Büyük uyanış Yozgat’tan başlıyor

Büyük uyanış Yozgat’tan başlıyor

Sevgili okurlarım, CHP’nin cumartesi günkü Yozgat mitingini izlemediyseniz bir Türkiye gerçeğini kaçırdınız demektir.

Hep düşünüyordum, başarılı mitingler birbirini izlerken Yozgat mitinginin bir fiyaskoya dönüşmesinden endişe ediyordum…

Çünkü Yozgat Anadolu’nun tam da göbeğinde yer alan tarım ağırlıklı, dışarıya sürekli göç veren tutucu, muhafazakâr bir ilimiz.

Göç ciddi boyutlarda. Nitekim Yüksek Seçim Kurulu bir süre önce karar aldı ve bu ilimizin milletvekili sayısını (nüfusu azaldığı için) 4’ten 3’e indirdi. Yozgat önümüzdeki seçimde 4 değil 3 vekil çıkaracak.

Şu anda Yozgat’ın dört milletvekili var.

İki AKP, bir MHP ve bir de İYİ Parti.

Cumartesi günkü mitingden işte bu yüzden endişe ediliyordu. Meydanda iki üç bin kişilik bindirilmiş kıtalar olabilir ve bu iş CHP açısından bir fiyaskoya dönüşebilirdi.

Ama tam tersi oldu.

Özgür Özel’i bekleyen yüzlerce çiftçi traktörleriyle birlikte yolları doldurmuştu. Traktör kuyruğu kilometrelerce uzamıştı.

Miting meydanı tıka basa doluydu. Afişler, pankartlar ve bütün kesimler gibi AKP’nin hışmına uğramış heyecanlı bir kalabalık…

Kürsüde coşkulu konuşma yapanlardan biri Abdullah Ceylan isimli bir çiftçi…

CHP önümüzdeki seçimlerde bu çiftçiyi değerlendirip milletvekili seçtirebilir.

Bu miting bize şunu gösterdi…

Anadolu’da AKP’ye karşı uyanış başlamıştır.

Ben CHP’nin yerinde olsam bu mitingler silsilesini bu kez farklı bir biçimde hiç umulmayan yerlerde düzenlerim.

Örneğin AKP’nin en güçlü göründüğü Konya, Erzurum gibi illerde bile hiç çekinmeden mitingler yapar ve hatta başka siyasi görüşlerin egemenliğinde olan Diyarbakır’a bile uzanırım…

Anadolu uyanışı artık başladı. Bundan geriye dönüş yok.

Bizim memlekette bu uyanışlar gerçi biraz yavaş olur ama başlayınca da arkası mutlaka iyi gelir.

Yozgat bu konuda Anadolu’nun ilk işaret fişeğini patlattı ve hiç kuşkunuz olmasın bundan sonrası çok daha iyi gelecek.

Sevgili okurlarım, memleketin bunların elinde ne hallere düştüğünü ya da düşürüldüğünü hep birlikte izliyoruz.

Yargı ellerinde.

Yargıya istedikleri gibi yön veriyorlar, istedikleri kararları aldırıyorlar.

Ama yolsuzluk yapanlar, devleti ve milleti soyanlar hariç!

Yüz kızartıcı olaylara tanık oluyoruz.

Kendileri sütre gerisine çekilmiş, kendileriyle ilgili olarak istedikleri her kararı anında aldırma ‘başarısını’ gösteriyorlar!

Sonra gelsin keskin açıklamalar, yalanlamalar ve inandırıcı olmaktan uzak sözler…

“Yargımız bağımsızdır, tarafsızdır! Yargının verdiği kararlara hepimiz saygı göstermek zorundayız!..”

Bu durum özellikle siyasetçiler, gazeteciler ve öğrenciler hakkında verilen kararlarda karşımıza çıkıyor… Yoksa örneğin aile mahkemelerinin ya da sulh hukuk, asliye hukuk mahkemelerinin verdiği kararlar o gündemde söz konusu değil.

Türk Milletinin büyük çoğunluğu yargıya olan güvenini yitirdi.

Davalı ya da davacı olan herkes duruşma tarihi belli olduktan sonra birbirinden medet umuyor, soruyor:

“Bizim hakim nasıl biri, savcı nasıl biri?”

Soruların anlamı belli!

Geçtiğimiz kasım ayında Türkiye’de çok ilginç bir olay yaşanmıştı…

Üç MHP’li milletvekili İstanbul havalimanında altın kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle partilerinden ihraç edilmişti.

Üç kişi şunlardı:

-Isparta Milletvekili Hasan Basri Sönmez.

-Bolu Milletvekili İsmail Akgül.

-Kilis Milletvekili Mustafa Demir.

Bunların büyük bir altın kaçakçılığı olayına karıştığını bire bir açıklayan kişi ise MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız idi.

İhraç talimatını Devlet Bahçeli vermiş ve parti bu kararı derhal uygulamıştı.

Demek ki ellerinde üç milletvekilini suçlamaya yetecek bilgi ve belgeler vardı.

O günlerde yer yerinden oynadı, siyaset dünyası sarsıldı…

Zira böyle bir olay Türkiye’de ilk kez gerçekleşiyordu…

Çok yönlü bir olay…

AKP iktidarının stepnesi, yedek lastiği, kurtarıcı meleği olan bir parti ve onun bir değil, iki değil üç milletvekilinin karıştığı bir olay.

Ancak çok ilginçtir, aradan aylar geçti ama bu üç milletvekilinden herhangi biri haklarında verilen bu karara bugüne kadar itiraz edemedi.

Adeta dillerini yuttular!

Dubai’den Türkiye’ye çantalarla, bavullarla kaçak olarak sokulan onlarca kilo pırıl pırıl altın!

Herkes birbirine aynı şeyi söylüyordu…

“Helal olsun bu işin üzerine giden Devlet Bahçeli’ye… Bu üç milletvekilini partisinden kovdurmakla büyük iş yaptı!..”

Şimdi sıra yargıya gelmişti!..

Hadiseye bağımsız yargımız el koyacak, savcılar işin gereğini yapacak ve soruşturma derhal başlayacaktı!

Bu amaçla üç milletvekili hakkında fezleke hazırlanıp Meclis’e sunulacak ve bu üç şahsın dokunulmazlığı çok büyük olasılıkla Meclis Genel Kurulu kararıyla kaldırılacaktı.

Son sözü elbette bizim ‘bağımsız yargı’ söyleyecekti ama önce bunların mahkeme önüne çıkarılıp hesap vermelerinin sağlanması gerekiyordu.

Sevgili okurlarım, şimdi o tarihten bu yana aylar geçti.

Fakat gelin görün ki memleketin hiçbir makamından “tık” yok!

Meclis Başkanı bu olayı kınamadı.

MHP işin üzerine daha fazla gidemedi, sünger çekti.

Söz konusu üç milletvekili kendilerini savunmadı, ağızları hiç açılmadı. Maaşlarını her ay tıkır tıkır alıyorlar.

Ama önemli olan savcılıklardı.

Bu süreç sonrasında derhal harekete geçip soruşturma başlatması gereken savcılardan da ses çıkmadı.

Fezleke falan hazırlanmayacağı artık kesinleşmiş gibi.

Dün itibariyle durum ne yazık ki böyle idi.

Şimdi bu konuda akla gelen önemli husus…

Partilerinden ayrılmak zorunda bırakılan bu üç milletvekili niçin hiç konuşmuyor?..

Siz milletin oylarıyla Meclis’e seçilmiştiniz, bir şeyler söylemeniz, eğer size iftira atıldıysa kendinizi savunmanız gerekmez miydi?

Bizim balık hafızalı toplumu soracak olursanız!.. Toplum bu olanları çoktan unuttu bile.

Bu gibi işler kamuoyunu artık ne yazık ki ırgalamıyor.

Varsayalım altın kaçakçılığı yapıp enselenen kişilerden biri ya da birkaçı CHP milletvekili olsaydı.

Recep Tayyip vallahi de billahi de kıyametleri koparır, ne yapıp yapar ve o milletvekillerinin bizim ‘bağımsız yargının’ önüne çıkarılmasını sağlardı!..

Ama unutmayalım burası Türkiye abicim!

Her zaman ve her yerde adamına göre muamele!

Source: Emin Çölaşan