“Eğitim Politikasında Gelişmeler – TUS Sonuçları ve Ayrımcılık Cezaları”

TUS sonuçlarına ilişkin tartışmalar sürüyor: ‘Nitelikli uzman sıkıntısı doğacak’

Sağlık meslek örgütlerinin ve uzmanların konuya ilişkin tartışmaları sürerken Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kaya Yorgancı da Cumhuriyet’e özel değenlendirmelerde bulundu. Yorgancı, Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) sonuçlarına ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Genel cerrahi, kadın hastalıkları ve doğum, çocuk cerrahisi, kalp damar cerrahisi gibi büyük cerrahi dallara olan ilginin daha da azaldığını hep birlikte gördük. Bu durum gelecekte nitelikli uzman sıkıntısını doğuracak kaygı verici boyuttadır. Ne yazık ki bu sorunu araştırma ve çözmeye yönelik bir çaba yok” dedi. Asistanların haftalık çalışma sürelerindeki kısıtlamanın ciddi birçok sorunu da beraberinde getireceğini dile getiren Yorgancı, “Ülke genelindeki yardımcı sağlık personeli sayısındaki yetersizlik, asistanların eğitim sürelerinin önemli bir kısmında temel sorumlulukları olmayan işlerde çalışmalarına, çalıştırılmalarına neden olmaktadır. Asistanların bu iş yükü, esas eğitim almaları gereken ameliyathaneye girmelerine bile engel olmaktadır. Bu nedenle yardımcı sağlık personeli açığı kapatılmalı, ‘yardımcı doktor’ iş tanımı altında sağlık personeli yetiştirilmelidir” dedi. ‘RİSK DAHA FAZLA’ Yorgancı, şunları kaydetti: “Kısıtlı çalışma saati uygulamasının getireceği bir diğer sorun ise eğitimlerinin eksik kalacağı kaygısıdır. Simülasyon merkezleri, hayvan laboratuvarları, video bazlı eğitimler, oyunlaştırılmış eğitimler gibi çağdaş cerrahi eğitim modelleri ülkemizde yaygınlaştırılmalıdır. Asistanların ve uzmanların aylık gelirlerinin belirlenmesinde ilgili dalın iş yoğunluğu ve tedavisinde alınan risk önemli bir belirleyici olmalıdır. Büyük cerrahi branşlarda alınan risk diğer branşlara göre belirgin olarak daha fazla olduğundan bu dallarda eğitim alan ve hizmet veren hekimlerin gelirleri artırılmalıdır.”

Source: Merve Kılıç


Asıl deprem ruhumuzda

Birbirlerine taban tabana zıt iki ayrı yapıyla karşı karşıyayız. Onlar, (ceddimiz) ne kadar birbirlerini sevdiyse, bizler o kadar birbirimizden nefret ediyoruz. Onlar, ne kadar vermekten (infak etmek, yardımda bulunmak) zevk aldıysa, bizler o kadar almaktan hoşlanıyoruz. Onlar, ne kadar maneviyatçı iseler, bizler o kadar maddeciyiz. Onlar, ahiretlerini (sonsuz hayatı) düşünüp, onun için hazırlık yaptıysa, bizler o kadar dünyamızı düşünüp, dünya için yaşıyoruz. Onlarda ne kadar birlik, beraberlik vardıysa, bizde o kadar ayrılık, bölünmüşlük mevcut. Onlar ne kadar kara gün dostu idiyseler, bizler o kadar iyi gün dostuyuz. Onlar, ne kadar birbirleri için yaşadıysa, bizler o kadar nefsimiz için yaşıyoruz. Onlar, ne kadar helale-harama dikkat ettiyse, bizler o kadar umursamıyoruz.Onlar, komşuları açken uyuyamıyorlardı, bizlerin kapı komşusu vefat ediyor, haberimiz bile olmuyor. Onlar, birbirleri için yaşarken, bizde altta kalanın canı çıksın! Onlar, hakka hukuka riayet ederken, bizde hak hukuk hak getire! Onlar, müşterisini siftahını yapmayan komşu esnafa yönlendirirken, bizler komşu esnafın adresini bile vermekten imtina ediyoruz. Onlar, hayvan hakkından korkup, karda-kışta yaban hayvanları için yiyecek hazırlayıp ormanlara götürürken, bizler, bize emanet edilen hayvanları arabamızın arkasına bağlayıp kilometrelerce sürüklüyor ve işkenceye tabi tutuyoruz.Ceddimiz olan esnaf, müşteri tatmininden doğan kârı hedeflerken, bizler, satış hacminden doğan kâr için birbirimizin gözünü oyuyoruz. Onlar, yaşlılarını pamuk dede, baş örtüsü cennet kokan nine diye tarif ederken, bizler, ‘moruk’ deyip geçiyoruz.Onlar, felaketlerde acıları paylaşıp aza indirmeye çalışırken, bizler, felaketten nasıl nemalanırız, onun derdindeyiz. Onlar, depremzedeye yıkılan binanın altından kurtarmak için, ölümü göze alıp canhıraş mücadele ederken, bizler, enkaz altında kalanın kolundaki bileziği, bileğini keserek alıyoruz.Onlar, fakire-muhtaca en değerli eşyasından verirken, bizler, kendi değerimizi ararcasına kuruşları vermeyi yeğleriz.Onlar, bir deprem felaketinde, felaketzedelere hanelerini açıp ekmeklerini paylaşırken, bizler, kira ve konut fiyatlarını artırma yarışına gireriz.Onlar olay ve hadiselere vicdan gözüyle bakarken, bizler cüzdan gözüyle bakıyoruz.Ünlü mütefekkirin ifade ettiği gibi; ‘O irtifa, o yükseliş çıkılmaz bir nokta mıydı bilmem; lakin bu inhitat, bu çöküş inilmez bir kuyu gibidir!’Biz ne ara böyle olduk? Hangi eğitim sistemi bize bu hale getirdi?Vicdansız, ahlaksız ve maneviyatsız eğitim modellerinin oluşturduğu ruhsuz bedenlerle nereye kadar?Kendimizden, kendi değerlerimizden soyutlanarak, körü körüne Batı’ya, Batı’nın yalnızca bataklığına angaje olduk; kimliksizleşerek bugünkü hale geldik.Şu halde; asıl depremi ruhumuzda yaşıyoruz. Bunun için ‘beşikten mezara kadar’ tevhidi bir eğitimden başkaca bir çare yoktur.

Source: Fuat Bol


Ayrımcılık yapana ağır ceza ve ifşa

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, SABAH”a yaptığı özel açıklamada ayrımcılıkla mücadelede kararlılık vurgusu yaptı. Kılıç, “Kişinin cinsiyeti, inancı, siyasi görüşü ya da engelliliği nedeniyle ayrımcılığa uğradığını tespit edersek 205 bin TL”ye kadar para cezası uyguluyoruz. Üstelik bu kişiler ya da kurumlar kamuoyuna açıklanarak ifşa ediliyor” dedi. 130 KURUMDAN BİRİ Kılıç, TİHEK”in Gazze”deki insan hakları ihlallerini analiz edip tematik bir rapor hazırladığını, bu raporu hem Arapça hem İngilizce olarak yayımlayarak uluslararası kamuoyuna sunduklarını kaydetti. TİHEK Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç SABAH”a özel açıklamalarda bulundu. TİHEK”in aynı zamanda eşitlik kurumu olduğunu hatırlatan Kılıç, kanunda belirtilen 15 temelde ayrımcılık yasağının ihlali durumunda kuruma başvuru yapılabildiğini belirtti. İnsan hakları ihlallerinde mağdurun başvurusuna gerek olmadan da kurumun resen inceleme başlatabildiğini belirten Kılıç, “Mağdur sessiz kalsa dahi biz harekete geçiyoruz.” diyerek TİHEK”in cezaevleri ve göç merkezlerine yaptığı habersiz denetimlerle kötü muamelenin önüne geçmeyi hedeflediğini söyledi. TİHEK”in 2022″den bu yana Birleşmiş Milletler düzeyinde akredite edildiğini hatırlatan Kılıç, “BM toplantılarına görüş sunabilen ve bildirim yapabilen bir kurumuz. Bu, Cumhurbaşkanlığı İnsan Hakları Eylem Planı”nın hedeflerinden biriydi” dedi. Kişilerin cinsiyeti, dini inancı, siyasi görüşü, engelliliği, etnik kimliği gibi sebeplerle ayrımcılığa uğradığında kurumlarına başvurabildiğini kaydeden Kılıç, “Eğer ihlal tespit edilirse 205 bin TL”ye kadar idari para cezası uyguluyoruz. Yalnızca para cezası değil, kararların kamuoyuyla paylaşılması yoluyla da ihlal yapan kişi ya da kurumların ifşa ediyoruz. Belki cezanın miktarı bazıları için önemli olmayabilir ama kamuoyu nezdinde ifşa edilmek onlar için çok daha caydırıcı bir sonuç doğuruyor” ifadelerini kullandı. GAZZE RAPORU SUNULDU Küresel insan hakları sorunlarına da duyarsız kalmadıklarını vurgulayan Kılıç, “Gazze”de, İsrail”in gerçekleştirdiği soykırım ve savaş suçlarını başından beri takip ediyoruz. Ekim 2023″ten bu yana yoğun şekilde çalışıyoruz. Gazze”deki insan hakları ihlallerini analiz eden tematik bir rapor hazırladık. Bu raporu hem Arapça hem İngilizce olarak yayımladık ve uluslararası kamuoyuna sunduk” dedi. EN FAZLA İHLAL ENGELLİLERE KARŞI Kılıç, TİHEK”e gelen başvuruların önemli bir kısmının engellilik temelli ayrımcılık üzerine olduğunu belirterek “Anayasal güvenceye rağmen engelli bireyler halen ayrımcılıkla karşı karşıya kalıyor. Bu konuda ses getiren kararlar aldık” dedi. İnsan hakları eğitimine büyük önem verdiklerini söyleyen Kılıç, 30″dan fazla üniversiteyle iş birliği yaptıklarını, yaz döneminde yeni eğitim programları başlatacaklarını ve sertifika verildiğini kaydetti.

Source: Kerim Cengi̇l