“Cultural Chronicles – Ali’s Poetic Journey with Küçük İskender”

ALİ

“Öyleyse ben size hep Ali” diyeceğim.‘Acı’nın uzak haliydi şiir.Tesadüf Ali de bendeydi…Ve her zamanki gibi iki elini dizlerinin üzerine koymuş, gözlerini kapatmış dinliyordu.Hava kararmıştı.Ev Levent’teydi. İstanbul’a yüksekten, gecenin ışıklarına derinden bakan bir evdi.İskender şiiri bitirdi. Biz sustuk.Sonra geniş terasa doğru yürüdü.Şehrin ışıklarından kurulmuş o manzaraya bakarak şöyle dedi:“Siz buradan hiç intihar etmediniz mi yahu?”Ali ayağa kalktı.Terasa yürüdü.Bana doğru dönüp;“Bilmiyorum ki niye denemedik moruk…” dedi.Ali bana ya “doktor” ya da “moruk” derdi. Kolay kolay adımı söylemezdi.“Doktor” diye aradığında mutlaka kafası bir şeye bozuk olurdu. Dertleşirdik.“Moruk” diye aradığında meyhanede kahkaha halini alırdı.Haftanın en az iki günü kapışıp, kavga ederdik. En az 4 günü şiirler okur, uzun sohbetlere dalardık.Ben ondan daha iyi şiir okurdum. İsmet Özel’den “Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak” diye başladığımda;Yine gözlerini kapatır. Ya Hanedan’ın terasından Beşiktaş iskelesine doğru dalar;Ya da iskeleden Boğaz’a doğru içindeki çocuğu susturmaya çalışırdı.Şiir bittikten sonra bir süre sessizlik olurdu.Sonra aniden;“Çok iyiydi be moruk”…*Ben şiir okurdum;O ise inanılmaz bilgeliğiyle her defasında beni şaşırtırdı.Ali sanki her şeyi bilirdi. Bir kitap, bir roman, bir öykü hele bir film. Ressamlardan Velázquez’i konuşurduk. Comet’le Paris yıllarını anlatırdı.Sonra sır gibi sakladığı senaryolarından bir iki replik çıtlatır.Beni “hikâye bulmacası”na sürüklerdi.Yabaniydi. Çok kişiyi kızdırmıştı. Ama muhteşemdi. Sevdiği kadını çok sevmişti. Tam bir aşk ve öfke haliydi. Ki arada sorardı:“Moruk galiba ben sevmeyi bilmiyorum.”Ben de kızdırırdım:“Yahu aşkları yazıp yönetiyorsun. Ama beceremiyorsun…”“Ulan yine mi kabahat bende..”Küçük İskender “Ali” şiirini okuduğunda,Tesadüf Ali de bendeydi.Oysa İskender o şiiri bambaşka bir Ali için yazmıştı.Bunu hepimiz biliyorduk.Ali Özgentürk hepimizden iyi biliyordu.O gece ölümden konuşmuştuk.“Ben öldüğümde” diye başlayan sayıklamalar.“Ben” diye başlayan savrulmalar.“Ahhh” diye başlayan hayaller.Ali’nin vasiyeti vardı.Ali’nin vasiyeti kesindi.Ali’nin vasiyeti muhteşem bir “hiç”ti.Ben konuşurken masada peçetelere çizdiği eskizlerdi.O karalamaları özenle çantasına koyar, sonra kaybederdi.Bir gün “Denizlere açılacağım” dediğimde;Elinde bir Fernando Pessoa ile geldi. Ardından Kolomb’un anılarını koydu masaya.Ali’nin vasiyeti vardı.Ali’nin vasiyeti muhteşem bir “hiç”ti..Önce Küçük İskender gitti.Onu çok sevmiştik. Durmadan baktığımız aynaları kırardı.Annesi için yazdığı kitabın tek nüshasını hediye etmişti.Paramparça olmuştuk.İskender’in vasiyeti “ölülere rüya” olmaktı.Şimdi Ali Özgentürk gitti.Ali’nin de vasiyeti vardı.Ali’nin vasiyeti muhteşem bir ‘hiç”ti..

Source: Fatih Çeki̇rge


Daha adil ve erdemli bir dünya için: İyilikte ısrar

İşte Ahmet Türkben”in Haber7 için kaleme aldığı “Daha Adil ve Erdemli Bir Dünya İçin: İyilikte ısrar” başlıklı yazısı:BİZİM MEDENİYETİMİZ, İYİLİK MEDENİYETİDİRMedeniyet, Arapça kökeni itibarıyla ‘Medine’ kelimesiyle bağlantılı olarak ‘yerleşik hayata geçmek, şehirli olmak ve düzenli bir hayat sürmek’ gibi anlamlar taşır. Terim olarak ise medeniyet; bir toplumun maddi ve manevi birikimini, şehir hayatının sosyal, siyasal, kurumsal ve ekonomik düzeniyle birlikte ilim, fikir, sanat ve teknoloji gibi alanlardaki kazanımları üzerinden inşa ettiği bir hayat tarzını ifade eder.İslam”ı benimseyip onu bir hayat nizamı hâline getiren Müslümanlar, tarih boyunca farklı coğrafyalarda inşa ettikleri eserlerle hem maddi hem manevi sahada derin izler bırakmışlar ve farklı kültürlerle harmanlanarak köklü bir zenginliğe ulaşmışlardır. Üstat Sezai Karakoç’un tespitiyle: “Tarih boyunca, peygamberler, bilginler ve medeniyeti her cephesiyle, her anlamda gerçekleştirenler, toplum düzenini sağlayan kişiler, kurallar koymuşlar, birçok maddi, manevi, fikri eser meydana getirmişlerdir ki, onlardan bir hayat tarzı doğmuştur. Bu hayat tarzı, inanan insanın hayat tarzıdır. Gelişerek, dallanıp budaklanarak bir medeniyet halini almıştır bu zamanla. Biz buna, İslam Medeniyeti diyoruz. Bizim medeniyetimiz, tecrübe edilmiş, başarıya ulaşmış ve insanlığı mutluluğa ulaştırmış bir medeniyettir.” (Çıkış Yolu II Medeniyetimizin Dirilişi, s. 18-19)Asr-ı Saadet”te temelleri atılan İslam medeniyeti, Emevîler Döneminde filizlenmiş, Abbasilerle birlikte ilim ve irfanın merkezi hâline gelmiştir. Endülüs, bu medeniyetin batıdaki parlak yüzü olarak bilimde, sanatta ve mimaride insanlığa örnek olmuş; Selçuklular, bu birikimi daha geniş coğrafyalara taşımıştır. Osmanlı ise bu mirası kurum ve kuruluşlarıyla sistemleştirerek zirveye ulaştırmıştır. Böylece İslam medeniyeti, asırlar boyunca insanlığa hem hikmet hem de zarafet bahşeden köklü bir medeniyet olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır. Bu medeniyetin eserleri, yalnızca saraylar, camiler ya da köprülerle sınırlı değildir. Onun asıl eseri, eşref-i mahlukat olarak insana değer veren, kalpleri iyilikle buluşturan, kim olursa olsun mazlumdan yana ve zalime karşı olan, adaleti yücelten, muhtaç olanı gözeten, merhameti ve sabrı temel alan bir hayat anlayışıdır. Bu anlayışın izleri, sanattan edebiyata, mimariden el sanatlarına, musikiden söz ustalığına kadar geniş bir yelpazede kendini göstermiştir. Bizim medeniyetimiz hem kaleler inşa etmiş hem de kalplerde adalet, merhamet ve kardeşlik köprüleri kurmuştur. Hem şehirleri süslemiş hem de gönülleri güzelleştirmiştir. Hem ilim ve hikmeti yüceltmiş hem de insan fıtratına uygun bir huzur iklimi tesis etmiştir. Bugün medeniyetimizin izlerine her dokunduğumuzda, mekâna ruh veren iyilik niyetini, adalet arayışını ve merhamet duygusunu hissederiz.MEDENİYETİMİZİN HARCI İYİLİKLE KARILMIŞTIRİyilik, bir insanın düşünce, duygu, tutum ve davranışlarını şekillendirerek onlara derin bir anlam katar; doğru, güzel, faydalı ve hayırlı olanı ruhunda mayalar. Bu erdem, insanı sadece kendi halinde bir fert olarak değil, toplumu etkileyen ve dönüştüren bir güç olarak da tanımlar. İnanmış gönüller, iyiliği sadece kendi hayatlarında yaşamakla kalmaz; çevrelerini de iyiliğe davet ederler. İyi bir kul, iyi bir evlat, iyi bir ebeveyn, iyi bir eş, iyi bir komşu, iyi bir yönetici, iyi bir çalışan kısacası iyi bir insan olma arzusuyla yaşarlar. Onlar, başkalarını da iyiliğe teşvik etmek için her anı bir fırsat sayarlar.İyilik, bir davranış biçimi yahut gelip geçici bir eylem değil, insanın manevi tekâmülünün de bir yansımasıdır. Kalpte filizlenir, ruhu besler, oradan düşüncelere, duygulara ve davranışlara yön verir. Dar kalıplara sığmaz. Sabır, hürmet, merhamet, anlayış ve affetme gibi erdemleri içinde taşır. Sadece maddi yardımlarla da sınırlı değildir; bazen bir selam, bir tebessümle başlar, bazen de büyük fedakârlıklarla görünür olur. Darda olana el uzatmak, dertli bir gönlü dinleyip samimi bir teselli sunmak, gelmeyenin kapısını çalmak, unutanı hatırlayıp aramak, kırılmış bir kalbi onarmak, mazluma umut olmak… bunların her biri, iyilik adına karşılaştığımız fırsatlardır. İyilik, dışa akseden fiillerin yanı sıra içimizde taşıdığımız halis niyetlerde de hayat bulur; zira amelleri değerli kılan kalbimizde taşıdığımız iyi niyet ve samimiyettir.KUR’AN’A GÖRE GERÇEK İYİLİKTarih boyunca erdem ve fazilet arayışında iyilik, insanlığın farklı tariflerine konu olmuştur; ancak onun en berrak tanımı Kur”an-ı Kerim”de yapılmıştır. Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: “İyilik (birr), yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır ve ancak onlar Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.” (Bakara, 177)Bu ayet-i kerime, iyiliğin yalnızca şeklî ritüellere indirgenemeyeceğini, onun inanç, ibadet, sosyal sorumluluk ve ahlaki erdemlerin iç içe geçtiği bir bütün olduğunu bildirir. İyilik; yüzlerin doğuya ya da batıya çevrilmesi gibi yalnızca yön tayininden ve biçimsel yönelişlerden ibaret değildir. Asıl olan niyet, inanç ve ahlaki duruştur; mekânlara değil, insanın kalbinin Hakk’a ve hakikate, vicdanının adalete ve merhamete yönelmesidir. Evet gerçek iyilik, Allah”a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere inanmakla başlar; bu inanç, insanın yalnızca dilinde ya da kalbinde kalmaz, hayatına ve davranışlarına yön verir.İyiliğin en samimi göstergelerinden biri, insanın sevdiği malını, ihtiyaç sahipleriyle paylaşabilmesidir. Akrabaya yardım etmek, yetimi gözetmek, yoksula el uzatmak, yolda kalmışa sahip çıkmak, dilenenlere duyarlı olmak, köleleri özgürlüğe kavuşturmak bu iyilik anlayışının temelidir. Burada malın infak edilmesi, sadece maddi bir destek olmanın ötesinde insanın bencillikten sıyrılarak toplumla dayanışma içinde olması anlamına gelir. Kişi, malını sevdiği halde Allah rızası için infak ettiğinde bu fedakârlık, onu gerçek iyiliğe ulaştırır.Namazı dosdoğru kılmak ve zekât vermek de iyiliğin kilit taşlarındandır. Namaz ve zekât, iyilik anlayışında temel ve vazgeçilmez iki önemli ibadettir. Bir binayı ayakta tutan kilit taşları nasıl vazgeçilmezse, iyilik hayatında da namaz ve zekât o derece önemlidir. Bu ibadetler, insanın hem Allah’a olan bağlılığını hem de toplumla ilişkisini güçlendirir.Gelişigüzel değil, hakkı verilerek ihlâsla, samimiyetle, şartlarına ve adabına uygun olarak kılınan bir namaz, kalbi kötülüklerden arındırır ve insanı iyiliğe sevk eder. Zekât ise malın belirli bir kısmını ihtiyaç sahiplerine vermektir. Bu, muhtaç olana yapılan bir yardım olmakla birlikte malı temizlemek, bencillikten arınmak, toplumda adaleti tesis etmek anlamına gelir. Zekât, mal sevgisinin insanın kalbini esir almasına engel olur ve kişiyi topluma karşı duyarlı hale getirir.Ahlaki erdemler de iyiliğin ayrılmaz bir parçasıdır. Verilen sözleri tutmak, güvenilir ve dürüst olmak, insanlarla ilişkilerde samimi ve vefalı davranmak; bunların hepsi iyiliğin tamamlayıcı unsurlarıdır. Ayrıca, sıkıntı, darlık, hastalık ve savaş gibi zor zamanlarda ve hayatın zorlukları karşısında dirençli olmak, isyan etmeden sabretmek kişinin takva sahibi bir kul olduğunu gösterir. İYİLİKLER, KÖTÜLÜKLERİ YOK EDER İnsan, kötülüğü tamamen yok edemese de yaptığı her iyilikle kötülüğün etkilerini azaltabilir. Her iyilik, karanlığı aydınlatan ışık gibi kötülüğün etkilerini zayıflatır ve zamanla fert ve toplum düzeyinde hayatı olumlu yönde değiştirir. “Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür ve sabret, gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini zayi etmez.” (Hud, 114-115)Bu ayet, iyiliğin hem fert hem de toplum düzeyinde kötülüğü yok etme gücüne sahip olduğunu vurgular. Bizim medeniyetimizde iyilikler, kötülükleri yok eder; güzellikler, çirkinlikleri siler; sevaplar ise günahları ortadan kaldırır. İyilik ve doğruluk hâkim olduğunda, kötülükler ve olumsuzluklar zamanla etkisini kaybeder, daha güvenli ve daha huzurlu bir ortam oluşur. İyiliklerin yaygınlaşması, kötülüğün zayıflamasına ve erdemli bir hayatın güçlenmesine vesile olur.Başka bir ayet-i kerimede: “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde iyilikle ortadan kaldır. O zaman göreceksin ki seninle arasında husumet bulunan, sanki sıcak bir dost oluvermiştir.” (Fussilet,34) buyrulur. İyilik her durumda kötülüğe baskın gelir, kötülüğe iyilikle karşılık vermek de düşmanlıkları dostluğa dönüştürür. Kötülük, başka bir kötülükle yok edilemez; bir yanlışı başka bir yanlışla düzeltmeye çalışmak, sorunu çözmek yerine daha da büyütür. Kötülük ancak iyilikle, zulüm ancak adaletle, nefret ancak muhabbetle, yalan ancak hakikatle, cehalet ancak ilimle, karamsarlık ancak umutla, bencillik ancak fedakârlıkla ortadan kaldırılabilir. Gerçek temizlik ve arınma, iyilik, doğruluk ve erdemle mümkündür. Toplum, fertlerin ahlaki değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalması ve bu değerleri yaşamasıyla güçlenir ve bozgunculuğa karşı direnç kazanır. Dünyayı ancak iyilik ve merhamet değiştirebilir. Her iyilik, bu dünyada ve ahirette mutlaka bir karşılık bulur ve daha aydınlık bir geleceğin inşasına vesile olur. MEDENİYETİMİZİN İYİLİK İDEALİyilik, bir yol haritası, hayatın her anında ve her alanda kendini gösteren bir pusuladır. O sadece davranışlarımızın bir sonucu değil, içimizdeki güzelliklerin bir yansıması, bir insanın kalbinde ve zihninde başlatılacak bir değişimin sonucudur. İnsanın; Rabbine, çevresine ve tüm varlığa karşı duyduğu sorumluluğun fark edilmesiyle başlayan bir diriliştir. İyilik, insanın sahip olduğu manevi zenginlikleri hayata aktarmasının bir aracı, toplumları daha adil ve daha huzurlu kılmanın bir yoludur.İyilik, hayatın merkezine kendini almak değil, başkalarının huzur ve refahını düşünerek hareket etmektir. İyiliği yaymak ve insanlığın ortak geleceğine katkıda bulunmak, inanmış gönüllerin ortak sorumluluğudur. Bu yönüyle iyilik, sadece ferdî bir gayret değil, tüm insanlık için umumi bir davettir. Bir insanın iyiliği asla kendi çevresiyle sınırlı kalmaz. Tıpkı denize atılan bir taşın oluşturduğu halkaların giderek genişlemesi gibi yapılan her iyilik de zincirleme bir etkiyle zamanla büyüyerek toplumu ve nihayetinde tüm dünyayı dönüştürme potansiyeli taşır. Bir kelebeğin kanat çırpışının uzak diyarlarda fırtınalara sebep olabileceği düşüncesi, iyiliğin de benzer şekilde öngörülemeyen etkilere vesile olabileceğini hatırlatır.Medeniyetimizin iyilik ideali; dünyayı emniyet, huzur ve barış yurduna dönüştürme gayretiyle beslenen, yeryüzüne iyiliğin hâkim olması için üstlenilen bir erdem ve bir sorumluluktur.Ne var ki günümüzde bu köklü medeniyetin inşa ettiği iyilik ve adalet anlayışı, çeşitli krizler ve meydan okumalarla karşı karşıyadır.Savaşlar, işgaller ve iç çatışmalar gönül coğrafyamızda derin yaralar açarken kavmiyetçilik, mezhepçilik, tekfircilik gibi ötekileştirici tüm virüsler ve her türlü tefrikayı körükleyen anlayışlar, İslam âleminin kardeşliğini zedelemekte, birliğini ve dirliğini tehdit etmekte, en acısı da insanlığa umut olma potansiyelini gölgede bırakmaktadır.Seküler milliyetçilik, evrensel kardeşlik ufkunu daraltırken; müstemleke aklı, kendi irademizle düşünmemizi engelleyen zihinsel bir işgale dönüşüyor.Kendi problemlerimize, kendi değerlerimizden beslenerek uygun çözümler üretmek yerine, başkalarının tasarımlarına mahkûm bir hayatı meşrulaştırıyoruz; oysa insanlığa yeniden umut olabilmek; bizi biz yapan değerleri merkeze alan özgün bir medeniyet aklına dönmeyi, taklitten arınmış, hakikate yaslanmış bir fikir ve aksiyon iradesi inşa etmeyi zorunlu kılıyor.Bununla birlikte, örgütlü ve organize kötülüğün her alandaki ifsat projeleri hayatın en mahrem alanlarına kadar nüfuz edebiliyor.Tohum ve gıdadaki bozulma, toprağın bereketini yok etmekle kalmamış; insan sağlığından tabiattaki muazzam dengeye, milletlerin bağımsızlığından geleceğin güvenliğine kadar pek çok alanda küresel bir tehdide dönüşmüş durumda.Aile kurumunu hedef alan küresel saldırılar, nesillerin ahlaki ve manevi çöküşüne zemin hazırlıyor; milletleri gelecekte topyekûn felakete sürükleyebilecek ciddi bir risk oluşturuyor.Küresel kültürel hegemonya; moda, medya ve teknoloji aracılığıyla yerel kültürü silikleştiriyor, insanları kendi değer dünyasına yabancılaştırıyor, tarihî, manevi ve kültürel köklerinden uzaklaştırarak kimliksizliğe sürüklüyor. Özgürlük ve dünya vatandaşlığı söylemiyle tek tipleşmiş bir kimliği özendiriyor; ahlaka aykırı hayat tarzlarını normalleştirerek kültürel yozlaşmayı yaygınlaştırıyor.Tüm bu ifsat süreci, cehaletin beslediği karanlıkta daha da yayılırken; dünyevileşme, maneviyatı perdeliyor; çıkar ilişkileri ise fedakârlık ve diğerkamlık gibi erdemleri zayıflatıyor.Bütün bu yıkıcı unsurlar, büyük İslam ailesini içeriden çürütmekle kalmayıp aynı zamanda onun hakikatin sesi ve adaletin temsilcisi olma misyonuna da gölge düşürüyor.İşte böyle kritik bir dönemde, yeryüzünde kötülükten ve fitneden eser kalmayıncaya dek iyilikte ısrar eden, Hakk’a teslimiyeti ve hakikate bağlılığı merkeze alan bir medeniyet tasavvuru; kardeşliği önceleyen kuşatıcı ve kapsayıcı bir anlayış ve adaleti yaşatma azmi her zamankinden daha elzem hâle gelmiştir.İlim ve irfanla kalpleri buluşturan, geniş gönüllülükle farklılıkları zenginlik gören, adalet ve merhameti esas alan bir yaklaşım hem mazlum coğrafyaların umudu olacak hem de insanlığın içine düştüğü karanlık tünelden çıkış için bir kandil vazifesi görecektir.Tam da bu zaman diliminde hassasiyet ve sorumluluk bilinciyle yaşayan gönül erlerine büyük vazifeler düşüyor. Bu kutlu mirasın taşıyıcıları; öncelikle doğru, sahih ve temiz kaynaklardan beslenmeli, temsil ettikleri değerlere uygun bir ahlak sergilemeli, ifrat ve tefrit boyutundaki her türlü aşırılıktan kaçınmalılar.Amentü’ye inananlar; müstakim bir yöneliş, mutedil bir anlayış, muktedir bir duruş, meşru bir yöntem ve muteber bir söylemle temsil ettikleri değerleri insanlığa yeniden sunma ve kendi medeniyetlerini yeniden inşa etme gayreti içinde olmalılar.İyilik, adalet ve merhamet çağrısını yalnızca kendi milletleri için değil, tüm insanlığı kapsayacak şekilde güncellemek ve yaşanılır hale getirmek zorundadırlar; zira gözlerin şahit olmadığı bir hakikat, kulaklara ne kadar hoş gelse de gönüllere tesir etmez.İnsanlık, yalnızca sözle ifade edilen değil, özle doğrulanan ve yaşanarak sergilenen hakikate muhtaçtır.Bu hakikatin yeniden hayat bulması için iyilikte ısrar etmekten, adalet ve merhamet ekseninde daha adil ve erdemli bir dünya inşa etmeye yönelmekten başka bir yol yoktur.İşte Ahmet Türkben”in Haber7 için kaleme aldığı “İnsanın ihyasından medeniyetin inşasına…” başlıklı yazısını okumak için tıklayın

Source: Fuat Öner


MHP”li isimden CHP”li belediyeye Latife Hanım Köşkü tepkisi

Altınkeser, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, köşkün Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ün eşi Latife Hanım”ın ailesine ait olduğunu ve annesi Zübeyde Hanım”ın da ömrünün son günlerini burada geçirdiğini anımsattı. Müze olarak hizmet veren köşkün 30 Ekim 2020″deki depremde orta derece hasar aldığını vurgulayan Altınkeser, şunları kaydetti: “Bina için güçlendirme çalışmaları başlatıldığı için burası kapatıldı. Daha sonra tadilat işlemleri başlıyor fakat 4,5 yıldır bir türlü bitirilemiyor. Ancak bakıyorsunuz köşkün bahçesindeki kafelerde oturacak yer bulamazsınız. Şu köşkün bahçesindeki kafenin bir yıllık geliriyle bu köşk yapılırdı. Yani “para yok, işte şöyle oldu, paramız kesiliyor” diye bir bahane uydurulmasına gerek yok. Sorumlu olan Karşıyaka Belediyesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerini Mustafa Kemal Paşa”nın İzmir”deki mirasına sahip çıkmaya davet ediyoruz. Maalesef Ata”mıza da Ata”mızın annesine de Ata”mızın eşine de İzmir”de büyük bir saygısızlık yapıyoruz. Buranın turizm açısından da önemli bir yeri var. Yıllar önce müze ve anı evi olarak kullanıldığında yıllık 100 bin kişi ziyaret ediyor.” Altınkeser, Latife Hanım Köşkü”nün içler acısı halini İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Toplantısı”nda gündeme getirdiğini ancak ilgili yöneticilerin kendisine bir yanıt veremediğini kaydetti. Köşkün mevcut durumunun herkesi üzdüğünü aktaran Altınkeser, “Biliyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisi yıllardır Atatürk üzerinden siyaset yapmayı seviyor. Reklam olarak kullanıp, bunu da siyasi argüman olarak kullanmayı da iyi beceriyor. Sayın Özgür Özel 19 Mayıs”ta İzmir”de bir miting yapacak. Lütfen mitingden önce ya da sonra Mustafa Kemal Paşa”nın İzmir”deki en önemli mirası, en önemli emanetine gelip bakması ve gelip sahip çıkmasını istiyorum. Şu an paşamızın emanetine maalesef Karşıyaka Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından ihanet edilmektedir.” diye konuştu.Muhabir:Tezcan Ekizler

Source: Internet Haber


Türkiye Kültür Yolu Festivali Manisa”da başladı… Bakan Ersoy: Manisa”nın ekonomisi ve turizmi için ciddi bir kazanım olacak

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye Kültür Yolu Festivali, yıldan yıla amaçlarına hakkıyla hizmet ederek kültür ve tarihimizin ihya edildiği, sanatın ve sanatçının desteklendiği ve bu büyük değerlerin ortak paydasında milyonlarca vatandaşımızın birlik ve beraberlik içinde buluştuğu dünyanın en kapsamlı festivali konumuna gelmiştir dedi.Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hayata geçirilen ve bir yandan Türk kültürünü uluslararası sanat formlarıyla buluştururken, diğer yandan şehirlerin marka değerini artırmayı hedefleyen Türkiye Kültür Yolu Festivali”nin bu yılki ikinci durağı Manisa oldu. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında Manisa Müzesi”nin açılışını gerçekleştirdi. Açılışa Bakan Ersoy”un yanı sıra Manisa Valisi Vahdettin Özkan, AK Parti Manisa milletvekilleri Ahmet Mücahit Arınç, Murat Baybatur, Bahadır Yenişehirlioğlu katıldı. Açılışta konuşan Bakan Ersoy, 2021″de İstanbul Beyoğlu”nda, Galataport”tan, yeniden inşa ettiğimiz Atatürk Kültür Merkezi”ne uzanan bir güzergahta Türkiye Kültür Yolu Festivali”ni başlatmıştık. O gün verdiğimiz bir söz vardı. “Ülkemizin tarihini, kültürünü ve sanatını korumak, ihya etmek, desteklemek, tanıtıp yaşatmak adına Beyoğlu”nda attığımız bu ilk adım ülkemizin her bölgesine ulaşacak” demiştik. Halkımızı hem kendi kültür ve tarih mirasıyla hem de sanatın hemen her dalında ulusal ve uluslararası eserlerle buluşturma vaadinde bulunmuştuk ifadelerini kullandı. “MARKA DEĞER YARATTIK”Bakan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:Verdiğimiz sözün üzerinden 5 yıl geçti. Hamdolsun ki Türkiye Kültür Yolu Festivali, yıldan yıla amaçlarına hakkıyla hizmet ederek kültür ve tarihimizin ihya edildiği, sanatın ve sanatçının desteklendiği ve bu büyük değerlerin ortak paydasında milyonlarca vatandaşımızın birlik ve beraberlik içinde buluştuğu dünyanın en kapsamlı festivali konumuna gelmiştir. Kültür-sanat elitizmine ve sosyal sınıflandırmaya asla müsaade etmeden her yaşa, her kesime, her tür ilgi ve beğeniye hitap eden; olması gerektiği gibi tarihin, kültürün ve sanatın bütün halkımızla kucaklaştığı bir marka değer yarattık. Bu yolda emeği geçen bütün mesai arkadaşlarıma, paydaşlarımıza, sanatçılarımıza ve festivaline sahip çıkan aziz milletimize en kalbi şükranlarımı sunuyorum.”MANİSA”YI KÜLTÜR VE SANATLA BEZEYECEĞİZ”Türkiye Kültür Yolu Festivali”nin 8 ay süren bir kültür-sanat mevsimine dönüştüğünü ifade eden Bakan Ersoy, Avrupa Festivaller Birliği üyesi olan Türkiye Kültür Yolu Festivali, 5″inci yılında 7 bölge 20 şehir gibi muazzam bir yaygınlığa ulaşmış, 8 ay süren bir kültür-sanat mevsimine dönüşmüştür. Mardin, Malatya ve Kayseri ile birlikte Manisa da bu yıl festival şehirlerimiz arasına katılmış; bu toprakların medeniyet mirası da diğer şehirlerimiz gibi markamıza eşsiz bir değer katmıştır. Biz de Manisa”mızı kültür ve sanatla bezeyerek bunun karşılığını vereceğiz. Bugün başlayan ve 9 gün sürecek olan festivalimiz kapsamında, 33 noktada gerçekleştireceğimiz 520 etkinlikte sizleri ağırlayacağız. Konserler, opera ve tiyatro temsilleri, film gösterimleri, sergi ve söyleşiler, çocuk etkinlikleri, atölye ve çalıştaylar olacak. Sahneden perdeye, gelenekselden dijitale sanatın bütün zenginliğini burada görecek; eğlenerek, öğrenerek, yaparak deneyimleyeceksiniz. Festivalin ziyaretçisi değil, bir parçası olarak bu şölende yerinizi alacaksınız dedi. “ÇOCUKLARIN SANATLA ERKEN YAŞTA BULUŞMALARI ÇOK ÖNEMLİ”Özellikle çocukların sanatla erken yaşta buluşmalarının çok önemli olduğuna dikkat çeken Bakan Ersoy, festival programı kapsamında düzenlenecek etkinliklerle ilgili bilgi verdi. Bakan Ersoy, Murat Boz, Bayhan, Ferhat Göçer, Ebru Yaşar, Uğur Işılak, Kıraç, Merve Özbey, Fatma Turgut ve Gökhan Türkmen festivalimizde sahne alacaklar. Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Tiyatroları sanatçılarımız, müzikallerden çocuk oyunlarına uzanan bir çeşitlilikte Manisalı sanatseverler için perde açacaklar. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı konseri coşkusu da bu kapsamda festivalimizde yer alacak. Diğer yandan; Seyyah Anadolu Medeniyetleri, Köklere Yolculuk, Lidya”nın İzleri, Yaşayan Miras Ahşap İşleri gibi farklı tema, içerik ve sanat dallarını buluşturan zengin bir sergi programı da sanatseverleri bekliyor. Heykel, resim, ebru, çini gibi farklı alanlarda sanat atölyeleri ve workshoplar düzenliyoruz. Sanatın üretim sürecini deneyimlemek isteyen vatandaşlarımızı buralarda ağırlayacağız. Ailelerimizden özellikle çocuklarını bu etkinliklere getirmelerini rica ediyorum. Sanatla erken yaşta buluşmalarını, yaparak öğrenmelerini çok değerli ve önemli buluyorum açıklamalarında bulundu.”FESTİVAL, MANİSA”NIN EKONOMİSİ VE TURİZMİ İÇİN CİDDİ BİR KAZANIM OLACAK”Festivalde çok farklı ilgi alanlarına hitap edecek söyleşi, konferans ve çalıştaylar düzenleneceğini ifade eden Bakan Ersoy, Arkeolojiden edebiyata kadar farklı konularda ilgisi, merakı, soracak soruları olan vatandaşlarımızı bekliyoruz. Elbette gastronomi etkinliklerimiz var. Belirlediğimiz 11 Lezzet Durağı ile yöre lezzetleri festivalimize tat katacak. İnanıyorum ki Manisalılar bu 9 gün sonunda çok değerli anılar biriktirmiş olacak. Ayrıca festivalimiz Manisa”nın sosyal hayatı kadar ekonomisi ve turizmi için ciddi bir kazanım olacak. 2021 yılında Beyoğlu”nda; 80 farklı mekânda, 2000″den fazla sanatçımızın katılımıyla 380″nin üzerinde etkinlik gerçekleştirmiştik. Bu yıl Adana ile başlayıp Manisa ile devam eden ve 20 şehri içine alan bu eşsiz şölende ise binden fazla mekanda düzenleyeceğimiz 6 bin 800″den fazla etkinlik ile yaklaşık 45 bin sanatçımızı halkımızla buluşturuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sözlerimizi daima somut hizmet ve eserlerle, hedef ve amaçlarımızı rekor üzerine rekor kıran rakamlarla taçlandırdık. İşte beş yıllık süreç, işte rakamlar. Çok şükür yine sözlerimizin arkasında durduk, yine hizmet ve eser çıtasını yukarıya taşıdık. Yolumuza her alanda daha iyisi, daha fazlası için devam edeceğiz dedi.YENİ MANİSA MÜZESİ AÇILDIYeni Manisa Müzesi”nin açılışını da festival kapsamında bugün gerçekleştirildiğini dile getiren Bakan Ersoy, Hepinizin malumudur ki Anadolu”nun medeniyet mirası dünyada bir örneğini, bir dengini daha bulamayacağımız kadar zengin. Manisa, söz konusu bu medeniyetler sofrasından heybesini alabildiğine doldurmuş bir şehir. Biz inşallah bu eserle, o kadim heybenin muhafaza ettiği zenginliği, şehrimizin eşsiz tarih ve kültürünü hem insanımızın hem yabancı misafirlerimizin detaylarıyla öğrenmesini, tanımasını ve anlamasını sağlayacağız. Manisa”ya yakışır bir eser olarak inşa ettiğimiz bu çağdaş kompleks 8 bin 245 metrekare kapalı alana sahip ve yaklaşık 2 bin 400 metrekarelik bir sergileme bölümü içeriyor. Ayrıca çocuk atölyelerinden geçici sergi salonları ve çok amaçlı salonlara kadar pek çok farklı donatıya da sahip. Her zaman söylediğimiz gibi müzeler bakıp geçilecek bir yapı, bir kurum değildir. Özellikle zaman ayrılması gereken, kültürü ve tarihi görerek, deneyimleyerek, etkileşim ve iletişim içerisinde öğrenebileceğimiz bir yaşam alanıdır ifadelerini kullandı. “BİN 700″DEN FAZLA ESER SERGİLENİYOR”Bakan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:Yeni Manisa Müzesi de interaktif sunum teknikleriyle tasarlanmış olup ziyaretçilerin hem izleyen hem de deneyimleyen bireyler olmalarını amaçlamıştır. Bu çağdaş yaklaşım dahilinde kullanılan ve tematik sergilemeleri destekleyen filmler, dijital uygulamalar, bilgi panoları ve canlandırmalar ilgiyi artırmakta, merakı beslemekte; müzemize değer, öğrenme çabasına keyif ve kolaylık katmaktadır. Şu anda müzemizde bin 700″den fazla eseri sergilemekteyiz. Pişmiş toprak, cam ve kemikten taş, bronz ve altın eserlere uzanan bir çeşitlilik ve zenginlik teşhirde yerini almış durumda. Hem Türkiye Kültür Yolu Festivali”nin hem de yeni Manisa Müzemizin şehrimize hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah bugün Manisa İl Halk Kütüphanemizin açılışını da gerçekleştireceğiz. Bütün vatandaşlarımızı, gençlerimizi ve çocuklarımızı festivalimize, müzelerimize ve kütüphanelerimize davet ediyorum. Her şey sizler için yapılıyor. Eğlenerek, öğrenerek, deneyimleyerek keyifli zaman geçirmek için sizleri bekliyoruz.Manisa Müzesi”nin açılışında kurdele kesen Bakan Ersoy, müzeyi ziyaret ederek eserleri yakından inceledi.

Source: Hurriyet.com.tr


Hadise”nin tercihi desenli mini elbise oldu

Bir dönem Esas Oğlan dizisinin yönetmeni Şenol Sönmez ile yaşadığı aşkla adından söz ettiren Hadise, bu ilişkiyi geçtiğimiz aylarda tamamen noktaladı. Kıskançlık krizleri, sahne performansları ve geçmişte yaptığı açıklamaların yarattığı gerilimler, ikilinin ilişkisini yıprattı. Sürekli tekrarlanan tartışmaların ardından Hadise, kesin kararını verdi ve yollarını ayırdı. İkili, çoktan ayrı rotalara yöneldi; aşk sahnesi onlar için kapandı.Hadise ise şimdi tüm enerjisini kariyerine yönlendirmiş durumda. Son dönemde sahne performansları kadar tercih ettiği cesur kıyafetlerle de adından söz ettiren ünlü şarkıcı, verdiği konserlerle gündemde kalmaya devam ediyor. Son olarak katıldığı bir etkinlikte desenli mini elbisesiyle dikkat çeken Hadise, bu stilini sosyal medya hesabından da paylaştı. Paylaşımına ise “Etrafımdaki yetenekli ruhlar için çok fazla sevgi” notunu düşerek, hayranlarından yoğun ilgi topladı.

Source: Haberler


Bakan Ersoy: Türkiye Kültür Yolu Festivali, dünyanın en kapsamlı festivali konumuna geldi

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hayata geçirilen ve bir yandan Türk kültürünü uluslararası sanat formlarıyla buluştururken, diğer yandan şehirlerin marka değerini artırmayı hedefleyen Türkiye Kültür Yolu Festivali”nin bu yılki ikinci durağı Manisa oldu. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Türkiye Kültür Yolu Festivali kapsamında Manisa Müzesi”nin açılışını gerçekleştirdi. Açılışa Bakan Ersoy”un yanı sıra Manisa Valisi Vahdettin Özkan, AK Parti Manisa milletvekilleri Ahmet Mücahit Arınç, Murat Baybatur, Bahadır Yenişehirlioğlu katıldı. Açılışta konuşan Bakan Ersoy, “2021”de İstanbul Beyoğlu”nda, Galataport”tan, yeniden inşa ettiğimiz Atatürk Kültür Merkezi”ne uzanan bir güzergahta Türkiye Kültür Yolu Festivali”ni başlatmıştık. O gün verdiğimiz bir söz vardı. “Ülkemizin tarihini, kültürünü ve sanatını korumak, ihya etmek, desteklemek, tanıtıp yaşatmak adına Beyoğlu”nda attığımız bu ilk adım ülkemizin her bölgesine ulaşacak” demiştik. Halkımızı hem kendi kültür ve tarih mirasıyla hem de sanatın hemen her dalında ulusal ve uluslararası eserlerle buluşturma vaadinde bulunmuştuk” ifadelerini kullandı. “MARKA DEĞER YARATTIK” Bakan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Verdiğimiz sözün üzerinden 5 yıl geçti. Hamdolsun ki Türkiye Kültür Yolu Festivali, yıldan yıla amaçlarına hakkıyla hizmet ederek kültür ve tarihimizin ihya edildiği, sanatın ve sanatçının desteklendiği ve bu büyük değerlerin ortak paydasında milyonlarca vatandaşımızın birlik ve beraberlik içinde buluştuğu dünyanın en kapsamlı festivali konumuna gelmiştir. Kültür-sanat elitizmine ve sosyal sınıflandırmaya asla müsaade etmeden her yaşa, her kesime, her tür ilgi ve beğeniye hitap eden; olması gerektiği gibi tarihin, kültürün ve sanatın bütün halkımızla kucaklaştığı bir marka değer yarattık. Bu yolda emeği geçen bütün mesai arkadaşlarıma, paydaşlarımıza, sanatçılarımıza ve festivaline sahip çıkan aziz milletimize en kalbi şükranlarımı sunuyorum.” Bakan Ersoy: Türkiye Kültür Yolu Festivali, dünyanın en kapsamlı festivali konumuna geldi | Video “MANİSA”YI KÜLTÜR VE SANATLA BEZEYECEĞİZ” Türkiye Kültür Yolu Festivali”nin 8 ay süren bir kültür-sanat mevsimine dönüştüğünü ifade eden Bakan Ersoy, “Avrupa Festivaller Birliği üyesi olan Türkiye Kültür Yolu Festivali, 5″inci yılında 7 bölge 20 şehir gibi muazzam bir yaygınlığa ulaşmış, 8 ay süren bir kültür-sanat mevsimine dönüşmüştür. Mardin, Malatya ve Kayseri ile birlikte Manisa da bu yıl festival şehirlerimiz arasına katılmış; bu toprakların medeniyet mirası da diğer şehirlerimiz gibi markamıza eşsiz bir değer katmıştır. Biz de Manisa”mızı kültür ve sanatla bezeyerek bunun karşılığını vereceğiz. Bugün başlayan ve 9 gün sürecek olan festivalimiz kapsamında, 33 noktada gerçekleştireceğimiz 520 etkinlikte sizleri ağırlayacağız. Konserler, opera ve tiyatro temsilleri, film gösterimleri, sergi ve söyleşiler, çocuk etkinlikleri, atölye ve çalıştaylar olacak. Sahneden perdeye, gelenekselden dijitale sanatın bütün zenginliğini burada görecek; eğlenerek, öğrenerek, yaparak deneyimleyeceksiniz. Festivalin ziyaretçisi değil, bir parçası olarak bu şölende yerinizi alacaksınız” dedi. “ÇOCUKLARIN SANATLA ERKEN YAŞTA BULUŞMALARI ÇOK ÖNEMLİ” Özellikle çocukların sanatla erken yaşta buluşmalarının çok önemli olduğuna dikkat çeken Bakan Ersoy, festival programı kapsamında düzenlenecek etkinliklerle ilgili bilgi verdi. Bakan Ersoy, “Murat Boz, Bayhan, Ferhat Göçer, Ebru Yaşar, Uğur Işılak, Kıraç, Merve Özbey, Fatma Turgut ve Gökhan Türkmen festivalimizde sahne alacaklar. Devlet Opera ve Balesi ile Devlet Tiyatroları sanatçılarımız, müzikallerden çocuk oyunlarına uzanan bir çeşitlilikte Manisalı sanatseverler için perde açacaklar. 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı konseri coşkusu da bu kapsamda festivalimizde yer alacak. Diğer yandan; Seyyah Anadolu Medeniyetleri, Köklere Yolculuk, Lidya”nın İzleri, Yaşayan Miras Ahşap İşleri gibi farklı tema, içerik ve sanat dallarını buluşturan zengin bir sergi programı da sanatseverleri bekliyor. Heykel, resim, ebru, çini gibi farklı alanlarda sanat atölyeleri ve workshoplar düzenliyoruz. Sanatın üretim sürecini deneyimlemek isteyen vatandaşlarımızı buralarda ağırlayacağız. Ailelerimizden özellikle çocuklarını bu etkinliklere getirmelerini rica ediyorum. Sanatla erken yaşta buluşmalarını, yaparak öğrenmelerini çok değerli ve önemli buluyorum” açıklamalarında bulundu. “FESTİVAL, MANİSA”NIN EKONOMİSİ VE TURİZMİ İÇİN CİDDİ BİR KAZANIM OLACAK” Festivalde çok farklı ilgi alanlarına hitap edecek söyleşi, konferans ve çalıştaylar düzenleneceğini ifade eden Bakan Ersoy, “Arkeolojiden edebiyata kadar farklı konularda ilgisi, merakı, soracak soruları olan vatandaşlarımızı bekliyoruz. Elbette gastronomi etkinliklerimiz var. Belirlediğimiz 11 Lezzet Durağı ile yöre lezzetleri festivalimize tat katacak. İnanıyorum ki Manisalılar bu 9 gün sonunda çok değerli anılar biriktirmiş olacak. Ayrıca festivalimiz Manisa”nın sosyal hayatı kadar ekonomisi ve turizmi için ciddi bir kazanım olacak. 2021 yılında Beyoğlu”nda; 80 farklı mekânda, 2000″den fazla sanatçımızın katılımıyla 380″nin üzerinde etkinlik gerçekleştirmiştik. Bu yıl Adana ile başlayıp Manisa ile devam eden ve 20 şehri içine alan bu eşsiz şölende ise binden fazla mekanda düzenleyeceğimiz 6 bin 800″den fazla etkinlik ile yaklaşık 45 bin sanatçımızı halkımızla buluşturuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sözlerimizi daima somut hizmet ve eserlerle, hedef ve amaçlarımızı rekor üzerine rekor kıran rakamlarla taçlandırdık. İşte beş yıllık süreç, işte rakamlar. Çok şükür yine sözlerimizin arkasında durduk, yine hizmet ve eser çıtasını yukarıya taşıdık. Yolumuza her alanda daha iyisi, daha fazlası için devam edeceğiz” dedi. YENİ MANİSA MÜZESİ AÇILDI Yeni Manisa Müzesi”nin açılışını da festival kapsamında bugün gerçekleştirildiğini dile getiren Bakan Ersoy, “Hepinizin malumudur ki Anadolu”nun medeniyet mirası dünyada bir örneğini, bir dengini daha bulamayacağımız kadar zengin. Manisa, söz konusu bu medeniyetler sofrasından heybesini alabildiğine doldurmuş bir şehir. Biz inşallah bu eserle, o kadim heybenin muhafaza ettiği zenginliği, şehrimizin eşsiz tarih ve kültürünü hem insanımızın hem yabancı misafirlerimizin detaylarıyla öğrenmesini, tanımasını ve anlamasını sağlayacağız. Manisa”ya yakışır bir eser olarak inşa ettiğimiz bu çağdaş kompleks 8 bin 245 metrekare kapalı alana sahip ve yaklaşık 2 bin 400 metrekarelik bir sergileme bölümü içeriyor. Ayrıca çocuk atölyelerinden geçici sergi salonları ve çok amaçlı salonlara kadar pek çok farklı donatıya da sahip. Her zaman söylediğimiz gibi müzeler bakıp geçilecek bir yapı, bir kurum değildir. Özellikle zaman ayrılması gereken, kültürü ve tarihi görerek, deneyimleyerek, etkileşim ve iletişim içerisinde öğrenebileceğimiz bir yaşam alanıdır” ifadelerini kullandı. “BİN 700″DEN FAZLA ESER SERGİLENİYOR” Bakan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeni Manisa Müzesi de interaktif sunum teknikleriyle tasarlanmış olup ziyaretçilerin hem izleyen hem de deneyimleyen bireyler olmalarını amaçlamıştır. Bu çağdaş yaklaşım dahilinde kullanılan ve tematik sergilemeleri destekleyen filmler, dijital uygulamalar, bilgi panoları ve canlandırmalar ilgiyi artırmakta, merakı beslemekte; müzemize değer, öğrenme çabasına keyif ve kolaylık katmaktadır. Şu anda müzemizde bin 700″den fazla eseri sergilemekteyiz. Pişmiş toprak, cam ve kemikten taş, bronz ve altın eserlere uzanan bir çeşitlilik ve zenginlik teşhirde yerini almış durumda. Hem Türkiye Kültür Yolu Festivali”nin hem de yeni Manisa Müzemizin şehrimize hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah bugün Manisa İl Halk Kütüphanemizin açılışını da gerçekleştireceğiz. Bütün vatandaşlarımızı, gençlerimizi ve çocuklarımızı festivalimize, müzelerimize ve kütüphanelerimize davet ediyorum. Her şey sizler için yapılıyor. Eğlenerek, öğrenerek, deneyimleyerek keyifli zaman geçirmek için sizleri bekliyoruz.” Manisa Müzesi”nin açılışında kurdele kesen Bakan Ersoy, müzeyi ziyaret ederek eserleri yakından inceledi.

Source:


Ahmed Adnan Saygun”un anısına, Saygun”a Saygı

İstanbul Devlet Opera ve Balesi nden (İDOB) yapılan açıklamaya göre, Türk müziği geleneğini, modern Batı müziğiyle buluşturmuş, Cumhuriyet dönemi çağdaş Türk besteciliğinin öncüsü, eğitmen ve orkestra şefi olarak Türk müziği tarihindeki yerini alan Ahmed Adnan Saygun un anısına düzenlenen konser, Kadıköy Belediyesi Süreyya Opera Sahnesi nde gerçekleştirildi. Türk müziğinin önemli değerlerinden Saygun un anısını yaşatmak amacıyla düzenlenen konser, Saygun un özgün müzik dilini ve sanatsal mirasını daha geniş bir kitleyle buluşturmayı hedefledi. Konserde, Adnan Saygun un Türk halk müziği motiflerini modern orkestrasyonlarla harmanladığı besteler, İDOB solistleri ve orkestra sanatçıları tarafından seslendirildi. Solist sanatçılar mezzosoprano Aylin Ateş ve bariton Alper Göçeri, piyanoda İbrahim Yazıcı, kemanda Özgecan Günöz ve yaylı sazlar dörtlüsü Murat Erginol, Asaf Öksüz, Verda Gül ve Burak Ayrancı konserde sahne aldı.

Source: Habertürk


Ünlü isimlerin az bilinen memleketleri! Belki de hemşehriniz!

Sanat, müzik ve televizyon dünyasının tanınmış simaları sadece yetenekleriyle değil, kökenleriyle de merak konusu oluyor. Türkiye”nin dört bir yanından çıkan ünlü isimler, doğdukları şehirlerle ya da ailelerinin geldiği yörelerle de gündeme geliyor. İşte Türkiye”nin sevilen sanatçılarının ve ekran yüzlerinin memleketleri…Türk rock müziğinin öncülerinden Teoman, Karadeniz”in yeşiliyle ünlü ili Giresun kökenli. Müziği kadar duruşuyla da geniş bir hayran kitlesine sahip olan sanatçının memleketi, hayranları tarafından sıkça araştırılıyor.İzlenme rekorları kıran İkinci Bahar ve Asmalı Konak dizileri ile adını duyuran ve daha sonra başarılı projelerde yeralan Nurgül Yeşilçay”ın memleketi Afyonkarahisar.Kenan Doğulu ise İstanbul doğumlu ve büyüme. Türk pop müziğinin dinamik ismi olarak tanınan Doğulu, köklü bir İstanbullu aileden geliyor.Candan Erçetin, Kırklareli doğumlu. Başarılı sanatçı, çocukluk ve ilkokul yıllarını da bu Trakya kentinde geçirdi. Erçetin”in müziğine yansıyan duyguların izleri, doğup büyüdüğü coğrafyadan da besleniyor.Kıvanç Tatlıtuğ, 2002 yılında Best Model of The World yarışmasında elde ettiği birincilikle şöhreti yakaladı. Yakışıklı oyuncu, Akdeniz”in sıcak ili Adana kökenli.Megastar Tarkan, Almanya”da dünyaya gelse de, nüfusa kayıtlı olduğu il Rize. Hem Karadeniz kültürü hem de Avrupa disiplini ile şekillenen Tarkan, Türkiye”nin en büyük müzik ikonlarından biri olarak kabul ediliyor.Televizyon ekranlarının sevilen ismi Acun Ilıcalı ise Erzurumlu. Başarılı medya patronunun doğduğu şehir, onun girişimci ruhunu şekillendiren etkenlerden biri olarak görülüyor.Serdar Ortaç, pop müziğe getirdiği kendine özgü tarzla tanınıyor. Ortaç”ın ailesi Kastamonu kökenli.Çağla Şikel, Türkiye”nin doğusundaki Kars ilinden. Eski manken ve sunucu olarak ekranlarda uzun yıllar yer alan Şikel, memleketiyle her fırsatta gurur duyduğunu dile getiriyor.Fahriye Evcen, Almanya”nın Solingen kentinde dünyaya geldi. Anne tarafından Çerkes, baba tarafından ise Kavala göçmeni olan Evcen”in ailesi aslen Samsunlu.Cem Yılmaz, İstanbul doğumlu olsa da kökeni İç Anadolu”ya uzanıyor. Ünlü komedyenin ailesi Sivaslı.Kadir İnanır, Türk sinemasının unutulmaz yüzlerinden biri. Efsanevi oyuncunun memleketi Ordu.Arda Kural, oyunculuğuyla tanınan isimlerden. Kural, Yalova doğumlu ve burada büyüdü.Hülya Avşar, 1983 yapımı Haram filmiyle kariyerinde dönüm noktası yaşadı. Balıkesir-Edremit doğumlu olan sanatçının baba tarafı ise Ardahan-Hasköy kökenli.Son olarak, Sezen Aksu… Türk müziğinin “Minik Serçesi” olarak anılan Aksu, İzmir doğumlu. Kökeni ise Denizli

Source: Haberler


Galata Kulesi”nden Göbeklitepe”ye… 2024″te turistlerin akın ettiği 10 tarihi nokta açıklandı

2024 yılında Türkiye”deki müze ve ören yerleri, hem yerli hem de yabancı ziyaretçilerden büyük ilgi gördü.Kültür ve Turizm Bakanlığı”nın verilerine göre, yılın ilk 7 ayında bu alanları toplam 16 milyon 510 bin kişi ziyaret etti.Bakanlık ayrıca, geçtiğimiz sene en çok ziyaret edilen müze ve ören yerini de açıkladı. İşte 2024″te yerli ve yabancı turistler tarafından en çok ziyaret edilen 10 müze/ören yeri ve ziyaretçi sayıları…10- Nevşehir Derinkuyu Yeraltı Şehri514 bin 184 ziyaretçi9- İstanbul Arkeoloji Müzesi546 bin 780 ziyaretçi8- Nevşehir Kaymaklı Yeraltı Şehri695 bin 8937- Şanlıurfa Göbeklitepe Ören Yeri731 bin 7946- Galata Kulesi763 bin 2025- Ankara Cumhuriyet Müzesi884 bin 2774- Paşabağlar Ören Yeri948 bin 7403- Nevşehir Göreme Ören Yeri1 milyon 133 bin 8582- Denizli Hierapolis (Pamukkale) Ören Yeri2 milyon 446 bin 1061- İzmir Efes Ören Yeri2 milyon 695 bin 962

Source: Dünya Gazetesi