“Beslenme Rehberi – Sağlıklı Atıştırmalıklar ve Geleneksel Lezzetler”

Her gün 2 hurma yemenin 6 faydası!

Hurma, hem tatlı hem de besleyici sağlıklı atıştırmalıklardan bir tanesidir. Yüksek lif içeriği ve antioksidan zengini olan hurma, her yaş grubu tarafından sevilerek tüketilir. Tazesi kadar kurutulmuşu da sevilen hurmanın, vücudumuz için birçok faydası bulunur. Her gün 2 hurma yemenin 6 faydası, genel vücut sağlığınızı iyileştirmek için atılacak mükemmel bir adımdır. İşte her gün 2 hurma yemenin size sağlayacağı 6 önemli fayda:HER GÜN 2 HURMA YEMENİN SAĞLIĞIMIZ ÜZERİNDEKİ 6 FAYDASI1- Bağırsak Hareketlerini DesteklerHer gün 2 hurma yemenin 6 faydasından bir tanesi hurmanın içerdiği yüksek çözünür lif sayesinde sindirim sistemini düzene sokmasıdır. Bağırsak hareketlerini hızlandırır ve içerdiği çözünür lifler dışkıyı yumuşatarak, çözünmeyen liflerde dışkıya hacim kazandırarak kabızlık gibi sindirim sorunlarını çözer. Düzenli bağırsak hareketlerine yardımcı olan hurma aynı zamanda liflerin kolondaki toksinlere bağlanarak, vücuttan atılmalarına da yardımcı olur.2- Antioksidan Zengini ve Hastalıklarla SavaşırHer gün 2 hurma yemenin 6 faydasından ikincisi ise hurmada bulunan güçlü antioksidanların, vücudumuzu serbest radikallerin zararlarından koruma kalkanı görevi görmesidir. Flavonoidler, karotenoidler ve fenolik asitler gibi antioksidan bileşenler, diyabet, Alzheimer, kanser ve kalp hastalıkları gibi hastalıkların riskini azaltmada önemli rol oynar. Ayrıca, hurmalarda bulunan karotenoidler göz sağlığını korurken, fenolik asitler kalp sağlığını iyileştirir.3- Kronik Hastalıkların Önlenmesine Yardımcı OlurHurmanın içerdiği antioksidanlar, hücrelerimizi serbest radikallerin yol açtığı zararlardan korurken, kronik hastalıkların gelişme riskini de azaltır. Serbest radikaller, sağlıklı hücrelerden elektron çalarak hücre hasarına yol açarken, her gün 2 hurma yemenin 6 faydasından biri de bu zararı engelleyen antioksidanları hurmanın bol miktarda içererek vücudumuzu korumasıdır.4- Diyabeti Kontrol Etmeye Yardımcı OlurHurma, her ne kadar şekerli bir gıda da olsa diyabet hastaları için de uygun bir besindir.2020 yılında yapılan bir araştırmaya göre, diyabet hastalarının günde 3 hurma yemesi, HDL (iyi) kolesterol seviyelerinin artmasına ve toplam kolesterolün düşmesine yardımcı olduğu gözlemlenmiştir. Her gün 2 adet hurma yemenin 6 faydasından birisi de düşük glisemik indekse sahip hurmanın kan şekeri seviyelerini yükseltmeden koruması olabilir.5- Kemikleri GüçlendirirHurma, yüksek mineral içeriği sayesinde kemik sağlığını da destekler. İçerdiği manganez ve selenyum gibi mineraller, kemiklerin güçlenmesini ve kemik erimesi gibi hastalıklara karşı bizi korur. Her gün 2 hurma yemenin 6 faydasından bir tanesi de hurmanın kemikleri korumak için ideal bir besin olmasıdır.6- Cildin Daha Genç Görünmesini SağlarHer gün 2 hurma yemenin 6 faydasından sonuncusu ise hurmanın cilt sağlığını iyileştirmesidir. Yapılan bir araştırmada hurma çekirdeğindeki bir özütün kırışıklıkları belirgin şekilde azalttığı görülmüştür. Hurmanın cilt üzerindeki olumlu etkileri, onu güzellik bakımında da faydalı bir bileşen haline getirir.Her gün 2 hurma yemenin 6 faydası, sadece bağırsak sağlığınızı iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda kalp sağlığını, kemiklerinizi güçlendirir ve cildinizi genç tutar. Hurma, vitamin ve mineral deposu olmasının yanı sıra düşük glisemik indeksi sayesinde diyabetliler için de güvenli bir tatlıdır. Bu tatlı meyve, sadece bir atıştırmalık değil, vücudunuza pek çok sağlık yararı sağlayan besleyici bir kaynaktır.İlginizi çekebilir;Rafine şekersiz, kakaolu yulaf topları tarifi, nasıl yapılır?Canan Karatay”dan elma sirkesi tarifi: Her derde deva!Sürekli yorgun hissetmenize sebep olabilecek vitamin ve mineral eksiklikleri

Source: Elif Kocalı


Andız pekmezi neyden yapılır?

ANDIZ PEKMEZİ NEYDEN YAPILIR? Andız pekmezi, Türkiye nin özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde yetişen andız ağacı (Juniperus oxycedrus) meyvesinden yapılan doğal bir tatlandırıcıdır. Andız ağacı, çamgiller familyasına ait olup, iğne yapraklı ve dağlık alanlarda yetişen, yaprakları dikenli, kozalakları ise meyve gibi görünür. Andız ağacının meyvesi, ilkbahar ve yaz aylarında olgunlaşarak, sonbaharda toplanmaya hazır hâle gelir. Andız meyvesinin olgunlaşan kozalakları, sert ve koyu kahverengi renk alır ve içlerinde, koyu morumsu kırmızımsı taneler bulunur. Bu taneler, andız pekmezi üretimi için gerekli olan öz suyu içerir. Andız pekmezi yapım süreci, geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilir ve oldukça zahmetli bir işlemdir. İlk adımda, olgunlaşan andız meyveleri toplanır ve ardından yıkanarak temizlenir. Sonrasında, bu meyveler ezilir veya taş değirmenlerinde öğütülür. Öğütülen meyveler, bir süre dinlendirilerek suyunun salınması sağlanır. Elde edilen bu özsu, kısık ateşte uzun süre kaynatılır. Kaynatma işlemi, pekmezin kıvam alması ve şeker oranının yoğunlaşması için çok önemlidir. Bu işlem sırasında, andız pekmezi karıştırılır ve zaman zaman üzerinde biriken köpükler alınır. Kaynama süreci ne kadar uzun sürerse, pekmezin kıvamı o kadar yoğunlaşır ve tadı daha koyu olur. Andız pekmezi, yüksek sıcaklıkta kaynatıldıkça kıvam alırken, aynı zamanda meyvenin doğal şekerleri de çözülecek şekilde suya geçer. Bu süreçte, meyvenin kendine has aromasının pekmeze geçmesi sağlanır. Ayrıca, bazı üreticiler, pekmeze aroma ve tat katmak için ek malzemeler de ekleyebilirler. Ancak geleneksel yöntemlerde, sadece andız meyvesinin özü kullanılır. Pekmez, kaynama işlemi tamamlandıktan sonra soğutulmaya bırakılır ve sonra cam şişelere veya kavanozlara doldurularak saklanır. ANDIZ PEKMEZİ MALZEMELERİ NELERDİR? Andız pekmezi, yoğun aroması, doğal tatlılığı ve zengin besin değerleriyle öne çıkar. İçeriğinde bol miktarda mineraller, vitaminler, organik asitler ve antioksidanlar bulunur. Andız pekmezi, sindirim sistemi üzerinde olumlu etkiler yapar, bağışıklık sistemini güçlendirir ve vücudu toksinlerden arındırır. Soğuk algınlıkları ve öksürüğe iyi geldiği bilinir, bu nedenle halk arasında doğal bir şifa kaynağı olarak kullanılır. Aynı zamanda enerji verici özelliğiyle de tercih edilir ve özellikle kış aylarında bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla tüketilir. Andız pekmezi, tatlı olarak kahvaltılarda, pastalarda veya tatlılarda kullanılabildiği gibi, doğal şeker yerine de sağlıklı bir alternatif olarak tercih edilebilir. Andız pekmezi yapımı malzemeleri şunlardır: Andız Meyvesi (Juniperus oxycedrus): Andız pekmezi, asıl malzeme olarak andız ağacının meyvesinden elde edilen öz suyu kullanır. Bu meyve, kozalak şeklinde olup, olgunlaştıkça koyu kahverenginden kırmızımsı-mor bir renk alır. Su: Andız meyvelerinin suyu çıkarılırken, bir miktar su eklenir. Bu su, meyve özünün daha kolay salınmasını sağlar ve kaynatma işlemi sırasında konsantrasyonu artırır. Şeker (isteğe bağlı): Geleneksel andız pekmezinin yapımında doğal şekerler yeterli olur. Ancak, bazı üreticiler pekmezi daha tatlı hale getirmek amacıyla ilave şeker ekleyebilir. Bununla birlikte, doğal şekerler pekmezin lezzetini sağlamak için yeterlidir. Köpükleri almak için bir miktar su: Kaynatma sırasında, pekmezin yüzeyinde birikmiş olan köpükler, bir miktar su eklenerek alınır. Bu işlem, pekmezin daha pürüzsüz bir kıvamda olmasını sağlar. Ekstra aroma katkıları: Bazı üreticiler, andız pekmezine farklı aromalar katmak isteyebilir. Bu amaçla, tarçın, karanfil, zencefil veya limon kabuğu gibi doğal malzemeler eklenebilir. Geleneksel tariflerde sadece andız meyvesi kullanılır. Bu malzemeler, andız pekmezinin temel bileşenlerini oluşturur. Andız meyvesinin kendine has özellikleri ve aromasının ortaya çıkması için, doğal ve katkı maddesi içermeyen yöntemlerle pekmez hazırlanır. ANDIZ PEKMEZİ TARİFİ Andız pekmezi yapımı, oldukça zahmetli ve doğal bir süreçtir. Bu süreç, geleneksel yöntemlerle ve dikkatlice yapılan her aşamayla, lezzetli ve besleyici bir pekmez elde edilmesini sağlar. İlk olarak, andız meyveleri toplanır. Bu meyveler, sonbahar aylarında olgunlaşır ve toplanmak üzere dağlık alanlardan çıkarılır. Andız ağacının meyveleri, koyu kahverengi veya kırmızımsı-mor renkte olup, kozalak formunda olur. Meyveler toplandıktan sonra, yıkanarak temizlenir ve üzerindeki kirler giderilir. Temizleme işlemi, pekmezin kalitesini artırmak için önemlidir. Sonrasında, andız meyvelerinin içi ezilir veya taş değirmenlerinde öğütülür. Bu işlem, meyvelerin özsularının daha verimli bir şekilde çıkarılmasını sağlar. Öğütülen meyve, büyük bir kaba alınır ve üzerine su eklenir. Eklenen su, meyve özlerinin daha kolay çözülmesini ve pekmezdeki şekerlerin salınmasını sağlar. Ardından bu karışım, birkaç saat boyunca bekletilir. Bu süre sonunda, andız meyvesinin özü suya geçer ve koyu bir sıvı elde edilir. Elde edilen bu özsu, büyük bir kazan veya tencereye alınarak kısık ateşte kaynatılmaya başlanır. Kaynama işlemi, çok uzun bir süre devam eder, çünkü andız pekmezinin yoğunlaşması ve kıvam alması gerekir. Bu süreç, meyvelerin içerisindeki şekerlerin suya karışması ve sıvının buharlaşarak daha yoğun bir kıvama gelmesi için önemlidir. Kaynatma sırasında, yüzeyde biriken köpüklerin alınması gerekmektedir. Bu işlem, pekmezin daha pürüzsüz ve temiz bir hale gelmesini sağlar. Kaynama işlemi sırasında, pekmezin kıvamı arttıkça, pekmez daha koyu bir renk alır ve yoğunlaşır. Geleneksel tariflerde, pekmeze ek bir tatlandırıcı eklenmez, çünkü andız meyvesinin kendine has doğal tatlılığı yeterlidir. Ancak, bazı üreticiler, ek bir tat katmak amacıyla şeker veya doğal aromalar (tarçın, karanfil gibi) eklemeyi tercih edebilirler. Kaynatma süresi yaklaşık olarak birkaç saat sürebilir; bu süreç, pekmezin kıvamına ve istenilen yoğunluğa bağlı olarak değişebilir. Pekmez, istediği kıvama geldikten sonra soğutulmaya bırakılır. Soğutma işlemiyle birlikte pekmezin tadı olgunlaşır ve doğal şekerlerin tadı daha belirgin hale gelir. Son olarak, pekmez, cam kavanozlara veya şişelere doldurulur ve uzun süre saklanabilir. Bu süreç tamamlandığında, el yapımı andız pekmezi, kendine özgü koyu renk, yoğun kıvam ve doğal tatlılık ile hazır hale gelir.

Source: Habertürk


Cağ kebabı neyden yapılır?

Cağ kebabının yanında ise bazı yiyecek ve içecekler onun lezzetini tamamlayarak sofrayı daha doyurucu ve keyifli hâle getirir. Öncelikle, sumaklı soğan ya da maydanozla harmanlanmış ince doğranmış kırmızı soğan, etin tadını dengeleyen ferahlatıcı bir garnitürdür. Közlenmiş biber ve domates, sıcaklığı ve dumanlı aromasıyla kebaba eşlik ederken, lavaş ya da tandır ekmeği, etin suyunu emerek enfes bir eşlikçi hâline gelir. Ayrıca, kebabın yanında sunulan ayran, hem serinletici hem de sindirimi destekleyici bir içecektir. Bu yönüyle hem doyurucu, hem geleneksel hem de besin değeri açısından oldukça zengin bir yemektir. CAĞ KEBABI NEYDEN YAPILIR? Cağ kebabı, Türk mutfağının en özgün ve lezzetli kebap çeşitlerinden biridir ve kökeni Erzurum’a, Tortum ilçesine dayanmaktadır. Bu kebap türü, geleneksel olarak erkek kuzunun etinden yapılır; kuzunun sırt, but ve böbrek yatağı gibi yağ oranı dengeli ve lezzetli bölgeleri tercih edilir. Etler, büyük parçalar halinde kesildikten sonra özel bir marinasyon sürecine tabi tutulur. Bu marinasyonun içerisinde yoğurt, soğan suyu, tuz, karabiber ve kimi zaman kimyon veya kekik gibi baharatlar bulunur. Et, bu karışıma yatırılarak en az 24 saat, tercihen 2 gün boyunca dinlendirilir ve lezzetini içine çekmesi sağlanır. Marine edilen kuzu etleri, özel metal şişlere yani cağ adı verilen döner şişlere tek tek geçirilir. Bu şişler yatay şekilde hazırlanır, yani klasik dikey döner şişlerinden farklıdır. Etler yatay döner ocağında odun ateşi üzerinde, ağır ağır döndürülerek pişirilir. Bu pişirme yöntemi, etin dışının çıtır çıtır kızarmasını sağlarken, içinin yumuşacık ve sulu kalmasına imkan tanır. Pişen dış kısımlar özel bir bıçakla ince ince kesilerek porsiyonlanır ve metal cağ şişleriyle servis edilir. Cağ kebabı, lavaş ekmeğine sarılarak ya da sade olarak tüketilebilir ve yanında soğan, ayran, közlenmiş biber ve domates gibi eşlikçilerle birlikte sunulur. Etin kalitesi, marinasyon süresi ve odun ateşinin kattığı is kokulu aroma, cağ kebabını eşsiz kılan en önemli detaylardır. Bu nedenle cağ kebabı, sadece bir yemek değil, adeta bir yöresel kültür ve gelenek ürünüdür. CAĞ KEBABI MALZEMELERİ NELERDİR? Cağ kebabı, geleneksel Erzurum mutfağına ait özel bir lezzettir ve sade görünse de, kalite ve oranlara gösterilen özen onu eşsiz kılar. Cağ kebabı yapımı malzemeleri şunlardır: Kuzu eti: Erkek kuzunun sırt, but ve böbrek yatağı gibi yumuşak, yağlı ve lezzetli bölgeleri kullanılır. Etin doğal aroması, cağ kebabının temel lezzetidir. Kuyruk yağı: İnce ince doğranarak etin arasına serpiştirilir. Etin pişerken kurumamasını sağlar, lezzeti artırır. Soğan: Rendelenmiş ya da suyu çıkarılmış şekilde kullanılır. Etin yumuşamasına ve doğal bir tat kazanmasına yardımcı olur. Yoğurt: Marine sosunun içinde yer alır. Etin yumuşak kalmasını sağlar ve hafif ekşimsi bir lezzet katar. Zeytinyağı veya Ayçiçek yağı: Marinasyon sürecinde kullanılır, etin dışının nar gibi kızarmasına katkı sağlar. Tuz: Etin lezzetini dengeleyen unsurlardan biridir. Fazlası eti sertleştirebilir, bu yüzden kararında kullanılmalıdır. Karabiber: Etin doğal aromasını ön plana çıkaran temel baharatlardan biridir. Pul biber: Hafif acılık ve aroma katar; tercihe bağlı olarak miktarı artırılabilir. Kekik: Etin kokusunu güzelleştirir, ferahlatıcı bir aroma verir. Geleneksel tariflerde çok yoğun kullanılmaz, isteğe bağlıdır. Kimyon: Bazı ustalar tarafından sindirimi kolaylaştırması ve kendine has aroması nedeniyle tercih edilir. Limon suyu (isteğe bağlı): Etin daha yumuşak olması ve ferah bir tat katması amacıyla bazı tariflerde kullanılır. Marinasyon süresi: Et, bu karışımda 1-2 gün bekletilir. Bu süreç, lezzetin ete iyice işlemesini sağlar. Metal Cağ şişleri: Etin dizilerek pişirildiği özel döner şişleridir. Yatay şekilde kullanılır. Odun ateşi (köz): Gerçek cağ kebabının olmazsa olmazıdır. Etin isli, hafif tütsülenmiş kokusunu ve otantik aromasını verir. Lavaş veya tandır ekmeği: Pişen etler, bu ekmeğe sarılarak ya da yanında sade olarak sunulur. Soğan halkaları, maydanoz, sumak: Etin yanında lezzet ve tazelik katar. Bu malzemeler, doğru oran ve tekniklerle bir araya getirildiğinde Erzurum’un meşhur cağ kebabının karakteristik dokusunu ve tadını oluşturur. Etin kalitesi kadar, marine süreci ve pişirme yöntemi de bu yemeği özel kılan unsurlar arasındadır. CAĞ KEBABI TARİFİ Cağ kebabı tarifi, ustalık ve sabır isteyen, lezzet açısından zengin bir süreçtir. Tarifin temelini oluşturan erkek kuzu eti, özellikle sırt, but ve böbrek yatağı bölgelerinden seçilir; çünkü bu kısımlar hem yağ dengesi hem de yumuşaklık bakımından en uygun olanlardır. Et, sinirlerinden arındırıldıktan sonra yaklaşık 100-150 gramlık ince ve uzun dilimler halinde kesilir. Hazırlanan bu dilimler, özel bir marinasyon karışımında en az 24 saat, tercihen 48 saat bekletilir. Marinasyon için bir kapta rendelenmiş soğan suyu, yoğurt, az miktarda zeytinyağı, tuz, karabiber ve isteğe bağlı olarak pul biber ve kekik karıştırılır. Etler bu karışıma yatırıldıktan sonra buzdolabında bekletilir; böylece hem lezzetleri içine çeker hem de yumuşar. Marine süresi tamamlandığında etler, cağ adı verilen kısa ve kalınca özel şişlere dizilirken, aralara ince doğranmış kuyruk yağı da yerleştirilir; bu, pişme esnasında etin kurumasını önler ve olağanüstü bir aroma katar. Şişlere geçirilen etler, geleneksel olarak odun ateşi üzerinde yatay döner sistemde, yavaş yavaş çevrilerek pişirilir. Bu sırada dış kısmı nar gibi kızaran et, özel uzun bıçaklarla ince ince kesilerek tabaklara veya lavaş ekmeğin üzerine alınır. Pişirilen her katman, tekrar ateşe dönerek içten dışa doğru tüm şişin pişmesi sağlanır. Servis edilirken yanında lavaş, sumaklı soğan, közlenmiş biber ve domates, taze maydanoz sunulur. İçine sarılarak dürüm şeklinde de tüketilebilen cağ kebabı, Erzurum mutfağında bir gelenek hâline gelmiş ve Türkiye nin dört bir yanına yayılmış eşsiz bir kebap türüdür. Püf noktası, kaliteli et seçimi, marinasyon süresine sadakat ve odun ateşinin ayarını ustaca yapabilmektir.

Source: Habertürk