Ertuğrul Akbay’ı hep özleyeceğiz
Sevgili Ertuğrul Akbay’ı dün Zincirlikuyu’daki kabri başında sevgiye, hasretle andık.
Onu 6 yıl önce 7 Mart günü kaybetmiştik…
Bazı acılar vardır ki, aradan geçen yıllarda üzeri örtülse bile, asla unutulmaz.
O sızı hep yüreğinizin bir köşesine saplanmış halde durur.
Sevgili Ertuğrul Akbay’ın kaybının yarattığı acı da öyle bir şey…
Ertuğrul Akbay, kardeşim gibi sevdiğim bir arkadaşımdı. Onunla dostluğumuz, tanıştığımız 1967 yılından, toprağa verdiğimiz 2019 yılına kadar tam 52 yıl sürdü.
Müthiş bir gazeteciydi…
Mesleki başarılarının tamamına tanık oldum.
Bir görevi üstlendiği vakit, gök patlasa, yer yarılsa bile onu hiçbir şey engelleyemez, mutlaka üstesinden gelirdi.
Dün onu, SÖZCÜ Grubu çalışanları ve yakın dostlarıyla birlikte kabri başında dualarla anarken, bir yandan da, meslek hayatımız film şeridi gibi gözlerimin önünden akıp geçti.
Ertuğrul Akbay, neşeli, hayat dolu, sağlam karakterli bir meslektaşımızdı… Büyük işler başarmıştı… Son 50 yılın en başarılı gazetecilerinden biriydi.
Allah gani gani rahmet eylesin.
Nur içinde yat sevgili kardeşim.
Seni hep özleyeceğiz.
Bir devlet nasıl biter? Nasıl çökertilir?
Ülkemizde birçok haksızlıklar yaşanıyor…
Enflasyonun yarattığı acılar zulüm haline geliyor…
İktidar ise halkın bu acılarına çare bulacağı yerde, tutuklamalarla, davalarla rakip partileri sindirmeye çalışıyor.
Açlıkla boğuşan asgari ücretlilerin, sabit gelirlilerin, emeklilerin dertleriyle pek uğraşan yok.
Aslında bu tür davranışlar devleti zayıflatıyor.
Bir devlet nasıl çöker?
16’ncı Yüzyıl’ın ünlü Türk Bilgini Yahya Efendi, bunu Padişah Kanuni Sultan Süleyman’a yazdığı tarihi mektupla anlatmıştı.
Kanunî, 1553 yılında oğlu Şehzade Mustafa’yı cellatlara boğdurtarak öldürtmüştü.
Yahya Efendi büyük bir cesaretle padişahı eleştirmiş yaptığı hareketin çok yanlış olduğunu söylemişti…
Yahya Efendi’nin daha sonra Kanuni Sultan Süleyman’a “Bir devlet nasıl çökertilir?” diye yazdığı tarihi bir mektup vardır. Orijinali Topkapı Müzesi’nde olan mektup şöyledir:
“Bir devlette zulüm yayılırsa…
Haksızlık sıradan bir hale gelirse…
İşitenler de ‘Neme lâzım’ deyip uzaklaşırlarsa…
Koyunları kurtlar değil de, çobanlar yerse…
Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse…
Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryatları göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse…
İşte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır.
Halkın güven ve saygısı sarsılır.
Asayişe itaat hissi kaybolur.
Halkın umutları yok olur.
Böylece devletin yıkılması mukadder hale, kaçınılmaz hale gelir.”
Devlet yönetimi için günümüzdeki siyasetçilerin 472 yıl önce yazılan bu önemli tarihi mektuptan ders almaları gerekiyor.
Kürekle tedavi!
Ekonomiden sorumlu eski devlet bakanı Ufuk Söylemez, ekonominizin şimdiki durumunu şu fıkra ile anlatıyor:
Doktor sormuş: “Yanıklarınızı anlıyorum da, vücudunuzun her yanındaki bu kadar çok kırık nasıl oluştu, bunu bir türlü anlayamadım.”
Hasta inleyerek cevap vermiş:
“Yanıyordum, koşup kürekle vura vura beni söndürdüler!”
İşte ekonomimiz de bu hastaya benziyor. Vura vura söndürürken her yanını kırıp döküyorlar!
Source: Rahmi Turan