Uzmanlar, yasa için Kültür ve Turizm Bakanlığı”na çağrı yapıyor: Arkeolojik alanlar tehdit altında
Yasa teklifi yalnızca zeytinlikleri değil; ormanları, yaban hayatı geliştirme sahalarını, sulak alanları ve özel koruma bölgelerini de etkiliyor. Teklife göre “stratejik ve kritik madenler” ile ön lisans/lisansı bulunan yenilenebilir enerji projeleri için “acele kamulaştırma kararı” alınabilecek. Bu düzenleme antik kentleri de etkileyecek. Arkeologlar dünyada bir örneğinin olmadığını ve sadece rant çıkarı dedikleri yasa için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı göreve çağırıyor! “GERİ ÇEKİLMELİ” Doğal Hayatı Koruma Vakfı ise yaptığı açıklamada, “WWF-Türkiye; doğanın, binlerce yıllık zeytinliklerin, ormanların, meraların ve kültürel varlıkların korunması için tüm siyasi partilere ve milletvekillerine çağrıda bulunuyor: “Bu yasa teklifi doğa ve insan yaşamı için büyük bir tehdittir. Bu nedenle yasa teklifi geri çekilmeli, doğaya ve topluma zarar verecek düzenlemeler yeniden değerlendirilmelidir” ifadelerine yer verdi. Arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ve Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yöneticisi Arkeolog Nezih Başgelen yasa taslağıyla ilgili gazetemize açıklamalarda bulundu. “DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE TASLAKTAKİ GİBİ BİR UYGULAMA YOK” – Arkeolog Prof. Dr. Mehmet Özdoğan: Bu yasa tasarısının en ters tarafı: Alanda kültür varlığı var mı diye önden bakılmıyor. Sonradan arkeolojik varlık olduğu görülürse ve bakanlık kazısı gerekli derse, şirketin bütün masrafını bakanlık üstlenmek durumunda. Bu bütün uluslararası anlaşmalara ters. Bütün sözleşmelerde önce alanda kültür varlığı var mı diye bakılır. Kurtarma kazısı ile çözülebilir mi diye bakılır. Kurtarma kazısı yapılacaksa masrafını şirket vermek zorunda çünkü. Sonraki aşamada arkeolojik kalıntı çıkarsa kurtarma kazısının fiderini şirket vermek zorunda. Dünyanın hiçbir yerinde taslaktaki gibi bir uygulama yok. Bu yasa geçerse tüm arkeolojik alanlar tehdit altına girer, aynı gerekçe diğer inşaatlar için de kullanılır. Bu zeytinliklerden daha vahim sonuçları olan bir akıl… “KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI”NI GÖREVE DAVET EDİYORUZ – Nezih Başgelen (Kültürel ve Doğal Mirası İzleme Platformu Yöneticisi, Arkeolog): Kültürel ve doğal çevre değerlerinin acımasızca yok edilmesi karşısında tüm dünyada ve ülkemizde kritik bir aşamadayız. Küreselleşmenin azgın/rantsal/gözü dönmüş dünyasında ya bizi var eden tüm ekolojik/yaşamsal dengelerin/ değerlerin göz göre göre, birer birer yok edilmesine seyirci kalacağız ya da bunlara neden olanları/yok eden etmenleri birer birer etkisiz hale getirip kaderimizi kendimizce belirleyebilmenin her alanda mücadelesini verip doğa ile uyum içinde, yaşayabilen toplumlar olabilmenin yolunu ne pahasına olursa olsun bulacağız. Bu açıdan vakit geçirmeden gerçekçi bir ortak paydaya , güçlü bir vizyona, akılcı bir stratejiye, ihtiyaç var. Tüm dünyada yaşamın kaynakları, türlerin geleceği tehlikede iken olan biteni görmezden gelerek, boş yakınmalarla, günü geçmiş söylemlerle bu tehlikeleri bertaraf edebilmemiz çok zor. Uygarlık tarihinin hiç yaşamadığı ölçekteki sorunlar ve tahribat karşısında gerek yaşadığımız coğrafyada ve dünyada kaçınılmaz bir varoluş mücadelesinin şafağındayız. Ülkemizin tarihi coğrafyası Edirne’den Kars’a, Sinoptan Anamur’a tarih öncesinden günümüze inanılmaz zenginlikte kültür varlıkları ve arkeolojik yerleşimlerle doludur. Tüm bunların korunması anayasal zorunluluktur. Rantsal önceliklerle hazırlanan yasa tasarısındaki maddeler hiçbir şekilde, gerek ulusal, gerekse uluslararası mevzuatımız açısından kabul edilemez. Dünya da bir örneği yok. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı göreve davet ediyoruz.
Source: Öznur Oğraş Çolak
Tepki çeken ‘torba teklifin’ görüşmeleri bugün Meclis’te başlıyor: Şirketlere “süper izin”
Teklif bugün TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşülecek. Muğla Milas Akbelen’de ormanlar ve tarım arazilerinin yok olmaması için yıllardır mücadele eden İkizköy’lüler de bugün TBMM önünde olacak. CHP Meclis’te görüşülmeye başlanacak olan “torba teklif” hakkında rapor hazırladı. SÜPER İZİN Raporda şu değerlendirmeler yer aldı: . “Süper izin” ile “ÇED Gerekli Değildir” kararı beklenmeden projeye başlanabilecek. Teklif ile “ÇED Gerekli Değildir” kararı alınması gereken projeler ile ilgili bu karar alınmadan onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatına başvurulabilecek. Proje için yatırıma başlanabilecek. İhale yapılabilecek. . Aralık 2022’de sunulup tepkiler sonrası geri çekilen zeytinlik düzenlemesinin bir benzeri getiriliyor. Ancak yeni teklifle, artık Türkiye genelinde değil, teklife ekli koordinatlar listesi yoluyla, Yatağan ile Yeniköy-Kemerköy termik santralleri ve kömür madenleri için zeytin ağaçları taşınabilecek. Madde, 3579 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Yasa’yla korunan zeytin ağaçlarına dair mevzuata açıkça aykırıdır. KRİTİK MADENLER HAKKINDA KURUL KARAR VERECEK . Ruhsat bedelinden çevre ile uyum teminatı çıkarılıyor, rehabilitasyon bedeli ayrı bir tanım olarak ekleniyor. . Maden Yasası’na “kurul” tanımı ekleniyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı başkanlığında ilgili bakanlardan oluşacak “kurul” 4. grup madenler (demir, bakır, altın, çinko vb.) ile stratejik ve kritik madenler hakkında karar verecek. . Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), ilgili kurumdan 3 ay içinde izin görüşü alamazsa “izin verilmiş” sayılacak. Buna göre, MAPEG, ruhsat düzenlenmeden önce ilgili kurumdan proje hakkında görüşünü sorarak izin isteyecek. 3 ay içinde görüş verilmeyen kuruma 1 aylık ek süre tanınacak. Bu sürede de yanıt verilmemiş olursa, izin verilmiş sayılacak. . Orman izni için ÇED kararı aranmayacak. Devlet ormanlarında maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetler için gerekli altyapı ve yatırımlar için MAPEG’e talebi halinde 3 ay içinde 24 aylık bedelsiz izin verilecek. Bu süre, 12 ay daha uzatılabilecek. Orman Genel Müdürlüğü’nün verdiği izin, ÇED yönünden olumlu görüş kabul edilecek. . Ruhsatlı maden sahası, ruhsat düzenlendikten sonra “alan izne tabi hale gelse” bile faaliyet sürecek. . “Stratejik ve kritik maden” tanımı geliyor. Bu madenler için “acele kamulaştırma” ve “zorunlu stok” olanağı getiriliyor. Bu madenlerin listesi ise yasayla düzenlenmiyor. Bakanlık kararına bırakılıyor. Bu madenleri işletecek firmaların yapacağı stok miktarlarına da Cumhurbaşkanı karar verecek. . Devlet hakkı ve ruhsat bedeli oranlarında değişiklikler yapılacak. Ruhsat bedellerinde yüzde 30’luk indirim uygulanacak. . Maden ruhsatı süre uzatımı için asgari üretim şartı getiriliyor. Asgari üretim yapılmazsa artık iptal değil, para cezası verilecek. . Bazı madenler için ihale şartı kaldırılıyor. Terk edilen ruhsatlı sahalar ihalesiz verilebilecek. Yenilenebilir enerji kaynakları için mera alanları tahsis amacı dışında kullanılabilecek. . Enerji tesislerinin arazi kullanımlarına uygulanan yüzde 85 oranındaki indirim teşviki 2030’a kadar uzatılıyor. . Rüzgar enerji santralleri ve güneş enerji santralleri için orman izni düzenlemeleri değiştiriliyor. . EPDK, yenilenebilir enerji tesisleri için 2030’a kadar “acele kamulaştırma” yapabilecek. Cumhurbaşkanı süreyi 5 yıl uzatabilecek. KAÇAĞA AF . Kaçak santrallere (yapı ruhsatı ve/veya yapı kullanma izinsiz çalıştırılanlar) imar affı getiriliyor. Bu işletmelere belli şartlar altında üretim tesisi uygunluk belgesi verilecek. Eski cezalar ve yıkım kararları ise uygulanmayacak.
Source: Mustafa Çakır
Cengiz’in Istrancalar Ormanı’ndaki projesi itirazlara karşın sona yaklaştı: Ağaç sayısı bile vermedi
AKP iktidarının gözde iş insanlarından Mehmet Cengiz’in şirketi Cengiz Elektrik’in Kuzey Ormanlarını etkileyecek projesinde nihai karar açıklandı. Kuzeyin bir bileşeni olan Istrancalar Ormanı’nda etkili olacak rüzgâr enerji santralı (RES) projesi, 26 Mayıs’ta Ankara’daki inceleme değerlendirme komisyonunda görüşüldü. Görüşmelerin ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı proje için nihai kararın verildiğini duyurdu. Buna göre son şekli verilen çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporu, bakanlık ve çevre, şehircilik ve iklim değişikliği il müdürlüğünde yurttaşın görüşüne açıldı. Sürecin dolmasının ardından projeye onay çıkacağı düşünülüyor. Cumhuriyet’in de geçen aylarda gündeme getirdiği projeyle birlikte Istrancalar Ormanı’nın Kırıklareli’nde kalan kısmına 15 rüzgâr türbini dikilecek. Şirketin Geçitağzı RES projesi 2023’te 33 türbin olarak başladı. Ancak kurum görüşleri ve halkın katılımı toplantısının ardından bu sayı 19’a indirildi. Bu kararın ardından şirketin projesine yine kurumlardan olumsuz görüş geldi. Son olarak proje şimdiki sayısı 15’e indi. SAYFA ÇOK, BİLGİ AZ Projenin nihai ÇED raporu 1915 sayfadan oluştu. Ancak raporun bu halinde bile hâlâ eksiklerin olduğu görüldü. Şirket onay aşamasına getirdiği projesinde keseceği ağaç sayısını bile açıklamadı. Tamamı orman arazisi olan alanda yapılacak çalışmalarda kesilecek ağacın açıklanmama sebebinde ise “Bu aşamada mümkün değil” dendi. Şirketin alana kuracağı türbin platformları yaklaşık 8 bin 300 metrekarelik alan kaplayacak. Ayrıca türbinler arasındaki bağlantıyı sağlamak için orman içerisinde ortalama 15 bin 800 metre uzunluğunda ve 10 metre genişliğinde yeni yol açılması planlanıyor. Yeni açılacak yollar, ekskavatör yardımıyla sıyrılarak hazırlanacak. Şirket bu proje için de 2 milyar 730 milyon TL harcanacağını belirtiyor YURTTAŞ KARŞI ÇIKTI Projeye ilişkin halkın katılımı toplantısı da 2022’de yapıldı. Burada konuşan Kula köyü muhtarı, “Öncelikle projeye karşıyız. Ormanlarımıza ve yaban hayata zarar verileceğini düşünüyoruz. Ekolojik denge bozulacaktır. Proje alanının ormanlık alanlar dışında bir yerde yapılması uygun olacaktır” dedi.
Source: Şeyda Öztürk
Koruyanları tutukladılar ranta alan açtılar
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na operasyon ile başlayan ve beşinci dalgasıyla süren operasyonlardan sonra yeniden hortlayan Kanal İstanbul projesinde hareketlikler sürüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kanal İstanbul güzergahındaki Sazlıdere havzasında yaklaşık 2.5 milyon metrekarelik bir alanı imara açtı. İmar planına göre bölgeye en az 6 bin yeni konut ve 25 bin ek nüfus gelmesi planlanıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un “Sosyal konut yapıyoruz” tezi de boşa çıktı çünkü imar planına göre, konutların lüks olacağı görüldü. İBB ve İSKİ imar planını incelerken süreci yakından takip ediyor. Meslek örgütleri ile İBB’nin bu imar planını da yargıya taşıması bekleniyor. Yeni plan meslek örgütlerinin de tepkisini çekti. Özellikle planın askı süresinin 15 gün olmasına dikkat çeken İstanbul Şehir Planlamacıları Odası’nın eski başkanlarından Prof. Dr. Pelin Pınar Giritlioğlu şunları söyledi:
YASA UYDURULDU
“Normalde bu süreler 30 gün olur, meslek örgütleri ve çevreciler bunları detaylıca inceleyerek yasal dayanaklarıyla itirazlarını yapardı. Ama rezerv alan yasasıyla birlikte bu süre 15 güne indirildi. Mahkemeyi beklemeden her şeyi hızlıca halletmeye çalışıyorlar. Oralarda zaten şu an 24 bin konut, mera ve tarım alanlarında yükseliyor. Bizim devam eden mahkemelerimiz var ve büyük ihtimalle o davaları kazanacağız. Ama o sırada binalar zaten yapılmış olacak, tarım bitirilmiş olacak geri dönüşü olmayacak. Yasalar bu talana uygun hale getiriliyor.”
‘Sosyal konut’ sözleri boş çıktı
İmar planında yeni yükselecek 6 bin konutun, lüks konut olacağına dair ibareler yer aldığını söyleyen Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Nuri Cem Ceylan, böylece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ‘Dar gelirliler için sosyal konut yapıyoruz’ sözlerinin de boşa çıktığını belirtti.
İmar planında kişi başı 50 metrekarelik alan öngörüldüğünü söyleyen Ceylan, “Bu rakam normalde 25-30’dur. İstanbul’da 35 bulduğunuzda bile şaşırırsınız. Bu demek ki 4 kişilik bir aile için 200 metrekare konut ön görülüyor. Normalde bu metrekareler villalarda görülür. İstanbul’da sosyal konutlar en fazla 75 metrekare olur. Buradan da bu konutların büyük, lüks konutlar olacağını görebiliyoruz” dedi.
Şeffaflık kalmadı
İBB uzmanları planı şöyle değerlendirdi: “Hem konut hem de nüfus sayısı daha da artabilir. Planın yüzde 18’i özel mülkiyetli arsaları içeriyor. Bu mülkiyetin kimlere ait olduğunu da göremiyoruz. 2019’de İmamoğlu belediyeyi alınca, İBB’nin tapu sorgulama yetkisini kısıtladılar. Hiçbir şeffaflık kalmadı. Öte yandan bu konutların kurada kime çıktığı da gizli tutuluyor”
İstanbul’un içme suyunu, gıdasını ve afet alanında yaşayacağı alanı sağlayan bu bölgede yapılan imar değişikliklerinin İBB operasyonlarının ardından gerçekleşmesi dikkat çekti. Çünkü, İBB’nin bu tür imar planlarına karşı yargı mücadelesini yürüten İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün tutuklu.️ İmar rantlarıyla müteahhitlerin ve zenginlerin ne kadar kazandığını rakamlarla ve istatistiklerle ortaya koyan IPA Başkanı Buğra Gökce tutuklu.
İSKİ DE HEDEFTE
İstanbullunun içme suyu ve baraj bölgelerini korumakla görevli olan İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa ev hapsinde. Bölgede halihazırda süren inşaatlar için yıkım kararı gönderen İSKİ Genel Müdür Yardımcısı Begüm Çelikdelen gözaltına alındı. Kanal İstanbul bölgesinde planlar tıkır tıkır işlerken İstanbullunun haklarını korumakla görevli tüm bürokratlar ve İstanbullunun seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu tutuklu. İstanbul’un muhafızlarını birer birer tutuklayan iktidar, Kanal İstanbul bölgesinde yeni projelerini hayata geçirmeye devam ediyor.
Source: Haber Merkezi
İran-İsrail savaşı gündeme getirdi! Türkiye”den Radisa ile önlem
Radyasyon İzleme ve Uyarı Sistemi Ağı (Radisa) ile sınırlarımız başta olmak üzere, radyasyon seviyesi anlık olarak izleniyor. 239 ayrı noktaya kurulan sensörlerin Avrupa”daki sistemle entegre çalışması olası bir nükleer serpintinin önceden haber alınmasına imkan sağlıyor.İsrail”in 13 Haziran”da İran”daki nükleer tesislere düzenlediği saldırıların ardından radyoaktif sızıntı yaşanma ihtimali endişeye yol açtı. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Enerji Enstitüsü Nükleer Araştırmalar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Kam, Türkiye”de nükleer sızıntılara karşı kullanılan Radyasyon İzleme ve Uyarı Sistemi Ağı”nı (Radisa) anlattı. Yeni Şafak”ın haberine göre, Kam, Radisa”nın 239 istasyonda 7/24 radyasyon ölçümü yaparak yetkililerin cep telefonuna uyarı gönderdiğini söyledi.239 NOKTADA 7/24 ÖLÇÜMÇernobil nükleer kazasından sonra Türkiye”de, nükleer reaktörlerden kaynaklanabilecek radyolojik tehlikelerin erken tespit edilebilmesi amacıyla Radisa adında sabit radyasyon ölçer sitemlerinin kurulduğunu ifade eden Kam, “Özellikle sınır bölgelerimizde, 81 il merkezi, 111 ilçe merkezi, 12 termik santral, 4 nükleer uygulama içeren tesis ve 3 sınır karakolu dahil toplam 239 istasyonda radyasyon ölçümü gerçekleştiriliyor” dedi.RİSK DURUMUNDA UYARI GİDİYORVeriler Avrupa Radyolojik Veri Değişim Platformu”na (EURDEP) gönderiliyor ve Avrupa ülkeleri tarafından EURODEP”e aktarılan veriler düzenli olarak takip ediliyor. Bu durum olası bir nükleer serpintinin önceden haber alınmasını olanak sağlıyor. Sistem, belleğinde biriktirdiği radyasyon ölçüm verilerini telefon hatları üzerinden Ankara”daki merkez istasyona otomatik olarak aktarıyor.ERKEN TESPİT ÖNEMLİNükleer serpintinin erken tespit edilmesi durumunda alınabilecek tedbirlerin olduğunu belirten Kam, “Öncelikle dışarıda solunuma yönelik tedbirler almamız gerekiyor. Maske kullanmalıyız, iyot tabletleri alınmalı, yeşil yapraklı sebzelerin ve günlük süt tüketiminin ise sınırlandırılması gerekir. Erken tespit oldukça önemli. İyot tabletleri özellikle radyasyonun tiroit bezine zarar vermesini engelliyor. Bu tabletler, radyasyonun vücutta tutulmasını önlüyor ve kanser riskini azaltıyor. Ayrıca, radyasyona maruz kalan kişilerin bulaşık bölgelerinin yıkanması da alınabilecek tedbirler arasında” değerlendirmesi yaptı.TARIM ARAZİLERİNİ ETKİLEYEBİLİRRadyasyonun havaya karışması ve yağmur olarak toprağa dökülmesinin özellikle tarım arazileri için oldukça riskli bir durum olduğunu söyleyen Kam, “Nükleer kalıntılar ekim yerlerinde direkt toprağa ve bitkiye geçer. Bu bitkileri ise ya hayvanlar ya da biz yiyoruz. Böylece hayvanların etini, sütünü ya da bitkileri tükettiğimizde vücudumuza radyasyon karışmış oluyor. Vücudumuzun bir kısmına yapışan radyoaktif toz parçası vücutta kanser riskini artırıyor” şeklinde konuştu.
Source: Www.star.com.tr
Yılan “Zararsız, öldürmeyin” derken ısırdı!
Hatay ın Payas ilçesinde yaşayan ve bölgede Yılancı Kemal olarak tanınan Kemal Başer, bir vatandaşın evine giren yaklaşık 1 buçuk metrelik kara yılanı yakaladı. KAMERAYI AÇIP ANLATMAYA BAŞLADI Yılanı doğaya salmadan önce kameralar karşısında doğal yaşamla ilgili bilgi ve uyarılar yapan Başer, bu sırada beklenmedik bir olay yaşadı. ELİNDEN İKİ KEZ ISIRDI İHA daki habere göre zararsız olduğunu söylediği yılan, bir anda agresifleşerek Başer in elini iki kez ısırdı. Yarasını sabunlu suyla yıkayarak ilk müdahaleyi yapacağını ifade eden Başer, Yılanlar zehirli değil ama kendilerini savunmak için ısırabilirler. Doğadaki tüm canlılar insanlardan korunmak ister dedi. YILANI DOĞAYA SALDI Kendisini ısıran yılanı doğaya salan Başer in sağlık durumunun iyi olduğu öğrenildi. O anlar ise cep telefonu kamerasına yansıdı.
Source: Habertürk
CHP’li Balcı: Muğla halkı geleceğine sahip çıkıyor
Muğla Büyükşehir Belediye Meclisi’nin Bayır-Deştin Tekağaç Mevkii’nde yapılması planlanan çimento fabrikasının imar planını etmesini mahkemeye taşıyan Muğla Valiliği’ne tepkiler devam ediyor. Konuyla ilgili açıklama yapan CHP Muğla İl Başkanı Zekican Balcı, yazılı bir basın açıklaması yayımladı. Balcı, “Bu karar, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ve 3194 sayılı İmar Kanunu çerçevesinde, belediyelerin şehircilik ilkeleri ve kamu yararı doğrultusunda plan yapma ve değiştirme yetkisi kapsamında alınmıştır. Dolayısıyla söz konusu karar hem hukuki hem de anayasal açıdan meşru, yerel iradenin doğrudan tezahürüdür. Ne var ki, Muğla Valiliği tarafından açılan iptal davası, idari teamülleri ve yerinden yönetim ilkesini açıkça hiçe saymakta; merkezi idarenin, yerel demokrasiyi baskı altına alma eğilimini bir kez daha ortaya koymaktadır” dedi. “Yerel yönetimlerin karar alma mekanizmaları, Anayasa’nın 127. maddesi ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı ile güvence altına alınmıştır” diye belirten Balcı, “Seçilmiş belediye meclisinin, kendi yetki alanı içinde, kamu yararına aldığı bir kararın idari bir karar ile yargıya taşınması siyasi bir müdahaledir. Bu tutum, halkın iradesini yok sayan otoriter bir refleksin ürünüdür. Öte yandan kararın hemen ardından, belediyemizi ve doğayı savunan yurttaşlarımızı hedef alan organize bir karalama kampanyası başlatılmıştır. Gerçek dışı iddialarla kamuoyunda yanlış algı yaratılmaya çalışılmakta; ‘protestolar ücretliydi’ veya ‘imar rantı yaratıldı’ gibi mesnetsiz söylemler dolaşıma sokulmaktadır. Bu dezenformasyon çabaları, açıkça anayasal haklarını kullanan yurttaşlarımızı baskı altına alma, ifade özgürlüğünü ve demokratik muhalefeti sindirme niyetinin bir parçasıdır” ifadelerini kullandı. HALKIMIZIN YANINDAYIZ Balcı şunları dile getirdi: “Halkın demokratik tepkisini itibarsızlaştırmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti ilkesine ve anayasal düzene aykırıdır. Cumhuriyet Halk Partisi Muğla İl Örgütü olarak bu antidemokratik müdahaleyi reddediyoruz. Yerel yönetimlerin karar alma özgürlüğünü, halkın iradesini ve hukukun üstünlüğünü savunmaya devam edeceğiz. Muğla halkı; doğasına, suyuna, toprağına ve geleceğine sahip çıkmaktadır. Biz de halkımızın yanındayız.” NE OLMUŞTU? Fabrika 2022’de Bayır ve Deştin mahallelerinin ortak sınırı Tekağaç mevkiine kurulmak istendi. Proje için verilen çevresel etki değerlendirme (ÇED) olumlu kararını, Eylül 2023’te Muğla 2. İdare Mahkemesi iptal etti. Menteşe Belediyesi, inşaat ruhsatını ve yapı tatil tutanağını iptal etti. Şirketin Danıştay’a yaptığı itirazı ise reddedildi. Danıştay Ocak 2024’te mahkeme kararını iptal için yaptığı başvuruyu reddetti. Yargının ve yerel idarenin net tavrına rağmen, şirket geri adım atmadı. Bakanlık Kasım 2024’te iptal edilen ÇED süreci için yeni bir inceleme değerlendirme komisyonu toplantısı düzenledi ve revize ÇED’in görüşüldüğü bu toplantıda Muğla Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri ve ekoloji örgütleri karara itiraz etti. Yurttaşlar da Ocak 2024’te, fabrikaca alanda dair “sanayi alanı” kararının kaldırılması için Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne resmi itiraz verdi. Aynı yılın mart ayında da kararın iptali için Bakanlığa dava açıldı. Mayıs 2025’te projeye ilişkin imar planlarının iptali, Muğla Büyükşehir Belediye Meclisi’nin kararıyla kesinleşti.
Source: İzmi̇r / Cumhuriyet
Denizin rengi tamamen değişti! Hemen uyarı geldi, 3 ilin ismini verdi: Nüfuslarının azaltılması şart
Kocaeli”nin İzmit ilçesinde kıyı şeridine yakın bölgelerde deniz suyu kahverengiye büründü. İzmit Körfezi”ndeki renk değişimi havadan görüntülenirken, Kocaeli Üniversitesi”nden (KOÜ) Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, “Elbette istenen bir durum değil ancak İzmit Körfezi”nde, Gemlik Körfezi”nde, benzer kıyı ekosistemlerinde zaman zaman rastladığımız bir oluşum. Elbette bu oluşumların ekosistemdeki diğer canlılara zarar verme potansiyeli var” dedi.
DÜNYADA ÖRNEKLERİ OLAN BİR DURUM
İzmit Körfezi”nin bir bölümü, kahverengiye büründü. İzmit ilçesindeki kıyı şeridinde yakın noktalardaki renk değişimi geniş bölgede etkili oldu. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı”na bağlı ekipler, yaşanan renk değişiminin nedenini belirlemek için çalışma başlattı. Sudan alınan numuneleri inceleyen KOÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, oluşumun dünyadaki birçok kıyı ekosisteminde rastlanılan bir durum olduğunu belirtti.
“ZAMAN ZAMAN BU OLUŞUMLARA RASTLIYORUZ”
Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, “İncelediğimiz örneklerde gördüğümüz kadarıyla bir fitoplankton grubu olan dinoflagellata türünün aşırı çoğalması nedeniyle meydana gelen bir hadise. Genellikle “mevsim geçişi” diye tabir edilen, hava sıcaklıklarının, su sıcaklıklarının, rüzgar rejiminin değiştiği dönemlerde rastlanan bir oluşum. Teknik olarak sınırlı bir hacimdeki mikroorganizma sayısının, dinoflagellata sayısının artışını takiben gerçekleşen bir olay. Elbette istenen bir durum değil ancak İzmit Körfezi”nde, Gemlik Körfezi”nde, benzer kıyı ekosistemlerinde zaman zaman rastladığımız bir oluşum. Elbette bu oluşumların ekosistemdeki diğer canlılara zarar verme potansiyeli var. Özellikle amphipodalar gibi daha çok planktonik veya makrobentik organizmaların bu işlerden zarar görmesi mümkün. O bakımdan istenmeyen olaylar gibi düşünebiliriz. Fakat kıyı ekosistemlerinde, kentsel deşarjların yoğun olduğu bölgelerde her ne kadar arıtma tesisleri iyi çalışıyor olsa da zaman zaman bu oluşumlara rastlıyoruz” dedi.
NÜFUS VURGUSU: ÇOK KALABALIK
Bu tür oluşumların engellenmesiyle ilgili en etkili yöntemlerin başında atık su arıtma tesislerinin ileri düzeyde arıtım yapan tesislere dönüştürülmesi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ergül, “Bu ileri teknoloji kullanımıyla ilgili İzmit Körfezi”nin etrafında esasen tesislerimiz var ancak öte yandan nüfus çok kalabalık; deşarjların miktarları çok fazla. Hava sıcaklıkları ve su sıcaklıkları da bu organizmaların sevdiği değerlere geldiğinde bu tür oluşumlara rastlıyoruz. Elbette sadece deşarj edilen miktarlar değil, su içerisinde zaten mevcut olan ancak rüzgarlar gibi meteorolojik faktörlerin etkisiyle harekete geçirilen bu besleyici element unsurlarını da dikkate almak gerekir. Geçtiğimiz hafta havanın biraz rüzgarlı olduğu dönemlerde suyun karışmış olması, akabinde de bu organizmaların, buradaki besleyici elementleri kullanmış olmaları mümkün. Zaten daha önceki olaylar da süreçler de hep bu şekilde tecrübe ettiğimiz süreçlerdi. Burada gördüğümüz organizma teknik olarak “Prorocentrum micans” denilen bir dinoflagellata türü. Dünya genelinde de bu organizmana yol açtığı alg patlaması olarak bilinen, “red tide” denilen bu oluşumların meydana gelmesi sık rastlanan hadiseler arasında” diye konuştu.
İNSAN SAĞLIĞINA ZARARLI MI?
Bu oluşumların insan sağlığına doğrudan bir zararı olmadığını söyleyen Prof. Dr. Ergül, “Ancak oluştukları zaman, bulundukları ekosistemdeki diğer organizmaları etkileyebiliyorlar. Daha önce yaptığımız bir çalışmada balıkların besin olarak tükettiği amphipodların solungaçlarını tıkadıklarını ve ölümlerine neden olduklarını görmüştük. Dolayısıyla zincirleme birbirini etkileyen, ekosistem tahribatlarına neden olması bakımından bu oluşumların zararlarıyla yüzleşiyoruz. İnsanların doğrudan tedirgin olmalarını gerektiren bir hal yok ama hem görsel olarak hem de biraz evvel bahsettiğim ekosistemdeki tahribatlar nedeniyle ciddiye alınması gerekir” dedi.
MÜSİLAJ YORUMU
Müsilaj ile ilgili de açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ergül, “Prorocentrum micans, müsilaj oluşumuna katkı verdiği bilinen organizmalar arasındadır. O bakımdan da ön saflarda yer alan bir organizma olmamakla birlikte, bu oluşuma katkı veren organizmalardan bir tanesidir. Dolayısıyla bu oluşumların engellenebilmesi için mümkün olduğu kadar aktif faaliyet gösterilmesi gerekir. Atık su arıtma tesislerinin etkin çalıştırılması ve ileri teknolojiyle donatılması gerekir” diye konuştu.
3 İLİN ADINI VERDİ: NÜFUSLARININ AZALTILMASI ŞART
Prof. Dr. Ergül, “Bölgemizdeki nüfus yoğunluğu oldukça fazla ve maalesef her geçen gün bu yoğunluğun arttığını görüyoruz. Bir raporda, her yıl yaklaşık olarak 30 bin kişinin Kocaeli nüfusuna eklendiğini okumuştum. Dolayısıyla da bu kaldırılması çok zor bir yük. Çünkü Kocaeli”ye eklenen her nüfusun öyle ya da böyle denize de bir çıktısı oluyor. O bakımdan İstanbul başta olmak üzere, Marmara Bölgesi”ndeki nüfusu yoğun olan Kocaeli, Bursa gibi şehirlerimizdeki nüfusun artışıyla ilgili tedbirler düşünülmesi şarttır. Bu elbette kolay bir şey değildir; uzun vadede 5, 10, 20, 50 yıllık perspektiflerde düşünerek tedbirler alınması gerekir. Giderek artan nüfus, bölgenin taşıyabileceği yükü artık zorluyor hatta üzerinde olduğunu da gösteren emarelerle karşılaşıyoruz. Dolayısıyla da çok fazla zaman geçirmeden bu konulara kafa yormak gerekir” dedi.
Source: Ufuk Dağ
Zehri bir insanı öldürebilir: Elazığ”da görüldü!
Elazığ”da havaların ısınmasıyla birlikte ortaya çıkan örümcek, kameralara yansıdı.Merkeze bağlı Güneykent Mahallesinde yaşayan bir vatandaş, diğer türlerden farklı gördüğü bir örümceği cep telefonu kamerasıyla görüntüledi.Türkiye”nin en zehirli yılanlarından: O ilçemizde görüldü!Uğur böceği görünümüne aldanmayın: Sanıldığı kadar masum değil!ZIPLAYABİLİYORÖrümceğin türünü merak eden vatandaş, türün halk arasında et yiyen örümcek olarak bilinen ’sarıkız örümceği’ olduğunu öğrendi.Zehirli olan ve havaların ısınmasıyla ortaya çıkan sarıkız örümceği 13 santimetre uzunluğa kadar ulaşabiliyor ve zıplayabiliyor. Zehriyle bir insanı ölüme götürebileceği belirtilen örümceğin akrep ve kertenkele ile beslendiği biliniyor.
Source: Kadriye Ebrar Etirli
Bitlis”in beyaz altını yıllık 4 milyar gelir sağlıyor! Rezervin yüzde 16″sı Türkiye”de
Dünya genelinde sadece sayılı birkaç ülkede bulunan ve tükenme noktasına gelen altın değerindeki madenin değeri her geçen gün artıyor. Dünyadaki toplam rezervin yüzde 16″sı Türkiye”de bulunurken, Türkiye”deki rezervin ise yüzde 50″i Bitlis”te yer alıyor.Bitlis”in önemli madenlerinden biri olan ve kentte ‘beyaz altın” olarak bilinen pomza, kent ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Yıllık 3 milyon ton pomzanın işlendiği kentte, yaklaşık 3 milyon ton hammadde iç piyasaya ve yurtdışına ihraç ediliyor.Madeni işleyen yaklaşık 52 fabrikanın bulunduğu kentte, bin kişiye de istihdam sağlanıyor. İnşaat, bims üretimi, ısı ve ses yalıtımında kullanılan madenin, katma değeri yüksek endüstriyel ürünlere dönüştürülmesi ve kent ekonomisine olan katkısının artırılması için başlatılan çalışmalar da devam ediyor.”52 firma, bin kişilik istihdam, 4 milyar liralık gelir”Pomza madenin kentteki durumuyla ilgili bilgi veren Tatvan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Bilal Adabağ, sektörde 52 firmanın faaliyet gösterdiği belirterek, madenden yıllık 4 milyar liralık ekonomik gelir elde edildiğini söyledi.Bitlis”te bulunan madenin diğer yörelerdeki pomza madenlerine kıyasla yüzde 50 daha hafif olduğunu belirten Adabağ şöyle konuştu:”11 ay boyunca bir fiil çalışan fabrikalarımız var. Ancak halen bu değerli madeni tam anlamıyla kullanamıyoruz. Pomza, şap, dış sıva ve bims bloklar halinde yeni yatırımlar dönüştürülüp, katma değeri yükseltilebilir. Depremden sonra talep arttıKahramanmaraş merkezli deprem sonrası binalarda hafifliğinden dolayı tercih edilen bir ürün haline geldi. Sıfır nötr bir malzeme olduğu için sağlık açısında da sıkıntı oluşturmamakta. Ses ve ısı yalıtımı oldukça iyi olan, yanmaz, tutuşmaz bir malzeme.Değerinin çok altında işleniyorHer geçen gün bir deprem ile karşı karşıyayız ve bu sebeple hafif malzemeyi tercih etme bir devlet politikası olmalı. Bu maden hammadde olarak da dışarıya gönderilmekte ancak buna çok sıcak bakmıyoruz. Bizim bu beyaz altını memleketimize ve ülkemize kazandırmamız lazım. Değerinin çok altında işleniyor, bizim bunu katma değeri yüksek ürünler haline getirmemiz lazım.”Türkiye rezervinin yüzde 50″si Bitlis”teBitlis”teki pomza madeninin güncel durumuyla ilgili bilgi veren Bitlis Eren Üniversitesi (BEÜ) Pomza ve Perlit Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Nusret Bozkurt da pomza taşının volkanik kökenli bir maden olduğunu ifade ederek, dünyada sınırlı ülkede bulunduğuu söyledi.Bitlis yöresindeki pomzanın asidik karakterli olduğunu ve diğer bölgelerdekine oranla çok daha hafif olduğunu kaydeden Bozkurt, “Beyaz altın olarak tabir edilen bu maden tarım sektöründe, kozmetik sanayi, inşaat sanayi ve çokça farklı alanlarda kullanılabilen bir malzeme. Fakat katma değeri daha bir yüksek malzemeye dönüştürülmesi akademi ile sanayi dünyasının iş birliği ile mümkün” diye konuştu.
Source: Dünya Gazetesi
TBMM'de arbede! Vekiller birbirine girdi
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Bazı Kanunlar Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Meclis”te gerginliğe neden oldu. Komisyona gelen kanun teklifi zeytinlik alanlarda madencilik yapılmasının önünü açabileceği gerekçesiyle tartışmaların odağında. İKTİDAR VE MUHALEFET VEKİLLERİ ARASINDA ARBEDE Muhalefet milletvekilleri, çevre hakkı savunucularını ve hukukçuları TBMM Sanayi Komisyonu toplantısına almak istedi. Meclis korumaları, listede yer almayan kimseyi içeri alamayacaklarını belirtti. AK Parti ve muhalefet vekilleri arasında tartışma çıktı. VEKİLLER YUMRUKLAŞTI Komisyon Başkanı Mustafa Varank ve CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal arasındaki tartışma AK Parti Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu”nun Sarıbal”ı ittirmesi ile büyüdü. Vekiller zaman zaman yumruklaştı. Varank”ın arbede sırasında Sarıbal”a, “Çık şuradan, terbiyesizliğe bak. Önümü kesemezsin” dediği duyuldu.Gerginliğin ardından komisyon toplantısına geçen vekiller, kararı protesto etmek için komisyon sıralarına vurarak tepkilerini dile getirdi. TEKLİF NEDEN TEPKİ ÇEKİYOR? Teklif, özellikle Muğla”daki zeytinliklerin maden sahası olarak açılabileceği endişesini doğuruyor. 468 bin dönüm alanı kapsayan bu düzenleme, 2014″te özelleştirilen Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri çevresindeki maden sahalarını genişletmeyi hedefliyor. Muhalefet, çevresel tahribat ve tarım arazilerinin kaybı konusundaki kaygılarını vurgularken, AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, teklifin enerji arz güvenliğini güçlendireceğini ve çevresel yükümlülükleri netleştireceğini savunuyor.
Source: Abdullah Karlıdağ
Ölmek üzereyken buldu! Çocuğundan ayırmıyor… Beraber tatile bile gidiyorlar
23 Mayıs tarihinde Sakarya Üniversitesi kampüsü çevresinde gezen Sibel Arın Sezer, yerde çırpınan ve uçma kabiliyetini kaybetmiş bir yavru saksağan buldu.
Yavru kuşu evine götürerek 24 gündür bakımını üstlenen Sezer, onu adeta kendi çocuğu gibi görüyor. Bebek gibi bakılan kuş ise annesi olarak benimsediği Sezer’in yanından bir an bile ayrılmıyor.
“BERABER TATİL YAPIYORUZ”
Sibel Arın Sezer, ilk kez saksağan baktığını ifade ederek, “Benimle birlikte 3 haftadır yaşıyor. Ben nereye gidiyorsam, o oraya geliyor. İstanbul”a gidiyoruz, Karasu’da, Cebeci’de tatil yapıyoruz, kedilerimle ve oğlumla anlaşıyor. Evimden bir parça oldu. Üniversitenin girişinde uçuruyorum. 100 metre kadar uçuyor ama sesimi duyunca bir yere gitmiyor. Mama yemeyi daha bilmiyor, ben elimle besliyorum. Kalitesiz mamada yemiyor, mama ayırıyor. Ciğer, yumurta beyazı ve şırıngayla su veriyorum. O beni bırakmadığı müddetçe ben onu bırakmayacağım. Giderse de yapacak bir şey yok, özgürlüğüne kavuşsun tabii ki ve inşallah mutlu olur. Giderse onu çok özleyeceğim” dedi.
Source: Mahmut Ekinci
19 HAZİRAN DEPREM Mİ OLDU? Az önce deprem mi oldu, nerede, kaç şiddetinde? AFAD ve Kandilli Rasathanesi SON depremler listesi!
19 Haziran 2025 Perşembe günü, Türkiye”nin farklı bölgelerinde hafif şiddette depremler meydana gelmiştir. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Kandilli Rasathanesi, bu sarsıntıları anlık olarak izleyerek kamuoyunu bilgilendirmeye devam etmektedir. Peki, 19 Haziran 2025 Perşembe günü az önce deprem mi oldu, kaç şiddetinde? Son dakika İstanbul”da deprem nerede oldu son dakika? İşte, güncel deprem verileri ve detaylar… KANDİLLİ SON DEPREMLER LİSTESİ Bölgesel olarak deprem araştırması yapan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi, güncel olarak gerçekleşen 500 depremi halka sunarak bilgilendiriyor. AFAD SON DEPREMLER LİSTESİ Son dakika olan depremleri resmi web sitesinden duyuran Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı ise anlık deprem haberlerini kamuoyuna sunuyor.
Source: Haberler
İsrail-İran geriliminde Tel Aviv”in enerji altyapısı da hasar alıyor
AA muhabirinin uluslararası medya ile İsrail Enerji ve Altyapı Bakanlığından derlediği bilgilere göre, İsrail”in enerji ve altyapı sistemleri, İran’ın füze saldırıları sonrası ciddi zarar gördü.
İsrail’in İran’a saldırılarıyla başlayan çatışmada 7. gün
Hayfa kentindeki petrol rafinerisi sahibi Bazan şirketinden 15 Haziran”da yapılan açıklamada, İran”ın saldırısı nedeniyle tesislerde ciddi hasar meydana geldiği aktarıldı.
Açıklamada, hasar nedeniyle rafineri ve bağlı şirketlerin tüm tesislerinin faaliyetlerinin durdurulduğu duyuruldu.
Rafinerinin günlük 197 bin varil ham petrol işleme kapasitesine sahip olduğu bildirilirken İsrail Enerji ve Altyapı Bakanlığı, faaliyetlerin mümkün olan en kısa sürede yeniden başlaması için çalışmaların sürdüğünü açıkladı.
Guardian”ın aktardığına göre, Hayfa petrol rafinerisi, buhar ve elektrik üretim tesisinin aldığı ağır hasar nedeniyle 16 Haziran”da kapatıldı.
Ayrıca aynı bölgede yer alan Hayfa Limanı yakınındaki elektrik santraline düzenlenen saldırı sonucu tesiste yangın çıktı.
Bunun yanı sıra Yunanistan merkezli Energean şirketi, Karish açık deniz gaz sahasındaki tüm üretim faaliyetlerini durdurduğunu duyurdu. Şirketin açıklamasında, Enerji ve Altyapı Bakanlığının 13 Haziran’da verdiği talimat doğrultusunda üretimin tamamen durduğu, güvenlik nedeniyle bu kararın alındığı belirtildi.
İsrail’in diğer büyük açık deniz sahası olan Leviathan”da da üretimin durduğu bildirildi. Şirket operatörü Chevron, sahadaki faaliyetlerle ilgili detay vermezken, kaynaklar üretimin askıya alındığını aktardı.
Yaşanan gelişmeler üzerine enerji sektöründe arz sürekliliğinin sağlanması amacıyla İsrail hükümeti Kudüs”te durum değerlendirme merkezi açtı.
Leviathan sahası Mısır”ın arz güvenliği için önemli
Her iki sahadan da iç gaz talebini karşılamakta zorlanan Mısır”a gaz tedarik ediliyor.
Geçen yıl, Leviathan sahasında 11,33 milyar metreküp doğal gaz üretilmişti. Bu gazın büyük kısmı komşu ülkeler Mısır ve Ürdün’e ihraç ediliyordu.
Uluslararası Enerji Forumunun veri tabanı JODI”ye göre, İsrail gazı Mısır”ın tüketiminin yaklaşık yüzde 15-20’sini karşılıyor. Bölgesel arz daralması, yaz aylarında elektrik talebinin arttığı bir dönemde yaşanmasıyla, Mısır”ı sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ithalatını artırmaya zorluyor.
Karish sahasında ise geçen yıl toplam 5,8 milyar metreküp doğal gaz üretilmişti. Energean tarafından işletilen İsrail”in en yeni açık deniz sahası Karish 2022, Leviathan ise 2019″da üretime başlamıştı.
İsrail”in gaz tüketimi geçen yıl hem enerji hem de sanayi sektörlerinde artmış ve toplam tüketim 13,9 milyar metreküple yeni bir rekor seviyeye ulaşmıştı.
İsrail”in Mısır ve Ürdün”e gaz ihracatı da geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 13,3 artışla 13,2 milyar metreküpe yükselmişti. İsrail”in söz konusu iki ülkeye ihracatı, geçen yıl İsrail”in gaz üretiminin yaklaşık yüzde 49″unu oluşturmuştu.
Uzmanlara göre, İsrail”in doğal gaz altyapısında yaşanan bu kesinti, ülkenin enerji güvenliği kadar, bölgesel dengeler açısından da yeni bir kırılganlık alanı yarattı.
Taraflar arasında sağlanacak hızlı bir ateşkesin, piyasalar üzerindeki etkinin sınırlı kalmasını sağlayabileceği yorumları yapılırken, çatışmaların tırmanması halinde doğal gaz arz güvenliği üzerindeki etkilerin derinleşmesinden endişe ediliyor.
İsrail”in uğradığı gerçek hasar konusunda belirsizlik var
Ürdünlü enerji uzmanı Amir El-Shobaki, AA muhabirine, Leviathan gaz sahasının kapatılmasının önlem amaçlı olduğunu belirterek, “Hayfa yakınlarındaki açık deniz platformuna isabet eden herhangi bir mühimmat, özellikle yüksek basınçlı gaz ve patlama riski nedeniyle, onarımı zor veya uzun sürecek ciddi hasara neden olabilirdi.” diye konuştu.
El-Shobaki, üretimin durdurulmasının potansiyel riskleri azaltmak ve bir saldırı olması durumunda bakımın daha hızlı gerçekleştirilebilmesi için daha iyi bir fırsat sağlamak amacıyla yapıldığını aktardı.
İsrail”in stratejik enerji altyapısının uğradığı “gerçek hasar” konusunda hala medya karartması ve belirsizlik olduğuna dikkati çeken El-Shobaki, şöyle devam etti:
“İlk bulgular Hayfa rafinerisi ve bir elektrik üretim istasyonunda sınırlı hasar olduğunu ve bu hasarın onarılabilir olduğunu ve kısa vadede İsrail”in enerji sisteminin sürekliliğini tehdit etmediğini gösteriyor. Bölgesel etkiye gelince, Ürdün 6 gün önce gaz akışının durmasıyla gaz tedarikindeki kesintiden zaten etkilendi. Ürdün durumu ciddiye alıyor ancak bunun maliyeti günlük 2 milyon dolar olarak tahmin ediliyor ve kesinti devam ederse yıllık 1 milyar dolara ulaşabilir.”
El-Shobaki, Mısır”ın daha fazla LNG ithal etmek ve elektrik üretimi için dizel ve fuel oil”e olan bağımlılığını artırmak zorunda kalabileceğinin altını çizerek, “Bu, maliyetleri önemli ölçüde artıracak. Programlı elektrik kesintileri, özellikle yazın en yoğun talep döneminde, taleple başa çıkmak için şimdiden başladı.” ifadesini kullandı.
İsrail”in enerji altyapısının son derece savunmasız olduğunu ancak mevcut şartlarda ülkenin hava savunmasının etkinliği ve yoğunluğu nedeniyle koruma altında olduğunu belirten El-Shobaki, şimdiye kadar özellikle İran”dan gelen saldırıların çoğunun isabetsizliği ve sınırlı etkinliğine dikkati çekti.
El-Shobaki, İsrail”deki enerji altyapısının isabetli ve etkili saldırılara maruz kalması durumunda sonuçların çok ciddi olabileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bu durum İsrail”deki yaşamı felce uğratabilir, özellikle enerji sektörünün İsrail ekonomisinin yarısından fazlasını oluşturan su arıtma, iletişim, finans piyasaları ve teknoloji sektörleriyle doğrudan bağlantılı olduğu düşünüldüğünde bunu anlayabiliriz. Gaz kesintisinin devam etmesi durumunda kısa vadede, Mısır ve Ürdün, özellikle yaz aylarında soğutma ve klima ihtiyaçları nedeniyle elektrik talebinin zirveye ulaştığı dönemlerde İsrail gazının kaybını telafi edecek acil ve uygulanabilir alternatiflere sahip değil. Ürdün dizel ve fuel oil kullanımını artırabilir, Mısır ise daha fazla LNG satın alabilir, ancak bunlar yalnızca geçici ve çok pahalı çözümler. Kısacası, kesinti uzun süre devam ederse, hazır veya sürdürülebilir alternatifler yok.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Enerji sektöründeki yeni düzenlemelerin güneş projelerinde hız ve verimi artırması bekleniyor
Halil Demirdağ, AA muhabirine, enerji ve maden alanlarına yönelik düzenlemeler içeren kanun teklifine dair değerlendirmede bulundu.
Yeni kanun teklifiyle sektördeki süreçlerin sadeleştirileceğine ve projelere yönelik izin süreçlerinin kolaylaşacağına işaret eden Demirdağ, güneş enerjisi sektörünün ilk adımlarını attığı 2014″te mevzuat eksikliklerine rağmen yatırımların hayata geçirilebildiğini ifade etti.
Demirdağ, o dönemde Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED), imar izni ve yapı ruhsatı aranmadığını belirterek, “Ancak zamanla bu süreçler zorunlu hale geldi ve yatırımcılar için ciddi bürokratik engellere dönüştü. Mevcut uygulamalarda yatırımcılar aynı projeyle ilgili farklı aşamalarda defalarca onay almak zorunda kalıyor. Bu durum, güneş enerjisi santral (GES) yatırımcısının önünü tıkıyor ve süreci verimsiz hale getiriyor.” diye konuştu.
Yenilenebilir enerji sayesinde 12 milyar dolar tasarruf sağlandı
Türkiye Elektrik İletim AŞ”nin güneş enerjisinde 50 gigavat kapasite tahsisi yapabileceğini açıkladığını, mevcut bağlı kapasitenin 22 gigavat seviyesinde olduğunu anlatan Demirdağ, kapasite tahsisleri verilirken izinlerin de aynı hızda ilerlemesi gerektiğini dile getirdi.
Demirdağ, “Aksi halde kapasite fiiliyata dönüşemeyecek. 2024″te yenilenebilir enerji sayesinde 12 milyar dolarlık ekonomik tasarruf sağlandı. Bu durum dışa bağımlılığı azalttı ve yerli ekonomik kaynakların güçlenmesine katkı sağladı. Türkiye”de elektrik talebi artacak. TBMM”ye sunulan güneş enerjisi sektörüne ilişkin düzenlemelerle projeler daha hızlı ve verimli bir şekilde gerçekleşecek.” değerlendirmesinde bulundu.
Kanun teklifinin en yakın zamanda Meclisten geçmesini beklediklerini ifade eden Demirdağ, yapı ruhsatı gibi teknik onayların doğrudan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına bağlanmasının önemine dikkati çekti.
Demirdağ, projeyi hazırlayan, inceleyen, onaylayan ve kabul eden bakanlığın, ruhsatı da vermesinin daha doğru bir yaklaşım olduğunun altını çizerek, “Yeni düzenlemelerle birlikte izin süreçlerinin eş zamanlı yürütülmesi mümkün hale gelecek. Artık ÇED süreciyle imar süreci aynı anda başlayabilecek. Bu da zaman kaybını önleyecek. Hedef, proje onay sürelerini 18 aya hatta kamulaştırma süreçlerinde hız sağlanırsa 12 aya kadar düşürmek.” ifadelerini kullandı.
GENSED”e depolama dopingi
Başkan Demirdağ, GENSED”in yeniden yapılanma sürecine girdiğini ve derneğin adının “Güneş Enerjisi ve Depolama Sanayicileri Derneği” olarak değiştirildiğini söyledi.
Yeni yönetimin güneş enerjisi ile birlikte enerji depolama sistemlerine de odaklanacağını belirten Demirdağ, şöyle devam etti:
“Yedi yıl önce de derneğin başkanlığını üstlenmiştim. O dönemde tüzüğümüze depolamalı sistemleri ekledik. Bugün geldiğimiz noktada depolamalı GES projeleri Bakanlık ve EPDK tarafından destekleniyor. Artık sadece üretmek yetmiyor, bu enerjiyi depolayarak sisteme ihtiyaç anında sunmak gerekiyor.”
Demirdağ, gündüz üretilen elektriğin talebin yoğun olduğu akşam saatlerinde kullanılabilmesi gerektiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
“Depolama, enerji sistemine esneklik kazandırıyor ve bu sayede daha hızlı yanıt veren bir altyapı kurulabiliyor. Türkiye”de üretim fazlası ve açığı yaşanan saatler bulunuyor, sistemdeki bu dengesizlik depolama yoluyla giderilebilecek. Örneğin, sadece 3 saatlik ihtiyaç için 11 bin megavatsaatlik bir güç yeterli olabilir. Bu da toplam sistem ihtiyacına çok önemli bir katkı sağlar. Artık yenilenebilir enerjiyle bedava ürettiğimiz elektriği depolayıp istediğimiz saatte satabilmeliyiz. Bu yaklaşım, doğal gaz ve kömür ithalatını da azaltacak. Kanun teklifinin gerekçelerinde bu yöndeki hedefler açıkça yer alıyor.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: