Brüksel ve İstanbul”un sesleri
Kentlerin de sesi olduğunu şiirimizde çok somut bir şekilde kanıtlayan Orhan Veli, “İstanbul’u Dinliyorum” şiirini bugün yazsa sözleri yine aynı olur muydu? “İstanbul’u dinliyorum gözlerim gözaltında, Önce hafiften bir demokrasi rüzgârı esiyor; Yavaş yavaş hareketleniyor; İnsanlar/ TOMAl’ar, meydanlarda” diye başlardı şiir belki de! Fazıl Say, şiiri şimdi bestelese İstanbul’daki hak hukuk adalet ve demokrasi sesleri sızmaz mıydı notalara?BRÜKSEL’İN SESİPrestijli festivalde bu yılın en güzel sürprizi kesinlikle “Brüksel’in Sesi Orkestrası”. Fabrizio Cassol ve Adele Viret’in rehberliğinde, farklı kökenlerden sekiz müzisyen, Belçika başkentinin eşsiz sesini birlikte arama yolculuğuna çıktı. Eğer bugün Brüksel’de bir orkestra oluşturulsaydı nasıl görünürdü? Avrupa’nın en kozmopolit kenti kulağa nasıl geliyor? Bu sorular, Brüksel’in Sesi Orkestrası’nın temelini oluşturdu.Sekiz Brükselli müzisyen, ocak ayında bir araya gelip bir hafta boyunca müzik geleneklerinin, pratiklerinin ve vizyonlarının aşırı çeşitliliğe sahip Brüksel’in fonunda ses çıkarmasını ve çarpışmasını sağladılar. Orkestranın hangi repertuvarı çalacağına ve nasıl organize edileceğine müzisyenler kendileri karar veriyor. Yenilikçi ve özgün kolektif, yıllar sürecek olan Brüksel’in sesi arayışının ilk örneklerini 22 Mart’ta şenlikli bir başlangıçla sundu.Klara Festivali, bu yıl “We are now” (Biz şimdiyiz) sloganı altında klasik müziğin çalkantılı bir dünyada hâlâ nasıl güncel kaldığı sorusuna yanıt vermeyi deniyor. Festival, dünya çapında ses getiren sanatçıları ve müziği Brüksel’in Bozar, Flagey ve Kaaitheater gibi ikonik kültür sanat mekânlarıyla buluşturuyor.Bu yıldönümü etkinliği sırasında Klara Festivali sanatçısı, Moldovalı keman virtüözü ve besteci Patricia Kopatchinskaja, festival temasını eşi benzeri olmayan bir şekilde somutlaştırıyor. Programda her birinde kendi besteleri de olan üç konser sunuyor. Bunlardan birini de dünya çapındaki piyanistimiz Fazıl Say ile önceki akşam Brüksel’in prestijli sanat mekânlarından Kraliyet Güzel Sanatlar Sarayı BOZAR’da gerçekleştirdi. Nelson Goerner, Wynton Marsalis, Alexander Malofeev, Bertrand Chamayou ile Gürzenich- Orchester Köln, Danimarka Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ve Marin Alsop yönetimindeki Ulusal Polonya Radyo Senfoni Orkestrası gibi etkileyici bir dizi uluslararası isim de festival programında yer alıyor.FAZIL SAY VE PATRİCİA KOPATCHİNSKAJABrüksel’de önceki akşam izlediğimiz Kopatchinskaja- Say ikilisinin sunduğu konserin dünya prömiyeri, 14 Mart’ta İstanbul’da gerçekleşmişti. Fazıl Say, Kopatchinskaja ile 20 yıldır birlikte çalışıyor. Biri piyanoyla diğeri kemanla dans ediyor ve sadece iki enstrümanla sanki koca bir orkestrayı sahneye taşıyorlar. İkili, geceyi Polonyalı besteci Szymanowski’nin “Mitleri” ile açtı. Yolculuk Beethoven’ın keman ve piyano için bir başyapıt olan ünlü “Kreutzersonate”siyle devam etti. İki virtüöz, festival için özel olarak kendi bestelerini de Brüksel’e getirdiler. Say’ın Kayıp Çığlıklar Sonatı, çağdaş sanatçıların karşılaştığı krizleri ve kaygıları ifade etmeyi amaçlıyor. Bu, içsel çığlıklar gibi duyulan ham melodilerle aktarılıyor. Say’ın müziğinin ritmik itici gücünde ve çarpıcı karşıtlıklarında, Kopatchinskaja’nın onda çok beğendiği enerjik, fiziksel performans stilini fark ediyorsunuz.Fazıl Say, yeni eseri keman ve piyano için “Kaybolan Çığlıklar Sonatı”nı Aralık 2024’te Patricia’ya ithafen bestelemiş. Ritmik bir müzik dinliyorsunuz. Aralarda kontrast olarak çeşitli Türk enstrümanlarını duyuyorsunuz. Mesela kemanda ney, piyanoda kanun gibi seslerin olduğu nostaljik de “flashback”leri olan bir eser.İSTANBUL’UN ORKESTRASI…Konseri beklerken bir müzikseverin elinde gördüğümüz “İmamoğlu’nu serbest bırakın” yazan pankart, İstanbul’un sesinin ya da çığlığının Brüksel’de de duyulduğunun işaretiydi. Bugün de CHP Belçika Birliği’nin Brüksel’in eylem meydanı Place du Luxembourg’ta düzenlediği protesto ve İmamoğlu ile dayanışma sandığında yankılanacak İstabul’un sesi. İstanbul’un Sesi Orkestrası, Brüksel’inki gibi sekiz müzisyenden değil Türkiye ve dünyadaki milyonlarca insandan oluşuyor.
Source: Erdinç Utku