“Çevre Bilimleri Gündemi: Su Kaynakları, Yenilenebilir Enerji ve Bilimsel Keşifler”

65 köyün içme suyunu sağlayan çay Cengiz’e heba ediliyor

Çanakkale Çan’da 65 köyün yaşam kaynağı, tarım ve hayvancılık için kullanılan Kocabaş Çayı maden için gözden çıkarılıyor. Çayın suyunun iş insanı Mehmet Cengiz’e ait olan Halilağa Bakır Madeni’ne taşınması için proje hazırlandı. Proje, madenden ayrılarak “ÇED kapsamı dışında” bırakıldı. Su taşınması için köylülerin tarlaları da kamulaştırıldı. Yöre halkının kamulaştırma kararının iptali için açtığı davanın duruşması dün Çanakkale Adliyesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti kararı önümüzdeki günlerde açıklayacak.

PROJE İPTAL EDİLSİN

Yöre halkının avukatları, adliye önünde davaya ilişkin yaptıkları açıklamada şöyle dedi: “Çan’a can veren çayın suyu, Halilağa Bakır Madeni’ne verilmek isteniyor. Biz buna karşı dava açtık. Cengiz Holding Türk milletinden büyük değildir. Bilirkişi burada kamu yararı olduğunu söylüyor. Bunu kabul etmiyoruz. Burada kamu yararı yoktur, sadece şirket yararı vardır. Biz kamu yararının güvenli, sağlıklı sürdürülebilir bir çevre hakkı olduğuna inanıyoruz.” Kazdağları Ekoloji Platformu üyeleri ise “Hakimlerin, köylülerden doğadan, Kocabaş Çayı’ndan yana karar vermesini, projeyi ve kamulaştırmayı iptal etmesini bekliyoruz. Kamu yararı, şirketlerin değil yoksul köylülerin yararıdır” açıklamasını yaptı.

Source: Haber Merkezi


Atık var, atan yok mu?

Türkiye’nin en önemli akarsularından Ceyhan nehri, yine kirlilikle gündemde.

Ceyhan nehrine, Adana’nın Misis beldesi yakınlarından dökülen kirli su büyük bir çevre kirliliği arz ediyor.

Aslında buna dökülen kirli su değil, gürül gürül akan pis bir dere demek daha doğru.

Son günlerde Adana’da yerel internet siteleri bu haberi manşetlerine taşımış durumdalar.

Sosyal medya, Ceyhan nehrine gürül gürül akan simsiyah renkleri kirli suyun kaynağını araştırıyor.

Bu sitelerde yer alan haberlere göre kirliliğin kaynağı olarak yakındaki Adana Hacı Sabancı Organizesi Sanayi Bölgesi (AOSB) gösteriliyor.

Yerel internet haber sitelerinden “Adana Masası”nda yer alan haberlere göre;

“Adana Organize Sanayi Bölgesi’nden geldiği iddia edilen kirli sular, kontrolsüz şekilde Ceyhan Nehri’ne dökülüyor. Zehirli atıklar nedeniyle nehirdeki canlılar toplu halde ölüyor, bölge halkı hastalanıyor. Tarım ve hayvancılığı da tehdit eden bu çevre felaketi, vatandaşları isyan noktasına getirdi.

Adana’nın Yüreğir ilçesine bağlı Abdioğlu Mahallesi’nde, borular aracılığıyla nehre boşaltılan kirli sular gözle görülebiliyor.

Suyun rengi değişmiş, çevreye ağır bir koku yayılıyor.

Bölgedeki balık ölümleri dikkat çekerken, köylüler bu durumun uzun süredir devam ettiğini ancak çözüm üretilmediğini söylüyor.

Ceyhan Nehri kıyısında yaşayan köylüler, sudaki kirliliğin tarım arazilerine ve içme suyu kaynaklarına zarar verdiğini belirtiyor.

Çocuklarda yüksek ateş ve mide rahatsızlıkları, yetişkinlerde ise solunum ve cilt hastalıkları artış gösteriyor.

Defalarca yapılan şikayetlere rağmen yetkililerden kayda değer bir adım atılmadığını söyleyen vatandaşlar, tehlikenin giderek büyüdüğünü vurguluyor.

Bölge halkı, Adana Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren fabrikaların atık yönetimi konusunda yeterince denetlenip denetlenmediğini sorguluyor. Fabrikaların arıtma tesislerini tam kapasite çalıştırıp çalıştırmadığı bilinmezken, yetkililerden hâlâ net bir açıklama gelmiş değil.

Vatandaşlar, yetkililerden acil bir çözüm bekliyor. Ceyhan Nehri’ndeki bu çevre felaketinin sorumluları kim? Denetimler neden yetersiz? Halkın sağlığı daha ne kadar tehlikeye atılacak?

Yetkililerden açıklama bekleniyor!..”

Evet, Türkiye’nin en önemli akarsuyuna böyle zehir saçılıyor.

Ancak bu zehrin nereden karıştığı resmi olarak hala tespit edilmiş değil.

Resmi olarak diyorum, çünkü yerel halka ve basına bakarsanız adres belli.

Ancak, geçmiş yıllarda da yine aynı iddialar gündeme gelmişti ve AOSB yönetimi bu iddiaları yalanlamıştı.

Onlar, kirliliğinden başka yerlerden kaynaklandığını söylemişti.

Oysa söz konusu haberle ilgili görüntülerde kirli sular tıpkı bir dere gibi akıyor. Böyle büyük bir kirlilik için birçok fabrikanın kirli sularının atılıyor olması lazım ki, bu kapasitede sadece AOSB’de var.

Değilse o zaman Adana Valiliği bu konuda bir açıklama yapmalı.

Çevre Müdürlüğü ekipleri herhalde olayı araştırmaya başlamış olmalılar.

Yoksa, yine “Aman sanayimiz zarar görmesin” diye sessiz mi kalınacak?

Bence Adana Valiliği duruma hemen el koymalı.

Öncelikle AOSB’nin arıtma tesisi incelenmeli.

Aksaklık varsa giderilmeli ve sorun buradan kaynaklanıyorsa yasaların getirdiği yaptırımlar uygulanmalı.

Eğer sorun başka yerden kaynaklanıyorsa da tespit edilmeli.

Ve kamuoyuna doyurucu, inandırıcı bir açıklama yapılmalı.

Çukurova’nın sanayi atıklarıyla zehirlenmesi önlenmeli.

Birkaç sanayi tesisinin üç beş kuruştan kaçarak önlem almadığı için koca Çukurova’nın mümbit topraklarının zehirlenmesinin önüne geçilmeli.

Bu vatan bize miras kalmadı. Onu evlatlarımızdan ödünç olarak aldık!..

Source: Mehmet Serbes


Omega-3″ün yaşlanmadaki etkisinden Mars”taki keşiflere kadar şubattaki bilimsel gelişmeler

Bilim ve teknoloji dünyasında ortaya konulan türlü keşifler, yenilikler ve atılımlar, evrenin bilinmeyen taraflarını açığa çıkarıyor ve ufuk açmaya devam ediyor.

AA muhabiri, şubatta öne çıkan bilimsel gelişmeleri ve keşifleri derledi.

ABD ve Çin”den araştırmacılar, Mars”taki yeraltı verilerinin, kızıl gezegende eskiden okyanus ve kumsal olabileceğine işaret ettiği keşfini paylaştı.

Araştırmacılar, Çin”in yer aracı Curong”un Mars”taki yeraltı görüntüleme verileriyle dünyada sahil kenarında yeraltından alınan verileri karşılaştırması sonucu benzerlik tespit etti.

Mars”taki yeraltı yapısının, dünyadaki ova ya da okyanus yönüne eğilimli topraklara benzer açıda olduğunu ifade eden araştırmacılar, verilerin Mars”ta daha önce kumsal ve okyanus bulunduğuna işaret ettiğini belirtti.

Yapay zeka, yıllarca çözülemeyen sorunu iki günde çözdü

Araştırmacılar, Google”ın piyasaya sürdüğü “co-scientist” isimli yapay zeka aracının, mikrobiyologların 10 yılda cevap bulduğu bakteri sorununu iki günde çözdüğünü bildirdi.

Çalışmalar sonucu “süper bakterilerin” farklı virüslerden bir kuyruk oluşturduğunu bulan araştırmacılar, böylece bu bakterilerin canlılar arasında yayılabildikleri fikrine ulaşıldığını ifade etti.

Fikrin araştırma ekibine özgü olduğunu ve açık kaynaklarda yayımlanmamış olduğunu aktaran araştırmacılar, araştırma konusunu Google”ın piyasaya sürdüğü yapay zeka aracı “co-scientist”e yönelttiklerini ve aracın bu sonuca iki günde ulaştığını kaydetti.

Araştırmacılar, yapay zeka aracının konuyla ilgili önceki araştırmayı yalnızca taklit etmediğini, aynı zamanda hakkında hiç düşünülmeyen bir fikir sunduğunu belirterek, bu yeni fikir üzerinde çalışmaya başladıklarını dile getirdi.

Dünyaya çarpma ihtimali olan “asteroid” giderek gezegenimizden uzaklaşıyor

İlk olarak 27 Aralık 2024″te Şili”deki Rio Hurtado teleskobu tarafından tespit edilen “2024 YR4” isimli asteroidin dünyaya çarpma riskini yüzde 1,33 olarak açıklayan NASA, daha sonra bu oranı yüzde 3,1 olarak güncelledi.

Öte yandan gök bilimciler, 2024 YR4″ün büyük ölçekte yıkıma yol açmayacağı ancak çarpması halinde yalnızca 50 kilometrelik alanda hasar bırakabileceği öngörüsünde bulundu.

NASA, 25 Şubat”ta “2024 YR4” adı verilen asteroidin 2032″ye kadar dünyaya çarpma ihtimalinin yüzde 3,1″den yüzde 0,004″e düştüğünü duyurdu.

İnsanlar günün farklı saatlerinde farklı ruh hallerine sahip

Ruh halinin dopamin, serotonin ve kortizol gibi hormonlardan ve vücutta oluşan iltihaptan kaynaklanan semptomlar gibi fizyolojik süreçlerden etkilendiği belirtilen araştırmada, mutluluk ve yaşam tatmini gibi olumlu hislerin pazartesi ve cuma günü, pazar gününe göre daha yüksek olduğu saptandı.

Araştırmada, depresyonun ve anksiyete semptomlarının, salı ve çarşamba günleri pazar gününe kıyasla sabah saatlerinde daha yüksek seyrettiği, bu semptomların gün içerisinde azalma göstererek geceye doğru arttığı gözlemlendi.

İnsanların günün erken saatlerinde her zaman daha olumlu duygulara sahip olduğu aktarılan araştırmada, bu durumun günün sonuna doğru tam tersine döndüğü vurgulandı.

İnsanların gün içerisinde zihinsel durumlarındaki değişimin vücuttaki saatlik hormonal değişikliklerle ilişkili olduğu kaydedilen araştırmada, korku, motivasyon ve duygu durumunu etkileyen kortizol hormonunun sabah uyandıktan hemen sonra daha fazla salındığı ancak uyku vaktine yakın bu salınımın en az seviyeye ulaştığı belirtildi.

Düzenli Omega-3 vitamini almak, yaşlanmayı yavaşlatabiliyor

Araştırmacılar, hücre ve organlarda yaşa bağlı gerilemeye ilişkin yapılan 3 yıllık bir çalışmada, 777 yaşlı İsviçreli”nin klinik deney sonuçlarını analiz etti.

Araştırmada günde bir gram Omega-3 vitamini alan kişilerde biyolojik olarak yaşlanmanın, almayan kişilere göre 4 aya kadar azaldığı tespit edildi.

Öte yandan Omega-3 içeren beslenme tiplerinin, iltihaplanmanın azalması, daha iyi eklem sağlığı, daha düşük kalp hastalığı, kanser ve bunama riskiyle ilişkili olduğuna dikkat çekildi.

Çayın demlenme sırasında sudaki ağır metalleri “büyük ölçüde” azalttığı tespit edildi

Belirli miktarda ağır metal içeren su çözeltileri oluşturan araştırmacılar, kaynama sıcaklığına yakın dereceye kadar ısıttıkları çözeltilere, farklı zaman aralıklarında demlenen çay yapraklarını ekledi.

Çalışma sonucunda demleme sırasında ince öğütülmüş siyah çay yapraklarının geniş yüzey alanı sayesinde ağır metal iyonlarıyla kimyasal bağ kurduğu tespit edildi.

Çayın demlenme süresi arttıkça sudaki ağır metal oranının da azaldığını saptayan bilim insanları, selülozdan yapılan çay poşetlerinin pamuk ve naylondan yapılanlara kıyasla daha etkili olduğunu da vurguladı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Türkiye”den “süper izin” mekanizması! Yeni bir model hayata geçiriliyor

Uluslararası enerji düşünce kuruluşu Ember”in Türkiye”de güneş ve rüzgar enerjisinin kapasitesinin artırılmasında YEKA modelini ve gelecek fırsatları incelediği yeni raporuna göre, Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) modeli, büyük ölçekli güneş ve rüzgar enerjisi santrallerinin kurulması ve bu santrallerin ekipmanlarının yerli üretim olanaklarını teşvik eden bir mekanizma olarak 2016″dan beri uygulanıyor.Geçen yıl sonunda güncellenen YEKA yönetmeliği ve şartnamesiyle Türkiye, yenilenebilir enerji projelerinin hayata geçirilmesini hızlandırmayı ve YEKA modelini yatırımcılar için daha cazip hale getirmeyi amaçlıyor.Türkiye, rüzgar ve güneş enerjisinde mevcut 32 gigavatlık kapasiteyi 2035″te 120 gigavata çıkarmayı hedefliyor. YEKA kapsamında ocak ve şubatta yapılan 2 gigavatlık ihalelere ek olarak, Türkiye yıl sonuna kadar 2 gigavat seviyesinde ihale planlıyor.- YEKA MODELİNDE YAPILAN İYİLEŞTİRMELER YATIRIMCI İLGİSİNİ ÇEKEBİLİRYeni düzenlemeler kapsamında YEKA projeleri için iletim bedeli muafiyeti sağlanıyor ve santrallerin yanına kurulu güç kadar batarya depolama sistemi eklenmesine izin veriliyor.Ayrıca, projelerin önündeki en büyük engellerden biri olan bürokratik süreçleri hızlandırmak için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının devreye girerek izin süreçlerinde aktif destek sağlayacağı dönem de başlıyor.Türkiye, “süper izin” adı verilen mekanizmayla izin sürelerini dört yıldan iki yılın altına düşürmeyi hedefliyor.Yeni düzenlemeler, yatırımcıların finansal planlamalarını kolaylaştıracak esneklikler de içerirken, YEKA projelerinde üretilen elektriğin serbest piyasada satılmasına yönelik yeni bir model hayata geçiriliyor. Rüzgar enerjisi projelerinde 72 ay, güneş projelerinde ise 60 ay boyunca serbest piyasa satış imkanı tanınıyor.Türkiye”nin izin süreçlerini kısaltarak, esnek elektrik satış seçenekleri sunarak ve ulaşılabilir yerlilik oranları belirleyerek, YEKA projelerini en kısa sürelerde hayata geçirilmesi potansiyeli bulunuyor ve yapılan iyileştirmelerin yatırımcının ilgisini çekebileceği öngörülüyor.Öte yandan, Ember verilerine göre, 2017-2025 arasında ihale edilen toplam 7,8 gigavatlık güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinin dörtte biri devreye alındı. Yatırımların hayata geçmesindeki gecikmenin nedenleri, uzun izin ve onay süreçleri, finansmana erişimin zorluğu, yüksek yerlilik oranı zorunluluğu ve elektrik satış seçeneklerinin kısıtlı olması olarak görülüyor.

Source: Www.star.com.tr


İhaleler ve teşvikler artacak! YEKA modeli güncelleniyor: Yenilenebilir enerjide yeni strateji belli oldu!

Türkiye, güneş ve rüzgar enerjisindeki büyük hedeflerine ulaşmak için Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) modelini güncelleyerek yatırımcılar için daha cazip hale getiriyor. Uluslararası enerji düşünce kuruluşu Ember’in hazırladığı yeni rapora göre, 2016″dan bu yana uygulanan YEKA modeli, büyük ölçekli enerji santrallerinin kurulmasını ve yerli üretimi teşvik etmeyi amaçlıyor.
Geçen yıl güncellenen YEKA yönetmeliği ve şartnamesiyle Türkiye, yenilenebilir enerji projelerini hızlandırmayı hedefliyor. Bu kapsamda, mevcut 32 gigavatlık rüzgar ve güneş enerjisi kapasitesinin 2035 yılına kadar 120 gigavata çıkarılması planlanıyor. Ocak ve şubat aylarında toplam 2 gigavatlık ihale gerçekleştirilirken, yıl sonuna kadar ek 2 gigavatlık ihale daha düzenlenecek.
İhale modelinde yapılan güncellemeler

Yeni düzenlemelerle YEKA projelerine iletim bedeli muafiyeti getirilirken, santrallere batarya depolama sistemi eklenmesine de izin veriliyor. Ayrıca, projelerin önündeki en büyük engellerden biri olan uzun bürokratik süreçleri hızlandırmak amacıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı devreye girerek izin süreçlerinde aktif destek sağlayacak. “Süper izin” mekanizmasıyla bu sürelerin dört yıldan iki yılın altına düşürülmesi hedefleniyor.
Yatırımcıları teşvik etmek için esnek elektrik satış modelleri de hayata geçiriliyor. YEKA projeleri kapsamında üretilen elektrik, belirlenen süre boyunca serbest piyasada satılabilecek. Rüzgar enerjisi projelerinde bu süre 72 ay, güneş enerjisi projelerinde ise 60 ay olarak belirlendi.
İzin süreleri ve finansman kolaylıkları
Türkiye, izin süreçlerini hızlandırarak, esnek elektrik satış seçenekleri sunarak ve ulaşılabilir yerlilik oranları belirleyerek YEKA projelerini daha hızlı hayata geçirmeyi amaçlıyor. Yapılan düzenlemelerin yatırımcı ilgisini artırması bekleniyor.

Öte yandan, Ember’in verilerine göre 2017-2025 arasında ihale edilen toplam 7,8 gigavatlık güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinin yalnızca dörtte biri devreye alınabildi. Gecikmelerin ana nedenleri arasında uzun izin ve onay süreçleri, finansmana erişimde yaşanan zorluklar, yüksek yerlilik oranı zorunluluğu ve elektrik satış modellerinin sınırlı olması gösteriliyor. Türkiye”nin bu yeni düzenlemelerle süreci hızlandırarak yenilenebilir enerji yatırımlarını daha verimli hale getirmesi bekleniyor.

Source: Dünya Gazetesi