En iyi savunma hücumdur

En iyi savunma hücumdur

Sevgili okurlarım, önümüzdeki haftalarda ya da günlerde hepimizi çok kritik günler bekliyor. Hazır olalım!

Yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı seçiminin zamanı henüz belli değil ama adaylar ortaya çıkmaya başladı.

İlk aday doğal olarak Ekrem İmamoğlu idi.

Ancak önümüzde kocaman bir gerçek duruyor.

İktidarın tek adayı olması beklenen Recep Tayyip bu isme karşı. Onun üstlendiği görev zaten belli!..

Karşısına aday olarak kim çıkarsa çıksın onu şu veya bu biçimde yıpratmak, kötülemek ve elindeki kozları yok ettirmek.

Onun şimdiki boy hedefi İmamoğlu…

Elindeki sonsuz yargı gücünü kullanarak çeşitli vesilelerle yıpratmaya çalışıyor ki aday olamasın.

Gerekirse hapis cezası verilsin.

Başka biri aday olursa da aynı yöntemi deneyeceğinden hiç kuşkunuz olmasın.

Önce İmamoğlu’nun üniversite diplomasını her baskıyı kullanarak iptal ettirecekler. Böylece adaylığının önünü en kestirme yoldan kesecekler ki aday olamasın.

Sürpriz olmasın, bu sürecin sonucunu önümüzdeki günlerde almaları bekleniyor…

Zira çözüm çok basit…

Üniversite mezunu olmayan bir kimse cumhurbaşkanı olamaz.

Diplomayı iptal ettirdin mi iş zaten bitecek.

Ondan sonra sıra gelecek sonraki adaya ya da adaylara…

Unutmayalım, karşımızda bir ‘dünya lideri’ var…

O sadece bizi değil, bütün dünyayı yöneten bir devlet ve hükümet adamı!

Vurdu mu oturtur, kafası bozulunca bütün dünyaya posta koyup ses getirir!

Günün birinde cumhurbaşkanlığı koltuğu elinden kayıp giderse başına neler geleceğini hepimizden daha iyi bilir.

Türkiye’de şu olanları izledikçe hep aynı şeyi düşünüyorum.

Ülke gündemini hep Recep Tayyip belirliyor.

Elinde korkunç bir medya gücü var.

Her fırsattan yararlanıp çıkıyor kürsülere, estikçe esiyor, gürledikçe gürlüyor.

Söylediği sözler aslında ona ait değil. Saray’daki danışmanlar ordusu tarafından kaleme alınıyor ve ona sadece okumak düşüyor!

Bu açıdan bakıldığında kendisine “Türkiye’nin en çok okuyan (!)” kişisi desek yanlış olmaz.

Şimdi Ramazan nedeniyle her akşam yine kürsülerde ve iftar toplantılarında siyasi nutuklarını okuyor ve kutsal dinimizi siyasete alet etmekten kaçınmıyor.

Kafalarda oluşan soru şu:

CHP niçin her seferinde Recep Tayyip’in piyasaya sürdüğü gündeme takılıyor ve savunmaya geçiyor?

Oysa CHP’nin elinde bu açıdan bakıldığında nice kozlar ve nice belgeler var…

-Yolsuzluklar.

-İsraf ve savurganlık.

-Yargının iktidar tarafından bir silah olarak kullanılması. Basın özgürlüğünün kısıtlanması.

-Artık baş edilmesi mümkün olmayan gaddarca zamlar.

-Din ticareti ve din sömürüsü.

-Ekonominin ve milletin durumu.

CHP bunlara elbette değiniyor ama yetersiz kalıyor.

Oyunun kurallarını hep Recep Tayyip belirliyor ve CHP hep savunmada kalıyor.

Dikkat ediniz burada iktidar belirliyor demiyorum…

Zira çekin Recep Tayyip’i aradan, AKP diye bir parti kalmaz.

Adına AKP denilen iktidar partisinin Recep Tayyip olmadan hiçbir ağırlığı ve etkisi kalmaz.

O nedenle hepsi ona adeta tapıyor, onun onayı olmadan, kendisinden emir almadan bir adım bile atamıyor.

“En iyi savunma hücumdur.”

Bu söz doğrudur.

Recep Tayyip işte elindeki bu kozu dibine kadar kullanıyor ve sadece CHP’nin değil, gerektiğinde bütün küçük muhalefet partilerinin üzerine bu

yolla gidiyor.

Onları bu yöntemle savunmaya çekilmeye zorluyor.

Ama burada esas önemli olan CHP’dir, CHP’nin savunmaya çekilmiş olmasıdır.

İşin daha da düşündürücü bir boyutu var, CHP’nin içindeki sürtüşmeler… Önüne gelen istediği gibi konuşuyor.

Şimdi tencerede Ekrem-Mansur olayı pişiriliyor.

Kesinlikle inanıyorum bu parti savunmadan artık vazgeçip hücuma geçmelidir. Ellerinde her konuda yeterli bilgi ve belge var.

Bunları her gün sürsünler piyasaya, üzerine gitsinler, geri adım atmasınlar ve sonrasını karşı taraf düşünsün!

Biraz da Recep Tayyip kendisini savunsun bakalım.

Savunması gereken esas kişi odur.

Source: Emin Çölaşan