“Eğitim Politikaları Bülteni – Geleceği Aydınlatan Mesajlar ve Çözümler”

Dünyanın onların insanlık mesajına ihtiyacı var

Analiz / İsmail S. Gülümser

Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, Samanyolu Haber”deki yazısında Orta Asya’dan bir gencin mektubunu paylaşmış. Herkesin hissiyatına tercüman olacak bir örnek olayla, Hizmet’in dünyanın geleceğini aydınlatacak bazı niteliklerine vurgu yapmış.

Bunalım döneminde ülkelerin imdadına koştular

Sovyetler Birliği”nin dağılmasından sonra bağımsızlığını yeni kazanan ülkeler, ne yapacağını bilmeyen idarecilerin elinde ciddi sorunlarla yüzleşti. Mali imkândan yoksun bir şekilde devraldıkları enkazı, kaldırmakta zorlanan yönetimlere destek için gidenlerin çoğu bölgenin doğal kaynaklarına göz dikti.

Gönüllüler ise ellerinde imkân olmadan, üçerli beşerli gruplar halinde; diline ve kültürüne aşina olmadıkları çok geniş bir coğrafyaya dağıldı. Maddi hiçbir beklentiye girmeden, soydaşların yaşadığı bölgelerin yardımına koştu ve her yere insanlık meşalesini taşıdı.

Samimiyetin gücü ve dönüştürücü etkisi

Başlangıçta çok zorlandılar fakat samimiyetleriyle hep özendirici ve örnek oldular.

Aile yapısının kasıtlı olarak yıkıldığı bir bölgede onlar, gençleri kendi kültür ve ahlaki değerleriyle yeniden tanıştırmak için çaba harcadılar. Bencilliğin hâkim olduğu bir coğrafyada, hayatını yeni nesle adayan öğretmenlerin, tüm imkanlarını feda eden esnafların özverisi güven telkin etti.

Maneviyatı tahrip edilmiş bir toplumdan gelen öğrenciler,

Okuldakilerin kendileri için yaptığı büyük fedakarlığı görünce,

Çalışanların yerde gezen melekler ve okulunun bir cennet köşesi olduğu hissine kapılmış.

Kaybolan tüm değerlerini orada yeniden kazandığını,

Anne babasını sevmeyi bile orada öğrendiğini,

Bu yüzden büyük bir heyecan ve coşkuyla okula bağlandığını ifade etmiş.

Bazı gençlerin, ayakkabıyla dolaşmaktan sakınacak kadar okul atmosferinden etkilendiği anlaşılıyor.

Devletler eğitime milyonlarca dolarlık kaynak ayırıyor, en deneyimli kadrolarla eğitim programları hazırlıyor. Ülkeler yılların verdiği birikimle yeni nesle olumlu davranış kazandırmaya çalışıyorlar, ancak istenen düzeye ulaşılamıyor. Halbuki gönüller, gittikleri her yerde dar imkanlarla işe başladıkları ve deneyimi olmayan gencecik öğretmenlerle hizmet ürettikleri halde çok başarılı sonuçlar alıyor.

Yaşantıyla rehberlik modeli

Geçmişte toplumda derin iz bırakan maneviyat önderlerinin örnek yaşantıları günümüzde bile etkisini sürdürüyor. Hocaefendi’nin, sahih İslam yorumuna dayanan bilgilerle şekillendirdiği insani ve ahlaki davranış modeli de böyle belirgin bir fark oluşturdu.

Çünkü o, “Çok etkili bir hitabete sahip olsanız da belki heyecanları uyarabilirsiniz. Ancak aynı ölçüde sözler davranışa dönüşmezse inandırıcı olamazsınız” dedi ve tutarlı davranışların toplum vicdanında daha kalıcı iz bırakacağını anlattı. Gönüllülerden, rol model olma “Yaşantı ve tavrıyla güven telkin etme” istedi.

Onun bu vb. sözlerini rehber edinen, tecrübesiz çiçeği burnunda eğitimciler, gittikleri her ülkede gençler üzerinde derin tesir bıraktı. Pek çoğu “beklentisizliği” bir hayat prensibi haline getirdi. Gelecek kaygısını bir kenara bırakan insanlar, başkasını yükseltme uğruna yıllarca kişisel amaçlarını, ikinci plana itti.

Bulundukları yerlerde yaşama değil yaşatmayı hedef aldıkları için, oturuşu kalkışıyla hep örnek davranış sergiledi. Dıştan bakanlar onların yüksek ahlaki değer yargılarından çok etkilendi.

Bugün gelişmiş ülkelerde, dünyanın geleceğine katkı sunacak çok ileri düzeyde bilimsel çabaların olduğunu görmek mümkün. Ancak çevresindeki harikulade değişim ve dönüşümlerle, inandığı değerlere bağlılığını artırıp toplumsal hayata da olumlu katkı sunmayı düşünen insan sayısı sınırlı.

Söz fikir ve düşüncenin gücü sınırlı

Bazıları eserleri ve konuşmasıyla topluma ütopya sunduğu halde, yaşantısıyla bunu göstermediği için kalıcı etki uyaramıyor. Dinle gelen değerlere bağlı olduğunu iddia edenler, onun gereklerine uyup üstün bir ahlaki davranış sergilemediğinde inandırıcı olmakta zorlanıyor. Müslümanların kendi çocukları üzerinde bile etkili olamaması bu türden yaşantı zaafından kaynaklanıyor.

Felsefecilerin ürettiği ilginç fikirler, insanları düşünmeye sevk etse de bundan hareketle hayatına yön verenlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Halbuki İslam peygamberi (SAV) ve arkadaşlarının, o dönemde kendilerine gelen ilahi mesajları yaşama tarzı çok geniş bir coğrafyada etkili oldu. Onun (SAV), 40 yaşına kadar ki dürüstlüğü davranışlarındaki tutarlılık herkes tarafından beğenildiği için sözleri taş gibi kalpleri yumuşattı, ilk yıllarda inatla karşı çıkanlar bile, bir süre sonra onun tesir alanına girdi. Samimiyetleri o kadar inandırıcı bir referans oldu ki etkileri günümüze kadar ulaştı.

Onlara bağlı kaldıkları dönemlerde İlhanlılar, Zengiler, Eyyubiler, Selçuklular, Osmanlılar büyük gelişme gösterdi, medeniyetin beşiği oldu, değer kaybı yaşadıklarında tarih sahnesinden silindiler. Geçmiş büyüklerin geleceği aydınlatan vizyonu yanında, yaklaşık 8 asırdan beri İslam coğrafyasının bugün dünya üzerinde hiçbir olumlu katkısının olmaması inandıkları değerlere olan güven kaybında yatıyor.

Kıymeti bilinmeyen değerler ve tutarlılık

Sahip olduğu yüksek insani ve ahlaki normların kıymetini bilmeyenler, başkalarına benzeyerek rekabette öne geçeceğini sandı. Bazıları dini bir üstünlük kurma aparatı gibi kullanırken kimi de eziklik psikolojisi içinde Müslüman olduğunu saklama derdine düştü. Halbuki dindarların namaz vb. ibadetlerinin hiçbirinde utanılacak bir şey yok ve bunlar diğerleriyle ortak proje yürütmeye engel değil. Aksine dindar göründüğü halde kişisel kusurlardan kendini koruma gereği duymayanlar yadırganıyor.

İnsan farkında olmasa da çevresindekiler hiç hissettirmenden onu izler, bazen aykırı davranışlara itmek için zorlayarak test edebilir. Hayatında falsoya yer vermeyen en zor şartlarda istikrarını sürdüren inandırıcı olur.

Sahabeler ve ondan sonra gelenlerin imrendirici tavırlarının kalpleri yumuşattığını bilmeyenler, ellerine güç geçtiği anda bunu başkası üstünde baskı unsuru olarak kullanarak kısa yoldan istediğini almaya kalkıyor.

Din özellikle siyasal İslam gibi akımların elinde, sadece hakimiyet aracı gibi kullanılıyor.

Onlar gibi hareket etmeden rekabet edilemeyeceğini düşünenler,

Şirin görünme gayretiyle sempati kazanmaya çalışanlar, tersine tepki çekiyor.

İçtenlikle oluşan güven

Kendi değerlerine inanıp onlara bağlı kalarak, zikzak çizmeden, düzgün bir hayat sürenler itimat telkin eder. Onları yaşantısıyla gösterenler, çok iyi nutuk atan hatip, tumturaklı yazı yazan edipten çok daha tesirli olur.

Ancak başkalarına göstermek için sergilenen zorlamalı tavırlar, gerçeği tam yansıtmayan sunilikler de faydalı olmaktan uzaktır. Böyle bir görüntü vermek için kendini eğip büken, yapmacık ikircikli tutumundan dolayı çevresinde iyi tesir bırakmadığı gibi bütün emekleri de zayi edebilir.

Bir insan, iyilik ve güzellikleri içselleştirmesi halinde hiç tanımadığı insanlarda bile olumlu etki uyarabilir. Alçak gönüllüğü tabiatının bir parçası haline getiren, bunları samimi biçimde hal ve hareketlerine yansıtanların tavrı sözün önüne geçer, etraflarında sevgi halesi oluşur.

Hizmet gönüllülerinin inandıkları değerleri yaşama konusundaki titizlikleri, birer iffet ve ismet abidesi gibi davranıp herkesin namusunu koruma konusundaki gayretleri gözden kaçmadı. Dikkatle izleyenler hiç çekinmeden çocuklarını onlara teslim etti. Genç yaşlarına rağmen, götürdükleri her teklif tecrübeli insanlar tarafından destek gördü. Kazanılan güven duygusu en anormal şartlarda bile sarsılmadı.

Dinle gelen mesajları tam kavramamış, ancak bildiği kadarını yaşamaya çalışan gönüllülerin, tesiri böyle olduysa, onu daha büyük bir hassasiyet içinde yaşayanların etkisini tasavvur etmek bile zordur.

-Bu nedenle kimse kendi değerlerinden şüphe duymamalı.

-Toplumlara faydalı olmayı düşünenler, önce yaşayarak doğru temsil etmeli ve yüksek ilkeleri davranışlarıyla göz alıcı bir şekilde yansıtıp canlandırmalı.

-Birilerine imrenip onlara benzeyerek faydalı olmayı bekleme yerine, imrendirici davranışlarla herkese olumlu katkı yolu aranmalı.

Source: aktifhabercom