CHP’nin avukatı Çağlayan, yargının olası kayyum kararında millet iradesine dikkat çekti: “Halk izin vermez”
CHP’nin avukatı Çağlar Çağlayan Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. – 30 Haziran’da görülecek olan CHP’nin kurultay davasından söz eder misiniz, nedir “mutlak butlan”? Eski kanunda mutlak butlan ifadesi vardı. Yeni kanunda tam hükümsüzlük ifadesi geldi. Bir şeyi oluşturan unsurların birinin veya birkaçının eksik olması nedeniyle o şeyin aslında doğru kurulmadığını tarif ediyor. – Bu davada mutlak butlan niye kullanılıyor? Siyasi partiler kanunu geniş bir kanun değil, birçok konuda düzenleme yapmıyor. Bu nedenle Medeni Kanun ve Dernekler Kanunu’na gidiyoruz. Medeni Kanun’da dernek genel kurulunda alınmış bir kararın nasıl iptal edilebileceği anlatılıyor ve derneği sürekli dava tehdidi altında tutmamak için bir aylık süre koyuyor. Dernek genel kuruluna katılan kişi bir ay içinde kongrede alınmış bir kararın iptalini isteyebiliyor. Eğer genel kurula katılmamışsa ve karardan haberdar olmamışsa bu süre üç aya uzuyor. Ancak bir istisna var; “mutlak butlan hali olursa” genel kurulda alınmış kararlarda “bu süreye bağlı olunmadığı” belirtiliyor. Biz kurultayımızı 2023 Kasım’da yaptık. Haliyle üstünden çok zaman geçti. O nedenle davacıların süreye takılmayacakları bir şey bulmaları gerekiyordu ve “mutlak butlan hali var” dediler. – Ne olması gerek mutlak butlan için? Mutlak butlan halinin olabilmesi için kongrenin açılışında bir problem olması lazım. Örneğin delegelerin imzalarının eksik olması, siyasi partilerin genel kurullarının Ankara’da yapılması gerekirken İzmir’de yapılmış olması gibi… Yani kurucu unsurda bir hata olması gerek. – İddianamede “kurucu unsur” hatası var mı? Hayır. Kurultayımızın iptalini isteyen davalarda da kurultayla ilgili süregelen, artık davaya dönmüş iddianamede de kongrenin oluşumuyla ilgili bir tarif yok. Tamamen seçimlerle ilgili bir tarif yapıyorlar. – Hukuki olarak bir hata mı söz konusu? Evet, bunun kullanılması hukuki olarak doğru değil. “Mutlak butlan var” diyorsanız nedenlerini sıralamanız lazım. -İddianamede belediyelerde delegelerin işe alımından, delegelere para verildiğinden, döviz bürolarının açtırıldığından söz ediliyor. Yeterli değil mi bunlar? Mutlak butlan için yeterli değil. İddianame özetle şu: “Soruşturma başlatıldı. Tanıklar geldi konuştu. Bunun üzerine araştırma başladı. Kamera kayıtları incelendi, MASAK’tan rapor alındı. SGK’dan işe giriş kayıtlarını istendi”. – Kanıtlar dava açıldıktan sonra mı toplanıyor? Tamamen öyle oldu. Aslında her davada, davayı açarken somut delilleri ortaya koymanız gerekir. Olağan kurultayı yaptıktan sonra bir kişi Bursa İl Başkanımızla ilgili “para aldı, verdi” iddiasında bulundu. İl Başkanı da Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayetçi oldu. Bu kişinin ifadesi alındı ve 2024 Şubat’ta dosya tamamlandı. Ancak kurultay Ankara’da yapıldığı için Bursa dosyayı Ankara’ya gönderdi. Ankara, bir yıl boyunca o soruşturma dosyasını tuttu. Çok basit, hakaret, iftira suçundan başlatılmış, bütün deliller toplanmış bir dosya. – Ne oluyor bir yıl sonra? Bir yıl geçtikten sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın “şaibe” sözleri nedeniyle tartışma başlayınca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “Bu konuda soruşturmamız var” diye açıklama yaptı. Bunun üzerine farklı yerden insanlar Ankara’ya gelerek hem soruşturma dosyasına tanık oldular hem de kurultayın iptali için dava açtılar. Tanıklar “Kurultayda da şaibe olduğu söyleniyor, basına da yansıyor gibi” gibi söylemlerde bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturması gösterilerek “Demek ki kurultayda şaibe var” deniyor. Yani soruşturmanın varlığını şaibe için yeterli saydılar. “KULLANIŞLI İFTİRACILAR” Öte yandan biz bunların kullanışlı iftiracılar olduğunu anlıyoruz. Soruşturma dosyasına tanıklık yapanlardan biri, “Ben İstanbul’daki bir soruşturmayla ilgili de tanıklık yaptım” diyor. Anladığımız kadarıyla birçok dosyada tanıklık yapan kişiler böyle bir ekip olarak gelmiş. Burada da tanıklık yapmış. Görüntü vs yok ama “çanta vermiş, çanta almış” deniyor. – “Kullanışlı iftiracılar” dediniz, son olarak İmamoğlu’nun avukatı da tutuklandı. Birden çok dosyada aynı kişiler tanıklık yapıyorsa İBB operasyonları ile CHP davası arasında nasıl bir ilişki görüyorsunuz? İstanbul’daki dosyalarda gizlilik kararı var. Bu nedenle o dosyalarda yalnızca şüphelilere sorulan sorulardan içeriyi anlayabiliyoruz. Hem Ankara’da hem İstanbul’da tanıklık yapan kişiler aynı olabilir. Bir de ne zaman kamuoyunda kurultay soruşturması ve kurultay davası konuşulsa aynı çevrelerin benzer söylemlerde bulunduğunu görüyoruz. Bu soruşturma ve davalar siyasetle ilgili olduğu gibi aynı zamanda siyasetin de dosyaların üzerinde dolaştığını görüyoruz. Benzer zamanlarda başlatılmış soruşturmaların bağlantısız olduğunu söylemek naiflik olur. – Para alışverişinin kanıtı nasıl olur? Çok kolay olur. Sonuçta iddia kurultay salonunda para dağıtıldığı yönünde. Bu kadar büyük bir organizasyonu gizli tutamazsınız. ANKA ve Halk TV, ham görüntüleri gönderdi. Savcılık uzun uzun inceledi. Eğer bir para alışverişi olsa gizli kalma ihtimali yok. Soruşturma dosyasında anlatımlar üzerinden bir kurgu yapıldı. Ekrem Bey ve birkaç belediye başkanı ile ilgili seçimlere hile karıştırma suçu varmış gibi gösteriliyor. Ama iddianame bu suçu delillerle somutlaştıramıyor. – Eski Hatay Belediye Başkanı da davacı… Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı “İlk tur seçimlerle ikinci tur seçimler arasındaki süre üç saat olması lazım, Ekrem İmamoğlu seçimleri hızlı yaptırdı, Özgür Özel’in bir an önce kazanmasını sağladı” diyor. İddianame ise “Süre geciktirilerek ‘Kemal Bey çekildi’ algısı yaratıldı” diyor. Açık çelişki var. Zaten genel başkan seçimindeki iki tur arasına ne kadar zaman konulacağına karar veren kişi seçim kurulu hakimi. İmamoğlu’nun orada bir yetkisi yok. Hem soruşturmada hem de davada bütün iddialar seçim anı ile ilgili. Seçim kısmına geçtikten sonra seçim kanununda özel bir düzenleme var ve “Seçim konuları ile ilgili itirazlar iki gün içinde seçim kuruluna yapılır” diyor. Yani seçim kısmıyla ilgili mahkemeye gidemezler. Bu konuda Yargıtay kararları var. Dolayısıyla bu davanın inceleme dahi yapılmadan bir an önce reddedilmesi lazım. Bir sürü yanlışın yürüdüğü bir yargılama söz konusu. “DAVA REDDEDİLMELİ” – Öngörünüz nedir? Maalesef siyasi konjonktür nedeniyle “kesin reddedilir” diyemiyoruz ama memlekette hukukun kırıntısı kalmışsa bu dava reddedilmeli. Siyasi parti kongrelerini, mahkemelerin denetimine açarsanız, anayasada düzenlenen partilerin siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünü kısıtlarsınız. Tam da bu yüzden seçim kurulları var. Koca Türkiye’de seçimle cumhurbaşkanı seçiyoruz. İki gün içinde seçim kuruluna başvurmak zorunlu. Başvurmazsanız o hakkınız yanıyor. – 6 Nisan’da yapılan kurultay neden bu sürece engel olamadı? 6 Nisan’da yapılan olağanüstü kurultay, kurultay davası sürecine hukuken engel oldu ama burada niyet meselesi var. Amaç, konuyu tartıştırmaksa, CHP her hafta sonu kurultay da yapsa “şaibe” diyecekler. “GENEL MERKEZ”DE NÖBET TUTULDU” – Nasıl engel oldu? Anayasa siyasi partilerin kurultaylarla yönetilmesini istiyor. Ekrem Bey’in 19 Mart’ta gözaltına alınmasından sonra kamuoyunda, “Yarın kayyum kararı çıkıyor. Anadolu’da bir mahkemeden kayyum kararı alınmış, sabaha karşı gelecekler” deniyordu. O dönem Genel Merkez’de “kayyım geliyor” diye nöbetler tutuldu, insanlar sabaha kadar bekledi. Çünkü söylemler çok güçlüydü. Kurultay kararı da, tam o zaman alındı ve kayyumun önüne geçmek için kurultay yapıldı. Sonuçta olağan kurultay iptal edilse de seçim yapılacak. İşte o seçim yapılmış oldu. “BU İŞ KONTROLLÜ VE SİSTEMLİ” Şu çok önemli: Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, beklemediğimiz bir açıklama yaptı ve Rasim Ozan Kütahyalı’nın ifadelerinden sonra “kayyum atanacak söylentileri dezenformasyondur” dedi, hatta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bu kişiyle ilgili işlem yaptı. Ondan önce de kayyum söylentileri vardı. Sürekli televizyonda birileri çıkıyordu, ondan sonra da sürdü. Ama kurum bir daha açıklama yapmadı. – Ne gösteriyor bu sizce? Bu işin ne kadar kontrollü, sistemli gittiğini gösteriyor. Bizi üzen, endişeye sevk eden kısmı da bu. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi bu işe girecekse her açıklamada girmeli. Örneğin “CHP Genel Merkezi’nde ölüm listeleri yapılıyor” iddiası atıldığında da girmesi lazım. “30 Haziran’da kayyum geliyor” söylentileri bu hafta yeniden başlayacak, isimler dolaşacak. Maalesef bunlar Türkiye’nin gerçeği. Bu davanın hukuki şartları yok ama mahkemenin üstünde siyasi baskı var. kamuoyunda “kayyum gelecek” söylentilerine ilişkin yapılacak, ilgilileri hukuka davet eden bir açıklama baskıyı rahatlatacaktır. Siyaset hukukun üstünden elini çekerse hukuk da siyaset de rahatlar. – 30 Haziran’daki davada iptal kararı çıkarsa kayyum mu gelecek? Hukuken doğrusu şu; olur da böyle bir yanlış karar verilirse de kayyum atanamaz. Öyle bir düzenleme yok. Mahkemenin bir gün vermesi ve mevcut yönetimin kongreyi yapması lazım. – Yani karar çıktı, ertesi gün kayyum gelemez mi? Bu davalar tedbir istemiyle açıldı. Davayı açanlar, “Kongreyi iptal et, tedbiren mevcut genel başkanı ve parti meclisini yönetimden al. Yerine geçici heyet atansın veya eski yönetim gelsin” dedi. – Tedbir kararı olmazsa yargı yolu sürüyor değil mi? Tedbir kararı vermezse Yargıtay sürecinin sonuna kadar bekleriz. – Ama tedbir kararı verirse kayyım atayabilir… Evet. Kayyım gelirse kurultaya götürmekten başka yapacağı bir şey yok. Tek yapacağı şey kongre çağrısı. – Kayyım nasıl belirleniyor? Aslında buna çağrı heyeti deniyor. Mahkeme üç kişilik bir çağrı heyetiyle partinin kongresinin çağrısının yapılmasını sağlayabiliyor. Bunların işi kongreye çağırmak. Amaç hemen kongreyi yaptırmak. Çünkü yasa öyle istiyor. Taraflar kimlerin çağrı heyetinde bulunmasını istediğini söyleyebilir ancak öyle bir isim bildirmediler mahkemeye. – Peki eski yönetimin göreve gelme durumu nedir? Kongre iptal davalarının sonucunda kongre iptal olursa “yeni kongreye geçici bir yönetim gider” ya da “Eski yönetim, kongreye götürür” diye bir hüküm yok. – Mahkemenin inisiyatifine mi kalıyor? Mahkemenin inisiyatifinde de değil. “İptal ettim” deyip çekilmesi ve mevcut yönetimin eski kongreyi bir daha toplaması lazım. Ama bu, davayı açanların işine gelmediği için mahkeme kararıyla genel başkan koltuktan kalksın, yerine kayyum veya eski yönetim gelsin istiyorlar. – CHP lideri Özel, “Butlan ya da kayyum kararı çıkarsa tanımam” dedi. Böyle bir durumda CHP’nin planı nedir, yargı karar verdikten sonra CHP ne yapabilir? Bunu en net parti yöneticilerimiz bilir ama her ihtimal için birden fazla plan var. Ama şu net ki partide kimse kalmasa halk gelir Genel Merkez’e kayyuma izin vermez. Millet, CHP’yi birinci parti yaptı, “Belediyeleri yönet” diye oy verdi. Mahkemenin aldığı tartışmalı bir kararı kimse kabul etmez. Sayın Genel Başkan’ın “Kabul etmem, tanımam” demesinin nedeni bu. Mahkemelerden ne karar alırsanız alın o kurultay sandığı konacak, seçim yapılacak. Olağan kurultayda da olağanüstü kurultayda da delegenin, iradesi ortada. Siyasi mesele siyasetle çözülür. “HUKUKLA KAZANACAĞIZ” – Durum siyasi ise hukuki olarak nasıl karşı duracaksınız? Süreç ne olursa olsun hukuk içinde kalmamız lazım. Her ne kadar dava siyasi de olsa, biz savunmalarımızı, beyanlarımızı hukuk çerçevesinde vermek zorundayız. Çünkü bu davayı kazanacaksak hukukla kazanacağız. Başka bir çözümü yok. – Olası bir iptal kararının, bu yönetimin aday olarak belirlediği, görevlerini yürüten belediye başkanlarına etkisi olur mu? Görevlerine devam edecekler. Ama bu davayı açıp Türkiye’nin birinci partisini, parti içi tartışmaların içine sokmak isteyenler, “CHP kazandığı belediyeleri kazanamamış olsun, adayları geçersiz sayılsın” da diyebilir. Hatta gidip YSK’ya başvuru bile yaparlar ama hukuken reddedilir. Ancak belirlenmiş adaylar ya da yapılmış siyasi iş ve işlemlerin tamamı geçerli tabi. “KİMİN GÖZÜNÜ NE KADAR KARATTIĞI ÖNEMLİ” – Başka bir yönetim göreve gelirse hemen kurultaya gitmeyip görev süresini uzatabilir mi, bu arada tasfiyeler olur mu? Senaryoyu en kötüsünden çiziyorsak tabi olabilir. Bu durumda yol yine mahkeme olur. Ancak parti vicdanı bunu kabul etmez. Kurultay sürecini uzatmaya kalktıkları her dakika, bunu yapanların aleyhine işler. Bu kimin gözünü ne kadar kararttığıyla ilgili. Ama hiçbir CHP üyesinin böyle bir şeye yeltenmeyeceğini düşünüyorum. – Kılıçdaroğlu/İmamoğlu görüşmesinin ardından CHP lideri Özel, Ekrem Bey Kılıçdaroğlu’na “Ben o kurultayda bir şaibe görmedim, siz gördünüz mü” diye sorduğunu, Kılıçdaroğlu’nun da “Olur mu ben kurultayın tertemiz olduğunu ve kimsenin lekelemeyeceğini söyledim” dediğini aktardı ama Kemal Bey’in avukatı Celal Çelik, “temiz ya da şaibeli olup olmadığını bilemeyiz” diyor. Neler oluyor? Genel Başkanımız, cumhurbaşkanı adayımızla görüşmesinden sonra onun söylemediği gerçek olmayan bir şeyi tarif edecek değil. Belki bu konudaki gerçekleri ilgililerine sormak gerekir. – Kemal Bey direkt kendisi bir açıklama yapsa bir şey değişir miydi? Kemal Bey’in söyleyeceklerinin hukuka etkisi olmaz ama psikolojik ve siyasi etkisi olur. Aslında eski genel başkanımızın söylemlerinde geriye gidersek, “Bunlar partimize karşı kumpastır” diyor. Şu andaki durumda da yeniden çıkıp böyle bir şey söylese mutlaka etkisi olur.
Source: İklim Öngel