Ormancılardan çağrı: İşgal ettiği ormanı alın
78 kişinin can verdiği Grand Kartal’ın sahibi Halit Ergül’ün Bolu Karacasu’da yer alan Gazelle Resort SPA Oteli’nin işgal ettiği 14 dönüm araziye ‘el konulsun’ çağrısı geldi. Ormancılar, “Ormanı işgal edene ödül verilmez, ceza verilir. Kötü niyetli işletmeci olması dolayısıyla işgal ettiği yerden çıkarılıp ihalelere katılma cezası verilmesi gerekirken, 2022’de yıllık 110 bin liraya kiracı yapılmış. Derhal müfettiş görevlendirilerek işgal alanı zapt edilmeli, buradaki yapılar yıkılmalı. Orman arazisinin otelin kampusunde olduğu her gün kamu zararı oluşuyor. Yarendere Grand Mesire alanından da çıkarılmalı” dediler.3 YIL ÖNCE 110 BİN LİRAYAOtelin, tapulu arazisi sadece 16.5 dönüm olmasına rağmen bitişiğindeki 14 dönümü işgal ettiğini anlatan yetkililer, “Gazelle’nin buraya inşa ettiği tüm yapıların yıkılarak savcılığa suç duyurusunda bulunulması, ihalelere katılmaktan men cezası alması gerekirdi. Ama bu yapılmadığı gibi işgalcinin işgal ettiği yer görmezden gelinerek hemen bitişiğindeki 200 dönüm orman arazisi ‘Yarenlerdere Mesire’ alanı adı altında 2022’de yıllık 110 bin liraya kiralandı. Yani ceza vermek yerine ödül verildi” iddiasında bulundular. Kira bedelinin her yıl yeniden değerleme oranında arttığı göz önüne alındığında 2022’de 110 bin lira olan kiranın 2023’te 245 bine, 2024’te 388 bine, 2025’te ise 557 bine çıktığı öngörülüyor. İŞGALCİYE KİRALANMAZMilli Parklar eski Genel Müdürü Nevzat Ceylan, Hürriyet’in Gazelle Resort Otel’in orman arazisinde 13 kat büyüdüğüne ilişkin haberinin çok önemli olduğunu belirterek, “Otelin yanı başında işgalli bir orman alanı varsa teşkilatın derhal işlem yapması gerekirdi. Yani ortada bir işgal varken; vatandaşın kullanımına açılacak bir mesire yeri ormanı işgal etmiş birine kiralanmamalıdır. Eğer böyle yapılmışsa suçtur” dedi.REKLAMINI YAPTIHalit Ergül’ün Gazelle Resort SPA Otel’ini, işgal ve mesire yerini de katarak “Bolu’nun kalbinde, 300 dönümlük büyüleyici bir meşe ormanı içinde, huzurun ve lüksün buluştuğu bir dünyaya adım atın. Doğanın dinginliğiyle çevrili bu cennette, bedeninizi ve ruhunuzu dinlendirecek eşsiz bir tatil sizi bekliyor. Modern spa olanaklarımızla yenilenin, doğanın ritmiyle yeniden doğun” diyerek pazarladığı dikkat çekti.
Source: Aysel Alp
Los Angeles”taki yangınlarda ölü sayısı 29″a yükseldi
ABD, ülkenin California eyaletinde bulunan Los Angeles şehrinde 7 Ocak’ta çıkan orman yangınlarının yaralarını sarmaya çalışırken, felaketin bilançosu bir kez daha ağırlaştı. Los Angeles Adli Tıp Kurumu’ndan edinilen bilgilere göre, Palisades Yangını”nda 12, Eaton Yangını”nda ise 17 kişinin hayatını kaybetmesiyle ölü sayısı 29’a yükseldi.
California Ormancılık ve Yangın Koruma İdaresi’nden yapılan açıklamada ise, 23 bin 448 dönümlük alana yayılan Palisades Yangını”nın yüzde 95 oranında kontrol altına alındığı kaydedildi. 14 bin 21 dönümlük alana yayılan Eaton Yangını’nın ise yüzde 99 oranında söndürüldüğü aktarıldı. Toplamda en az 16 bin 291 yapının kullanılamaz hale geldiği belirtilirken, 2 bin 90 yapıda ise hasar oluştuğu ifade edildi.
Source: Dünya Gazetesi
Enerji Bakanlığı açıkladı! 5 ilde 10 YEKA alanı belirlendi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 5 ilde 10 yeni YEKA belirledi Resmi Gazete”nin bugünkü sayısında yayımlanan ilana göre, 5″i Karaman”ın Ayrancı ve merkez ilçeleri, 1″i Ankara”nın Beypazarı ilçesi, 1″i Bolu”nun Gerede ilçesi, 2″si Erzurum”un Çat ve Karayazı ilçeleri ve 1″i Kahramanmaraş”ın Elbistan ilçesinde olmak üzere toplam 10 yeni YEKA ilan edildi.
Belirtilen alanların sınırlarıyla köşe koordinatlarına ilişkin krokiler ve listeler ilanda detaylı olarak yer aldı.
Source: Dünya Gazetesi
Türkiye 2025 güneş enerjisi hedefine erken ulaştı! İki yılda 2,5 katlık artış…
Londra merkezli uluslararası enerji düşünce kuruluşu Ember”in yeni raporuna göre, Türkiye”nin güneş enerjisi kapasitesi 2024 sonu itibarıyla 19,6 gigavatı aştı. Türkiye, 18 gigavat olarak belirlediği 2025 yıl sonu güneş enerjisi hedefine Ağustos 2024″te ulaşarak, bu hedefi de neredeyse 1,5 yıl erken gerçekleştirdi.
Öztüketim odaklı güneş enerjisi kurulumları
Güneş enerjisi kapasitesinde son iki yılda görülen kapasite artışında, Türkiye”deki yeni projelerin yüzde 94″ünü oluşturan öztüketim odaklı güneş enerjisi kurulumları önemli bir rol oynadı.
Güneş enerjisi kurulu gücü son 2,5 yılda yüzde 100″ün üzerinde artarken, benzer bir artış daha önce 2018-2022 döneminde dört yıllık bir sürede görüldü. Ember”e göre, Türkiye”nin 2035″e kadar güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesini 120 gigavata çıkarması ve bu büyüme eğiliminin gelecek yıllarda da sürmesi bekleniyor.
YEKA modeli desteğiyle kapasite artışı sürüyor
Türkiye”nin en az 53 gigavat yüzer güneş enerjisi santrali potansiyeli olduğu tahmin ediliyor. Bu projelerin YEKA kapsamında ihale edilmesinin yenilenebilir enerji kapasitesinin artırılması ve kullanılmayan su yüzeylerinin değerlendirilmesine katkı sağlayacağı öngörülüyor. Türkiye”de güneş enerjisinde bir diğer potansiyel ise batarya depolamada öne çıkıyor. Geçen yıl itibarıyla 14 gigavatlık depolamalı güneş enerjisi kapasitesi önlisans alırken, Türkiye”nin depolama hedeflerini de artırma potansiyeli bulunuyor.
Güneş ve rüzgar, 15 milyar dolar gaz ithalatını engelledi
Güneş ve rüzgar enerjisi kapasitesinin enerji ithalatına yönelik etkisinin de hesaplandığı rapora göre, son 2,5 yılda güneş ve rüzgar enerjisinin elektrik üretimindeki payıyla 15 milyar dolarlık doğal gaz ithalatı engellendi. Bu dönemde yalnızca güneş enerjisi, ülkenin toplam elektriğinin yüzde 6″sını sağlayarak 5,4 milyar dolarlık gaz ithalatının önüne geçti.
2026 BM İklim Zirvesi COP31″e ev sahipliği için iki adaydan biri: Türkiye
Ember Türkiye Enerji Analisti Bahadır Sercan Gümüş, Türkiye”nin sadece 2,5 yılda güneş enerjisi kapasitesini iki katına çıkararak 2025 hedefini zamanından önce aştığını ve daha iddialı hedefler belirleme potansiyelini gösterdiğini kaydetti ve şu ifadeleri kullandı: “Yenilenebilir enerji hedeflerini yükseltmek ve bu ivmeyi sürdürmek, Türkiye”ye enerji ithalatına olan bağımlılığını azaltma, enerji güvenliğini güçlendirme ve uluslararası alanda dönüşüm taahhüdünü daha güçlü bir şekilde ortaya koyma fırsatı sunuyor. Bununla birlikte, güneş ve rüzgar enerjisindeki potansiyelin Ulusal Katkı Beyanı”na yansıtılması, 2026 yılında gerçekleştirilecek Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi COP31″e ev sahipliği için iki aday ülkeden biri olan Türkiye”nin, enerji dönüşümündeki kararlılığını uluslararası alanda güçlü şekilde sergilemesine olanak sağlayacaktır.”
Source: Dünya Gazetesi
Google Haritalar, Meksika Körfezi”nin ismini “Amerika Körfezi” olarak değiştirecek
Google Haritalar”ın X hesabından, Trump”ın Meksika Körfezi ve Denali Dağı için yaptığı isim değişikliklerine ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamada, “Resmi devlet kaynaklarında güncellenen isim değişikliklerini uygulama konusunda uzun süredir devam eden bir uygulamamız var.” ifadesi kullanılarak, söz konusu değişiklik talimatına uyulacağı ve Meksika Körfezi”nin isminin “Amerika Körfezi”, Alaska”daki Denali Dağı”nın isminin ise “McKinley” olarak değiştirileceği duyuruldu.Değişikliklerin ABD”deki Coğrafi İsimler Sistemi üzerinde yapılacak güncellemenin ardından uygulamaya koyulacağı kaydedilen açıklamada, ABD”deki kullanıcıların yeni isimleri, diğer ülkelerdeki haritalar uygulaması kullanıcılarının ise her iki ismi de göreceği belirtildi. DENALİ DAĞININ ADI DA DEĞİŞİYOR Alaska”daki Denali Dağı, eski ABD Başkanı Barrack Obama tarafından 2015″te, daha önce eski ABD Başkanı William McKinley”nin adına atfen kullanılan “Mount McKinley” isminden yerli halk tarafından kullanılan Denali olarak değiştirilmişti. Trump, Kuzey Amerika”nın en yüksek zirvesi olan ve “Denali” olarak adlandırılan dağa, eski ismi “McKinley” adını vereceğini açıklamıştı. “AMERİKA KÖRFEZİ” TARTIŞMASI İlk olarak 7 Ocak”ta Florida”daki yerleşkesi Mar-a-Lago”da düzenlediği basın toplantısında, Meksika Körfezi isminin “Amerika Körfezi” olarak değiştirilmesini gündeme getiren Trump, 20 Ocak”ta yemin törenindeki konuşmasında da “Yakında Meksika Körfezi”nin adını Amerika Körfezi olarak değiştireceğiz” ifadesini tekrarlamıştı.Trump, aynı gün Beyaz Saray”da imzaladığı kararname ile Meksika Körfezi”nin adının yeni adıyla “Amerika Körfezi” olarak değiştirilmesi emrini vermişti. Söz konusu kararnamede, “Başkan Trump hükümete sağduyu getiriyor ve Amerikan medeniyetinin temellerini yeniliyor.” ifadesi paylaşılmıştı. MEKSİKA KÖRFEZİ”NİN ÖNEMİ Amerika kıtasının keşfinden sonra İspanyol kaşifler, bölgede haritalandırma ve keşif çalışmaları gerçekleştirdi. 16. yüzyılın başlarında bölgeye Meksika Körfezi adı verildi ve o zamandan bu yana uluslararası haritalarda bu şekilde anılıyor. ABD”nin güneydoğusunu, Meksika”nın doğu kıyısını ve Küba adasını çevreleyen ve dünyanın en büyük körfezi olan Meksika Körfezi, çevresel, ekonomik ve jeopolitik açıdan hem bölgesel hem de küresel olarak büyük önem arz ediyor.Meksika Körfezi, dünyanın en büyük açık deniz petrol ve doğal gaz üretim bölgeleri arasında yer alırken, bir yandan da ticari balıkçılık endüstrisine de ev sahipliği yapıyor. ABD Enerji Enformasyon İdaresine (EIA) göre Körfez, ABD”nin ham petrol üretiminin yüzde 14″ünü oluşturuyor. ABD”nin toplam petrol rafine kapasitesinin en az yüzde 48″i ve toplam doğal gaz işleme tesisi kapasitesinin yüzde 51″i Körfez kıyısında yer alıyor. KÜRESEL TİCARET İÇİN ÖNEMLİ BİR GEÇİŞ NOKTASI Birçok ticari liman ile uluslararası gemi yolunu oluşturan Körfez, Panama Kanalı”na bağlanarak Kuzey Amerika, Latin Amerika ve Avrupa arasında küresel ticaret için önemli bir geçiş noktasını teşkil ediyor. Kirlilik, aşırı avlanma ve iklim değişikliği de dahil birçok unsurun geleceğini tehdit ettiği Körfez, ABD ve Meksika ekonomileri için oldukça değerli bir kaynak olarak görülüyor.Meksika Körfezi ayrıca, balık, karides, deniz memelileri ve deniz kaplumbağaları dahil deniz yaşamı açısından zengin ve Atlantik ekosistemindeki deniz yaşamı için hayati öneme sahip. Özellikle petrol, doğal gaz, balıkçılık ve turizm gibi sektörlerle ABD ekonomisi için değerli konuma sahip olan Meksika Körfezi”nden ABD, sahil turizmi açısından da büyük gelir elde ediyor.
Source: Erdem Aksoy
Petrol üreticisi ülkelerin tutumları küresel plastik anlaşmasını çıkmaza sokuyor
AA”nın plastik kirliliğinin boyutunu, etkilerini ve çözüm önerilerini ele aldığı dosya haberin ikinci bölümünde küresel bir plastik anlaşmasının önündeki zorluklara yer verildi.
Dünya genelinde artan plastik kullanımının çevreye ve insan sağlığına olumsuz etkileri karşısında küresel bir plastik anlaşması yapılması uzun bir süredir uluslararası toplumun gündeminde bulunuyor. Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü (UNEP) Hükümetlerarası Müzakere Komitesi (INC) böyle bir anlaşmanın hazırlanması yolunda ilk adımı 2022″de attı ve konuya ilişkin ilk toplantı Aralık 2022″de Uruguay’da gerçekleştirildi.
Fransa’nın başkenti Paris’te Mayıs 2023″te gerçekleşen ikinci toplantıda alınacak kararların hangi kurallar çerçevesinde belirleneceğine odaklanılırken, anlaşmanın “sıfırıncı taslağı” üzerinde uzlaşı sağlandı.
Kasım 2023’te Kenya’nın başkenti Nairobi kentinde düzenlenen 3″üncü INC toplantısında, 2024″e kadar kapsamlı bir anlaşmanın hazırlanması kararı alınırken, Kanada’nın Ottawa kentindeki 4″üncü toplantıda taraflar anlaşmaya yönelik bir derleme metin oluşturdu.
Aralık 2024’te Güney Kore’nin Busan kentinde yapılan 5″inci toplantıda anlaşma metnine nihai halinin verilmesi beklenirken zirve herhangi bir karar alınamadan sona erdi.
“Plastik üretimi 2060 yılında 4 kat artacak”
Çevre alanında çalışmalar yürüten uluslararası sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kirleticileri Yok Etme Ağı yöneticisi Bjorn Beeler, hem anlaşmanın önemine hem de son toplantıya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Plastik kullanımında mevcut gidişatın devamı halinde 2060 itibarıyla küresel plastik miktarının, bugünkünün 4 katına ulaşacağını belirten Beeler, plastiğin birçok malzemenin yerini aldığını ve sektörün bu kadar büyümesinin ilk sebebinin, enerji sektöründe petrol ve doğal gaza talepteki değişkenlik olduğunu söyledi.
Özellikle elektrikli araç talebindeki artışın, fosil yakıt üreticilerini plastik üretimine yönlendirdiğini anlatan Beeler, “Enerjide fosil yakıtlardan uzaklaşırken petrol ve doğal gaz üreticilerinin halen Kuzey Atlantik Denizi”nde ve Meksika Körfezi”nde petrol ve doğal gaz çıkarmak için kira kontratları var. Haliyle, bu açığı plastik ve diğer petrokimya ürünleriyle tamamlamaları gerekiyor.” dedi.
Beeler, fosil yakıt üretiminde bir kontrol mekanizmasının bulunmadığını, kimyasal üretiminde ise bu kontrolün çok az olduğunu aktararak, bu noktada küresel bir plastik anlaşmasına duyulan ihtiyacın hayati önemde olduğunu vurguladı.
“Plastik üretimi ve kimyasallar üzerinde kontrol sağlanmasını istemiyorlar”
Anlaşmanın, plastiklerin ve kimyasalların üretimini merkeze koyduğuna ve müzakerelerin özünde insan sağlığı ve çevreye verilen tahribatın yer aldığına değinen Beeler, “Hala anlaşmanın bir yapısı, maddeleri yok. Derleme metin 77 sayfa gibi bir şey ve bu metinde çok fazla anlaşmazlık vardı. Gelinen noktada nihai bir anlaşma metninin oluşturulması giderek zorlaşıyor çünkü petrol ve doğal gaz ihraç eden birçok ülke anlaşmanın plastik üretimi ve kimyasallar üzerinde bir kontrol sağlamasını istemiyor.” diye konuştu.
Beeler, Busan’da yapılan son görüşmeleri tamamen bir başarısızlık olarak değerlendirmenin doğru olmadığı yorumunu yaparak, şunları söyledi:
“INC-5 görüşmesinin bir başarısızlıkla sonuçlandığını yazanlar oldu ama bizim bakış açımıza göre INC-5″te çok iyi sonuçlar da alındı. Neden mi? Çünkü ilk olarak artık üzerinde müzakere edebileceğimiz bir zemin var. Şimdiye kadar olan süreçlerle doğru yöne ilerliyoruz ve anlaşmada plastik üretimi ile kimyasalların ele alınmasını güçlü bir şekilde isteyen 100’den fazla ülke var. Örneğin Fiji, eğer kimyasallar dahil edilmezse anlaşmada yer almayacaklarını söyledi. Bu anlaşmanın gerçekleşmesi için oy birliği gerekiyor. Burada, anlaşmayla plastik atıklardan uzaklaşmayı değil, plastik üretiminden uzaklaşmayı hedefleyen anlamlı bir talep var.”
Plastik lobilerinin meseleyi geri dönüşümle sınırlayarak işin içinden sıyrılmak istediğini ifade eden Beeler, geri dönüşümün de kullanıcının sorumluluğunda olduğunu, böylece plastik üreticilerinin sorumluluklarını tüketiciye yıkmaya çalıştığını dile getirdi.
Ülkelerin tutumları
Beeler, ekonomileri fosil yakıt üretimine bağlı ülkelerin farklı tutumlar sergilediğine işaret ederek, şöyle devam etti:
“Kanada’ya, Norveç’e bakalım. Bunlar da aslında, büyük fosil yakıt ihracatçıları ama bu ülkeler sorumluluk alma, plastik ve kimyasallar meselesinin tartışılması konusunda daha ılımlı. Çünkü onlar da kimyasalların olumsuz etkilerini istemiyor. Ekonomileri ağırlıkla fosil yakıt üretimine dayalı ve çoğu körfez ülkesi bir grup ülke ihracatlarını etkileyecek bir kontrolü istemiyor. Bunların müzakerelerdeki duruşu tamamen “hayır” üzerine. Sadece atık yönetimini ve geri dönüşüm meselesini konuşuyorlar. Yine de bu ülkelere karşı yaklaşık 100 ülkenin ciddi bir duruşu var ve bu ülkeler plastikten uzaklaşma konusunda güçlü bir tavır sergilediler.”
ABD’nin de büyük bir ihracatçı olmasına rağmen süreçlerde sessiz kaldığını ve böylelikle sadece olup biteni izleyerek kendi stratejisini oluşturmaya çalıştığını bildiren Beeler, “Çeşitli lobiler, Busan”dan alelacele bir karar çıkmasını istedi. Busan”da anlaşma yapmamak bu yüzden önemliydi çünkü Busan”da bir anlaşma yapılmış olsaydı, bu kötü bir anlaşma olurdu.” şeklinde konuştu.
Beeler, Busan’da yapılan görüşmelerde ülkelere istedikleri kadar delege getirilmesi izni verilmesinin çok sayıda hukukçu ve bilim insanıyla zirvelere katılan plastik üreticisi zengin ülkelerin işine yaradığına, plastik üretiminden etkilenen az gelişmiş ülkelerin ise işini zorlaştırdığına dikkati çekti.
Beeler, şunları kaydetti:
“Ortaya bir anlaşma çıktığında da bunun resmi olarak ülkeler tarafından kabul edilmesi gerekecek. Bu anlaşma kabul edildiğinde kararların uluslararası hukuka ve ülkelerin kendi ulusal hukukuna yansıması gerekecek. Sonrasında ise bu anlaşmanın taraflar toplantıları (COP) süreçleri başlar. COP süreçlerinde de karar alma süreçleri devam edecektir. Anlaşmaya giden nihai kararın verilebilmesi için en az iki INC toplantısına daha ihtiyaç duyuluyor ve bu toplantıların olumlu ilerlemesi halinde anlaşmanın 2026″da tamamlanabileceğini tahmin ediyorum.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından, İZSU”ya 8 milyon 305 bin lira ceza
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, çevre kirliliğiyle mücadele kapsamında 81 ilde denetimler devam ediyor.
Ekipler, bir yandan İzmir Körfezi”nde yaşanan kirlilik ve balık ölümleri sonrası Bilim Kurulu tarafından açıklanan İzmir Körfezi Eylem Planı”na göre gemi denetimlerini sürdürürken, diğer taraftan belediyeler ve sanayi tesislerinin arıtma tesislerini denetliyor.
Vatandaşların ihbarlarını da anında değerlendiren ekipler, önceki gün sosyal medyada paylaşılan “İzmir”de kırmızı akan dere görüntüleri” üzerine harekete geçti.
Ekipler, İzmir Büyükşehir Belediyesi”nin içme suyu arıtma tesisinden Manda Çayı ve İzmir Körfezi”ne içme suyu arıtmada kullanılan çamur atığının döküldüğünü tespit etti.
Bu kapsamda, Çevre Kanunu uyarınca İZSU”ya 1 milyon 869 bin 726 lira ceza uygulandı. 17 Ocak”ta Tire İlçesi”ndeki denetimde Akmescit Mahallesi”nden gelen evsel atık suların arıtılmadan doğrudan Cuma Deresi”ne deşarj edildiğinin tespit edilmesi üzerine de İZSU”ya 668 bin 677 lira ceza kesildi.
Eski Foça AAT”ye 3 katı ceza
Menemen Atıksu Arıtma Tesisi”ndeki yapılan denetimde de atık su numunelerinde öngörülen standartların üzerinde deşarj yapıldığı tespit edildi ve İZSU”ya 1 milyon 393 bin 755 lira idari ceza uygulandı.
İZSU Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi”nde yapılan denetimde ise tesiste geçmiş yıllarda oluşan arıtma çamurlarına ilişkin bertaraf işlemlerinin yapılmadığı, hazırlanan rehabilitasyon planlarında idare tarafından istenilen revizyonların yapılmayarak lisans alınmadan arıtma çamuru depolandığı belirlendi. Bu ihlale istinaden İZSU”ya 23 Ocak”ta 1 milyon 299 bin 54 lira ceza kesildi.
Ödemiş ilçesinde yapılan denetimde Ödemiş Atık Su Arıtma Tesisi”ne hem kanalizasyondan hem de vidanjörlerle atık su girişi olduğu tespit edildi. Tesisteki havuzun yetersizliği nedeniyle rögarın ve arıtılmamış atık suların yağmursuyu kanalı vasıtasıyla tesis yanındaki Gali Çayı”na deşarj edildiği belirlendi ve söz konusu tesise 1 milyon 671 bin 844 lira idari ceza uygulandı.
Ayrıca çevre kirliliğine neden olanlar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
Öte yandan, Eski Foça Atıksu Arıtma Tesisi”nden (AAT) 10 Kasım 2024″te devreye alınan Sürekli Atık su İzleme Sistemleri”ne gelen alarm nedeniyle yapılan incelemenin sonuçları da belli oldu.
Analiz sonuçlarına göre azot ve fosfor parametreleri değerlerin üzerinde çıktı. Daha önce aynı ihlali 2 kez daha yaptığı tespit edilen Eski Foça AAT”ye, ilgili kanun gereğince 3 katı yaptırım uygulandı ve 1 milyon 393 bin 755 lira ceza kesildi.
2024″te İzmir”de 4 bin 936 çevre denetimi yapıldı
Geçen yıl İzmir”de, 188″i İzmir Büyükşehir Belediyesi katı atık depolama ve atık su arıtma tesislerine yönelik, 4 bin 748″i sanayi tesislerine yönelik toplam 4 bin 936 çevre denetimi gerçekleştirildi.
Çevre mevzuatına aykırı faaliyet gösterdiği tespit edilen 207 işletmeye 119 milyon 954 bin 899 lira idari ceza uygulanırken 23 tesis için faaliyet durdurma kararı alındı.
Bu cezaların 16 milyon 357 bin 685 lirası İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına, 103 milyon 597 bin 214 lirası ise sanayi tesisleri kesildi. İzmir”de 2024″te gerçekleştirilen 9 bin 196 gemi denetiminde ise 12 deniz aracına 961 bin 293 lira ceza uygulandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: