CHP’nin altı okundan biri daha yok

CHP’nin altı okundan biri daha yok

Sizi bilemem ama şu sıralarda benim en çok zoruma giden nedir biliyor musunuz?

Hayır, hayır akıllarını bulandırdıkları, istikballeri ile oynayarak sokaklara döktükleri gencecik çocuklar için üzülmüyorum.

O çocuklar nasıl olsa ayılacak.

Ortalıktaki bulanıklık dağılıp, gerçekler görülünce uyanacaklar.

İmamoğlu’nun başından beri Batılı elçilerin akıllarıyla hareket ederek Türkiye’yi yönetme hedefi konusunda kaynak biriktirdiğini, İstanbul’un bütçesini kendi çıkarları için kullandığını, bu hedef için ekip kurduğunu anlayacaklar.

Bu kirli hedefin hemen hemen tamamı da vicdanlarını, ruhlarını ve akıllarını Batılılara satmamış CHP’liler tarafından ortaya çıkarılacak.

Zaten çıkarılıyor da.

Yakında bütün bu gençlerle birlikte hepimiz bu gerçeği göreceğiz.

İnsanlarımızı sokaklara çağırmalarına da ne kadar kızarsam kızayım üzülmüyorum, zoruma gitmiyor.

Özgür Özel’in meydanlardaki nutuklarında kullandığı kirli ve bel altı siyaset dilini de gözü dönmüşlüklerine veriyorum.

Peki nedir benim bunca zoruma giden biliyor musunuz?

CHP gibi köklü bir partinin bu topraklara olan aidiyetini tamamen kaybetmesi.

Bu süreç Tanzimatla birlikte başladı ve Cumhuriyet döneminde de İsmet İnönü, zamanın şartlarına uyarak, hem mevcut halk çoğunluğunun mütedeyyin yapısından, hem de dışarıdan korkarak, çekinerek de olsa yabancılarla iş birliği yapmıştı.

CHP MİLLİLİK SİMGESİNİ KAYBETTİ

Ondan sonrakiler, özellikle Ecevit ve Baykal dönemi yerlidir.

Fakat CHP, Deniz Baykal’ın yönetiminden sonra, yeniden İnönü çizgisine dönerek, hatta o çizgiyi de iyice aşarak millilik özelliğini kaybetti.

Hele hele Kılıçdaroğlu ve onun yönetimi; tamamen dış kaynaklı aklın rehberliğinde, seküler ve ırkçı Kürt marjinal yapısı ile iktidara gelebilme uğruna CHP’nin altı okundan biri olan “Milliyetçilik” idealini bitirdi.

İsterseniz hatırlayalım: CHP’nin altı oku; cumhuriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik, laiklik, devletçilik ve inkılapçılık idi.

Bana kalırsa zaten altı ok içinde en önemli simge de milliyetçilik simgesiydi.

CHP’nin kurucu ilkelerini temsil eden altı simgenin diğer bazıları da tartışılabilir mesela, bana kalırsa halkçılık ve devletçilik de tarihe karışmıştır.

Ama her fırsatta Kemalizm”in öncülüğü ile, M. Kemal’in liderliği ile öğünen bir kuruluşun en temel sembollerinden birini, milliyetçilik ilkesini kaybetmesi CHP’yi bitirmiştir.

Şu Batı medyasına bakar mısınız?

Bu sufleyi onlara kim veriyor sanıyorsunuz?

Elbette yerli ve millilik özelliğini tamamen yitiren CHP veriyor.

Çıkan yorumlar ve haberlerin hemen hepsi Türkiye”ye üstten bakıyor, Başkan”ımızı ya da en olmadı bir bakanımızı hedef alacak şekilde ukalaca eleştiriyor, alay ediyor, aşağılıyorlar.

Halbuki Türkiye medyasından; Müslüman’ ı, sağcısı, solcusu, liberali ile hiçbir kesimden, Batılı ya da ABD”li bir lideri sürekli hedef alan, sürekli karalayan, sürekli iktidardan gitmesini isteyen yazı ya da yorumlara rastlamadım.

Hiç olmadı/olmuyor demiyorum.

Fakat onların yaptığı gibi, yapışkanca ve süreklice olmuyor, diyorum.

Batı medyasının bazı mecraları, son yıllarda, bu karalamaları bir alışkanlık haline getirdiler. Önlerine bir hedef tahtası koymuşlar, o tahtaya bizim yöneticilerimizi -özellikle- Cumhurbaşkanımızı yerleştirmişler, mütemadiyen karalıyor ve bir an önce gitmesini istiyorlar.

Bunun bir had bilmezlik, bir ukalalık, bir üstten bakış olduğunu bilmiyor değilim fakat adamlar bu işi öylesine tabii haklarıymış gibi yapıyorlar ki hem şaşıp kalıyorsunuz hem de zorunuza gidiyor.

ELEŞTİRİ YAPMIYORLAR ÜSTTEN BAKIP BİZİ AŞAĞILIYORLAR

Bu ukalalar sanki benim yan komşum, sizin karşı komşunuz Ahmet Bey, Mehmet Bey gibi bir eda ve tavırla yazıp konuşuyorlar.

Siz de la havle çekip, kızıyorsunuz.

Kızıyorsunuz da arkasından başka bir hamle daha, bir hamle daha gelince dönüp tarihe ve medeniyete bakma gereği duyuyorsunuz.

O zaman kem sözlerinizin geriye kalanını kendi içinize yöneltmek zorunda kalıyorsunuz.

Çünkü, bu adamları böylesine şımartan, pervasızlaştıran, ukala ve hatta terbiyesizleştirenlerin kendi içimizden çıktığını görüyorsunuz.

Tarihimize ve medeniyetimize yabancılaşmış, milli duygularını kaybetmiş olan içimizdeki şahsiyetsizler, Batı”yı gözlerinde o kadar büyütmüşler, Batı”yı öylesine yüceltmişler ki, bu yüceltme ve büyütme sonucunda kayıtsız şartsız kendilerini de onlara teslim etmişler.

Bu konuda öylesine ileri gitmişler ki, Batılıların bir parça ilgisiz davranmaları karşısında; “Kendimizi terk edilmiş hissettik” diyebiliyorlar.

Bu zavallıların kendilerine ait hiçbir özellik kalmamış, içlerini tamamen boşaltmış, Batılıları ve onların değerlerini yerleştirmişler içlerine.

Böyle olunca Batılılar da Türkiye”ye bakınca onları görüyorlar.

Onların verdiği bilgi, belge ve yalan haberlerden hareketle yönetenlerimizi karalıyor ve hatta bizi, içimizden biriymiş gibi eleştirip, o yöneticiyi değil de bu yöneticiyi Türkiye için daha uygun buluyorlar.

Adamlar, mevcut Cumhurbaşkanımızı Türkiye için uygun bulmuyorlar.

Kendileri için bunu bir hak olarak görüyor ve sanki Donald Trump’a yönelttikleri gibi eleştiriler yöneltiyorlar.

Eleştiri de değil; üstten bakma, karalama ve hatta bir an önce Türkiye”nin bu liderden kurtulması gerektiğine dair ukalaca öneriler ileri sürüyorlar.

Bu Cumhurbaşkanı onların ve içimizde onlar gibi olanların kalıplarına, anlayışlarına, dünya görüşlerine, hedeflerine, medeniyet tasavvurlarına uymuyormuş.

Uymayınca da çıldırıyorlar, çirkefleşiyorlar.

Gemi azıya aldılar.

Pervasızca mahkemelerimizi, verilen yargı kararlarımızı yerden yere vuruyorlar.

Kendileri hukuk devleti oluyor, oralarda alınan yargı kararları eleştirilmiyor ama onlara göre bizim yargımız siyasallaşmış oluyor!

Doğu’ya, Güneydoğu”ya gidip veya bir takım düşünce kuruluşlarında akıllarınca ülkemize dair karalayıcı görüşler ileri sürüyorlar.

ONLARA BU CESARETİ VEREN İÇİMİZDEKİ KÖKSÜZLERDİR

Kendi koydukları uluslararası normları ve kuralları, biz ve bizim gibi ülkeler söz konusu olunca çiğniyorlar.

Peki bu cesareti nereden alıyorlar?

Hiç şüpheniz olmasın ki; onlara bu cesareti veren içimizdeki köksüzlerdir.

İçimizdeki yerliliğini, milliliğini, bu topraklara olan aidiyetini kaybetmiş şahıslardan ve kurumlardan alıyorlar.

İçimizdeki gizli-açık ihanet odaklarıyla kol kola girip, medya üzerinden Türkiye”yi küçümsüyor, hatta parmak sallıyorlar.

Aslında, onlara söyleyecek çok sözüm var da, öncelik, içimizde yaşayıp kimliğini, kişiliğini kaybetmiş, bu coğrafyaya ve bu medeniyete olan aidiyetini yitirmiş olanlaradır.

Evet bu cenah, ruhunu Batı”ya satmış.

Bu cenah, utanma ve arlanma duygularını kaybetmiş.

Bu cenah fikir, düşünce ve duygu olarak da Batı”nın Hıristiyan uygarlığına teslim olmuş.

Bu cenah, düştüğü yabancılaşma çukurunda debelenirken, ellerini tutuyor sandıkları Batılılar Türkiye”yi Iraklaştırmak, Suriyeleştirmek için el ovuşturuyorlar.

Türkiye”ye ait, Türkiye”ye dair hiçbir şeyleri kalmadı bunların. Türkiye”ye gelen Suriyeli bir muhacir bile bunlardan daha fazla Türkiyeli hissediyor kendini.

Bu cenahın ilk ortaya çıktığı somut tarihi süreç olan Tanzimat sürecinde bile içeridekiler de dışarıdakiler de bu kadar kendilerini kaybetmiş, ileri gitmiş değillerdi.

Tanzimat yanlısı önemli Paşalar arasında dahi, birbirlerine karşı çok ciddi eleştiriler yöneltiliyor, Batı uygarlığına kayıtsız teslimiyet yerden yere vuruluyordu.

Tanzimat”ın uygulamaları Batı basınında, özellikle Fransız basınında manşetlere çekilip, övülmeye başladığında, Osmanlı”nın Muasır Medeniyetin yoluna girdiğine dair övücü yazı ve haberler yer alınca, Tanzimat”ı da savunmuş Paşalardan biri olan Ziya Paşa, Ali Paşa”yı yerden yere vurmuş ve şöyle demişti:

“Hristiyanlardan paşalar, ulalar, balalar, yaptın.

Bunlardan Şura-yı Devlet, Divan-ı Ahkâm Adliye yaptın.

Bunlara Hıristiyanlardan nice azalar koydun.”

Bir de şimdikilere bakın, bu topraklara mahsus hiçbir aidiyet, hiçbir duyguları kalmamış, tamamen yabancılaşmışlar ve yabancılarla birlikte hareket ediyor, onlara hizmet ediyorlar.

İster Kürt olsun, ister Türk olsun, ister Acem ne olursa olsun fark etmiyor.

Demek ki Tanzimat”la ortaya çıkan bu ihanet ve yabancılaşma, çok ciddi bir mesafe aldı ve yabancı dediğimiz kimselerden daha ileri boyutta yabancılaşıp, onlardan daha fazla bu ülkeye zarar verir oldular.

Meclis”te olmuş, üniversitede olmuş, medyada olmuş, şurada olmuş, burada olmuş, nerede olursa olsunlar bunları iyi tanımak lazım.

Çünkü, bu ülke için yapılacak önemli hedefler ortaya konulurken, iyi bilelim ki, bu cenah, yabancılarla el ele tutuşup bizi arkadan vurmak için fırsat kolluyor olacaktır.

Bizden söylemesi.

Ferman Karaçam

YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter : twitter.com/fermankaracam

Instagram : instagram.com/fermankaracam

Facebook : facebook.com/karacamferman

E-mail : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

Source: Ferman Kara