Heyelan bölgesinde otel inşaatı
Samsun’un Tekkeköy ilçesi sınırlarında bulunan bölgede yıllar önce başlayan inşaat; patlatma, kesme yöntemi ile başlatılan taşocağı mantığıyla sürüyor. Söz konusu alanların önünden 2.30 m çapında Samsun içme suyu boru hattının yanı sıra Samsun doğalgaz ana boru hattı geçerken devam eden çalışmalarda devlet karayolu kenarından 8 metre daha aşağıya, otel yapılacak alanda da patlatma ve kesme yöntemi ile karayolu seviyesine kadar inildi. FELAKET KAÇINILMAZ “Burada göz göre göre felaket geliyor” diyen uzmanlar, “Kayaların damar damar sıkıntıları var. Resmen devasa kazı nedeniyle devasa açık kuyular oluşturdular. Şu bilinmelidir ki arazilerin yeraltı su akışı derelere, denizlere, düşük kotlara doğrudur. Bu arazilerin arkasında binlerce hektar araziler var. Bu yeraltı suları buraya doğru kesintisiz akacak. Akacağı yerde arka taraflarda birikecek, saklanacak ve öndeki kesim bu biriken gücü taşıyamadığı zaman patlayacak ve potansiyel heyelanlar oluşacak. Bu tehlike bugün olmaz, ileri tarihlerde kaçınılmaz” uyarısında bulundu.
Source: Cemil Ciğerim
Aydın Valiliği su kararını değiştirdi
Vali Yakup Canbolat’ın imzasıyla yayımlanan yeni karara göre sulama alanı içindeki arazilerin tümüne bir defa su verilecek. Yeterli suyun olması durumunda arazilere ikinci suyun verilmesi için tüm imkânlar kullanılacak. Büyük Menderes havzasında yaşanan kuraklığı anımsatan Aydın Ziraat Odaları Koordinasyon Kurulu ve Efeler Ziraat Odası Başkanı Mehmet Kendirlioğlu, “Planlı ve hakkaniyetli bir şekilde bu su kullanıcılara sağlanırsa yeter. Nehir yataklarında da gerek Çine Çayı gerek Büyük Menderes Nehri’nde akışlar var. Herhangi bir barajlarda su almıyoruz. Su ihtiyacı karşılanıyor. Ancak tedbirler almamız gerekiyor. Ülkemiz su fakiri olma yolundayız. Mevcut suyumuzu çok ekonomik şekilde kullanmamız gerekiyor. Vahşi sulamadan derhal vazgeçip modern sulama tekniklerine yani yağmurlama ve damlama sulamaya geçmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Source: Yusuf Körükmez
Selimiye’nin isyanı
Muğla Marmaris’e bağlı Selimiye Koyu’nda daha önce askıya alınan 145 teknelik marina projesinin yeniden başlayacağı duyuruldu.
Çevre Bakanlığı, koy için ÇED yapılacağını ilan edince bölge halkı ve çevreciler ayaklandı. ‘Selimiye’ye marina istemiyoruz’ diyen yurttaşlar, ellerinde pankartlarla yürüdü. Açıklamada, “ÇED süreci derhal durdurulmalı, halkın iradesi tanınmalıdır” denildi. 16 Ocak 2024’te de ÇED yapılacağı duyurulmuş, tepki nedeniyle iptal edilmişti.
PROJENİN SAKINCALARI
Çevreciler projenin sakıncalarını şöyle sıraladı:
“Kendini temizleme yeteneği olmayan bu hassas koya, 50 metreyi aşan tekneler dahil 145 teknelik dev bir marina yapılacak. Dalgakıran, koyun ağzının yarısını kapatacak, su akışını engelleyerek ölü bir deniz yaratacak. Turizm ve balıkçılık bitecek, ekolojik yıkım kaçınılmaz olacak. Proje bir yanıyla denizel ekosistemdeki canlılığı yok ederken diğer yanıyla da ‘kıyıların halka kapatılması’ sonucunu doğuracaktır. Bu Anayasa ve yasalara aykırıdır. Mahalle merkezindeki küçük bir çekek yeri, zamanla marina haline dönüşmüş ve koyu kirletmişti. Şimdi 4 kat büyüğü yapılırsa, turizm ve balıkçılık bitecek, ekolojik yıkım kaçınılmaz olacak. Kaldı ki Marmaris Belediyesi projeye olumsuz görüş vermişti.”
Doğal güzellikleriyle büyüleyen Selimiye’de halk ya balıkçılıkla ya da turizmle geçiniyor. Türkiye’nin önde gelen yat limanlarından Sığliman koyu da burada. Halk, söz konusu alanın içerisinde hali hazırda 400 kadar zeytin ağacı bulunduğunu ve yok olacağını söyledi.
Source: Yaşar Anter
Devlet destekli doğal gaz zammı
Elektriğin ardından doğal gaz faturalarına da ‘devlet desteği’ tutarının eklenmesi milyonlarca abonenin tepkisini çekerken, vatandaşın bütçesinde faturaların payı artmaya devam ediyor. Üstelik büyük umutlar beslenen doğal gaz üretimi gerilemeye devam ediyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) aldığı kararla elektriğin ardından doğal gaz faturalarına da ‘devlet desteği’ tutarı eklendi.
SÖZCÜ’ye konuşan İGDAŞ yetkilisi enerji otoritesinin aldığı karar nedeniyle doğalgaz desteği tutarının 1 Nisan’dan sonra faturalara bilgi notu olarak eklediklerini kaydetti. Ancak bu duruma aboneler tepki gösterdi. 1.000 lira civarında doğal gaz faturası ödediğini belirten bir aboneye bu ay 3.901 TL fatura gelirken, ‘devlet desteği’ ile ödemesi gereken tutarın 1.642 TL olduğu bildirildi.
FATURA KATLANDI
Hem mart hem de nisanda 1.200 lira seviyesinde fatura ödediğini belirten bir başka aboneye ise ‘devlet desteği’ olmasa ödeyeceği tutarın 2.856 lira olduğunu açıklayan fatura geldi. Bu ay kaç lira fatura ödemesi gerektiğini sorgulan bir diğer aboneye mart ayında 850 liralık doğal gaz faturası gelirken, nisan ayında ödediği tutar ise ‘devlet desteği’yle 912 lira oldu. EPDK raporuna göre şubatta Türkiye’nin doğal gazın üretimi, Ağustos 2024’teki seviyesine geriledi. Şubat ayında doğal gaz üretimi aylık bazda yüzde 8.68 gerileyerek 213 milyon metreküpe indi. Doğal gaz üretiminde iddialı vaatler tutmayınca ithalat şubatta yüzde 16.6 oranında artış göstermişti. Böylece iktidarın seçimlerdeki en büyük propaganda malzemelerinden biri olan Sakarya Gaz Sahası’ndaki keşfe rağmen Türkiye’de doğal gaz üretiminin, tüketimi karşılama oranı yüzde 3’e geriledi.
Mart ayı faturası
Bir doğal gaz abonesine mart ayında “devlet desteği” tutarı olmadan 850 TL fatura gelmişti.
Nisan ayı faturası
Aynı aboneye nisanda 1.851 lira fatura geldi, “devlet desteği”yle 912 lira ödedi.
Fatura 600 lira arttı
Mart ayına ait faturası 1.000 lira gelen bir vatandaşın nisandaki kullanımına destek eklendi. Fatura 1.600 lirayı geçti.
Yeni zam yolda
Faturalara ‘devlet desteği’ tutarının eklenmesi ilk olarak elektrikle başlamıştı. Ardından doğal gaz faturaları da algı oyunlarından pay almayı başardı. Destek tutarı vatandaşın ödediği faturanın yükünün hafifletmezken, sektör kaynakları önümüzdeki aylarda konut abonelerinin kullandığı doğal gaza zam beklendiğini belirtiyor. Nisan ayında sanayi tüketicilerinin kullandığı doğal gaz yüzde 20, elektrik üretim santrallerinin kullandığı gaz da yüzde 24.2 zamlanmıştı.
Source: Tolga Uğur
Bir iyi bir kötü haber
İlk etapta 15 metrobüs alacak olan ABB, 12 tanesini açık ihale usulüyle 3 tanesini de Devlet Malzeme Ofisi’nden (DMO) temin edecekmiş. DMO’dan siparişi verilen 2 metrobüs gelmek üzereymiş. Hatta geçenlerde başkentin “kırmızı-beyaz” renkli metrobüslerinin fotoğrafı da sosyal medyaya düştü. Bir metrobüsün maliyeti 1 milyon 165 bin Euro imiş.*Önce ekspres hat olarak hizmete girecek olan metrobüsler daha sonra tahsisli yol sistemine geçecekmiş. En azından belli bir aksta toplu taşıma yolcuları için rahatlama sağlar. Darısı metroya…*KÖTÜ HABER: INRIX tarafından yeni yayınlanan bir rapora göre Ankara, trafik sıkışıklığında yine üst sıralara yerleşmiş. Verilere göre başkent Ankara trafikte en çok bekleyen şehirler listesindeki sıralamada 4’üncü.*Asya kategorisinde listenin zirvesinde İstanbul var. İstanbul’da trafikte bekleme süresi 105 saat olarak açıklanırken Ankara, Jakarta ve Bangkok’un ardından 60 saat olarak açıklanan trafikte bekleme süresi ile 4’üncü sıraya yükselmiş. İstanbul’daki deprem korkusu nedeniyle muhtemel yeni göç dalgası sonrası bakalım trafikte bekleme süremiz kaça çıkacak? Ve bu listede kaçıncı sıraya yükseleceğiz? Yükselmek yerine düşmek dileğiyle…ANKARAGÜÇLÜ BÜYÜKELÇİ VE ‘BAKARIZ’ KELİMESİHOLLANDA’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands, 2.5 yıldır Türkiye’de görev yapıyor. Göreve ilk başladığı dönemde, 9 Kasım 2022’de ABB Başkanı Mansur Yavaş’ı ziyarete bisikletiyle gitmişti. Kaskını takmış, turuncu bisikletiyle Konya Yolu’ndaki büyükelçilik ofisinden 8 kilometre pedal çevirerek Hipodrom Caddesi’ndeki ABB binasına gelmişti.*Tam bir Hollandalı imajı vermişti.*Büyükelçi Wijnands’ın yeni bir açıklamasını izledim geçenlerde. Görev süresi boyunca edindiği deneyimleri ve Türk kültürüne olan yakınlığını şöyle anlatıyordu: “Ben de biraz Türk oldum sayılır. Artık çaysız yapamıyorum. Ankaragücü taraftarıyım. Eşim benden market alışverişi yapmamı istediğinde genelde ‘bakarız’ diyorum. Çok işe yarayan bir kelime.”*Bizim ülke, bizim Ankara böyledir işte. 2.5 yılda hemen alıştırır kendine…AYAŞ’TAN SAPANCA’YA YENİ ROTAAYAŞ, Güdül, Beypazarı, Nallıhan, Mudurnu, Göynük, Taraklı, Geyve ve Sapanca… İpek Yolu Turizm Koridoru’nda yer alan ilçeler. Bu koridorun uzun yıllardır yeniden canlandırılması için çaba gösteriliyor.*Geçenlerde tekrar bir cazibe merkezi haline gelmesi hedefiyle tekrar bir adım atıldı. İpek Yolu Belediyeler Birliği’nin ilk toplantısı, Bolu Göynük’te ABB Başkanı Mansur Yavaş, Nallıhan, Beypazarı, Güdül, Ayaş, Mudurnu, Taraklı, Geyve, Sapanca ve Göynük belediye başkanları ve temsilcileri, Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcisi Sibel Bozdağcı’nın katılımıyla yapıldı.*Ayaş’tan Sapanca’ya uzanan tarihi İpek Yolu Koridoru’nun turizme kazandırılması, yeni bir rota olması şart. Bu ilçelerdeki gençlerin göç etmemesi için şart. Tarihin korunması için şart. Kültürün aktarılması için şart. Lezzetli yemekleri herkesin tatması için şart.*Bu koridorda tarih, kültür, gastronomi ne ararsanız var.*Mansur Yavaş, Beypazarı’ndan turizm konusunda tecrübeli. Hem onun tecrübesi hem diğer belediye başkanlarının isteği hem de turizmcilerin desteğiyle umarım bu koridora bir hareket gelir.HER YAĞMUR YAĞDIĞINDA…ANKARA’da nisan, mayıs, haziran ayları yağışla birlikte altyapının da her defasında alarm verdiği aylar…*Başkentte her yağmur yağdığında, “Bereket” diyor şükrediyoruz, “İnşallah bir yerleri yine su basmaz” diyerek temennide bulunuyoruz…15 GÜNLÜK GÜZELLİKÜLKEMİZDE sınırlı bölgelerde görülen ve endemik türler arasında yer alan dağ lalesini genelde farklı illerdeki haberlerden duyarız. Aslında bu güzellik hemen yanı başımızda, Kızılcahamam’da da bulunuyor.*Nisan ortasından mayıs başına kadar kısa bir süre gözlemlenebiliyor. Yalnızca yüksek rakımlı, kayalık ve bozulmamış doğal alanlarda yetişiyor.*Kızılcahamam Belediye Başkanı Süleyman Acar, geçenlerde Soğuksu Milli Parkı’nda yürüyüşe çıkıp yeniden kendini gösteren bu nadide güzelliği incelemiş ve “Baharın habercisi, Kızılcahamam’ımıza özgü zarif dağ lalemiz yeniden toprağı selamlamış” demiş.*Ben de “Şehirden uzaklaşıp stres atalım” diyenlere yılda 15 gün görülen dağ lalesini selamlamaya Kızılcahamam’a gidin diyeyim.GÜNÜMÜZDE İNSANLARIN 2 HAYATI VAR 1- Gerçekte yaşadıkları. 2- Sosyal medyada paylaşmak için yaşadıkları.
Source: Murat Yılmaz
1 haftanı bir de böyle planlamaya ne dersin?
Yoğun şehir hayatında doğayla bağ kurmak giderek zorlaşıyor. Ancak her gün küçük ama etkili adımlarla doğayı gündelik yaşamın bir parçası hâline getirmek mümkün. Haftanın her günü için özel olarak hazırlanan bu doğa takvimi, hem zihinsel hem de fiziksel bir yenilenme sunuyor! PAZARTESİ: GÜNE YEŞİLLE BAŞLA Haftanın en zor günü olarak bilinen Pazartesi, stres hormonlarının en yüksek olduğu zaman dilimlerinden biridir. Güne bir fincan kahve veya bitki çayı eşliğinde en yakın parkta 10 dakikalık bir yürüyüşle başlamak, hem zihinsel hem de bedensel olarak rahatlama sağlar. Bu kısa yürüyüş sırasında doğanın seslerine odaklanmak, kuşların cıvıltısı ya da rüzgarın ağaçlarda çıkardığı hafif uğultu gibi detaylar, sinir sistemini sakinleştirir. Unutma, doğaya açılan her adım, yeni bir başlangıçtır. SALI: YAŞAM ALANINA YEŞİL BİR DOKUNUŞ EKLE Salı günü, rutinlerin oturmaya başladığı, haftaya alışma dönemidir. Bu günü evine ya da iş yerine küçük bir saksı bitkisi alarak değerlendirebilirsin. Bitkinin toprağını değiştirmek, yapraklarını temizlemek veya gün içinde birkaç dakika onunla ilgilenmek bile doğayla mikroskobik bir bağ kurmanı sağlar. Bitkiler sadece yaşam alanlarını güzelleştirmez, aynı zamanda bulunduğu ortamın havasını temizleyerek zihinsel berraklık sağlar. ÇARŞAMBA: GÖKYÜZÜNE BİR DAKİKA AYIR Haftanın ortası geldiğinde yoğunluk ve yorgunluk kendini göstermeye başlar. İşte bu yüzden çarşamba günleri sadece iki dakikanı gökyüzünü izlemeye ayırmak büyük fark yaratabilir. İster öğle arasında ister akşam eve dönerken, başını göğe kaldır. Bulutların şekilleri, gökyüzünün tonu ve rüzgarın sesi; tüm bu unsurlar zihnini toparlamana yardımcı olur. Bu minik mola, gün içinde ruhsal bir denge yaratabilir. PERŞEMBE: ELLERİNİ TOPRAĞA BULAMA ZAMANI Haftanın sonuna yaklaşırken enerjimiz düşmeye başlayabilir. Perşembe günü, toprağa temas etmenin tam zamanıdır. Balkonunda bir saksıyı elden geçirmek, küçük bir fide dikmek ya da sadece toprakla oynayarak vakit geçirmek bile serotonin seviyeni doğal yollardan yükseltebilir. Araştırmalar, ellerini toprağa sokmanın mutluluk hormonlarını artırdığını gösteriyor. CUMA: DOĞAL SESLERLE ZİHNİNİ TEMİZLE Haftanın yorgunluğu ve stresini atmak için cuma akşamı kendine sessiz bir zaman yarat. Doğal seslerden oluşan bir meditasyon kaydı açabilir ya da bir doğa belgeseli izleyerek hem bilgi edinip hem de zihinsel bir kaçış yapabilirsin. Yağmurun sesi, yaprakların hışırtısı veya kuşların melodisiyle dolu birkaç dakikalık bir dinlenme, uyku kaliteni dahi etkileyebilir. CUMARTESİ: DOĞAYI KEŞFETME GÜNÜ Şehirde yaşıyor olsan bile çevrende keşfedilmeyi bekleyen doğal alanlar mutlaka vardır. Cumartesi gününü bir orman yürüyüşüne, bir gölet kenarında sessiz zaman geçirmeye ya da sahil boyunca uzanan bir yürüyüş yoluna ayırabilirsin. Yeni bir park, koruluk ya da botanik bahçe… Şehrin içinde saklı kalmış doğa köşeleri seni bekliyor olabilir. Telefonunu sessize al ve sadece doğanın ritmine kulak ver. PAZAR: DOĞAL MALZEMELERLE YARATICI OL Pazar, yeni haftaya hazırlanmak için ideal bir gündür. Bu günü daha keyifli ve verimli hale getirmek için kurutulmuş çiçeklerle süs eşyaları yapabilir, doğal taşlarla basit dekoratif objeler üretebilir ya da mevsim sebzeleriyle sağlıklı bir yemek hazırlayabilirsin. Doğadan ilham alarak ortaya çıkardığın her ürün, seni doğaya bir adım daha yaklaştırır. Üstelik bu tür yaratıcı aktiviteler, zihinsel dinlenme ve kendini ifade etme açısından da oldukça faydalıdır.
Source: Habertürk
İstanbul için “korkunç” senaryo! Deprem uzmanı büyüklük verdi: Riskli ilçeleri sıraladı
Marmara Aktif Fay Tehlike ve Risk Uygulama ve Araştırma Merkezi (MATAM) Grubu”nda yer alan Prof. Dr. Cenk Yaltırak, İstanbul”da 23 Nisan”da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depreme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
“FELAKET TELLALLIĞI DEĞİL, BİLİMSEL TAHMİN”
T24″ten Cansu Çamlıbel”e konuşan Prof. Dr. Cenk Yaltırak, 6.2″lik depremin büyük depremi etkileyip etkilemediğini anlamak için önce artçıların bitmesi gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Cenk Yaltırak, “Depremin hemen ertesinde bu konuda bir şey söylerseniz bilime dayanmayan yorumdur” dedi.
Beklenen büyük depremin maksimum 7.8 büyüklüğünde olacağını dile getiren Prof. Dr. Yaltırak, “Bu bilimsel bir tahmin, felaket tellallığı değil. Daha büyüğü olmaz. Çok daha küçük de olmaz” dedi.
İstanbul”da deprem riski en çok ve en az olan ilçeleri de paylaşan Prof. Dr. Yaltırak, “Deprem her yeri aynı ivmeyle vuracak ya da yıkacak gibi anlatmak yanlış. Örneğin Maslak”taki evler yıkılacaksa İstanbul’da kimsenin hayatta kalma şansı yok. Böyle bir depremi oluşturabilecek fay yok” dedi.
“BEKLENEN DEPREM MAKSİMUM 7.8 BÜYÜKLÜĞÜNDE OLACAK”
İstanbul”da beklenen depremin büyüklüğünün maksimum 7.8’e kadar çıkabileceğini dile getiren Prof. Dr. Cenk Yaltırak, “Bu bilimsel bir tahmin, felaket tellallığı değil. Daha büyüğü olmaz. Çok daha küçük de olmaz. Deprem tarihini okuduğumuzda periyodik varsayım bize büyük depremin bir yerleri yıkma şartı olduğunu söylüyor. Bu 6,2’likte hiçbir yer yıkılmadı. Mesela 1766″dan önce yapılmış tarihi binalar var, onların hiçbiri yıkılmadı. Demek ki bu o büyük deprem değil. 23 Nisan’daki orta büyüklükte bir depremdir. İstanbul’daki tarihi binaların ne kadar yıkıldığı ne zaman yıkıldığı hakkında makaleler ve doktora tezleri var. Mesela Deniz Mazlum’un çok güzel bir kitabı var 1766 onarımları hakkında. Bu fay mesela krip ediyorsa o zaman etmeyi unuttu da kitli mi kaldı? Marmara’da tarihsel veriler büyük depremlerden önce yeri belli olmayan orta büyüklükte depremlerin yaklaşık 10 yıl önce başladığını, sayılarının 2 ila 8 arasında değiştiğine dair kayıtlar var. Ama bunlar karmaşık bir düzende. Her segmentte karakteristik değil” dedi.
6.2″LİK DEPREM, BÜYÜK DEPREMİ ETKİLEDİ Mİ?
6.2’lik depremin beklenen büyük depremi etkileyip etkilemediğine ilişkin şöyle konuştu:
-Bizim asıl depremi beklediğimiz ana faylara açılı bir sürü fay var. İşte bu faylardan birinde bu 6,2’lik Orta Marmara Sırtı Depremi oldu. Şimdi ona yakın bazı faylar var. O faylardaki hareketler de yine ana fayı etkiliyor. Ama beklediğimiz büyük depremin genel büyüklüğü etkiliyor mu? Hayır, etkilemiyor.
-Bu açıdan baktığımız zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz ki bu faydaki stres boşalmış değil. Ben bunu hep bir kapı benzetmesiyle anlatıyorum. Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara segmentleri kapılardan oluşuyor, o kapılara yaslandıkça kapıların menteşeleri gıcırdıyor, çatlıyor, patlıyor. Ama o kapının bir de kilidi var.
-Kilit dediğimiz fayın kırılmasını beklediğimiz yer. Menteşelerde deprem olunca o kilide de bir yüklenme oldu.
-Ama bu durum için “Beklenen bir depremi öne aldı ya da erteledi” diyemeyiz. Bunu söylemek mümkün değil. Çünkü büyüklük diye bir şey var. Yani siz 20 litrelik bir kova suyun içinden bir çay kaşığı su eksilttiğiniz zaman hacimden çok büyük bir şey gitmiş olmuyor.
“DEPREME ETKİSİNİ ANLAMAK İÇİN ARTÇILARIN BİTMESİ LAZIM”
Çay kaşığı sadece benzetme. Eğer bunun matematik karşılığını hesaplarsanız ana fayın bütününde olsa Mw 0.03 kadar moment düşer. 7,4 yerine 7,37’lik deprem olsa sismik kayıtlarda bu fark görülemez dahi. Bu depremin yıkıcı bir depreme negatif veya pozitif katkı yaptığını anlayabilmek için önce bu artçı depremlerin bitmesi lazım. Hangi alana yayıldığını görmek lazım. Onların toplam enerjisine bakmak lazım. Ve bu toplam enerjinin çevreyi nasıl değiştirdiğini görmek lazım. Yani depremin ertesi günü bunu söyleyecek hiçbir veri yok aslında teknik olarak. Bunu söylerseniz bilime dayanmayan bir yorum yapmış oluyorsunuz.”
HANGİ İLÇELERİN ZEMİNİ SAĞLAM?
Prof. Dr. Yaltırak, “Benim evim Maslak civarında. Zaten benim bulunduğum yerdeki evler yıkılacaksa İstanbul’da kimsenin hayatta kalma şansı yok. Böyle bir depremi oluşturabilecek fay veya bunu yaratacak birikim veya etki yok. Deprem her yeri aynı ivmeyle vuracak ya da yıkacak gibi anlatmak yanlış. En kötü senaryo olan 7,8’de bile İstanbul’un sağlam zeminlerinde 23 Nisan’da kıyıda hissedilen 0.2g ivmeyi ancak görüyoruz. Gidiliyor sağlam yerlerdeki binalar dönüştürülüyor ve böylece milli servet israf edilmiş oluyor. Çünkü o binaların çökme ihtimali yok. Belki hafif hasarla atlatacaklar. Belki güçlendirmeyle kurtarılacaklar. Ama ne yapıyorsunuz? İşte geliyorsunuz Beykoz”u, Sarıyer”i, Beşiktaş”ı, Şişli”yi baştan aşağı yeni binalarla donatıyorsunuz. Hem fiyatları arttırıyorsunuz hem kiraları arttırıyorsunuz. Şehir yaşanmaz hale geliyor. Aradaki uçurum artıyor” dedi.
Source: Haber Merkezi
Baharın gelişiyle Erzurumlular bu görüntülere şahit oldu! Gökkuşağı bile ortaya çıktı
Baharın gelişiyle birlikte derelerden gelen berrak sular, Tortum Gölü’nü doldurmaya başladı. Gölde bulunan su bendini aşan sular, her yıl olduğu gibi Tortum Şelalesi’ni besleyerek muhteşem bir manzara oluşturdu.Her yıl yüzbinlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan şelale, şu günlerde en dolu ve en etkileyici hâlini yaşıyor. Özellikle hafta sonları doğaseverlerin akınına uğrayan Tortum Şelalesi, üzerindeki gökkuşağı ile sunduğu görsel şölenle ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor.Doğal yapısı, berrak suyu ve etkileyici yüksekliği ile 7’den 70’e herkesin mutlaka görmesi gereken bu doğa harikası, hem fotoğraf tutkunları hem de sakinlik arayanlar için eşsiz bir rota sunuyor. Tortum Şelalesi, bahar aylarının taze havasında ziyaretçilerini bekliyor.
Source: Gazetevatan.com