Büyük yalan

Büyük yalan

Lynn Hasher, David Goldstein ve Thomas Toppino… Üç akademisyen 1977 yılında ortak bir araştırmaya imza attı. Çalışmanın konusu “bir önermenin tekrar sıklığının doğruluk algısına etkisi” üzerineydi. Araştırma şu sonuca vardı: Yanlış bilgi tekrar edildikçe doğruymuş gibi algılanır. Reklamcılık, siyaset, sosyal medya stratejileri bu zihinsel mekanizmayı hedef alır; yalanı pekiştirmek için kullanılır. Bu akademik çalışmayla ortaya konulan aslında “Büyük Yalan” diye bilinen ve kökeni Nazilere kadar uzanan bir propaganda tekniğiydi. Araştırmanın üstünden neredeyse yarım asır geçti. Ve bugün Fatih Altaylı ’nın cezaevine atıldığı süreçte de bu yöntem kullanıldı. Şöyle ki… Açın bakın 23 yıllık AKP tarihine. Önce Fethullahçılar, Erdoğan ’ı daha fazla kuşatmak için aynı stratejiyi uyguladı. Onlara göre kendilerinden başka herkes Erdoğan’ın hayatına kastediyordu. İnandırıcılık için sahte telefon konuşmalarını, şemaları, bombalı araçları koydular masaya. Keza arşive bakınca görüyorsunuz ki 2013 yılına kadar yüzlerce sözde “suikast” girişimini önlediler. Her defasında da Erdoğan’ın güvenlik çemberini genişletip en yakın daireye kendilerini yerleştirdiler. Sonra da işi, en yakınındakiler olarak en mahrem sırlara erişmek için Erdoğan’ın odasına böcek yerleştirmeye kadar vardırdılar. Özetle, bir yandan toplum mühendisliği yaptılar bir yandan da Erdoğan’ı yönetmeye çalıştılar. Sonrası malum, “Meğer kandırılmışız” itirafları geldi. Sonra… Eski kardeşler abilerinden öğrendiklerini uygulamaya başladı. 2015’teki “Sümeyye Erdoğan’a suikast” manşetleri bunun en önemli örneklerindendi. Sahte olduğu mahkemece kanıtlanan yazışmaların hesabını soran olmadı ama seçimlere o büyük yalanın “Safları sıklaştıralım” mesajıyla girildi. O günden bu yana, iktidar ve çevresindeki klikler ne zaman sıkışsa ne zaman birileri “Yanındayız Reis” demek istese aynı söylenti ortaya atıldı: “Suikast!” Bu yedi harfli kelime ağızları kapatan ve itirazları gömen bir çivi oldu. Şimdi Fatih Altaylı’nın tutuklanma kararını okuyorum. Mahkeme kararı, cumhurbaşkanı kelimesinden sonra aynı can simidi ile başlıyor: Suikast! Aklı, vicdanı, memleket sevdası olan herkes biliyor ki Altaylı’nın adının o suçlamayla yan yana gelmesi imkânsız. Ama işte “suçlu” büyük olunca yalan da büyük olmalıydı. O yapıldı. Gerisi lafügüzaf.

Source: Barış Pehlivan