Hayallerini toprağa eken kadınlar
“İşte yine ihraç ettiğimiz sebze meyveler, zehirli diye AB ülkelerinden geri döndü. Bu zehirli tarımdan nasıl kurtulacağız? Kanseri, hastalığı evimize sokan bu kimyasal tarım belasını nasıl aşacağız? Zararlıya karşı ölçüsüz ilaçlama nasıl duracak?”Aklıma artan kanser vakaları geliyor.İşte o haber: “2024’ün ilk iki ayında Türkiye’den AB’ye giden en az 81 sevkıyat, üye ülkelerin gümrük birimleri tarafından geri çevrildi.”Dünyanın en verimli topraklarında nasıl oluyor da ilaçlı tarımın “zehirli tuzağı”na düşüyoruz?Tam bu soruyu sorarken…Televizyon kanalları arasında bir başlık dikkatimi çekiyor: “Hayallerinin peşinde koşan kadınların başarı öyküleri…”İzlemeye başladım. Bir baktım ki;TRT1, Türkiye’nin değişik bölgelerinde devlet desteğiyle organik tarıma başlayıp başarılı olan kadın girişimcileri anlatıyor. Bölge bölge, köy köy, isim isim girişimci kadınlar.Her biri ayrı bir hikâye. Her biri ayrı bir mucize. 70’i aşkın bölüm var. İzledikçe nasıl mutlu oldum. Kadın ve girişim. Kadın ve toprak. Kadın ve yaratıcılık. Kadın ve saflık. Organik tarım nedir, öğreniyor ve öğretiyorlar. Kimisi tarımla ilk kez tanışmış. Kimisi hiç bilmiyor, kimisi dedesinden hatırlıyor. Ama o kadar harika hayat hikâyeleri ki. Zorluklar, sıkıntılar, ilk hayal kırıklıkları ama yılmıyorlar. Ve her biri kendi bölgesinde bir başarı hikâyesi yazıyor.Demet AtınçİNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİNDEN TÜRKİYE ÇAPINDA ORGANİK TARIMAİşte Aydın’dan Gürsel Tonbul… İngilizce öğretmeni. Öğretmenlikten sonra eşiyle birlikte turizm işine giriyor. Ardından toprakla tanışıyor. Ve diyor ki; “Bir yurtdışı gezisinde bir tabelada bir armut ve bir elmanın içinden kafalarını uzatmış iki kurtçuk resmi gördüm. Çizimin altında şöyle yazıyordu: ‘Eğer biz burada yaşıyorsak sana zararı olmaz.’ İşte o zaman organik tarımı hayal etmeye başladım. Dönünce elimizde ne kadar zehir, ilaç varsa hepsini attım. Böyle başladık…”Gürsel Hanım zamanla örnek gösterilecek bir başarının altına imza atıyor. Ve hayvanlarıyla, bitkileriyle harika bir çiftlik kurup organik tarıma marka olarak devam ediyor.DİYARBAKIR KULP’TA BİR İPEKBÖCEĞİ HİKÂYESİBurası da Diyarbakır’ın Kulp ilçesi. Derya Gülaydın da tıpkı bir ipekböceği kozası gibi kuruyor kooperatifi. Binlerce yıllık ipekböceği kültürünü yeniden ayağa kaldırmak için başlıyor çalışmaya. Bugün 12 kadın girişimciyle tezgâhlarda ipek dokunuyor. Yurtdışına ihracat başlıyor. Derya Hanım; bütün zorlukları hayalleriyle aşıyor. Aile destek merkezinin desteğiyle yükseliyor. Bugün tezgâhları artırmak için uğraşıyor.“SOLUCANI GÖRÜNCE NASIL MUTLU OLDUM BİLEMEZSİN”İşte Aydın Kuşadası’ndan Demet Hanım’ın hikâyesi. Demet Atınç önce Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü kazanıyor. 3 yıl okuduktan sonra gözünü güzel sanatlara dikiyor. Çünkü orada böyle bir bölüm olduğunu öğreniyor. Ve tasarım… Tekrar sınav. Ve İzmir’de güzel sanatları kazanıyor. Çok ilginçtir ki, uluslararası ilişkiler bölümünde “Bu çocuk okumaz, tembel” denilen Demet Hanım, güzel sanatlar bölümünde şeref öğrencisi oluyor. Ardından akademisyenlik. Ama içinde başka bir istek var. Yaratma isteği. Kuzeninin isteği üzerine Aydın’daki çiftliğe gidiyor. Orada çalışmaya başlıyor. Buradan sonrasını şöyle anlatıyor: “Baktım zehirli ilaçlar, toprağa verilen kimyasallar yüzünden toprak ölüyor. Canlılar ölüyor. Üretilen sebze meyve bir şekilde zehir barındırıyor. Karar verdim. Önce zehirleri, kimyasalları attım. Hastalanmış toprağı iyileştirmek için kolları sıvadık. İlk solucanı gördüğümde nasıl mutlu oldum. Zamanla toprak kendine geldi; kuşlar, arılar, solucanlar, tavşanlar, çakallar arttı. Böylece başladık organik tarıma. İl tarım müdürlüğü traktör ve mazot için bize destek verdi. Böylece büyüdük.”Demet Atınç bugün zeytin, zeytinyağı, narenciye üretiyor ve önemli bir marka haline gelmiş durumda.Tabii bu müthiş ve zorlu yılları böyle bir paragrafta anlatmak mümkün değil.Yoksa; Hayallerini toprağa eken Fatma Menteşe, Tennur Çıldır, İlkay Aktürk gibi kadınlar. Zehra Varol, Ayşe Özalp, Kadriye Yarar gibi azim ve sabırla dolu müthiş hikâyeler var.Benim gördüğüm 70 bölümde neredeyse 100 kadın. Hepimize toprağın gücünü, güzelliğini, doğallığını gösteren organik tarımın öncüleri olmuşlar.İşte Giresun Piraziz’den akademisyenliği bırakıp fındığı yeniden keşfeden ve üretimiyle sınırları aşan Demet Öztürk.Mardin Midyat’ta kurduğu kooperatifle elişi sanatını dünyaya gösteren Kübra Şaşmaz… Ve daha nice başarılı kadınlar.Tarım Bakanlığı’nın, Aile Bakanlığı’nın kadın girişimcilere verdiği bu destekler, istatistiklerin, parasal büyüklüklerin çok ötesine geçiyor. Çünkü kadınların başarı hikâyelerine dönüşüyor. Ve en önemlisi yazımın başında okuduğum haberin karşısına dikiliyor:Tarımda kimyasal ve zehire karşı, hastalıklı tarıma karşı…Hayallerini toprağa ekip organik ve doğal hayatı başlatan kadınlar. Keşke organik ve sağlıklı hayatlar için tarımda bir “kadın devrimi” yapabilsek. Bu belgesel dizisini izlemeyi herkese tavsiye ediyorum, TRT’yi ayrıca kutluyorum.
Source: Fatih Çeki̇rge
Türkiye’nin enerjisi Suriye’yi aydınlatacak
Suriye”de 61 yıllık Bass rejiminin devrilmesinin ardından ülkeyi yeniden ayağa kaldırmak ve yaşanabilir kılmak için Türkiye kritik bir rol üstlenecek. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, bu kapsamda ülkenin mevcut durumdaki en büyük ihtiyacı olan enerji sorununun çözümü noktasında hazırlıklarına başladı. Türkiye-Suriye arasında mevcut Birecik-Halep Enterkonneksiyon elektrik hattı bulunuyor. Suriye”ye azami 300 megavata kadar elektrik sağlayabilecek hattın onarımı için kollar sıvandı. Hattın tam kapasite çalışması ve elektrik ihracına başlanması halinde Suriye”de 150 bine yakın hanenin elektrik ihtiyacı Türkiye tarafından karşılanacak. Suriye”de Bass rejiminin sona ermesinin ardından ülkenin ayağa kaldırılması ve farklı ülkelerde yaşayan Suriyelilerin evlerine dönüşünü hızlandırmak için kesintisiz enerji ve arz güvenliği kritik rol oynuyor. İDLİB VE AFRİN”E ELEKTRİK Bu kapsamda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da Suriye”nin enerji ihtiyacının karşılanması ve hayatın en kısa sürede normale dönüşü için bölgedeki 400 Kv (Şanlıurfa) Birecik-Halep Enterkonneksiyon elektrik hattının kapasite kullanımını artırmak için harekete geçti. Türkiye halihazırda İdlib ve Afrin”e elektrik ihraç ederken, elektrik ihtiyacının daha fazla karşılanabilmesi için hasar gören noktalardaki hatlar yeniden onarılacak. Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) verilerine göre, mevcutta 43 kilometre uzunluğa sahip Reyhanlı-Afrin elektrik hattında 40 megavat, 6.15 kilometre uzunluğundaki Reyhanlı-Harem elektrik hattında 100 megavat, 10.8 kilometre uzunluğundaki Elbeyli-Çobanbey hattında ise 45 megavat olmak üzere 185 megavatlık emre amade ihraç kapasitesi bulunuyor. Enterkonnekte elektrik hatlarının Türkiye tarafında hatların bakımı muntazam şekilde sürekli olarak yapılıyor. Hatların Suriye tarafında bakım ve onarım çalışmalarının koordineli şekilde yürütülmesi için de görüşmelerin yapıldığı belirtildi. Suriye”nin istikrara kavuşması ile birlikte bu ülkeye yapılan elektrik ihracatının kademeli olarak artırılmasının planlandığı öğrenildi. Birecik-Halep Enterkonneksiyon elektrik hattının tam kapasite olan 300 megavata ulaşması ile birlikte bölgede yaklaşık 150 bin haneye yetecek kadar elektrik verilebilecek. KATAR-TÜRKİYE DOĞALGAZ BORU HATTI PROJESİ Öte yandan 2009 yılında gündeme gelen ancak daha sonra Suriye”nin hattın kendi topraklarından geçmesine izin vermemesi üzerine rafa kaldırılan Katar- Türkiye Doğalgaz Boru Hattı projesi yeniden masaya gelecek. Daha önce bin 500 kilometre olarak planlanan hat Katar- Suudi Arabistan-Ürdün, Suriye ve ardından Gaziantep”ten Türkiye”ye giriş yaparak Bulgaristan”dan Avrupa”ya çıkacak. Kapasitesinin en az 30 milyar metreküp olması planlanan doğalgaz boru hattı eğer hayata geçerse Türkiye”nin bölgedeki enerji üssü olma hedefinde kritik eşik de aşılmış olacak. Katar, 25 trilyon metreküple dünyanın en büyük üçüncü doğalgaz rezervlerine sahip ülkesi. BAYRAKTAR: ELEKTRİK ÇOK BÜYÜK BİR İHTİYAÇ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Suriye”nin enerji ihtiyacı ve yapılabileceklere ilişkin geçtiğimiz günlerde yaptığı değerlendirmede, halihazırda Türkiye tarafından İdlib ve Afrin”e elektrik verildiğini anlatarak, “Elektrik çok büyük bir ihtiyaç. Altyapı her şey ne ararsan o yok. Dolayısıyla bu ihtiyaçların karşılanması için acaba enerjiyi bir araç haline dönüştürüp bunları nasıl yaparız ona bakmamız lazım. Hazırlıklarımız var” demişti. Bayraktar, Suriye”deki bu yeni durumdan sonra Katar-Türkiye Doğalgaz Boru Hattı projesinin yeniden gündeme gelip gelmeyeceğine ilişkin ise, “Bütünlüğünü sağlamış, istikrarına kavuşmuş bir Suriye için niye olmasın. Olursa o hattın güvenli olması lazım. Dolayısıyla inşallah öyle olur, temennimiz o. Öyle olursa üretecek çok proje var” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Source: Bariş Şi̇mşek
Arjantin”de hükümet, “Arjantin Nükleer Planı” adında yeni bir girişim başlatacak
Ulusal basında yer alan habere göre, bu yeni plan, Arjantin”in yerel teknolojisiyle geliştirilecek ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (IAEA/OIEA) desteğiyle yürütülecek.Hükümet, nükleer enerji kapasitesini artırmayı ve bu alanda ülkenin bağımsız teknolojik yeteneklerini güçlendirmeyi hedefliyor. Ayrıca plan, enerji güvenliğini sağlamayı ve nükleer teknolojiyi uluslararası standartlara uygun şekilde, tamamen barışçıl kullanmayı amaçlıyor.Planın detayları hakkında konuşan Devlet Başkanı Milei”nin başdanışmanı ve proje sorumlusu Demian Reidal, iddialı bir vizyon ortaya koyduklarını belirterek, “Onlarca yıllık gerilemenin ardından nükleer enerji muzaffer bir dönüş yapacak. Biz sadece bu yarışta geride kalmayacağız; aynı zamanda öncü olmayı hedefliyoruz.” dedi.Reidal, Arjantinli nükleer mühendislerin sürecin merkezinde yer alacağını vurgulayarak, “Bu, Arjantin”in ve dünyanın enerji geleceğinde nükleer enerjinin temel taşlarından biri olacağını simgeleyen iddialı bir plandır.” ifadesini kullandı.Halihazırda Arjantin”de Atucha I, Atucha II ve Embalse olmak üzere üç aktif nükleer enerji santrali bulunuyor.
Source: Www.star.com.tr
Küresel ısınmanın tehdidi altındaki deniz kaplumbağaları için pilot uygulama
Küresel ısınma tehdidiyle karşı karşıya olan caretta carettaların neslinin devamını sağlamak amacıyla başlatılan pilot uygulamalardan biri olan “kuluçkaların ikiye bölünmesi” işlemiyle popülasyondaki cinsiyet oranlarının dengelenmesi hedefleniyor.
Nesli tükenme tehlikesi bulunan canlılardan caretta carettaların mayıs ve haziranda başlayan yumurtlama döneminin ardından yumurtalardan çıkan yavrular suyla buluşuyor.
Küresel ısınma yavruların cinsiyetlerinin belirlenmesinde etkili oluyor. Cinsiyetleri yuva sıcaklığına göre belli olan deniz kaplumbağası yavruları, yüksek sıcaklıkta dişi, düşük sıcaklıkta ise erkek olarak yumurtadan çıkıyor.
Ordu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Onur Candan, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın deniz kaplumbağalarına etkilerine ilişkin AA muhabirine değerlendirmede bulundu.
Prof. Dr. Candan, küresel ısınmanın yaban hayatına çok ciddi etki etmeye başladığını vurgulayarak, bu durumun ilerlemesiyle deniz kaplumbağası popülasyonundaki erkek sayısının azalacağını söyledi.
“Önlenemez şekilde çöküşe doğru gidecektir”
Candan, şöyle devam etti:
“Son yıllarda yuva sayılarındaki artışın sebeplerinden biri de küresel ısınmanın etkilerini görmeye başlamamızla ilgili. Bu artış ileride çok daha fazla olacak. Fakat bunun sonunda da popülasyonun cinsiyet bazlı yapısında ciddi bozulma meydana gelecek. Popülasyonun normal şartlarda bire bir oranda dişi-erkeğe sahip olması gerekir. Küresel ısınmanın deniz kaplumbağalarındaki etkisi, cinsiyet oranlarının dişi yönüne kayması şeklinde oluyor. Bu oranın özellikle yavrularda çok ciddi saptığını görüyoruz. Dişi sayısının artışı ergin popülasyonuna yansırsa deniz kaplumbağaları popülasyonu önlenemez şekilde çöküşe gidecektir.”
“Önlem amaçlı pilot uygulamalar başladı”
Candan, popülasyondaki dişi sayısı ciddi boyutlara ulaştığında, örneğin 100 kaplumbağadan 90″ının dişi olması durumunda bunun popülasyonda öncelikle gen akışında aksamalara neden olacağına dikkati çekti.
Bu durumda çeşitliliğin azalacağına işaret eden Candan, “Çünkü erkek sayısı çok kısıtlı ve eğer erkek bireylerde meydana gelebilecek ölümler artarsa, o zaman çiftleşecek erkek kaplumbağa bulamayacaklar. Bu durumda da yavru üretimi gerçekleşmeyecek. Dünya çapında önlem amaçlı deneme çalışmaları başladı. Örneğin yuvaların soğutulmasına ilişkin pilot uygulamalar yapılıyor. Türkiye”de, kuluçkaların ikiye bölünmesi gibi gerçekleştirdiğimiz çalışmalar var. Çünkü yuva içerisindeki yumurtalar gelişirken de kendi içlerinde sıcaklık üretiyorlar. Buna “metabolik ısınma” deniyor, mesela 1,5 dereceyi bulabiliyor. Yuvayı ikiye ayırdığınızda, içindeki 100 yumurtayı 50-50 böldüğünüzde buradaki sıcaklığı bir nebze olsun azaltma şansınız oluyor.” diye konuştu.
“Deniz kaplumbağalarının Edirne”de yuvalaması küresel ısınmanın etkisi”
Alınan önlemlerin geçici olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Candan, sıcak yuvalardan çıkan yavruların daha hızlı geliştiğini ve yuvadan daha erken çıktığını söyledi.
Bu durumda kaplumbağaların boyunun çok küçük kaldığına dikkati çeken Candan, şunları kaydetti:
“Küçük boyutlu yavruların yüzme performansından sürünme performansına kadar her şeyi etkileniyor. Daha kolay av olabiliyorlar. Yayılış alanları değişmeye başlıyor. Deniz kaplumbağalarında böyle bir çalışma yaptık. Batıya doğru yeşil kaplumbağaların bir dağılıma başladığını gördük. Edirne”de deniz kaplumbağası yuvası görülmüş olması küresel ısınmanın sonucu. Çünkü hayvan yuvalamaya çıkacağı zaman örneğin Adana Yumurtalık kumsalına gelirken “Vakit geldi hadi bir Yumurtalık”a gideyim.” demiyor. Bunu suyun sıcaklığıyla belirliyor. Enez”de tespit edilen yuvalar bu şekilde, zaten kuzeye doğru bir kayış vardı. Bunlar daha da artacak gibi görünüyor.”
“Kıyamet doğa ve hayvanlar üzerinde başladı”
Küresel ısınmanın diğer yaban hayatına da olumsuz etkisi olduğunu anlatan Candan, bazı türlerin orman yangınları sonucu yok olmanın eşiğine geldiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğüyle yaptığımız bir çalışma var. Ülkedeki orman yangınlarından sonra özel çevre koruma alanlarında sürüngen ve kurbağa türleriyle ilgili kullanım alanlarını tespit etme çalışması yaptık. Dalyan ve Fethiye bölgesinde bulunan kırmızı semender çok dar bir alan kullanıyor. Küresel ısınmayla orman yangınlarının da arttığını biliyoruz. Burada yangınlar sonucu kırmızı semender yok olduğunda dünyada başka bir yerde bu hayvan yok, tür tamamen dünya üzerinden kalkıyor. Yine küresel ısınmayla istilacı dediğimiz türlerin yayılış alanları artıyor. Bilim kurgu filmlerinde olur ya, şu an yaşadığımız o. Gerçekten cehennemin kapıları açıldı ve kıyamet doğa ve hayvanlar üzerinde başladı, dönüp dolaşıp bizi bulacak.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Kaçakçıların elinden kurtarılan doğan yavrusu doğaya salınacak
Barındırdığı 127 türden 1400″e yakın hayvanla Türkiye”nin en büyüklerinden olan Antalya Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı, kentte güvenlik kuvvetlerince el konulan hayvanlar için “yediemin” görevi de üstleniyor.
Kepez ilçesindeki Şehirlerarası Otobüs Terminali”ne gelen bir kişinin yırtıcı kuş sattığı ihbarı üzerine Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekipleri harekete geçti.
Ekipler, ayaklarında halka bulunan ve iple bağlı olan doğan yavrusuna el koydu. Hayvanı doğal yaşam alanındaki yuvasından aldığı ve sattığı tespit edilen kişi hakkında işlem yapıldı.
Doğan yavrusu, ekipler tarafından sağlık kontrolünün yapılması için 5 gün önce Antalya Doğal Yaşam Parkı”na teslim edildi.
Yaşam parkının veteriner kliniğinde ayaklarındaki halkaları çıkartılan, sağlık kontrolünden geçirilen doğan yavrusunun, rehabilitasyon sürecinin ardından doğal yaşam alanına bırakılacağı öğrenildi.
“Doğan yavrusunun sağlık durumu iyi”
Antalya Doğal Yaşam Parkı Müdürü Aygül Arsun, AA muhabirine, Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ile yaptıkları protokol kapsamında doğada kaçak yollarla yakalanan ve ticareti yapılan hayvanları el konulması halinde koruma altında tuttuklarını söyledi.
Doğan yavrusunun sağlık durumunun iyi olduğunu dile getiren Arsun, “Yırtıcı bir kuş olan doğanların maalesef avcılık amacıyla kaçak ticareti yapılıyor. Bu kuşlar doğadan yavruyken alınıyor ve ava alıştırılıyor. Hayvanı bacaklarındaki esaretten kurtardık.” dedi.
Antalya Doğal Yaşam Parkı olarak doğada yakalanan ya da ticareti yasak olan ve ticareti yasak olmasına rağmen satışı yapılan hayvanlara da ev sahipliği yaptıklarını belirten Arsun, “Özellikle kaçak ticareti yapılırken el konulan primat (maymun), yılan ve yırtıcı kuşlar bize getiriliyor. Bazen büyük memeliler de yakalanıyor.” diye konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Depremzede şehirler “bölgesel ihya stratejisi” ile kalkındırılacak
Türkiye”nin 81 ilini kapsayan gelişme stratejisini devreye alan Türkiye, “afet sonrası ihya illeri” olarak belirlediği depremzede 5 ilde yürüteceği projelerle, bu illerin toparlanmalarını ve ekonomiye yeniden katılmalarını hızlandıracak.
Türkiye, 6 Şubat 2023″te “asrın felaketi” olarak tarihe geçen Kahramanmaraş merkezli depremlerin izlerini silmek için çalışmalarını sürdürürken, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da 2024-2028 yıllarını kapsayan “Bölgesel Gelişme ve Ulusal Stratejisi”nde afetten etkilenen illere özel planı ortaya koydu.
AA muhabirinin belgeden yaptığı derlemeye göre, depremden en çok etkilenen Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman ve Hatay, “Afet Sonrası İhya İlleri” olarak belirlendi. Böylece söz konusu 5 ilin ekonomik, fiziksel ve sosyal olarak yeniden toparlanmaları, kalkınmaları ve deprem öncesi ekonomik coğrafyadaki rollerinden daha ileri seviyeye erişmeleri için sürecin hızlandırılması amaçlandı.
Bu illerde ekonomik ve sosyal kalkınma programı fiziksel, ekonomik, sosyal ve kurumsal iyileşme başlıklarıyla ele alınacak, tarihi ve sosyokültürel yapının korunmasından çevre ve toplum sağlığına, üretim yapısının güçlendirilmesinden sanayi ve ticaret alanlarının afetlere dirençli hale getirilmesine kadar pek çok kritere dikkat edilecek.
Afet lojistik merkezleri kurulacak
Bu doğrultuda öncelikle yerleşimlerin yeniden imar edilmesi için hazırlanacak mekansal planlarda mevcut sosyokültürel ve tarihi dokunun yaşatılması, afet tehlike ve risklerine karşı önlemlerin alınması, mekansal kullanımların afet riskini göz önünde bulundurularak tasarlanması, olası risklere karşı yeşil alanların artırılması ve paydaşların plan hazırlık sürecine aktif katılımları tesis edilecek. Ayrıca, bu illerde risk azaltma ve müdahale planları, farklı yerleşim düzeylerinde afet lojistiği planlaması, afet sonrasında kullanılacak alternatif ulaşım rotaları gibi kritik hususlar gözetilerek yeniden düzenlenecek.
Bu illerde yürürlükteki deprem mevzuatına uygun dirençli ve iklim değişikliğine uyumlu konut alanları, okul, hastane, sosyal ve kültürel tesisler gibi sosyal altyapı alanları ile idari yapılar inşa edilecek. Yeni yapılara ilişkin yapı denetimi süreçleri güçlendirilecek ve afete dayanıklı içme suyu, kanalizasyon, su deposu, enerji, doğal gaz, telefon ve internet altyapısı gibi teknik altyapı sistemleri, ulaşım altyapısı ve toplanma alanları oluşturulacak.
Kırsal dokunun özgünlüğüne ve ekolojik yapısına uyumlu olacak şekilde kırsal yaşam alanları oluşturulacak ve kırsalda fiziki ve sosyal altyapı iyileştirilecek. Kentsel ve kırsal alanların yeniden inşa sürecinde engelli bireylerin gereksinimleri dikkate alınacak.
Afet sonrası müdahalede kritik önem teşkil eden, ihtiyaç duyulan malzemelerin taşınması, depolanması, dağıtımı gibi faaliyetlerin hızla gerçekleştirilmesi için afet riski ve nüfusa bağlı olarak farklı yerleşim düzeylerinde afet lojistik merkezleri kurulacak.
Yeşil dönüşüm ilkeleri gözetilecek
Başta Hatay ve Adıyaman”da olmak üzere hafif, orta, ağır hasarlı veya yıkılmış tescilli yapıların veya zarar görmüş sit alanlarının özgün yapısına uygun olarak güçlendirme/restorasyon/renovasyon faaliyetleri desteklenerek kentlerin sahip olduğu tarihi ve kültürel doku tekrar oluşturulacak.
Enkaz kaldırma faaliyetlerinin çevre ve toplum sağlığına olası olumsuz etkilerini önlemek amacıyla uygun koşullarda oluşturulan enkaz döküm sahalarında gerekli tedbirler alınacak.
Kentsel ve kırsal yaşam alanları ile sanayi ve ticaret alanlarının yeniden inşa ve onarım süreçlerinde yapı malzemeleri seçimi, enerji altyapısı ve atık yönetimi gibi hususlarda doğal kaynak kullanım dengesi, çevrenin korunması, sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm gibi hususlar öncelikli olacak.
Depremzede illerin afet öncesi potansiyelleri, üretim yapıları, tarihsel konumları, kimlikleri ve yerel özellikleri dikkate alınarak ekonomik faaliyetleri güçlendirilecek. Kırsal ve kentsel ekonomilerin entegrasyonu ile tarım ve sanayi sektörlerinin bütünleşmesi sağlanacak.
OSB”lerin faaliyetleri canlandırılacak
Hasarlı ve yıkılmış sanayi ve ticari alanları da afet riskine karşı dirençli hale getirilecek. Bu çerçevede, mümkünse yerinde, değilse yeni planlanan bölgelerde mevzuata uygun sanayi ve ticaret alanları inşa edilecek.
Anılan 5 ilde faaliyet gösteren OSB ve sanayi sitelerinin faaliyetlerini canlandırmak için gerekli ulaşım ve lojistik ihtiyaçları öncelikli olarak karşılanacak. Afet sebebiyle başka illere göç eden nitelikli istihdamın dönmesi ve istihdam garantili mesleki eğitim faaliyetleri teşvik edilecek.
Afet öncesi risk azaltma, afet anında müdahale ve afet sonrası iyileştirme sürecinde kullanım potansiyeli bulunan ileri ve yerli teknolojik ürünlerin geliştirilmesine yönelik AR-GE ve girişimcilik faaliyetleri desteklenecek.
Yıkılan büyükbaş ve küçükbaş hayvan işletmeleri, besihane gibi tesisler ve bitkisel üretim işletmeleri afetlere dirençli olarak yeniden inşa edilecek, muhafaza/depolama altyapıları geliştirilecek ve sahip olunan hayvan varlığı yeniden oluşturulacak.
Bireylerin hayat kalitesinin ve toplumsal hayata katılımlarının artırılması için kamu hizmetlerine erişebilirlik artırılacak, toplumsal aidiyet bilinci güçlendirilecek. Afet risk ve kriz yönetimi konusunda ise yerel düzeydeki beşeri ve kurumsal kapasite geliştirilecek ve çalışmalara STK”ler, yerel idareler, akademisyenler ve kamu kurumları başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin etkin katılımı sağlanacak.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Su kalitesini belirlemek için geliştirilen indeks patent aldı
Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi (NEVÜ) akademisyenleri tarafından, Türkiye”de su kalitesini belirlemek amacıyla geliştirilen “EurAsian Fish Index” (EAFI 1.0), Türk Patent ve Marka Kurumunca (TÜRKPATENT) tescillendi.
NEVÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Erdoğan Çiçek ve Doç. Dr. Sevil Sungur ile Hacıbektaş Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğretim görevlileri Alper Görgün ve Orçun Bağra tarafından üzerinde 2017 yılından beri çalışılan hesaplama sistemi, TÜRKPATENT tarafından “buluş” kategorisinde patent almaya hak kazandı.
Prof. Dr. Çiçek başkanlığındaki ekibin, 2014 yılından beri ülke genelinde su havzalarını ve içerisinde yaşayan canlı türlerini inceleyerek elde ettikleri dijital veriler, tüm halkın kullanımına da sunuldu.
Prof. Dr. Çiçek, AA muhabirine, AB uyum süreci kapsamındaki yükümlülüklerden birinin de “AB Su Çerçeve Direktifi”ne uyum sağlamak olduğunu, bu kapsamda gerekli biyotik indekslerin geliştirilmesi ve kullanılması amacıyla sürdürdükleri çalışmayı hayata geçirdiklerini belirtti.
Sistem kamu ve özel sektörün kullanımına sunuldu
Yıllarca emek verdikleri çalışmaların sonucunda ortaya çıkan sistemin, önemi her geçen yıl artan su rezervlerinin korunmasında hayati role sahip olabileceğini aktaran Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geliştirdiğimiz bu yöntemi web sunular aracılığıyla herkese açtık. Herhangi bir kişi herhangi bir bölgede rastlamış olduğu balık türlerini ve sayısını girerek o suyun kalitesini tahmin etmek amacıyla kullanabilir. Yazılımını hazırladık ve tüm halkın kullanıma açtık. Çevre açısından baktığımızda su, evrensel bir kaynak olup suyun belirli bir kalitede olması gerekiyor. Çalışmamız, sularımızın kalitesinin belirlenmesi açısından oldukça önemli. Suyun ne düzeyde kirli olduğu hakkında da bilgi edinmiş oluyoruz. Dolayısıyla herhangi bir çevre kirliliğinin bu yöntemle belirlenmesi durumunda müdahale etmeye veya ilgili kurumları uyarmak adına da bu sistem kullanılabilir. Örneğin herhangi bir suda alabalığa rastlıyorsak “bu su iyi kalitededir” diyebiliyoruz. Ancak alabalığın yaşaması gereken suda sadece sazangillere rastlıyorsak bu suyun yüksek kalitede olmadığına karar verebiliyoruz. Geliştirilen indeks, bilim insanlarının yanı sıra su ile ilgili devlet kurumları ve özel sektör kuruluşları tarafından da kullanılabilir.”
Yaptıkları araştırmalar sonucunda değerli veriler elde ettiklerini ifade eden Çiçek, “Ülkemiz balık türü bakımından oldukça zengin. Türkiye”de 431 tatlı su balık türü var, bunun 221″i sadece ülkemizde bulunan endemik türlerden oluşmakta. Avrupa”da yaklaşık 600 tür var ve endemik tür sayısı bizimkinden daha düşük. Böylece Türkiye”nin büyük bir biyoçeşitliliğe sahip olduğunu görüyoruz.” diye konuştu.
Doç. Dr. Sevil Sungur ise Türkiye”ye özgü geliştirilen ve balıkları biyolojik unsur olarak kullanan bir indeksi ortaya çıkardıklarını kaydederek, “Suyun kalitesi ve sürdürülebilirlik kullanımına yönelik belirlemeler yapmış oluyoruz. Bu, hem ülkemiz hem de revize edilerek diğer ülkelerin de uygulayacağı şekilde kaynak olarak kullanıma sunuldu.” ifadesini kullandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Depremzede şehirler “bölgesel ihya stratejisi” ile kalkındırılacak
Türkiye, 6 Şubat 2023″te “asrın felaketi” olarak tarihe geçen Kahramanmaraş merkezli depremlerin izlerini silmek için çalışmalarını sürdürürken, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı da 2024-2028 yıllarını kapsayan “Bölgesel Gelişme ve Ulusal Stratejisi”nde afetten etkilenen illere özel planı ortaya koydu.AA muhabirinin belgeden yaptığı derlemeye göre, depremden en çok etkilenen Malatya, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman ve Hatay, “Afet Sonrası İhya İlleri” olarak belirlendi. Böylece söz konusu 5 ilin ekonomik, fiziksel ve sosyal olarak yeniden toparlanmaları, kalkınmaları ve deprem öncesi ekonomik coğrafyadaki rollerinden daha ileri seviyeye erişmeleri için sürecin hızlandırılması amaçlandı.Bu illerde ekonomik ve sosyal kalkınma programı fiziksel, ekonomik, sosyal ve kurumsal iyileşme başlıklarıyla ele alınacak, tarihi ve sosyokültürel yapının korunmasından çevre ve toplum sağlığına, üretim yapısının güçlendirilmesinden sanayi ve ticaret alanlarının afetlere dirençli hale getirilmesine kadar pek çok kritere dikkat edilecek.- AFET LOJİSTİK MERKEZLERİ KURULACAKBu doğrultuda öncelikle yerleşimlerin yeniden imar edilmesi için hazırlanacak mekansal planlarda mevcut sosyokültürel ve tarihi dokunun yaşatılması, afet tehlike ve risklerine karşı önlemlerin alınması, mekansal kullanımların afet riskini göz önünde bulundurularak tasarlanması, olası risklere karşı yeşil alanların artırılması ve paydaşların plan hazırlık sürecine aktif katılımları tesis edilecek. Ayrıca, bu illerde risk azaltma ve müdahale planları, farklı yerleşim düzeylerinde afet lojistiği planlaması, afet sonrasında kullanılacak alternatif ulaşım rotaları gibi kritik hususlar gözetilerek yeniden düzenlenecek.Bu illerde yürürlükteki deprem mevzuatına uygun dirençli ve iklim değişikliğine uyumlu konut alanları, okul, hastane, sosyal ve kültürel tesisler gibi sosyal altyapı alanları ile idari yapılar inşa edilecek. Yeni yapılara ilişkin yapı denetimi süreçleri güçlendirilecek ve afete dayanıklı içme suyu, kanalizasyon, su deposu, enerji, doğal gaz, telefon ve internet altyapısı gibi teknik altyapı sistemleri, ulaşım altyapısı ve toplanma alanları oluşturulacak.Kırsal dokunun özgünlüğüne ve ekolojik yapısına uyumlu olacak şekilde kırsal yaşam alanları oluşturulacak ve kırsalda fiziki ve sosyal altyapı iyileştirilecek. Kentsel ve kırsal alanların yeniden inşa sürecinde engelli bireylerin gereksinimleri dikkate alınacak.Afet sonrası müdahalede kritik önem teşkil eden, ihtiyaç duyulan malzemelerin taşınması, depolanması, dağıtımı gibi faaliyetlerin hızla gerçekleştirilmesi için afet riski ve nüfusa bağlı olarak farklı yerleşim düzeylerinde afet lojistik merkezleri kurulacak.- YEŞİL DÖNÜŞÜM İLKELERİ GÖZETİLECEKBaşta Hatay ve Adıyaman”da olmak üzere hafif, orta, ağır hasarlı veya yıkılmış tescilli yapıların veya zarar görmüş sit alanlarının özgün yapısına uygun olarak güçlendirme/restorasyon/renovasyon faaliyetleri desteklenerek kentlerin sahip olduğu tarihi ve kültürel doku tekrar oluşturulacak.Enkaz kaldırma faaliyetlerinin çevre ve toplum sağlığına olası olumsuz etkilerini önlemek amacıyla uygun koşullarda oluşturulan enkaz döküm sahalarında gerekli tedbirler alınacak.Kentsel ve kırsal yaşam alanları ile sanayi ve ticaret alanlarının yeniden inşa ve onarım süreçlerinde yapı malzemeleri seçimi, enerji altyapısı ve atık yönetimi gibi hususlarda doğal kaynak kullanım dengesi, çevrenin korunması, sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm gibi hususlar öncelikli olacak.Depremzede illerin afet öncesi potansiyelleri, üretim yapıları, tarihsel konumları, kimlikleri ve yerel özellikleri dikkate alınarak ekonomik faaliyetleri güçlendirilecek. Kırsal ve kentsel ekonomilerin entegrasyonu ile tarım ve sanayi sektörlerinin bütünleşmesi sağlanacak.- OSB”LERİN FAALİYETLERİ CANLANDIRILACAKHasarlı ve yıkılmış sanayi ve ticari alanları da afet riskine karşı dirençli hale getirilecek. Bu çerçevede, mümkünse yerinde, değilse yeni planlanan bölgelerde mevzuata uygun sanayi ve ticaret alanları inşa edilecek.Anılan 5 ilde faaliyet gösteren OSB ve sanayi sitelerinin faaliyetlerini canlandırmak için gerekli ulaşım ve lojistik ihtiyaçları öncelikli olarak karşılanacak. Afet sebebiyle başka illere göç eden nitelikli istihdamın dönmesi ve istihdam garantili mesleki eğitim faaliyetleri teşvik edilecek.Afet öncesi risk azaltma, afet anında müdahale ve afet sonrası iyileştirme sürecinde kullanım potansiyeli bulunan ileri ve yerli teknolojik ürünlerin geliştirilmesine yönelik AR-GE ve girişimcilik faaliyetleri desteklenecek.Yıkılan büyükbaş ve küçükbaş hayvan işletmeleri, besihane gibi tesisler ve bitkisel üretim işletmeleri afetlere dirençli olarak yeniden inşa edilecek, muhafaza/depolama altyapıları geliştirilecek ve sahip olunan hayvan varlığı yeniden oluşturulacak.Bireylerin hayat kalitesinin ve toplumsal hayata katılımlarının artırılması için kamu hizmetlerine erişebilirlik artırılacak, toplumsal aidiyet bilinci güçlendirilecek. Afet risk ve kriz yönetimi konusunda ise yerel düzeydeki beşeri ve kurumsal kapasite geliştirilecek ve çalışmalara STK”ler, yerel idareler, akademisyenler ve kamu kurumları başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin etkin katılımı sağlanacak.
Source: Www.star.com.tr
Marmara Denizi için müsilaj alarmı: Teknik kurul toplanıyor
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Marmara Denizi”nde 2021″de ortaya çıkan müsilaj sonrası Bakanlıkça 22 maddelik “Marmara Denizi Eylem Planı” ve “2021-2024 Marmara Denizi Bütünleşik Stratejik Planı” hazırlandı. Bu kapsamda, Marmara”daki kirliliğinin azaltılması ve izleme çalışmalarının yürütülmesi için oluşturulan Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu, son dönemde Marmara Denizinde müsilaj oluşumuna ilişkin ihbarlar üzerine tekrar harekete geçti. Müsilaj Bilim ve Teknik Kurulu, alanın akademisyenleriyle Bakanlığın ilgili birimleri, Marmara Denizi”nde benzer çevresel sorunların tekrar yaşanma ihtimalini göz önünde bulundurarak, güncel durum değerlendirmesi ve atılacak adımların planlanması amacıyla toplanacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Yardımcısı Fatma Varank başkanlığındaki istişare toplantısı, 25 Aralık Çarşamba günü Ankara”da yapılacak. Toplantıya, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanının yanı sıra Marmara Belediyeler Birliği, Marmara Araştırma Merkezi başkanlıklarının yetkilileri, Bursa Teknik Üniversitesi, Bursa Uludağ Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Piri Reis Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Kocaeli Üniversitelerinden bilim kurulu üyeleri ile konuya ilişkin çalışmaları olan akademisyenler katılacak. Marmara”da 4 yılda 38 bin 545 denetim yapıldı, 268 tesis kapatıldı İstanbul”da 27 Haziran”da toplanan Müsilaj Bilim Kurulunda, atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik atık su arıtma tesislerine dönüştürülmesi konusunda karara varıldı. Ardından İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile 14 Ağustos”ta bir toplantı daha yapıldı. Müsilaj Bilim Kurulu toplantısı öncesi, Marmara Denizi Havzasında bulunan diğer illerin yerel yönetimleriyle de yarın Bakanlık binasında toplantı gerçekleştirilecek. Öte yandan 2021″den bugüne Marmara Denizinde yaşanan müsilaj nedeniyle Marmara Denizine kıyısı olan Kocaeli, İstanbul, Yalova, Tekirdağ, Bursa, Balıkesir, Çanakkale”de yapılan 38 bin 545 çevre denetiminde çevre mevzuatına aykırı hareket eden bin 998 tesis ve 749 deniz aracına toplamda 1 milyar 227 milyon 363 bin 368 lira ceza uygulandı, 268 tesis de faaliyetten men edildi. Marmara Havzasında bu yıl 11 bin 314 denetim yapıldı, 727 tesise 318 milyon 715 bin lira idari ceza uygulandı, 88 tesisin faaliyeti durduruldu.
Source: Dünya Gazetesi
İstanbul Havalimanı”nda “goril yavrusu” yakalandı
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, İstanbul Havalimanı Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğü ekipleri, Nijerya çıkışlı Bangkok varışlı kafes tipi bir yükü takibe aldı.Ekiplerce yapılan incelemede, kafes tipindeki kutuda, Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaret Konvansiyonu (CITES) Sözleşmesi Ek-1 listesi kapsamındaki nesli tükenmek üzere olan “gorilla gorilla” olduğu belirlendi.Goril yavrusu, Tarım ve Orman Bakanlığının ilgili birimlerine teslim edildi.
Source: Internet Haber