Cultural Pulse – From Historic Revelations to Contemporary Tributes

Bütün ülkenin suyu ısındı

Başdanışman haykırdı: “ Altaylııı senin suyun ısındı!” Ve hooop trol saldırısı, aradan 48 saat geçti ya da geçmedi evine baskın gözaltı, tutuklama, ver elini Silivri… Çok izlendiği için tutuklandı. Bir konuşmanın önünü arkasını keser, cımbızla birkaç tümce seçerseniz, herkesi tutuklatabilirsiniz. AKP iktidarına biat etmeyen, biat etmekten vazgeçen, muhalefet eden tüm gazetecilerin suyu kaynadı, kaynıyor, kaynayacak… Çünkü hakikatin düşmanı bunlar. Gelin görün suyu ısınan sadece gazeteciler değil. Ekrem başkanın avukatı Mehmet Pehlivan ’ın tutuklanmasına tepki gösteren meslektaşları, adalet isteyen her hukuk insanının da suyu kaynamış durumda. Şehir plancıları, kamu yararına, halk yararına iş yapan belediye görevlileri de zaten bu kaynama riskiyle karşı karşıya. Kültür dünyasına bir türlü egemen olamayan AKP iktidarı, en başarılı sanatçıları da, emprezaryoları da unutmuş değil elbet. ZEYTİNİN DE SUYU ISINDI Suyu ısınan sadece insanlar değil. AKP iktidarı doğa düşmanlığını en uç sınırlara götürmekten hiç ama hiç vazgeçmedi. İçlerinde sağduyu olanlar 1 ton termal kömürün 100 dolar, 1 ton zeytinyağının 7 bin 100 dolar olduğunu, kömürün belli bir süre sonra tükendiğini ama zeytin ağacının sonsuza dek yaşadığını ve bu konuda uzmanların tüm anlattıklarını, halkın haykırışını, milyonların itirazını elbet çok iyi biliyor. Zeytin ağacını gözden çıkaran bir iktidar, Ege’yi de Akdeniz’i de gözden çıkarmış olur. Bunu henüz farkında değiller galiba. Başlıkta bütün ülkenin suyu ısındı galiba demem boşuna değil. KARADENİZ”DE: NÂZIM-KAZIM-VOLKAN Sevgili okurlar, siz bu yazıyı okuduğunuzda ben Karadeniz’de olacağım. Muhteşem bir yolculuğun, İstanbul’dan başlayıp Sinop, Samsun, Trabzon’dan geçtikten sonra HopaArtvin’de biten bir yolculuğun sonunda. Bu yolculuk, “ Nâzım ’dan Kazım ’a, Bir Volkan ’dır Karadeniz” başlığını taşıyordu. “Karadeniz, yalnızca bir doğa estetiği değil, aynı zamanda halkların kendine özgü bir devrimci yol haritasıdır. Karadeniz Nâzım’ın hayaliyle, Kazım’ın şarkısıyla, bir Volkan gibi içinde isyanı büyütür, zamanı geldiğinde coşar. Nâzım Hikmet’in devrimci şiiri, Volkan Konak’ın yüreğe işleyen sesi, Kazım Koyuncu’nun çok kültürlü müziği; hepsi Karadeniz’in farklı yüzlerini temsil eder. O yüzdendir ki ‘Nâzım’dan Kazım’a bir Volkan’dır Karadeniz.’” Fındıklı ve Hopa belediyeleri öncülüğünde, Kemalpaşa, Sinop, Ortahisar, Atakum, Maltepe ve Kadiköy belediyelerinin işbirliğiyle düzenlenen ve Kazım Koyuncu’nun ölüm yıldönümüne (25 Haziran 2005) rastlayan etkinlikte Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı da görev aldı. UMUTSUZLUĞA GEÇİT YOK Nâzım Hikmet Karadenizli değil ama Karadenizlilerin ruhuna çok yakın! Programı hazırlayanlar şunları söylemekten geri kalmadılar: “Nazım Hikmet’in yazdığı her dize, emeğin, aşkın, özgürlüğün ve isyanın coğrafyasına seslenir. Karadeniz’in yoksul köylüsünü, tersane işçisini, dağların direncini, dalgaların asi ruhunu bir Karadenizli gibi hisseder.” Konuştuğum herkes bu sözleri tekrarladı. Öyleyse her iki Karadeniz evladının da ondan beslenmiş olmasına, onun şiirlerini, müziğe, sese dönüştürmesine şaşmamak gerek. Farklı dönemlerde yaşamış olsalar da toplumsal belleğin taşıyıcısı, vicdanın sesi olmuş aydın, yurtsever sanatçılardır onlar. İnsanı, doğayı, direnişi ve umudu günümüze taşıdılar. Türkiye’nin her yerinde dertler birbirinden farklı değil: Onlar ki Sinop’ta yeni Çernobiller olmasın diye direndiler. Onlar ki Samsun’da ilk adımı atarak Kuvayı Milliye ruhunu yarattılar. Onlar ki Trabzon’da paraya karşı emeğin ve ekmeğin savaşını verdiler. Onlar ki Fındıklı’da dere başlarında nöbet tuttular. Onlar ki Hopa’da Kazım Koyuncu’nun şarkılarını söyleyip Metin Lokumcu ’nun öğrencileri oldular Onların bu yolculuğunda sadece kültürel, toplumsal mutluluklar, doğayla uyumlu, eşitlikçi, adil, insan onuruna yaraşır barışçıl ve demokratik bir özlem vardır. Hepsi bu… Ama gel de bunu suları kaynatanlara anlat!

Source: Zeynep Oral


Kitapsız dinlenceler

Yaz geldi. Dinlenmek, çalışanın çalışmayanın en temel hakkı… Herkesin dinlence anlayışı değişiktir; kimi gece gündüz fıkır fıkır kaynayan yerleri, kimi sessiz sakin köşeleri yeğler. Çalışanların çoğu dinlenmek için yaz aylarını seçer. Kiminin usuna deniz gelir, kimileri dağda bayırda özgürce gezip dolaşmak ister de… Yaz kış yaşadığı yerin dışına adım atamayanlar çoğunlukta artık… İnsanlarımız dinlenceye nasıl hazırlanır? Denizle buluşmak isteyenler mayo, havlu, güneş yağı, terlik şapka derdine düşer. Doğup büyüdüğü yerlere gidecek, aile özlemi giderecek olanlar da alışverişe girişir. İnsanlar dinlence süresini ister evinde ister başka yerde geçirsin… Gönenç içinde yaşamak gibi dinlenmek de parası olanın harcıdır. Dünya bol olmuş neye yarar, pabuç dar olduktan sonra? Yola çıkacaklar için olduğu gibi postu eve serenler için de alışveriş kaçınılmazdır. Yolculuk varsa çarşı pazar, AVM’ler, mevsim sonu ucuzluklar güldürür usandırır… Evinde dinlenecekler alışılmışla yetinirler. Her durumda alışveriş için hiç gidilmeyen ya da en son uğranılan yer kitapçılardır. Kumsallarda elinde kitapla güneşlenenler; bir ulaşım aracında kitap okuyanlar çoğunca yabancılardır. Bizimkilerin kumsalda, yolda belden kitap okuyanı da yabancı sanılır. “Anan baban var mı, evli misin, çoluk çocuk var mı; ne iş yaparsın?” Yerli yabancı, kim olursa olsun bu soruları yanıtsız bırakan gerçekte kumsaldaki, lokantadaki, otobüsteki tüm insanlara yabancıdır. Kitap çok pahalı… Kitap okuyacak “boş” zamanımız yok… Dinlence sayılı gündür, okuyarak uyuyarak tüketilir mi? Kardeşim, dünden bugüne kitap senin temel gereksinimlerinden oldu mu? Duyarlı okur pahalı diye yakınmadan, zamansızlığa sığınmadan kitapla nasıl buluşuyor? Kitap pahalı mı? Temel beslenme maddelerinden peynir zeytin, et süt mü, meyve sebze, giysi… Otobüs tren, sinema tiyatro bileti mi, hangisi ucuz? Çoktandır toplumun büyük kesimi için özgürlükler de ekmek de askıda… Ancak küçücük yerleşme birimlerinde bile eğlence yerleri boş değil… Evet, eğlenmek de gereksinim… İki dizeli tek şarkısıyla ünlü olanların; yaratıcılığı su götürür “star” ların, dili bozarak alkış alan komedyenlerin, yazında basında çok okunan değil çok satan olmayı önceleyen kalemlerin, dinleti bileti “CD” si yok satan, magazinle parlatılan sanatçıların dünyasında… Gerçekten pahalı olan kitap mı? Hâlâ kitaplar yazılıp basılıyorsa duyarlı okurlara, yazmakta basmakta direnenlere ve yayın dünyasına çok şey borçluyuz. Kitapları pahalı bulan kardeş, bir kitabın serüvenini araştırıver… Kâğıt fabrikalarımız arsa oldu… Leblebinin nohudu gibi kâğıt da ithal… Kitap salt kâğıttan oluşan bir nesne mi? Her yazar aylar yıllar alan emekle üretiyor; yazarın emeğinden başlayarak tasarım, baskı, dağıtım, tanıtım… Onlarca insanın alın teri… Algılar vergilerle üretimi düşünüldüğünde kitap her şey kadar pahalı da… Okumaya gönlü olmayana kitap da ederi de diken… Emekle karnını, kitapla beynini doyuranlar içinse dikensiz bir dünya yaratma aracı… Yaz günleri kitapçıların işi azalır. Kitapçı ödenecek çeki senedi, evi barkı olandır. Dinlenmek yazan, basan gibi onun da hakkıdır. Kitap eğitim, ekin siyasasında özne değilse yazan, basan, satan üçlüsünü kim nasıl dinlendirecek? Sevgili okur, yaşadığınız yerde halk kitaplığı kaldı mı? Eş dost kitaplığından yararlanıyor musunuz? Hangi sıklıkta kitapçıya ya da “sahaf” a gidiyorsunuz? Çocuğunuz size öykünerek şiir, öykü, roman okumayı seviyor mu? Bu konu burada kalmamalı, bol kitaplı dinlenceler!

Source: Sevgi Özel


İlber Ortaylı: Ayasofya çökebilir

Bizans ve Osmanlı döneminde büyük felaketlerde zarar gördüğü için çeşitli restorasyonlar gören Ayasofya’ya ilişkin kritik açıklamalar yapıldı. En ciddi uyarı ise Türkiye’nin yakından tanıdığı Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan geldi.

BU GİDİŞLE ÇÖKECEK

Tarihi yapıda yıkılma tehlikesi olduğunu söyleyen İlber Ortaylı, iddiasına şöyle açıklık getirdi:“Ayasofya’ya hiç kimse girmemeli. 1500 yıllık bu tarihi yapı bu gidişle çökecek. Neden mi? Altı boş, dehlizler var ve ciddi bir restorasyon gerekiyor. Bu haliyle sadece uzmanlar girebilir, muayyen günlerde din adamları girebilir ya da önemli kişilerle namaz kılınır. Bina ciddi bir hasar alırsa hatta taban çökerse ülkemiz ciddi bir mesuliyet altında kalabilir. Ayasofya’yı senede 2 milyon kişi ziyaret ediyor. 16’ncı asırdan yani Mimar Sinan’dan bugüne statik olarak ciddi bir restorasyon yapılmadı. Mimar Sinan destekleri koyarak güçlendirdi zamanında o kadar. Müslümanı da Hristiyanı da kimse kullanmamalı bu yapıyı.”

‘EKOL CAMİLERE GİDİN’

Ortaylı, “Namaz mı kılmak istiyorsun o zaman Sultanahmet Camii’nde ya da Süleymaniye Camii’nde kıl namazını. Mimar Sinan’ın ekol camileri dururken neden Ayasofya? Geç Roma devrinden 1500 yıllık çok hassas bir bina burası. Önceden yapılan restorasyonların temeli doğru ayarda değildir, üstüne titrenecek bir yer burası” açıklamasında bulundu.

Kubbenin en kapsamlı restorasyonu sürüyor

Ayasofya için oluşturulan Bilim Kurulu ana kubbede güçlendirme ihtiyacı olduğunu belirledi. Uygulama süreci nisan ayında başladı. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 1486 yıllık Ayasofya’nın ana kubbesinin tarihin en geniş ve kapsamlı restorasyon sürecine alındığını duyurmuştu. Çalışmalarda kurşun kaplamalar sökülerek onarılacak veya yenilenecek.

Zemin çok kötü sütunlar yamuk

“Kelle koltukta giriyoruz” diyen bir rehber şu ifadeleri kullandı:

“Ayasofya’nın sağ tarafında yer alan sütunların hepsi yamuk durur. En üst katına çıktığınızda ise binanın restorasyona ihtiyacı olduğunu açıkça görürsünüz. Zemin paramparça durumda. En son 6.5 büyüklüğünde olan depremde oradaydım ve hızlıca kapıları kapattılar kimseyi almadılar çünkü herkes binanın ciddi bir onarımdan geçmesi gerektiğini biliyor.”

Rehber ayrıca, “Müze girişlerinin çok pahalı olması da turistleri etkilemeye başladı. Gelen yabancılar bundan rahatsız” ifadesini kullandı.

Source: Haber Merkezi


1447 Hicri yılın başlamasıyla Kabe”nin örtüsü değiştirildi

Suudi Arabistan”daki Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi İşleri Genel Kurumundan yapılan açıklamada, Kabe örtüsünün değiştirilme işleminin dün akşam 154 kişilik uzman bir ekip tarafından gerçekleştirildiği bildirildi.Yeni çekilen 47 parça ve 1415 kilogramlık örtünün değiştirme işlemi saatler sürdü. Kabe örtüsünün yapılması için yaklaşık 825 kilogram saf ipek, 180 kilogram gümüş ve altın kullanıldı.Yenisiyle değiştirilen eski örtü ise zemzem suyuyla yıkandıktan sonra müzelerde sergilenmesi için İslam ülkelerine gönderiliyor.Gümüş ve altın kullanılarak hazırlanan Kabe”nin kuşağında Kur”an-ı Kerim”den ayetler yer alıyor.- DÜNYANIN EN BÜYÜK DİKİŞ MAKİNESİYLE ÜRETİLDİKabe örtüsü, Mekke”de bulunan Kral Abdulaziz Kisve Kompleksi”nde üretiliyor. Komplekste yaklaşık 200 usta ve idari personel görev yapıyor. Ayrıca burada, uzunluğu 16 metreyi bulan ve bilgisayar destekli çalışan dünyanın en büyük dikiş makinesi de bulunuyor.Suudi Arabistan, Kabe örtüsünü her yıl Zilhicce ayının 9. günü olan Arefe Günü değiştiriyordu ancak bu uygulama 2022 yılında değiştirilmiş, örtü yenileme işlemi Hicri yılın ilk günü olan 1 Muharrem”e alınmıştı.

Source: Www.star.com.tr


Koyuncu unutulmadı

Trabzonspor kulübü, Kazım Koyuncu”yu vefatının 20. yılında unutmadı. Paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “Müziğiyle Karadeniz”in ruhunu temsil eden Şair Ceketli Çocuk Kazım Koyuncu”yu vefatının 20. yılında saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.

Source: Fotomaç


Kış memleketinde mesai başladı: Bayburtlu kadınlar sağlık için kolları sıvadı

Yastık, yorgan, minder ve döşek içindeki yünleri boşaltarak işe koyulan kadınlar, yünleri özenle yıkıyor, ardından kurutma ve çırpma işlemlerine geçiyor. Yünler, birçok aşamadan geçirilerek, kullanıma hazır hale getiriliyor. Bu zahmetli süreç, Bayburt”ta süregelen bir geleneği yaşatırken, aynı zamanda sağlıklı yaşam tercihi olarak öne çıkıyor.Kadınların yün mesaisi, yünlerin bol su altında yıkanmasıyla başlıyor. Ardından tellere asılarak kurutulan yünler, daha sonra yere serilen muşamba üzerinde odun sopalarla saatlerce çırpılarak ayrıştırılıyor ve tel tel olması sağlanıyor. Çırpılan yünler son olarak temiz bezler üzerine serilerek güneşin altında kurumaya bırakılıyor ardından doldurularak yorgan, yastık, döşek, kıtır gibi ürünlere dönüştürülüyor. Bu titiz ve zahmetli süreç, Bayburtlu kadınların sağlıklı yaşam anlayışının bir parçası olarak her yıl büyük bir özveriyle sürdürülüyor. Yün denilince akla gelen mahallerden biri olan Şingah Mahallesi sakinlerinden Zübeyde Tutar, komşusu Emine Oruç ile birlikte evlerinin önünde yün çırpma işini sürdürürken, bu sürecin detaylarını anlattı. Tutar, Yünlerimizi leğenlerde yıkıyoruz, ondan sonra çuvallarla süzdürüyoruz. Ertesi gün çırpıyoruz. Yünlerimizi kıtır, yorgan, minder, küstüm yapıyoruz. Yün mesaimiz iki gün sürüyor. Bir gün yıkıyoruz, ertesi gün çırpıyoruz, kurutuyoruz, dolduruyoruz. Ondan sonra da minderlerimizi, yorganlarımızı sırımaya veriyoruz. Yün, çok aşamadan geçiyor. Yorganlarımız, kıtır dediğimiz döşekler sırıma işleminin ardından kullanılır hale geliyor dedi. Yün çırpma mesaisini komşusuyla birlikte devam ettiren Emine Oruç ise, yünün sağlık açısından önemine vurgu yaptı. Bayburt”un kış memleketi olduğuna değinen, soğuk kış günlerinde yüne ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Oruç, Yünlerimiz çok sağlıklıdır. Biz yünsüz yapamayız. Elyafta yatmayı biz de biliyoruz ama yün sağlıklı diye biz günlerce yünlerle uğraşıyoruz, yün tercih ediyoruz. Burası kış memleketi, kış memleketinde elyaf, pamuk ürünlerinde yatılmıyor. Yün daha sağlıklı olduğu için yünleri çırpıp, yün yataklarda yatıyoruz şeklinde konuştu. Sağlık açısından bu zahmete katlandıklarının altını çizen Oruç, yorulmadan, usanmadan her sene bu işlemi yaptıklarını söyledi. Çok sağlıklı olduğu için her zaman bu zahmete katlanıyoruz diyerek konuşan Oruç, Bayburtlu kadınların bu kadim geleneğe olan bağlılığını ve sağlığa ne denli önem verdiklerini gözler önüne serdi.

Source: Gazetevatan.com


Kaçmak isterken çıkmaz sokağa girdiler

Habertürk ten Nazif Şahin Karpuz un haberine göre; Yüsra Geyik, Arnavutköy deki bir etkinlikte objektiflere yansıdı. Mekândan meslektaşı Ozan Dolunay ile birlikte ayrılan Yüsra Geyik, basın mensuplarına görüntü vermemek için arka kapıyı kullansa da başarılı olamadı. Yüsra Geyik, gazetecilerin Ozan Dolunay ile ilgili aşk soruları karşısında; Biz sadece beraber çalışıyoruz. Bir kahve içelim dedik sadece. Çıkmaz sokağa çıktık zaten bizim çıkış yapacağımız yer de bu kadar oluyor anca ifadelerini kullandı. Ozan Dolunay ın alkolün etkisiyle yürümekte zorlandığı görüldü. Yüsra Geyik de Dolunay ı kolundan tutarak ona yardım etti.

Source: Habertürk


İşte burcuna göre yaz sıcağında seni en serinleten içecek

Koç: Soğuk Acı Biberli Limonata

Ateşli doğan Koç, enerjisiyle her ortamda fark yaratır. Sıcaktan bunaldığında sıradan içecekler ona yetmez. Limonatanın serinletici ekşiliğiyle, acı biberin içten gelen yakıcılığı birleştiğinde hem damak zevkine hitap eder hem de metabolizmanı hızlandırır. Koç’un dinamik ruhunu yansıtan bu içecek, yaz sıcağında seni hem serinletecek hem de canlandıracaktır.

Boğa: Soğuk Bademli Süt

Rahatına ve lezzete düşkün Boğa burcu için içecek, sadece susuzluk gidermez; bir zevk, bir ritüeldir. Hafif tatlı, badem aromalı soğuk süt; hem huzur verir hem de seni sıcak günlerde dengede tutar. Üstelik protein deposu olan bu içecek, tok tutucu etkisiyle de Boğa’nın temkinli doğasına uygun bir güven duygusu sağlar.

İkizler: Naneli Soğuk Yeşil Çay

Zihinsel olarak sürekli hareket halinde olan İkizler, tazeleyici ve canlı içeceklerden hoşlanır. Nane ferahlığıyla birleşen soğuk yeşil çay, hem fiziksel hem zihinsel enerjini korumana yardımcı olur. Yaz ortasında bile motivasyonun düşmesin istiyorsan, bu içecek seni gündelik koşuşturmanın içinde taze tutar.

Yengeç: Hindistan Cevizli Soğuk Latte

Duygusal, hassas ve evcimen Yengeç için içecek; ruhu beslemeli, içten bir sıcaklık (ya da serinlik!) hissettirmeli. Hindistan cevizi sütüyle hazırlanan soğuk latte, hem nostaljik bir koku hem de yumuşak bir içim sunar. Gün içinde küçük bir kaçış, yazın ortasında serin bir sarılma gibidir bu içecek Yengeç için.

Aslan: Buzlu Mango Smoothie

Kendini göstermeyi seven, özgüveni yüksek Aslan için sıradan içecekler asla yeterli değildir. Tropikal ve göz alıcı bir içecek olan mango smoothie, Aslan’ın ışıltılı doğasına birebir uyum sağlar. Soğuk, yoğun kıvamlı ve tatlı bu içecekle hem dikkat çekersin hem de sıcak yaz günlerinde kendini kral/kraliçe gibi hissedersin.

Başak: Salatalıklı Limonlu Detoks Suyu

Başak burcu düzenli, sağlıklı ve doğallıktan yana seçimler yapar. Salatalık ve limonla hazırlanmış bol buzlu detoks suyu, hem vücudu arındırır hem de zihinsel netlik sağlar. Başak’ın detaycı yapısı, bu içeceğin temiz içeriklerine hayran kalacaktır. Minimal ama etkili bu karışım, seni yaz boyu ferah ve zinde tutar.

Terazi: Gül Şerbetli Soğuk Beyaz Çay

Zarafet ve estetik denince akla gelen Terazi, içecek seçiminde de görselliğe ve uyuma önem verir. Gül aromalı beyaz çay, hem rengiyle hem de kokusuyla tam bir duyusal şölen sunar. Yumuşak içimi sayesinde ruhunu dengeler, romantik bir yaz akşamının en şık eşlikçisi olur.

Akrep: Soğuk Karadut Şurubu

Tutkulu, gizemli ve derin duygulara sahip Akrep burcu, yoğun tatları sever. Karadut şerbeti; koyu rengi, güçlü aroması ve serinletici etkisiyle Akrep’in karakterine tam anlamıyla uyar. Yaz sıcağında hem içini serinletir hem de sana derin bir tatmin hissi sunar. Bu içecek aynı zamanda afrodizyak etkisiyle de bilinir, Akrep’e çok yakışır.

Yay: Egzotik Ananaslı Kombuça

Özgürlüğüne düşkün, maceraperest ve meraklı Yay için her içecek bir keşif fırsatıdır. Ananas aromalı kombuça; egzotik, hafif ekşi ve gazlı yapısıyla hem ferahlatır hem de bağırsak dostu olmasıyla bedeni destekler. Yeni şeyler denemeyi seven Yay burcu için bu içecek, yaz günlerinde vazgeçilmez olabilir.

Oğlak: Soğuk Espresso Tonic

Ciddi, planlı ve çalışkan Oğlak için bir içecek; verimli, net ve güçlü olmalıdır. Soğuk espresso tonic; kahvenin sertliğiyle sodanın ferahlığını bir araya getirerek, günün her saatinde hem zihin açıcı hem de serinletici bir etki yaratır. İş aralarında enerji toplamak isteyen Oğlak’a birebir.

Kova: Mavi Spirulina Limonata

Farklı, yenilikçi ve sıradışı olan Kova için klasikler pek ilgi çekici değildir. Mavi spirulina ile renklendirilmiş buz gibi limonata; görenin dönüp tekrar bakacağı, içenin zihnini açacağı türden bir içecek. Hem sağlıklı hem de yenilikçi bu karışım, Kova’nın orijinal ruhunu yansıtır.

Balık: Lavantalı Soğuk Limonata

Duygusal, sezgisel ve romantik Balık için içecekler bir içsel yolculuktur adeta. Lavanta aromalı limonata; yumuşaklığı, kokusuyla zihni dinginleştirmesi ve ferahlığıyla Balık’ın hassas ruhuna çok iyi gelir. Bir yudum aldığında hayallere dalar, serinliğin içinde duygularını yeniden keşfedersin.

Source: Derleyen: Nesli Leyla Şenol


Çağlar öncesinden Erzincan”a kaldı: Köy girişinde büyülüyor

Erzincan’ın 34 kilometre güney doğusunda bulunan, Kalecik köyünde kayalıkların zirvesinde yer alan tarihi Kalecik Kalesi gizli girişleri, mağaracıkları ve taştan merdivenleri ile merak uyandırıyor.Tarihin izlerini taşıyan kale, sarp kayalıkların üzerindeki konumuyla görenleri kendine hayran bırakıyor. Kale özellikle Game of Thrones dizisinin bazı sahnelerindeki kalelere benzetildiğinden sosyal medyada adından sıkça söz ettiriyor.Yaz tatilini Erzincan’da değerlendiren ve kaleyi ziyaret eden Murat Keleş, kalenin ihtişamından etkilendiğini belirtti. Keleş, Bu kale Erzincan’ın saklı kalmış yapılarından biri. Kaleye ulaşımın zor olması gizli kalmasında etkili olmuş olabilir. Sosyal medyada bu kaleyi görmüştüm. Ulaşım her ne kadar bizi zorlasa da buraya gelip bu devasa kaleyi gördüğüm için kendimi şanslı hissediyorum. dedi.Erzincan’da milattan önce Tunç Çağı’nda yapıldığı yüzey araştırmaları yapan akademisyenler tarafından tahmin edilen Kalecik Kalesi, sarp kayalıkların üzerindeki konumuyla görenleri adeta büyülüyor. Gizli girişleri, mağaracıkları, taştan merdivenleri bulunan kale, sunduğu eşsiz manzarasıyla merak uyandırıyor.

Source: Gazetevatan.com


Roma”nın simge yapısı Kolezyum”un önünde Mevlevi Sema Töreni yapıldı

Roma”da düzenlenen “Musica in Venere” konser serisinin kapanışında, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İtalya Kültür Bakanlığının işbirliği çerçevesinde, Mevlana”nın öğretilerinin aktarıldığı tarihi bir etkinlik gerçekleştirildi.

Etkinliğe Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Türkiye”nin Roma Büyükelçisi Elif Çomoğlu Ülgen, Kolezyum ve Roma Forumu Arkeolojik Sahası Direktörü Alfonsina Russo, İtalya Temsilciler Meclisi Kültür Komisyonu Başkanı Milletvekili Federico Mollicone ile 800 kadar izleyici katıldı.

Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı, törenin açılışında yaptığı konuşmada, Mevlana”nın barış dilini ve insanlığa sunduğu evrensel mesajı vurgulayarak, “Mevlana dünyaya ayrıştırmak değil, birleştirmek için geldiğini her sözünde ve davranışında göstermiştir.” dedi.

Dünyada yaşanan çatışmalar ve ayrılıklara da değinen Yazgı, Mevlana”nın mesajının yol gösterici olduğunu ifade ederek “Bugün, savaşların ve ayrılıkların arttığı bir dünyada, Mevlana’nın “insanlık”, “kardeşlik” ve “barış” temelli mesajları, hepimiz için bir rehber niteliğinde olmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Altay da şehirleri Konya’nın, taşında, toprağında, havasında Mevlana Celaleddin Rumi’nin ruhunu hissettiren bir medeniyetin mirasçısı olduğunu belirterek, Mevlana”nın “aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşabilir” anlayışıyla asırlardır gönülleri birleştirdiğini söyledi.

Başkan Altay sözlerini şöyle tamamladı:

“Bugün burada izleyeceğimiz UNESCO’nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi”nde yer alan Sema ayini, işte bu çağrının bir ifadesidir. Ben hepinizi, Sema’yı hissetmek, 9 bin 500 yıllık tarihiyle Çatalhöyük Neolitik Kenti’ni ve doğal güzelliklerini görmek üzere şehrim Konya’ya davet etmek istiyorum.”

İtalyan milletvekili Mollicone de etkinliğin son derece özel bir girişim olduğunu, Venüs Tapınağı’nda binlerce yıllık bir sema gösterisinin sergilendiğini ifade etti.

Mollicone, “Yorulmak bilmeyen kültürel diplomasi çabalarıyla harika kültürel miraslarımızı tanıtıyoruz.” dedi.

Sema gösterisi büyük ilgiyle izlendi

Açılış konuşmalarının ardından Kolezyum”un karşısındaki tarihi tapınakta, Konya Büyükşehir Belediyesi Türk Tasavvuf Musikisi ve Sema Topluluğu sanatçıları Mevlevi Sema Töreni icra etti.

Her anı ilgiyle izlenen ve görüntülenmek istenen Sema Töreni”nin sonunda gelenek olduğu üzere Fatiha Suresi okundu.

Etkinliğin son bölümünde, Kolezyum”un eteklerinde icra edilen sema gösterisinin ardından Sufizm ve semazenlerden etkilenen İtalyan sanatçı Franco Battiato”nun anısına kendisinin söylediği “Voglio Vederti Danzare” (Seni dans ederken görmek istiyorum) şarkısı da çalındı.

Etkinlik öncesinde ayrıca Türkiye”nin tanıtım filmleri de gösterildi.

“Bugüne kadar ilk defa böyle bir çalışmaya imza atıldı”

Bakan Yardımcısı Yazgı, etkinlik öncesinde Türk basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Roma”da çok özel bir geceye tanıklık ettiklerini belirterek, “Kültür Turizm Bakanlığı olarak Konya Büyükşehir Belediyesi”yle birlikte bir sema ayini organize ettik. Çok özel bir mekan. Venüs Tapınağı”nın altında, arkamızda Kolezyum”un o simgesel devasa yapısının gölgesinde dünyaya barış mesajları vermeye geldik aslında.” diye konuştu.

“Kültür Turizm Bakanlığı olarak dünyada turizmde dördüncü sıraya yükselmek bir tesadüf değildi.” diyen Yazgı, Türkiye”yi tanıtmak, kültür varlıklarıyla, gastronomi gelenekleriyle, örfü ve adetiyle Anadolu”yu tam anlamıyla dünyaya anlatmak için bakanlık olarak çalışmalara devam ettiklerini ifade etti.

Bu tür ses getiren etkinliklerinin, İtalya başta olmak üzere başka yerlerde devamının gelip gelmeyeceği sorusuna Yazgı, “Biraz önceki toplantılarda aslında konu başlıklarımızdan bir tanesi de buydu. Bugüne kadar ilk defa böyle bir çalışmaya imza atıldı. İtalyan dostlarımıza da teşekkür ediyorum. Yani bu alanın tahsis konusunda gerçekten bize çok büyük bir pozitif ayrımcılık sundular. Avrupa”nın birçok yerinde yine Türk kültürünü, Türk sanatını, Türk arkeolojisini anlatmak için birçok çalışmamız var. Yıl sonuna kadar bunlar peyderpey devam edecek.” yanıtını verdi.

Türkiye”nin kültürüyle, sanatıyla, arkeolojisiyle dünyada her zaman ses getiren bir ülke halinde geldiğini vurgulayan Yazgı, turizmin de öncü ülkesi olma yolunda emin adımlarla ilerlediklerini kaydetti.

Türkiye, Kolezyum”daki Göbeklitepe Sergisi ile de adından söz ettirmişti

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy”un Roma”da nisan ayında kapanışını yaptığı “Göbeklitepe: Kutsal Bir Yerin Gizemi” sergisi, açık kaldığı 6 ay boyunca 6 milyonu aşkın kişi tarafından ziyaret edilmişti.

Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan açıklamada, bu sergiyle yakalanan uluslararası ilginin, sema gösterisiyle daha da artmasının beklendiği belirtilmiş ve Roma”daki bu kültürel buluşmaların, bu yıl “Türkiye”ye 1 milyona yakın İtalyan ziyaretçi” hedefinde de belirleyici rol oynamasının amaçlandığı kaydedilmişti.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Hicri yılın ilk gününde Kabe örtüsü değiştirildi! Yeni Kisve-i şerif dualarla yerleştirildi

Suudi Arabistan”daki Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi İşleri Genel Kurumundan yapılan açıklamada, Kabe örtüsünün değiştirilme işleminin dün akşam 154 kişilik uzman bir ekip tarafından gerçekleştirildiği bildirildi. Suudi Arabistan, Kabe örtüsünü her yıl Zilhicce ayının 9. günü olan Arefe Günü değiştiriyordu ancak bu uygulama 2022 yılında değiştirilmiş, örtü yenileme işlemi Hicri yılın ilk günü olan 1 Muharrem”e alınmıştı. Bu yıl da 1 Muharremde değişikliğin yapılacağı açıklanmıştı. Yeni çekilen 47 parça ve 1415 kilogramlık örtünün değiştirme işlemi saatler sürdü. Kabe örtüsünün yapılması için yaklaşık 825 kilogram saf ipek, 180 kilogram gümüş ve altın kullanıldı. #r-1089858# KİSVE-İ ŞERİF Kabe örtüsü “Kisve-i Şerif” olarak da biliniyor. Yenisiyle değiştirilen eski örtü ise zemzem suyuyla yıkandıktan sonra müzelerde sergilenmesi için İslam ülkelerine gönderiliyor. Gümüş ve altın kullanılarak hazırlanan Kabe’nin kuşağında Kur’an-ı Kerim’den ayetler yer alıyor. DÜNYANIN EN BÜYÜK DİKİŞ MAKİNESİYLE ÜRETİLDİ Kabe örtüsü, Mekke’de bulunan Kral Abdulaziz Kisve Kompleksi’nde üretiliyor. Komplekste yaklaşık 200 usta ve idari personel görev yapıyor. Ayrıca burada, uzunluğu 16 metreyi bulan ve bilgisayar destekli çalışan dünyanın en büyük dikiş makinesi de bulunuyor. KABE ÖRTÜSÜNÜN ÖZELLİKLERİ Kabe örtüsünde yüksek kaliteli siyah boyalı doğal ipek kullanılıyor. Kabe’nin üzerine örtülen altın işlemeli hat yazıları da siyah renkli ipekli bir kumaş. Buraya kelime-i şehadet işleniyor ve çatıya yakın kısmında çevresine altın işlemeli bir şerit geçiriliyor; kemer biçiminde olan bu şeritte de Kur’an-ı Kerim ayetleri işleniyor. Kisve-i şerif 14 m. uzunluğunda ve 0,95 m. genişliğinde kırk sekiz parçadan meydana geliyor; tamamı 638,4 m2’den oluşuyor. Yukarı kısımdaki Kabe’nin dört tarafını çevreleyen yazı kuşağı (hizâm) birbirine eklenmiş on altı parçadan oluşuyor; uzunluğu 45 m., genişliği 0,95 metre. Bu kuşağın altında yine on altı parçadan meydana gelmiş, ancak birbirine eklenmeden aralarına içlerinde ayet ve esmâ-i hüsnâ yazılı daireler konmuş ikinci bir kuşak yer alıyor.

Source: Ali Tüfekçi


2 tane yaprak sarması sosyal medyayı ikiye böldü! Mehmet Yalçınkaya”nın restoranındaki fiyatlar gündem oldu

MasterChef Türkiye jürisi ve ünlü şef Mehmet Yalçınkaya’nın Ankara’da açtığı restoran, menüsündeki fiyatlarla yeniden sosyal medyanın dikkatini çekti. Daha önce 700 TL”lik keşli mantı ve 1550 TL”lik Serseri adlı porsiyonla gündeme gelen restoran, şimdi de vişneli yaprak sarma fiyatıyla konuşuluyor.

2 ADET SARMA 550 LİRA

Bir TikTok kullanıcısının yaptığı paylaşımda, Mehmet Yalçınkaya”nın restoranında iki adet vişneli yaprak sarmanın fiyatının 550 TL olduğu belirtildi. Kullanıcının videosu kısa sürede sosyal medyada yayılırken, fiyatlar yeniden tartışma konusu oldu.

Bazı kullanıcılar porsiyon fiyatını “abartılı” bulurken, bazıları ise deneyim odaklı restoranlarda bu fiyatların normal olabileceğini savundu. Özellikle “2 sarmaya 500 TL verilmez” yorumları yapıldı.

Source: Haber Merkezi


Kayahan vefatının 10. yılında sanatçı arkadaşları tarafından şarkılarıyla anıldı

Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Batuhan Mumcu”nun da izlediği konserde, Kayahan”ın kızı Beste Açar, Oğuzhan Koç, Murat Dalkılıç, Betül Demir, Ferhat Göçer, Elif Buse Doğan, Mehmet Erdem, Yonca Lodi, Gökhan Tepe, Keremcem, Erdinç Erişmiş, Yılmaz Taner ve Cengiz İmren, sanatçının sevilen eserlerini yorumladı.

Mumcu, konserde AA muhabirine yaptığı açıklamada, heyecanlı olduğunu dile getirerek, “İstanbul”umuzun ve ülkemizin göz bebeği AKM”de böyle anlamlı organizasyonda sanatçı arkadaşlarımızla bir araya gelmekten ben de çok büyük memnuniyet duyuyorum. Bu güzel mekanda ustalarımızın kıymetli şarkılarıyla bir araya gelmeye devam edeceğiz.” dedi.

“Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerde buluşuruz”

Kendisinin de Kayahan”ı dinleyen şanslı kuşaktan olduğunu söyleyen Mumcu, “Onları sadece yaşarken değil, vefatları sonrası da anmak bizim için çok kıymetli. Bu tarz organizasyonların hepsinde kendim de heyecanlanıyorum. Çok kıymetli üstatlarla, malumunuz sanat kurumlarıyla da yakından ilgileniyorum. Bakanımız da bu konulara çok önem veriyor. Biz de onun verdiği önem neticesinde arkadaşlarımızla çalışıp güzel işler ortaya çıkartmaya çalışıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Mumcu, Kayahan”ın “Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerde buluşuruz.” sözlerini anımsatarak, “Biz bugün onu en çok yakışan şekilde anıyoruz, müzikle, sevgiyle ve elbette vefayla.” diye konuştu.

Kayahan”ın kızı müzisyen Beste Açar da organizasyon için herkese teşekkür ederek, şunları kaydetti:

“Hayallerimi gerçeğe dönüştürdüğü için Kültür ve Turizm Bakanlığına teşekkür ediyorum. Burası benim için inanılmaz bir yer. Konservatuvar mezunu olduğumda ilk dans ettiğim sahneydi. Babam bana burada çiçek vermişti. Bugün 10. yıl ve burada herkese gönülden teşekkür ediyorum. Tek bir soruya “Evet.” deyip bugün burada oldular. En güzel şarkılarını babam için söyleyeceğim.”

“Türkiye”nin fon müziğini oluşturan bestecilerden”

Konser öncesi gazetecilerle bir araya gelen sanatçılardan Elif Buse Doğan, çocukluğunun Kayahan”ı dinleyerek geçtiğini aktararak, sanatçının her zaman şarkılarıyla yaşayacağını söyledi.

Müzisyen Yonca Lodi, Kayahan”ı tanımış ve son döneminde şarkılarını söylemiş biri olduğunu dile getirerek, “Elimden geldiğince anısını yaşatmaya çalışıyorum. Türkiye”nin fon müziğini oluşturan bestecilerden, bizden çok sonraki nesillere de aktarılacak şarkılardan bahsediyoruz. O yüzden elimiz, nefesimiz, yüreğimiz yettiği müddetçe şarkılarını ve müziğini yaşatmaya devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.

Müzisyen Mehmet Erdem, Kayahan”ın herkes için çok özel bir yerde olduğuna işaret ederek, “Hep beraber onun şarkılarını söylemek bize de gurur, onur veriyor. Bu sene çok değerli müzisyenleri kaybettik. Kaybettikçe anlıyoruz ki aslında onların şarkılar, ölümsüz şarkılar. Hep beraber söylemeye devam edeceğiz.” dedi.

“45 yıldır Kayahan şarkıları söylüyorum”

Müzisyen Cengiz İmren, ayağındaki sakatlığa değinerek, “Koşarak gelmek isterdim ama kalben koşarak buraya geldim. Kayahan abinin yaşarken bir şarkısını okudum. Bana nasip oldu. Kendi adıma çok heyecanlıyım.” sözlerini paylaştı.

Kayahan şarkılarını 45 yıldır söylediğini anlatan müzisyen Erdinç Erişmiş, “Benim için biraz daha özel biri. Aile büyüğüm, ağabeyim ve ustam. Sık sık yalnızken de onu anıyorum.” diye konuştu.

Müzisyen Oğuzhan Koç, Kayahan”ı anarak, usta sanatçının vesilesiyle besteci ve müzisyen olduğunu belirtti.

Hakan Bilgin”in sunuculuğunu üstlendiği programda, Beste Açar “Kar Taneleri”, Oğuzhan Koç “Gönül Sayfam”, Betül Demir “Geceler”, Ferhat Göçer “Yemin Ettim”, Murat Dalkılıç “Odalarda Işıksızım”, Gökhan Tepe “Sabahlar Uzak”, Mehmet Erdem “İlk Değil”, Keremcem “Gözlerinin Hapsindeyim”, Erdinç Erişmiş “Allah”ım Neydi Günahım”, Yonca Lodi “Her Şeyden Çok” ve Yılmaz Taner ise “Elmanın Yarısı” şarkısını seslendirdi.

Konser öncesinde Kayahan”ın yapay zekayla oluşturulmuş ses kaydı dinleyicilere dinletilerek, TRT”nin sanatçı için hazırladığı belgesel de katılımcılara sunuldu.

Konserde sanatçılara Alper Atakan”ın yönetimindeki orkestra da eşlik etti.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


“Gece müzeciliği” konsepti Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi”nde ziyaretçi hareketliliğini artıracak

Osmanlı dönemindeki tıp eğitimi ve tedavi yöntemlerinin anlatıldığı müze, Kültür ve Turizm Bakanlığının başlattığı “gece müzeciliği” uygulaması kapsamında yaz boyunca perşembe, cuma ve cumartesi geceleri 22.30″a kadar ziyarete açık olacak.

Sultan II. Bayezid tarafından 1488″de yaptırılan, tıbbiye, şifahane ve imarethane olarak kullanılan külliye, bugün Trakya Üniversitesi (TÜ) bünyesinde “Sağlık Müzesi” ve “İmaret Müzesi” olarak hizmet veriyor.

“Edirne, gece konuşan bir şehir”

Müze bahçesinde basın mensuplarıyla bir araya gelen TÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Hatipler, yaptığı açıklamada, Osmanlı”nın tıp eğitimi ve hastalara uygulanan tedavi yöntemlerinin anlatıldığı müzenin kentin en çok ziyaret edilen noktalarından biri olduğunu söyledi.

Edirne”nin tarihi ve kültürüyle öne çıkan önemli şehir olduğunu belirten Hatipler, “Bazı şehirler gece, bazı şehirler gündüz konuşur. Edirne gece konuşan bir şehir ve bu şehrin gece konuşan en önemli unsurlarından birisi de II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi.” dedi.

Hatipler, müzenin gece hizmet vermesi için gerekli aydınlatma ve diğer çalışmaların tamamlandığını ifade etti.

Müzenin gece de açık olmasının ziyaretçi hareketliliği oluşturacağını dile getiren Hatipler, “Özellikle Edirne halkının gece buralarını görmelerini sağlayacağız. Haftada 3 gün 22.30″a kadar açık olacak. Edirne”de bir ilk, Türkiye”de de çok yaygın uygulama değil. Güzel çalışma olacak. Herkesi müzemize bekliyoruz.” diye konuştu.

Müze, bugünden itibaren gece ziyaretine açılacak.

Sultan II. Bayezid Külliyesi

Sultan II. Bayezid”in Akkirman seferine çıkarken 1484″te temelini attığı külliye, 1488″de tamamlandı.

Osmanlı döneminde tıbbiye, şifahane ve imarethane görevleri üstlenen külliyede, 1800″lü yıllardan sonra sadece akıl ve ruh sağlığına yönelik tedaviler gerçekleştirildi.

Osmanlı”nın son dönemlerinde Balkan savaşlarından sonra faaliyeti sonlandırılan ve zarar gören külliye, 1978″de Trakya Üniversitesinin yapıyı bünyesine almasıyla 1986″da restorasyon süreciyle ayağa kaldırıldı.

UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi”ndeki külliyede yer alan ve “Avrupa En İyi Müze Ödülü” ve “En İyi Sunum Ödülü” sahibi Sağlık Müzesi”ne dünyanın pek çok yerinden ziyaretçi geliyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: