KAYNAĞI’
Süt ve süt ürünlerinin, kalsiyum açısından zengin kaynaklar olduğunu dile getiren Dyt. Usta, “Bu yüzden süt içeriği yüksek olan dondurma, özellikle çocuklar için iyi bir kalsiyum kaynağı olabilir. Bununla birlikte, fosfor, magnezyum, potasyum gibi minerallerin yanı sıra A, D ve B12 vitaminleri açısından da zengin bir gıdadır. 100 gram (yaklaşık 2 top) dondurma, çeşidine bağlı olarak değişmekle birlikte ortalama 200 kcal enerji içerir. Bu yüzden porsiyon kontrolü sağlanarak, keyifli bir ara öğün olarak kilo kontrolü sürecinde dahi dondurma tüketilebilir” ifadelerini kullandı.
‘DONDURMA MUTLU EDİYOR’
Dondurmanın sadece besleyici içeriği değil, psikolojik etkilerinin de olduğunu aktaran Dyt. Usta, “Filmlerde veya günlük yaşamda, stresli ya da üzgün birinin dondurma tükettiğine sıkça tanık oluruz. Bu durum dondurmanın dopamin ve serotonin gibi ‘iyi hissettiren’ hormonların salınımını tetiklemesinden kaynaklanır. Bunun bir nedeni de dondurmanın süt içeriğidir. Süt, triptofan adlı aminoasit açısından zengindir ve bu aminoasit, serotonin üretimini destekleyerek ruh halimizi iyileştirmeye yardımcı olabilir” diye konuştu.
‘PORSİYON KONTROLÜ ÖNEMLİ’
Dondurma tüketiminde porsiyon kontrolü yapmanın oldukça önemli olduğuna değinen Dyt. Usta, “Masum bir tatlı gibi görünse de içeriğinde yüksek oranda şeker bulunduğu unutulmamalıdır. Özellikle paketli dondurmalar yüksek oranda glikoz-fruktoz şurubu, doymuş yağ, renklendiriciler ve aroma vericiler içerebilir. Örneğin; geleneksel Maraş dondurması (süt, şeker ve salep içerikli) 100 gramında ortalama 186 kcal enerji, 16.6 gram şeker ve 5.7 gram protein içerirken; bazı paketli dondurmalar (glikoz şurubu ve katkı maddesi içeren) 100 gramında yaklaşık 324 kcal enerji, 28 gram şeker ve 4.3 gram protein içerebilir.
‘BİR KEZ ÇÖZÜLDÜKTEN SONRA TEKRAR DONDURULMAMALI’
Aynı miktarda dondurma tüketildiğinde, içerik farkına bağlı olarak daha fazla kalori ve şeker almanın mümkün olduğunu dile getiren Dyt. Usta, şunları söyledi:
“Bu yüzden besin etiketi okuma alışkanlığı, dondurma tercihlerinde de büyük önem taşır. Sıklıkla yüksek oranda glikoz şurubu ve doymuş yağ içeren gıdaların tüketimi insülin direnci, karaciğer yağlanması ve obezite gibi sağlık sorunlarına zemin hazırlayabilir. Bu yüzden dondurma tercihinizi güvenilir üreticilerden, içeriğini bildiğiniz ve uygun saklama koşullarında üretilmiş ürünlerden yana kullanmanız önerilir. Dondurmanın -18 derecede saklanması ve bir kez çözüldükten sonra tekrar dondurulmaması gerektiği unutulmamalıdır. Çünkü süt içeriği yüksek olan bu gıda, uygun koşullarda üretilmediğinde ya da saklanmadığında mikrobiyal açıdan risk oluşturabilir.”
EVDE DONDURMA TARİFİ
Evde kendi dondurmamızı kolayca hazırlayabileceğimize dikkat çeken Dyt. Usta, “Dondurulmuş meyveleri, yoğurt, süt veya krema ile birlikte blenderdan geçirerek isteğe bağlı olarak bal ile tatlandırabilir, ham kakao parçacıkları veya limon kabuğu rendesi gibi aromalar ekleyerek tekrar dondurduğunuzda sağlıklı ve lezzetli bir alternatif elde edebilirsiniz” dedi.
Source:
Kurban etinde doğru tüketim ve saklama uyarısı
Kurban Bayramı’nın paylaşma ve bereketi simgeleyen önemli dini bayramlardan biri olduğunu vurgulayan Diyetisyen Hale Aslantaş, bayramda sofraların vazgeçilmezi olan kurban etlerinin sağlıklı tüketimi konusunda uyarılarda bulundu. RİGOR MORTİS EVRESİ ETİN SERTLEŞMESİNE NEDEN OLUR”” Yeni kesilen kurban etlerinin hemen tüketilmemesi gerektiğini belirten Aslantaş, Et, kesildikten sonra ‘rigor mortis’ yani ölüm katılığı evresine girer. Bu dönemde et sertleşir ve sindirimi zorlaşır. Etin en az 24 saat buzdolabında bekletilmesi, hem lezzetini artırır hem de daha kolay sindirilmesini sağlar. Özellikle mide rahatsızlığı olan bireylerin bu kurala dikkat etmesi önemlidir. dedi. ET SAKLAMA KURALLARI Etlerin sağlıklı şartlarda saklanmasının besin değerini korumak ve gıda zehirlenmelerini önlemek açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Aslantaş, Kurban etleri büyük parçalar halinde değil, günlük veya haftalık tüketime uygun porsiyonlara ayrılmalı. Etler yıkanmamalı, ancak dinlendirilmeli ve üzerindeki yabancı maddeler temizlenmeli. Etler hava almayacak şekilde buzdolabı poşeti, streç film ya da vakum poşetlerine sarılmalı. Buzdolabında 0-4 derecede 3-5 gün, derin dondurucuda ise eksi 18 derecede 6-12 ay saklanabilir ifadelerini kullandı. EN SAĞLIKLI KURBANLIK ET HANGİSİ? Kurbanlık hayvan türleri arasında dana, kuzu, keçi ve deve etlerinin farklı besin değerlerine sahip olduğunu söyleyen Aslantaş, Dana eti en yüksek protein oranına sahiptir. Keçi eti ise en az yağ ve kolesterol içeren et türüdür. Kuzu eti daha yağlı ve kalorilidir. Tüm kırmızı etler demir, çinko, B12, B6, selenyum ve fosfor açısından zengindir. dedi. KOLESTEROL VE KALORİ DEĞERİ ÖNEMLİ Etin yağ içeriğinin kalori ve kolesterol düzeyini etkilediğini belirten Aslantaş, 100 gram keçi etinde sadece 2-3 gram yağ ve yaklaşık 120-130 kcal bulunur. Kuzu eti ise daha yağlı olup, 100 gramında 10-17 gram yağ ve 220-260 kcal içerebilir. Kolesterol hassasiyeti olanlar için keçi veya yağsız dana eti daha uygun seçeneklerdir. diye konuştu. BAYRAMDA NASIL BESLENMELİYİZ? Kurban Bayramı’nda sindirim sorunları yaşamamak için dengeli beslenmenin önemine değinen Aslantaş, Et porsiyonları dengeli olmalı, yanında bol sebze ve salata tüketilmeli. Lifli karbonhidratlar, yeterli su tüketimi ve sütlü tatlılar tercih edilmeli. Etler, kavurma yerine haşlama, fırınlama veya ızgara yöntemleriyle pişirilmeli. tavsiyesinde bulundu. SAĞLIKLI BAYRAM MENÜSÜ ÖNERİSİ Diyetisyen Aslantaş, bayram sabahı için yeşillikler, haşlanmış yumurta, tam buğday ekmeği ve şekersiz çaydan oluşan hafif bir kahvaltı önerirken, öğle ve akşam yemeklerinde ise sebze ağırlıklı ve az yağlı et yemekleriyle birlikte yoğurt, bulgur pilavı ve çorbanın tercih edilmesini önerdi. Bu özel günleri sağlıklı ve keyifli hale getirmek elimizde. diyen Aslantaş, et tüketiminde ölçülü olunması, etlerin doğru saklanması ve dengeli beslenmenin bayramı daha sağlıklı geçirmenin anahtarı olduğunu belirtti.
Source:
Sabri Ülker Vakfı, TDD işbirliğiyle “6 Haziran Diyetisyenler Günü” programı düzenledi
Vakıftan yapılan açıklamaya göre, bilimsel bilgiyi topluma yayma misyonuyla çalışmalarını 15 yıldır sürdüren Sabri Ülker Vakfı, Türkiye Diyetisyenler Derneği (TDD) ile 6 Haziran Diyetisyenler Günü dolayısıyla ortak bir etkinlik gerçekleştirdi. Hacettepe Üniversitesi Sıhhiye Kültür Merkezi”nin ev sahipliği yaptığı etkinlikle, toplum sağlığının geliştirilmesinde diyetisyenlerin rolüne daha fazla önem verilmesi, meslekler arası işbirliğinin teşvik edilmesi ve bilimsel bilgi paylaşımının desteklenmesi amaçlandı. Diyetisyenler, sağlık profesyonelleri, akademisyenler, öğrenciler ve bakanlık yetkililerini bir araya getiren etkinlikte, diyetisyenlerin sağlık sistemindeki yeri ve multidisipliner çalışma gerekliliği, sağlık ve beslenme okuryazarlığının güçlendirilmesi için iletişim odaklı yaklaşımlar, hekim-diyetisyen işbirliğinin topluma sağladığı faydalar masaya yatırıldı. – “Sağlıklı beslenme kültürünü yaymak için önemli bir adım” Açıklamada, etkinlikteki açılış konuşmasına yer verilen Sabri Ülker Vakfı Başkanı Dr. Talat İçöz, vakfı olarak toplum sağlığını korumayı ve sağlıklı yaşam konusunda bilimsel temellere dayanan farkındalık oluşturmayı, öncelikli hedefleri arasında gördüklerini belirtti. Bu programın, sağlıklı beslenme kültürünü toplum genelinde yaygınlaştırmaya yönelik önemli bir adım olduğuna değinen İçöz, “Sabri Ülker Vakfı”nda, sağlıklı yaşam bilincinin geliştirilmesine yönelik katkılarına büyük önem verdiğimiz diyetisyenlerle işbirliğimizin, toplum sağlığının korunmasında kritik önem taşıdığını görüyoruz. Bu işbirliği, sağlık, gıda ve beslenme alanındaki doğru bilgiyi topluma ulaştırma görevini yerine getirirken bizlere de güç veriyor.” ifadelerini kullandı. İçöz, bireylerin doğru beslenme alışkanlıkları kazanmasına ve hastalıkların önlenmesine rehberlik eden diyetisyenlerin, toplumsal refaha katkısının daha görünür hale gelmesi gerektiğini düşündüklerini, bu tür etkinliklerle mesleki dayanışmanın, bilimsel iletişimin ve kanıta dayalı yaklaşımların önemini vurguladıklarını aktardı. Türkiye Diyetisyenler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hülya Gökmen Özel ise etkinliğin, meslekler arası işbirliğinin ve dayanışmanın önemini vurgulamak için fırsat oluşturduğunu, beslenme iletişimi ve okuryazarlığını geliştirecek bir program geliştirmenin çok kıymetli olacağını ifade etti.
Source: Internet Haber