İsteğe bağlı sigorta prim borcum var. Nasıl emekli olurum?
Soru: İsteğe bağlı sigortaya prim ödüyorum. Aylık talebinde bulunacağım ancak yaklaşık 5 aylık prim borcum var. Ödenmiş primlerimle aylığa hak kazanıyorum. Prim borcumu ödemeden tarafıma aylık bağlanabilir mi? Ömer K. İsteğe bağlı sigortaya prim ödeyen sigortalıların ait olduğu aydan itibaren en geç 12 ay içinde hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammıyla birlikte primi ödenmeyen süreler, sigortalılık süresinden sayılmamakta ve hizmet olarak verilmemektedir. İsteğe bağlı sigortalılığın sonlanma şeklinden biri sigortalının yazılı istekte bulunmasıdır. İsteğe bağlı sigortalılığını sona erdirmek için SGK’ye yazılı talepte bulunanların sigortalılıkları; – Talepte bulunulan ayın primi ödenmemişse talep tarihinden önceki primi ödenmiş ayın sonu, – Talepte bulunulan ayın primi ödenmişse dilekçenin SGK kayıtlarına intikal ettiği tarih, istemesi halinde ise bulunduğu ay sonu itibarıyla, – Talepte bulunulan ayın primini kısmi ödeyenlerin, ödediği primi karşıladığı gün itibarıyla, sona erdirilmektedir. Diğer taraftan, isteğe bağlı sigortaya ödenen primler BağKur kapsamında hizmet olarak değerlendirilmektedir. Buna göre, en son isteğe bağlı sigortaya prim ödeyip 2829 sayılı kanun gereği tarafına; – 4/b yani Bağ-Kur kapsamında aylık bağlanacakların, aylık talep tarihi itibarıyla prim ve prime ilişkin borcu bulunmaması gerekmekte olup, prim borcu olan sigortalıların aylık talep tarihinden sonra yazılı talepte bulunmaları halinde isteğe bağlı sigortalılıkları primi ödenmiş son gün itibarıyla sonlandırılmakta, yazılı talepte bulunmaması halinde ise prim borcunun ödeneceği tarihe kadar isteğe bağlı sigortalılıkları devam ettirilmektedir. – 4/a yani SSK kapsamında aylık bağlanacakların aylık talep tarihinde 4/b kapsamında prim ve prime ilişkin borcunun bulunması halinde, tahsis talepleri, borçlarını ödediği tarih itibarıyla geçerli sayılmaktadır. ÖLEN BABAMIN PRİMLERİNİ ALABİLİR MİYİZ? Soru: Yıllarca sigortasız olarak çalışan ve en son Bağ-Kur kapsamında iken 2025 yılı şubat ayında ölen babamın SSK ve BağKur kapsamındaki hizmetleri anneme ölüm aylığı bağlanması için yetmediğinden annemin aylık talebi reddedildi. Babamın primlerini toplu olarak alma imkânımız var mı koşulları nedir? Süleyman M. 5510 sayılı kanunun 32. maddesinde 4/b kapsamında yani Bağ-Kur’lu iken vefat eden sigortalının hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilmesi için ölen sigortalı adına en az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması gerekmektedir. 1800 gün içerisine borçlanma süreleri de dahildir. Ölen sigortalının 1800 gününün bulunmaması diğer bir ifadeyle, ölen sigortalının bu koşulu yerine getirememesi ve hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanamaması durumunda, ölüm tarihi esas alınmak kaydıyla kanunun 31. maddesinin birinci fıkrasına göre hesaplanan ölüm toptan ödeme tutarı sigortalının hak sahibi eş, çocuk, ana ve babasına ölüm aylığı bağlanması sırasında uygulanan oranlara göre dağıtılır. Hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanmasında aranan koşullar, ölüm toptan ödemesi yapılmasında da aynen aranmaktadır. Ölüm toptan ödeme tutarı, ölen sigortalının ödediği malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin (yüzde 20) her yıla ait tutarının, primin ait olduğu yıldan itibaren ölüm toptan ödemesi istek tarihine kadar geçen yıllar için, her yılın gerçekleşen güncelleme katsayısı ile güncellenerek bulunan tutarıdır. Buna göre, en son Bağ-Kur kapsamında sigortalı iken vefat eden babanızın mevcut hizmet süresi (borçlanmaları dahil) 1800 günden az ise annenize talebi halinde ölüm toptan ödemesi yapılır. Annenizin çalışması veya emekli olması ölüm toptan ödemesi almasına engel teşkil etmez. Böyle bir durumda, sadece toptan ödeme hissesi yüzde 75’ten yüzde 50’ye düşer.
Source: Nergis Şimşek
Kompozisyon imtihanı yani yazma sınavı
André Glucksmann, Nicole Bacharan ve Abdelwahab Meddeb ’in birlikte yazdığı La Plus Belle Histoire de la Liberté 1 (Özgürlüğün En Güzel Öyküsü) adlı kitabın önsözünü okurken ilk cümlenin altını çizmeyi unutmuşum. Oysa benim öğrenim hayatımda öğrendiğim en önemli cümlelerinden biridir. 1955 yılında, lise bitirmenin kompozisyon sınavında sorulmuştu. Sadece bana değil, o yıl lise bitirme sınavına giren bütün öğrencilere sorulmuştu: “Roman yol boyunca gezdirilen bir aynadır” cümlesini yorumlayın. Stendhal ’ın Kırmızı ve Siyah romanının birinci kitabının XIII. bölümünün başında César Vichard de Saint-Réal ’e (1639-1692) gönderme yaparak alıntıladığı ünlü cümledir bu. Araştırma yaptığınızda hemen hemen her yerde şu açıklamayı bulursunuz: “Romanlarında ‘acı gerçeğin’ peşinde koşan ve özellikle romantik esinli gençleri tasvir eden Stendhal, ‘Roman yol boyunca gezdirilen bir aynadır’ diyerek gerçekçiliğin öncüleri arasında yerini almış, dönemin toplumsal tasvirlerine eserlerinde geniş yer vermiştir.” Bu giriş bölümünden çıkarmak zorunda olduğumuz bilgiyi yazalım: 1- 1955 yılı ve öncesinde liselerde kompozisyon (yazma sanatı) diye bir ders varmış ve lise diploması almak için bu dersten sınava girmek ve bir eleştirel deneme metni yazmak gerekiyormuş. 2- O yıl ve öncesinde liselerde Türk edebiyatının yanı sıra dünya edebiyatı öğretiliyormuş. 3- O yıl ve öncesinde Mersin Lisesi’nde olduğunca liselerde Cahit Öztelli gibi, Ziya Arıkan gibi, Aytekin Yakar 2 gibi uzman lise edebiyat öğretmenleri varmış. 4- Yeni kuşaklar neden Türkçe konuşmayı ve yazmayı bilmiyorlar, genel ve temel sorusunun yanıtı yukarıdaki üç maddede yer almaktadır. 18 yaşıma kadar 30 metrekare bile olmayan bir odada ana-baba, üç kız ve bir erkek kardeşle birlikte yaşadım. Evde elektrik, çeşme suyu, masa ve sandalye, radyo falan yoktu. Radyo sesini yan odadaki ailenin radyosundan duyardım. İçecek suyu mahalledeki çeşmeden getirirdik. Beş numara gaz lambasının ışığında, biraz ders çalıştım, Ama lise döneminde Akkahve ve deniz kıyısındaki parkta ve evin yakınlarındaki Zeytinli Bahçe’nin ağaçları üzerinde ders çalışırdım. Ders çalışmak denirse… Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı dünya klasiklerinin tamamını beş numara gaz lambasının ışığında, yatağa sırtüstü yatarak okudum. Moulin Rouge adlı filmi gördükten sonra bir gün mutlaka Paris’e gitmeye karar verdim. Babama güvenirsem, yükseköğrenimi bırak liseyi bile bitiremeyeceğimi anladım ve 12 yaşımda, önce bir komşunun kimliğiyle daha sonra kendi kimliğimle Çukurova Sanayi İşletmeleri’nin iplik fabrikasında çalışmaya başladım. İhtiyarlık Sigortası numaram: 418665 idi. Çalıştığım süre, 1982 yılında, Kenan Evren rejimi tarafından TRT’den zorla emekli edilirken 25 yılı kıl payı doldurmama katkıda bulundu. Kısa pantalon giymekten, saati 12.5 kuruştan günde 12 saat çalışarak kazandığım para sayesinde kurtuldum. Herkes gibi iyi giyinmek istiyordum. Ağustos ayı sonunda kumaş alıp kendime takım elbise yaptırırdım, aynı şekilde ayakkabı ısmarlardım ayakkabıcıya. 1950’lerde hazırgiyim gelişmemişti ve pahalıydı. Şimdi işler tersine döndü, “haute couture” oldu. Öğretmen olup para kazanmaya başlayınca hele TRT dönemimde çok iyi giyiniyordum. Öyle ki bir gün Cannes Televizyon Filmleri Festivali’nde ünlü Alman aktör Horst Buchholz yanıma gelip nereden giyindiğimi sordu. Ankara’da bir mahalle terzisinin diktiğini söyledim. Kumaşını sordu, “Merinos” dedim. Okumaya düşkünlüğüm okuma yazma öğrenir öğrenmez başladı. Lise birinci sınıfta Ankara’da yayımlanan Kaynak dergisine abone oldum. Abone parasını zamanında gönderemezdim ve derginin yöneticisi Avni Dökmeci ikinci sayfanın yan boşluğuna “Abone ücreti rica…” diye yazardı. O sırada Mersin Lisesi’nde şiirleri dergilerde yayımlanan şairler vardı. Bunlardan sadece Ali Püsküllüoğlu yazmayı sürdürdü ama yetişkin yaşlarında o da şiiri sürdürmedi, sözlükçü oldu. Benim edebiyata düşkünlüğümü gören liseli şairler neden şiir yazmadığımı sordular. Bunun üzerine ilk şiirimi yazdım. “Kırmızı bisiklet Rally Marka binmişler üzerine arka arka” … Gerisi gelmedi. Ama şiir yazmayı kısa zamanda öğrendim ve Kaynak adlı dergide birkaç şiirimsi metin yayımlandı. Acemiliği kısa sürede atlattım ve 1954 yılında ilk şiirim Adana’nın Salkım dergisinde yayımlandı. Beş ciltlik Bütün Şiirleri’min birinci kitabının ilk şiiridir. Aynı yıl ünlü Yeni Ufuklar dergisinde bir şiirim yayınlandı ki Bütün Şiirleri’min birinci kitabının ikinci şiiridir. Üçüncü şiir “Garipsi Şehirde Üç Yağmur Damlası” Yücel adlı dergide yayımlandı. Birkaç gün sonra PTT’den bir ödeme pusulası geldi: Dergi 10 lira telif ücreti göndermiş. İlk telif ücretim. Demek ki 1954 yılında toy şairlere bile telif ücreti ödeniyormuş. Bu yazıyı belge olsun diye yazdım. — 1 Edition du Seuil, 2009. 2 Türk Romanında Milli Mücadele kitabının yazarı.
Source: Özdemir İnce
Bayrama-mutlu-giren-yok
Türkiye bir bayrama daha yoksulluğun, açlığın, adaletsizliğin ve zulmün pençesinde giriyor. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ve diğer CHP’li belediye başkanlarına yapılanlar toplumun vicdanında derin yaralar açarken, ekonomi yönetiminin zenginden yana uygulamaları da aynı vatandaşın cüzdanında derin boşluklar oluşturdu. Servet vergisi, fazla gayrimenkulü olandan ek vergi gibi uygulamaları es geçip işçi ve emekli maaşlarından kesen ekonomi yönetimi yüzünden milyonlarca işçi ve emekli açlık sınırının altında maaşlarla bir bayram daha geçirmeye mecbur kaldı.
KÖYLÜDEN ÖĞRENCİYE
Türk-iş verilerine göre 4 kişilik bir ailenin aç kalmamak için harcaması gereken para (açlık sınırı) 25.092 TL oldu ve asgari ücretin 3 bin TL üstüne çıktı. Yoksulluk sınırı ise, 81.734 TL’ye çıkarak asgari ücretin 4 katına ulaştı. Aynı Türkiye’de 16 milyon emeklinin yaklaşık 8 milyonu en düşük emekli maaşı olan 15 bin TL’yle hayatta kalmaya çalışıyor. Çalışanlarda da durum farklı değil. Türkiye’de yaklaşık 21 milyon işçi, asgari ücret ve civarında maaşlarla çalışıyor. Bu da milyonlarca insanın açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalıştığını gösteriyor. Buna bir de işsizler eklenince tablo daha da vahim bir hal alıyor. TÜİK verilerine göre, 13 milyon kişi işsiz. Yani 33 milyondan fazla kişi açlık sınırının altında bir gelire sahip. Buna gelecekten umudunu kaybetmiş 7 milyon öğrenci, tarımla geçinen 6 milyon köylü de eklenince toplamda 63 milyon kişi, AKP iktidarındaki bir bayrama daha yoksulluğun pençesinde giriyor.
Yardıma muhtaç 4 milyon aile var
Son verilere göre Türkiye’de yaklaşık 4 milyon aile, bakanlıktan sosyal destek alarak ayakta duruyor. Yaklaşık 3.5 milyon ailenin elektriği kesikken, 600 binden fazla ailenin ise doğalgazı kesik. TÜİK’e göre Türkiye, nüfusunun yüzde 29.3’ü yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında. Nüfusun yüzde 31.3’ü sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçeveleri vb. problemler yaşarken yüzde 30.2’si evin izolasyonundan dolayı ısınamıyor.
Mutsuzlar ülkesi olduk
Türkiye, bayrama ‘Mutsuzlar ülkesi’ olarak girdi. Ekonomiden sağlığa, eğitimden adalete, çalışma hayatından, dış politika ve asayişe, sanayiden tarım ve çevreye kadar, hemen her alanda sorunlar çığ gibi büyüdü. 86 milyonluk ülkede çifte maaşlılar, faizden geçinip paralarına para katanlar ve iktidar sahipleri ile yandaşlar hariç, gençlik mutsuz, çalışan mutsuz, emekli mutsuz. Birçok alanda ‘reform’ yaptığını savunan iktidar, sağlıkta randevu sistemini bile çözemedi. Milyonlarca göçmen ülkede kalıcı hale geldi. Eğitim, tarikatlar ve dini vakıflara emanet edilmiş durumda. Adalet ise adeta mercek ile aranır hale geldi.
Çiftçi bu bayram da borçlu
Açlık ve yoksulluk çiftçinin de peşini bırakmadı. 2 milyondan fazla kayıtlı çiftçinin bankalara borcu 1 trilyon TL oldu. Türkiye’de icralık 5 bin tarla bulunuyor. Akaryakıt ve elektrik zamlarına bir de kuraklık ve don felaketleri de eklenince çiftçinin de bayram bekleyecek ve kutlayacak hali kalmadı. Devletten yardım bekleyen çiftçi, aradığını bulamayınca üretime küstü, mesleği bıraktı. Son 5 yılda çiftçi sayısı yüzde 28.7 son 10 yılda yaklaşık yüzde 55 azaldı.
Source: Tolga Uğur
Evde, pazarda, sokakta mahcup yaşıyoruz
Ekonomi yönetimi, her gün yeni bir ‘başarı hikayesi’ yazdıklarını iddia ederken vatandaş canından bezmiş durumda. Bu durumu en çok yaşayanlarsa ülkedeki 16 milyon emekli. Muhalefet, STK’lar ve iktidar sık sık konuşurken SÖZCÜ, sözü emekliye verdi. İstanbul’daki bir emekliler lokalinde sokak- taki emeklilerle hayatı, ekonomiyi ve siyaseti konuştuk.
‘AÇLIĞI KONUŞAN YOK’
İstanbul’un Esenyurt ilçesinde Türkiye Emekliler Derneği’nin açtığı emekliler lokalindeyiz. Önce Derneğin Esenyurt Şube Başkanı Cafer Cengiz ile konuştuk. Lokalin 7 ay önce açıldığını söyleyen Cengiz, “Bu kadar kısa sürede, binlerce emekli yardım bulabilmek için geldi. Ben eski emeklilerdenim ikramiyemizle ev alırdık, maaşımızı doya doya harcardık. Ekonomi yönetimindeki nas ısrarı başladığından beri ilk defa yardıma muhtaç hale gelmiş emekliler görmeye başladık” diyor.
Emeklinin hayatta kalma kaygısı olduğunu aktaran Cengiz şunları söyledi: “Emekli hayatını ‘mahcup’ yaşıyor. Evde hanımına mahcup, misafirlikte torununa mahcup, pazarda komşusuna mahcup.” Benzer sorunlardan yakınan Emekli öğretmen Binar Karaçöp ise şöyle konuştu: “Ben 2 çocuk okuttum her öğlen dışarıda yemek yerdim. Şimdi bir çorba olmuş 150 lira. Sipariş etmeden 150 kere düşünüyorum. Ben bunlar konuşulsun tartışılsın isterken artık televizyon açmıyorum her sabah bir dalga, bir operasyon. Açlığı, yoksulluğu konuşan yok.”
SÖZCÜ emekliler lokalinde vatandaşlara halini sordu:
Torunuma gönlümce kiraz alamadım
Eşiyle yaptığı market alışverişini anlatan emekli Fahrettin amca “Ben emekli olduğumda ilk maaşımı harca harca bitiremediğimi hatırlıyorum. Şimdi markete gittik hanımla 4 torba aldık 4 bin TL’yi geçti. Torunum manavdan geçerken kiraz istedi. Gönlümce alamadım ancak bir avuç aldım 200 TL tuttu, o da yetmedi torunuma” diyor.
‘Et rüyamıza bile girmiyor’
Emekli Fahrettin Şenyiğit’in masasına geçiyoruz. Emeklinin gündemi nedir diye sorduğumuz Şenyiğit, “Emekli ülkesini düşünmekten kendini düşünemiyor ki? Kendimi, kendi vatanımda tutsak hissediyorum. Kimse konuşamıyor” diyor. 2 çocuğunun ve 1 torununun çalıştığını söyleyen Şenyiğit, “Üçü, benim tek başıma çalışırken kazandığımı kazanamıyor. Ben tek maaşla hepsine de baktım, bugün üçü birleşip bana bakamıyor. Benim etsiz yemeğim olmazdı, şimdi rüyamıza girmiyor” diyor.
‘İbadetimi yerine getiremiyorum’
Emekli öğretmen Şemsi İnkaya’ya da bayram planını sorduk. İnkaya şöyle konuşuyor: “Her yıl kestiğim kurbanı bu sene kesemiyorum. Müslüman adamım, müslüman geçinenler yüzünden ibadetimi yerine getiremiyorum. Dedem kesti, babam kesti, ben çocukluğumdan beri keserim bu yıl kesemiyorum.” Masadaki bir başka emekli ise “Emekli pazara çıkamıyor, ne bayramı. Köye gitmek en az 20 bin TL. Köyde bir cenaze olsa ölüden önce masrafı düşünüyoruz ona üzülüyoruz” diye konuşuyor.
Source: Haber Merkezi
Bayramda havale, EFT ve FAST yapılır mı? Bayramda para hesaba ne zaman geçer?
Bayram döneminde finansal işlemlerini gerçekleştirmek isteyen bireyler, para transferi yöntemlerinin tatil sürecindeki işleyişini araştırıyor. Özellikle 2025 Kurban Bayramı”nda EFT, havale ve FAST işlemlerinin ne zaman gerçekleşeceği ve gönderilen paraların hangi zaman diliminde alıcıya ulaşacağı merak ediliyor. Bankaların resmi tatil uygulaması doğrultusunda bazı işlemlerde gecikmeler yaşanabileceği bilinirken, anlık transfer sistemlerinin durumu da önem kazanıyor. Peki, bayramda havale, EFT ve FAST yapılır mı? Bayramda para hesaba ne zaman geçer? BAYRAMDA EFT HESABA GEÇER Mİ? EFT farklı bankalar aracılığıyle gerçekleştirilen para transferi olduğundan resmi tatillerde EFT”ler hesaba geçmez. Resmi tatilin sona erdiği ve normal mesainin başladığı tarihte EFT”ler hesaba aktarılır. BAYRAMDA HAVALE YAPILIR MI? Havale ise aynı bankalar üzerinden yapılan para transferi olduğundan 7-24 kullanılabilir. Milli bayramlar, dini bayramlarda havale yapılabilir. BAYRAMDA FAST HESABA GEÇER Mİ? FAST ile farklı bankalar üzerinden resmi ve dini bayramlarda para transferleri 7-24 gerçekleştirilebilir. Kurban Bayramı”nda para transferi yapacaklar, FAST ile anında para transferi yapabilirler.
Source: Sabah
Bayramın 1. günü altın fiyatları
Kurban Bayramı nın ilk günü altın piyasasında yaşanan gelişmeler yakından takip ediliyor. Bayram döneminde hediyelik ve yatırım amaçlı talebin artmasıyla altın fiyatlarında son durum merak ediliyor. Bu sebeple Bayramın 1. günü altın fiyatları ne kadar? sorusuna yanıt aranıyor. Gram altın, çeyrek altın, Cumhuriyet altını ve ons altın fiyatları, küresel piyasalardaki dalgalanmalar, döviz kurundaki hareketlilik ve jeopolitik gelişmelerden doğrudan etkileniyor. Peki, bugün gram altın, çeyrek altın, Cumhuriyet altını ve ons altın kaç lira? İşte 6 Haziran 2025 Güncel altın fiyatları!GRAM ALTIN FİYATI Alış: 4.259,22 Satış: 4.259,67 CANLI GRAM ALTIN FİYATLARI İÇİN TIKLAYINIZALTIN/ONS FİYATI Alış: 3.362,81 Satış: 3.363,42 CANLI ONS ALTIN FİYATI İÇİN TIKLAYINIZÇEYREK ALTIN FİYATI Alış: 6.814,75 Satış: 6.964,56 CANLI ÇEYREK ALTIN FİYATI İÇİN TIKLAYINIZCUMHURİYET ALTINI FİYATI Alış: 27.258,98 Satış: 27.773,05 CANLI CUMHURİYET ALTIN FİYATLARI İÇİN TIKLAYINIZTAM ALTIN FİYATI Alış: 27.572,00 Satış: 27.927,00 CANLI TAM ALTIN FİYATLARI İÇİN TIKLAYINIZYARIM ALTIN FİYATI Alış: 13.586,90 Satış: 13.929,12 CANLI YARIM ALTIN FİYATLARI İÇİN TIKLAYINIZZİYNET ALTINI FİYATI Alış: 27.258,98 Satış: 27.773,05 CANLI ZİYNET ALTINI FİYATI İÇİN TIKLAYINIZATA ALTIN FİYATI Alış: 28.189,18 Satış: 28.900,61 CANLI ATA ALTIN FİYATI İÇİN TIKLAYINIZ14 AYAR BİLEZİK GRAMI FİYATI Alış: 2.315,46 Satış: 3.286,45 CANLI 14 AYAR BİLEZİK GRAMI FİYATI İÇİN TIKLAYINIZ22 AYAR BİLEZİK GRAMI FİYATI Alış: 3.858,12 Satış: 4.087,50 CANLI 22 AYAR BİLEZİK GRAMI FİYATI İÇİN TIKLAYINIZGREMSE ALTIN FİYATI Alış: 68.719,00 Satış: 69.926,00 CANLI GREMSE ALTIN FİYATI İÇİN TIKLAYINIZ
Source: Habertürk
Mustafa Sabri Beşer yazdı: Tarihler MÖ 2025″i, MS 0001″i gösterirken…
Bu bir takvim değil; bir kıyamdır.Bu bir tarih değil; bir doğuştur.Bu bir sayfa çevirme değil; bir defter yakmadır.Tarihler MÖ 2025″i, MS 0001″i gösterdiğinde, dünya yine dönüyordu, insanlar yine konuşuyor, para yine el değiştiriyordu. Ama ben… Artık aynı yerde değildim.Yeryüzünde ayaklarım sabit, ama gökyüzünde ruhum başka bir koordinata geçmişti.Hacca gelirken şehirlerin gürültüsünü, ekranların bağırışını, dosyaların, mesajların, toplantıların gündemlerini geride bırakabildim.Ancak kalbimin loş köşelerinde pusuda bekleyen bir başka yük daha vardı: Dündemler…Zihnimin kuytularına sinmiş yorgunluklar, tamamlanmamış hesaplar, kapanmamış defterler, söylenmemiş cümleler, affedilmemiş benlikler…Bir özürsüzlük koleksiyonu, bir iç hesap dosyası…Sustuğum, susturulduğum, susturmayı seçtiğim her şeyin biriktiği tortul bir yalnızlık…Gündemler sustu, evet. Ama dündemler… Arafat”a kadar tırmaladı.Sükûtu becerebilen kalbim, onlardan kaçamadı. Hiç susmadılar!Ama Arafat, sadece bir durak değil, bir duruş.Sadece bir dağ değil, bir davet.Arafat hem çıkış hem iniş. Hem içe dönüş hem dışa yükseliş.Arafat, bedenin gölgesini bıraktığı ve ruhun esas hatlarını yeniden çizdiği yer.Efendimiz (s.a.v.) “Hac Arafat”tır/Vakfedir” buyurduğunda sadece bir fiziksel bekleyişten söz etmiyordu.O vakfe, insanın durup kendine baktığı, ömrüne dışarıdan baktığı, kalbini ilk defa dışarıdan dinlediği o uğrak nokta.Esas duruş! Hazır ol!Ve Allah buyuruyor ki: “Temizlendiğine şüphesi olan için, bu şüphe kıyamete kadar ona günah olarak yeter.”Bu şüpheyle yüzleştim; bu vaade tutundum.Arafat”ta itiraf ettim; yoruldum.Eski benliğimden, bulanık geçmişimden, içimdeki eski takvimden…Yüzleşmediğim duyguların susturulmuş feryatlarından…Ve dündemlerimle helâlleştim.Kimini affettim, kiminden özür diledim, kimine hakkımı helal ettim.Ve sonra… durmaya karar verdim.Susarak, bakarak, bekleyerek durdum.Vakfeye durdum.O an, içimde bir cümle duyuldu, “Sana yeni bir tarih veriyorum!”Tarih sıfırlandı.Takvim değişti.Ama en mühimi: kalbim değişti.Kalbimde yeni bir takvim açıldı, MS. 0001Arafat bir milattır.Ama milat sadece tarih değişimi değil; hakikatle çarpışmadır.Tevbenin zirvesidir Arafat.İnsanın, kendini affettirmek için insanlara değil, yalnız Allah”a yöneldiği yüksek düzlüktür.Milyonlarca kul, aynı anda, aynı duyguyla ellerini kaldırır:”Ya Rabbi! İşte geldim. Perişanım. İtiraf ediyorum. Sensiz yapamam.”O anda melekler, kalpleri tarar/tartar.Ve o gün, kim ağladıysa temizlenir; kim sustuysa kalpten bağırmıştır.İşte bu vedadır asıl milat.Efendimizin (s.a.v.) Veda Hutbesi minvalinde bir vedadır…Bütün eski “ben”lere, bütün kırık aynalara, bütün kaçışlara vedadır.Çünkü bir kulun kendine “Artık aynı ben olmayacağım” dediği an, yeni bir çağ başlamıştır.Arafat, beyaz örtüler altında siyah geçmişlerin silindiği yerdir.Bir kefen provasının gölgesinde, bir rahmet yağmurunun altındadır insan.Orada unvanlar düşer, roller söner, diplomalar, etiketler, kartvizitler birer çöp olur.Geriye sadece “kul” kalır.Arafat”tan önce: Kalabalıkta kaybolmuş bir ben…Arafat”tan sonra: Rabbine kavuşmuş bir ben…Milat, geçmişi inkâr etmek değil; onun üzerinden yürüyerek yeni bir benliğe doğru kararlılıkla ilerlemektir.Her Müslümanın hayatında bir Arafat kırılması yaşanmalıdır.Her kalpte bir vakfe meydanı, her secdede bir milat niyeti olmalıdır.Bu bir manifestodur!Ey dündemleriyle yaşlanmış kalp!Ey eski takviminde oyalanan ruh!Ey “artık ben buyum” zannıyla içini mühürlemiş insan!Dön!Vakfeye dur!Yeni bir milat başlat!Çünkü Arafat, sadece hacıların menzili değil, müminlerin yeniden yazdığı iman takvimidir.Ve bu takvimde yıllar değil, gözyaşları sayfa açar.Bu takvimde takvim yaprakları değil, tevbe satırları değişir.Ve bu takvimde tarih, sana yazılır.
Source: Mustafa Sabri̇ Beşer
Berberlerin mesaisi sabaha kadar sürdü! “Kaç kişiyi tıraş ettiğimi sayamadım”
Kurban Bayramı”nda bayram tıraşı olmak isteyen vatandaşlar, berberlere akın etti. Berberler de vatandaşların talebine karşılık verebilmek için bayram öncesi randevuları gece geç saatlere kadar uzattı. İzmir”in Buca ilçesi Fevzi Çakmak Caddesi”nde yer alan berber dükkanında ise arefe günü başlayan mesai bayram sabahına kadar devam etti. “KAÇ KİŞİYİ TIRAŞ ETTİĞİMİ SAYAMADIM” Berber Ahmet Ateşoğlu konuyla ilgili “Yaklaşık bir haftadır bir yoğunluk vardı ancak bugün daha da yoğunuz. Müşterilerimizi mağdur etmemek için dinlenecek, yemek yiyecek vakit bile ayıramadık kendimize. Sabah 7″de açtık dükkanı ve şu an sabahın ilk saatleri; hala açığız. Kaç kişiyi tıraş ettiğimi sayamadım ama 25″i geçmiştir herhalde. Bayram sabahında da yatmayı düşünüyoruz. Berberlere ilk gün bayram olmaz genellikle 2″nci gün olur” diye konuştu. “KONUŞMAYA DA ARA VERDİK” Berber Umut Sayat ise, ” Sabahın 7″sinden beri ayaktayız ve bu yaklaşık bir haftadır devam eden bir süreç. Normalde berberler çok konuşur derler; biz bir hafta konuşmaya da ara verdik ” dedi. BAHŞİŞ SEVİNCİ Berber dükkanında çıraklık yapan 14 yaşındaki Yusuf Polat ise yorgun olduğunu ancak aldığı bahşişlerden dolayı da mutlu olduğunu belirtti. Polat, ” Sabahın erken saatlerinden beri çalışıyorum. Berberlikte çıraklık çok zor ama bu işin güzel bir yanı var; o da bahşiş. Bugün çok güzel bahşişler aldım, 500 lira veren bile oldu ” ifadelerini kullandı.
Source: Mahmut Ekinci