“Biyoloji Bülteni – Kertenkeleler, Yılan Derileri ve Akdeniz Göçleri”

Hatay”da yılana benzerliğiyle dikkat çeken 1 buçuk metrelik kertenkele görüldü

Kertenkeleyi ağacın üzerinde gördüğünü belirten Elmas, “Bizim burada ona aslında “Kör yılan” derler. Bir arkadaşım “Şurada ağacın başında kör yılan vardı” dedi. Tesadüfen oraya doğru hayvanlarla giderken baktım ki aslında yılan değil kertenkeleymiş. Zararsız bir hayvan. Zaten hiçbir hayvanın kimseye zararı yok, yeter ki canına kastedilmesin. Yaklaşık 1,5 metre civarındaydı. Yemişken dediğimiz ağacın üzerindeydi. Hatta video çekmesi için oğluma söyledim, çubukla dikkatini çekti. Orada kaldı. Görünce korkarsın, çünkü yılana benziyor ama aslında zararsız bir hayvan. Salyangozla besleniyor. Oluklu kertenkeleler, şekil itibarıyla yılana benzeseler de aslında ayaksız bir kertenkele türüdür. Zararsız ve insanlara karşı tehdit oluşturmayan bu canlılar, doğada salyangoz ve böceklerle beslenerek ekosistemin dengesine katkı sağlıyor.” şeklinde konuştu.

Source:


Yaşam parkına gelip yılanların derisini istiyorlar… Amaçları ise oldukça şaşırtıcı

Antalya Doğal Yaşam Parkı”nda, yasa dışı yollarla Türkiye”ye sokulan pitonlar da dahil olmak üzere farklı yılan türlerinin bakım ve gözlemleri yapılıyor. Parkta görevli veteriner hekim Oğulcan Demir, yılanların deri değiştirme sürecinin ağız ve göğüs çevresinden başlayıp kuyruk kısmına ilerlediğini belirterek, “Bu süreç yılanın sağlıklı olduğunu gösterir. Ortalama 15-30 gün sürer dedi. Parkta 3 türde toplam 20 civarında yılan bulunduğunu belirten Demir, “Yaşlı olan yılanımız 25 yaşında, en genci ise 3 aylık. Yılanlar haftada bir besleniyor, sıcaklık ile nem düzeyini doğal ortamlarına uygun şekilde koruyoruz dedi. “CİLT HASTALIKLARINA İYİ GELDİĞİ SÖYLENİYOR”Yılan derisine yönelik dikkat çeken bir talep olduğunu belirten Demir, “Bazı dermatologlar yılan derisinin sedef, egzama gibi cilt hastalıklarına iyi geldiğini savunuyor. Bazı vatandaşlar sürüngen evine ya da idari binaya gelerek deriyi talep ediyor. Ancak bizim böyle dağıtım politikamız yok. Yalnızca parkta sergileme amacıyla kullanıyoruz diye konuştu. MİTOLOJİDE ÖLÜMSÜZLÜĞÜN SİMGESİ YILANYılanın Türk mitolojisindeki sembolik önemine değinen Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zekeriya Karadavut ise “Yılan hem iyiliğin hem kötülüğün simgesi. Deri değiştirmesi onun yeniden doğuşunu, dolayısıyla ölümsüzlüğü temsil eder. Bu yönüyle insanlar yılan derisine doğrudan temas etmeden, onun “gömleğini” kullanarak şifa aramıştır ifadelerini kullandı. “YILAN DERİSİ TOZ HALİNE GETİRİLEREK İLAÇ GİBİ KULLANILDI”Yılan derisinin geçmişte halk arasında yaygın biçimde tedavi amacıyla kullanıldığını belirten Prof. Dr. Karadavut, “Derisi toz haline getirilip draje veya merhem şeklinde uygulanırdı. Özellikle saç dökülmesi, sedef ve yaralarda fayda sağladığı düşünülüyordu. Yılan yağı da zeytinyağı ve kekik yağı gibi doğal ürünlerle karıştırılarak halk arasında merhem haline getirilirdi. Yılan zehri, yılan yağı ve derisi bugün hem geleneksel hem modern tedavi yöntemlerinde yer buluyor. Bu da yılanın mitolojik ve kültürel değerinin ticari bir ürüne evrilmesine neden oluyor. Bugün yılan yağı ürünlerine çok sık rastlayabiliyoruz. Bunun nedeni de bu dedi.

Source: Hurriyet.com.tr


Akdeniz”e canlı göçü: Zehirli türler akın ediyor!

Küresel ısınma denizleri de vurdu. Akdeniz’de deniz suyu sıcaklığı özellikle kış aylarında bir hayli artış gösterdi. Bu da denizde yaşayan canlı çeşitliliğini etkiledi. Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mavruk bu konuda yaptığı açıklamada, deniz suyu sıcaklığında son dönemlerde ciddi bir artış olduğunu belirterek, “Bu artış, küresel ısınmayla birlikte süre gelen bir artış. Son 10 yılda Doğu Akdeniz üzerinde ısınmanın şiddetlendiğini söyleyebiliriz. 1980″lerden bu yana sıcaklıklar Akdeniz için her 10 yılda 0.4 santigrat artış gösterdiği mevcut. Ancak sıcaklık artışı daha yakın zamanlarda 0.9 ile 1.5 santigrat derece artışa ulaştı. Her mevsim artık daha sıcak ama kışlar daha da sıcak. Yaz mevsimleri daha uzun sürüyor” diye konuştu.

“DENİZLER KIŞIN DAHA ÇOK ISINIYOR”

Deniz suyundaki ısınmasının, küresel ısınmayla paralel devam ettiğinin altını çizen Mavruk şöyle devam etti:

“Buda atmosferdeki sera gazı artışlarıyla paralel bir durum. Gelişen sanayiyle birlikte artan karbon salımları, atmosferde sera etkisi oluşturuyor ve deniz suyu ısınıyor. Deniz suyunun ısınması son derece önemli. Isınma kış mevsiminde gerçekleşiyor. Yaz mevsiminde de son derece etkili ama kış mevsiminde bu sene 18-19 santigrat derecelere ulaştı. Beklediğimiz en yüksek sıcaklık 16-17 santigrat dereceydi ama onu aştı. En düşük ise 13 santigrat derece beklerken 14,5-15 santigrat dereceleri zor gördük.”

“CANLILAR GÖÇÜYOR”

Bu ısınmanın, denizdeki canlıların bütün yaşamlarını etkilediğini anlatan Mavruk, “Denizde gerçekleşen bütün süreçlerde deniz suyu sıcaklığıyla entegre. Bizim bölgemizdeki canlılar sıcak suyu seven, ılıman türde canlılar. Ancak suların ısınmasıyla Akdeniz”in güney bölgelerinde veya bizim bulunduğumuz Doğu Akdeniz gibi alanlarda barınma alanı bulamıyorlar. Bizim bölgemizdeki canlılar başka bölgelere göç ediyor. Akdeniz”in yerli türleri artık göç ediyor. Bunların bıraktığı alanlar ise Süveyş Kanalı yoluyla sıcak suları seven canlılarla doluyor. Eskiden balıkçılığımızın çok önemli türlerinden olan “Berlam” bu bölgelerde çok sık karşılaşılmayan türler arasında yer alıyor. Bunların yerine ise Gargur, Balon Balığı veya Aslan Balığı gibi dokularında zehir barındıran, ekonomik değeri olmayan türler geliyor” dedi.

Mavruk, bunun önüne geçmek için bazı makro politikalar geliştirmek gerektiğini, uluslararası toplumun aksiyon alıp küresel ısınmayı mümkün olduğundan daha hızlı kontrol altına alması gerektiğini sözlerine ekledi.

Source: