Bunlar yalan mı?

Bunlar yalan mı?

Bir kısmını sevdiğim, takdir ettiğim, bazılarından hazzetmediğim 19 aydın birkaç gün önce ortak imzalarıyla kamuoyuna bir bildirge yayımladılar. Onlar yayımladı ama bildirgeleri çok az gazetede yer buldu. Kişisel gözlemime göre pek de yoruma yol açmadı. Kanımca bildirge önemliydi. Çünkü imzacıların çoğu “sağ” politikalarda zaman harcamış, bazıları da AKP’nin ilk yıllarında önemli görevler üstlenmiş kişilerdi. O nedenle yazdıkları daha çok Tayyip Erdoğan ’ın politikalarına ve devlet aygıtındaki uzantılarının uygulamalarına yönelik, seviyeli ve dikkatli ama anlamı çok ağır eleştirilerdi. Bildirgenin önemli bir yanı da üniversiteleri suspus olmuş, sendikaları “üretmekten gelen güç”l erini depoya kaldırmış, özellikle yargı kesiminde olan hukukçuları memurlaşmış, emeklileri sosyal yardıma muhtaç hale düşmüş, eğitim sistemi Diyanet görevlilerinin at koşturduğu bir arenaya dönüşmüş, kurumları çürümüş, kurallarına kimse uymaz hale gelmiş bir ülkede birilerinin bu tabloya itiraz etmesi beklenmez miydi? Kamuoyunun da tüm gücüyle, “Biz böyle bir ülkede yaşamak zorunda kalmamalıydık” diye neden hâlâ feryat etmediğine hayret ettiğimiz Türkiye’de 19 aydının sesini yükseltmesi önemsiz miydi? Bildirgede söylenenlerden bazılarını buraya almak isterim: “Türkiye’de hukuk devleti askıdadır. Özellikle 2017 anayasa değişikliğiyle ‘yürütme erki’ kişiselleşmiş, ‘yasama’ ve ‘yargı’ fiili olarak yürütmenin yönlendirmesi ve kontrolü altına girmiştir.” Bu ifadeler ülkemizde artık hukukun değil, keyfiliğin hüküm sürdüğünü, “bağımsız ve tarafsız yargının” varlığından artık söz edilemeyeceğini ciddi, etkili ve seviyeli bir şekilde söylemenin bir örneği değil mi? AKP iktidarının bir zamanlar “İleri demokrasi aşamasına geldik” diye övündüğü demokrasimizin günümüzde ne hale geldiğini “Demokrasinin temeli olan ‘kuvvetler ayrılığı’, ‘kuvvetler birliğine’ dönüşmüştür” sözleri göstermiyor mu? Hukuktan ne kadar uzaklaştığımızı, “Anayasanın açık hükmüne karşın Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına çoklukla uyulmamaktadır” tespiti, uygar ülkeler camiasından ne kadar uzaklaştığımızı ifade etmiyor mu? “Makul gerekçelerden yoksun tutukluluklar, yargılama süresini gereksiz olarak uzatma, iltisak ve irtibat gibi uydurma delillerle yeni suçlar ihdas etmek, gizli tanık kullanarak suç icat ve isnat etmek, mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilenlerin mal ve mülklerine el koymak, AİHM kararlarını görmezden gelmek, kayyum atamaları ve kanun hükmünde kararname gibi uygulamalar, anayasayı, uluslararası hukuku ve insan haklarını doğrudan ihlal etmektir” tespiti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu , ailesi ve arkadaşlarına yapılanların ne kadar hukuk dışı olduğunu ilan etmiyor mu? Bu vesileyle söyleyeyim: Bizde adalet bakanları ikide bir “yargıda reform” iddiasıyla yeni yasa önerileri icat eder ve Parlamento’ya getirirler. Şimdiki Bakan Yılmaz Tunç da kendisinden önce aynı koltuğa oturanlardan zerre kadar farkı olmadığını, yaptıkları ve yapamadıklarıyla ortaya koydu. Sayın bakan eğer yargıda gerçekten reform yapmak istiyorsa çoğu hukukçu 19 aydının bildirgesini okusun. Ne eksik ne yanlış hepsi orada var. O yanlışları düzeltsin, eksikleri tamamlasın da gerçekten hukuk adamı olduğunu göstersin.

Source: Oktay Ekşi