“Eğitimde Kriz: Liyakat İhlalleri ve Öğretmen Atamaları”

Spor lisesine tarihçi müdür: Bireysel usulsüzlük değil, sistematik liyakat ihlali

Manisa Spor Lisesi müdürlüğüne Tarih öğretmeni atanmasına tepki gösteren Eğitim-İş Manisa 1 Nolu Şube Başkanı Lale Kale, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetmeliği, spor liselerine yalnızca beden eğitimi öğretmenlerinin müdür olarak atanabileceğini açıkça belirtmesine rağmen, bu kural açıkça ihlal edilmiştir. Eğitim camiası bu durumu yalnızca bireysel bir usulsüzlük değil, sistematik bir liyakat ihlali olarak değerlendirmektedir” dedi.Manisa Spor Lisesi’ne Beden Eğitimi öğretmeni yerine Tarih öğretmeninin müdür olarak atandığını ‘MEB’den on binlerce öğretmene sürgün kararı’ haberimizde gündeme getirmiştik. Konuya ilişkin Eğitim-İş Manisa 1 Nolu Şube Başkanı Lale Kale bir açıklama yaptı. Kale, sendika ve siyasi ilişkilerle yapılan atamaların eğitimde liyakat krizini derinleştirdiğine dikkat çekti. Müdürlüğe atanan ismin hala Genç Memur-Sen İl Başkanı ve Eğitim-Bir-Sen Şube Başkan Yardımcısı olduğunu aktaran Kale, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın yönetmeliği, spor liselerine yalnızca beden eğitimi öğretmenlerinin müdür olarak atanabileceğini açıkça belirtmesine rağmen, bu kural açıkça ihlal edilmiştir. Bu atama, yönetmelik hükmüne aykırıdır. Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği Ek 2. Maddesi açıkça “Spor liselerine, beden eğitimi alan öğretmenlerinden müdür ve müdür başyardımcısı görevlendirilir” der. Eğitim camiası bu durumu yalnızca bireysel bir usulsüzlük değil, sistematik bir liyakat ihlali olarak değerlendirmektedir” diye konuştu.‘ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ ÇIKAR İLİŞKİLERİNE TESLİM EDİLEMEZAtamanın derhal iptal edilmesi gerektiğini ifade eden Kale, “Bu süreç sadece öğretmenleri değil, onların rehberliğinden mahrum kalan öğrencileri de doğrudan etkilemekte; eğitimde niteliği düşürmekte ve kamu vicdanını derinden yaralamaktadır. Başarı için kurulmuş bu okullar, artık ayrıcalıklı grupların arka bahçesine dönüştürülmüştür. Yönetmelik hükümleri uygulanmalı ve benzeri tüm usulsüzlüklerin hesabı verilmelidir. Eğitimde adalet ve liyakat yok sayıldıkça bu ülkenin çocukları kaybeder, geleceği kaybeder. Eğitim torpile değil, ehliyet ve emek esasına dayanmalıdır. Çocuklarımızın geleceği çıkar ilişkilerine teslim edilemez. Bu çarpık düzenin karşısında durmaya, adalet ve liyakat talebimizi her platformda haykırmaya devam edeceğiz” dedi.

Source: Taylan Gülkanat


Liselerin kalbine hançer

Türkiye genelinde “proje okulları”nda 20 binden fazla öğretmen kadro dışı bırakıldı. Türkiye’nin, en köklü liselerinde görev yapan binlerce öğretmenin, ‘Norm kadro’ fazlasına çıkarılarak ‘proje okul’ gerekçesiyle yerlerine siyasi iktidarın kurduğu Eğitim Bir Sen üyesi isimlerin atanmasına kesin gözüyle bakılıyor. CHP daha önce proje okul uygulamasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptali için Anayasa Mahkemesi’ne dava açmıştı.

DAVA AÇILIYOR

Okullardan yüzlerce öğretmenin bir anda görevden alınmasının iptali için önümüzdeki Pazartesi günü hukuki süreç başlatılacağını bildiren CHP Eğitimden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, “Ne proje okulların belirlenmesi, ne de bu okullara atamada somut ve objektif kriter var. Köklü okulların kurum kültürünü yok etmeye dönük bir saldırı, kadrolaşma hareketi var. Bakana bir kez daha sesleniyorum; devletin okulları sizin şahsi özel okullarınız değildir. Okullar, devletin öğrencilerin ve öğretmenlerindir. Onlara yaşattıklarınız için biraz olsun mahcubiyet hissedin. Pazartesi günü atamalar ve yönetmelikle ilgili hukuki süreç başlatacağız” dedi.

“SÜRGÜN SMS’LE BİLDİRİLDİ”

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in binlerce öğretmeni şahsen tanıyarak atama şansı olmadığını belirten Özçağdaş şöyle devam etti:

“Bu uygulama yandaş bir eğitim sendikası üyelerine torpil yapmak, AKP’nin, il teşkilatlarında bir torpil pazarı oluşturmaktan başka hiçbir somut amacı olmadığını defalarca söyledik. Ne yazık ki, bir kez daha haklı çıktık. Okullara yıllardır emek veren başarılı öğretmenler birdenbire norm fazlasını çıktı. İl emrine atandıkları başka bir deyişle sürgün edildikleri sadece bir SMS mesajıyla bildirildi.”

ÖĞRENCİLER SINAVLA ÖĞRETMENLER SINAVSIZ

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, 2 yıl önce proje okullara yönetici atama için yönetmelik hazırlanıp, atamada keyfiyetin ortadan kaldırılacağı ve atama kriterinin netleştirileceği sözleri havada kaldı. Yönetmelik yayınlanmayınca, Türkiye’nin akademik başarısı en yüksek ve ancak Liselere Geçiş Sınavı (LGS) puanıyla girilebilen okullarına, KPSS sınavına bile girmeden öğretmen atamasının önü açıldı. 8 Nisan 2025’te de hiçbir somut kriter açıklanmadan sadece Bakan Tekin’in onayıyla proje okullara binlerce öğretmen ve yönetici atandı.

Bazı okullarda görevden alınan öğretmen sayısı:

– İzmir Atatürk Lisesi: Okulda görevli 90 öğretmenden 60 tanesi.- Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi: 55 öğretmenden 20’si – Ankara Atatürk Fen Lisesi: 40 öğretmenden 19’u.- Kadıköy Anadolu Lisesi: 88 öğretmenden 30’u.- Ankara Cumhuriyet Fen Lisesi: 46 öğretmenden 19’u.- Çanakkale Fen Lisesi: 41 öğretmenden 25’i.- Adana Anadolu Lisesi: 47 öğretmenden 20’si.- Kabataş Erkek Lisesi: 75 öğretmenden 11’i.- Şehremini Anadolu Lisesi: 38 öğretmenden 10 tanesi.- Adnan Menderes Anadolu Lisesi: 17öğretmenden.

Source: Sultan Uçar


Öğretmene kara kıyım!

En iyi liseler en iyi öğretmenlere sahip oldukları için varlar. En iyi liselerin öğrencileri, en iyi öğretmenler sayesinde iyi eğitimli insanlar olurlar. Şair; “Ben babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim” diye yazdı. En iyi öğretmenleri olan öğrenciler, babalarını geçerler. Öğretmeni iyi olmayan toplumların geri kaldığını tarih örnekleriyle tek tek yazıyor. En iyi öğretmenin eğittiği eğitimli insanın; hem kendisine, hem yurduna, hem dünyaya iyilik, fazilet, üstün ahlak, yüksek verim, mukayeseli üstünlük ürettiğini de biliyoruz.

İyi öğretmenleri yoktu.

Babalarından geri kaldılar.

Başbakan, Bakan oldular.

Cumhurbaşkanı seçildiler.

Demokrasiyi anlayamadılar.

İktidar koltuğu tatlı geldi.

Diktatörlüğe sarıldılar.

İyiliğe, doğruluğa, dürüstlüğe, fazilete, üstün ahlaka, adalete, demokrasiye, eşitliğe, mukayeseli üstünlüğe düşman kesildiler. Sandıkta yenemediği rakibinin 35 yıl önce aldığı diplomada yatay geçiş kusuru buldurup “demokratik yarışı tekmelemeye ve lekelemeye” kalkıştılar.

Türkiye buna isyan etti.

İsyanın içinden şu gerçek çıktı: 2025 yılına geldiğimizde; babalar, çocuklarının kendilerinden ileride olduğunu gördüler, Türk toplumunda ilk kez babalar, öğrenci çocuklarına sahip çıktılar; Türkiye “Baba ile Evlat Omuz Omuza Demokrasiyi Koruma Diklenişi” başlattı. 2025 yılı toplumsal ayağa kalkış yılı oldu. Demokrasi için toplumsal dikleniş, muhalefeti ve liderlerini yarattı. Muhalefet partisi CHP’nin lideri özgür Özel, önceki gün “Ölümü göze aldım. Öldürülmeyi göze aldım. Hapse atılmayı göze aldım. Dokunulmazlığımın kaldırılmasını da göze aldım” dedi.

Diktatörlük cinnet geçiriyor.

Türkiye’nin en iyi liseleri ve köklü okullarından yüzlerce öğretmenin yerini değiştirdiler. Bir gecede 30’dan fazla okulun öğretmenlerini sürdüler. Çocukların babalarından ileride olması için iyi okulları ve iyi öğretmenleri çoğaltmak gerekliydi. İyi okulları çoğaltmak için iyi öğretmenleri gözetmek temel ilke olmalıydı. Tersini yaptılar; İyi okulları çökertme kapısını araladılar, iyi öğretmenleri okullarından koparıp sürdüler. Öğrenciler isyan etti, anneleri ile babaları öğrencileri desteklemek için okullara koştu. Lise öğrencileri bile ellerinde “Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek” pankartı taşıyarak ve “Bizde size yedirecek hoca yok. Hocamı geri ver” diye hep bir ağızdan seslenerek okul bahçesinde toplandılar.

Öğretmenler istekleri dışında, tamamen siyasi kinlenme ölçüsüyle okullarından sürüldüler. Liyakat, eşitlik, adalet, hak, hukuk yok sayıldı. Kıdemli öğretmen, doktorası olan öğretmen, yüksek lisansı olan öğretmen, başarı belgesi olan öğretmen, üstün başarı göstermiş öğretmen, yıllardır aynı okulda görev yapan öğretmen okullarından edildiler, öğrencilerinden koparıldılar.

Kara kıyım yapıldı.

Diktatörlük halk desteğini kaybetti. Yüzde 52 oy desteği alarak seçilmişlerdi, destek yüzde 28’lere indi. Halkın yüzde 70’den fazlası iktidar ittifakına “adaletsiz, hukuksuz, yalancı, beceriksiz, koltuk düşkünü” damgasını vurdu. İktidar, güvenirliliğini yitirdi. Gelecek için umudunu yitirdiklerini söyleyenlerin oranı da yüzde 70’i geçti. Toplum, kırgınlığı, kızgınlığı, yorgunluğu atmak için muhalefete sarıldı bu da iktidarı cinnete sürükledi. İyi öğretmeni iyi okuldaki öğrencisinden koparıyor. Delilik hali.

Külliye aşırı yağlandı!

Cumhurbaşkanlığı’na bağlı 10 politika kurumu var. Politika Kurullarında görev yapacak yeni isimler önceki gün açıklandı. Aşırı şişme, yağlanma olduğu ortaya çıktı. 10 Politika Kurulu’nda görev verilen kişi sayısı, son atamalarla birlikte, 140 yükseldi. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiği yıl (2018) toplam sayı 76 kişiydi. Yüzde 100 artış var fakat bu sisteme geçildiğinden beri Türkiye her anlamda geri gitti. Bu kuruların verimlilik analizi yok. Bu kurullar bol seyahat, bol sunum, bol toplantı, bol harcama yapma dışında neyi başardılar? Kimse bilmiyor? Neden sormuyor? Cumhurbaşkanlığı’nın Külliyesi’nde çalışan sayısı da yine yüzde 100 arttı. 2018 yılına girildiğinde sayı 1.266 kişiydi, 2025’e girildiğinde bu sayı 2.451’e çıktı. Külliye aşırı yağlandı!

Source: Necati Doğru


“Fırıldak Meclis”in kapısında başlıyor”

Türkiye”nin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, mebzul miktarda insan yetiştirmiştir.

Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir. Hoca”nın hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.

Yine bu fakir kardeşiniz Hoca’nın panel, makale ve bilimsel yazılarını toparlamaya çalıştım, o da Hayat Yayınları”ndan kitap olarak çıktı.

İnşallah bu vesile ile kitaplar gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiye”nin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun.

HEMŞEHRİM OSMAN YÜKSEL SERDENGEÇTİ

FK: Hocam, merhum Osman Yüksel Serdengeçti’yi Türkiye Diyanet Vakfı”nın çıkardığı meşhur telif ansiklopedimize madde olarak bu fakir yazmaya çalışmıştım. Osman Bey”in de sizin hemşehriniz olduğunu biliyorum. İsterseniz ondan da bahsedin.

RK: Öyle mi, yazdığınızı bilmiyordum.

Çok iyi olmuş.

İnşallah tabi, tabi.

Benim yaşım kendisinden küçük olduğundan, sadece ziyaret edip elini öpmeye giderdim.

Başka herhangi bir şey soracak ya da konuşacak yaşta değildim.

İmam Hatip üçüncü, dördüncü sınıf talebesiydim neticede. Allah rahmet eylesin, Serdengeçti anlatılacak çok yanı olan bir insandır. Son demlerini rahatsız geçirdi.
Benim şu anda Alzheimer olan kardeşim, rahmetli Serdengeçti’ye öldüğü ana kadar istisnasız her gün hizmet etti, her ihtiyacını karşıladı. Günde iki-üç defa giderdi.

Gitmediğinde de “Bu Hidayet nerede kaldı?” diye sorardı.

Kardeşim Hidayet, rahmetlinin vefatından sonra eşi İsmet Hanım’ın vefatına kadar da onunla ilgilendi.

İsmet Hanım da çok hanımefendi biriydi.

Bildiğim kadarıyla aynı zamanda seyit sülalesindendir.

Yani Peygamber Efendimizin (ﷺ) soyundan gelir.

O sülale Akseki’ye Mısır’dan gelmiştir.

Mısır’dan gelip Akseki’ye yerleşen böyle aileler vardır.

Akseki’nin bazı çok lüks ve iyi evleri o ailelere aitmiş, ben de sonradan öğrendim.

Kardeşim Hidayet de böyle bir evde oturdu.

OSMAN AĞABEY ENTERESAN ADAMDI

FK: “Fırıldaklık Buranın Kapısından Başlıyor” demiş rahmetli. O konuyu hatırlıyor musunuz Hocam?

RK: Evet, tabi onu da hatırlarım.

Osman Ağabey Adalet Partisi”nden milletvekili oluyor.

Meclis”e ilk kez giriyor, girişte döner kapı var, hâlâ vardır mecliste o döner kapı. Oradan girerken yanında da Malatya milletvekili Hamido, diyor ki “Ya Hamido baksana fırıldak buranın kapısında başlıyor.”

Banyoda da kâğıt havlular var, bir defa silinip atılıyorlar, israf olarak görüyor onu.

“Hamido, biz ne yapacağız böyle, biz Müslüman adamız, bunları böyle atmasak, saklasak elimizi üç defa, beş defa sileriz” diyor.

O da diyor ki, “Osman ağabey, iyi de baksana herkes böyle yapıyor. Şimdi bizi kınar bu adamlar.

Biz buraların adamı değiliz ama girmiş bulunduk”.

Hakikatten Osman Yüksel Serdengeçti, millî tarafı bir defa çok güçlü bir adamdı. Dini salabeti de güçlüydü.

Mesela ibadetini pek bilemem ama hem dinî hem de millî duyguları, hisleri olan, hem de bunları savunan, bu konularda son derece önde olan bir insandı.

Daima böyle yaşamış hayatı boyunca.

(Devam Edecek)

Ferman Karaçam / Haber7
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : fermankaracam@gmail.com
Web Sitesi : fermankaracam.com

Source: Ferman Kara