İstanbullular bugün dikkat! Yürüyüşe çıkmayın, pencereleri kapatmakta fayda var
İstanbul ve çevresinde bir süredir beklenen karbonmonoksit patlaması sabah saatlerinde etkisini göstermeye başladı. Sabah işe gitmek için dışarı çıkan vatandaşlar ve evini havalandırmak amacıyla pencerelerini açanlar, havada yoğun bir koku olduğunu fark etti. Hava Forum”un geçtiği bilgilere göre havanın kirli ve boğucu olduğunu belirten vatandaşlar, solunum güçlüğü yaşadıklarını ve nefes aldıkça göğüslerinde sıkışma hissettiklerini ifade etti. UZMANLARDAN ART ARDA UYARILAR Durumun ciddi boyutlara ulaşmasıyla uzmanlardan peş peşe uyarılar geldi. Yetkililer, açık havada uzun süre vakit geçirmenin sağlık sorunlarına yol açabileceği konusunda vatandaşları uyardı. Karbonmonoksitin solunduğunda baş ağrısı, halsizlik, mide bulantısı ve öksürük gibi belirtilere neden olabileceğini vurgulayan uzmanlar, özellikle risk grubunda bulunan yaşlılar, çocuklar ve solunum rahatsızlığı olan kişilerin kapalı alanlarda kalmasını ve evlerinin camlarını kapalı tutmasını önerdi. PROFESÖR HAVA KİRLİLİĞİ VERİLERİNİ AÇIKLADI İTÜ İklim Bilimi ve Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros da bugün, İstanbul”un 2023 ile 2024″teki hava kirliliği oranlarına ilişkin verileri açıklamıştı. Prof. Dr. Hüseyin Toros tarafından açıklanan verilere göre, İstanbul”daki hava kalitesi ölçümleri “2024 yılında karbonmonoksit değerlerinde 2023″e kıyasla yüzde 12 düzelme” görüldüğünü ortaya çıkardı. Hava kirliliğinde en çok artış ise ozonda oldu. İstanbul genelinde 2023 yılı hava kirliliği ozon ortalaması 34,62 µg/m³ iken, 2024 yılı ortalaması 38,07 µg/m³ oldu. Toros verdiği demeçte “Havamızın yeterince temiz olduğunu söyleyemeyiz” dedi.
Source: Erdem Aksoy
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz”ın tercihi “Özgür ülkede ilk namaz” karesi oldu
Yılmaz, Anadolu Ajansı (AA) muhabirleri ve foto muhabirlerinin 2024 yılı boyunca yurt içinde ve dışında çektiği, Roketsan, Lifebox ve Sony katkılarıyla hazırlanan “Yılın Kareleri” oylamasında “Haber”, “Doğal Yaşam ve Çevre”, “Spor”, “Günlük Hayat” ile bu yıla özel eklenen “Özgür Suriye” kategorilerindeki fotoğrafları inceledi.
“Özgür Suriye” kategorisinde Yılmaz, Emin Sansar”ın Suriye”de Baas rejimi ve Esed ailesi iktidarının devrilmesinin ardından Şam”daki Emevi Camisi”nde ilk cuma namazı esnasında çektiği “Özgür ülkede ilk namaz” fotoğrafı ile Emevi Camisi”nin duvarında yer alan Hafız Esed”in adının halk tarafından söküldüğü anları yansıtan “İsmi silinirken” karesini oyladı.
“Haber”de İzmir”de yapılan Türk Silahlı Kuvvetlerinin en büyük tatbikatlarından Efes-2024 Tatbikatı”nda, Mehmet Emin Mengüarslan tarafından çekilen “Mavi vatan savunması” fotoğrafını seçen Yılmaz, aynı kategoride Ali Jadallah”ın İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin orta kesimindeki Deyr el-Belah kentinde Abu Aişa ailesine ait eve düzenlediği saldırının ardından yaşananları aktardığı “Evi terk ederken” karesine oy verdi.
Yılmaz, “Doğal Yaşam ve Çevre”de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının öncülüğünde Arktik Okyanusu”nda 4. Ulusal Arktik Bilimsel Araştırma Seferi kapsamında Türk bilim insanlarının buzullar üzerinde yaptığı incelemeleri gösteren Şebnem Coşkun”un “Buzun üstünde, suyun altında” fotoğrafı ile İzmir”in Bayraklı ilçesi sahilinde sudaki yosunlaşma ve kirliliğin su altından görüntülendiği Lokman İlhan”ın “Derin tehdit” karesini tercih etti.
“Günlük Hayat”ta Hakan Nural”ın Tuz Gölü”nde karelediği “Suda yürüyenler” fotoğrafını oylayan Yılmaz, İstanbul”da yarım ay, Büyük Çamlıca Camisi ve Galata Kulesi”nin birlikte görüntülendiği, İsa Terli”nin “7 tepe, 5 minare, 1 kule” karesini de seçti.
Yılmaz, “Spor”da ise milli futbolcu Arda Güler”in kaydettiği gol sonrası kendisiyle özdeşleşen gol sevinci hareketini sergileyen Gökhan Balcı”nın “Şükür” fotoğrafını beğendi.
“Sahada hakikatleri yansıtan tüm habercileri yürekten tebrik ediyorum”
Bir halk devriminin yaşanmasıyla Suriye”nin özgürleştiğini ve insanlara büyük maliyetler ödeten 61 yıllık baskıcı rejimin ortadan kalktığını hatırlatan Yılmaz, “Dolayısıyla geçen yıla damgasını vuran hadise bence bu. Bir taraftan birçok acıyı gördük, yaşanan acıları, ölümleri, katliamları ama bir taraftan da umudu besleyen bir hadise oldu bu. Ne kadar şartlar olumsuz olursa olsun bir değişim imkanının, daha iyiye gidiş imkanının olduğunu göstermiş oldu. İnsanların gözünden de bu umudu görebiliyorsunuz hakikaten burada. Dolayısıyla bana göre en önemli meselelerden biri bu. Sizin de bunu fotoğraflayıp taşımanız son derece kıymetli.” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, Gazze”de de aynı tabloların yaşanmasını arzuladıklarını dile getirerek, Gazze”de ateşkes sağlanmasının memnuniyet verici, bunun kalıcı hale gelmesi ve siyasi çözümle özgür Filistin”in oluşmasının en önemli meselelerden biri olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şöyle konuştu:
“Bu noktada da TRT”yi, Anadolu Ajansını ve kahraman şekilde sahada hakikatleri yansıtan tüm habercileri yürekten tebrik ediyorum. Bir hakikati görmezseniz değiştiremezsiniz. Maalesef bugünkü dünyada işlenen birçok zulüm, yaşatılan acı dezenformasyonla gizleniyor, üstü örtülüyor. İnsanlığın bu konularda farkındalık oluşturmaması için her türlü gayret sarf ediliyor. İşte bunu kıran, insanlığa bu hakikatleri taşıyanlar, büyük iş yapmış oluyorlar insanlık adına. O anlamda emeği geçen herkesi tebrik ediyoruz. Bunu yaparken şehit olanlar, hayatını kaybedenler var. Allah”tan rahmet diliyoruz hepsine. Özellikle Anadolu Ajansının, TRT”nin Gazze”deki hakikatleri hem ülkemize hem dünyaya yansıtmasının çok kıymetli olduğunu bir kez daha işaret etmek istiyorum. İnşallah Gazze”de de Suriye”deki gibi daha olumlu bir atmosferi görürüz.”
Suriye”deki değişim sürecinin henüz yeni başladığını, daha güvenli, istikrarlı ortamın oluştuğunu hep birlikte görmek istediklerini belirten Yılmaz, bunun sadece Suriye halkı için değil, tüm bölge için daha istikrarlı, güvenli ve müreffeh gelecek anlamı taşıdığını vurguladı.
Cevdet Yılmaz, Türkiye”de misafir edilen Suriyelileri hatırlatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Sayın Cumhurbaşkanımız birtakım popülist, dışlayıcı söylemlere rağmen siyasi kariyerini de riske ederek yeri geldiğinde bu insani değerleri korudu. Şimdi bunun ne kadar doğru olduğunu hep birlikte görüyoruz. İnşallah Suriye”deki şartların daha da iyileşmesiyle hem yeni kurumsal yapısıyla, güvenliğiyle hem de yeni ekonomik ortamıyla çok daha farklı Suriye”nin oluştuğunu göreceğiz. Ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeliler de gönüllü, onurlu olarak ülkelerine geri dönme imkanına kavuşmuş olacaklar.
Bu konuda da önümüzdeki dönemde elbette gelişmeler bekliyoruz ama buna tüm uluslararası toplumun, dost, kardeş ülkelerin destek olması gerekiyor. Büyük yıkım var tabii. O yıkımın tamir edilmesi, altyapısıyla, kurumlarıyla ekonomik ortamın, şartlarının oluşturulması çok önemli. Burada uluslararası yaptırımlar var maalesef hala devam eden. Eski zalim rejime dönük yaptırımlardı ama şimdi o zulmün kurbanı olan insanlara da bu yaptırımlar devam ediyor. Bunların da bir an önce kalkmasını diliyoruz. Birtakım adımlar atıldı ama daha köklü adımların atılmasını da bekliyoruz. İnşallah Suriye”deki bu gelişmeler, hem ülkemizin güvenliğine hem de kalkınma sürecine daha güçlü perspektif oluşturacak. Türkiye, tarihin doğru tarafında durdu. Bundan sonra da inşallah aynı ilkelerle, aynı bakış açısıyla devam edeceğiz.”
“Küresel düzeyde sorumluluk alınması gerekiyor”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, fotoğrafların da ortaya koyduğu gibi iklim ve çevre konularının hem bütün dünya hem de tek tek ülkeler için giderek daha önemli hale geldiğini belirterek, “Burada mutlaka küresel düzeyde bir sorumluluk alınması gerekiyor. Maalesef bu sorumluluğun yerine getirilmediğini görüyoruz birçok ülkede. Özellikle uzun süre çevreyi tahrip eden ve böylece gelişen ülkelerin burada daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Elbette hepimizin çaba sarf etmesi lazım ama dünyayı bu hale getirenlerin daha büyük sorumluluk üstlenmesi de adaletin gereği diye düşünüyorum. Maalesef bunu yeterince görmüyoruz.” şeklinde konuştu.
Türkiye”nin kalkınma anlayışını bütüncül çerçevede planladıklarına, kalkınmanın sadece ekonomik büyümeden ibaret olmadığına dikkati çeken Yılmaz, kalkınmanın yanı sıra sosyal adaletin sağlanması ve gelecek nesillere daha iyi dünyanın miras bırakılması gerektiğini kaydetti.
Yılmaz, çevreyi korumanın aslında nesiller arası adaleti sağlamak anlamına geldiğinin altını çizerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz güçlü şekilde bu bütüncül kalkınma anlayışımızla, insani kalkınma anlayışımızla yolumuza devam edeceğiz. Temenni ediyoruz ki dünyada da böyle bir anlayış daha fazla hakim olsun. Özellikle imkanı daha fazla olan ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere hem teknoloji transferiyle hem finansal desteklerle çevre konularında daha hassas davranmalarını bekliyoruz. Bir yandan da bazı fotoğraflar gördük. Yerel yönetimler de çok önemli. Sadece merkezi idare değil, yerel yönetimler de çevre konusunda çok daha duyarlı davranmak durumundalar. Kaynaklarını lüzumsuz birtakım alanlara sarf etme yerine çevre gibi sosyal boyut gibi temel altyapılar gibi konuları daha fazla önceliklendirerek tahsis etmelerinin de ne kadar önemli olduğunu bu fotoğraflardan görüyoruz. Dünyada birçok fotoğraftan şunu görüyoruz. Maalesef adaletli dünyada yaşamıyoruz.”
Hem siyasi hem de gelir dağılımı anlamında dünyanın bir tarafında büyük kaynaklar tüketen toplumların bulunduğunu anlatan Yılmaz, diğer yanda yoksullukla karşı karşıya olan, son derece zor koşullarda yaşayan insanların olduğunu dile getirdi.
Bu insanlık mücadelesinin yapılması gerektiğine işaret eden Yılmaz, “Sayın Cumhurbaşkanımızın “Dünya beşten büyüktür” çağrısı bir tarafıyla sadece Birleşmiş Milletler”in reformu gibi algılanıyor ama esasında daha kapsamlı şekilde algılanmak durumunda. Dünya daha adil hale gelmeli. Bunun da mümkün olduğuna inanıyoruz. Bu bir kader, kaçınılmaz durum değil. Aslında bir mücadeleyle, doğru politikalarla ve bu doğru politikalara inanan insanların, grupların, ülkelerin ittifakıyla farklı dünyayı şekillendirmek de mümkün.” şeklinde konuştu.
Cevdet Yılmaz, bölgede ve dünyada görülen olumsuz tabloların yılgınlığa yol açmaması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Umudumuzu, ümidimizi hiçbir zaman yitirmemeliyiz. Çaba sarf etmeye devam etmeliyiz. Bizi yılgınlığa düşürmek isteyen birtakım güç odakları, medya organları olabilir. Ne yaparsak yapalım bu şartların değişmeyeceğine dair bizde imaj oluşturmaya çalışıyor olabilirler ama bu tuzağa düşmemeliyiz. Gerçekleri elbette görmeliyiz ama bu gerçekleri dönüştürme gücümüz olduğunu da her zaman yüreğimizde hissetmeliyiz diye inanıyorum. İnşallah Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu insani değerleri ve bu değerler etrafında oluşan birlikteliği vurgulamaya devam edeceğiz. Bu çabamızı sürdüreceğiz. Sizleri de tebrik ediyoruz. Dünyanın bu halini en objektif, tarafsız şekilde yansıtma çabanızdan dolayı güçlülerden değil, haklılardan yana bir bakış açısıyla hakkı, hakikati hem ülkemize hem dünyaya ulaştırma çabanızdan dolayı tebrik ediyoruz.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Gazze”deki ekolojik kırımda gelecek nesillerin yaşam alanları tahrip oldu
Anadolu Ajansının (AA) “İsrail’in Gazze’ye Soykırım Saldırısı” başlıklı dosyasının dördüncü haberinde İsrail saldırılarının çevre üzerindeki yıkıcı etkileri, tarım alanlarının tahrip edilmesi ve gelecek nesillerin yaşam alanlarının sistematik imhası ele alındı.
Boston Üniversitesinden çevre uzmanı Dr. Amira Aker, Cape Town Üniversitesinden Profesör Leslie London ve Dartmouth Koleji Geisel Tıp Fakültesi Epidemiyoloji Bölümü”nden Dr. Ahlam Abuawad, İsrail”in Gazze”de su kaynaklarını, tarım alanlarını ve yerleşim yerlerini hedef alan saldırılarının ekolojik kırımın boyutunu AA muhabirine değerlendirdi.
Gazze halkının ekonomik açıdan tarımsal faaliyetlere çok bağlı olduğunu ve Gazze”deki tarım arazilerinin yüzde 70″inin yok edildiğini anlatan uzmanlar, beyaz fosfor kullanımının gelecekteki tarımsal faaliyetleri imkansız hale getirdiğine işaret etti.
Ekolojik yıkımın boyutları
Boston Üniversitesinden Dr. Aker, Gazze”deki çevresel tahribatın “ekolojik kırım” tanımına uyduğunu belirtti.
Aker, “Ekolojik kırım, çevreye ciddi, yaygın veya uzun vadeli zarar verme olasılığının yüksek olduğunu bilerek işlenen hukuka aykırı veya kasıtlı eylemler olarak tanımlanıyor. Gazze”de şu anda çevrenin çeşitli unsurlarının çok büyük ölçekte tahrip edildiğini görüyoruz. Bu, silahlı çatışmalardaki olağan çevresel hasardan farklı.” dedi.
Su altyapısının ve kuyuların yok edildiğini, ağaçların söküldüğünü anlatan Aker, “Beyaz fosfor kullanımı nedeniyle gelecekteki her türlü tarımsal faaliyet imkansız hale gelecek çünkü toprak katmanları hem bombalar hem de beyaz fosfor nedeniyle tahrip edildi.” ifadesini kullandı.
Hava kirliliği ve iklim değişikliği tehdidi
Aker, binaların yıkılmasının sadece atık sorunu yaratmadığını, aynı zamanda hava kirliliğine de yol açtığını vurgulayarak, “Gazze”de şu anda var olan tüm bu toz ve kir, sadece bina malzemelerinden değil aynı zamanda silahların kendisinden de kaynaklanıyor.” dedi.
İlk üç ayda gerçekleştirilen tahribatın 26 ülkenin yıllık toplam karbondioksit emisyonunu aştığını belirten Aker, “Silahlara gelmeden önce, sadece Gazze üzerindeki uçuşlar bile karbondioksit emisyonunda aşırı artışlara yol açıyor.” diye konuştu.
Gelecek nesillerin tehdit altındaki yaşamı
Aker, 2020 öncesindeki tahminlerde de Gazze”nin su havzalarındaki hasar nedeniyle yaşanamaz hale geleceğinin öngörüldüğünü dile getirerek, “Su olmadan, ishal vakaları ve çeşitli bulaşıcı hastalıklarda üstel artış yaşandı. Bu, çocukları ömür boyu etkileyecek.” değerlendirmesinde bulundu.
Evlerin yüzde 80″inin yıkıldığına dikkati çeken Aker, “Çocuklar ve hamile kadınlar şimdi çeşitli çevresel kirleticilere, partiküler maddelere, asbest gibi yapı malzemelerine ve silahların içerdiği kimyasallara maruz kalacak. BM, sadece enkazın temizlenmesinin 20 yıl süreceğini ve 1,5 milyar dolar gerektireceğini tahmin ediyor.” dedi.
Aker, çevre tahribatının giderilmesi konusunda İsrail”in sorumlu olduğunu vurgulayarak, “İşgalci güç olarak İsrail uluslararası hukuk gereği işgal ettikleri bölgedeki insanlardan sorumlu ve temizliği yapması gerekiyor. Uluslararası toplum da başlangıçta bunu önleyemediği için sorumlu.” diye konuştu.
Çevre felaketinin giderilmesi için acil ihtiyaçlar
Profesör London da Gazze”deki çevresel yıkımın giderilmesi için öncelikli ihtiyaçların su ve kanalizasyon hizmetlerinin restorasyonu olduğunu belirtti.
Enkaz temizliğinin öncelikli olduğuna dikkati çeken London, “New York”taki İkiz Kulelerin enkazını temizleyen işçilerin karşılaştığı zorluğu düşünün ve bunu Gazze”de 100 katına çıkarın. Binaların yüzde 60″ından fazlası yıkıldı. Enkaz/toz kalıntılarının büyük bir kısmı toksik materyal olarak değerlendirilmeli.” ifadelerini kullandı.
London, “Kanalizasyon sistemi için gerekli pompaların çalıştırılması, hasar gören tuz giderme tesislerinin onarımı için elektrik erişimi şart. Gazze”deki yer altı suları zaten çok tuzluydu ve şu anda su tabakasının ne kadar kirlendiğini bilmiyoruz.” dedi.
Gazze”de tehlikeli atıkların tahliyesi için yeterli alan bulunup bulunmadığının belirsiz olduğunu vurgulayan London, “Özellikle kadın sağlığı, hamilelik ve doğmamış çocuklar üzerindeki etkilerden endişeliyim. Bombardıman ve ablukanın sonucu olarak ölenlerin sayısı, hastalık sebebiyle ölenlerin sayısı karşısında buz dağının sadece görünen ucu kalabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Önce işgal ve abluka son bulmalı”
Dr. Abuawad da Gazze”deki çevresel tahribat ve bozulmanın onarılmasının on yıllar alacağını ve bunun gelecek nesilleri etkileyeceğini belirterek, “Uluslararası Adalet Divanı, İsrail işgalini yasa dışı ilan edip derhal sonlandırılmasını talep etmesine rağmen bu yönde hiçbir adım atılmadı. Bu durum Gazze”de onarım ve yeniden inşa sürecini engelliyor. Bu nedenle ilk adım, saldırıların, yasa dışı işgalin ve ablukanın sona ermesi olmalı.” dedi.
Gelecek aylarda halk sağlığı açısından temiz gıda, su ve ilaca erişimin kritik önem taşıdığını vurgulayan Abuawad, şunları kaydetti:
“Topraklarını onarmak ve yeniden inşa etmeyi Gazze halkından daha iyi bilen yok. Yapılması gerekenleri daha iyi anlamak için çevresel hasar değerlendirilmeli, onarılabilecek altyapı önceliklendirilmeli ve ardından yeni altyapı inşa edilmeli. Bulaşıcı hastalıkların azaltılması ve daha fazla çevresel hasarın önlenmesi için katı atıkların bertarafı, geri dönüşüm ve kanalizasyon sistemlerinin onarımı kritik önem taşıyor.”
Abuawad, Gazze”nin uluslararası toplumun insani yardım ve desteğine acil ihtiyacının olduğunu söyleyerek “Kompost ve daha az tuzlu su kullanımı gibi çeşitli yöntemlerle toprak rejenerasyonu, tarım arazilerinin restorasyonu, yerel bitki türlerinin yeniden dikilmesi, orman ve kıyı ekosistemlerinin restorasyonu, uzun vadeli çevresel iyileşme için kritik önem taşıyor. Kısaca söylemek gerekirse yapılacak çok şey var.” ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Türkiye”nin hava kalitesine anlık takip
Bakanlık, Sürekli İzleme Merkezi bünyesindeki Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı ile ülkenin hava kalitesinin iyileştirilmesine yönelik çalışma yürütüyor.
Bu kapsamda 382 izleme istasyonu ve 4 mobil hava kalitesi ölçüm aracı, ülke genelindeki hava kalitesini anlık ölçüyor.
İstasyonlardan elde edilen veriler, sisteme iletiliyor ve ölçülen hava kalitesi iyi, orta, hassas, sağlıksız, kötü ve tehlikeli şeklinde derecelendiriliyor.
Verilere göre, şehirlerin kükürtdioksit, karbonmonoksit, partikül madde (PM10 ve PM2,5), azotoksitler ve ozon gibi önemli hava kirleticilerinin kaynakları belirleniyor ve çevre kirliliğine neden olan tesislere yönelik denetimler yapılıyor.
“Havayı kirleten unsurlara denetim yapıyoruz”
Bakanlık ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü Laboratuvar Ölçüm ve Daire Başkanı Soner Olgun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, vatandaşların soluduğu havanın kalitesi hakkında bilgi sahibi olması için böyle bir sistem geliştirildiğini belirtti.
Türkiye genelinde 382 ölçüm istasyonu ve istasyonun olmadığı yerlerde 4 mobil hava kalitesi aracının bulunduğunu anlatan Olgun, istasyonların şehirlerin merkezi yerlerine kurulduğunu ve hava kalitesinin bu noktalardan ölçüldüğünü söyledi.
Olgun, “Bu istasyonlarda kükürtdioksit, karbonmonoksit, partikül madde (PM10 ve PM2,5), azotoksitler ve ozon olmak üzere 6 kirletici parametreyi ölçüyoruz. Bu parametrelerden elde edilen veriler anlık olarak izleme merkezimize aktarılıyor.” diye konuştu.
Elde edilen verilerin iyi, orta, hassas, sağlıksız, kötü ve tehlikeli olarak kategorilendirildiğini, olumsuz hava kalitesinin neden olabileceği durumlara karşı vatandaşlara sağlık uyarısında bulunulduğunu ifade eden Olgun, şunları kaydetti:
“Ayrıca istasyondan elde ettiğimiz verileri, Türkiye olarak yıllık Avrupa Çevre Ajansına raporlama yükümlülüğümüz var. Türkiye İstatistik Kurumuna da hava kalitesini iletiyoruz. Verileri politikamıza yön vermesi amacıyla bakanlığın merkez teşkilatına, problemli bölgelerde üreteceğimiz çözüme yön verilmesi adına düzenli raporluyoruz. Elde edilen veriler denetimlerde kullanılıyor. Problemli bölgeleri veriler üzerinden belirliyoruz ve havayı kirleten unsurlara denetim yapıyoruz.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Ticaret savaşları kapıda! AB”nin çıkış yolu Türkiye mi? Eski AB Başekonomisti”nden Brüksel”e çağrı!
ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergilerini artırma söylemleri, Avrupa Birliği’nde (AB) endişeleri artırdı. Özellikle ABD’nin Avrupa’dan ithal edilen ürünlere yüzde 10 ila yüzde 20 arasında ek vergi koyma ve otomobillere yüzde 100 gümrük vergisi getirme tehdidi, Brüksel’in nasıl bir yol izleyeceği konusunda tartışmaları alevlendirdi.
AB Komisyonu”nun eski başekonomistlerinden, Almanya Rhine-Waal Uygulamalı Bilimler Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hasan Alkaş, Trump döneminde AB-ABD ilişkileri, AB’nin ekonomik politikaları ve Türkiye ile ilişkilerin geleceği hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
“AB de gümrük vergileri uygulamak zorunda kalacak”
Trump’ın AB’ye karşı her zaman mesafeli durduğunu ve bir bütün olarak AB’yi büyük bir güç olarak görmediğini belirten Alkaş, Trump’ın birlik yerine İtalya ve Macaristan gibi ülkelerle bireysel ilişkiler geliştirmeyi tercih ettiğini söyledi.
Alkaş, Trump’ın gümrük vergilerini artırma tehdidinin pazarlık stratejisi olduğuna dikkat çekerek, “Trump önce maksimumu ister, sonra makul olanla razı olur. Ancak ABD gerçekten gümrük vergilerini artırırsa, AB de buna karşılık vermek zorunda kalacaktır” dedi. AB”nin 500 milyonluk büyük bir pazar olduğunu vurgulayan Alkaş, ticaret savaşlarının her iki tarafı da olumsuz etkileyeceğini ifade etti.
“Türkiye, AB için stratejik bir ortak haline geldi”
Trump’ın politikalarının AB’yi alternatif ticari ve ekonomik ortaklar aramaya yönelteceğini belirten Alkaş, bu noktada Türkiye ile daha güçlü ilişkiler kurmanın Brüksel için büyük bir avantaj sağlayacağını söyledi.
“Türkiye, en zor dönemlerde bile büyüme kaydedebilen bir ülke. Son yıllarda Almanya’ya kıyasla çok daha hızlı büyüyor. AB de bunun farkında. Türkiye artık AB”ye yük olacak bir ülke değil, aksine katkı sunabilecek bir ekonomik güce sahip.”
Alkaş, Ukrayna’nın AB’ye üyeliğinin ekonomik ve stratejik açıdan büyük bir risk taşıdığını da belirterek, “Türkiye’nin AB’ye sağlayacağı fayda, Ukrayna’dan birkaç kat daha fazla olacaktır” dedi.
“Yeşil dönüşüm Avrupa ekonomisini çökertti”
AB’nin son yıllarda çevre politikalarına “kraldan çok kralcı” bir yaklaşım sergilediğini ifade eden Alkaş, bunun ekonomik büyümeye zarar verdiğini söyledi.
“Aşırı regülasyonlar ve yüksek enerji fiyatları, şirketlerin rekabet gücünü azaltıyor. Avrupa ekonomisi şu an fazla büyüyemiyor çünkü sanayisizleşme (deindustrialization) ve büyüme kaybı (degrowth) sürecine girildi.”
Alkaş, Brüksel’in çevre politikalarını makul seviyeye çekmesi gerektiğini vurgulayarak, “Hem yüksek büyüme hem de aşırı çevre hassasiyetiyle ilerlemek mümkün değil” dedi.
“Rusya uzun vadede AB ile iş birliği yapmak zorunda kalacak”
ABD ile yaşanan gerilimlerin, AB’nin Asya ve Güney Amerika ülkeleriyle yeni ittifaklar kurmasını gerektirdiğini belirten Alkaş, BRICS ülkeleriyle ticari iş birliklerinin artırılmasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Alkaş, AB’nin uzun vadede Rusya ile de ilişkilerini normalleştirmek zorunda kalacağını belirterek, “Avrupa, Rusya’yı ekonomik ve stratejik açıdan dışlayarak uzun vadeli bir barış mimarisi kuramaz. ABD-Çin rekabetinin arttığı bu dönemde AB, kendi çıkarlarını korumak için Rusya ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaktır” dedi.
Source: Dünya Gazetesi
TSE”den can ve mal güvenliği uyarısı: Gaz yakan cihazlara dikkat!
Hava sıcaklıklarının düşmesiyle kombi, ocak ve şofben gibi gaz yakan cihazların kullanımının arttığına dikkat çeken Türk Standardları Enstitüsü, gaz yakan cihazların “CE” ve “TSE” belgelerine sahip olması gerektiğini belirtti. TSE yetkilileri yaptığı açıklamada, standartlara uygun üretilmeyen cihazların gaz sızıntısı, boğulma, patlama, yangın ve çevreye zararlı karbonmonoksit ve NOx salımı gibi tehlikeler oluşturabileceğine işaret etti ve TSE Uygunluk Belgesi”nin sadece tüm standartları karşılayan firmalara verildiğini bildirdi. Verim, sızdırmazlık, emisyon, yüzey sıcaklıkları ve denge testleri
TSE”nin gaz yakan cihazların güvenliği için verim, sızdırmazlık, emisyon, yüzey sıcaklıkları ve denge gibi kritik testler uyguladığı anımsatılan açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bu testlerden başarıyla geçen cihazlar belge almaya hak kazanırken, standartlara uygun olmayan ürünler ise can ve mal güvenliği açısından büyük risk taşıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Gaz Yakan Cihazlar Yönetmeliği”nin uygulanmasını ve yönetmelik hükümlerinin yürütülmesini sağlıyor. Ayrıca “CE” işareti uygunluk değerlendirme işlemleri için onaylanmış kuruluş atamaları ve söz konusu ürünlere ait piyasa gözetim ve denetimi de Bakanlıkça gerçekleştiriliyor.”
Source: Dünya Gazetesi