Bütün ülkenin suyu ısındı
Başdanışman haykırdı: “ Altaylııı senin suyun ısındı!” Ve hooop trol saldırısı, aradan 48 saat geçti ya da geçmedi evine baskın gözaltı, tutuklama, ver elini Silivri… Çok izlendiği için tutuklandı. Bir konuşmanın önünü arkasını keser, cımbızla birkaç tümce seçerseniz, herkesi tutuklatabilirsiniz. AKP iktidarına biat etmeyen, biat etmekten vazgeçen, muhalefet eden tüm gazetecilerin suyu kaynadı, kaynıyor, kaynayacak… Çünkü hakikatin düşmanı bunlar. Gelin görün suyu ısınan sadece gazeteciler değil. Ekrem başkanın avukatı Mehmet Pehlivan ’ın tutuklanmasına tepki gösteren meslektaşları, adalet isteyen her hukuk insanının da suyu kaynamış durumda. Şehir plancıları, kamu yararına, halk yararına iş yapan belediye görevlileri de zaten bu kaynama riskiyle karşı karşıya. Kültür dünyasına bir türlü egemen olamayan AKP iktidarı, en başarılı sanatçıları da, emprezaryoları da unutmuş değil elbet. ZEYTİNİN DE SUYU ISINDI Suyu ısınan sadece insanlar değil. AKP iktidarı doğa düşmanlığını en uç sınırlara götürmekten hiç ama hiç vazgeçmedi. İçlerinde sağduyu olanlar 1 ton termal kömürün 100 dolar, 1 ton zeytinyağının 7 bin 100 dolar olduğunu, kömürün belli bir süre sonra tükendiğini ama zeytin ağacının sonsuza dek yaşadığını ve bu konuda uzmanların tüm anlattıklarını, halkın haykırışını, milyonların itirazını elbet çok iyi biliyor. Zeytin ağacını gözden çıkaran bir iktidar, Ege’yi de Akdeniz’i de gözden çıkarmış olur. Bunu henüz farkında değiller galiba. Başlıkta bütün ülkenin suyu ısındı galiba demem boşuna değil. KARADENİZ”DE: NÂZIM-KAZIM-VOLKAN Sevgili okurlar, siz bu yazıyı okuduğunuzda ben Karadeniz’de olacağım. Muhteşem bir yolculuğun, İstanbul’dan başlayıp Sinop, Samsun, Trabzon’dan geçtikten sonra HopaArtvin’de biten bir yolculuğun sonunda. Bu yolculuk, “ Nâzım ’dan Kazım ’a, Bir Volkan ’dır Karadeniz” başlığını taşıyordu. “Karadeniz, yalnızca bir doğa estetiği değil, aynı zamanda halkların kendine özgü bir devrimci yol haritasıdır. Karadeniz Nâzım’ın hayaliyle, Kazım’ın şarkısıyla, bir Volkan gibi içinde isyanı büyütür, zamanı geldiğinde coşar. Nâzım Hikmet’in devrimci şiiri, Volkan Konak’ın yüreğe işleyen sesi, Kazım Koyuncu’nun çok kültürlü müziği; hepsi Karadeniz’in farklı yüzlerini temsil eder. O yüzdendir ki ‘Nâzım’dan Kazım’a bir Volkan’dır Karadeniz.’” Fındıklı ve Hopa belediyeleri öncülüğünde, Kemalpaşa, Sinop, Ortahisar, Atakum, Maltepe ve Kadiköy belediyelerinin işbirliğiyle düzenlenen ve Kazım Koyuncu’nun ölüm yıldönümüne (25 Haziran 2005) rastlayan etkinlikte Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı da görev aldı. UMUTSUZLUĞA GEÇİT YOK Nâzım Hikmet Karadenizli değil ama Karadenizlilerin ruhuna çok yakın! Programı hazırlayanlar şunları söylemekten geri kalmadılar: “Nazım Hikmet’in yazdığı her dize, emeğin, aşkın, özgürlüğün ve isyanın coğrafyasına seslenir. Karadeniz’in yoksul köylüsünü, tersane işçisini, dağların direncini, dalgaların asi ruhunu bir Karadenizli gibi hisseder.” Konuştuğum herkes bu sözleri tekrarladı. Öyleyse her iki Karadeniz evladının da ondan beslenmiş olmasına, onun şiirlerini, müziğe, sese dönüştürmesine şaşmamak gerek. Farklı dönemlerde yaşamış olsalar da toplumsal belleğin taşıyıcısı, vicdanın sesi olmuş aydın, yurtsever sanatçılardır onlar. İnsanı, doğayı, direnişi ve umudu günümüze taşıdılar. Türkiye’nin her yerinde dertler birbirinden farklı değil: Onlar ki Sinop’ta yeni Çernobiller olmasın diye direndiler. Onlar ki Samsun’da ilk adımı atarak Kuvayı Milliye ruhunu yarattılar. Onlar ki Trabzon’da paraya karşı emeğin ve ekmeğin savaşını verdiler. Onlar ki Fındıklı’da dere başlarında nöbet tuttular. Onlar ki Hopa’da Kazım Koyuncu’nun şarkılarını söyleyip Metin Lokumcu ’nun öğrencileri oldular Onların bu yolculuğunda sadece kültürel, toplumsal mutluluklar, doğayla uyumlu, eşitlikçi, adil, insan onuruna yaraşır barışçıl ve demokratik bir özlem vardır. Hepsi bu… Ama gel de bunu suları kaynatanlara anlat!
Source: Zeynep Oral
CHP”li Kış”tan vakıf protokolüne tepki: ‘Çevre faaliyetlerinin vakıf eliyle yürütülmesi, kamu yetkilerini zayıflatmıyor mu?’
CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın onursal başkanlığını yürüttüğü Sıfır Atık Vakfı ile YÖK arasında üniversitelerde kulüp kurulmasına ilişkin imzalanan protokolü Meclis’e taşıdı. Kış; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ile Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle Meclis’e iki farklı soru önergesi sunarken; “Çevre ve iklim odaklı faaliyetlerin Cumhurbaşkanı ailesine yakınlığı bilinen vakıflar eliyle yürütülmesi, kamu kurumlarının asli yetkilerini zayıflatmıyor mu?” sorusunu yöneltti. Vakıfların yaygın ve örgün eğitimdeki kuşatması sürerken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın onursal başkanlığını yürüttüğü Sıfır Atık Vakfı ile YÖK arasında üniversitelerde kulüp kurulmasına ilişkin imzalanan protokolle de kuşatmanın lisans eğitiminde de sürdürüldüğü ortaya çıktı. CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, söz konusu protokole ilişkin TBMM Başkanlığı’na Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle verdiği iki ayrı soru önergesiyle; kuşatmayı Meclis gündemine taşıdı. VAKIF ORTAOKUL VE LİSELERE DE EL ATAMAYA HAZIRLANIYOR Kış, soru önergelerinde söz konusu vakfın ortaöğretim ve lise düzeyindeki okullarda da etkinlik yürütmeye hazırlandığı yönünde iddialar bulunduğunu kaydetti. Çevre ve iklim politikalarının, siyasi bağlantıları tartışma konusu olan vakıflar yerine, bilimsel esaslara ve şeffaf kamu mekanizmalarına dayalı olarak yürütülmesi gerektiğini belirten Kış; eğitim politikalarının ise tarafsız, bilimsel ve kamuya hesap verebilir biçimde yürütülmesinin anayasal bir zorunluluk olduğunu anımsattı. Kış önergelerinde; “Son dönemde çevre politikalarının, iktidara yakın vakıflar üzerinden şekillendirilmesi kamu vicdanında ciddi soru işaretleri yaratmaktadır” ve “Eğitim alanının, siyasi yakınlığı bilinen vakıflar eliyle şekillendirilmesi ciddi kaygılara yol açmaktadır” ifadelerini kullandı. ‘NEDEN BAKANLIK DEĞİL, VAKIF TERCİH EDİLDİ’ Kış, Bakan Kurum’a; “Sıfır Atık Vakfı’nın finansal kaynakları nelerdir? Üniversitelerin çevre çalışmaları için neden bakanlığınız değil, bir vakıf tercih edildi? Çevre ve iklim odaklı faaliyetlerin Cumhurbaşkanı ailesine yakınlığı bilinen vakıflar eliyle yürütülmesi, kamu kurumlarının asli yetkilerini zayıflatmıyor mu? Bakanlığınız, bugüne kadar Sıfır Atık Vakfı’na hangi projeler kapsamında destek sağladı? Çevre alanında faaliyet yürüten bağımsız sivil toplum kuruluşları ve akademik platformlar aynı imkan ve protokollerden yararlanabilmekte mi?” sorularını yöneltti. ‘EĞİTİMDE VAKIF MÜDAHALESİNE KARŞI ÖNLEM ALINIYOR MU?’ Kış, Bakan Tekin’e ise yanıtlaması için şu soruları sordu: “Ortaöğretim ve lise düzeyinde benzer protokoller planlanmakta mı? Devlet okullarında sıfır atık kulüplerinin veya benzeri yapıların kurulması için alternatif sivil toplum kuruluşlarına da imkan tanınmakta mı? Eğitim sisteminin, vakıfların müdahalesinden bağımsız kalması için Bakanlığınız nasıl bir önlem alacak? Çevre bilinci ve iklim değişikliği farkındalığı için neden bağımsız bilimsel kuruluşlar ve eğitimcilerle değil, siyasi aidiyetleri bulunan vakıflarla protokol yapılmakta?”
Source: Aytunç Ürkmez
311 milyon dolar buhar oldu
2019’dan bu yana kayyum yönetiminde olan Türk Hava Kurumu’nun (THK), yangın söndürme uçakları pilotları ile teknisyenlerini işten çıkardığı ve filodaki uçakların çürüdüğü çok konuşulmuştu. Şimdi de Orman Genel Müdürlüğü’nden ‘helikopter Alımı’ için Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na aktarılan 311 milyon doların buhar olduğu ortaya çıktı. Sayıştay bu paranın akıbetine ilişkin kayıt bulamadı. CHP Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül, “Orman Genel Müdürlüğü her yıl orman yangınları ile mücadele için kiralık uçak ve helikopterlere milyarlar ödüyor. Kendisine ait olacak uçak ve helikopter alım için ise yeterli kaynak ayrılmadığı gibi fona aktarılan para da buhar oldu” dedi. Sarıgül yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Son 3 yıldır uçak ve helikopter alımı için fona sadece 1 milyar 200 milyon TL kaynak aktarıldı. Bu sürede yani üç yılda kira bedeli olarak 10 milyar TL’nin üzerinde ödeme gerçekleşti. 2012-2018 yılları arasında yangın söndürme helikopteri alımı için fona aktarılan 311 milyon doların (güncel kurla 12 milyar 284 milyon TL) akıbeti bilinmiyor.”
ŞAİBELİ THK UÇAKLARI
Orman Genel Müdürlüğü’nün 2024 faaliyet raporunda da paranın akıbetine ilişkin bir bilgiye ulaşamadıklarını söyleyen Sarıgül, şu ifadeleri kullandı: “Sadece geçmiş yıllara ait çalışmalarının devam ettiği belirtilmekle yetinilmiş. Türk Hava Kurumu’na ait olan 8 yangın söndürme uçağını 37 milyon dolara satan iktidar, daha önce de bunları hangarda çürümeye terk etmişti. Uçak bakımlarının maliyetli olduğunu söylemişlerdi. Ancak bakım maliyeti 4 milyon dolar. Diğer taraftan alım için fona aktarılan 311 milyon doların akıbetinin ne olduğunun bilinmemesi beceriksizlik. Aynı zamanda da ciğerlerimiz olan ormanlarımıza da ihanettir.”
27 BİN HEKTAR YANDI
2023 yılında Türkiye’de 2 bin 520 orman yangınında 15 bin 520 hektar alan zarar gördü. Geçen yıl ise toplamda 3 bin 800 adet orman yangını çıktı. Bu yangınlarda toplamda 27 bin hektar orman alan kül oldu.
Tehlike devam ediyor
Temmuz 2021’de Ege ve Akdeniz bölgelerinde çıkan yangınlar nedeniyle çok sayıda orman kül olurken, yüzlerce hayvan telef oldu. Bu dönemde Türkiye’nin yangınları söndürme helikopter filosunun yetersizliği tartışmalara neden olmuştu. Her sene bir öncekinde daha sıcak geçen Türkiye’de 2025’te de tehlike devam ediyor. 24 Haziran Salı günü Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, meteorolojik verilerin gelecek günler için olağanüstü sıcaklık artışı öngördüğünü belirterek, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, orman yangınları konusunda uyarıda bulundu.
Source: Yavuz Alatan