Dünyanın yeni sorunu ev gençleri
Son yıllarda ev gençleri denilen bir kitle oluştu. Ne çalışıyor, ne okuyor ne de iş arıyorlar. Ekonomik olarak ailelerine bağlılar. Ülkemizde 15-24 yaş arası 3 milyon ev genci olduğu biliniyor. Bunlar evde ellerinde kumanda, klavye ile vakit geçiriyorlar. Çoğu alanıyla ilgili iş bulamadığını söylüyor. Haftanın 6 günü çalışıp verilen maaşla işe başlamanın mantıklı olmadığını düşünenler çoğunlukta… Tüm ihtiyaçları aileleri tarafından karşılanan ev gençlerinin genelde onları kısa yoldan zengin edecek fikirleri oluyor. Sanal dünyada zahmetsiz bir şekilde bir şeyler yapıp zengin olmanın hayalini kuruyorlar. Bu sebeple tek ihtiyaçları sınırsız internet ve bazı sosyal platformlara üye olmak için gerekli miktardaki para oluyor. Peki, sadece evde yaşayıp, istedikleri imkanlar sunulmayınca çalışmayı reddeden bu gençler için ne yapılabilir? Sistemin istedikleri hale gelmesini beklemek onlar için ne kadar doğru? Bu ev gençlerini bu duruma getiren etkenler neler oldu? Gerekli önlemler alınmazsa sayıları daha da çoğalacağa benziyor. Peki, nasıl önlemler alabiliriz. Dünyada ve ülkemizde kartopu gibi büyüyen ev gençleri sorununu uzmanlar ile masaya yatırdık. MEHMET TEBER / Klinik Psikolog BÜYÜK BİR PSİKOLOJİK SORUN Ev genci nedir? “Ev genci” yakın zamanlarda kullanılmaya başlanan bir tanımlama. Üniversiten mezun olup iş bulamayan tekrar ailesinin yanına dönüp onlarla yaşayan gençleri ifade ediyor. Kısaca ne eğitimdeler ne de istihdamda. Ailelerinden aldıkları harçlıklar ile yaşıyorlar. Ülkemizdeki mezun gençlerin üçte birinin ev genci olduğu tahmin ediliyor. Ev gençlerinin sayısının artmasının nedenleri nelerdir? Gençleri ev gençleri olmaya iten katmanlı birçok faktör var. İlki şüphesiz ülkemizde yaşanan ekonomik gerekçelere bağlı istihdam sorunu. Her yıl üniversite mezun sayısını karşılayacak kadar yeni istihdam ortaya çıkmıyor. Bir başka neden olan lise sonrasında yetersiz mesleki yönlendirmeyi sayabiliriz. Gençlerin en az yarısı okuduğu bölümün kendine uygun olmadığını düşünüyor. Ülkemizde kültürel olarak gençlerin hâlâ çocuk gibi görünmesi de bir başka neden. Bir genç Avrupa”da işsiz olup ailesinin yanında kalamaz. Kalsa da kira ödemek durumunda kalır. 18 yaşını geçen gence aile çocuk gibi sahip çıkıp harçlık vermiyor mesela. Bu koruyucu kollayıcı ebeveynlik de işimizi zorlaştırıyor olabilir. ZORA GELEMİYORLAR Tüm bu sosyal nedenlerin yanında bir de psikolojik nedenler var. Günümüz çocukları büyük oranda konfor içinde sorumluluk almadan büyüyor. İmkânlara kavuşmak ileride bedel ödenmesi gereken yerlerde aksiyon alamamayı doğuruyor. Mezun olduklarında onları biraz zorlayacak işlerden hemen kaçıyorlar. Altı tam gün ve yoğun bir mesaide çalışmak tercih edilen bir şey değil. “Bu paraya köle gibi çalışacağıma gider evde kalırım daha iyi” diye düşünüyorlar. Birçok işletme günümüzde çalışan bulamamaktan şikayetçi bir yandan da. Özellikle zahmetli ve zor işlerin taliplisi yok. Herkes düzenli, masa başı, az çalışacağı bir iş hayal ediyor. TEKRAR ÇOCUK OLUYORLAR Daha özgür ve birey olmaları gereken dönemde ailelerinin yanında küçük çocuk gibi oluyorlar. Özgürlükleri ise kısıtlı oluyor. Bir nevi tekrar çocukluğa dönüş gibi. Ekonomik olarak ailelerine bağımlı oldukları için kendilerini ailelerine yük olarak görüyorlar. Onlardan harçlık almak, aile bütçesine katkı sunamamak kendilerini fazlalık gibi hissetmelerine neden oluyor. İşsiz olmanın getirdiği yetersizlik, değersizlik hisleri de gençleri sarıyor zamanla. Tüm bunlar yaşam umudunu da aşağı çekip depresyona bile sürükleyebiliyor gençleri. KİŞİSEL YATIRIM ÖNEMLİ Üniversite döneminden itibaren öğrencilerin kendilerini donatması gerekiyor. Üniversite kişisel bir yatırım dönemi olarak iyi planlanmalı. Bu yıllarda yapılan stajlar, gönüllü projeler, katılım sağlanacak eğitimler sosyal çevre oluşturmak açısından çok önemli. 5 YILDA HER ŞEY RAYINA OTURDU Klinik psikolog Mehmet Teber, gözlemlediği bir vakayı şu şekilde anlattı: “Psikoloji mezunu bir genç hatırlıyorum. Orta halli bir üniversite okumuş. Mezuniyet sonrası bir buçuk yıldır işsizdi. Dershanelerde işini yapamayacağını düşündüğü için, rehabilitasyon merkezlerinde insanlar sömürüldüğü için, anaokulları az maaş verdiği için, danışmanlık merkezlerinde ona pek danışan yönlendirilmediği için birçok işi elemişti. 2-3 başvuru sonrası hayal kırıklığı yaşamıştı ve yeni işlere başvuru bile yapmıyordu. Ümitsizlik tüm ruhunu sarmıştı. Tüm bu filtreleri kaldırdığında önce alakasız işlerde çalıştı. Bu 1-2 yılı buldu. Ama zamanla işini iyi yaptıkça önü açıldı ve istediği maaşı almaya daha çok yaklaştı. Aradığımız ideal işe en erken beş yılda ulaşabileceğimizi düşünüyorum ben. Bu beş yıl tohum ekme dönemi gibi. Çok çaba, az karşılık var bu dönemde. Meyveleri ise daha sonra toplamaya başlayacağız.” EROL ERDOĞAN / Sosyolog, Yazar HERKES TEK TİP BİREYE DÖNÜŞTÜ Yaşamlarının en enerjik geçmesi gereken dönemlerini atıl, edilgen ve hedefsiz geçiren ev gençleri diye bir kitlenin oluşmasında birkaç neden var. En önemli neden, bebeklik ve çocukluğundan itibaren insanın ilgilerini, yeteneklerini, meraklarını yani potansiyelini dikkate almayan daha çok diplomayı, akademik bilgiyi ve yöneticilik kariyerini önemseyen aile tiplerimiz ve eğitim sistemimizdir. İnsan, doğarken, onlarca meslek, sanat ve zanaata kaynaklık edecek yeteneklerle dünyaya gelmektedir. Aileler, eğitim sistemimiz, kültür politikalarımız, mesleki rehberliklerimiz, sivil toplum anlayışımız insanın sahip olduğu harika yetenekleri dikkate alacak şekilde eğitim, kültür, sanat, meslek politikaları geliştirebilse hem insanın anlam arayışının niteliği ve hikmeti artacak hem de herkes üretimin doğal aktörü olacaktır. Aile mesleklerinin sonraki kuşaklara aktarılamayışı da gençlerin meslek, istihdam, üretim alanlarında yoksun kalmasına neden oluyor? Herkes komşu çocuğu çırak olsun, benim çocuğum amir memur olsun istiyor. İlk yaşlardan itibaren çocuklarımızın yeteneklerini keşfetmeliyiz, yeteneklerini köreltecek hatalar yapmamalıyız, aksine yeteneklerini geliştirecek vesileler oluşturmalıyız. Çocuklarımıza yönelik sevgi, koruma, sakınma gibi reflekslerimizi abartarak onları hayattan izole etmemeliyiz aksine hayatı öğrenmelerini ve hayata aktif katılmalarını sağlamalıyız. Çocuklarımızın karşılaştıkları zorlukları, krizleri, sıkıntıları sorun çözme kabiliyetlerini geliştirmeleri için imkâna dönüştürmeliyiz. Küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza el emeği, alın teri, üretmek, paylaşmak, kazanmak gibi kavramları maddi ve manevi boyutlarıyla öğretmeliyiz. Hayata tutunmanın önemli araçlarından biri arkadaşlıktır. Çocuklarımızı iyi arkadaşlıklara teşvik etmeliyiz. Sen yapamazsın gibi kötüleyici, filan şunu yapmış gibi kıyaslayıcı, sen bir harikasın gibi abartıcı tutumlardan uzak durmalıyız, ilişkilerimiz ve sözlerimiz teşvik edici, gerçeği gösterici, öğretici, model olucu olmalıdır. Üniversitelerimiz, gençlerimize, mezuniyet sonrasına yönelik rehberliklerini artırmalıdır. AYHAN ALTAŞ / Klinik Psikolog DİJİTAL DÜNYADA AKTİF GERÇEKTE PASİFLER Ev gençleri, çoğunlukla dijital dünyada aktif olup internet, video oyunları, sosyal medya ve çevrim içi içeriklerle vakit geçirirler. Aslında çocuklarımızın ev genci olması bir kaç faktöre bağlı olarak oluşur yani sadece aileden kaynaklanmaz. Fakat ailenin de bunda etkisi önemli ölçüdedir. Çocuklar sorunlarla karşılaşmalı ki sorun çözmeyi öğrensin fakat biz ebeveynlerin çocuklarımız sorunlarla karşılaşacak ve canları yanacak diye ödümüz kopuyor. Ailelerin bu tutumu çocukların sosyal hayata katılmasını olumsuz etkiliyor. Sosyal hayatta sorun çözmemiş çocuklar büyüyünce sorunlarla karşılaştığında anne babasının gözlerine bakıyor. Dış dünya çocuklarımıza korkutucu geliyor ve girişken olmak yerine çekingen oluyorlar. İlgisiz anne baba tutumu da yine çocukların sorun çözme becerilerini olumsuz etkiliyor. Ailenin baskıcı tutumu çocuğun içine kapanmasına neden olabiliyor. Tek suçlu gençler değil sitem etmekte sistemi suçlamakta haklı yanları var fakat sistemi suçlamak sorunu çözmüyor. Bizler soruna katkımızı bulup sorunu çözmeye çalışmalıyız. Ev gençlerinin hayatla ilgili beklentisizliği ve kolay pes etme eğilimi, modern toplumlarda giderek daha yaygın bir olgu haline geldi. Bu durum, yalnızca ekonomik koşullardan değil, psikolojik, sosyokültürel ve çevresel faktörlerden de kaynaklanır. Gelecek kaygısı, hızlı tüketim kültürü, başarı baskısı, duygusal yalnızlık gibi faktörler hayatla ilgili beklentilerin yok olmasının zeminini oluşturuyor. İLK İŞTE İDEALİST OLMAYIN Klinik Psikolog Ayhan Altaş gençlere ilk işte idealist olmayın diyor: “Üniversite sonrasında ise ilk işe girerken idealist olmayı bırakmak gerekiyor. Aradığımız ideal iş hiçbir zaman ilk işimiz değildir. Kimse yeni mezun tecrübesiz birine ideal bir pozisyonu teklif etmez. Bu nedenle ilk işlerde seçici olmamak gerekiyor. Meslekle alakasız bile olsa ilk işten edinilen iş kültürü, çalışma disiplini, iş yeri ilişkileri ile baş etmek gibi konular gelecekte gençlerin önünü açacaktır. İlk işte maaşa da çok bakmamak gerekiyor. Günümüzde nitelikli personel sorunu her yerde var. İşini iyi yapan birisini işletmeler kaçırmak istemez ve maaşları hızla artabilir. Bu nedenle düşük maaşlı işleri büyük maaşlara ulaşmak için basamak olarak kullanmak gerekiyor.
Source: Pinar Yildiz Yüksel
Türk-Alman ekonomisi birlikte büyüyecek
Avrupa Birliği”nin motoru olan Almanya hem siyasi hem de ekonomik olarak zorluklarla boğuşuyor. Ülkede artan Çin rekabeti ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası oluşan yüksek enerji fiyatları nedeniyle daralan Almanya sanayisinde dev şirketler iflas ederken binlerce kişi de işsiz kalıyor. 2024″ün üçüncü çeyreğinde yüzde 0.1″lik minimum büyüme ile resesyona yaklaşan Alman ekonomisi yeni hikâye yazmanın yollarını arıyor. Türkiye ekonomisinde de Kovid sonrası yaşanan sorunlar nedeniyle aranan çıkış yolu Almanya ile Türkiye”yi ortak bir potada buluşturdu. Bu kapsamda iki ülke arasında yeni işbirliklerinin hayata geçirilmesi için Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Almanya İş Konseyi”nin Almanya”daki tarafı olan Alman- Türk İş Konseyi kuruldu. 10. CUMHURBAŞKANI BAŞKAN Almanya”nın 10. Cumhurbaşkanı Christian Wulff”un başkanlığını üstlendiği Alman-Türk İş Konseyi”nin altında 20 Türk-20 alman şirketinden olmak üzere 40 kişilik bir yönetim kurulu oluşturuldu. Koç, Sabancı, Doğuş, Doğan, THY, Kalyon, Limak, Oyak, Ziraat Bankası, İş Bankası, Vakıfbank gibi Türkiye”nin top 20″si şirketlerinden temsilcilerin yönetiminde yer aldığı kurulun ilk toplantısı 14 Ekim”de Türkiye”de gerçekleştirildi. Mart 2025″te Almanya”da ikinci yönetim toplantısını yapacak olan kurul, Türkiye ile Almanya ekonomisini güçlendirecek projeler geliştirecek. KAZAN-KAZAN STRATEJİSİ Enerjiden, üçüncü dünya ülkelerinde yatırıma, savunma sanayi ile teknoloji gibi stratejik sektörlerden, tekstil, gıda, kimyaya kadar tüm alanlarda işbirliğine gidilecek. Projeyle Almanya, Türkiye”nin lojistik konumu, üretim kabiliyeti, genç işgücü gibi avantajlarından faydalanacak. Türkiye ise Almanya”nın finans gücü, know-how”ı gibi imkânlarını kullanacak. İki ülke için de kazan-kazan stratejisi sunmayı hedefleyen kurul, Çin”in ekonomide yayılmacı politikasına karşı da güç birliği oluşturulacak. ÖNCELİKLİ HEDEF KOBİLER 28 bin Alman KOBİ”nin üye olduğu BVMW (Bundesverband Mittelstandiche Wirtschaft-Alman Orta Ölçekli İşletmeler Birliği) Başkanı Christoph Ahlhaus da Alman-Türk İş Konseyi”ne destek veriyor. Projeyle, Alman ve Türk KOBİ”lerinin işbirliğine gitmesi hedefleniyor. BİRBİRİMİZE İHTİYACIMIZ VAR DEİK/TÜRKİYE-Almanya İş Konseyi Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, Türkiye ile Almanya”nın çok köklü bir tarihinin bulunduğunu belirterek, “Almanya ile 55 milyar dolarlık ticaretimiz var. Ülkede 3.5 milyon Türk yaşıyor. Almanya”dan ülkemize 7 milyon kişi tatile geliyor. Yani biz Almanlarla bu kadar entegre iken neden Almanlarla daha fazla çalışmıyoruz? Türkiye ile Almanya birlikte ekonomide yeni bir hikâye yazarlarsa çok güçlü bir ekonomi doğabilir. Buradan hareketle Alman-Türk İş Konseyi kuruldu” dedi. Çinlilerin ekonomik olarak yayılmacı bir politika izlediğini anlatan Yalçındağ, “Afrika”yı işgal ettiler şimdi sıra Avrupa”da… Alman sanayisinin Çinle mücadelesinde en güçlü ortağı Türkiye. Çünkü Türkiye”nin ciddi bir üretim kabiliyeti var. Türk malları Çin”e göre daha çok itibar görüyor. Türkiye Almanya”ya üç saatlik mesafede. Çin”den yaşanan tedarik sorunları burada olmaz. Türkiye”nin Orta Doğu ve Hazar enerji kaynaklarına olan stratejik yakınlığı, Almanya”nın enerji çeşitlendirme hedeflerine katkı sağlayabilir” diye konuştu. Türk altyapı şirketlerinin Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu, Kuzey Afrika”da çok güçlü olduğunu vurgulayan Yalçındağ, şöyle devam etti: “Ancak büyük projelerde finansman ihtiyacı hissediyoruz. Bazen işleri Çinlilere kaptırıyoruz. Bunları Çinlilerden alabilmek için Almanlarla hareket etmemiz gerekiyor. Yüzde 50 Türk yüzde 50 Alman ürünleri kullanabiliriz. Güçlü bir işbirliği kurulursa ticaret hacmi üç yılda 75, altı yılda ise 100 milyar dolara çıkabilir.
Source: Betül Alakent
Dolar kaç TL oldu, Euro ne kadar? (22 Aralık Pazar Güncel Döviz Kurları)
İç ve dış piyasayı etkileyen altın ve döviz kurundaki değişimler vatandaşlar tarafından takip ediliyor. Döviz kurlarındaki hareket bugünde devam ediyor. Dolar/TL saat 07:20 itibarıyla 35,1475 (alış) 35,2403″dan (satış) işlem görürken, Euro ise aynı saat itibarıyla 36,8003 TL seviyelerinde seyrediyor.
Source: Dünya Gazetesi
ALTINDA SON DURUM: Gram ve çeyrek altın kaç TL oldu? Altın fiyatları ne kadar? (22 Aralık 2024)
Altın fiyatları, 22 Aralık 2024 Pazar günü yatırımcılar tarafından yakından takip ediliyor. Küresel ekonomik gelişmelerin ve döviz kurundaki dalgalanmaların etkisiyle piyasada hareketlilik yaşanıyor. Yeni günde ise gram altın güne 2.968 liradan, çeyrek altın ise 4 bin 853 liradan başladı. Güncel altın fiyatları şöyle: * Gram altın satış fiyatı: 2.968,40 TL * Çeyrek altın satış fiyatı: 4.853,33 TL * Yarım altın satış fiyatı: 9.706,67 TL * Tam altın satış fiyatı: 19.723,00 TL * Cumhuriyet altını satış fiyatı: 19.353,97 TL * Gremse altın satış fiyatı: 49.074,00 TL * Ons altın satış fiyatı: 2.624,19 Dolar Dolar kaç TL oldu, Euro ne kadar? (22 Aralık Pazar Güncel Döviz Kurları)Dolar
Source: Dünya Gazetesi
Kar paylarında tevkifat oranı artırıldı
Konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete”de yayımlanarak yürürlüğe girdi.Tam mükellef kurumlar tarafından, tam mükellef gerçek kişilere, dar mükellef gerçek kişilere, dar mükellef kurumlara, gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlara ve gelir vergisinden muaf olanlara dağıtılan kar payları, gelir/kurumlar vergisi tevkifatına tabi tutuluyor.Gerçek kişilerce elde edilen kar paylarının yarısı gelir vergisinden müstesna olup kalan tutarın ilgili yıla ilişkin gelir vergisi tarifesinin ikinci dilimini (2024 yılı için 230 bin lira) aşması halinde yıllık gelir vergisi beyanı ile beyan edilmesi gerekiyor. Beyannamede hesaplanan vergiden, tevkif suretiyle daha önce ödenen vergiler mahsup ediliyor.Dar mükellef gerçek kişi ve kurumlar ile gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olmayanlar ve gelir vergisinden muaf olanlarda ise tevkifat nihai vergi oluyor.Yapılan düzenlemeyle yüzde 10 olan tevkifat oranı yüzde 15″e çıkarıldı. Bu kapsamda kararın yayımı tarihinden itibaren dağıtılan kar payları üzerinden yüzde 15 tevkifat yapılacak.
Source: Www.star.com.tr
Benzin ve motorin fiyatlarına zam ya da indirim var mı? (22 Aralık 2024 akaryakıt fiyatları)
Brent petrol fiyatları ve dövizdeki değişikliklerle birlikte güncel benzin, motorin ve LPG (akaryakıt) fiyatları gündemdeki yerini koruyor. Son olarak motorinin litre fiyatına 58 kuruş zam yapıldı. İşte, İstanbul, İzmir ve Ankara 22 Aralık 2024 güncel akaryakıt (benzin ve motorin) fiyatları: İstanbul Avrupa yakası akaryakıt fiyatları Benzin fiyatı: 43.14 TL Motorin litre fiyatı: 43.91 TL LPG litre fiyatı: 26.03 TL İstanbul Anadolu yakası akaryakıt fiyatları Benzin fiyatı: 43.02 TL Motorin litre fiyatı: 43.85 TL LPG litre fiyatı: 25.49 TL Ankara akaryakıt fiyatları Benzin litre fiyatı: 43.60 TL Motorin litre fiyatı: 42.52 TL LPG litre fiyatı: 26.04 TL İzmir akaryakıt fiyatları Benzin litre fiyatı: 44.05 TL Motorin litre fiyatı: 45.01 TL LPG litre fiyatı: 25.94 TL Dolar kaç TL oldu, Euro ne kadar? (22 Aralık Pazar Güncel Döviz Kurları)Dolar
Source: Dünya Gazetesi
KAP’a açıklama yapıldı: 68 yıllık tekstil devi Akın Tekstil kapandı
Şirketten yapılan açıklamada faaliyet durdurma ve işten çıkarma kararına götüren temel sebepler şöyle sıralandı; Enflasyonla Mücadele ve Kur Politikası, Personel Maliyetleri, Finansman Sorunları, Toplu İş Sözleşmeleri. Şirket, iş akdi feshedilen çalışanlarla ilgili yasal sürecin başlatılacağını ve işlemlerin yürütülmesi için yönetim kuruluna yetki verildiğini açıkladı. 152 kişinin işten çıkarılmasıyla bölgede işsizlik sorununun büyümesinden endişe ediliyor. Akın Tekstil”in konfeksiyon faaliyetlerini durdurma ve işten çıkarma kararına götüren temel sebepler şöyle sıralandı: Enflasyonla Mücadele ve Kur Politikası: Döviz kurlarının enflasyon oranının altında kalmasıyla, döviz cinsinden alınan siparişlerin maliyetlerinin karşılanamaması. Bu durum, konfeksiyon bölümünün uzun süredir zarar etmesine neden oldu. Personel Maliyetleri: Asgari ücrette yapılan artışlarla birlikte artan personel maliyetleri, zararın büyük kısmını oluşturdu. Finansman Sorunları: Geçmiş dönem birikmiş zararları kapatmak için gerekli finansman kaynaklarının temin edilememesi. Toplu İş Sözleşmeleri: Gelecek dönemde başlayacak toplu iş sözleşmeleri ile zararın artarak devam edeceği beklentisi. Akın Tekstil, bu ekonomik koşullar altında aldığı kararları, yasal süreçlerin takibi ve işlemlerin icrası için yönetime yetki vererek uygulamaya koydu. Şirket, bu zor kararın tüm paydaşlar için en az zararla atlatılması amacıyla hareket ettiğini belirtti. Açıklamada, “Gelinen noktada; içsel bilgilerin kamuya açıklanmasının erteleme sebepleri ortadan kalktığından iş bu açıklama yapılmıştır” ifadelerine yer verildi. Bu açıklama, şirketin meşru çıkarlarını korumak ve yatırımcıları yanıltmamak adına gizlilik önlemleri alınarak yapıldı. Avrupa”nın sayılı entegre üreticilerinden biriydi Akın Tekstil”in hikayesi Rüştü Akın’ın 1956 yılında, kardeşi Haydar Akın”la birlikte kurduğu fabrikada başladı. Üretimine 40 tezgah ve 23 çalışanla başlayan Akın Tekstil, yıllar içinde dünyaya kumaş ve hazır giyim ihraç eden ülkemizin ve Avrupa”nın sayılı entegre üreticilerinden biri haline geldi. Ekonomik sıkıntılara dayanamayan Akın Tekstil 2024″te faaliyetlerine son verdi.
Source: Dünya Gazetesi
Esad rejiminin borçları yeni hükümeti zorluyor
Esad rejiminin devrilmesiyle birlikte, rejimin neden olduğu insan hakları ihlalleri ve yolsuzlukların yanı sıra devasa dış borç yükü de yeni hükümetin önünde önemli bir engel olarak duruyor. Habertürk ün ulaştığı kaynaklara göre, rejim döneminde alınan dış borçların büyük bir kısmı, savaşın finansmanı, halkı bastırmaya yönelik askeri harcamalar ve Esad ailesinin kişisel servetini artırmak için kullanıldı. Bu borçların büyük bir kısmının “kirli borç” olarak tanımlandığı belirtiliyor. Suriyeli ekonomist Mohammed Hasan, İran ve Rusya’nın Esad rejiminin en büyük alacaklıları olduğunu ve bu borçların 100 milyar doları aştığını tahmin ediyor. Hasan, yeni hükümetin bu borçların uluslararası mahkemelerde tartışılmasını sağlaması gerektiğini belirtiyor. “Bu borçlar, halkın zararına ve kişisel zenginleşme amacıyla kullanıldı. İran ve Rusya’nın borçlarını tahsil etmek için harekete geçmesi, Suriye’nin yeni dönemdeki ekonomik toparlanma çabalarını baltalayabilir,” diyor. İRAN VE RUSYA NIN TALEPLERİ İran Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz hafta yaptığı bir açıklamada, Esad rejiminden kalan borçların yeni geçiş hükümeti tarafından ödenmesi gerektiğini duyurdu. İran Dışişleri Sözcüsü İsmail Bakaei, borçların uluslararası hukukta “devletin halefiyeti” ilkesi gereği geçerli olduğunu belirtti. Ancak İran’ın alacaklarının 50 milyar dolar olduğu iddialarını “abartılı” olarak nitelendirdi ve gerçek rakamı açıklamaktan kaçındı. Rusya ise Suriye üzerindeki ekonomik ve askeri etkisini devam ettirmek için daha stratejik bir yol izliyor. Habertürk’ün ulaştığı kaynaklara göre, Moskova, Tartus Limanı’ndaki varlığını korumak ve enerji anlaşmalarını yeniden müzakere etmek için Suriye’ye ekonomik baskı yapmayı planlıyor. Rusya, aynı zamanda yeni hükümetin bu anlaşmaları geçersiz sayma girişimlerine karşı uluslararası platformlarda harekete geçmeye hazırlanıyor. YENİDEN İNŞA İÇİN GEREKLİ KAYNAKLAR Habertürk’ün edindiği bilgilere göre, rejim döneminden bu yana Planlama Bakanlığı’nda görev yapan bürokratlar, geçici geçiş hükümetine verdikleri ön raporda, ülkenin askeri, altyapı, telekomünikasyon, havalimanları ve sosyal konut projeleri dahil olmak üzere toparlanabilmesi için en az 80 milyar dolar kaynağa ihtiyaç olduğunu belirtti. Raporda, özellikle Deirizor, Halep, İdlib, Şam, Hama ve Humus gibi şehirlerdeki sanayi işletmelerinin yeniden faaliyete geçirilmesi için ciddi teşviklere ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Bu şehirlerdeki sanayi kuruluşlarının yeniden ayağa kaldırılmasının, Suriye ekonomisinin canlanmasında kilit rol oynayacağı belirtiliyor. Tarım ve turizm sektörlerinin yeniden yapılandırılması için de bir komisyon kurulması öneriliyor. Habertürk’e konuşan uzmanlar, tarım sektörünün canlandırılmasının kırsal bölgelerde istihdam yaratacağını ve gıda güvenliğini sağlayacağını, turizmin ise döviz girdisi sağlayarak ekonomiyi destekleyeceğini belirtiyor. GÖÇ VE DİASPORA POLİTİKALARI Habertürk’e bilgi veren Suriyeli siyasi kaynaklara göre, yeni hükümet Ocak ayının sonuna kadar Suriye’nin dış politikasına ve göç stratejilerine yönelik bir ön rapor hazırlayacak. Bu raporun, Suriye’nin yurtdışındaki temsilcilikleri, uluslararası kurumlardaki konumu ve komşu ülkelerdeki Suriyelilere yönelik politikaları içermesi bekleniyor. Ayrıca, yurtdışında yaşayan milyonlarca Suriyeliyi yeniden ülkeye çekmek ve diaspora ile güçlü bağlar kurmak amacıyla bir Diaspora Bakanlığı kurulması planlanıyor. Bu bakanlık, yurtdışındaki Suriyelilerin yeniden yapılanma sürecine dahil edilmesi ve ekonomik katkı sağlaması için çalışmalar yürütecek. ULUSLARARASI HUKUK MÜCADELESİ Habertürk’e konuşan Suriyeli hukukçu Hadi Mustafa, yeni hükümetin Esad rejiminin borçlarının iptali için uluslararası hukuk mekanizmalarını devreye sokması gerektiğini vurguluyor. Mustafa, “Bu borçların büyük bir kısmı halkın zararına kullanıldı ve kirli borç olarak nitelendirilmeli. Yeni hükümet, İran ve Rusya gibi alacaklıların borçlarını tahsil etmeye yönelik girişimlerine karşı uluslararası mahkemelerde güçlü bir savunma yapmalı,” diyor. Mustafa’ya göre, İran ve Rusya’nın savaşta Esad rejimiyle iş birliği yaptığı ve yıkımın bir parçası olduğu gerçeği, yeni hükümetin uluslararası alanda elini güçlendirebilir. ŞEFFAFLIK VE ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİ Habertürk kaynakları, yeniden yapılanma sürecinde şeffaflığın hayati önem taşıdığına dikkat çekiyor. Özellikle uluslararası yardımlar ve yatırımların şeffaf bir şekilde denetlenmesi gerektiği belirtiliyor. Bu süreçte yapılacak hataların, yeni hükümetin uluslararası itibarını zedeleyebileceği uyarısında bulunuluyor. SONUÇ: ZORLU BİR GELECEK, BÜYÜK BEKLENTİLER Suriye’nin yeniden inşa süreci, harap olmuş bir ülkenin toparlanması için büyük kaynaklar ve güçlü bir liderlik gerektiriyor. Ancak Habertürk’e konuşan uzmanlar, uluslararası iş birliği, şeffaflık ve halkın güvenini kazanan bir yönetim anlayışı olmadan bu sürecin başarılı olamayacağını ifade ediyor. Esad rejiminin mirası olan borç yükü ve yıkım, yeni hükümetin önündeki en büyük zorluklardan biri olarak duruyor. Ancak doğru politikalar, etkili stratejiler ve uluslararası destekle Suriye’nin yeniden ayağa kalkması mümkün olabilir.
Source: Habertürk
Asgari ücret ve en düşük emekli maaşı için rekor zam talebi!
Trabzon”da bir restoranda düzenlediği basın toplantısında BBP Genel Başkanı Destici, asgari ücret beklentilerine ilişkin, “2025 Temmuz”da yeni bir toplantı yapılıp asgari ücret güncellenmeyecekse bizce ocak ayı 2025 asgari ücret artış oranı yüzde 60 olmalıdır. Biliyoruz ki aslında bu da beklentileri karşılayacak bir rakam değil. Biz gerçekleri de göz önünde tutarak ciddi bir rakam sunuyoruz. Birileri gibi afaki bol keseden atmıyoruz.” dedi. Yüzde 50″nin altında bir artışın asla kabul edilemez olduğunu dile getiren Destici, “İnşallah yüzde 60 seviyelerde bir artışla en azından bir nebze de olsa asgari ücretlerimiz de rahat bir nefes alır diye düşünüyoruz.” diye konuştu. Destici, en mağdur kesimlerin başında emeklilerin geldiğini de vurgulayarak “Özellikle düşük maaş alan emeklilerimiz. 2023 Temmuz”unda emeklilere haksızlık yapıldı. Diğer çalışan kesimlerimizin ya toplu sözleşmelerle ya seyyanen zamlarla durumları iyileştirildi ama 2023 Temmuz”unda emeklilerimiz hak ettikleri yüzde 25 enflasyon farkı zammını dahi alamadı.” ifadelerini kullandı. “En düşük emekli maaşı…” Emekli maaşlarına ve zam beklentilerine ilişkin bilgi paylaşan Destici, “En düşük emekli maaşını 20 bin liranın üzerine çıkaracağız. Bunun dışındakiler haksızlık olur, emeklilere karşı yapılan haksızlığın devamı anlamına gelir. Büyük Birlik Partisi olarak artık bu haksızlığın Ocak 2025″te son bulmasını bekliyoruz.” dedi.
Source: Internet Haber