“Çevre Bilimi Günlükleri – Sürdürülebilir Moda ve Enerji Devrimleri”

Gardırobunuzda devrim yaratın!

Her sezonda gardırop değiştirmek artık hem çevre hem de cüzdan için sürdürülebilir değil. Ancak doğru alışkanlıklarla bir kıyafeti yıllarca formundan ödün vermeden kullanmak mümkün. Kumaş seçimi, bakım yöntemleri ve biraz yaratıcılıkla gardırobunuzu zamansız hale getirebilirsiniz. İşte detaylar! GARDIROBUNUZU TANIYIN Kıyafetlerinizi uzun süre kullanmanın ilk adımı, elinizde ne olduğunu bilmekten geçiyor. Gardırobunuzu düzenli olarak gözden geçirmek, unutulmuş parçaları yeniden keşfetmenizi sağlar. Bu sayede gereksiz alışverişten kaçınır, var olan parçaları daha yaratıcı şekilde kombinleme fırsatı bulursunuz. Yılda en az iki kez yapılan detaylı bir dolap temizliği, hem zihinsel rahatlama sağlar hem de kıyafetlerinizi daha işlevsel hale getirir. KALİTELİ VE ZAMANSIZ PARÇALARA YATIRIM YAPIN Hızlı moda akımları cazip görünse de, uzun ömürlü bir gardırop için kaliteli kumaşlardan üretilmiş zamansız parçaları tercih etmek önemlidir. İyi dikilmiş bir gömlek ya da dayanıklı bir kot pantolon, yıllarca formunu ve şıklığını koruyabilir. Sentetik kumaşlardan kaçınmak, doğal lifleri (pamuk, yün, keten) tercih etmek de kıyafetlerin nefes almasını ve daha uzun süre sağlam kalmasını sağlar. DOĞRU YIKAMA VE KURUTMA ALIŞKANLIĞI EDİNİN Kıyafetlerin ömrünü kısaltan en büyük etkenlerden biri yanlış yıkama alışkanlıklarıdır. Etiket talimatlarını okumadan yıkanan veya yüksek sıcaklıklarda sıkça makineye atılan giysiler, zamanla rengini kaybeder, formunu yitirir. Özellikle yün, ipek gibi hassas kumaşlar için elde yıkama ya da kuru temizleme önerilir. Ayrıca giysileri ters çevirerek yıkamak, baskıların ve renklerin korunmasına yardımcı olur. KURUTMA MAKİNESİ YERİNE DOĞAL YÖNTEMLERİ TERCİH EDİN Kurutma makineleri hızlı ve pratik olabilir, ancak kıyafetlerde çekme, yıpranma ve lif kaybına neden olabilir. Giysilerinizi havadar bir alanda doğal şekilde kurutmak, hem enerji tasarrufu sağlar hem de kumaş yapısını korur. Renk solmalarını önlemek için doğrudan güneş ışığına maruz bırakmamak da önemlidir. BASİT DİKİŞ BECERİLERİ EDİNİN Ufak bir yırtık ya da sökük, kıyafetinizi hemen gözden çıkarmanıza neden olmamalı. Basit dikiş tekniklerini öğrenerek, kopan düğmeleri yerine dikmek, paça düzeltmek ya da minik onarımlar yapmak mümkündür. Bu beceriler sayesinde sevdiğiniz parçaları yeniden hayata döndürebilir, sürdürülebilir bir moda anlayışını destekleyebilirsiniz. KIYAFETLERİNİZE ARA VERMESİNE İZİN VERİN Her gün aynı pantolonu giymek, kumaşın daha hızlı yıpranmasına neden olur. Giysilere “dinlenme süresi” tanımak, liflerin toparlanmasına yardımcı olur. Kıyafet rotasyonu yaparak, dolabınızdaki diğer parçalara da şans tanımak, kullanım süresini uzatmanın etkili yollarındandır. KIYAFETLERİNİZİ DOĞRU ŞEKİLDE SAKLAYIN Katlama, askıya asma, vakumlu torbalarda saklama gibi yöntemler, kıyafet türüne göre farklılık göstermelidir. Örneğin triko gibi esneyen kumaşlar askıya asıldığında formunu kaybedebilir; bu tür parçalar katlanarak saklanmalıdır. Askılık seçiminde de ince teller yerine kalın, omuz desteği olan modeller tercih edilmelidir. LEKE TEMİZLİĞİNİ GECİKTİRMEYİN Kıyafetlerde oluşan lekeleri ne kadar erken temizlerseniz, o kadar az kalıcı hasar oluşur. Her kumaşın lekeye verdiği tepki farklı olduğu için doğal ve kumaşa özel temizlik yöntemlerini öğrenmek faydalıdır. Limon, karbonat ve beyaz sirke gibi evde bulunabilen malzemelerle birçok leke çıkarılabilir. KIYAFETLERİ YENİDEN ŞEKİLLENDİRİN VE DEĞERLENDİRİN Eskimiş tişörtleri temizlik bezi yapmak ya da büyük beden bir gömleği elbise haline getirmek, upcycle (yeniden değerlendirme) dünyasının eğlenceli örneklerindendir. Moda, yalnızca yeni satın almalarla değil, var olanı dönüştürerek de yaşanabilir. Bu tür dönüşümler, hem çevreye duyarlılık kazandırır hem de stilinize özgünlük katar. MODA ALIŞKANLIKLARINIZI GÖZDEN GEÇİRİN Her sezon alışveriş yapmak yerine, dolabınızda gerçekten ihtiyaç duyduğunuz parçaları analiz etmek, moda bilinci kazanmanın ilk adımıdır. Alışveriş alışkanlıklarınızı gözden geçirmek, kıyafet israfını azaltmakla kalmaz; aynı zamanda daha etik ve sürdürülebilir bir yaşam tarzını da destekler. Bilinçli tüketici olmak, dolabınızın da ruhunuzun da yükünü hafifletir.

Source: Habertürk


“Terörsüz Türkiye” süreci sonrası plan! Bölgede ciddi potansiyel var

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TRT Haber”de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları cevapladı. Terörle mücadelenin ekonomik boyutları ve bölgesel kalkınmaya etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yılmaz, ekonomik analizlerde terörün hem doğrudan hem de dolaylı maliyetleriyle ele alınması gerektiğini belirtti. Doğrudan maliyetlerin güvenlik harcamaları ve altyapı tahribatını kapsadığını ifade eden Yılmaz, asıl büyük etkinin ise dolaylı maliyetlerde ortaya çıktığını vurguladı.Cevdet Yılmaz, şöyle devam etti:”Terör var diye yapılamayan işler, gelişmeyen tarım, yapılmayan yatırımlar, terör var diye gitmeyen turist, terör var diye tutamadığınız nitelikli eleman, bütün bunlar aslında büyük maliyeti oluşturuyor. Asıl ekonomik maliyeti bu dolaylı kalemler oluşturuyor. Bu da büyümemizi aşağıya çekiyor. Potansiyelinizi tam olarak kullanmanıza mani oluyor. Bunun çeşitli hesaplamaları var. 2 trilyon dolara yakın maliyet hesaplayanlar var bu konuda, bakılabilir, güncellenebilir. Terörden kurtulmanın da getireceği faydalar var. Şimdi terörden kurtulmanın dolaylı faydalarını yaşayacağımız bir döneme girmiş durumdayız. Bu çok çok kıymetli. Halkımızın refahını, hem genel anlamda ülkenin hem özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizin ekonomik kalkınması açısından çok kıymetli.”- “BÖLGEDE ARTIK ÖZEL SEKTÖR ZAMANI”Bölgede sağlanan huzur ve güven ortamının önemine işaret eden Yılmaz, bundan sonra kalkınmanın yeni bir aşamaya geçeceğini belirtti.”Hükümet olarak teröre rağmen bölge kalkınsın diye bütün gayretimizi sarf ettik.” diyen Yılmaz, bölgede kamu yatırımlarının sürdüğünü, ancak özel sektörün uzun yıllar yeterince aktif olamadığını ifade etti.Cevdet Yılmaz, şunları söyledi:”Özel sektör, terörün gölgesinden daha fazla çekiniyor. Siz devlet olarak yatırımlarınızı yapsanız da bırakın Doğu”daki özel sermayenin kendi bölgesine yatırım yapmasını, oradaki sermaye başka bölgelere gidip yatırım yaptı. Huzur ve güven ortamı şu anda çok şükür var. Terörsüz Türkiye tamamlandığında bölgedeki potansiyeli en üst düzeyde yaşayacağız. Uzun yıllar oradaki potansiyel kullanılmadığından, Türkiye ortalamasından daha hızlı bir şekilde Doğu ve Güneydoğu”nun büyüdüğünü, geliştiğini de görmüş olacağız. Bölgede artık özel sektör zamanı. İstihdamı, ihracatı, teknolojik seviyeyi artıracak yatırımlar yapılacaktır.”- “BÖLGENİN TARIM POTANSİYELİNİ ÜST DÜZEYDE DEĞERLENDİRECEĞİZ”GAP Projesi”nin yeni bir anlayışla ele alınması gerektiğini dile getiren Yılmaz, bu kapsamda “kültürel turizm”, “organik tarım” ve “yenilenebilir enerji” alanlarının ön plana çıktığını ifade etti.Yılmaz, “Önümüzdeki dönemde bölgede sulama yatırımlarını hızlı bir şekilde hayata geçireceğiz. Bölgenin tarım potansiyelini üst düzeyde değerlendireceğiz. Bu gıda fiyatlarının daha olumlu noktaya gelmesine vesile olacak. Göçü azaltacağız. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı”mız uzun süredir teşvik sistemi üzerinde çalışıyor. Yakında o da açıklanacaktır.” dedi.”Yeni bir GAP anlayışının gelişmesi gerekiyor.” diyen Cevdet Yılmaz, şöyle konuştu:”Nedir yeni GAP dediğimiz? Kültürel turizm, organik tarım ve yenilenebilir enerji. Aslında bu üç unsur bence yeni GAP”ta çok kıymetli. Yeni ortamda enerjinin harekete geçtiğini göreceğiz. Yenilenebilir enerjiyle ilgili Meclisimiz önemli bir paket görüşüyor, tüm ülke için ama bölgenin potansiyeli kullanılmadığı için bu bölgelere daha fazla yarayacak. Süreçleri iyileştiren, bürokrasiyi azaltan bir enerji paketi gruplarımızın gündeminde. Yakın zamanda teklife dönüşeceğine inanıyorum.”Bölgedeki güneş, rüzgar ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji potansiyeline işaret eden Yılmaz, ayrıca Gabar”da günlük 80 bin varilin üzerinde petrol üretimine ulaşıldığına dikkati çekti.Yılmaz, kültürel miras ve doğal güzellikleriyle bölgenin ciddi bir turizm potansiyeli taşıdığını, bu potansiyelin artık daha güçlü biçimde değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır ve Gaziantep”in turizmde son yıllarda öne çıktığını belirten Cevdet Yılmaz, “Geçen yıl sadece bu 4 ilde 2,6 milyon konaklama oldu ve bir önceki yıla göre yüzde 18 artış yaşandı.” dedi.Bölgeye dair eski olumsuz algıların değişmesi gerektiğini belirterek, vatandaşları bölgeyi doğrudan görmeye davet eden Cevdet Yılmaz, “Zihinler gerçeklikten daha inatçı. Gerçekler daha dinamik, zihinlerin değişmesi biraz zaman alıyor. İnsanlarımız bölgeye medya ortamı üzerinden bakmasınlar gitsinler, Doğu”da, Güneydoğu”da muhteşem bir zenginlik var ve kültürel bir miras var. Medyada bölgenin tanıtımı çok önemli.” diye konuştu.Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Süreci hassasiyetle takip edeceğiz

Source: Www.star.com.tr


“Biz üretmezsek Türkiye aç kalır” diyen TZOB Başkanı Bayraktar: Yelkenleri tarıma çevirmeliyiz

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.Tüm çiftçilerin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlayan Bayraktar, iklim krizi, yüksek girdi maliyetleri ve doğal afetlerin gölgesinde üretime devam eden Türk çiftçisinin büyük bir özveriyle çalıştığını belirtti.İklim değişikliğiyle birlikte kuraklık, ani hava olayları ve tarımsal üretimdeki dalgalanmaların hem üreticiyi hem tüketiciyi etkilediğini ifade eden Bayraktar, “Yelkenleri tarıma çevirmeliyiz” dedi.Küresel fiyat dalgalanmaları, artan enerji maliyetleri ve jeopolitik gelişmelerin tarımı daha da stratejik bir hale getirdiğini vurgulayan Bayraktar, Türk çiftçisinin 2025 yılında da tüm zorluklara rağmen tarlasını terk etmediğini söyledi.Tarım sektörünün, Türkiye’nin Gayrisafi Yurt İçi Hasılası’nın yüzde 5,6’sını ve istihdamın yüzde 14,8’ini sağladığını kaydeden Bayraktar, “Fındık, kuru üzüm, ayva, kuru kayısı ve kuru incir gibi ürünlerde dünya lideriyiz. Bu başarı, üreticimizin emeğiyle sağlandı” diye konuştu.2025 yılı tarım için afet yılı olduHenüz yılın ilk yarısı tamamlanmadan tarım sektörünün ciddi afetlerle karşı karşıya kaldığını belirten Bayraktar, Şubat ve Nisan aylarında yaşanan zirai donların ardından Mayıs başında da birçok ilde dolu afeti görüldüğünü hatırlattı.“Şubat ayında Mersin, Adana ve Hatay gibi illerde don afeti yaşandı. Nisan’da ise 65 ilde etkili olan don, başta fındık, kayısı ve üzüm olmak üzere pek çok ürüne zarar verdi. Mayıs ayında ise Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa, Niğde ve Gaziantep’te dolu afetleri meydana geldi” diyen Bayraktar, tarımsal üretimin bu afetlerden ciddi şekilde etkilendiğini söyledi.Türkiye’de 2011 yılında 324 olan doğal afet sayısının 2024’te 1.257’ye yükseldiğini kaydeden Bayraktar, “Akdeniz havzasında yer alan ülkemiz, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkelerden biri. Üreticilerimizin zararları tespit edilirken mağdur edilmemesi, hızlı destek sağlanması gerekiyor” dedi.Çiftçi borçlanarak üretim yapıyorÇiftçilerin doğal afetlerin yanı sıra yüksek girdi maliyetleriyle de mücadele ettiğini vurgulayan Bayraktar, “Gübre, mazot, yem, zirai ilaç, sulama ve işçilik maliyetleri sürekli artıyor. Çiftçilerimiz borçlanarak üretim yapıyor. Mart 2025 itibarıyla çiftçilerin bankalara olan borcu yüzde 50 artışla 996 milyar liraya ulaştı” ifadelerini kullandı.Buğday hasadının başladığı Çukurova’da, yetersiz kar yağışı, kuraklık ve afetlerin özellikle kıraç alanlarda kalite ve verimi düşürdüğünü belirten Bayraktar, müdahale alım fiyatlarının enflasyonun altında kalmaması ve ödemelerin gecikmemesi gerektiğini vurguladı.Kırsalda genç kalmadıTarımda yaş ortalamasının giderek yükseldiğini söyleyen Bayraktar, “Kırsalda yaş ortalaması 59’a çıktı. Gençleri üretimde tutmak için sosyal güvenlik destekleri artırılmalı. Tarım BAĞ-KUR primleri düşürülmeli, genç ve kadın çiftçilere özel destek sağlanmalı” çağrısında bulundu.Kayıtlı genç çiftçi oranının yüzde 5’in altına gerilediğini belirten Bayraktar, SGK’ya kayıtlı çiftçi sayısının da 2021’de 1 milyon iken 2024 sonunda 419 bine düştüğünü, 1,1 milyon çiftçinin sistem dışına çıktığını kaydetti.Hayvancılık potansiyeli kullanılamıyorHayvancılıkta da üreticilerin zorlandığını belirten Bayraktar, yem başta olmak üzere artan maliyetlerin, düşük üretici fiyatlarıyla birleşince sektördeki potansiyelin tam olarak kullanılamadığını ifade etti. Özellikle küçük aile işletmelerinin desteklenmesi gerektiğini söyledi.“Hayvancılık ancak ürünlerin yeterli ve güvenceli bir pazara sahip olmasıyla ayakta kalabilir. Aksi takdirde kırsaldan göç hızlanır, üretim düşer” uyarısında bulundu.“Biz üretmezsek Türkiye aç kalır”Bayraktar açıklamasını, “Biz üretmezsek Türkiye aç kalır. Bu bilinçle üreticilerimizin yanında olmaya, onların sesi olmaya ve hak ettikleri değeri görmeleri için mücadele etmeye devam edeceğiz” sözleriyle tamamladı.

Source: Dünya Gazetesi


Muğla depremine uzman isimden flaş yorum: Daha büyüğü de olabilir! “En korkunç fay bu”

AFAD tarafından 6.0, Atina Ulusal Gözlemevi Jeodinamik Enstitüsü tarafından 6.1 büyüklüğünde kaydedilen deprem Türkiye”nin güney illeri, Yunanistan”ın güney illeri ve Kıbrıs”ta hissedildi. Özellikle Girit ve Rodos”ta güçlü bir şekilde hissedildi. Olası bir riske karşı Yunanistan”da önleyici tsunami uyarısı yapıldı. Deprem Uzmanı Prof. Dr. Süleyman Pampal, Muğla açıklarında meydana gelen 6 büyüklüğündeki depremi CNN TÜRK canlı yayınında Kaan Temeltaş”a değerlendirdi.Pampal”ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle;Bu deprem maalesef en korkutucu, en önemli fay hattı diyelim… Güneydeki hemen Girit”in Rodos”un depremin olduğu yerin yakın güneyinden geçen Afrika levhasıyla Anadolu levhacığının çarpışma hattı sınırı, dalma batma zonu, yani Afrika levhası buradan kuzeye doğru Ege”nin altlarına doğru dalıyor. Dalan kısım aşağı doğru yiyip yukarı doğru yükseliyor ve bunun sonuncunda volkanik faaliyet başlıyor. Bunun zaten bu bölgede Santorini civarında yaşadık, bütün yaz boyunca biliyorsunuz sonbaharda daha doğrusu bu konuyu konuştuk. Depremlerde, deprem fırtınası şeklinde yaşandı. MÖ. 1600″de o Santorini”nin patlaması büyük kayıplar, adaların yok olması, 1650″de yine benzer patlama. 2011″deki deprem fırtınası ve 1956″da 7″lik deprem var o bölgede, Girit”in hemen kuzeyinde bu bölge. Burası Afrika-Anadolu levhasının sınırı. Avrasya levhasıyla Afrika”nın sınırında. Bu bölgede tarihsel dönemde yani MS”yi alın 309″dan itibaren 1956″ya kadar 7 tane çok yıkıcı deprem var.8-8.5″u bulan depremler büyüklük olarak, şiddet değil. Çok büyük… Levha sınırlarından zaten bu tür depremler beklenir. Biraz derin odaklı ama çok yıkıcı. Ancak karar sınırlarımıza mesafeli olduğu için doğrudan etkisi yani sarsmayla verdiği zarardan ziyade ikincil etkisi dediğimiz tsunami olayları ortaya çıkar. Ve başta bu yakın adalarda olmak üzere bizim sınırlarımızda, kıyılarımızda tsunami hasara yol açar. Geçmişte bunu yapmış çünkü. O bakımdan burası kıpır kıpır. Burada büyük deprem olursa bu sürpriz olmaz, buna şaşırmayız. Bu hat Yunanistan”a doğru devam eder.Arap levhasıyla Afrika levhasının sınırını da Ölüdeniz fayı ve Doğu Anadolu fayı oluşturur. 6 Şubat”ta bu fay maalesef bu sınırda meydana gelen 7.8, 7.6″lık depremler. Böyle bir sınırda oldu. O bakımdan bu depremler metamelidir. Bu bölgede meydana gelecek depremler 6 ile 7 ile kalmayabilir. Daha yıkıcı daha büyük 8-8.5″a varıcı depremler olur. Yine ikinci etkileri de hasara yol açabilir. Yunan ERT kanalına konuşan Jeoloji Profesörü ve Yunanistan Deprem Planlama ve Koruma Örgütü (OASP) Başkanı Efthymios Lekkas, şunları söyledi:Bu büyük sarsıntının temel özelliği, odak derinliğinin 60 kilometre olması. Bu da demektir ki, sarsıntı Kassos ve Karpathos”a, daha da az olmak üzere Girit”e zayıflamış şekilde ulaştı. Santorini ve Türkiye’deki depremlerle olası bir bağlantı olup olmadığına ilişkin sorulara yanıt veren Lekkas, Santorini’deki depremlerle hiçbir bağlantısı yok, tamamen farklı bir jeotektonik yapı söz konusu ve Türkiye”deki depremle de hiçbir ilgisi yok. Bu tamamen farklı bir jeodinamik ortam. Biz şu anda Yunan yayı üzerindeyiz, Santorini”deki depremler ise tamamen farklı bir ortamda, volkanik yayda gerçekleşiyor. Türkiye”deki depremler ise Anadolu fay hattı boyunca meydana geliyor dedi.Lekkas’a göre ikinci önemli unsur, bu derinlikteki depremlerin tek seferlik meydana gelmesi: Yani bu tür depremler bir defalık olur. Ne büyük bir öncü sarsıntı dizisi ne de büyük bir artçı sarsıntı dizisi beklenir. Bu tür depremler yalnız başına gerçekleşir dedi.

Source: Gazetevatan.com


Muğla depremi sonrası o bölgeyi uyardı! “Ege deprem kümesine dikkat”

Türkiye beşik gibi sallanıyor. AFAD ve Kandilli Rasathanesi”nden alınan bilgilere göre, Akdeniz”de gece saat 01.51″de 6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem Denizli, Antalya, Aydın, Isparta, Burdur, Manisa gibi çevre illerden de hissedildi. Korkutan depremle ilgili Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş”tan bir uyarı geldi. Sosyal medya hesabından bir paylaşım yapan Bektaş Girit Fayı”nın yaşanan 6 büyüklüğündeki depremle birlikte Uşak Fay Bloku”nu zorlamaya devam ettiğini söyleyerek bu depremin Ege deprem kümesine stres transferi yaptığını söyledi. “STRES TRANSFERİ YAPTI” Prof. Dr. Bektaş”ın paylaşımları şöyle: “Girit Fayı M6 depremiyle Uşak Fay Bloku”nu zorlamaya devam ediyor. Afrika Levhası”nın Anadolu Levhası”nın altına itilmesinden kaynaklanan stres Girit Fayı ile M6 depremini oluşturmuş ve kuzeydoğuya, Uşak Fay Bloku”na ve üzerindeki Ege deprem bölgesine stres transferi yapmıştır. EGE DEPREM KÜMESİNE DİKKAT! Ege deprem kümesine dikkat! Son yüzyılda Uşak Fay Bloku üzerinde 5 adet M6-7 deprem üretimiyle oluşan Ege deprem kümesi batıda İzmir-Manisa, doğuda Afyon-Isparta, Kuzeyde Kütahya, Güneyde Muğla”ya doğru genişleme eğilimi göstermektedir. Girit M6 depremi bu olasılığı artırmıştır.”

Source: Internet Haber


Erzincan”da görüntülendi: Her bakan göremiyor

Erzincan’ın İliç ilçesine bağlı Çöpler köyü kırsalında nesli tükenme tehdidi altında olan ve görüntülenmesi zor olan “bozkır keleri” cep telefonu kamerasına yansıdı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü’nde görevli Fatih Yılmaz, nesli tükenme tehdidi altında olan “bozkır kelerini” görüntüledi.

HER BAKAN GÖREMİYOR

Uzmanlar, bu türün nadiren görüldüğüne dikkat çekti.

Karakteristik yassı vücut yapısı ve kum rengine uyumlu teniyle bilinen bozkır keleri net bir şekilde görüntülendi.

TÜRÜ TEHDİT ALTINDA

Bu tür, özellikle yarı kurak bozkır alanlarında yaşam sürüyor ve yaşam alanlarının daralması nedeniyle tehdit altında bunuyor.

Source:


Rüzgârda hedef büyük! Süper İzin Kanunu bu yıl geliyor: Türkiye Avrupa’da altıncı sırada

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB), 2024 yılına ait Türkiye Rüzgar Enerjisi İstatistik Raporu’nu kamuoyuyla paylaştı. Raporda, rüzgar enerjisi sektörünün mevcut durumu, yeni yatırımlar, bölgesel kurulu güç dağılımları ve gelecek hedefleri yer aldı.2024 sonu itibarıyla Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu gücü 13.792,5 MWm seviyesine yükseldi. Sadece 2024 yılında 1.310,07 MWm yeni rüzgar enerjisi yatırımı devreye alındı. Geçen yıl elektrik üretiminin ortalama yüzde 11,34’ü rüzgâr enerjisinden karşılandı.TÜREB Başkanı Dr. İbrahim Erden, Türkiye’nin Avrupa rüzgar enerjisi pazarında kurulu güç bakımından altıncı sırada yer aldığını belirterek, “Almanya, Birleşik Krallık, İspanya, Fransa ve İsveç’in ardından geliyoruz” dedi.Avrupa genelinde ise 2024 yılı boyunca 16,4 GW yeni rüzgar kapasitesi devreye alındı. Bunun yüzde 84’ü karasal, yüzde 16’sı ise deniz üstü rüzgâr projelerinden oluştu. Avrupa’nın toplam kurulu gücü ise 285 GW’a ulaştı.Türkiye’nin 2035 yılına kadar 48.000 MW rüzgar enerjisi kapasitesine ulaşmayı hedeflediğini belirten Erden, “Yıllık 5 GW kurulum hedefiyle ilerliyoruz. Depolamalı RES projeleri açısından da 2024 yılı oldukça hareketli geçti” diye konuştu.Erden’in verdiği bilgiye göre, daha önce tahsis edilen yaklaşık 19.000 MW’lık depolamalı RES projeleriyle toplam proje stoku 24.000 MW’ı aştı. Bölgesel olarak en yüksek kurulu güç 6.000 MW’ı aşan kapasiteyle Marmara Bölgesi’nde bulunurken, Ege Bölgesi ise 4.000 MW’ı geçen kurulu gücüyle ikinci sırada yer aldı. Şehir bazında ise en yüksek kapasiteye sahip iller İzmir, Balıkesir, Çanakkale, İstanbul ve Manisa oldu.Depolamalı projelerin dağılımında ise Tekirdağ, Kırklareli, Edirne, Antalya ve Eskişehir ön plana çıktı.Yenilenebilir enerji projelerine yönelik mevzuat süreçlerine de değinen TÜREB Başkanı, 2024 yılı boyunca çeşitli düzenlemelerin yakından takip edildiğini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: “Yapı denetimin kaldırılması, orman izinlerinin sadeleştirilmesi ve TEA süreçlerinin yeni protokollerle hızlandırılması olumlu adımlar oldu. 2025’te yürürlüğe girmesi beklenen Süper İzin Kanunu ile birlikte süreçlerin daha da hızlanmasını bekliyoruz. Bu düzenlemeler, Türkiye’nin yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmasında kritik bir eşik oluşturabilir.”

Source: Dünya Gazetesi


Sektörde devrim yaratacak proje! TÜBİTAK destekledi, hem daha ucuza hem de dakikalar içinde yapacak

Gaziantep Üniversitesi”nde (GAÜN) görevli akademisyenler, iplik üretimini hızlandıran ve üretim maliyetini düşüren nanoteknoloji entegreli bir makine geliştirdi. GAÜN Tekstil Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Mehmet Topalbekiroğlu, Doç. Dr. Ali Kılıç, Doç. Dr. Halil İbrahim İçoğlu ve Dr. Behzat Yıldırım, geleneksel iplik üretiminde kullanılan açma, temizleme, taraklama, çekme, fitil ve eğirme gibi aşamaları tek makinede birleştirmek amacıyla çalışma başlattı. TÜBİTAK 1001 programı kapsamında desteklenen proje sonucunda Elektro-Sirospun adı verilen yenilikçi makine üretildi. Üretim sürecinde hem zaman tasarrufu sağlayan hem de maliyeti düşürmesi beklenen makinenin, tekstil sektöründe önemli dönüşüm yaratması hedefleniyor. Makinenin ekonomiye katkı sağlamasının yanı sıra ihracat potansiyeliyle de ön plana çıkması bekleniyor.Prof. Dr. Mehmet Topalbekiroğlu, AA muhabirine, 5 yıllık yoğun çalışmanın ürünü olan bu makinenin nanoteknoloji alanında önemli bir gelişmeyi temsil ettiğini söyledi. Topalbekiroğlu, Gaziantep Üniversitesi akademisyenleri olarak Elektro-Sirospun yöntemiyle nanoliflerden iplik üretebilen bir makine geliştirdik. Bu sistem, ülkemizin bilimsel ve teknolojik gelişimine ciddi katkılar sunacak. Geliştirdiğimiz makine, Türkiye”de ve uluslararası düzeyde önemli gelişme olarak görülüyor. dedi. GAÜN Tekstil Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Behzat Yıldırım ise makinenin çevre dostu filtrelerden ileri enerji çözümlerine kadar birçok alanda kullanılabileceğini kaydetti.

Source: Gazetevatan.com