Eğitim Sen’den proje okulu tepkisi: ‘Proje okullarında liyakat esas alınmalı’
Eğitim Sen İzmir şubeleri, proje okullarına yapılan atamalarda liyakat ilkesinin göz ardı edilmesine ve siyasal kadrolaşmaya karşı Atatürk Lisesi önünde dün basın açıklaması düzenledi. Eylemde sık sık “Projeniz olmadık, olmayacağız” ve “Bilimsel, laik, demokratik eğitim” sloganları atıldı. Basın açıklamasını Eğitim Sen 6 No’lu Şube Başkanı Deniz Filiz okudu. Açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı özel program ve proje uygulayan eğitim kurumlarına yönelik 8 Nisan 2025 tarihinde açıklanan atama sonuçlarının, geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da şeffaflıktan uzak ve liyakatsiz bir şekilde yapıldığı belirtildi. Filiz, proje okullarına yapılan öğretmen ve yönetici atamalarının somut, ölçülebilir ve nesnel kriterlerden yoksun olduğunu vurguladı.
Source: Ece İçmez
Coğrafya alınyazımız mı? – Serpil Güleçyüz
Bazen düşünür kendimize bir soru sorarız: “Başka bir şehirde, başka bir ülkede doğmuş olsaydım acaba yaşamım nasıl olurdu?” İşte tam da bu noktada aklımıza şu soru gelir: Doğduğumuz yer alınyazımız mı? Kimilerine göre bu sorunun cevabı evettir. Çünkü bir kişinin doğduğu coğrafya, onun yaşam koşullarını büyük ölçüde etkiler. Bir ülkenin ekonomik durumu, eğitim sistemi, iş olanakları, sağlık hizmetleri gibi temel yaşam standartları bireyin geleceğini şekillendirir. Savaşlar, otoriter rejimler ve baskıcı sistemler ise bireylerin özgürlüklerini ve hayallerini sınırlar. Kültürel yapılar; kadınerkek rolleri, inanç sistemleri ve gelenekler yoluyla bireyin benlik algısını ve kişisel gelişimini derinden etkileyebilir. Örneğin, hâlâ bazı ülkelerde kız çocuklarının eğitim hakkı sınırlı. Bu durum onların hayallerini gerçekleştirmesini zorlaştırıyor. “ALINYAZISINI” DEĞİŞTİRENLER Dünya Bankası ve UNESCO verilerine göre bir bireyin doğduğu yer onun eğitime erişimini doğrudan etkiler. Bu da uzun vadede yaşam kalitesini belirleyen en temel faktörlerden biridir. Bu bağlamda bir insanın neyi isteyeceği, neyi başarabileceği hatta ne kadar hayal kurabileceği bile yaşadığı coğrafyaya göre şekillenebilir. Ancak bir başka görüşe göre ise doğduğumuz coğrafya alınyazımız değildir. Çünkü bireyin iradesi, azmi ve kararlılığı her şeyin önünde gelir. Günümüzde insanlar daha fazla hareket edebiliyor, farklı kentlere, ülkelere göç edebiliyorlar. İnternet sayesinde bilgiye, eğitime ve iş olanaklarına erişim artık küresel ölçekte gerçekleşebilir. Olumsuz koşullarda doğmuş ama olağanüstü işler başarmış pek çok insan var. Mustafa Kemal Atatürk, Güney Afrika’nın efsane lideri Nelson Mandela, Nobel ödüllü bilim insanı Aziz Sancar bu konuda dikkat çekici örneklerdir. Hepsi, doğdukları coğrafyanın ötesine geçip hem kendi yaşamlarını hem de bulundukları toplumu değiştirmeyi başarmışlardır. AZİM VE İRADE Ayrıca insan hakları örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası destek ağları da bireylere kendi coğrafyalarının sunduğu sınırlamaların ötesinde olanaklar sunabiliyor. Yani alınyazısı, sadece başımıza gelenler değil, onlara nasıl cevap verdiğimizdir. Coğrafya başlangıç noktası olabilir ama yönü ve sonu bizim elimizdedir. Bazı insanlar gerçekten çok zor koşullarda doğar ama yine de yaşama tutunur, mücadele eder, hayallerinden vazgeçmeden seslerini dünyaya duyururlar. Gündüz çobanlık yapıp, gece mum ışığında ders çalışan ve en iyi üniversiteleri kazanan çocuklar bunun en güzel örneklerinden biridir. Bu çocuklar bize, irade ve azmin coğrafyadan daha güçlü olabileceğini gösteriyor. Sonuç olarak doğduğumuz yer önemlidir, bunu inkâr edemeyiz. Doğduğumuz coğrafya ilk adımı belirler ama yürüdüğümüz yolu biz seçeriz. Belki yol yokuş, belki taşlı, belki zorludur ama o yol bizim yolumuzdur. Bizim seçimimizdir ve yürümeye değerdir. Ve belki de birbirimize destek olduğumuzda, yardım eli uzattığımızda yalnızca kendi coğrafyamızı değil, başkalarınınkini de değiştirebilir, güzelleştirebiliriz. Ne dersiniz? Denemeye değmez mi? SERPİL GÜLEÇYÜZ EĞİTİM YÖNETİCİSİ
Source: Olaylar Ve Görüşler
Anadolu mutfağı şifa merkezi! Emine Erdoğan: “Yemek bir milletin kimliğidir”
Emine Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı”nca hayata geçirilen Türkiye Gastronomi Liseleri Projesi”nin İstanbul Etiler Turizm Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi”nde düzenlenen tanıtım programında yaptığı konuşmada 2021″de yayımladıkları “Asırlık Türk Mutfağı” kitabının, uzun soluklu bir yolculuğun ilk adımı olduğunu kaydetti. Erdoğan, “Binlerce yıllık tarih ve eşi benzeri görülmemiş bir kültür zenginliği ile iç içe olduğumuz için ne kadar şükretsek az. Bu zenginliğin en görünür olduğu yerlerden biri de şüphesiz mutfağımızdır. Topraktan tabağa uzanan zincirin halkalarını; tarih, kültür, bilim, estetik, sanat ve şifa oluşturur. Bu mirasa sahip çıkmak, onu dünyada hak ettiği konuma taşımak hepimiz için hem bir ödev hem de bir vefa borcudur” ifadelerini kullandı. Emine Erdoğan, gastronominin son yılların yükselen yıldızı olduğunu söyleyerek, “Gastronomi, turizmin ana motivasyonlarından biri haline gelmiş, ünlü şeflerin alana yaptığı katkılarla popüler bir kariyer seçeneği olmuştur. Ancak bunun da ötesinde gastronomi artık devletlerin sıkça başvurduğu bir kamu diplomasisi aracıdır. Çünkü yemek, bir milletin kimliğidir, hikâyesidir. Tüm bunlara ek olarak mutfağımız başlı başına bir şifa merkezidir” şeklinde konuştu. 12 BİN YILLIK MAZİ Gastronomi liselerinin önemine vurgu yapan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kültürel mirasın korunmasının başlıca yolu, onu, otantik dokusunu bozmadan yeni nesillere aktarmaktır. Bu açıdan gastronomi liseleri çok önemli bir ihtiyaca cevap verecek. Lise çağındaki gençlerimizi kelimenin tam anlamıyla işin mutfağında yetiştireceğiz. Onlara, malzemeleri bir araya getirmenin çok ötesinde bir donanım kazandıracağız. Her tarifin ardındaki coğrafyayı, coğrafi ürünleri, tarımsal üretim kapasitesini, tarihi tecrübeyi ve hikâyeyi de öğrenecekler.” Emine Erdoğan, Türkiye”nin 7 bölgesinde hayata geçecek tematik gastronomi liselerinde öğrencilerin, bölgelerinin tüm gastronomi unsurlarını öğreneceklerini belirterek, “Yani 12 bin yıllık bir gastronomi hafızasından beslenecekler” dedi. OSMANLICA MENÜ HEDİYE EDİLDİ Emine Erdoğan, proje dolayısıyla Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve bakanlıktaki tüm çalışanlara yürekten teşekkürlerini iletti. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Emine Erdoğan”a, 1904 yılında Osmanlı Sarayı”nda misafirler için hazırlanan yemeğin İngilizce ve Osmanlıca yazılmış menüsünü armağan etti. Ardından Emine Erdoğan ile lise öğrencisi şef adaylarının yer aldığı toplu aile fotoğrafı çekildi.
Source: Muhammed Uzun
Memur borçlanmayla EYT’li olur mu?
MEMUR ASKERLİK BORÇLANMASI YAPARAK EYT’Lİ OLABİLİR Mİ? Memuriyete 2001 yılının ocak ayında başladım. Askerliğimi ise 1999 yılında 18 ay yaptım. Askerlik borçlanmamı ödersem memuriyete girişim yasanın çıktığı tarihten öncesine denk geliyor. Böyle bir durumda işçilerde olduğu gibi EYT kapsamına giriyor muyum? Bir başka sorum da şu: 2005 tarihinden önce veya sonra memuriyete girişimin EYT ile bir ilgisi var mı? (Cengiz Y.) SSK ve BAĞ-KUR’lular sigortalı çalışmaya başlamadan önceki askerlik sürelerini borçlandıklarında sigorta başlangıç tarihleri borçlanma yaptıkları süre kadar öne çekilir. Öne çekilen tarihteki koşullara göre emeklilik hakkı elde ederler. SSK ya da BAĞ-KUR kapsamında olsaydınız askerlik borçlanması yaptığınızda sigorta başlangıç tarihiniz öne çekilerek emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesinden yararlanarak emekli olabilirdiniz. SSK ve BAĞ-KUR kanunlarında, sigortalı çalışmaya başlamadan önceki askerlik sürelerinin borçlanılması halinde sigorta başlangıç tarihinin borçlanılan süre kadar öne çekileceği hususu açıkça düzenlenmiş bulunuyor. Ancak, 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanununda böyle bir hüküm olmadığı için 5434 Sayılı Kanuna tabi memurlar sigortalı çalışmaya başlamadan önceki askerlik sürelerini borçlandıklarında prim günlerine sayılıyor fakat sigorta başlangıç tarihleri öne çekilmiyor. Konu zaman zaman Kamu Denetçiliği Kurumu’nun da gündemine geliyor. Nitekim Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç geçen yıl bir başvuru üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu’na, başvuru yapan memurun borçlanma süreleri kadar sigorta başlangıcının öne çekilerek EYT’den yararlandırılması tavsiyesinde bulundu. Ancak, SGK’nın Ombudsmanın tavsiyesine uyma zorunluluğu bulunmuyor. EYT düzenlemesi, sigortalı çalışmaya 8 Eylül 1999 tarihinden önce çalışmaya başlamış olan kişilerin yaş dışındaki koşulları yerine getirmeleri halinde emekli olmalarına imkan sağlıyor. Bu tarihten önce SSK veya BAĞ-KUR primi bulunan kişiler sonradan memur olsalar dahi EYT kapsamında yer alırlar. Sonuç olarak EYT’li olmak için 2005 yılı değil 8 Eylül 1999 tarihinden önce herhangi bir statüde sigortalı çalışmaya başlamak önemlidir. ENGELLİ RAPORU İLE KIDEM TAZMİNATI ALINABİLİR Mİ? Sigorta girişim 2007 yılı. 2011 yılından bu yana bir işletmede çalışmaktayım. Bu zaman içerisinde bazı sağlık sorunlarım ortaya çıktı ve 2023 yılında şeker, astım, bronşit gibi farklı rahatsızlıklardan heyete girerek %45 süresiz engelli raporu oldum. Vergi indiriminden yararlanıyorum. 20 yıl sigortalılık süresini doldurmak için beklerken ocak ayında yasa değişti ama tam içeriğini anlayamadım. Tekrar rapor almam gerektiği ve tek rahatsızlıktan %40 engel teşkil etmesi gerektiği söyleniyor. Eğer raporum geçerli ise 18 yıl sigorta süresini doldurdum ve 5300 gün prim mevcut. Emekli engellilik hakkından yararlanabiliyor muyum? Raporum ile kıdem tazminatı alma hakkım var mı? (Ali Ç.) SSK’lı (4/a) çalışmaya 2008 / Ekim ayından önce başlayanlar daha önce engelli vergi indirimi raporuna dayanarak emekli olabiliyorlardı. 15 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe giren kanunla bu uygulama sona erdi. Vergi indiriminde kullanılan engelli raporlarında birden fazla hastalığı bulunanların tüm hastalıkları dikkate alınıyor ve bu hastalıklar üzerinden engellilik oranı tespit ediliyor. 2008 / Ekim tarihinden sonra çalışmaya başlayan SSK’lılar ile esnaf ve memurların engelli raporuyla emekliliğinde ise Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sağlık kurullarınca onaylanan rapor almaları isteniyor. Bu raporlarda ise çalışma gücünde en fazla kayba yol açan tek hastalık dikkate alınıyor. Elinizdeki engelli raporuyla vergi indiriminden yararlanmaya devam edersiniz ancak erken emeklilik hakkından yararlanamazsınız. Yeni kanunla birlikte engelli raporuna dayanarak emekli olma koşulları değiştirildi. Engellilik oranı yüzde 40 – 49 arasında olanlar için daha önce 20 yıl sigortalılık süresi aranırken şimdi 18 yıl sigortalılık süresi ve 4100 prim günüyle emekli olabilecekler. SGK’ya engelli raporu almak için başvuruda bulunun. Düzenlenecek raporda çalışma gücünde kayıp oranı yüzde 40-49 arasında tespit edilirse hemen emekli olabilirsiniz. Aksi takdirde eski raporla erken emekli olma hakkınız kalmamış bulunuyor. Engelli raporu ile kıdem tazminatı alma hakkı bulunmuyor. Kendi isteğinizle işten ayrıldığınızda kıdem tazminatı alabilmeniz için ya prim gününüzü 7000’e tamamlamalısınız ya da mevcut prim günüyle 2032 yılında 25 yılın tamamlanmasını beklemelisiniz. MEMURLAR EYT İLE EN ERKEN NE ZAMAN EMEKLİ OLUR? BAĞ-KUR’lu olarak işe giriş tarihim 29.12.1998. 360 gün prim ödedikten sonra dükkanı kapattım. Sonrasında 22.02.2013’e kadar 1260 gün SSK prim günüm oldu. Bu tarihten itibaren memur olarak çalışıyorum. Toplamda 5930 prim günüm var. Yaşım 45. Ne zaman ve nasıl emekli olabilirim? (Osman D.) İlk defa sigortalı çalışmaya 8 Eylül 1999 tarihinden önce başlayan memurlar kadınsa 7200, erkekse 9000 prim gününü tamamlamak şartıyla yaşa bakılmaksızın emekli olabilirler. Siz EYT kapsamında bulunuyorsunuz. Ancak, prim gününüzü tamamlamamışsınız. Prim gününüzü 9000’e tamamladığınız tarihte emeklilik dilekçesi verebilirsiniz. Daha erken emekli olamazsınız. 2004’TE İŞE GİREN SSK’LI KADIN 4673 GÜNLE NE ZAMAN EMEKLİ OLUR? 01.12.1965 doğumluyum. 2004 yılında 4/b ile çalışmaya başladım. 2489 günüm var. 2011 yılından sonra da 4/a’da çalıştım ve 2184 günüm de orada var. İki çocuğum var ama doğum tarihleri 1989 ve 1995. Maddi olarak zorluk içindeyim, en yakın emeklilik durumum nasıl olur? (Feray K.) Son 7 yılda en fazla SSK’lı çalışmış olmanız dolayısıyla SSK statüsünde emekli olabilirsiniz. Sigortalı çalışmaya 8 Eylül 1999 – 30 Nisan 2008 tarihleri arasında başlayan SSK’lılar 7000 prim gününü tamamlayarak kadınsa 58, erkekse 60 yaşında emekli olabilirler. Çocuklarınız sigortalı çalışmaya başlamadan önce doğduklarından doğum borçlanması yapamazsınız. Normal emeklilik için 6,5 yıl daha aralıksız çalışmanız gerekir. Ancak, prim günü sizin gibi normal emeklilik için yeterli olmayan SSK’lılar ise en az 4500 prim günü ve 25 yıl sigortalılık süresini tamamlamak koşuluyla yine aynı yaşlarda emekli olabilirler. Bundan sonra hiç çalışmasanız bile mevcut prim günlerinizle 25 yıllık sigortalılık süresini dolduracağınız 2029 yılında emekli olabilirsiniz. SON 7 YILDA ÜÇ AYRI STATÜDE ÇALIŞMIŞ OLANLAR NASIL EMEKLİ OLUR? Benim 1999 öncesi 500 gün sigortam var. 2003 sonrası memuriyete geçtim 2016 yılına kadar çalıştım. 2016 yılından sonra 550 gün BAĞ-KUR’lu çalıştım. 2023 yılında da 4/a’lı olarak çalışmaya başladım. 600 gün de buradan sigortam var. Toplam gün sayım 8200. E-Devlet’e baktığımda 4/a için 5825 gün ve 25 yıl şartı dolmuş görünüyor. 4/a’dan emekli olmak için son 7 yıl kuralına takılır mıyım? Bu şartlarda şimdi emekli olabilir miyim? (İrfan A.) Son 7 yıl kuralına takılırsınız. 2829 Sayılı Kanuna göre, birden fazla statüde çalışmış olanlar birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden, son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan kurumun kurallarına göre emekliliğe hak kazanırlar. Son 7 yıl 2520 prim gününe karşılık gelir. Memuriyetten çıkartılmış olduğunuz için Emekli Sandığı kapsamında emekli olma şansınız bulunmuyor. SSK’dan emekli olabilmeniz için 400 gün daha SSK kapsamında çalışmanız gerekir. SSK kapsamındaki günlerinizi 1000’e tamamladığınız tarihte son 2520 gün içinde BAĞ-KUR günleriniz 550, Emekli Sandığı günleriniz 970 gün olacak. Böylece en fazla SSK statüsünde çalışmış olarak bu statüde gelecek yıl emekli olabilirsiniz.
Source: Habertürk