Avrupa’nın en ucuz elektriği Türkiye’de: Elektrikte faturanın yarısını devlet ödüyor
Enerjide uygulanan yerli ve milli politikalar sayesinde bugün enerji darboğazına giren Avrupa”nın aksine Türkiye, vatandaşlara uyguladığı uygun tarifelerle fiyat noktasında en avantajlı ülkelerin başında geliyor. Halihazırda Avrupa”nın en ucuz elektriğini kullanan Türkiye”de faturaların yüzde 50″si Hazine tarafından karşılanıyor. Desteklenen miktarın faturalarda daha iyi anlaşılabilmesi için bu aydan itibaren yeni faturalarda devlet desteği miktarına da yer verildi. Elektrik aboneleri bu ay gelen faturalarda, toplam miktar ile birlikte devlet desteği sonrasında ödenmesi gereken faturayı görebiliyor. 230 MİLYAR TL DESTEK SAĞLANACAK Elektrikte maliyet esaslı yeni dönem ile birlikte yalnızca yıllık 5 bin kilovatsaatin üzerinde kullanımı olan ve toplam abone sayısının yüzde 3″üne denk gelen aboneler elektriğin gerçek maliyetini öderken, diğer tüm aboneler ise desteklenmeye devam ediliyor. Bu yıl Hazine bütçesinden elektrik faturalarının desteklenmesi için 230 milyar TL harcanacak. FATURALARDAN TAKİP EDİLEBİLİR Faturalarda vatandaşların günlük ve yıllık ortalama elektrik tüketimlerine de yer veriliyor. Bu sayede vatandaşlar faturaların altında yazan yıllık tüketimlerini takip ederek 5 bin kilovatsaatlik üst kademe limitine ne kadar yaklaştıklarını görebilecek. Buna göre isteyen vatandaş evinde enerji tasarrufu yaparak kademeye takılmaktan kurtulacak. Zaten uygulanan üst kademe şu anda yalnızca geliri yüksek küçük bir kesimi kapsıyor. Faturalarda yine vergi ve fonlar için yapılan kesintilere de detaylı şekilde yer veriliyor. İŞTE FATURA ÖRNEĞİ Desteklemelerin vatandaş tarafından daha iyi anlaşılabilmesi için bu ay itibarıyla faturalarda devlet desteği miktarına yer verilmeye başlandı. Faturaların en altında toplam tüketim bedeli ile birlikte devlet desteği ve ödenecek tutara yer veriliyor. Örnek faturada görüleceği üzere 131 kilovatsaatlik aylık tüketim karşılığı enerjinin gerçek maliyeti 626.69 TL olmasına rağmen, faturaya 341.69 TL devlet desteği sağlanmasının ardından vatandaşın ödeyeceği fatura 285 TL”ye düşüyor. Vatandaşların enerjinin gerçek maliyetinin alındığı bir üst kademeye geçmesi için ise aylık 417 kilovatsaatlik bir tüketiminin bulunması gerekiyor. SÜBVANSİYONLARLA FİYAT DÜŞÜK TUTULUYOR Türkiye”deki 51 milyon elektrik aboneye hizmet sunan elektrik dağıtım şirketlerinin çatı örgütü Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği”nin (ELDER) Genel Sekreteri Fakir Hüseyin Erdoğan, elektrik fiyatları ve dağıtım bedelleri konusunu değerlendirdi. Türkiye”de enerjide uygulanan sübvansiyonlar ile elektrik fiyatının gerçek maliyetinden oldukça düşük tutulduğunu kaydeden Erdoğan, dağıtım bedelinin ise yapılan altyapı yatırımı gibi harcamaların karşılığı olarak faturalarda yer aldığını anlattı. Erdoğan, “EPDK”nın düzenlemeleri son derece açık, herkesin gözü önünde” dedi. ASGARİ ÜCRETTE FATURA PAYI % 2.3 Avrupa”nın en ucuz elektriğini kullanan Türkiye”de bir aylık elektrik faturasının asgari ücret içerisindeki payı 2002″de yüzde 20.2 iken bu oran şimdi ise yüzde 2.3″e geriledi. Elektrik faturasının en düşük emekli aylığı içerisindeki payı ise yüzde 4 ile tarihin en düşük seviyesinde. Avrupa”da asgari ücret içerisindeki elektrik payı ülkelere göre yüzde 5-10 arasında değişiyor. EN UCUZ ELEKTRİK TÜRKİYE”DE Kilovatsaat başına 2.59 TL ile en ucuz elektrik Türkiye”de tüketiliyor. Türkiye”yi sırasıyla euro karşılığı olarak 3.43 TL ile Macaristan, 3.76 TL ile Ukrayna, 3.98 TL ile Sırbistan, 4.05 TL ile Norveç, 4.20 TL ile Karadağ, 4.68 TL ile Malta, 5.59 TL ile Bulgaristan, 5.99 TL ile Hırvatistan izliyor. Avrupa”da en pahalı elektriği ise 15.40 TL ile Belçika kullanırken, onu sırasıyla 15.32 TL ile Almanya, 14.30 TL ile Danimarka, 13.88 TL ile Birleşik Krallık, 13.78 TL ile İsviçre izliyor. 65 BİN KİŞİ İSTİHDAM EDİLİYOR Faturalarda yer alan elektrik dağıtım bedelleri ile yaklaşık 65 bin kişi istihdam edilirken, dolaylı olarak yüzbinlerce kişi bu sektörden ekmek yiyor. Dağıtım hatları 1.5 milyon kilometreye uzanırken bunun 500 bin kilometresi son 10 yılda döşendi. Dağıtım şirketleri yıllık yatırım kapasitelerini 980 milyon dolardan 2.2 milyar dolara çıkardı. Ayrıca 2013″te yüzde 18.5 olan kayıp-kaçak oranı arihinde ilk kez bu yıl yüzde 10″un altına düşürüldü ve yıllık 1 milyar dolar tasarruf sağlandı. Trafo sayısı 340 binden 550 bine çıkarılırken müşteri memnuniyet oranı ise yüzde 30 arttı.
Source: Bariş Şi̇mşek
Haftanın Kitapları
MAHALLEMDEKİ İNSANLAR(Hiromi Kawakami)Bir hikâyeyi alın ve küçültün. O kadar küçültün ki avucunuza sığsın. Cebinizde taşıyın onu, sofranıza oturtun, uykunuzda bile yanınızda dursun. Kaybetmeyin sakın zira ne zaman ihtiyacınız olacağını bilemezsiniz… Bu küçük öykülerle fazlasıyla tuhaf bir mahalle hayat buluyor. Kalabalık bir ailenin en küçük çocuğuna kim bakacak diye piyango çekiliyor, ihtiyar bir adamın iki gölgesi birbiriyle çekişiyor, bir apartman tüm sakinlerini küçük talihsizliklerle lanetliyor, küçük bir kız dikilecek heykelinin hayallerini kuruyor, amansız bir hastalığa yakalanan insanlar yavaş yavaş güvercine dönüşüyor, yerçekiminin kaybolmasıyla çocuklar havada süzülüyor. Sıradanı olağanüstüne, olağanüstünü de sıradana dönüştüren Hiromi Kawakami bizi Japonya nın en sıradışı mahallelerinden birine davet ediyor. Domingo Yayınları ndan çıkan Mahallemdeki İnsanlar bazen hınzır, bazen hüzünlü ama her daim büyülü bir dünyanın kapısını aralıyor.ALGI KAPILARI(Aldous Huxley)Hem edebiyata hem de felsefeye büyük katkılar sağlayan, başta Cesur Yeni Dünya, Algı Kapıları, Ada ve Loudun Şeytanları olmak üzere yazdığı elli kadar kitapla yalnızca çağını değil, çağdaşlarını da derinden etkileyen İngiliz yazar Aldous Huxley, yedi kez de Nobel Edebiyat Ödülü ne aday gösterildi. Kâhin şair William Blake in dizelerinden esinle kaleme aldığı 1954 teki Algı Kapıları ve 1956 daki Cennet ve Cehennem metinleri, popüler kültüre de nakşolmuş, insanın algıları ve mistisizm yoluyla gerçekleştirdiği düşünsel seyahatlerini barındırır. Meskalin deneyiyle başlayan ilk metin, zihnin algıları ile gerçeklik arasındaki farkları ortaya koyarken sanat, bilinç, psikoloji ve spiritüel deneyimler üzerine eğilir. İkinci metin ise, mistik deneyimin ve iç huzurun erişilebilir olduğu cennet hâliyle, insanın kendi zihninin karanlığında kaybolma tehlikesini barındırdığı cehennem hâlini karşı kefelere koyar. Sanat, tarih, felsefe ve psikoloji Huxley nin iradesinde kapıları açıp kapayan anahtarlara dönüşür.SUR VE GÖLGE(Mehmet Zaman Saçlıoğlu) Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Sur ve Gölge de ışık-karanlık, ölüm-ölümsüzlük gibi karşıtlıklar üzerine kurulu üç öykü sunuyor. Işık-gölge, geçmiş-şimdi gibi birbirini var eden kavramlarla örülmüş öyküler, III. Selim in Suzidilara Peşrev inden Apollon ve Daphne nin hikâyesine, İsrafil in surundan Hızır Aleyhisselam a, tarihi, dini ve mitolojik unsurları barındıran zengin içeriklere sahip. Yapı Kredi Yayınıları ndan çıkan kitaba ismini veren ilk öyküde, kenti koruyan surların içinde İmparator Zenon a ölüm getiren gölge, bu sefer Ömer ve Karin le beraber kapıyı açacak sözleri de boğuyor. İlk öykünün karanlığından sonra ikinci öykü, güneşli bir günün getirdiği mutlulukla kurgulanan ütopya ülkesi İstlantis i anlatıyor. Son öyküde ise Hızır ın, Geceni sesten uzak tut uyarısıyla geliyor bilinmez olan. Sur ve Gölge, kurgu ile gerçeğin, yazgı ile rastlantının, ilaç ile zehrin, hayır ile şerrin Kumkapı, Moda ve Antakya da fantastik bir yolculuğu…DÜNYANIN EN VAHŞİ HAYVANI(Oktan Erdikmen)Frankfurt Hayvanat Bahçesi nin Maymunlar Evi nde bir ayna var. Bakan herkesin kendini gördüğü bu aynanın altında şöyle yazıyor: Dünyanın en vahşi hayvanı. İnsan, yalnızca hayvanlara karşı değil, kendi türüne karşı da acımasızdır. Tarihten bilime, edebiyattan psikolojiye uzanan bu kitap; unutulmuş olaylar, deneyler, mitler ve tarihi anekdotlarla aynanın içinden size bakan kişinin derinliklerine iniyor. Akıllı Hans tan, Zeigarnik etkisine; Strazburg dans vebasından, Schopenhauer ın sarkacına; Salieri kompleksinden, Layka nın trajik hikâyesine uzanan bu sürükleyici anlatı, insan doğasına dair çarpıcı gerçekleri gözler önüne seriyor. Oktan Erdikmen, Kırmızı Kedi Yayınevi nden çıkan kitapta tarihin tozlu sayfalarındaki unutulmuş hikâyeleri bir araya getirirken, okuru yalnızca bilgiyle değil, derin düşüncelerle de baş başa bırakıyor. Okuduğunuzda dünyaya farklı gözlerle bakacak, Acaba biz gerçekten de dünyanın en vahşi hayvanı mıyız? diye soracaksınız.GENÇ HEMINGWAY(Michael Reynolds)Michael Reynolds un, Ernest Hemingway in doğumundan Hadley Richardson la ilk evliliğine dek hayatının ve ilk yazarlık girişimlerinin izini sürdüğü biyografik çalışması Genç Hemingway Everest Yayınları ndan çıktı. Reynolds kitapta, Chicago, Oak Park ın önemli ailelerinden birine doğan Hemingway in aile ilişkilerini ve toplumsal çevresini irdeliyor. Başarılı bir ruhsal portre ortaya koyan bu çalışmada, okur, Amerikalı büyük yazarın gazetecilik günlerini, Birinci Dünya Savaşı nda İtalya ya Kızılhaç ambulans şoförü olarak gidişini ve savaştan dönüşünde bir birey ve bir yazar olarak kendini âdeta kitaplarındaki ölümsüz kahramanlarından biri gibi baştan başa kurgulamasına tanıklık ediyor. Henüz evli çiftin yeni bir hayat için Paris e giden bir gemiye binmesiyle sona eren Genç Hemingway, okuru daha fazlası için merakta bırakıyor.BELLEĞİN ANISINA(Maria Stepanova)Rus şair ve yazar Maria Stepanova nın halasının ölümü üzerine aile arşivinden yola çıkarak ailesini, ailesine dair hikâyeleri ve bu hikâyeleri korumanın önemini anlattığı eseri Belleğin Anısına, Can Yayınları etiketiyle okurla buluşuyor. Halasının ölümüyle solmuş fotoğraflar, eski kartpostallar, mektuplar, günlükler ve yığınla hatıra eşyasıyla dolu bir daireye adım atan Stepanova, sakin ve kararlı ellerle bu parçaları yeniden bir araya getirir. Ortaya çıkan, görünüşte sıradan bir ailenin zulüm ve baskıdan nasıl kurtulduğunun hikâyesidir. Roland Barthes, W.G. Sebald, Susan Sontag ve Osip Mandelştam gibi yazarlarla diyalog halindeki Belleğin Anısına, ender rastlanan entelektüel bir merak ve şiirsel bir sesle dolu…İSTANBULLU ÜÇ OSMANLI AİLESİ(Nigâr Nigâr Alemdar)Bir tarafta Beşiktaşlı Yahya Efendi nin; bir tarafta Şair Nigâr Hanım ın; bir tarafta Ahmed Midhat Efendi nin soyağaçları… Hepsinin ortak noktası ise arka fonda büyüleyici Boğaziçi… Boğaz ın havasıyla, İstanbul un kültürüyle, İmparatorluğun asaletiyle harmanlanmış bu üç aile, uzun bir araştırmanın sonucunda sohbet havasında okurlarla buluştu. Soyadını Şair Nigâr Hanım dan alan Nigâr Nigâr Alemdar Timaş Yayınları ndan çıkan kitapta bu üç köklü aileyi; atalarını ve akrabalarını anlatırken yadigar eşyaları, fotoğraf albümlerini, resmî belgeleri bir araya getirdi. Ahmed Midhat Efendi ailesine dair bilinmeyenler, Şair Nigar Hanım ile Ahmed Midhat Efendi arasındaki ilişki, Ahmed Midhat Efendi ile Sultan II. Abdülhamid in iletişim şekli, Şair Nigâr Hanım ın aile hayatı, Bebek teki köşkün mimari çizimi, ailenin Tevfik Fikret ile komşulukları, o dönemki günlük hayat… Bu masalsı tarih yolculuğunda edebiyatımıza ve tarihimize dair paha biçilmez detaylar yakalayacaksınız…EMANET(Bige Güven Kızılay)Bige Güven Kızılay, Emanet romanının İnkılap Kitabevi nden çıkan yeni baskısıyla okurlarını derinlikli bir hikâyeyle buluşturuyor. Kimlik, aidiyet ve geçmişle hesaplaşma üzerine etkileyici bir anlatı sunan Emanet, sadece bir karakterin içsel yolculuğunu değil, Türkiye nin geçmişinden bugüne uzanan kültürel ve tarihsel dokusunu da edebiyatın güçlü diliyle aktarıyor. Amerika da başarılı bir avukat olan Yasemin, kendisine bırakılan bir emaneti almak için Türkiye ye döner. Ancak bu yolculuk, onun yalnızca maddi bir mirasın peşinden gitmesini değil, aynı zamanda kendi geçmişiyle yüzleşmesini de beraberinde getirir. Dedesiyle ve onun anılarıyla örülü eski ev; saklı kalmış sırları, köklerini ve kimliğini yeniden keşfetmesine neden olur. Köy enstitüsü mezunu dedesinin derin duygularla örülü hatıraları ve Türkiye nin yakın tarihine dair panoramik bir anlatıyla harmanlanan roman, bireysel ve toplumsal belleği iç içe geçirerek okuru derin düşüncelere sevk ediyor.KORKU FİLMİ(Paul Tremblay)1993 yılının yazında, genç bir film ekibi, dört hafta boyunca Korku Filmi ismini verdikleri filmin çekimlerini yaptı. Yalnızca üç sahnesi yayınlanmış olmasına rağmen bu rahatsız edici film kültleşti ve uğursuz bir gölge olarak sinema tarihine adını yazdırdı… Yıllar sonra, film bu sefer büyük bir bütçeyle yeniden çekilecekti ve Hollywood, orijinal kadrodan hayatta kalan tek kişiyle iletişime geçmişti: Sıska Çocuk karakterinin oyuncusuyla… Sıska Çocuk her şeyi hatırlıyordu: senaryoya gömülen sırları, sette yaşanmış garip olayları ve aşılmış sınırları… Blair Cadısı ve Halka gibi filmleri sevenlerin kaçırmaması gereken Korku Filmi, sayfalar ilerledikçe artan paranoyası, psikolojik gerilimi ve şaşırtıcı finaliyle okuru gerçeklik algısını sorgulamaya zorluyor…SARDUNYALAR GÜNEŞE BAYILIR(Başak Arslan)Başak Arslan ın öykülerinde genel olarak ilişkiler ama illaki aile, sahnenin bir yerine, bazen de tam ortasına yerleşiyor. Yitirilen ya da hiç kurulamayan yakınlıkların kıymıkları karakterlerin içini ince ince sızlatırken anne, baba, evlat, eş, kardeş olarak üstlendiğimiz rollerin yanı sıra sadakat, özgürlük, bağlılık, sevgi, mesuliyet, güven gibi kavramlar değişen manzaralarıyla gözler önüne seriliyor. Parçalanan ailelerde oyundan atılmış çocukların hayaletleri ise yetişkin bedenleri içinde dolaşıyor. Sel Yayıncılık tan çıkan Sardunyalar Güneşe Bayılır, soğuk bir dünyada üşüyenlerin sıcaklığa hasretini, bu uğurdaki dokunaklı, bazen de irkiltici ama hep nafile çabalarını anlatıyor.RUH HASSASI(Mehmet Zihni Sungur-Uğur Batı)Aşk, ilişkiler, sadakat, ihanet ve insan psikolojisine dair ezber bozan tespitler sunan Ruh Hassası kitabı, raflardaki yerini aldı. Psikiyatri ve bilişsel davranış terapileri alanında uluslararası saygınlığa sahip Prof. Dr. Mehmet Zihni Sungur ile davranış bilimleri ve karar bilimi alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Uğur Batı nın ortak imzasını taşıyan bu kitap, insan ruhunun en kırılgan ve gizemli noktalarına bilimsel bir perspektiften ışık tutuyor. Destek Yayınları ndan çıkan kitap, aşkı, sadakati, ihaneti ve insan psikolojisini bilimsel verilerle inceliyor. Aşkın yalnızca bir his değil, beyindeki biyolojik ve kimyasal süreçlerin bir ürünü olduğunu savunan kitap, nörobilim, evrimsel biyoloji, davranış bilimleri ve psikolojiden güncel verilerle destekleniyor. Aşk kalpte değil, beyinde yaşanır yaklaşımıyla dikkat çeken Ruh Hassası Kitabı, insan ilişkilerinin görünmeyen katmanlarını gözler önüne seriyor.PLASTİK KASABA(Susie Bower)İngiliz yazar Susie Bower, Türkçe deki ilk romanında dünyayı tehdit eden plastik atıklara zekice bir kurgu ve komik bir üslupla dikkat çekiyor. Günaş Kitaplığı ndan çıkan kitap birbirine benzer evlerin, eşyaların ve insanların oluşturduğu bir kasabanın tatsızlığı içinde farklılıkların önemini vurguluyor. Ekseninde tiyatro sanatı bulunan roman, üretim ve tüketim çılgınlığının tehlikeli sonuçlarını da gözler önüne seriyor… Kamyondan bozma evleriyle gezerek tiyatro oyunları sergileyen ailesine ayak uydurmaya çalışan Ophelia, sakin bir hayat özler. Sabit bir ev, didişmeyen anne baba ve normal bir okul için dileği, mükemmel bir kasabaya geldiklerinde sanki gerçek olur. Göz alıcı vitrinler, parlak renkler onu cezbeder. Ancak, kasabayı derhal terk etmelerini buyuran mesajlar alıp, ormanda saklanan bir çocukla da tanışınca, bacası hep tüten tepedeki ürkütücü fabrikaya gizlice girmekten başka çaresi kalmaz.OLUR MU AŞKIM?(Aşkım Kapışmak)Hem güldüren hem düşündüren Olur mu Aşkım?, ilişkilerden cinselliğe, evlilikten ayrılığa kadar birçok konuyu özgün üslubuyla ele alıyor. Aşkım Kapışmak, samimi, sert ama bir o kadar da gerçekçi anlatımıyla kadın-erkek ilişkilerinin bilinmeyenlerini okurlarına sunuyor. Nemesis Kitap tan çıkan kitapta yer alan hikâyeler ve okur sorularıyla, adeta terapi odasından fırlamış diyaloglara şahit olacaksınız. Olur mu Aşkım? sadece kişisel gelişime odaklanmıyor aynı zamanda okurlarına ayna tutan, bazen espriyle bazen de ciddiyetle verilen cevaplardan oluşan bir başucu komedi rehberi. Kapışmak, cesur sorulara korkusuz cevaplar vermekten çekinmiyor.
Source: Habertürk
Emekli işçinin aylığı düşer mi?
EMEKLİ MAAŞINI KESTİRİP YENİDEN ÇALIŞANIN MAAŞI DÜŞER Mİ? 2025 yılı 10 Ocak itibarıyla, emekli maaşlarında düşüş olacağı gerekçesiyle kamudan emekli oldum. Kadrom kadrolu işçi statüsündeydi ve şu anda 40.000 TL emekli maaşı almaktayım. Emekli olmasaydım maaşımın 28.000 TL ye düşeceği belirtilmişti. Emekli olduktan sonra tekrar çalışmaya başladım ve sosyal güvenlik destek primi ödemekteyim. Emekliliğimi dondurup eski işime dönersem, tekrar emekli olduğumda maaşımda 2025 yılında olduğu gibi düşüş yaşanır mı? Düşüş olursa ne kadar olur? Bu konuda yapmam gereken işlemler ve dikkat etmem gereken hususlar hakkında bilgi verebilir misiniz? (Habip Y.) SORULARINIZ İÇİN: akivanc@haberturk.com Emeklilik dilekçesini 15 Ocak 2025 tarihinden önce vermemiş olsaydınız, şu an 40.000 TL olan emekli aylığınız yaklaşık 30.500 TL’ye düşecekti. Ortaya çıkan bu fark sizin ömür boyu alacağınız emekli aylığınıza yansıyacak. 2025 yılı emeklisine göre yüzde 31 oranında daha fazla aylık alacaksınız. Bu açıdan doğru bir karar vermiş bulunuyorsunuz. Dilekçeyi 15 Ocak 2025 tarihinden önce vermekle düşüşe karşı emekli aylığınızı korumaya almış oldunuz. Emekli aylığını dondurup eski iş yerinde veya başka bir iş yerinde yeniden çalışmaya başlarsanız, o tarihten sonraki çalışmalarınızın karşılığı tutar, 2024 yılı emeklisi olarak hak kazandığınız tutarın üzerine eklenir. Yeni işinizde çalıştığınız her 360 güne karşılık emekli aylığınız, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilen ortalama aylık kazancınızın yüzde 2’si oranında artar. Örneğin brüt 60.000 TL ücretle 720 gün çalışmanız halinde emekli aylığınız 2.400 TL artar. O süreçte emekli aylıklarına yapılan zamlar da dikkate alınarak emekli aylığınız yeniden hesaplanır. Sonuç olarak, emekli aylığınızı dondurarak yeni bir işte çalışmaya başladığınız takdirde 2025 yılında ortaya çıkan düşüşten etkilenmezsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken, çalışmanız karşılığı emekli aylığında sağlayacağınız artışın emekli aylığını dondurduğunuzda meydana gelecek kayba değip değmediği. EMEKLİ AYLIĞINDAKİ DÜŞÜŞ SONRAKİ YILLARDA DA DEVAM EDECEK Mİ? Sigortalı çalışmaya 01.10.1998 tarihinde başladım. Doğum tarihim 11.08.1982. Prim günüm 7500. 43 yaşını 11.08.2025 tarihinde dolduracağım ve emeklilik hakkı kazanacağım. 2024 yılında emeklilik hakkı kazanamadım. Emekli maaşım 2025 yılına girince düştü. 2025 yılında emekli olmayıp daha sonra olsam maaşım her sene düşer mi? (Yaşar A.) Emekli aylıklarında 2024 yılından 2025 yılına geçerken yaşanan düşüşün önümüzdeki yıllarda devam edip etmeyeceğini bugünden söylemek mümkün değil. Ancak, hükümetin enflasyon ve büyüme projeksiyonlarına göre, en az beş yıl çalıştıktan sonra 2024 yılındaki emekli aylığı seviyesine tekrar ulaşmak mümkün olacak. Bu durumda, 2025 yılı yerine 2026 yılında emekli olmanız halinde, yaşadığınız kaybın çok az bir kısmını telafi etmiş olursunuz. Diğer taraftan şunu da hesaba katmak gerekir. Emekliliği hak ettikten sonra emekli aylığı bağlatmayıp çalışmaya devam etmenin de bir maliyeti vardır. Emekli aylığını bağlatmadığınız için uğrayacağınız kaybı da hesaplamalısınız. Emekli aylığını alarak çalışmaya devam etmeniz daha avantajlı olabilir. VERGİ İNDİRİMİNDE KULLANILAN ENGELLİ RAPORUNA İTİRAZ EMEKLİLİK HAKKI SAĞLAR MI? Annem için geçen sene engelli raporuyla emeklilik süreçlerini başlattık ve bu süreç çok uzun sürdü. En son heyete şubat ayında girdi ve gerekli sonuçlar geldi. Bir yayınınızda da bahsettiğiniz gibi, engellilik oranı %58 iken %53’e düşürüldü. Sürecin bu kadar uzatılmasından dolayı yeni yasaya denk geldiği için iptal edildiğini düşünüyorum. Çünkü SGK ret yazısı gönderdi. Verilen karara itirazda bulunmamız durumunda süreç tekrar baştan mı başlatılır? (Umut G.) Engellilerin emeklilik koşullarında değişiklik yapan 7538 Sayılı Kanun 15 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe girdi. Vergi indirimine ilişkin en az yüzde 40 oranında engelli raporu olan, prim günü ve sigortalılık süresi koşullarını tamamlayarak 15 Ocak 2025 tarihinden önce başvuruda bulunanların işlemleri eski kanuna göre tamamlanacak. Vergi indirimine esas engellilik raporu süreci Maliye Sağlık Kurulu’nun son kararı ile kesinleşir. SGK bu gerekçeyle ret kararı vermiş görünüyor. Verilen karar için SGK’ya itirazda bulunmanızın sonucu değiştireceğini düşünmüyorum. Ancak, emin olmak için isterseniz hukuki yardım alarak idare mahkemesine itirazda bulunabilirsiniz. Annenizin çalışma gücünde en fazla kayba yol açan hastalığının engellilik oranı yüzde 40 ve daha fazla çıkarsa yeni kanuna göre de emekli olabilir. EKSİK PRİM GÜNÜYLE NASIL EMEKLİ OLUNUR? Kademeli emeklilik hakkında bilgi verebilir misiniz? SSK giriş Tarihim 1988 ama 2012 yılına kadar arada boşluklar var. İki çocuk olduğu için. Şu anda aktif prim gün sayım 4230. Nasıl emekli olabilirim? (Kevser A.) Kademeli emeklilik, 8 Eylül 1999 tarihinden sonra çalışmaya başlayanlar için kullanılıyor. Siz 1988 yılında çalışmaya başladığınız için kademeli emeklilik grubunda yer almıyorsunuz. İki yolla emekli olabilirsiniz. Prim gününüz 3600’den fazla olduğu için bundan sonra hiç çalışmazsanız 58 yaşında emekli olursunuz. İkinci yol ise normal emekliliktir. Bunun için sigortalı çalışmaya 23 Mayıs 1988 tarihinden önce başladıysanız 5225 prim gününü, bu tarihten sonra başladıysanız 5300 prim gününü tamamlayarak emekli olabilirsiniz. Prim gününüzü tamamladığınız takdirde yaşa bakılmaksızın, tamamladığınız tarihte emeklilik hakkı elde edersiniz. 5300 prim gününe tabi olduğunuzu varsayarsak 1070 gün eksiğiniz kalıyor. Çocuklarınız için doğum borçlanması hakkınız varsa bu süreyi borçlandığınızda hemen emekli aylığı bağlatabilirsiniz. Borçlanma hakkınız yoksa söz konusu eksik günleri isteğe bağlı sigorta primi ile de tamamlayabilirsiniz. *Haberin görseli Shutterstock tarafından servis edilmiştir. *Görsel temsili
Source: Habertürk
TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken uyardı: Altına talep arttı, sahte altına dikkat!
Artan ticaret savaşları riski, ABD”nin gümrük tarifeleri açıklamaları, Çin”in misillemeleri, piyasalardaki belirsizlik yatırımcıları güvenli liman arayışına sürüklüyor.
Güvenli liman deyince de akla ilk gelen yatırım araçlarından biri olan altına talep artıyor. Ancak bu artışın getirdiği bazı riskler var.
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, artan altın talebinin sahte altın riskini de beraberinde getirdiğini vurguluyor.
“Alınan ürünlerin belgesi, sertifikası kontrol edilmeli”
Sahte altın konusunda vatandaşları uyaran Palandöken, alınan ürünlerin belgesi ve sertifikasının kontrol edilmesi gerektiğini kaydediyor:
“Alınan altınların birçoğunun sahte olduğu da piyasa içerisinde konuşuluyor. Bu durum hem esnafı mağdur ediyor, hem de sahtecilik yapan kişilerin haksız kazanç elde etmesine neden oluyor.
Vatandaşların birikimleri de bu sahteciliğin kurbanı oluyor. Bu yüzden dikkat edilmesi gereken çok önemli hususlar var. Her zaman tanıdığınız, bildiğiniz semtteki veya nerede olursa olsun güvendiğiniz esnaftan altın alışverişi yapmanız çok önemli.
Alınan ürünlerin belgesi, sertifikası ve aynı şekilde gramajı mutlaka kontrol edilmeli. Bu, hem esnafın mağdur olmasını önler, hem de sahteciliğin önüne geçilerek bu kişilerin iştahı kabartılmamış olur.”
“Tanıdık esnaftan alışveriş yapılmalı”
İnternetten satın alınan altınlar konusunda çok dikkatli olunması gerektiğini belirten Palandöken, güvenli bir şekilde altın alışverişi yapmak için kuyumcu esnafın tercih edilmeis gerektiğini ifade etti:
“Dünya genelinde altın, savaşlar ve ekonomik krizler gibi dönemlerde insanların tasarruf yönünde en güvenilir liman olarak gördüğü bir yatırım aracı.
Bu sadece bugün değil, geçmişte de böyleydi. İnsanların yastık altı birikimleri, ölüm kalım parası olarak sakladığı altınlar, bugün bazı gözü dönmüş sahtekarların hedefi haline geldi.
Haksız kazanç peşinde koşan bu kişilerin oyununa gelmemek için yapmamız gereken tek şey, güvenli alışveriştir.
Ancak bu güvenli alışveriş yalnızca sertifikası olan, gramajı belli, sizi tanıyan ve sizin de tanıdığınız esnaftan yapıldığında mümkündür. Bu sayede yapılan hataların en azından yüzde 99″u bertaraf edilir.”
“Altın alışverişlerinde her zamankinden daha dikkatli olunmalı”
Palandöken, sahte altın kurbanı olmamak için altın alışverişlerinde her zamankinden daha dikkatli olunması gerektiğinin altını çizdi:
“Yine de yanılma payı her zaman olabilir. Biliyorsunuz, altın gerçekten insanların ilgisini çeken, albenisi yüksek bir yatırım aracıdır. Bu nedenle takı, ziynet eşyaları gibi ürünlerde de aynı hilelerin yapıldığını varsayarak hareket etmek gerekir. Bu alışverişlerde son derece dikkatli olunmalı, bu tür hataların yapılacağı mekanlardan uzak durulmalı ve bu tür satıcıların iştahı kabartılmamalıdır. Bildiğiniz üzere bu fiyat koruması, gerçekten de enflasyonla eşdeğer biçimde insanların altına yönelmesine neden oldu. Altın, fiyatların yükselmesiyle birlikte bir koruyucu sığınak haline geldi ve bu nedenle altın alışverişlerinde her zamankinden daha fazla dikkat etmek gerekiyor”
Source: Dünya Gazetesi