Ülke cayır cayır yanıyor; yobazlıktan, gericilikten!
Yine bir yaz, yine her yer alev alev… Bilecik, Sakarya, İzmir, Hatay, Antalya… Ardı ardına yangın haberleri geliyor. Ormanlar yok olurken hayvanlar da yanarak can veriyor. Yerleşim bölgelerine sıçrayan yangın insan hayatını tehdit ediyor, köylerde evler boşaltılıyor. Yeterli sayıda yangın söndürme uçağı olmadığından birçok yerde yurttaşlar kendi çabalarıyla yangını söndürmek için çabalıyor. Her yıl olduğu gibi yine önlem almada ihmal olduğu açıkken, Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı , neden uçak eksiğinin giderilmediğini açıklamak yerine, Sakarya’da küle dönen ormana gidip “Yağmur yağdı. Rabbimin lütfu işimizi büyük ölçüde kolaylaştırdı” diyor! Yağmur yağmadığında da “Rabbimin gazabı” ya da “Bu işin fıtratında var” denilecek belli ki. Siyasal İslamın Türkiye’yi getirdiği nokta budur. Bilimi dışlayıp her şeyi inanca bağlayınca sorumluluk da alınmıyor! FAŞİZANLIĞIN DIŞAVURUMU Tam da orman yangınlarıyla hem doğa hem de içimiz yanarken Leman dergisinin 26 Haziran tarihli sayısında, İslam peygamberi Muhammed ’in tasvir edildiği iddiaları nedeniyle, gericiler İstiklal Caddesi’nde toplanarak derginin ofisine saldırdı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “terör örgütü” listesindeki İslami Büyük Doğu Akıncıları Cephesi’yle (İBDA-C) bağlantılı olduğu belirtilen Büyük Doğu Akıncıları Derneği de sosyal medyada Leman dergisi önüne çağrı yaptı. “Kahrolsun laiklik, yaşasın şeriat” ve “Kemalist köpekler hesap verecek” sloganları atan kitleye polis müdahale etmezken gruptakiler sokaktaki kafe ve barlardaki yurttaşlara da saldırı girişiminde bulundu. İyice alevlenen kitlenin sosyal medyada kışkırtması üzerine Adalet Bakanı Yılmaz Tunç , Leman dergisine “dini değerleri alenen aşağılama” iddiasıyla adli soruşturma başlatıldığını açıkladı. Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz o ayrı ama Leman’ın karikatüründe bir aşağılama olmadığı gibi yapılan saldırılar faşizanlığın dışavurumudur, açılan soruşturma ise düşünceyi ifade özgürlüğüne apaçık müdahaledir! Ne acıdır ki karikatüre sosyal medyada tepki gösterenlerin bazıları Madımak katliamının fotoğraflarını paylaşıp derginin ofisinin yakılması çağrısında bulundu! VE BUGÜN 2 TEMMUZ… Madımak katliamının 32. yıldönümü… O gün yaşananlara ilişkin kimileri Saadet Partisi’nin önceki genel başkanı Temel Karamollaoğlu gibi katliam demeyi reddetse de tartışmasız bir katliam yaşanmıştır. 35 aydının Madımak Oteli’nde, Cumhuriyet Devrimi’ne, Aydınlanmaya ve laikliğe düşman gerici yobazlar tarafından yakılarak katledildiği o kahrolası gündür 2 Temmuz 1993! 18 Temmuz 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşeti gerçeğin ta kendisidir: “Polis-şeriatçı işbirliği” . TBMM Araştırma Komisyonu raporunun tespitleri de o dönemde Nokta dergisinde “Katliam Raporu” başlığıyla yayımlandı. 32 yıl önce olayın yaşandığı Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılan gazetemizin eski yazıişleri müdürü Sami Karaören , bir yazısında şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Amaç, Atatürk Devrimlerine yıllardan beri ses çıkaramayan kitlelerin, 1950’den bu yana verilen ödünler sayesinde, gittikçe artan dinsel eğitime ve bağnazlık yoluna saptırılarak Atatürk Devrimlerinden koparılması ve şeriat düzeninin getirilmesi. Türkiye’de geçmişten günümüze kadar şeriatçılar tarafından yaratılan kanlı olayların nedeni, politikacılarımızın oy kaygısıdır. Atatürk döneminde oy kaygısı olmadığı için ödün verilmiyordu.” ( Sıvas Kitabı, Bir Topluöldürümün Öyküsü, Edebiyatçılar Derneği yayını, 1994) Hedef gösterip aydınları yakanlara ve onlarla işbirliği yapan siyasetçilere karşı Aziz Nesin’in katliam nedeniyle düzenlediği basın toplantısındaki sözleri hatırlatmak gerekir: “Orada yığınlar 8.5 saat ‘Şeriat isteriz’ diye bağırdılar. Hiçbir bakan bunu dikkate almıyor, devlet sesini çıkarmıyor, Aziz Nesin suçludur diyor. Açık açık söylüyorum ki bu alçaklıktır!” Radikal dincilere her gün biraz daha ödün vererek ve laikliği çiğneyerek ülkeyi uçuruma sürüklüyorlar. Ülke cayır cayır yanıyor; yobazlıktan, gericilikten!
Source: Zülal Kalkandelen
Islak termometre sıcaklığı nedir ve neden önemli?
İklim değişikliğinin sıcak hava dalgalarını daha güçlü ve daha sık hale getirdiği artık iyi biliniyor. Kuzey yarımkürede yaz aylarının başlamasıyla birlikte Avrupa”nın büyük bir kısmı, ABD”nin bazı bölgeleri ile kuzeydoğu Asya”da sıcaklıklar mevsim normallerinden çok daha fazla.
Bu, özellikle yaşlılar, çocuklar ve hastalar için sağlık riski oluşturuyor.
İspanya”nın meteoroloji servisine göre, 28 Haziran”da El Granado kasabasında 46°C ile Haziran için yeni bir sıcaklık rekoru kırıldı. Ayrıca bu ayın, şimdiye kadarki en sıcak Haziran olduğu söylendi.
Ancak rakamlar yanıltıcı olabilir. Yüksek sıcaklıklar, düşük nem oranına sahip kuru ülkelerle (örneğin orta Kanada), nemli iklimlerde (örneğin Basra Körfezi çevresinde) aynı “hissi” vermez ve aynı derecede tehlikeli değildir.
İşte burada, ısı ve nemin potansiyel olarak ölümcül kombinasyonunu ölçmenin bir yolu olarak ıslak/yaş termometre sıcaklığı devreye giriyor. Peki ıslak termometre sıcaklığı nedir ve nasıl çalışır?
Islak termometre sıcaklığı nedir?
Herkes “sıcaklık” kelimesini bilir. Termometre havanın ne kadar sıcak olduğunu söyler.
Islak termometre sıcaklığı, ısı ve nem kombinasyonunun etkisini, yani havada ne kadar nem veya su buharı olduğu ölçer.
Bunu nasıl ölçeriz?
En basit haliyle, termometre bir pamukla ya da ince bezle sarılır. Sonra üzerine su püskürtülür ve ıslatılır.
Bu, suyun buharlaştığı sıradaki sıcaklığın ne olduğunu söyler. Bu su, ısı sıcaklığını beraberinde götürür, buharlaşarak sıcaklığı düşürür. Bu sıcaklık “ıslak termometre sıcaklığıdır”.
Neden önemli?
İnsanlar terleyerek serinler: Ciltten atılan su, fazla vücut ısısını götürür ve buharlaştığında, bu ısıyı da alır.
Bu işlem kuru bölgelerde iyi çalışır, ancak gerçekten sıcak, nemli bölgelerde çok daha az etkili olabilir.
Dışarıdaki sıcaklık vücut sıcaklığına yakınsa, nem yüksekse, terleyerek serinlemek zordur.
Bunun nedeni, havanın daha fazlasını alamayacak kadar nemle yüklü olması ve bu nedenle terin buharlaşmasının yavaşlamasıdır.
Aşırı durumlarda, hiç terleyemeyiz ve bu da ölüme yol açabilir.
Hangi sıcaklık tehlikelidir?
Science Advances dergisinde yayımlanan 2020 tarihli bir çalışma, “35°C”lik ıslak termometre sıcaklığının üst fizyolojik sınırımız olduğu ve çok daha düşük değerlerin ciddi sağlık etkilerine sebebiyet verdiğini” buldu.
Isı ve nemin birleşimi 35C°C”lik bir ıslak termometre sıcaklığının üzerindeyse, insan vücudu çevreye ısı yaymayı bırakır. Organlar çalışmayı durdurabilir ve ölümcül bir etkisi olabilir.
Bu durumdaki insanlar klimaya erişemezse, birkaç saat içinde ölebilirler.
Gölgede, giysisiz ve içme suyuna sınırsız erişimi olan, dinlenen ve sağlıklı kişiler bile hayatta kalma mücadelesi verir.
Ancak nadiren uzun süreler boyunca veya geniş alanlarda 35°C ıslak termometre sıcaklığına ulaşmıştır.
Yine de durum her zaman böyle olmayabilir.
Peki küresel ısınma?
Hava ne kadar sıcaksa, o kadar fazla nem tutabilir. Dolayısıyla küresel sıcaklıklar arttıkça, ıslak termometre sıcaklıklarının yükselmesine neden olacak daha fazla nem görmemiz muhtemeldir.
2020 Science Advances araştırmasına göre, dünyanın belirli bölgelerinde, Güney Asya ve Basra Körfezi gibi, aşırı sıcaklık/nem kombinasyonları son 40 yılda iki katına çıktı.
Araştırma, küresel ısınmayı sınırlamak için hiçbir önlem alınmazsa bu tehlikeli seviyelerin çok daha yaygın olacağını ve çok daha uzun süreceğini öngörüyor.
Ancak 35°C eşiğine ulaşılmasa bile, ıslak termometre sıcaklıkları sıcak hava dalgalarının yaşam için en büyük tehdidi nerede oluşturduğunu ve kimin en fazla risk altında olduğunu gösterebilir.
“Örneğin Hindistan”da inşaatta, teslimatta çalışanlar işlerini yapmak için dışarı çıkmak zorundalar. Maaşları iklimden bağımsız olanların aksine, geçimlerini sağlamanın başka bir yolu yok” diyor Indian School of Business”ta Araştırma Direktörü Anjal Prakash.
Bu bilgi hayatları nasıl kurtarabilir?
Islak termometre ölçümleri, hangi alanların yaşamı tehdit edecek seviyelere geldiğini anlamamıza yardımcı olur ve hükümetler uyum sağlamak için harekete geçebilir.
“Örneğin, tahminler bazı alanlarda ıslak termometre sıcaklıklarının on yıl içinde 35C”ye ulaşmasının muhtemel olduğunu gösteriyorsa, hükümetler erken uyarı sistemleri kurarak, okul saatlerini değiştirerek ve belirli soğutma önlemleri benimseyerek uyum sağlayabilir” diyor Profesör Prakash.
Daha kötüye gidecek mi?
Bilim insanları küresel sıcak hava dalgalarının artmasından giderek daha fazla endişe duyuyor.
2022″de Güney Asya”nın yoğun bir sıcak hava dalgası yaşadı. Hindistan ve Pakistan rekor kıran sıcaklıklar gördü. Yeni Delhi”de sıcaklık 50C”ye kadar ulaştı.
Prof. Prakash BBC”ye “Pakistanlıların dışarı çıktıklarında kendilerini ateşle çevrili gibi hissettiklerini söylediklerine dair hikayeler okudum. Sıcak havayı böyle tanımlıyorlar” dedi.
2023 yaz sıcak hava dalgası Avrupa”nın çoğunu, özellikle Yunanistan, İtalya, İspanya, Türkiye ve Kıbrıs gibi Akdeniz çevresindeki ülkeleri etkiledi. Sıcaklıklar bazı bölgelerde gündüzleri 40-45C”ye ulaştı.
2023″te rekor seviyedeki küresel sıcaklıklar, Kanada ve ABD”deki yoğun sıcak hava dalgalarından ve orman yangınlarından, Doğu Afrika”nın bazı bölgelerinde uzun süreli kuraklığa ve ardından sellere kadar dünyanın büyük bir bölümünde birçok aşırı hava olayının yaşanmasına katkı sağladı.
2024″teki küresel ortalama sıcaklıklar, sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 1,55C daha yüksekti.
Birleşmiş Millerler (BM) Meteoroloji Örgütü”ne (WMO) göre, son on yıl (2015-2024) şimdiye kadar kayıtlara geçen en sıcak dönemdi.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “2024”teki kavurucu sıcaklıklar, 2025″te çığır açan iklim eylemleri gerektiriyor” dedi.
“İklim felaketinin en kötüsünden kaçınmak için hala zaman var. Ancak liderler şimdi harekete geçmeli.”
Haberin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz
Source: aktifhabercom
İngiltere Türkiye’ye neden kilit müttefik diyor
Tanıdık geldi değil mi?Sanki Türkiye’nin AB ile 60 yıllık ilişkisini anlatıyor.Britanya’nın geçen hafta yayınladığı Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde Türkiye için “NATO’nun doğu ve güney kanatlarının kesişiminde kilit bir müttefik” deniyor.İngiliz Dışişleri Bakanı Lammy, iki gün önceki Türkiye ziyaretinde de benzer ifadeler kullandı.Aslında “Kilit müttefik” kavramını iki ülkenin AB ile serüveniyle ilişkilendirmek mümkün.Türkiye ve Britanya AB’nin iki sınır noktasını oluşturuyor.İkisi de uzun yıllardır tıpkı şarkıdaki gibi ne içinde çemberin ne de büsbütün dışında.İngiltere, Brexit’le birlikte yeni bir safhaya geçti. AB’den çıktı.Şimdilerde Avrupa’yla ilişkisi bakımından Türkiye’yle hemen hemen aynı noktada.İki ülke bu tarihten itibaren savunma sanayiinden serbest ticarete önemli ortaklıkların içine girdi.Özetle son yıllarda çizdiği zikzaklarla kendi içinde büyük bir zafiyet yaşayan AB, galiba biraz da Britanya’yı Türkiye’ye doğru ittirmiş oldu.ABD-ÇİN SAVAŞINDA YENİ CEPHE: DOKTOR FRANKEŞTAYNDÜNYANIN gözü çatışma alanlarına çevrilmiş olsa da şu an en büyük savaş Çin ve ABD arasında sürüyor.Bu iki büyük güç bir süredir çok boyutlu, çok katmanlı bir egemenlik mücadelesi içinde.Çatışma alanlarından biri, insan ömrünü teoride 150 yıla kadar uzatabilecek “genetik terzilik” konusu.İngilizcede CRISPR kısaltmasıyla anılan bu teknoloji kabaca insan DNA’sını kesip biçip en ölümcül hastalıkların doğumdan itibaren elimine edilmesine dayanıyor.2020 yılında Nobel Kimya Ödülü bu terziliği yapan Fransız ve Amerikalı iki bilim insanına gitti.Ama konunun dünya çapındaki en tartışmalı ismi 41 yaşındaki Çinli biyofizikçi He Jiankui.Doktor He, 2018 yılında dünyanın genetik terzilikle doğmuş ilk ikizlerinin kendi laboratuvarından çıktığını duyurdu.Lulu ve Nana ismi verilen çocukların DNA’larının HIV’e karşı düzenlendiği açıklandı. Yani bu iki çocuk ömürleri boyunca AIDS hastası olmayacak.Tabii, bu yeni teknolojinin insanlar üzerinde uygulanması konusunda büyük bir ahlaki tartışma konusu.Doktor He’nin yaptığı gibi embriyo üzerinde çalışmalar çok kısıtlı tutuluyor. He, bu yüzden Çin’de 3 yıl hapis cezası aldı ve tıp dünyasında adı Doktor Frankeştayn’a çıktı.Geçenlerde bir Hong Kong gazetesinde bu doktorla yapılan bir söyleşiye denk geldim.Meğer Çin bilim çevrelerinden dışlanan He’yi Amerikalı biyoteknoloji girişimcileri bağrına basmış.Doktor, çalışmalarını Teksas Austin’de sürdürebilmesi için bir laboratuvar açmış, embriyo konusundaki yasakların etrafından dolanabilmek için Güney Afrika’da ofis kurmuş.ABD’den de Yeşil Kart almış… Ve fakat Çin, Doktor Frankeştayn’ın pasaportunu sebep göstermeden iptal etmiş.Çin pasaportu olmadan ülkeden çıkış yapamayan He, “Yıldız akademisyenler sadece kamu fonlarını harcıyor bense milyonların geleceği yararına çalışıyorum” dese de Çinli yetkilileri ikna edememiş.Amerikalılar bekliyor, Çinliler bırakmıyor. Savaşın genetik cephesinde işler kızışıyor.Çinli biyofizikçi He JiankuiDÜNYANIN EN ÜNLÜ MİMARI YEŞİL ENERJİYE NEDEN KARŞINORMAN Foster dünyanın en ünlü mimarlarından biri.Birkaç eserini sayarsam neden öyle olduğu daha kolay anlaşılır.Berlin’deki Reichtag binası, Londra’daki Wembley Stadı, Kaliforniya’daki Apple binası Foster’ın ikonik işlerinden birkaçı.Geçen hafta Foster’ın Kraliçe Elizabeth için yapılacak anıtı inşa edeceği açıklandı. 90 yaşındaki mimar şahsen tanıdığı Kraliçe’nin anısına iki heykel, bir aile bahçesi ve cam bir köprü inşa edecek.Fakat dünyanın en ekoloji-dostu tasarımlarını yapmasıyla ünlü bu mimar yakın zaman önce Telegraph gazetesine verdiği söyleşide şaşırttı.Foster, hem elektrikli araçların hem de güneş ve rüzgâr enerjisinin sanıldığı kadar doğa dostu olmadığını söylüyor:“Bence enerji konusunda dengeli olmalıyız. Belki rüzgâr türbinleri doğayı tahrip ediyor. Ömrü en fazla 20 yıl olan güneş panellerini nasıl geri dönüştürebiliriz bilmiyoruz. Dünya çapında elektrik, en çok fosil yakıtlar kullanılarak üretiliyor. Yani elektrikli araçlara binince fosil yakıt kullanmamış olmuyorsunuz.”Foster, yenilenebilir enerji karşıtı olmadığını ama bu konuda bir denge kurulmasını öneriyor. En ekolojik enerjinin hâlâ nükleer enerji olduğunu ama Avrupa’daki siyasetçilerin oy korkusuyla bu konuya giremediğini iddia ediyor.Norman FosterSAKALLI BEBEK WASHİNGTON’DAÇOCUKLUK travmaları kolay unutulmuyor. Ailenin en küçük çocuğunun sabahları ekmek-gazete almak için bakkala gönderildiği kuşağa mensubum.Henüz ilkokula başlamamıştım. Sıcak bir yaz günü uflayıp puflayıp bakkala ulaştım. Gazetenin birinci sayfasındaki resmi görünce ödüm koptu. Bakkalın okuduğu haber, en az resim kadar korkunçtu: Sakallı bebek panik yarattı!80’lerdeki asparagas gazeteciliğinin en rafine ürünlerinden Sakallı Bebek sanırım sadece benim değil, bir neslin de kâbusudur.Onunla korku eşiğini aşan çocuklar için Hollywood’un Chucky’si filan ancak çoluk çocuk eğlencesi olmuştur.Ama bu sakallı bebek öyle bir kâbustur ki ara sıra bir boşluk bulur hemen kendini hatırlatır.Geçen pazar Yunus Paksoy’un yazısında ABD Başkan Yardımcısı Vance’in photoshoplu fotoğrafını görünce, beynimin tozlu raflarındaki sakallı bebek dosyası tekrar açıldı.Bakkala yollanmış çocuk gibi irkildim. Meğerse bizim Sakallı Bebek büyümüş, Washington’da önemli görevlere gelmiş. Hayırlı olsun ama evlerden ırak dursun.ALMAN SUCUĞU DİYE DE BİR GERÇEK VARMENEMEN, pastırma, simit anketleriyle tartışma yaratan Vedat Milor’u sucuk konusuna el atmaya davet ediyorum.Türkiye’de artık lezzetli bir market sucuğu bulmak kolay değil. Diyelim ki tağşişli ürün listelerindekileri en baştan eledik.Ama elde kalan 40 yıllık sucuk markalarının tadı da bence eskisi gibi değil.İngiltere’deki mevzuat gereği ülkeye sadece Avrupa’da üretilen Türk sucukları geliyor.Son zamanlarda Almanya’da üretilen Türk sucuklarını deneme şansım oldu. Birbirinden farklı markalar, fiyatları Türkiye’dekiyle aynı ama o da ne? Hepsi çok lezzetli.Bildiğimiz eski sucuklar gibi lezzetli.Sanırım artık dönerden sonra bir de Alman sucuğu diye bir gerçeğimiz var.
Source: Gökçe Aytulu
Daha önce görülmemiş sıcaklık! Sebebi “Isı kubbesi” mi? Tarih verildi! Türkiye”ye geliyor!
Avrupa, tarihinin en sıcak Haziran ve Temmuz başlangıçlarından birini yaşıyor. Aşırı sıcaklar, sadece günlük yaşamı değil, sağlık, çevre ve enerji altyapısını da ciddi şekilde etkiliyor.İSPANYA”DA REKORLAR KIRILDIİspanya’nın meteoroloji servisi Aemet’e göre ülke, El Granado kasabasında sıcaklık 46 dereceye ulaşarak Haziran ayı ulusal rekorunu kırdı. İlk Temmuz gecesinde İber Yarımadası’nda bazı yerlerde sıcaklık 43 dereceyi aştı. Sevilla’da gece sıcaklığı 28 derece ölçüldü. Aemet, Perşembe’den itibaren geçici bir serinleme beklendiğini bildirdi.PORTEKİZ 46,6 DERECEPortekiz’de Mora kasabasında sıcaklık 46,6 derece ölçülerek Haziran ayı için ülke rekoru kırıldı. Lisbon yakınlarındaki sahiller dolup taşarken, aşırı sıcaklar nedeniyle tarım işçilerinin çalışma saatleri öğleden sonra 2’de bitiriliyor. Yetkililer, güneş altında kalmanın tehlikelerine dikkat çekti.İNGİLTERE”DE EN SICAK HAZİRANİngiltere’de Haziran ayı ortalama sıcaklığı rekor kırdı. Ülke genelinde ise Haziran ayı, kayıtların tutulmaya başlandığı 1884’ten bu yana en sıcak ikinci Haziran olarak kayda geçti. Londra St James’s Park’ta sıcaklık 34,7 dereceye kadar çıktı. Wimbledon tenis turnuvası, 32,9 derece ile en sıcak açılış gününü yaşadı.FRANSA”DA OKULLAR TATİL EDİLDİ, EYFEL KULESİ KAPATILDIFransa’da sıcak hava dalgası Paris ve çevresinde kırmızı alarm seviyesine ulaştı. Paris Orly Havalimanı’nda hava 37,6 derece ölçülürken, ülke genelinde 1.800’den fazla okul ve kolej aşırı sıcaklar nedeniyle kapatıldı. Eiffel Kulesi’nin zirvesi, aşırı sıcak nedeniyle ziyaretçilere kapatıldı. Ayrıca ülkedeki bazı nükleer reaktörler, ısınan nehir sularına sıcak su salınımı ekosistemi tehdit ettiği için kapatıldı.İTALYA”DA ÇALIŞMAYA SICAK ENGELİİtalya’nın 21 kentinde en yüksek seviyede sıcaklık uyarısı verildi. Floransa 38,9 derece, Cagliari 38,6 dereceyi gördü. Toskana’da hastane başvuruları yüzde 20 arttı. Lombardiya bölgesinde ise inşaat, tarım ve yol çalışmalarına öğle 12:30 ile 16:00 arasında ara verilmesi kararı alındı.YUNANİSTAN”DA ORMAN YANGINLARIYunanistan’da sıcaklıklar günlerdir 40 dereceye yaklaşıyor. Başkent Atina yakınlarındaki sahil kasabalarında çıkan orman yangınları nedeniyle tahliyeler gerçekleşti, bazı evler kullanılamaz hale geldi.ALMANYA”DA NEHİR SEVİYESİ DÜŞTÜ, KARGO TAŞIMACILIĞI KISITLANDIAlmanya’da sıcaklıkların 38 dereceye kadar çıkacağı öngörülüyor. Yüksek sıcaklıklar Ren Nehri’nin seviyesini düşürdü, bu da kargo taşımacılığını kısıtlayarak maliyetleri artırdı.GÜNEY KORE VE JAPONYA”DA DA REKOR KIRILDISeul merkezli Kore Meteoroloji İdaresi”nin (KMA) açıklamasına göre Güney Kore”de geçen ay en yüksek günlük ortalama sıcaklık yaşandı.Ülke genelinde, 28-30 Haziran”da rekor düzeyde ortalama günlük sıcaklığın kaydedildiği, böylece kayıtların tutulmaya başlandığı 1904 yılından bu yana en yüksek ortalama sıcaklığa ulaşıldığı belirtildi.Japonya Meteoroloji Ajansı (JMA) açıklamasına göre, ülke genelinde haziranda 1898″den beri aylık en yüksek sıcaklık ortalaması kayda geçti.Buna göre geçen ayki sıcaklık ortalaması, 1991-2020 arası kayda geçen genel aylık sıcaklık ortalamasından 2,3 derece daha yüksek oldu.Ülkenin başkenti Tokyo”da Temmuz 2024″te 120″den fazla kişi sıcak çarpması kaynaklı hayatını kaybetmişti.DENİZLER DE KAVRULUYORAkdeniz’de deniz suyu sıcaklıkları, mevsim normallerinin 9 derece üzerinde. Bu durum, karadaki sıcaklıkları da artırıyor; istilacı aslan balığı gibi türler hızla yayılıyor, Alp buzulları ise rekor hızda eriyor.SICAKLIKLARIN SEBEBİ “ISI KUBBESİ” Mİ?Bilim insanlarına göre bu can alan, bunaltan sıcakların sebebi “ısı kubbesi” olarak adlandırılan hava olayı. Bu sistem, tıpkı bir tencerenin kapağı gibi davranarak, yer seviyesindeki sıcak havayı adeta hapsediyor. Isınan hava atmosferde yükseliyor ancak artan hava basıncı tarafından yeniden yeryüzüne doğru itiliyor. Aşağı sıkıştırılan hava bu şekilde daha da ısınıyor. Ortaya çıkan “ısı kubbesi” bulutları da uzaklaştırıyor. Açık ve güneşli hava, ısının daha da artmasına yol açıyor. Aşırı sıcak sebebiyle kuruyan toprak da ısınmaya daha meyilli oluyor. Isı kubbesi altındaki bölgelerde gece de hava sıcaklığı da 20 derecenin üzerinde oluyor. Bu durum da “tropik gece” deniyor. Soğuk hava cephesinin yokluğunda durum bir kısır döngü halinde devam ediyor.SICAK HAVA DALGASI TÜRKİYE”YE Mİ GELİYOR? NTV Meteoroloji Editörü Dilek Çalışkan, Avrupa”yı kavuran sıcak hava dalgasının hafta sonu Türkiye”ye geleceğini söyledi. Çalışkan, “Rüzgarlar Ege ve Akdeniz yarın ve sonraki gün kuvvetli esmeye devam edecek. Hafta sonu rüzgarlar hafifleyecek ancak aşırı bir sıcak gelecek. Ege bölgesi 41-42 derecelere çıkacak. İyi olan rüzgar denizden esecek ve nemli esecek. Önümüzdeki hafta da sıcaklar devam edecek.” dedi.
Source: Mehmet Küçükkahveci
Kene avcısı kınalı keklikler doğaya salındı!
Biyolojik mücadele kapsamında gerçekleştirilen çalışmayla, kene ve zararlı böceklerle doğal yollardan mücadele edilmesi hedefleniyor. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün biyolojik mücadele çalışmaları çerçevesinde, Gaziantep Erikçe Keklik Üretim İstasyonu”nda yetiştirilen 500 kınalı keklik, Kırıkkale”nin Yahşihan ilçesindeki yaban hayatı yerleştirme alanlarına bırakıldı. Kekliklerin doğaya salınmasıyla birlikte başta kene olmak üzere zararlı böcek popülasyonunun azaltılması ve ekolojik dengenin korunması hedefleniyor. Doğaya bırakılan kınalı keklikler, özellikle kene, larva ve nimflerini yiyerek kırsal alanlarda doğal temizliği sağlıyor. Öte yandan, 4915 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu kapsamında yasa dışı avcılık yapanlara 4 bin 736 TL, avcılık belgesi olmadan avlananlara ise 7 bin 147 TL idari para cezası uygulanacak. Ayrıca, bir kınalı kekliğin usulsüz avlanması durumunda 4 bin TL, canlı mühre olarak kullanılması halinde ise 15 bin TL para cezası kesilecek.
Source: Gazetevatan.com
Amansız mücadele: 6 ildeki yangınlar kontrol altında
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, son günlerde artan orman yangınlarıyla verilen amansız mücadelede olumlu sonuçların alındığını söyledi. Hatay merkez Antakya ilçesi Karaali Mahallesi”nde önceki gün çıkan orman yangınının söndürülmesi için yürütülen çalışmaları inceleyen Yumaklı, gazetecilere, İzmir, Manisa, Hatay ve Bilecik”teki yangınlarla ilgili bilgi verdi. Hatay”da 30 Haziran”da çıkan yangına hızlıca müdahaleye başlandığını belirten Yumaklı, yangına başlangıçtan bu yana 8 uçak, 12 helikopter, 1000″in üzerinde orman teşkilatının arazözleri ve farklı kurumların araçlarıyla 2 bin 700″ün üzerinde personelle müdahale edildiğini söyledi. 6 MAHALLE TAHLİYE EDİLDİ Yangın nedeniyle Oğlakören, Dikmece, Gülderen, Karaali, Üçgedik, Alahan olmak üzere 6 mahallenin tedbiren güvenli alanlara alındığını, tahliye edilen 236 hanedeki 1400″ün üzerinde vatandaşın da şu an itibarıyla evlerine geri dönmeye başladığını dile getiren Yumaklı, “Buranın enerjisi düşürüldü, bu çok güzel bir haber, artık arkadaşlarımız soğutmaya geçtiler. Hatay Antakya yangınıyla alakalı bu güzel haberi, bu kısmen kontrolü ben buradan söylüyorum” ifadesini kullandı. İZMİR”DEKİ YANGINLAR İzmir Seferihisar ve Menderes yangınlarıyla alakalı da Yumaklı, “Orası da kısmen kontrol altına alındı, bu da güzel bir haber. Yine burada söylediğim gibi soğutma çalışmaları birkaç gün devam edecek” dedi. Yumaklı, İzmir Buca”daki yangının da tamamen kontrol altına alındığını açıkladı. AKHİSAR VE KULA Manisa”daki yangınlarla ilgili de bilgi veren Yumaklı, “Akhisar ve Kula kısmen kontrol altına alındı, yine onlarda da gece boyunca ve takip eden günlerde soğutma devam edecek. Herhangi bir sorun beklemiyoruz, Ahmetli bunların arasında coğrafi koşullar olarak problemli bir yerdi ama buranın da enerjisi düşürüldü. Yine arkadaşlarımız bütün gece müdahaleye devam edecekler ve belli bir orana getirdikleri andan itibaren de artık burasıyla ilgili kontrol bilgisi sizlere vermiş olacağız” ifadesini kullandı. SORUN BEKLENMİYOR Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, Bilecik Vezirhan”daki yangına da 4 helikopter ve kara unsurlarıyla müdahale edildiğini ve buranın da enerjisinin düşürüldüğünü, herhangi bir sorun beklemediklerini dile getirdi. AYDIN VE ISPARTA”DAKİ YANGINLAR KONTROL ALTINA ALINDI Aydın”ın Sultanhisar ilçesine bağlı Kabaca Mahallesi”nde önceki gün saat 11.00″de çıkan orman yangınına müdahale, 2″nci günde de devam etti. Yangın, akşam saatlerinde kontrol altına alındı. Isparta”nın Sütçüler ilçesinde bağlı Yaylabel köyü Yaka Mahallesi”nde ormanlık alanda henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Rüzgarın etkisiyle kısa sürede büyüyen yangın AFAD ile itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle kontrol altına alındı. 15 EKİM”E KADAR TEYAKKUZ Vatandaşlara çağrıda bulunan Bakan Yumaklı, “Bir hafta boyunca aşırı sıcak, 15 Ekim”e kadar da teyakkuz halinde olunmasını gerektirecek meteorolojik şartlar var. Dolayısıyla lütfen dikkat, hassasiyet… Açık alanlarda herhangi bir şekilde ateş yakmayalım. Ateşe sebep olabilecek herhangi bir materyali dışarı, açık alana atmayalım” dedi.
Source: Ceyhan Torlak
İzmir’de hava 5 kat daha kirli
Prof. Dr. Oğuz Kılınç, İzmir”de hava kirliliğinin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sınırlarının 4-5 kat üzerinde olduğunu belirtti. DSÖ, PM 2,5 partikül maddesinin günlük metreküpte 25 mikrogramı aşmaması gerektiğini söylerken, İzmir”de bu değerin 100-125 mikrogram arasında ölçüldüğünü vurguladı. Kılınç, tüm ilçelerde benzer hava kirliliği olduğunu, bireysel önlemlerin yeterli olmadığını ve kirleticilere yönelik acil, kapsamlı bir eylem planı hazırlanması gerektiğini ifade etti. Endüstriyel gazlar, orman yangınları ve sanayi tesislerinin kontrol altına alınmasının önemine dikkat çekti.
Source:
Susurluk”taki yangın kontrol altında!
Balıkesir”in Susurluk ve Kepsut ilçeleri arasındaki ormanlık alanda dün çıkan yangın, kontrol altına alındı.Dün Kepsut”a bağlı Gökçeören Mahallesi ile Susurluk”un Babaköy Mahallesi arasında bulunan ormanlık alanda çıkan yangına, 14 arazöz, 8 su ikmal aracı, 10 ilk müdahale aracı, 5 hizmet aracı, 1 helikopter, 3 uçak, 1 dozer, 1 treyler, diğer kurumlardan gelen 21 araç ve 150 personelle müdahale edildi.Ekiplerin yoğun çalışması sonucu yangın kontrol altına alındı.Bölgede soğutma ve hasar tespit çalışmaları devam ediyor.
Source: Www.star.com.tr
Hem ekolojiyi hem ekonomiyi yaktı
Seferihisar ve Menderes”te 14 bin futbol sahası büyüklüğüne eşit yaklaşık 10 bin hektarlık alanı küle çeviren yangınlar hem ekolojik hem de ekonomik alanda yıkıma neden oldu. İzmir Planlama Ajansı (İZPA) yetkilileri yangınların etkilediği bölgelerde yaşamın kısa sürede normale dönmesi için sosyal ve ekolojik onarım çalışmalarının hızlı şekilde başlaması gerektiğine dikkat çekti. “YAŞAM ALANLARI KAYBOLDU” İZPA Genel Müdür Vekili Aykut Uçar, yangınların İzmir kent merkezine yakın olan, kır ve kent olmak üzere doğal alanların birlikte görüldüğü kent çeperi diye tarif edilen ve popülerleşen bölgelerde meydana geldiğini belirtti. Geçen yıllarda Orhanlı Mahallesi’nin kuzey ve kuzey doğusunda da büyük yangınların çıktığına, bu yangınla birlikte bölgenin neredeyse tamamının yandığına dikkat çeken Uçar, “Önemli bir tarım havzası ve doğa alanı. Habitatları, ekosistemleri açısından da kıymetli bir alan. Burada yaşadığımız kayıp hem ekolojik hem de ekonomik boyutta sarsıcı oldu. Oradaki doğal alanı, habitatları kaybetmek İzmir için büyük kayıp. Bu bölgede pek çok endemik bitki türü olmakla birlikte yine pek çok yaban hayvanı varlığını da sürdürüyordu. Biz onları, onlar yaşam alanlarını kaybetti” dedi. “ORMAN YANGINLARINDAN EN FAZLA HAYVANCILIK ETKİLENDİ” Menderes ve Seferihisar”daki bölgelerin önemli tarım havzalarından biri olduğunu aktaran Uçar, şunları söyledi: “Karakoç ve Orhanlı dereleri ekolojik ünitelerinin batı ve doğu yamaçları yandı. Sadece orman alanları değil tarım alanlarını da kaybettik. Bu alanlarda hurma zeytini dediğimiz özellikle Karaburun ve bu bölgede yetişen hurma zeytinlikleri zarar gördü. Bölgede ciddi şekilde arıcılık ve bağcılık faaliyeti yürütülüyor. Bunlar zarar gördü. Meşeler zarar gördü. Ancak orman yangınlarından en fazla hayvancılık etkilendi. Özellikle buralarda küçükbaş hayvancılık çok yaygın. 50 bin kadar küçükbaş hayvanın yangından etkilendiğini tahmin ediyoruz. Çünkü o bölgede hayvancılık meralarda doğal yöntemlerden olan otlatma şeklinde yapılıyordu. Küçükbaş hayvancılığın yapıldığı alanlar, yangınlardan dolayı kayboldu. Bu da önümüzdeki dönem için ekonomik açıdan ciddi bir kayıp.” “ALANLARIN HIZLICA ONARILARAK YENİDEN KÖYLÜYE KAZANDIRILMASI ÖNEMLİ” Hurma zeytin, meyve ve sebze bahçelerinin de yangından etkilendiğini anımsatan Uçar, “Ekonomik olarak bir diğer kayıp ise derleyicilik faaliyetlerinde yaşanacak. Bu bölgede yaşayan köylüler, ormanlardan ve bulundukları doğal alanlardan beslenip üretiyordu. Bu bölgede ormancılık, derleyicilik, toplayıcılık faaliyeti yürütülüyordu. Yine küçükbaş hayvancılık için de bu alanlar ve meralar kullanılıyordu. Arıcılık için de benzer bir sorunla karşılaşacağımızı düşünüyoruz. O nedenle bu alanların hızlıca onarılarak yeniden doğaya ve köylüye kazandırılması büyük önem taşıyor. Bu açıdan yerel yönetimlerin destekleri çok önemli. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak yangınlardan sonra barınma, gıda ve tarım konusunda gereken desteği veriyoruz” diye konuştu. AYLIK BİN 600 YANGININ YÜZDE 40’I ORMANLIK ALANDA İZPA Bilim Kurulu Üyesi ve İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Ufuk Özkan, doğal afetleri önlemenin her zaman zararı telafi etmekten daha ekonomik olduğunu vurguladı. Özkan, afetlere karşı hazırlıklı olmanın önemine dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu tür krizlere ne kadar iyi hazırlanırsak, hem yangın sayısını hem de şiddetini sivil halk için o kadar azaltabiliriz. Türkiye’de orman teşkilatımızın uzun yıllara dayanan güçlü bir deneyimi var. Ancak, orman alanlarının üzerindeki insan baskısı, artan nüfus ve şehirlerin genişlemesiyle birlikte giderek artıyor. Bu durum orman yangınlarından kaynaklanan zararın artmasına yol açmakta, ortaya çıkan bu büyük hasar teknik yetersizliklerden değil, maalesef ki insan aktivitelerinin yoğunluğundan kaynaklanıyor. Türkiye genelinde1 Haziran ile 1 Temmuz tarihleri arasında çıkan yaklaşık bin 600 yangının yüzde 40’ı ormanlık alanlarda, yüzde 60’ı ise orman ve kentlerin kesişim noktalarında gerçekleşti. Orman yangınları artık yalnızca bir afet değil, hepimizin bireysel ve toplumsal düzeyde mücadele etmesi gereken bir sorun hâline geldi. Burada belediyelere de önemli ve destekleyici bir rol düşüyor. Bu kapsamda İZPA imzası ile yayımlanmış ‘Belediyeler İçin Orman Yangını Acil Eylem Planı’, kurumlar arası koordinasyon ve belediyelerin üzerine düşen bu destekleyici rolün çerçevesini çizmek adına önemli bir yardımcı kaynak.” YANGINLARIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU İNSAN KAYNAKLI Özkan, orman yangınlarının yüzde 87’sinin insan kaynaklı olduğuna dikkat çekerek şöyle devam etti: “Akdeniz Havzası’nda iklim koşulları bizim lehimize çalışmıyor. İzmir’de yağışlar yüzde 45 oranında azaldı, havzalardaki su kaynakları neredeyse tükendi ve haziran ayında hiç yağış almadık. Kuraklık, rüzgârın kurutucu etkisi ve düşük nem, yangın riskini ciddi şekilde artırıyor. Özellikle kent-orman geçiş alanlarının entegre ve multidisipliner bir yaklaşımla yönetilmesi gerekiyor. Kamu kurumlarının kendi aralarındaki uyum, yerel halkla kurdukları iletişim ve toplumsal farkındalık çalışmaları bu süreçte kritik önem taşıyor. Herkes kendi sorumluluğunu yerine getirdiğinde sorunlar büyük ölçüde önlenebilir. Vatandaş olarak bizlerin de alışkanlıklarımızı değiştirmesi ve daha dikkatli, daha özenli olması gerekiyor. Belediyelerle ve diğer ilgili kurumlarla iş birliği içinde hareket ederek üzerimize düşeni yapmalıyız.” “KOORDİNASYON ÇOK ÖNEMLİ” Afetlerin yalnızca yönetenleri değil, etkilenenleri de kapsadığını vurgulayan Özkan, “Yönetenler ve etkilenenler birbirinden bağımsız hareket ettiğinde koordinasyonsuzluk ve verimsizlik ortaya çıkıyor. Kurumların olduğu kadar halkın da sorumlulukları var. Hepimiz birbirimizi uyarmalı ve ortak değerlerimize sahip çıkmalıyız. Ormanları kullanmak hepimizin hakkı, ancak bunun ulusal bir kaynak olduğunu unutmamalıyız. Yangınların yüzde 87’si insan kaynaklı ve çoğu ihmal sonucu çıkıyor. Dolayısıyla, davranışlarımızda çok daha dikkatli olmalıyız. Ormanlarla kesişen kentsel alanlarda ve tarım arazilerinde daha özenli hareket etmeliyiz. Yangınlarda görev yapan tüm ekiplere kolaylıklar diliyorum” ifadelerini kullandı.
Source: İzmi̇r / Cumhuriyet
Şanlıurfa”daki 2 bin 738 deprem konutunun yapımı tamamlandı
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), 6 Şubat depremlerinden etkilenen Şanlıurfa”nın Karaköprü ilçesinde yürüttüğü inşa çalışmalarını bitirdi.
Bu kapsamda 2 bin 738 konuttan oluşan projede, vatandaşlar yeni evlerine yerleşmeye başladı.
Bölgeye konutların yanı sıra 2 cami, 1 okul ve 8 ticari ünite de inşa edildi.
Bakan Murat Kurum da konutlarına taşınan vatandaşların görüntülerini sosyal medya hesabından paylaştı.
Kurum, hak sahibi Ayşe Elman”ın, “Dışarıdan 10 daire verseler, yine de buradan ayrılmam” sözünü alıntılayarak, “Bu güvenin adı, TOKİ. Şanlıurfa Karaköprü”deki 2 bin 738 yuvamızda hayat yeniden başladı. Birlikte güçlü yarınlara.” mesajını verdi.
TOKİ konutlarının sağlamlığına dikkati çeken Elman ise şunları kaydetti:
“Daha önce balkonlarımız, evlerimiz, odalarımız büyük olsun isterdik ama artık evin güzelliği ya da genişliği önemli değil diyoruz. Önemli olan sağlamlığı. Bana başka yerden 10 daire de verseler TOKİ”nin dışına çıkmam. TOKİ yapıları gerçekten kuvvetli. Şimdi okulumuz, elektriğimiz, suyumuz, doğal gazımız, her şeyimiz tamam. Çocuklar da artık kendi odalarını buldular. Buraya taşındığımdan bu yana çocuklarım güzel bir uyku uyumaya başladı. Ben de “artık bu benim evim” dedim.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Hatay”da korkunç iddia: Bu dereden su içen hayvanlar bir bir ölüyor
Hatay”da hayvancılık yapan Cumali Gök isimli besicinin iddiasına göre, fabrika atık sularının döküldüğünü dereden su içen 40 küçükbaş hayvanı telef oldu.
İddiaya göre, 27 Haziran”da Erzin ilçesi Turunçlu Mahallesi”nde yaşanan olayda, bölgede hayvancılık yapan Cumali Gök”ün sürüsü dereden su içti.
15 DAKİKA İÇERİSİNDE ŞİŞEREK TELEF OLDULAR
Erzin Organize Sanayi Bölgesi”nde bulunan fabrikaların atık sularının da akıtıldığı iddia edilen dereden su içen hayvanlar yaklaşık 15 dakika içerisinde şişerek telef olmaya başladı.
Gök, durumu çocuklarına haber verirken 40 hayvan kısa sürede telef oldu.
Durumun jandarmaya bildirilmesi üzerine dereden numune alındığı öğrenildi.
“BU SU FABRİKALARIN ATIK SULARI”
Hayvanların suyu içtikten yaklaşık 15 dakika sonra telef olmaya başladıklarını anlatan Gök, “Hayvanları otlatırken dereden su içtiler. Suyu içtikten 10-15 dakika sonra hayvanlar tek tek dökülmeye başladılar ve telef oldular. Bu su fabrikaların atık suları. Daha önce köyde 4-5 kişinin daha başına geldi.” şeklinde konuştu.
“YAKLAŞIK 500 METRE SONRA DENİZE DÖKÜLÜYOR”
Suyun zehirli olduğunu öne süren Şahin Gök ise, “Babam haber verince geldim. Babam hayvanları otlatırken sıcak olduğu için hayvanlar dereden su içmiş. Bu deredeki su da organize sanayi bölgesindeki fabrikalardan geliyor. Büyük ihtimal su zehirli olduğu için 40 tane hayvanımız telef oldu. Bu gelen su Erzin Organize Sanayi Bölgesi”nden geliyor, yaklaşık 500 metre sonra denize dökülüyor. Denizde de hayvanların öldüğünü gördük. Denizde de insanlar suya giriyorlar.” diye konuştu
Source:
İzmir ve Bilecik”in orman yangınından etkilenen ilçeleri “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edildi
AFAD”dan orman yangınlarına yapılan açıklamada, Türkiye”nin çeşitli il ve ilçelerinde meydana gelen orman yangınlarını söndürme çalışmalarının birçok kurum ve kuruluşun katılımıyla, işbirliği ve koordinasyon içinde sürdürüldüğü kaydedildi.
Yangının etkili olduğu alanlarda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ekiplerince hasar tespit, defterdarlık ekipleri tarafından da zarar tespit çalışmaları gerçekleştirildiği aktarıldı.
Açıklamada, “Yangın meydana gelen illerimizde 55 yerleşim yerinden vatandaşımız geçici olarak güvenli alanlara alınmış olup, yangının söndürüldüğü yerleşim birimlerinde kontrollü bir şekilde evlerine dönmeleri sağlanmıştır. Yangınlar nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşımız bulunmamaktadır. Meydana gelen orman yangınlarından 203 vatandaşımız etkilenmiş, ilk tedavileri yapıldıktan sonra taburcu edilmişlerdir.” bilgisine yer verildi.
Hasar ve zarar tespit çalışmaları devam ediyor
Yangının etkili olduğu illerde AFAD koordinasyonunda Türk Kızılay tarafından 25 araç ve 100 personelle beslenme hizmeti verildiği ve illerde tespit çalışmalarının devam ettiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“İzmir”de 155 bina, 156 bağımsız bölümde hasar olduğu tespit edilmiş olup, bu bölümler içerisinde 110 konut, 2 iş yeri ve 1 ahırın yıkık ve ağır hasarlı olduğu tespit edilmiştir. Bilecik”te ise 121 bina, 142 bağımsız bölümde hasar olduğu, bu bölümler içerisinde 64 konut, 3 iş yeri, 20 ahırın yıkık ve ağır hasarlı olduğu tespit edilmiştir. Bilecik ve İzmir yangınlarında toplamda 1149 küçükbaş, büyükbaş ve kümes hayvanı maalesef telef olmuştur. İzmir ve Bilecik illerinde etkilenen ilçeler için İçişleri Bakanlığı AFAD Başkanlığı tarafından “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi Kararı” alınmıştır. İçişleri Bakanlığımız tarafından orman yangınlarının etkili olduğu illerimizde yaraların hızlıca sarılması amacıyla ilk etapta İzmir”e 30 milyon lira, Bilecik”e yine 30 milyon lira, Manisa”ya 2 milyon lira olmak üzere toplam 62 milyon lira “Acil Yardım Ödeneği” gönderilmiştir. “
Açıklamada, barınma ihtiyaçlarının karşılanması için konteyner talep eden vatandaşlara, konteyner ve konteynerlere yerleşeceklere taşınma ve eşya yardımı sağlandığı da ifade edildi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Bunlar kaya değil canlı! Vatandaşlar uyarıldı: Şimdilik 40 metreler
Son zamanlarda yaşanan çekilme nedeniyle Van Gölü kıyılarının birçok noktasında görülebilen ve en derin noktada 40 metreye ulaşan mikrobiyalitler, “su altı peribacaları” olarak nitelendiriliyor.
Vatandaşlarımız dikkat etmeli
Uzmanlar rehberler aracılığıyla bölgenin dalış turizminde öne çıkarılabileceğini söylerken mikrobiyalitlerin çok hassas yapılar olması nedeniyle vatandaşlarımızın bu konuya hassasiyet göstermesi gerektiğini açıkladı.
Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık nedeniyle alan kaybetmeye devam ediyor. Geçen yıl bölge, önceki yıllara oranla daha fazla yağış almasına rağmen Van Gölü’nde suyun yükselmesi istenen seviyede olmadı. Göl suyunun çekilmesiyle, göl tabanındaki mikrobiyalitler de gün yüzüne çıkıyor.
Eşsiz bir yapı
Bilimsel olarak “biyojenik karbonat yapılar” olarak tanımlanan mikrobiyalitler, suyun dibinde oluşan ve sadece çok az sayıda gölde görülebilen doğal yapılar olarak biliniyor. Van Gölü, bu açıdan dünyada eşine az rastlanır zenginliğe sahip. Ancak göl suyunun gerilemesiyle birlikte daha önce su altında kalan bu yapılar, artık kıyılarda açık şekilde gözlemlenebiliyor.
Bitlis’in Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz ilçelerinin kıyılarında farklı boyut ve şekillerde ortaya çıkan yüzlerce mikrobiyalit, hem görsel bir şölen sunuyor hem de göldeki değişimin somut bir göstergesi oluyor. Özellikle Tatvan ilçesine bağlı İncekaya köyü kıyılarında, farklı boyut ve şekillerde yüzlerce mikrobiyalit gün yüzüne çıktı.
Mikrobiyalitlerin çoğu 1 metreyi aşan boylarıyla dikkat çekiyor. İncekaya köyünü ziyaret eden vatandaşlardan Mihriban Sancak, geçen yıl daha az olan mikrobiyalitlerin bu yıl ciddi şekilde çoğaldığını belirterek, “Manzara çok güzel ama gölün bu şekilde çekilmeye devam etmesi bizleri endişelendiriyor” dedi.
Mikrobiyalitlerin manzarayı da değiştirdiğini aktaran Mehmet Okay isimli vatandaş da, “Her geçen yıl göl daha da geri çekiliyor. Mikrobiyalitler ortaya çıktıkça manzara değişiyor ama bu değişim, Van Gölü için iyiye işaret değil” ifadelerini kullandı.
Dalışa elverişli
Bilim insanları tarafından gölün ekolojik dengesinin bozulduğuna işaret edilen bu durum, dalış turizmi açısından yeni alanlar sunarken, bölge halkı için ise kaygı verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Source: Ahmet Yavuz