Daha iyi bir vedayı hak ediyorduk

Daha iyi bir vedayı hak ediyorduk

Tom Cruise, Ethan Hunt rolünde yine tek başına filme damgasını vuruyor. Hatırlanacağı gibi orijinali CIA propagandası olan 1966 çıkışlı bir Amerikan dizisi (ki sonradan ikinci bir dizi çabası da karşımıza çıkmıştı) 1996’da ana karakterini Tom Cruise’un canlandırdığı bir film olarak sinema sahnesinde boy göstermiş ve aradan geçen zaman dilimi içinde upuzun bir seriye dönüşmüştü. Bu hafta itibariyle ‘Mission: Impossible’ın perdedeki sekizinci yansımasını izliyoruz ve bu aynı zamanda bir devam filmi. Yedinci adım ‘Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ ismiyle geçen yıl vizyona çıkmıştı, ikinci perde de ‘Mission: Impossible-Son Hesaplaşma’ (Mission: Impossible-The Final Reckoning) adını taşıyor.Orijinal dizinin aksine ana karakteri Ethan Hunt ve ekibinin örgütten bağımsız çalıştığı ama nihayetinde hem ABD’nin hem de dünyanın çıkarlarını (!) koruduğu bir denklem üzerinden ilerleyen serinin bu son iki halkasında ‘Varlık’ (The Entity) adlı yapay zekâya karşı verilen mücadele anlatılıyor. İlk bölümde, geçmiş maceralarında dünyanın en yüksek gökdelenlerinde aşık atan Hunt’ın Alpler’in tepesindeki adrenalin yüklü sahnelerine tanıklık etmiştik, burada da benzer şekilde gökyüzünde geçen bölümler var ama kahramanımız aynı zamanda soğuk sularda gezinirken diplere dalıyor ve hipotermi tehlikesiyle bile baş başa kalıyor.Eski usul tekniklerKonuyu kısaca özetlersek; ‘Varlık’ nükleer güce sahip ülkelerin sistemlerine teker teker sızmaya başlamıştır ve sıra ABD’ye gelmek üzeredir. Ethan Hunt ise Başkan Erika Sloane’un ve tüm kabinenin huzuruna çıkarak kendisine gerekli araç ve mühimmat verilmesi halinde elindeki ‘haç formuna sahip anahtar’ vasıtasıyla enkaz halindeki Rus denizaltısı Sivastopol’a giderek buradaki ‘Podkova’ cihazıyla anahtarı birleştirerek ‘Varlık’ı tuzağa düşürüp yok edeceğine dair söz verir. Kabinedeki muhalefete karşın Başkan Hunt’a güvenir ve Sivastopol’a yollar. Bu zorlu görev sırasında kendisine eli hızlı bir yankesici olan Grace, has adamı Benji, intikam hırsıyla dolu Paris ve ekibe sonradan katılan Degas yardımcı olacaktır. Ayrıca ilk filmde kısa bir rolde gözüken bilgisayar dâhisi William Donloe da onlarla aynı saftadır. Bu arada ‘Varlık’ adına çalışan ama kendine ait ‘gizli emelleri’ olan Gabriel de en önemli düşman olarak karşısındadır…Brian de Palma imzalı 1996 yapımı ilk ‘Mission: Impossible’dan bu yana 29 yıl geçti; bu süre zarfında sinema da hayat da evrim geçirdi, onca olay onca gelişme yaşandı, ülkelerdeki liderler, dengeler değişti ama bütün bu devinime rağmen Tom Cruise, Ethan Hunt kimliğiyle aksiyonel bir karakter olmayı sürdürdü. Günümüz sinemasında bu türde yapımlara artık teknolojik dokunuşlar hâkim; heyecan sunan, aklımızı almaya çalışan birçok sahne bilgisayar ekranlarında yaratılıyor. Oysa Cruise bu duruma karşı çıkan bir anlayışla, el emeği göz nuru bir çabayla ve de eski usul tekniklerle, en önemlisi dublör kullanmadan yoluna devam ediyor. Benzer bir anlayışı yeniden gökyüzüne uzandığı 2022 tarihli ‘Top Gun: Maverick’te de perdeye taşımıştı. Bu bakımdan ‘Mission: Impossible’ serisinin böyle bir önemi var; başrol oyuncusu yaşı 63’e dayansa da kaslarından ve aksiyon tarzından taviz vermeden her yeni adımda farklı bir gösteriye soyunuyor. Bu serinin bir başka özelliği de aksiyon sahnelerinin çekimlerindeki geleneksel yapıyı öykü ve tarz açısından da yeniden inşa etmesi; Ethan Hunt, tıpkı James Bond gibi zamana ve modernizme direnen bir karakter. Gezindiği sular eski tip casusluk meseleleri. Ama ‘Son Hesaplaşma’ özelinde öykünün bu kez çok sıradan olduğunu söylemek mümkün. Başlarda adeta ‘çıkan kısım özeti’ tadında geçmiş maceralardan görüntüler sunan bir klip havasında bölüm var, sonrasındaysa Londra ve Washington’ın ardından Bering Denizi’ne, Kuzey Kutup Dairesi’ne ve nihayetinde Güney Afrika’ya taşınan hikâyede son derece soğuk sulara dalma bölümü az-biraz heyecanlı ama asıl adrenalin yükseltici sekans 10 bin fitte süzülen iki eski çift kanatlı uçağın düellosunda ortaya çıkıyor. Buradaki sahneler kuşkusuz filmin şahikası.Ne var ki 2 saat 49 dakikalık bir süre zarfı içinde ağır ve çok da albenisi olmayan bir hikâyeyi bu ‘yüksek oktanlı’ bölümler bile ayakta tutmakta zorlanıyor bence. Önceki film de çok iyi sayılmazdı ama Hunt’ın motosikletiyle 4 bin metre yükseklikten paraşütle trenin üzerine atlaması ve akabinde trendeki kasayla birlikte ortaya çıkan baş döndürücü sahneler etkileyiciydi. Öte yandan aslında genel olarak aksiyonların en bilinen sorunlu yanlarından biri bazı karakterlerin vedası dolayısıyla karşımıza gelen duygusal sahnelerdir. Filmin geneli içinde inandırıcı olmaz ve yama gibi durur; burada da benzer meseleler kıyıya vuruyor.‘Yaşlanmadım, ayaktayım’‘Mission: Impossible’ serisi De Palma’yla start almış, sonrasında kamera arkasına John Woo, JJ Abrams ve Brad Bird geçmişti. Son dört filmiyse Christopher McQuarrie yönetmişti. ‘Son Hesaplaşma’yla birlikte serinin sona ermesi türünden bir hissiyat var ama Tom Cruise ‘yaşlanmadım, ayaktayım’ psikolojisini sürdürmekte ısrar ederse tabii ki yeni serüvenler izleriz gibi geliyor.Lakin bu son adım, serinin de sonu olacaksa bence kayda değer bir final olmamış, ki bana kalırsa McQuarrie imzalı ‘Rogue Nation’ ve ‘Yanılsamalar’ çok daha iyi filmlerdi.Tom Cruise, Hunt rolünde yine tek başına filme damgasını vuruyor. Ve bu kez öykü onu çok fazla ön plana çıkarıyor ve adeta ‘Dünyayı Kurtaran Adam’a dönüşüyor (yabancı bir eleştirmen ‘İnsanlığın nihai kurtarıcısı, sanki İsa’ şeklinde bir yorumda bulunmuş). Grace’te Hayley Atwell’i, Luther’de Ving Rhames’i, Benji’de Simon Pegg’i, Paris’te Pom Klementieff’i, pek karizmatik olmayan kötü adam Gabriel’de Esai Morales’i, Başkan Erika Sloane’da Angela Bassett’i, William Donloe’da Rolf Saxon’ı izlediğimiz yapım ‘Varlık’ adlı şeytani yapay zekâya dayanan öyküsü sıradan olsa da yazı içinde bahsettiğim birkaç gönül çelen sahnesiyle idare eder bir film. Dışarıdaki eleştirmenlerden bazıları ‘beş üzerinden beş yıldız’ vermiş, bazıları da benim gibi vasat bulmuş. Dolayısıyla gidin, görün ve kendiniz karar verin derim…Emine Yıldırım imzalı ‘Gündüz Apollon Gece Athena’ festivalde gösterilecek filmler arasında.Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri FestivaliSüpürgeler uçmaya hazır…Bir başkent klasiği olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali 28 Mayıs’ta başlıyor. 4 Haziran’a kadar sürecek etkinlik ‘Benzersiz Kadınlar, Benzersiz Hikâyeler’ temasıyla düzenlenirken organizasyonda Türkiye dahil 29 ülkeden 26’sı uzun, 5’i orta ve 13’ü kısa metrajlı toplam 44 film izleyicilerle buluşacak. Program ‘Her Biri Ayrı Renk’, ‘Pembesiz Mavisiz’, ‘Olay Yeri Aile’, ‘Oyunbozanlar’, ‘Hafızanın Direnişi’, ‘Yakın Plan’ ve ‘Kısa Olmazsa Olmaz’ bölümlerinden oluşuyor.Festivalin açılışı 27 Mayıs akşamı Ankara Devlet Opera ve Balesi salonunda Şenay Gürler ve Yetkin Dikinciler’in sunuculuğunu üstleneceği törende gerçekleşecek ve Onur, Genç Cadı ve Bilge Olgaç Başarı Ödülleri sa- hiplerine takdim edilecek. Bu yıl Onur Ödülleri Gülşen Bubikoğlu ve Hülya Darcan’a; Genç Cadı Ödülü Mina Demirtaş’a; Bilge Olgaç Başarı Ödülleri Başak Emre, Bennu Yıldırımlar ve Harika Uygur’a verilecek. 3 Haziran gecesi Kült Kavaklıdere’deki kapanıştaysa ‘Her Biri Ayrı Renk’ bölümünde yarışan filmlerden biri FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) Ödülü’nün sahibi olacak. ‘Her Biri Ayrı Renk’te şu yapımlar var: ‘Gündüz Apollon Gece Athena’ (Yön: Emine Yıldırım), ‘Ağlama, Kelebek’/Don’t Cry, Butterfly (Yön: Duong Dieu Linh), ‘Başlama Vuruşu’/Kickoff (Yön: Roser Corella-Stefano Obino), ‘Ay’/Moon (Yön: Kurdwin Ayub), ‘Naima’ (Yön: Anna Thommen), ‘Su Yüzü’ (Yön: Zeynep Köprülü), ‘Bankamızı Tercih Ettiğiniz İçin Teşekkür Ederiz’/Thank You for Banking with Us (Yön: Laila Abbas), ‘Çirkin Üvey Kardeş’The Ugly Stepsister (Yön: Emilie Blichfeldt), ‘Görünmeyen Şeylerin Doğası’/The Nature of Invisible Things (Yön: Rafaela Camelo) ve ‘Tropikal Sevda’/Beloved Tropic (Yön: Ana Endara Mislov).Kadınların aile içindeki rollerine ve mücadelelerine odaklanan filmlerin öne çıkarıldığı ‘‘Olay Yeri: Aile’ seçkisindeyse ‘Castillo’, ‘Paternal Leave’, ‘Gülizar’ ve ‘Vermiglio’ adlı yapıtlar gösterilecek. ‘Oyunbozanlar’ bölümündeyse Ceylan Özgün Özçelik’in ‘Hiçbir Şey Normal Değil’i, Lucile Hadzihalilovic’in ‘The Ice Tower’ı ve Shiori Ito’nun ‘Black Box Diaries’ı izleyici karşısına çıkacak.Gösterimleri Kült Kavaklıdere sinemalarında ve Etimesgut Belediyesi 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan festivalin bilet fiyatları tam 100, öğrenci 50 lira olarak belirlendi.Gerçek AcıVE DİĞER SEÇENEKLER◊ İnsanların kaybettiği sevdiklerini kefenlere koyup cesetlerini gözetledikleri bir uygulama olan GraveTech’in mucidi Karsh, aslında bunu kanserden ölen karısı için icat etmiştir. Bir gece cesetlerin olduğu mezarlık tahrip edilir ve ardından faillerin aranması çalışması başlar. David Cronenberg’in 2017’de kanserden kaybettiği eşinin kendisinde yarattığı yokluğa ilişkin izleri de barındıran son çalışması ‘Kefenler’ (The Shrouds) izlenmesi bazılarına zor gelebilecek ama ilginç fikirler barındıran özel bir yapım. Filmde başrolleri Vincent Cassel, Diane Kruger, Guy Pearce, Sandrine Holt, Elizabeth Saunders ve Jennifer Dale paylaşıyor. ◊ ‘Lilo ve Stiç’ (Lilo&Stitch) adlı animasyon Hawaiili küçük kızla tuhaf uzaylının hikâyesini anlatıyor. Yönetmen Dean Fleischer Camp. ◊ Haftanın menüsündeki diğer yapımlar şöyle: ‘Üç Arkadaş’ (Yön: Nursen Çetin Köreken), ‘Stelios: Bekledim de Gelmedin’ (Yön: Yorgos Tsemberopoulos), ‘Gecenin Gündüzü’ (Yön: Atakan Şatıroğlu), ‘Kabala’ (Yön: Fatih Gülaydın), ‘Semur 5: Cin Tohumu’ (Yön: Ahmet Arslan). Sam Raimi imzalı ‘Örümcek-Adam ’ (Spider-Man) serisinin son filmi de tekrar vizyonda.

Source: Uğur Vardan