Cultural Chronicles – Celebrating Heritage, Music, and Modern Moments

Eurovision içimde ukde

Ardından yapılan yorumlara bakınca sesinin, sanatının yanı sıra hep iyi yürekliliği öne çıkıyordu. Ülkesi için dertlenen aydınlardandı.1999’da Yener Süsoy’a verdiği röportajında hayata, müziğe ve ülkesine bakışını çok güzel özetliyordu. İşte o röportajdan bazı bölümler.‘GEÇİNMEK İÇİN YÜZÜĞÜMÜZÜ SATTIK’ “Hayatım hep dayanışma içinde geçti. Dayanışma çift taraflı olur ama galiba hep bana dayandılar. Ben kimsenin sırtına basmadım, kimsenin hakkını yemedim. Halk beni nerede görmek istediyse o meydanlarda olmaya çalıştım. 12 Eylül’de İzmir Fuarı’nda çalışıyordum, darbenin ertesi günü beni solcu, komünist gördükleri için işime son verdiler. Başka bir gelirimiz olmadığı için ailemle sıfır kaldık, 1985’e kadarki beş yıl süresince oğlum Ozan’a süt alamayacak günler yaşadık, ev kiramızı ödeyemedik. Nişan yüzüklerimizi satıp geçinmeye çalıştık. O zaman büyük paralarla teklif edilen arabesk müzik yapma tekliflerini reddettim.”‘SAÇLARIMDAKİ HER BEYAZ TEL BİR GURUR’- “Hayatım boyunca işimi severek, saygı duyarak yaptım, şarkılarımı bu toplum için söyledim. Kendi ülkemin kurumu TRT, beni gençliğimin en güzel döneminde 10 sene yasakladı. Aldırma Gönül’ü, Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ı yasakladı. Ben bu şarkıları bugün yine söylüyorum, değişen tek şey benim beyaz saçlarım. Ben ülkemi seviyorum, kavgamı ülkemde vermeyi seviyorum. Ben aynaya baktığım zaman mutlu ve onurlu bir insan görüyorum. Saçlarımın her beyaz teli benim için bir gurur.”- “Biz Türkiye’de siyasetin en acımasız dönemlerini yaşadık. Sabahtan evimden çıktığım zaman Ayten’le öpüşür, ‘İnşallah akşama görüşürüz’ dedikten sonra kaplumbağa VW’mize bomba konup konmadığına bakardık. Hayatımda ne korumam oldu, ne de silah taşıdım. Ben inandığım doğruda gidiyorum, hiç kimseye bir zararım olmadı. Bir şey olursa o da yazgıdır, demirden korkan trene binmez.”Yener Süsoy, “Akbayram’la ortak anılarımızı tazelerken, sevgili eşi Ayten’le kızı Türkü çoğu zaman kahkahalara boğuldular, biraz da hüzünlendiler” notunu düşüyor.‘BAK OĞLUM SEN BİRİNCİ OLACAKSIN’Bir yaşında çocuk felci geçirmişti. O günleri şöyle anlatıyordu: “Çocukluğumdaki en büyük düşüm doktor olup sakat ayağımı tedavi ettirmekti. İlkokula başladığımda halam beni sırtında sınıfa getirir, sırama oturturdu. Derste tuvaletim geldiğinde ise öğretmenim kucaklayıp götürürdü. Orta 1’e kadar yürüyemedim. Hep böyle kucakta gittim, geldim.”Altın Mikrofon yarışması ilk kez 1972’de düzenlendi. Edip Akbayram da o yarışmaya katıldı. İlk elemelerin öncesinde sahne sırasını beklerken yaşadığı ilginç bir anekdottan söz ediyor: “Yanıma gelen gözlüklü bir bey ‘Nerelisin?’ diye sordu. Ben de ‘Antepliyim’ cevabını verdim. ‘Ben jürideyim, sen beni tanıyor musun?’ dedi. Tanımama imkân yok tabii, İstanbul’a yeni gelmişim. ‘Benim adım Selmi Andak. Bak sana bir şey söyleyeyim oğlum, bu yarışmanın birincisi sen olacaksın’ deyip gitti. Yarışmacılar o elemede 12’ye indirildi, sonra 12 vilayette halk huzurunda yarıştık. Sonunda ben birinci oldum.Yarışmayı kazanmıştı ama hemen ardından yaşadığı bir an onu çok üzdü: “Hiç unutmam, Altın Mikrofon’u kazandıktan sonra organizatör Zeki Tükel’e gidip iş istemiştim. Rahmetli bana şöyle bir bakıp ‘Senin gibi fiziği bozuklara bizim piyasada iş olmaz’ dedi. Öyle ağırıma gitmişti ki.”‘ÜLKEMİ TEMSİL ETMEK İSTERDİM’Akbayram, 2008’de de “Söyleyemediklerim” albümü dolayısıyla Kelebek’ten Dilek Dallıağ’a konuştu: “Ben hayatım boyunca ülkemi yurtdışında temsil etmek ve ödüller almak isterdim. Ancak bizim dönemimizde siyasi olarak hep önümüz tıkandı, sansüre uğradık. Ama şimdi müzikle uğraşan genç arkadaşlarımızın önleri açık. Bunları zamanında ben de yapmak isterdim.”Büyük usta Eurovision’un elemelerine hiç katılmadığını söylüyor ve ekliyor: “Gençliğimizin en güzel, en hızlı dönemlerinde böyle bir daveti bekledim ülkemden. Ama olmadı. İçimdeki tek ukde Eurovision’a katılıp ülkemi temsil edememektir. Ama şimdiki arkadaşları gururla takip ediyorum, çok güzel işlere imza atıyorlar.”- “Benim duruşumu 7’den 70’e herkes biliyor. Albümlerimin imza günlerinde hep bana ‘Görüşlerinize katılmıyoruz ama yıllardır duruşunuza saygı duyuyoruz’ derler. Bu durum bir sanatçı için büyük bir gurur kaynağı. Aslında ben yıllardır şarkılarımı hiçbir düşünce ve fert ayırmaksızın besteledim. Bu Cumhuriyet ve bu ülke bizimdir. ‘Bağımsız Türkiye’, bizim 68 kuşağının sloganıdır. Zaman zaman bedellerini ödedik. Eğer gerekiyorsa bu ülke için 60 yaşından sonra da seve seve bedel öderim.”- “Politikasız bir yaşam olmaz. Her bireyin, her sanatçının hayatında mutlaka politika vardır. Gerçek sanatçı toplumun eksikliklerini, yaşadığı ülkenin sorunlarını dile getiren insandır. Sanatçının özgür ve bilinçli olduğu toplumlar ilerler. Çünkü sanat toplum içindir. Sanat hayata at gözlüğüyle bakmak değildir.”

Source: Ateş Yalazan – Arşiv Balıkçısı


Burası göz göze geldiğimiz yer…

Uygulamaya girildiğinde bu bank, “Tarihi Mauro Icardi Bankı” olarak karşımıza çıkıyor.Haritaya mekân kontenjanından girdiği için de “Şu anda kapalı” görünüyor. Hatırlarsanız, benzer bir şey Arda Turan için de yaşanmıştı.Turan’ın Barcelona’da oturup fotoğraf çektirdiği bank, “Arda Turan Bankı” olarak işaretlenmiş, sonra belediyenin park düzenlemesi sırasında bank kaldırılmıştı. Arda da bunun üzerine kendine Atina’da yeni bir bank bulmuştu.Bırak dağınık kalsın, böyle de güzelDubai çikolatasına rakip olarak gösterilen melek saçlı çikolata, kendisinden beklenen performansı henüz gösteremedi. Dubai çikolatasının içinde kadayıf vardı, melek saçlı çikolatanın içindeyse pişmaniye var. İleriki günler ne gösterir bilinmez ama, melek saçlı çikolatanın tutmamasının başlıca nedenlerinden biri ismi bence. Her kim keşfedip piyasaya sürdüyse büyük bir pazarlama hatası yapmış. İçinde saç sözcüğü geçen bir yemek ismi… Kafadan 1-0 yenik başlıyor rekabete.Ne o öyle, “Çikolatadan peruk çıktı” der gibi…Beşiktaş’ın yeni logosuBeşiktaş, 122’nci yılını kutluyor. Bu kapsamda kulübün logosunda değişiklik yapılmış. İki logo sosyal medyada “eskisi/yenisi” şeklinde yan yana paylaşılıyor. Hani, “İki resim arasında 7 farkı bulun” testleri vardır ya, onun gibi.Uzun uzun baktım, hiçbir fark göremedim.Belli ki farkı anlamayan tek ben değilmişim. Birçok kullanıcı, eski bir TV programı karakterlerinden yola çıkarak, “Süreyya Hanım’ın muhteşem değişimi” diye konuyu ti’ye alıyor. İki logo arasındaki farkı görsel olarak değil, sonradan yazılı okuyunca anladım. Logodaki Türk bayrağı büyümüş, kırmızının tonu da gerçek bayrak rengine daha uygun haline getirilmiş. BJK harfleriyle 1903 rakamları da aynı boyuta getirilmiş. Çıplak gözle farkı anlaması zor, hele samanlı kâğıtta gözlerinizi çok yormayın bence.İnan Kıraç’a kazık soru mu sordular?Emine Alangoya ile evlendikten sonra kızı İpek Kıraç tarafından açılan “fiili ehliyetinin yerinde olmadığına” dair davada, 88 yaşındaki iş insanı İnan Kıraç’a vasi kararı çıktı. Bu vasi davalarında kişinin akli dengesinin yerinde olup olmadığını nasıl anlıyorlar diye merak ediyordum. Rastladığım habere göre Kıraç’a 6 Şubat depremleri sorulmuş ve Kıraç bu felaketi hatırlamamış. “Saat kaç?” sorusuna da makul bir cevap veremeyince vasi atanmış. Doğru, sağlıklı bir insan, kolunda saat olmasa bile, ortalama tahmini bir şey söyleyebilmeli…Hoş diyeceksiniz ki “Bugün Türkiye’nin çeşitli yerlerinde evlenen 100 çifte 6 Şubat’ı sorsak, acaba yüzde kaçı doğru cevap verebilecek?” Düşündüm, siz de haklısınız.Londra oradaysa arşın buradaİngilizler dünyanın en yakışıklı oyuncusunu oylamış; Daily Mail’in haberine göre bu kişi Cole Palmer imiş. İnsanların dış görünüşü hakkında yorum yapılmaz ama “dünyanın en iyisi” diye gözümüze sokunca da cevap hakkı doğuyor şimdi. Palmer dediğiniz, daha gelişimini tamamlamamış bir adam gibi görünüyor. Hadi Türkiye’dekileri falan geçtim… Yahu Brighton & Hove Albion’da top koşturan Ferdi’yi (Kadıoğlu) de mi gözünüz görmedi?

Source: Savaş Özbey


Portekiz basını yazdı: Benfica”da gündem oruç tutan futbolcular

Portekiz Ligi”nde bir maç eksikliğiyle ikinci sırada yer alan Benfica, Şampiyonlar Ligi son 16 Turu”nda Barcelona ile oynayacağı maçlar dahil olmak üzere zorlu bir fikstüre giriyor. Portekiz basını, kırmızı beyazlı takımda bu zorlu fikstür öncesi 4 müslüman futbolcunun Ramazan ayında oruç tutacak olmasını gündeme taşıdı. MANŞET OLDULAR Portekiz basınından A Bola, Benfica”nın zorlu fikstürüne yer verdiği haberde Kerem Aktürkoğlu, Orkun Kökçü, Zeki Amdouni ve Adrian Bajrami”nin oruç tutmalarına dikkat çekti. GÜNDEMDE ORUÇ TUTAN FUTBOLCULAR VAR Portekiz”in önde gelen spor gazetelerinden A Bola, Benfica”dan Orkun Kökçü, Kerem Aktürkoğlu, Zeki Amdouni ve Adrian Bajrami”nin oruç tutacak olmasını gündeme taşıdı.4 oyuncunun oruç tutacak olmasıyla birlikte Benfica”nın zorlu fikstürüne dikkat çekilirken, teknik direktör Bruna Lage”nin futbolcuların deneyimlerine güvendiği aktarıldı. “4 OYUNCU ORUÇ TUTACAK” Haberde, “Türk asıllı Orkun Kökçü ve Kerem Aktürkoğlu, İsviçre doğumlu ancak Türk vatandaşlığı da bulunan Zeki Amdouni ve İsviçre kökenli olup Arnavut vatandaşlığı da olan Adrian Bajrami, Ramazan ayı boyunca oruç tutacak. Bu dönemde Benfica, UEFA Şampiyonlar Ligi”nde Barcelona ile oynayacağı son 16 turu maçları ve ligde Nacional ve Rio Ave ile yapacağı karşılaşmalar gibi zorlu bir fikstüre sahip. Teknik direktör Bruno Lage, bu oyuncuların deneyimlerine güveniyor ve Ramazan”ın fiziksel durumlarına olumsuz bir etkisi olmayacağını düşünüyor” denildi.

Source: Alper Kızıltepe


Sibel Eraslan yazdı: Ramazan ayında “ziyaret”ler…

Ziyaret büyük bir kelime! İki farklı diyardan, iki farklı kişinin, iki farklı dünyanın, iki farklı boyutun, iki ayrı kavisin, ayrı”lıklarını ve farklı”lıklarını bilerek, buluşmasıdır ziyaret. Teğet gibi. Veya günlük konuşmalarda zaman zaman, aniden karşımızda beliriveren şeyler için; “burun buruna geldik” deriz ya, işte öyle bir şey… İki ayrı şeyin birbirine yanaşmasıdır ziyaret. Yanaşmak, yaklaşmak niyetini taşır ziyaretçiler ve açık bir bilinçle yaparlar bunu… Ziyaretteki bu açık bilinç, yani duru niyet, edimsel ziyarete, saygınlık kazandırır, kudsiyet kazandırır. Ramazan ayında tüm ibadetlerden farklı olan orucu tutarken, kalplerimizi inceltebilme çabasına da gireriz. İftar sofralarının, bereketiyle birlikte misafirlerine açılabilmesi mesela hem Allah rızasına talip bir iştir hem de bu eylemi gerçekleştiren kişilerin hem davet edenin hem davete icabet edenin kalbini genişletir. Burada da farklı evlerden çıkıp gelenlerin buluştuğu bu mahsus sofrayı, niçin aynı amanda ziyaret saymayalım? Ziyaret bilinci taşıyan bir toplumun, “Öteki” olarak işaret parmağıyla gösterip dışlayacağı bir insan da kalmaz zaten. Kapıdaki veya sofradaki ziyaretçi, “”Tanrı misafiri”dir çünkü ve Tanrı”dan gelen şeyse aziz”dir, saygıya layıktır, değerlidir. Ramazan ayı bize ziyaret bilinci, misafirlik ve ikram fikri veren bir zaman dilimidir. Bu bağlamda ziyaretin “”Allah için”liği de elbette kayda değer bir meseledir. Gösteriş için, kibir için, fotoğraf çekip yayımlamak için ziyarete gidilmez. Veya böyle yapıldığı takdirde, o iş ziyaret değil, alışveriş”tir, ticari bir iştir… Ziyaretle ilgili bir soru sorayım sizlere: En son ne zaman bir hastaneye ziyaret maksadıyla uğradınız? Bendeniz hastalık hikayeleriyle dopdolu biri olduğumdandır muhtemelen, hastanelerde yatanların özellikle gece olunca çektiği yalnızlığa yakınen şahidim. Tüm günün koşuşmacalarını ardından doktorların mesaisi biter, hemşirelerin görev- ekip değişimi yapılır, hastalar odalarına çekilir, ışıklar söner, geriye ah çekenler, inleyenler, öksürenler, sesli sessiz ağlayan hastalar kalır… Bir de ışıklarını gece gündüz söndürmeyen yoğun bakım üniteleri vardır, onlar hiç uyumazlar, melekler misali pır pır pır çalışırlar sessizce, bizim bakamadıklarımıza bakabilmek için… Ramazan”da bu insanları da getiriniz akıllarınıza ne olur… Geceler uzundur hastanelerde, hastaların hepsi sabahı yorgun iplerle çekerler… Sabah ezanını en güzel şükürlerle onlardır karşılayanlar, çünkü Cenabı Hak onlara yeni bir sabah daha hediye etmiştir; yeni bir sabah daha… Bahşedilmiş her nimetin aslında bir ziyaret olduğunu da fark edersiniz orada yatarken, farkettiğiniz her nimetle Allah”ın sizi ne çok kez ziyaret ettiğini düşünürsünüz, sağlıklıyken farkedemediğiniz pek çok şeyi hastalığı ziyaret ettiğinizde fark edersiniz. Güçsüzlüğün, ağrının, sızının da verdiği bir bilgelik, bilgelik olmasa bile bir tür irfan diyebileceğimiz garip bir ışık, bir aydınlanma gelir hastalara. Kibrin anlamsızlığını, gönül yıkmanın sefaletini, daha doğrusu hayatın kaç gram ettiğini öğreniriz hasta yatağına yattığımızda… İşte bu yüzden, hasta ziyaretleri özellikle Ramazan ayında, size dünyanın en güzel aynalarını armağan edecektir… O aynalara iyi bakmak gerekir, zira kader bir gün bizim de kapımızı çalacaktır… Öyleyse, lütfen buyurunuz, bir hastayı ziyarete niyet ediniz… Ramazan ayında bizlere irfan bahşedecek bir diğer ziyaret ise kabir ziyaretleridir. Burada da iki farklı boyut teğet hizasında yan yana gelirler, sokulurlar birbirlerine; yerin altındakilerle, yerin üstündekiler yaklaşırlar bu ziyaretle… Orada sadece rüzgar estiğinde fısıldayan ağaçlar, gözyaşı gibi akan çeşmeler, sessizlikleriyle kim bilir hangi şiiri okuyan güller, menekşeler, zambaklar görürsünüz, ama hepsinde de ayrı ayrı hüzünler taşar. Ama bu sessiz bir hüzündür, bağırma çağırma yoktur, sadece hasret ve hasretli dualar, fısıltısı ağaçların hışırtısına karışan aminler… Orada sevdiklerinizdir yatanlar. Orada masumiyetin sırrına erecekmiş gibi hissedersiniz kendinizi. Ölümün olduğu yerde inşallah bağışlanmak da vardır diye bir umut… Sanki büyük bir öğretmen girmiş ve sınıf sus pus oluvermiş gibidir. O büyük öğretmen; ölümdür. Ramazan ayındaki bu ziyaret, kalbimizde ahiret inancını pekiştirir. Hayatın hızla akan saatini yavaşlatır ve “nereden geldik nereye gidiyoruz” sorusunu sordurtur bize… Tüm kabristan, işleri yarım kalmış ruhlarla doludur… İster misafir olup giderken, ister iftarcı ağırlarken, ister hastane ziyaretçisiyken, isterse kabirlerde Yasin okurken hayal edelim kendimizi… Bu ziyaretlerin hepsindeki “başkasına ziyaret”, aslında kendi insanlığımıza da ziyarettir… Ramazan-ı Şerif, Kur”an-ı ziyaret ve iltica, Orucu ziyaret ve arınma, zekatı, sadakayı, selamlaşmayı, hediyeleşmeyi, ikramlaşmayı ziyaret ederek; başkasına ve aslında kendimize dair yolculuğu farkına varmak imkanı olsun inşallah.

Source: Sibel Eraslan


Osmanlı”nın gizli tarifi: Nohut mayalı çörek

Tekirdağ”da nohut mayası kullanılarak hazırlanan ramazan çöreği, iftar sofralarını süslüyor. Kentte bazı fırınlarda özellikle ramazan ayında üretilen çörek, kendine has tadı ve kokusuyla talep görüyor. Yaklaşık 30 yıldır ramazan ayında çörek pişiren fırıncı Ekrem Ökten, Osmanlı döneminden gelen geleneği sürdürdüğünü belirtti.

Lezzetli bir çörek üretmenin zahmetli olduğunu ve ustalık gerektirdiğini anlatan Ökten, “Nohutlu ramazan çöreği ustalık gerektiren bir iş. Mayası, hamuru hepsi birbiriyle zincirleme ve zahmetli bir iş. Biz her sene çöreği Tekirdağ”da layıkıyla yapıyoruz” dedi.

Ökten, çöreği odun ateşinde pişirdiklerini ve böylece çöreğin daha da lezzetlendiğini dile getirdi.

Ramazan çöreğinde herhangi bir katkı maddesi olmadığını anlatan Ökten, “Nohut mayasının kıvamını tutturmak çok önemli. Maya sıcak ve soğuk sevmez. Nohut mayasından yapıldığı için herhangi bir katkı maddesi yok. Sadece ramazan ayına özel olduğu için önemli” diye konuştu.

Vatandaşlardan Ümit Arın da yıllardır iftar sofralarında ramazan çöreğinin bulunduğunu belirtti.

Ramazan çöreğinin farklı bir tadı olduğunu aktaran Arın, doyurucu özelliği nedeniyle çöreği tercih ettiğini söyledi.

Reçetesi Tekirdağlı ustalarda saklı ramazan ayına özel lezzet için 2024″te Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası ile Tekirdağ Kültür ve Turizm Müdürlüğü işbirliğiyle Türk Patent ve Marka Kurumuna coğrafi işaret başvurusu yapıldı.

Source:


Benfica”da gündem Kerem ve Orkun! Oruç tutmaları olay oldu

Portekiz’in önde gelen spor gazetelerinden A Bola, Benfica’da Ramazan ayında oruç tutacak futbolcuları manşetine taşıdı. Haberde, Orkun Kökçü, Kerem Aktürkoğlu, Zeki Amdouni ve Adrian Bajrami’nin oruç tutacak olmalarının, takımın zorlu fikstürüyle nasıl bir etki yaratacağı tartışıldı.

ZORLU MAÇ TAKVİMİ VE ORUÇ DETAYI

Benfica, Portekiz Ligi’nde bir maç eksiğiyle ikinci sırada yer alırken, UEFA Şampiyonlar Ligi son 16 turunda Barcelona ile karşılaşacağı kritik mücadelelere hazırlanıyor. Ramazan ayında Nacional ve Rio Ave gibi zorlu lig maçlarıyla birlikte Avrupa’da yüksek tempolu mücadelelere çıkacak olan Benfica’nın, oyuncularının fiziksel durumunu nasıl yöneteceği merak konusu oldu.

A BOLA: “DÖRT OYUNCU ORUÇ TUTACAK”

A Bola gazetesi, “Türk asıllı Orkun Kökçü ve Kerem Aktürkoğlu, İsviçre doğumlu Türk vatandaşlığı bulunan Zeki Amdouni ve İsviçre kökenli Arnavut vatandaşı Adrian Bajrami, Ramazan boyunca oruç tutacak” ifadelerine yer verdi.

Teknik direktör Bruno Lage’nin, oyuncuların profesyonelliğine ve deneyimlerine güvendiği belirtilirken, oruç tutmanın fiziksel performansa olumsuz bir etkisi olmayacağına inandığı aktarıldı.

BENFİCA’DA YÖNETİMİN TUTUMU NASIL OLACAK?

Daha önce Avrupa’nın birçok kulübünde oruç tutan futbolcuların antrenman programlarında çeşitli düzenlemelere gidildiği biliniyor. Benfica’nın, oyuncularının Ramazan sürecini daha iyi yönetmeleri için özel programlar hazırlayıp hazırlamayacağı ise şimdilik belirsizliğini koruyor.

Ancak teknik ekip ve yönetimin, takımın en önemli parçalarından olan bu dört futbolcunun kondisyonunu ve performansını korumak adına ekstra önlemler alabileceği konuşuluyor.

Gözler, Benfica’nın Ramazan ayındaki kritik maçlarında futbolcuların nasıl bir performans sergileyeceğine çevrildi.

Source: Haber Merkezi


Dünya kadınlarına Türkiye”den 75 milyon dal çiçek

Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Yılmaz, AA muhabirine, Dünya Kadınlar Günü için tırlarla son sevkiyatları yaptıklarını, bundan sonra gelecek talepleri uçakla göndereceklerini söyledi.

Geçen yıla göre bu yıl talebin daha fazla olduğunu ve ihracatta yüzde 10″luk bir artış gerçekleştiğini belirten Yılmaz, “Kadınlar Günü için 75 milyon dalın üzerinde bir gönderim sağladık, 9 milyon dolarlık bir ihracat gerçekleştirdik. Türkiye”den 34 ülkeye çiçek gönderdik.” dedi.

İnsanların pahalı hediyeler yerine daha anlamlı ve ucuz olan çiçeğe yöneldiğini ifade eden Yılmaz, bu durumun Türkiye ve dünyada çiçeğe olan ilginin artmasını sağladığını kaydetti.

En fazla Hollanda”ya çiçek gönderdiklerini anlatan Yılmaz, “Hollanda”nın dışında İngiltere, Almanya, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelere de yoğun çiçek gönderimi sağladık. Savaşta olmalarına rağmen Ukrayna ve Rusya”ya da hatırı sayılır miktarda çiçek gönderdik.” diye konuştu.

Dünya kadınlarını mutlu edecek çiçekleri Türk kadınları hazırladı

İsmail Yılmaz, çiçek sektöründe yaklaşık 60 bin dekar alanda dikim yapıldığını ve doğrudan 100 bin, dolaylı ise 300 bin kişiye geçim kaynağı sağlandığını söyledi.

Sektördeki iş gücünün yaklaşık yüzde 80″ini kadınların oluşturduğunu aktaran Yılmaz, “Kadınlar seralardan topladıkları çiçekleri özenle paketleyip, hazırlıyorlar. Bizim kadınlarımızın hazırladığı bu çiçekler dünyanın dört bir yanındaki kadınları mutlu etmek için yola çıkıyor.” ifadesini kullandı.

Çiçek sektöründe yaklaşık 25 yıldır çalışan Muazzez Tekeli, güzel bir meslekte çalıştığını, her gün çiçeğin içinde olduğunu söyledi.

Kadınlara verilecek en güzel hediyenin çiçek olduğunu dile getiren Tekeli, çiçeğin her kadının yüzünü güldürdüğünü ifade etti.

Yaklaşık 30 yıldır sektörde çalışan Duray Yıldız da çiçekle uğraşmanın insana enerji verdiğini belirtti.

Severek bu sektörde çalıştığını anlatan Yıldız, “El emeğiyle hazırladığımız çiçekler dünyanın dört bir yanında kadınları mutlu etmek için verilecek.” dedi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Gazze”de Filistinlilere yönelik tehditlerini artıran İsrail, yeni bir “açlık dalgası” oluşturmak istiyor

Gazze”de ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşaması 1 Mart”ta sona erdi. Anlaşmanın ikinci aşama müzakerelerinin, 3 Şubat”ta başlaması gerekiyordu ancak İsrail basınına göre, Netanyahu ikinci aşama müzakerelerinin başlamasını engelledi.

İsrail”in Gazze Şeridi”ndeki saldırılarında ölenlerin sayısı 48 bin 405″e yükseldiKolombiya Cumhurbaşkanı Petro”dan Gazze”ye insani yardım girişini durduran İsrail”e tepkiİsrail ordusuna ait tanklardan Gazze”nin kuzeyinde açılan ateş sonucu bir Filistinli öldüBM raportörü, Gazze”deki saldırıların Filistinli siviller için “tamamen yıkıcı” olduğunu belirttiİsrail, Refah Sınır Kapısı yakınında hasta taşıyan ambulansları engellediDSÖ: Gazze”de hala 12 bin ila 14 bin kişi tıbbi tahliyeye ihtiyaç duyuyorİngiliz Bakan West, Gazze”ye yardımları engellemenin uluslararası hukuku ihlal riski taşıdığını belirttiGazze”deki Kemal Advan Hastanesi çevresinde “rastgele gömülen” 48 kişinin naaşı bulunduGazzeliler tüm acı ve yıkıma rağmen süsledikleri mahallede ramazan ruhunu yaşatıyor

İsrail medyası, dün, Tel Aviv yönetiminin bir hafta içinde Gazze Şeridi”ne karşı “cehennem” olarak nitelendirdikleri tansiyonu yükseltme planını bir hafta içinde devreye sokabileceğini iddia etti.

Plan çerçevesinde Gazze Şeridi”nde elektriğin tamamen kesileceği ve kuzeye geçen Filistinlilerin yeniden tehcir edileceği aktarılan haberde, plan çerçevesinde Gazze”ye kapsamlı askeri saldırıların da başlatılacağına işaret edildi.

Haberde, planın Gazze Şeridi”nde önceki hafta ve aylara kıyasla benzeri görülmemiş bir gerilim yaratacağı iddia edildi.

Israel Hayom gazetesindeki haberde de “İsrail”in Gazze Şeridi”ne yönelik planı kapsamında elektrik ve suyun kesileceği gibi ABD”nin yeni önerisini kabul etmesi yönünde Hamas”a baskı kurmak için suikast operasyonları da olacak.” ifadeleri kullanıldı.

İnsani yardımların girişi durduruldu

İsrail Başbakanlık Ofisinden 2 Mart”ta yapılan açıklamada, Başbakan Binyamin Netanyahu”nun, Gazze Şeridi”ne her türlü insani yardım malzemesinin girişinin durdurulmasına karar verdiği duyurulmuştu.

Netanyahu, Gazze Şeridi”nde ateşkes ve esir takası anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesi yerine ilk aşamasının ramazan ayının sonuna kadar uzatılmasını istiyor.

Gazze”ye saldırılara tekrar başlayabileceklerini ima eden İsrail Başbakanı 2 Mart”ta yaptığı açıklamada, Gazze”ye insani yardımların girişlerini durdurma kararı almalarına ilişkin, “Bir hususu açıklığa kavuşturmak istiyorum: Bedava öğle yemeği olmayacak.” ifadesini kullanmıştı.

İsrail, 2,4 milyon Gazzeliyi sağlık felaketine sürüklüyor

Gazze”deki hükümetin Medya Ofisi Müdürü İsmail es-Sevabite, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail”in sürekli tekrar ettiği bu tehditlerin son derece tehlikeli olduğuna dikkati çekti.

Gazze”deki Filistinlilere yönelik daha fazla suç işlemek isteyen İsrail güçlerinin planlarını ortaya çıkaran bu tehditleri şiddetle kınadığını ifade eden Sevabite, “İsrail”in Filistinlileri Gazze”nin kuzeyinden güneyine göç ettirme, bölgede elektrik ve suyu kesme tehditleri tam teşekküllü bir suçtur. Ayrıca toplu cezalandırma ve sivillerin kasten hedef alınmasını yasaklayan Cenevre Sözleşmeleri başta olmak üzere uluslararası hukukun apaçık ihlalidir.” dedi.

“Bu tehditler, etnik temizlik siyaseti güden, uluslararası sözleşmeleri veya siyasi baskıları hiçe sayan ve uluslararası camianın sessizliği ve bazı tarafların işbirliğinden istifade eden İsrail”in gerçek yüzünü ortaya koyuyor.” diyen Sevabite, Tel Aviv”in bu suçlarını sürdürmesi durumunda Gazze”de görülmemiş bir insani felaket yaşanacağı uyarısında bulundu.

Sevabite, İsrail”in Gazze”ye elektrik ve suyu kesme tehditlerinin, Gazze”nin 7 Ekim 2023″ten bu yana tamamen elektriksiz ve ciddi su sıkıntısı içinde olduğu bir zamanda yapılmasının da manidar olduğunu ifade etti.

Sevabite ayrıca, “İsrail”in saldırıları sonucu elektrik üretim santrali ve dağıtım şebekelerinin altyapısının tahrip olması, ayrıca işletmesi için gerekli yakıtın girişinin engellenmesi nedeniyle Gazze tamamen elektriksiz kaldı.” diye konuştu.

AA muhabirinin aktardığı bilgilere göre, akaryakıt ithalatına getirilen yasak, alternatif elektrik jeneratörlerinin çalıştırılamamasına yol açarken, yoğun saldırıların olduğu aylarda İsrail, Filistinlilerin evlerinin çatılarına yerleştirdiği güneş enerjisi panellerini de hedef aldı.

Su kesintilerine ilişkin Sevabite, Gazze Şeridi”ne ulaşan suyun çok az olduğunu, İsrail”in kuyuları ve kanalizasyon şebekelerini hedef alması sonucu çoğu kentte ciddi bir su krizi yaşadığını belirtti.

Sevabite ayrca, İsrail”in yıkım ve toplu cezalandırma politikasının, Gazze”de zorlu ve insanlık dışı koşullarda yaşayan 2,4 milyondan fazla Filistinlinin hayatını tehdit eden bir sağlık felaketine yol açtığını kaydetti.

Uluslararası topluma ve uluslararası insan hakları kuruluşlarına İsrail”in Gazze”deki Filistin varlığını hedef alan saldırı ve ihlallerini durdurmak için derhal harekete geçme çağrısı yapan Sevabite, uluslararası toplumdan sessizliği bozmasını ve kanuni ve ahlaki sorumluluklarını yerine getirmesini istedi.

İsrail, Filistinlileri göçe zorlamak için Gazze”yi yaşanmaz bir yere dönüştürmeyi amaçlıyor

Filistinli analist ve yazar İbrahim el-Medhun, AA”ya yaptığı açıklamada, İsrail”in son dönemde dile getirdiği tehditlerin, soykırıma dayanan geçmişi nedeniyle tehlikeli bir durum oluşturduğunu ifade etti.

“İsrail bu tehditler ile Filistin halkını açlığa ve mahrumiyete sürüklemeyi amaçlıyor. Gazze”de yaşamı neredeyse imkânsız hale getiriyor.” ifadelerini kullanan Medhun, İsrail”in bu tehditleri uygulayarak “Gazze”deki direnişe, Filistin tarafına yeni bir hak tanımaksızın İsrailli esirlerin serbest bırakılması için baskı yapmaya çalıştığını” sözlerine ekledi.

Medhun, İsrail”in Gazze Şeridi”ni tamamen yaşanmaz bir alana dönüştürmeyi ve halkı “gönüllü olarak terk etmeye ve göç etmeye” zorlamayı amaçladığını vurguladı.

İsrail”in Filistinlileri yerinden etmek için bu tür tehditlerde bulunmasının beklendiğini söyleyen Medhun, Gazze Şeridi”ni tamamen yaşanmaz bir alana dönüştürme planının uygulanmasının binlerce Filistinlinin ölümüyle sonuçlanacağı konusunda da uyarıda bulundu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


“Bir milletin en büyük hayali 100 yaşında”

16 Şubat 1925 te Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türk Hava Kurumu, 100 üncü yaşını kutluyor. Ünlü isimler, sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarla Türk Hava Kurumu nun yıl dönümünü kutladı. Haluk Levent: Türk Hava Kurumu 100 yaşında! Yaptığı çalışmalarla bizleri her zaman gururlandıran Türk Hava Kurumu nun yıl dönümünü kutluyor, nice yıllar diliyoruz. Alişan: 1925 te kurulan Türk Hava Kurumu tam 100 yıldır gökyüzünde! Bir milletin havacılıktaki en büyük hayali şimdi 100 yaşında. Daha nice asırlara… Özcan Deniz: 1925 te kurulan Türk Hava Kurumu tam 100 yıldır gökyüzünde! Bir milletin havacılıktaki en büyük hayali şimdi 100 yaşında. Daha nice asırlara…

Source: Habertürk


Patara”nın simgesi kent kapısından yüzyıllar sonra yeniden su akacak

Milattan önce 1. yüzyılın ortalarında 23 kentten oluşan Likya Birliği”nin başkenti olarak bilinen Patara, birçok medeniyetten izlerin bulunması dolayısıyla “medeniyetler beşiği” diye de nitelendiriliyor.

Likya Birliği”nin meclis binası, tarihi deniz feneri, antik tiyatrosu, İmparator Nero tarafından yaptırılan hamamı, yol kılavuz anıtı, kiliseleri, su kemerleri bulunan antik kentin simge yapıları arasında 19 metre uzunluğa ve 10 metre yüksekliğe sahip kent kapısı da yer alıyor.

Büyüklüğüyle kentin ihtişamını da yansıtan kent kapısının o dönem farklı bir işlevi daha olduğu tespit edildi. Kentte milattan sonra 1. yüzyılda inşa edilen su yollarının son halkası olan kapının üzerine kurşun borularla çıkarılan suyun, bir yarıktan su perdesi oluşturacak şekilde ortadaki kemerin üzerindeki bir havuza akıtıldığı belirlendi.

Hem Roma”nın gücünü göstermek hem de görsellik oluşturulması amacıyla yapılan bu uygulama yüzyıllar sonra Kültür ve Turizm Bakanlığının “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında bu yıl yeniden hayata geçecek.

“Kent kapısı anıtsal bir giriş”

Patara Antik Kenti Kazı Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Şevket Aktaş, AA muhabirine, bu yıl kent kapısı ve yanındaki bağlantılı yapıların kazılması ile bölgeyi bilim dünyası ve turistlerin ziyaretine açmayı amaçladıklarını söyledi.

Patara”nın antik dönemde biri denizden biri de karadan olmak üzere iki girişinin olduğuna dikkati çeken Aktaş, “Kent kapısı anıtsal bir giriş. Giriş olmanın ötesinde Roma İmparatorluğu”nun propaganda yapısı. İnsanlar Roma İmparatorluğu topraklarına ilk geldiğinde bu yapıyla karşılaşıyorlar. O nedenle bu kapı heykelleri ve orta açıklıktan akan suyuyla ihtişamlı duruyor. Patara”daki kent kapısı dönemin önemli yapılarından. Girişi simgeliyor, kentin sınırını belirliyor ayrıca suyun orta bölgeden perde şeklinde akmasıyla insanların büyüleyici bir ortamda kente girmelerini sağlıyor.” dedi.

“Kentin tarihine ışık tutacaktır”

Geleceğe Miras Projesi kapsamında bu yıl kent kapısı ve çevresinde kazı çalışmalarına ağırlık verileceğini belirten Aktaş, şöyle konuştu:

“Kent kapısı önünde döşemeli bir cadde olması gerekiyor. Bu kazı sezonunda kent kapısının önündeki zemin ile doğusunda ve batısındaki revakları ortaya çıkarmayı planlıyoruz. Ayrıca batı revak arkasındaki dükkanları açarak işlevlerini tespit etmeye çalışacağız. Çalışmalarla o dönemde yaşayan insanların ne tür malzemeler kullandıklarını o dükkanlardaki buluntularla anlayacağız. Burada yapacağımız kazılar kentteki insanların yaşayışlarına ilişkin çok sayıda soruya da cevap verecektir ve kentin tarihine ışık tutacaktır. 1988 yılında, ilk kazı başkanı Prof. Dr. Fahri Işık”ın zamanında başlayan süreçte, Patara kumlar altında saklı bir kentti. Meclis binası, tiyatro, deniz feneri, hamamlar gibi birçok yapı ortaya çıkarıldı. Bilim dünyasına tanıtıldı. Şimdi de bu dükkanlardaki buluntuları heyecanla bekliyoruz.”

Aktaş, kazılar tamamlandıktan sonra bir devir daim sistemiyle suyun yüzyıllar sonra yeniden o bölgeden akmasını sağlayarak hem bilim dünyasına sunmayı hem de ziyaretçilere o dönemin duygusunu kazandırmayı istediklerini vurguladı.

Aktaş, kentteki çalışmalarla ziyaretçi sayısının da doğru oranda arttığını dile getirdi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: