Felaketlerin etkisi: LA yangınlarından Türkiye depremlerine ve eğitime yansımaları
Bu olaylar, yalnızca fiziksel yıkımla sınırlı kalmayıp, uzun vadede psikolojik, duygusal ve pratik etkiler yaratır; özellikle de eğitim üzerinde. Öğrenciler, eğitimciler ve ebeveynler, öğrenim ortamlarının bozulması, toplulukların parçalanması ve belirsizlik hissiyle başa çıkmak zorunda kalır. Bu belirsizlik hissi, yangınlar söndüğünde veya deprem sona erdiğinde dahi devam eder.LOS ANGELES ORMAN YANGINLARI: KONTROLDEN ÇIKAN BİR KRİZLos Angeles’taki yıllık orman yangınları, tekrar eden bir kâbusa dönüştü. Bu yangınlar, evleri yok ediyor, aileleri yerinden ediyor ve toplulukları harap halde bırakıyor. Etkilenen bölgelerdeki okullar sıklıkla geçici sığınaklara dönüştürülüyor ve hava kalitesi tehlikeli seviyelere ulaştığı için dersler belirsiz bir süreyle iptal ediliyor. Öğrenciler için bu kesinti, yer değiştirme ve belirsizlik travmasının yanı sıra eğitimlerine verilen zararla da birleşiyor. Bu durumun öğrenciler üzerindeki psikolojik etkisi büyüktür. Araştırmalar, doğal felaketlere maruz kalan çocukların anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Öğretmenler ise kendi travmalarıyla baş etmeye çalışırken öğrencilerine istikrar sağlama konusunda zorluklarla karşılaşıyor. Ebeveynler ise her şeylerini kaybetmiş bir şekilde barınma ve iş gibi pratik sorunları çözmeye çalışırken, çocuklarının duygusal durumlarını da dengelemek zorunda kalıyor.TÜRKİYE DEPREMİ: YIKILAN OKULLAR, KIRILAN GELECEKLERTürkiye, şehirleri harabeye çeviren ve binlerce insanın ölümüne ya da yaralanmasına neden olan en yıkıcı depremlerden birini yaşadı. Etkilenen birçok sektör arasında eğitim de büyük bir darbe aldı. Okullar yıkıldı ve öğrenciler güvenli öğrenim alanlarından mahrum kaldı. Çadırlar veya topluluk merkezlerinde geçici sınıflar kuruldu, ancak bunlar ideal öğrenim ortamları olmaktan çok uzaktı. Kesinti, özellikle önemli sınavlara hazırlanan son sınıf öğrencileri üzerinde ağır bir yük oluşturdu ve akademik geleceklerini belirsiz bir hale getirdi. Deprem, eğitim sistemindeki derin eşitsizlikleri de gözler önüne serdi. Varlıklı ailelerden gelen öğrenciler eğitimlerine çevrimiçi olarak devam edebilirken ya da etkilenmeyen bölgelere taşınabilirken, dezavantajlı gruplardan gelen öğrenciler tamamen öğrenimden mahrum kaldı. Eğitimciler için zorluk sadece derslere yeniden başlamak değil, aynı zamanda felaketin bıraktığı psikolojik yaraları ele almaktır. Öğrencilerin duygusal sağlığı, akademik performans kadar kritik hale gelmiş durumda ve okullarda danışmanlar ile ruh sağlığı uzmanları giderek daha önemli bir rol oynuyor.PSİKOLOJİK ETKİ: GÖRÜNMEZ YARALARLA yangınları ve Türkiye depremi, felaketlerin eğitim sistemindeki tüm paydaşlar üzerinde nasıl büyük bir psikolojik etki yarattığını gözler önüne seriyor. Öğrenciler için rutin kaybı ve tanıdık çevrelerin yıkımı, akademik başarılarını ve genel zihinsel sağlıklarını etkileyen bir istikrarsızlık duygusu yaratır. Çocuklar, travmatik olaylara maruz kaldıklarında kâbuslar, yeniden olma korkusu ve dikkat dağınıklığı gibi semptomlar yaşayabilir. Güç kaynağı olarak görülen eğitimciler de bu etkilerden muaf değildir. Kendi travmalarını işlerken öğrencilerine destek olma sorumluluğunu taşırlar. Birçok öğretmen, yeni öğretim koşullarına uyum sağlama ve duygusal destek sağlama çabaları nedeniyle çaresizlik ve tükenmişlik hissi yaşadığını bildiriyor. Ebeveynler de ciddi bir stres altındadır. Yeniden yapılanma çabaları içinde çocuklarının eğitimine devam etmesini sağlama baskısı, ezici olabilir. Türkiye’de birçok ebeveyn, depremin çocuklarının akademik ve kişisel gelişimleri üzerindeki uzun vadeli etkilerinden endişe ediyor. Benzer şekilde, LA’de ebeveynler, kötü hava kalitesinin sağlık risklerinden ve sürekli bir başka yangın korkusunun duygusal yükünden endişe ediyor.ÖĞRENİMDE KESİNTİ: RİSK ALTINDAKİ BİR NESİLFelaketlerin neden olduğu eğitim kesintileri, uzun vadeli sonuçlar doğurabilir. Araştırmalar, uzun süreli okul kapanmaları ve düzensiz öğrenim ortamlarının, özellikle matematik ve fen gibi temel derslerde önemli öğrenme kayıplarına yol açtığını göstermektedir. Formasyon dönemindeki öğrenciler için yapı eksikliği, gelişimsel gecikmelere ve akademik başarıda düşüşe neden olabilir. Türkiye’de deprem, özellikle eğitime erişimin zaten sınırlı olduğu kırsal bölgelerde, bir neslin ilerlemesini geri plana itti. Hükümet ve sivil toplum kuruluşları, okulları yeniden inşa etmek ve uzaktan öğrenim için kaynak sağlamak adına yorulmadan çalışıyor, ancak iyileşme yolu uzun. Benzer şekilde, LA’de yangınlar okulları hızlı bir şekilde uyum sağlamaya zorladı ve birçok okul çevrimiçi platformlara yöneldi. Bu, sürekliliği sağlasa da yüz yüze eğitimin etkileşimini ve desteğini genellikle sunamadığından, avantajlı ve dezavantajlı öğrenciler arasındaki uçurumu daha da genişletti. LA yangınları ve Türkiye depremi, daha dayanıklı eğitim sistemlerine duyulan acil ihtiyacı vurguluyor. Hükümetler ve topluluklar, eğitimi önceliklendiren afet hazırlık ve kurtarma planlarına yatırım yapmalıdır. Bu, depreme dayanıklı okullar inşa etmeyi, uzaktan öğrenim teknolojilerine erişim sağlamayı ve öğrenciler ve eğitimciler için ruh sağlığı desteği sunmayı içermelidir. Türkiye’de odak, daha iyi yeniden inşa etmeye yönelik olmalıdır. Okullar, gelecekteki depremlere dayanacak şekilde inşa edilmeli ve öğrenimde kesintileri en aza indirmek için acil durum planları hazırlanmalıdır. LA’de ise vurgu, okulların etrafında yangın güvenli bölgeleri oluşturmak ve acil durumlarda uzaktan öğrenime hızlı geçiş için protokoller geliştirmek olmalıdır. Ayrıca, öğrenciler arasında bir dayanıklılık kültürünü teşvik etmek de önemlidir. Çocuklara zorluklarla nasıl başa çıkacaklarını öğretmek ve onlara stresle başa çıkma araçları sağlamak, felaket sonrası toparlanma sürecini kolaylaştırabilir. Topluluk katılımı da bireyler üzerindeki yükü hafifletmek ve daha bütüncül bir iyileşme yaklaşımını sağlamak için kilit önemdedir.EĞİTİM İLE YARALAR SARILABİLİR Mİ?Felaketler, hayatları altüst etmeye devam edecek, ancak bu duruma nasıl yanıt verdiğimiz fark yaratabilir. Eğitim, yalnızca akademik ilerleme için değil, aynı zamanda öğrencilerin, eğitimcilerin ve ebeveynlerin zihinsel ve duygusal iyilik hali için de iyileşme çabalarında öncelik olmalıdır. LA yangınları ve Türkiye depremi, sistemlerimizin kırılganlığını açıkça gösteriyor, ancak aynı zamanda daha dayanıklı ve kapsayıcı eğitim çerçeveleri inşa etme fırsatını da sunuyor. Bu trajedilerden ders alarak ve proaktif önlemler alarak, felaket karşısında bile eğitimin gelecek nesiller için bir umut ve istikrar ışığı olarak kalmasını sağlayabiliriz.
Source: Ebru Doğdu