Müzede bir gece
Hatay’daki Kültür ve Turizm Bakanlığı Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi’ne ilk girdiğinizde önce ne kadar sıra dışı bir mekânda olduğunuzu fark etmiyorsunuz. En azından ben anlamadım! Giriş salonunda arkeolojik kalıntıların buluntularını, mozaik örneklerini gördükten sonra küçük bir koridorla asma köprüye çıkıldığında aşağıya mı, yukarıya mı, sağa mı, sola mı bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Hemen altınızda 5 farklı katmanda 13 farklı medeniyetin kalıntıları var. Başınızı biraz yukarıya kaldırdığınızda havada çelik kolonlar üzerine inşa edilmiş bir otelin odalarını görüyorsunuz. Köprü bitimindeki otelin kafesinde oturanlar, kalıntıları izleyerek kahvelerini İçiyor. Müzeyi gezimiz sırasında bize rehberlik yapan Müze Otel’in satış sorumlusu Görkem Doğan, “Asfur Arapça kuş demek ve her şeyin başlangıcı da bir kuş mozaiği” diye başlıyor anlatımına ve şöyle devam ediyor: “2009 yılında 400 odalı, 5 yıldızlı betonarme bir otel yapmak üzere inşaata başlanıyor. İlk kazıda bir kuş mozaiği bulunuyor. Etrafı kazıldıkça 17 bin metrekarelik arkeolojik bir alan çıkıyor. Bunun üzerine oteli havaya yapma kararı alınıyor. Müze üstüne otel yapmak üzere özel izin alınıyor. İş makinası vb. kullanılmıyor. Mimari projesi Emre Arolat’a ait olan otelin yapımı 10 yıl sürüyor. Sayısı 200’e düşürülen odalar, 66 çelik kolon üstüne havaya inşa ediliyor. Müze’nin duvarı da belki bir gün kazıya devam edilirirse kolayca kaldırılsın düşüncesiyle seyyar yapılıyor. Asfuroğlu ailesi burası insanlığa miras kalsın istiyor. ” 30 BİN BULUNTU Yapımı tamamlandıktan sonra Müze, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devrediliyor. Kalıntılardan yaklaşık 30 bin buluntu çıkarılıyor, hepsi kayıt altına alınıyor. Bunların çoğu da müzede sergileniyor. Müzede, ortası levhalarla kaplanmış dört tarafı yapılarla çevrelenmiş kompleks bir yapı (muhtemelen forum), iki evreli bir yapı, 5. yüzyıl sonlarına ait bir ev, tabanı dörtgen taş levhalarla kaplı birbirini dik kesen iki cadde, caddenin kuzey ve doğu kenarına bitişik sıralı mekânlar, 5. yüzyıla ait hamam kompleksi, 5. yüzyıl sonlarına ait mozaik kaplamaları ortaya çıkaran odalar, Helenistik duvarlar, 2. yüzyıla ait bir evin ziyafet salonu, sondaj çukurları bulunuyor. “DALGALI MOZAİK” Görkem Doğan’ın verdiği bilgilere göre, müzede bulunan dünyanın en büyük tek parça taban mozaiği 1050 metrekare büyüklüğünde ve üstünde 9 geometrik şekil var. “Bu mozaik kabaca bir tabirle halı” diyen Doğan, mozaiğin üzerinde doğal afetler nedeniyle dalgalanmalar olduğu için “dalgalı mozaik” dediklerini söylüyor. Bir Roma evinin ziyafet salonunun önündeyiz. Taban mozaiğinde su perileri Pegasus’u bir düğüne hazırlıyor. Atın bir karış üstünde “Bunu Euporos yaptı” yazıyor . Yani eserin üstünde sanatçının imzası var. Doğan, “Buradan anlıyoruz ki MS 2. yüzyılda yaşayan Antakyalı bir arkeoloji sanatçısı varmış. Zamanında büyük bir köşkün yemek odasının mozaiğini yapmış” diyor. ŞOK ODALI HAMAM MS 5. yüzyıla tarihlenen Roma Hamamı, dört bölmeden oluşuyor. Altta yakılan odunlarla sıcak sular, kilden borularla bu odalardan üçüne sıcak su taşıyor. Dördüncü oda ise şimdinin “şok odası”. Yani ılık ya da soğuk suyla yıkanılan bölüm. Biraz ötede bulunan çarşının duvarsız umumi tuvaletine bakıp “Romalılar burada acaba nasıl sosyalleşiyordu?” diye düşünürken Doğan, dikkatimizi üzerinde yürüdüğümüz asma köprünün döşemesine çekiyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor: “Yürünen yer siyah. Otel gri. Neden bu kadar karanlık? diye düşünebilirsiniz. Bulunduğumuz cadde, dünyanın ilk sokak lambalarının kullanıldığı caddedir. Bu cadde Anadolu’nun ilk camisi olan Habibi Neccar Camisi ile başlar ve dünyanın ilk kilisesi olan St. Pierre ile biter. Caddenin kaldırım taşları eskiden şu an üzerinde yürüdüğümüzle birebir aynıydı. Böyle döşeme sebebimiz bu.” DEPREMDE İSTİNAT DUVARI YIKILDI Müze Otel, depremde hiç hasar görmemiş ama bu eşsiz kalıntıların bir duvarı yıkılmış. Müzede, “6 Şubat depreminin izleri” başlığı altında şu bilgi veriliyor: “Antik kaynaklarda Antiokheia’da M.S. 526 yılında büyük bir deprem yaşandığından bahsedilir. Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi’nde bulunan Forum yapısına ait mozaiklerde, MS 526 yılında yaşanan depremin etkileri günümüze kadar ulaşabilmiştir. Yol kenarında bulunan dükkân ve işlikleri çevreleyen istinat duvarı ise 6 Şubat 2023 depreminde yıkılmıştır. Duvar, deprem anısı olarak olduğu gibi korunmuştur.” BOMBOŞ BİR DUA ODASI Otelin bir de “Dua Odası” var. İçinde hiçbir dini sembol yok. Burası mescit değil, sinagog değil, kilise değil. Görkem Doğan, “İçinde sizden ve inancınızdan başka hiçbir şey yok” diyor. Elbette örneğin bir Müslüman namaz kılmak isterse seccadesini, tespihini yanında götürüyor ama sonrasında oda gene bomboş kalıyor.
Source: Figen Atalay/cumhuriyet
Çanakkale’de iki katına çıkan kaya ocağı bakanlıktan son onayını aldı: 23 bin ağaç kesilecek
İktidarın yanlış politikalarıyla birlikte doğal yaşam üzerindeki baskı her geçen gün artıyor. Sermaye odaklı projelerle birlikte ağaç nüfusu bir bir azalıyor. Almanya merkezli Heidelberg Materials’ın da ortaklarından olduğu Akçansa Çimento, Çanakkale Ezine’deki bir kaya türü olan şist ocağını genişletecek. Projeyi inceleyen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, “Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) olumlu” kararı verildiğini duyurdu. Bu onayla birlikte şirket şist ocağını 49.71 hektar yani 70 futbol sahası büyüklüğüne genişletecek. 49.71 hektarlık ÇED alanının 31.7 hektarı ise orman statüsünde yer alıyor. Şirket tarafından hazırlanan nihai ÇED raporuna göre, yılda 20 bin ton olan üretim miktarı, 2 milyon tona çıkarılacak. Proje kapsamında açık ocak alanı, bitkisel toprak depolama alanı ve pasa depolama alanı için ağaç kesimi yapılacak. Bölgedeki ağaçların hacmi 1753.7 metreküpken, toplam kesilecek ağaç sayısı ise en az 23 bin 833 olarak rapora yansıdı. Alanda kızılçam, sakızağacı ve ardıç gibi ağaç türleri bulunuyor. ENDEMİK TÜRLER VAR Öte yandan şirket ÇED raporu içerisinde bölgede endemik türlerin bulunmadığını belirtse de, o bölgeye özgü çan çiçeği de bu topraklarda yetişiyor. Proje alanına 346 metre mesafede bademlik ve 800 metre güneyinde de hâlâ daha kanunlarla koruma altında olan zeytinlikler bulunuyor. Bu kanuna göre de zeytinliklere en az üç kilometre mesafede maden yapılamaz. Ayrıca proje alanı ve yakın çevresinde de 13 memeli hayvan türü bulunuyor. Bu türlerin dokuz tanesi Bern Sözleşmesi’ne göre koruma altında. Benzer şekilde alanda 22 familyadan 47 türe ait kuş da gözlemlendi. Bu kuşların da en az yedi tanesi sözleşmelerle koruma altında. AYDA 657 KİLO DİNAMİT Proje kapsamında daha önce yapıldığı gibi patlatma işlemleri de devam edecek. Ortalama üç günde bir patlatma yapılacak. Dinamitler karton kutu içerisinde ANFO tipi patlayıcılar ise çuvallarla bölgeye nakledilecek. Bölgede aylık 657 kilogram dinamit, 32 bin 850 kilogram da ANFO kullanılacak. Aylık dokuz patlama yapılacak. Bölgeye en yakın yerleşim yeri ise 1.49 kilometre ötedeki Akçeşme köyünde bulunuyor. Proje alanı aynı zamanda dere yataklarına da yakın bir mesafede yer alıyor.
Source: Şeyda Öztürk
Hakkârili yurttaşlardan çinko madenine karşı bastonlu eylem: Nöbete başladılar
Köy halkının açtığı dava sonucunda Van 5. İdare Mahkemesi, maden faaliyetlerinin durdurulması yönünde karar verdi. Ancak mahkeme kararına karşın şirket çalışmalarını sürdürünce köylüler bu kez maden sahasında bastonlu eyleme başladı. Kadınların, yaşlıların ve gençlerin birlikte katıldığı nöbet 25 gündür devam ediyor. Eylemde köylüler, mahkeme kararının derhal uygulanmasını ve çalışmaların durdurulmasını talep ediyor. Köy sakinlerinden Salih Kurt, “Yaklaşık 17 yıldır bu dağlarda bu madene karşı mücadele ediyoruz. Mahkeme bizim lehimize karar verdi ama şirket çalışmaya devam ediyor. Firma sahiplerinin siyasi bağlantıları nedeniyle karar uygulanmıyor. Biz de bastonlarımıza dayanıp burada nöbet tutuyoruz” dedi. 39 ŞİRKET AKTİF Köylüler, sadece çevrelerini değil, geleceklerini de savunduklarını belirtiyor. Davayı takip eden avukat Sefer Kurt, “Mahkemeye sunduğumuz belgelerle şirketin ruhsat sınırını aştığını, çevreyi tahrip ettiğini ve içme suyuna zarar verdiğini ortaya koyduk. Mahkeme de yürütmeyi durdurdu. Ama şirket kararı uygulamıyor. Verilen karar sadece Kavaklı için değil, Hakkâri genelinde benzer durumdaki köyler için de emsal bir karardır. Hakkâri’de halihazırda 39 maden şirketi faaliyet gösteriyor” diye konuştu.
Source: Yusuf Ziya Cansever
Başkan Seçer’den bakanlığa çağrı: ‘Adanalıoğlu’nu hangi sanayi tesisi kirletiyor’
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’ne (MESKİ) ait Karaduvar, Tarsus (Karabucak) ve Mezitli atık su arıtma tesislerinde denetim yaptı. Denetleme sonucunda 3 atık su arıtma tesisine toplam 2 milyon 674 bin 708 lira ceza uygulandı. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, bakanlığın uygulamasına belediye meclisinde yaptığı konuşmayla tepki gösterdi. 2019 yılında kendileri yönetime gelmeden önce MHP’li Burhanettin Kocamaz yönetimindeki belediyeye de ceza yazıldığını, söz konusu cezaların mahkeme yoluyla iptal edildiğini anımsatan Seçer, “Biz de şimdi bu işleme karşı mahkemeye gideceğiz. Bakanlığın numune alma şekline ve metoduna itiraz edeceğiz. Sizi online (çevrimiçi) takip ediyorlar. Ölçme imkanları var. Bizden 2 yerden alınan numunede problem çıkıyor. Biz iletişim kurduk. Yeniden numune alın dedik. Bunu işleme koydular. Şimdi sosyal medyada bunu dolaştırıyorlar. Haber kanallarında altyazı geçiyor, sanırsın ki dünya tersine dönmüş. Bunu yapmayın” ifadelerini kullandı. ‘KREDİ ALMAYA UĞRAŞIYORUZ’ Bulgunun henüz kesinleşmediğine dikkat çeken Seçer, “Hadi varsayalım bizim numuneler böyle çıktı… Biz 6 yıldır kredi almak için canhıraş çalışıyoruz. Çevre Bakanlığına da bu vesileyle, Erdemli-Anamur hattında yazlık siteler siteler var. Bize gösterdikleri hassasiyeti sitelere de göstermelerini istiyorum. Çevre Bakanlığına sesleniyorum. Adanalıoğlu tarafından sürekli şikayet geliyor. Nereden geliyor o koku? Hangi sanayi tesisi kirletiyor? Çevre Bakanlığının sorumluluğu, bunun da üzerine gidin” çağrısı yaptı.
Source: Emirhan Çoban
90 yaşındaki ninenin toprağına göz diktiler
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de Akbelen ormanlarını Limak ve İÇTAŞ’a karşı korumak için 6 yıldır mücadele eden İkizköylüler, yeni yasa taslağıyla ellerinden alınmak istenen zeytinliklerini korumak amacıyla basın açıklaması yaptı.
Eyleme 90 yaşın üzerindeki köylü nine ve dedeler 40 derece güneş altında bastonlarına yaslanarak geldiler.
Köylülerden Aytaç Yakar “Liman Akbelen ormanlarını katletti, şimdi bizim yaşam alanlarımıza ve zeytin tarlalarımıza gözünü dikti. Biz burada zeytinle geçinen zeytin yiyerek yaşayan köylülerimiz, Limak düşsün artık yakamızdan bir tek zeytin ağacımızı vermemek için ne gerekiyorsa yapacağız. Ankara’dakiler de Limak’ın yanında değil köylünün yanında olsun, yasayı geri çeksin, Limak ekmeğimizden, toprağımızdan , zeytinimizden tarlamızdan elini çeksin” dedi.
BİR KEZ DAHA YOLLARDALAR
Vahşi madenciliğe açılan doğa harikası Kaz Dağları’ndan kadınlar, bugün Ankara’ya geliyor. Kadınlar “Toprağımızı madenlere vermiyoruz” diyor.
Source: Yaşar Anter
Milyonların zam beklentisi… Emekli ve asgari ücretliye ara zam yapılacak mı
Yılın ikinci yarısında aylıklara yansıtılacak son 6 aylık enflasyon oranında zammı beklemeye koyulan emekli, dul ve yetim temmuzda seyyanen artış verilmesini ve taban aylıklara yansıtılması taleplerini her yerde haykırıyor. 22 bin 104 TL tutarındaki ücretleri cep boşaltan yüksek fiyatlar karşısında hızla eriyerek pula dönen asgari ücretli emekçi de temmuzda ara zam umudunu sürdürüyor. Ara zam yapılmazsa yeni zamlı ücreti Şubat 2026’da eline geçecek emekçi daha da yoksullaşacak. Ne yapar ne eder bu insanlar şubata dek! Hürriyet’ten meslektaşımız Abdulkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kabine toplantısında bakanların ara zam taleplerine Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i kastederek “Mehmet’i bu yıl sıkıştırmayın” yanıtı verdiğini yazdı. Kamuoyu bunu sürekli tartıştı. Bu hep bir ‘sinyal’ olarak değerlendirildi. Enflasyonla mücadele kapsamında sıkı para politikasını savunan Bakan Şimşek’in emekli ve emekçiye yüksek zam verilmesine karşı olduğu aşikâr. Temmuza kısa süre kala önümüzdeki günlerde sürpriz yapılarak Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantıya çağrılır mı? Olursa milyonlar sevinir.Aslında büyük yoksunluğa yol açan 14 bin 469 TL’lik en düşük ve altında kalan aylıkların radikal şekilde ele alınıp taban aylıkların insanca yaşanabilir düzeye çıkarılması ve dar gelirli milyonların soluklanması sağlanmalı.NEREDE YANLIŞ YAPTIM! “BUGÜN tartışma kültürü ile özeleştiri kültürünü veren bir eğitimden yoksunuz. ‘Ben nerede yanlış yaptım’ diyebilmek, ‘O benden daha iyi’ diye düşünebilmek ve bu terbiyeyi verebilmek nitelikli insanı yetiştirmekle mümkün olur.” Ali Naili ERDEMYALNIZ BİR KADIN OLARAK… SEYAHAT ederken dikkat edilmesi gerekenler:- Gideceğin şehre gece saatlerinde varış yapma.- Yanında mutlaka nakit bulundur.- İletişim kurduğun kimseye yalnız olduğunu söyleme.- Konaklama yerinin konumunu yakınlarına ilet.- Gideceğin yerdeki konsolosluk bilgilerini temin et.- Gezdiğin noktalardan anlık paylaşım yapma.- Yalnız seyahat ettiğine dair paylaşım yapma.- Şarj aleti dışında power bank gibi yedekli cihazlar bulundur.SULAK ALANLAR KURUTULAMAZ BALIKESİR 1. İdare Mahkemesi, Akçay Sulak Alanı’nda Edremit OSB’ye ‘Dur’ dedi.Sulak alanlar yaşam kaynağıdır, doldurulamaz, kurutulamaz. İmar planlarının iptali için Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Doğa Araştırmaları Derneği, Doğa Derneği, Yeşil Düşünce Derneği, Edremit Çevre Sağlığı ve Doğayı koruma Derneği, S.S. Proje Evi Kooperatifi, Zehra Ergun ve Gülşen Yördem olarak açtığımız davada Balıkesir 1. İdare Mahkemesi, “yürütmeyi durdurma” kararı verdi. Çok sevinçliyiz. Hak yerini buldu.MESAJ PANOSUEMEKLİLER YÜRÜYOR- EMEKLİLER yollarda; İstanbul’da Ankara’ya adalet yürüyüşü başladı. Emekliler Meclisi Sözcüsü Tülin Karakullukçu öncülüğünde İstanbul Kartal Meydanı’ndan Ankara’ya doğru Adalet Yürüyüşü yapıldı. “Biz dilenci değiliz, hakkımızı istiyoruz” diyen emekliler, Ankara’ya ulaşana kadar seslerini duyurmaya kararlı olduklarını dile getiriyorlar.Gebze Meydanı’nda çadırda konaklayan yürüyüşçüler, 21 Haziran sabahı tekrar yola çıkarak İzmit’teki emekliler buluştular.TSK, İLİM İRFAN ORDUSU VE ULUSAL TESİSLER… EVET ÜÇ ORDUMUZ VARHER ülkenin sorunları vardır ama bunların bilinçli olarak ve mantık çerçevesinde çözülmesi gerekir. Aksi takdirde daha büyük sorunlara yol açılabilir.- Bu sorunlardan birincisi, yasadışı bir terör örgütü ile barış görüşmelerinin yapılacak olmasıdır. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne (TDK) göre ‘Barış; savaşan devletler arasında olağan ilişkileri yeniden kuran bağlayıcı anlaşma’dır. Doğal olarak önemli olan terörün bitirilmesi ve teröre son verilmesidir, ancak burada savaşan devletler değil, devlete karşı terör estiren yasadışı bir örgüt olduğuna göre barış anlaşmasından söz edilemez.- Bir ülkenin bağımsızlığı yanında diğer temel sorunları arasında ‘ülkenin temel kuralları, eğitim, ekonomi, üretim ve adalet gibi’ başlıklar yer alır.- Ülkenin temel kurallarını belirleyen Anayasa’nın değiştirilmesi, sürekli olarak gündeme getirilemez. Bizde yapıldığı üzere maddelere sokuşturulan ufak ek ve değişiklikler veya torba yasalarla Anayasa’nın ve yasaların bütünlüğü bozulamaz, temel kuralları değiştirilemez ve bizim Anayasamıza göre; temel kuralların değiştirilmesi teklif dahi edilemez, aksi uygulama Anayasal bir suç oluşturur.- Eğitim demokratik, laik Cumhuriyet ilkelerine uygun olarak yapılmalıdır. Okullarda din dersi olabilir ve dini bilgiler verilebilir ancak dini bilgiler, diğer derslerde olduğu gibi yalnızca öğretmenler tarafından verilebilir ve belli yaşın altında küçük çocuklara okullarda din görevlileri tarafından ders ve kurslar verilmesi Anayasa’ya aykırı bir eylemdir.- Devlet ve kamu tarafından kurulan ve kurulması gereken üretim tesislerinin satılması veya özelleştirilmesi yanlıştır; düzeltilmesi ve son verilmesi gereken büyük bir hatadır.Mustafa Kemal Atatürk’ün deyişi ile “İki orduya ihtiyaç vardır. Biri ülkeyi koruyan Silahlı Kuvvetler ve ordusu diğeri milleti eğitecek ilim ve irfan ordusudur.”Okullarda okutulan “Andımız” gibi değerlerimiz yanında askeri okul ve hastanelerin, tesislerin kaldırılması da düzeltilmesi gereken yanlışlardan biridir.Silahlı Kuvvetler ve irfan ordusu kadar önemli ve değerli bir üçüncü ordu “Ulusal ekonomi ve ulusal üretim araçları olan fabrika ve ulusal tesislerdir”. Bunların özelleştirilmesi satılması veya etkisiz duruma getirilmesi bağışlanamaz ve hoşgörülemez.Türkiye Cumhuriyeti temel değerlerine sahip çıkacak ve sonsuza dek demokratik, laik bir Cumhuriyet olarak yaşayacaktır. Av. A. Erdem AKYÜZ
Source: Yalçın Bayer
Yaz daha yeni başlıyor dikkatli olalım
İnanın korkuyorum, ödüm patlıyor.Yaz aylarında deli gibi esen rüzgârı hiç sevmiyorum.Çünkü küçük bir kıvılcım bir büyük yangının habercisi olabiliyor.Geçtiğimiz yıllarda Ege’nin kıyıları yandı, içimiz acıdı.Yangında binlerce hektar kül oldu, doğanın dengesi bozuldu.Geçtiğimiz yıllarda Ege’nin kıyıları da birer birer yandı.Muğla, Datça, Marmaris, Bodrum’da binlerce hektar kül oldu.Bir ormanın yanması sadece ağaçların kaybı değil.Börtü böcekten toprağın dokusuna, kuş göç yollarından yeraltı su kaynaklarına kadar bir ekosistemin çökmesi demek.Ama mesele artık sadece bizim kıyılarımızla sınırlı değil.Avrupa’nın tamamı aynı tehditle yaşıyor.Yılbaşından bu yana AB ülkelerinde 166 bin hektar alan yandı.Bu, son 20 yılın ortalamasının üç katı.Ve yaz henüz başlamadı bile.Avrupa Komisyonu geçen gün yeni önlemler paketini açıkladı.Bu yaz için 20’den fazla hava aracı ve 650 itfaiyeci önceden riskli bölgelere gönderiliyor.Yunanistan, Fransa, İspanya, Portekiz gibi ülkeler için bu artık rutin bir yaz planlaması.İklim değişikliği artık soyut bir çevre terimi değil.Telefonunuza tahliye mesajı olarak geliyor.Turistik bir kasabada aniden yükselen alevler olarak karşınıza çıkıyor.Türkiye’de yangın mevsimi başlamadan önce hep aynı refleksi görüyoruz:“İnşallah bu yıl az olur.”‘İnşallah’ın yetmediği bir döneme girdik.Bizim de Avrupa gibi yaz filosu kurmamız gerekiyor.Ama yalnızca yangın uçaklarıyla değil.Okulda çocuklara ‘ateşin doğadaki etkisi’ öğretilmeli.Bir ormana giren herkesin davranışı bir fark yaratmalı.Yerel yönetimlerin, belediyelerin, vatandaşın, turizm sektörünün herkesin bir rolü olmalı.Yaz daha yeni başlıyor, dikkatli olalım. Doğrudur yeni şeyler söylemek lazımİZMİR’de önemli bir zirve yapılacak.İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlü Belediye-İş Sendikası, sendikalarına üye bin 30 kişinin işten çıkarılma kararı sonrası Genel Başkan Nihat Yurdakul dahil olmak üzere tam kadro İzmir’e gelme kararı aldı.Gelinen süreçte, “Maaşları karşılayamayız” diyen Başkan Cemil Tugay, eylül zamlarının iptal edilmemesi halinde işçi çıkarılacağını açıklamış ve sendikanın geri adım atmaması sonrası çıkarmalar için harekete geçmişti.Dilerim herkesi mutlu eden bir görüşme olur.Bakın:Avrupa sendikacılığı, 20’nci Yüzyıl’ın ikinci yarısında büyük bir dönüşüm yaşadı.Sınıf mücadelesi yerine ‘sosyal diyalog’ kavramı öne çıktı.Sadece ücret artışı değil, çalışma saatlerinin esnetilmesi, uzaktan çalışma hakları, dijital güvenlik, yaşam kalitesi, iklim değişikliği karşısında iş güvencesi gibi yeni başlıklar müzakere gündemine alındı.Sendikalar sadece ‘isteyen’ değil, ‘planlayan’ oldular.Sadece direnç noktası değil, toplumsal denge aktörü oldular.Bu değişim Türkiye’ye hala tam anlamıyla gelmedi.Grev meşru bir haktır.Ama kamu hizmeti gibi hayati alanlarda sosyal sorumluluk boyutu da unutulmamalıdır.Grev sadece işçinin hakkı değil, aynı zamanda bir toplumsal müzakere biçimidir.Ve bu müzakere doğru bilgiyle, açık rakamlarla ve karşılıklı güvenle yürütülürse anlam kazanır.Şimdi bir düşünün:Bugün bir sendika, sadece “Aldığımız maaş az” diyorsa…Ve başka hiçbir başlıkta pozisyon almıyorsa…Aslında 1970’lerin dünyasında konuşuyor demektir.Bugün bir sendikanın söylemesi gereken şey şudur:“Evet, adil ücret istiyoruz. Ama aynı zamanda sürdürülebilir belediye bütçesi, dijitalleşme karşısında çalışan hakları, sosyal yardımların kapsayıcılığı, genç işçilere fırsat eşitliği de istiyoruz.”Çünkü sendikacılığın modern tanımı sadece hak talebiyle değil, geleceği inşa etme iradesiyle yapılır.İzmir’deki kriz belki de bu gerçeği yüzümüze vurmak için yaşandı.Sadece Cemil Tugay’ın ya da Ercan Gül’ün sınavı değil bu!Türkiye’nin sendikal kültürünün sınavı da diyebiliriz. Siyasetin insani tarafını seviyorumFERDİ Zeyrek’i talihsiz bir kazayla kaybettik.Üniversite sınavına 10 gün kala gerçekleşen bu olay kızı Nehir’i çok sarstı.Sosyal medya paylaşımlarını okuyorum ve hissettiklerini çok iyi anlıyorum.Nehir’i sınava CHP Genel Başkanı Özgür Özel bizzat kendisi götürdü.Siyaset bir yana arkadaşlıklar, dostluklar bir yana…Ben bu fotoğrafları seviyorum.Siyasetin insani tarafını daha çok öne çıkarmalıyız.Ve hep söylüyorum:Siyasetin tonu, üslubu mutlaka yumuşamalı. Futbolun anayasasını yazmak lazımFUTBOL artık romantik bir oyun değil.Büyük bütçelerin, veri analizlerinin, kurumsal yönetimin arenası.3’üncü Lig’de bile rekabet edebilmek için finansal altyapınız, idari planlamanız ve disiplinden sapmayan bir yönetim aklınız olmalı.Yoksa, Altay gibi 100 yıllık bir kulüp bile markasını icradan kurtaramaz.Futbol kulüplerinin uzun yıllar boyunca yöneticilik değil, ‘tüketicilik’ yaptığı bir dönemin doğal sonucu bu!Yönetici değişti, hoca değişti, futbolcu değişti.Ama sistem aynı kaldı.Sürekli borçla dönen, günü kurtaran, plansız ve hesap vermeyen bir yapı.Altay gibi kulüplerin ‘tarihle’ değil, ‘gelecekle’ yönetilmesi gerekiyor.Geçmiş başarılar bugünkü sorumlulukları hafifletmiyor.Artık marka olmak için sadece ‘100 yıllık kulüp’ olmak yetmiyor.Finansal şeffaflık, hesap verebilirlik ve yeniden yapılanma şart.Bugün geldiğimiz noktada futbol için yeni bir anlayış gerekiyor.Belki de bu bir tür ‘futbol anayasası’dır.Kurumsal hafızası olan, bağımsız denetime açık, borçlanma sınırları belirlenmiş, kişisel inisiyatiflere kapalı bir yapı.Ve en önemlisi:Futbolun bir sektör olduğu gerçeğini kabul eden, ona göre davranan bir sistem.Bu yazdıklarım sadece Altay için değil.Bugün birçok kulüp aynı şeyleri yaşıyor.Aslında yol haritası belli, uygulayan kazanıyor.
Source: Deniz Si̇pahi̇
Adana, Muğla ve Sivas’ta deprem
Türkiye bir deprem ülkesi. Haliyle gün içerisinde irili ufaklı birçok deprem meydana gelebiliyor. Şiddeti yüksek olan sarsıntılar vatandaşlar tarafından hissediliyor. Şiddeti düşük olanlar ise hissedilmese bile AFAD ve Kandilli Rasathanesi tarafından saniye saniye kayıt altına alınıyor. AFAD verilerine göre, Bingöl, Adana, Muğla ve Sivas ta deprem meydana geldi. Sarsıntıların büyüklüğü, derinliği ve merkez üssü gibi bilgilere AFAD ve Kandilli verileri ile 24 Haziran 2025 son depremler listesi üzerinden erişebilirsiniz.SİVAS TA DEPREM Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 07.21 de Sivas Ulaş merkezli bir deprem meydana geldi. 3.0 büyüklüğündeki deprem, yerin 11.32 kilometre derinliğinde kaydedildi.MUĞLA DA DEPREM AFAD ın internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 07.12 de Akdeniz de 3.8 büyüklüğünde bir sarsıntı kaydedildi. Muğla nın Datça ilçesine 191.58 kilometre mesafede meydana gelen deprem, yerin 8.64 kilometre derinliğinde gerçekleşti.ADANA DEPREM İLE SALLANDI Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre, saat 07.09 da merkez üssü Adana nın Saimbeyli ilçesi olan 4,5 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi. 6,96 kilometre derinlikte meydana geldiği belirlenen sarsıntı, çevre illerden de hissedildi.BİNGÖL DE DEPREM AFAD verilerine göre, saat 04:08 de merkez üssü Çorum un İskilip ilçesi olan bir sarsıntı kaydedildi. Büyüklüğü 3.1 olarak ölçülen deprem, 10.44 kilometre derinlikte gerçekleşti.24 HAZİRAN 2025 AFAD VE KANDİLLİ SON DEPREMLER LİSTESİ İşte 24 Haziran Salı günü meydana gelen 3 ve üzeri büyüklükteki sarsıntılar şöyle; 2025-06-24 07:21:26 39.43667 37.29861 11.32 ML 3.0 Ulaş (Sivas) 2025-06-24 07:12:48 35.0525 26.79083 8.64 ML 3.8 Akdeniz – [191.58 km] Datça (Muğla) 2025-06-24 07:09:40 38.02722 36.17917 6.96 MW 4.5 Saimbeyli (Adana) 2025-06-24 00:08:22 39.20056 40.26833 5.99 MW 3.8 Kiğı (Bingöl) DEPREM Mİ OLDU, NEREDE VE KAÇ BÜYÜKLÜĞÜNDE? Kandilli Rasathanesi ve AFAD tarafından son depremler anlık olarak paylaşılıyor. Son depremler listesi küçük ve büyük ölçüde gerçekleşen tüm depremleri barındırıyor ve bu liste aracılığıyla depremin büyüklüğü ve derinliği gibi bilgiler öğrenilebiliyor.AFAD SON DEPREMLER İÇİN TIKLAYINIZ KANDİLLİ SON DEPREMLER İÇİN TIKLAYINIZ
Source: Habertürk
“Değişim Elçileri”
10 Haziran 2025 tarihli yazımda Sizler e; Aralık 2015’te, ekolojik ve adil iş modellerinin toplumsal yararlarıyla ilgili bilinç yaratmak, araştırmalar yürütmek ve toplumu türetim ekonomisinin sürdürülebilir bir toplum inşası üzerindeki olumlu etkileri hakkında eğitmek hedefiyle kurulmuş bulunan “Türetim Ekonomisi Derneği” nden söz etmiştim. Aynı yazıda “Değişim Elçileri” Programı ile “İklim Öncüleri” İnisiyatifi’ ne de değinmiştim. Bugün ise, “Değişim Elçileri” ve programları hakkında biraz daha detaylı bilgi vermeye çalışacağım Sizler’e…Ülkemiz, iklim krizinden en çok etkilenen coğrafyalardan biri. Küresel kaynamanın etkilerini en çok hisseden; aşırı sıcaklar, aşırı yağışlar ve seller ile yangınlardan en çok etkilenen ülkelerden birinde yaşıyoruz. Dolayısıyla bugünümüz ve geleceğimiz için, iklim kriziyle mücadeleyi ve ekoloji mücadelesini birlikte büyütmemiz gerekiyor. Ve bu mücadeleyi, farklı bölgelerden, bu konuda çalışmak isteyen gençler ve kadınlarla birlikte büyütmeliyiz. “İşte Değişim Elçileri Programı, tam da bunun için var!” diyorlar “Değişim Elçilerimiz”.Değişim Elçileri Programı, 2023’te Türetim Ekonomisi Derneği – Change.org İklim Ekibi tarafından başlatıldı. “Değişim Elçileri”, farklı bölgelerden üniversite öğrencisi gençleri ve kadınları bir araya getiren ve bulundukları yerlerde iklim eylemini hızlandırmak ve ekolojik yıkımlara karşı dur demek için etki yaratmalarını destekleyen bir program. Programın amacı; farklı illerde iklim krizi ile mücadele taleplerini duyurmak, iklim krizi ve ekolojik yıkımla ile mücadele adımlarını hızlandırmak, katılımcıların iklim ve çevre hakları konusunda farkındalığını artırmak ve onları bu alanda hak savunuculuğu yapabilecekleri bilgi ve becerilerle donatmak.Değişim Elçileri katılımcıları; uzman bir ekipten “İklim Kampanyacılığı & Savunuculuğu” ve “İklim Krizi ile Mücadele” gibi konularda eğitimler alıyor, iklim krizi ve ekoloji konusundaki en güncel bilgiler ile donatılıyor ve başarılı savunuculuk deneyimlerini dinliyorlar. Eğitim süreci boyunca, iklim ve kampanyacılık alanında merak edilen konularda da eğitimler ve deneyim paylaşımları organize ediliyor. Bunların arasında “Lobicilik ve Hukuk Okuryazarlığı”, “Etkili İletişim”, “İklim Krizi ve İnsan Hakları”, “Kampanyacılık için Yapay Zeka Kullanımı” gibi konular var.Söz konusu eğitimlerde ne gibi bilgiler verildiğine bakacak olursak:‘İklim Krizi ile Mücadele’ Eğitimi: Bu eğitimde, iklim değişikliğinin nedenleri, etkileri ve çözümleri konuşuluyor. Neden “kriz” olarak adlandırıldığı tartışılıyor. İklim krizi ile mücadeleye dair güncel durum, dünyadaki ve Türkiye’ deki politika ve mekanizmalar inceleniyor; iklim okuryazarlığını güçlendirecek kavramlar tanıtılıyor. “Net sıfır emisyon”, “Karbon nötr”, “Bir buçuk derece” gibi kavramlar açıklanarak; “İklim adaleti” ile iklim krizinin insan hakları ve iklim mülteciliği bağlamlarına değiniliyor.İklim Kampanyacılığı & Savunuculuğu Eğitimi: Bu eğitim kapsamında “Değişim yaratmak için kampanyacılık ve savunuculuk nedir?”, “Etkili bir kampanya nasıl tasarlanır?”, “Talep ve karar verici nasıl belirlenir?” gibi sorular yanıtlayarak; yaratıcı kampanya stratejileri, iletişim taktikleri ve karar vericiye ulaşma yollarından bahsediliyor, Eğitim sonunda da, deneyimli kampanyacılarla deneyim paylaşımı yapılıyor. Katılımcılar kampanyalarını başlattıktan sonra ise; kampanyanın yaygınlaştırılması ve imzaların artması, olası paydaşlar ve destekçiler, karar vericiye ulaşma gibi konular detaylı olarak ele alınıyor ve birlikte stratejik planlar oluşturuluyor.Lobicilik ve Hukuk Okuryazarlığı Eğitimi: Bu eğitimde, iklim ve çevre alanında temel hukuk kavramları ve ilkeleri ile hukuki bilgiye erişme yöntemleri üzerinde birlikte çalışılıyor. Politika süreçlerine nasıl etki edilebileceği, doğru karar vericiye doğru bir şekilde ulaşma yöntemleri, bilgi edinme ve çevre hukuku hakkındaki temel konseptler ve etkili lobicilik öğreniliyor; bu konudaki kanallar ve ilgili yöntemler üzerinde tartışılıyor.Etkili İletişim Eğitimi: Bu eğitim kapsamında iletişim taktiklerini ve doğru iletişim araçlarını kullanmanın incelikleri üzerinde konuşuluyor. “Haber değeri nedir?”, “Basın bülteni nasıl yazılır?” gibi sorular cevapladıktan sonra; ‘iletişim stratejileri üretme’, ‘sosyal medya kullanımı’, ‘içerik hazırlama’, “basın – medya’, ‘ünlü ve fenomen iletişimi’, ‘kampanya yaygınlaştırma’ gibi konularda ekipteki bu konularda uzman olan kişilerin deneyimleri dinleniyor.İklim Krizi ve İnsan Hakları Eğitimi: Bu eğitimde iklim krizinin yıkıcı etkilerinin aslında bir insan hakları krizi olduğu, iklim adaleti ve adil geçiş kavramları öğreniliyor.Kampanyacılık için Yapay Zeka Kullanımı Eğitimi: Bu eğitim kapsamında daha etkili kampanyacılık için hem metin hem görseller hem de araştırmalar konusunda yapay zekadan nasıl destek alınabileceği öğreniliyor.Katılımcılara verilen eğitimler ile düzenlenen deneyim paylaşımı oturumlarının yanı sıra, başvuru sürecinden itibaren her katılımcı ile birebir görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmeler doğrultusunda, katılımcıların ihtiyaçları belirleniyor ve bu ihtiyaçlara yönelik önerilerde bulunuluyor.Katılımcılarla sürekli iletişim kurularak değişim yaratmak istedikleri alanlarda change.org platformunda kampanya oluşturma, tasarlama, yürütme, araştırma yapma, daha etkili metin ve görsel hazırlama süreçlerinde destek olunuyor.Katılımcıların kampanya stratejileri oluşturmalarına kolaylaştırıcılık sağlanarak, kampanyalarını daha fazla insana ulaştırmaları ve bu değişimi yaratacak karar alıcılarla bir araya gelmeleri için fırsat yaratmaya çalışılıyor.Katılımcılar ve program yürütücülerinden oluşan WhatsApp grubu ile genel iletişim kuruluyor. Bu grupta, eğitim duyuruları ile birlikte katılımcıların kendi kampanyaları ile ilgili gelişmeler paylaşılıyor; Her ay, katılımcıların talepleri doğrultusunda tematik toplantılar düzenleniyor ve onların ihtiyaç duydukları alanlarda kendilerini geliştirmelerine yardımcı olunuyor.Ben, iklim krizi ve ekolojik yıkımla mücadele edilmesi gereğine yürekten inananlardanım. Ve bu konuda atılan adımların hızlandırılmasının şart olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden, yarın, kaldığım yerden devam edeceğim yazıma…Engellerimizi hissettirmeyecek engelsiz bir yaşam dileği ile…
Source: Ayşegül Domani̇ç Yelçe
Yaşıtları sanal alemde Aydınlı Muhammet tarlada! Tek başına 300 dönüm araziyi işliyor
Bu yıl etkili olan kuraklık ve Menderes Nehri”nin artık eskisi gibi su taşıyamamasından dolayı mısır üretiminde yoğunlaştıklarını belirten Muhammet Efe Çelik, gelişen teknoloji ile artık çiftçiliğin kas gücünden ziyade azim ve uykudan feragat edilerek yapıldığını belirtti.”ARKADAŞLARIM SANAL ALEMDE”Aydın ovasından traktör kullanmayı bilen, toprağın ve ürünlerin dilinden anlayan herkesin çiftçilik yapabileceğini belirten Çelik, İncirliova 50. Yıl Ortaokulu”nda okuyorum. Pek çok yaşıtım okuldan geri kalan zamanlarda bilgisayarda oyun oynayarak veya sanal olarak yarış arabası kullanarak eğlenip dinleniyor.”BEN 300 DÖNÜM ARAZİ İŞLİYORUM”Ben ise tarlaya gelip traktörle çift sürerek dinlenip eğleniyorum. Önceleri pamuk üretirdik bu yıl kuraklık nedeniyle mısır üreteceğiz. Tarım işinde ya büyüklerimden gördüklerimi uygulayarak ya da üründe marazi bir durum gördüğümde internetten ve ziraat ile ilgili kurumlardan bilgi alarak müdahale ediyorum. Şu anda kendim yaklaşık 300 dönüm arazi işliyorum.”EN KUTSAL İŞ GIDA ÜRETMEK OLACAK”Bu işi yaparken okulumu ve derslerimi de aksatmamaya çalışıyorum. Çiftçilik bana göre güzel bir uğraş. Çünkü önümüzdeki yıllarda dünyanın en kutsal işinin çiftçilik ve özellikle gıda üretmek olacağına inanıyorum diye konuştu.
Source: Gazetevatan.com