Fırat-Dicle havzasında özerk bölge – Nejat Eslen
“Aptal da bilebilir. Önemli olan anlamaktır.” Albert Einstein Terör örgütü PKK’nın özel bir törenle silah yakmasından önce terör örgütü KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat, yaptığı konuşmada bundan sonra mücadelenin demokrasi ve hukuk alanlarında devam edeceğini ilan etmiştir. Bu ifade iki açıdan önemlidir. Birincisi, bu ifade ile PKK mücadelesini sona erdirmediğini, erdirmeyeceğini ilan etmiştir. İkincisi ise PKK bu ifade ile mücadelesini silahlı çatışmadan siyasi alana yükselttiğini bildirmektedir. Terörle mücadele teorisi üzerinde çalışanlar bilirler ki her terör örgütünün silahlı çabasının asli hedefi, mücadeleyi siyasi boyuta çekerek siyasi amaca giden yolun önünü açmaktır. Gelişmeler PKK için bu süreci başlatmıştır. PKK’nın siyasi amacı ise demokrasi ve hukuk alanlarındaki mücadele ile Anadolu’nun doğusunda, su zengini Fırat-Dicle havzasında, Abdullah Öcalan’ın KCK Sözleşmesi’nde açıkladığı ütopyasını, “demokratik konfederalizmi”, yani özerk bölge inşa edilmesini gerçekleştirmektir. Özerk bölge PKK’nın ara hedefidir; asli hedef ise bu coğrafyada KCK devletini kurmaktır. THOMAS BARRACK’IN MİSYONU ABD, Asya-Pasifik’te asli hedefi Çin’e karşı gücünü yoğunlaştırırken Ortadoğu coğrafyasının şekillendirilmesinde eksik kalan projeleri hızlandırmak istemektedir. Bu kapsamda, Suriye’deki gelişmeler, demokratik konfederalizmin bu ülkede uygulanmasını kolaylaştırmış, bu konuda Suriye öncelik kazanmış, PKK ise büyük kısmı ile bu ülkeye kaymıştır. Bu nedenle de demokratik konfederalizmin gerçekleştirilmesinde öncelik Suriye’dedir. Ancak, ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack’ın aynı zamanda Suriye Özel Temsilcisi olarak da görevlendirilmesi, bu projenin iki ülkede birlikte yürütülebileceğine dair işaretler vermektedir Bu sürecin nasıl gelişebileceğini anlayabilmek için ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hangi konularda mutabakata vardığını; Trump’ın Türkiye’ye büyükelçi olarak gönderdiği Thomas Barrack’ın misyonunun ne olduğunu, Osmanlı’daki millet sistemini neden övdüğünü, Erdoğan’ın TürkKürt-Arap birlikteliğine neden vurgu yaptığını, PKK’nın törenle silah yakması ile birlikte ipuçları olarak düşünmememiz gerekmektedir. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE FIRAT DİCLE HAVZASI İklim değişikliğinin etkileri giderek artmaktadır. Önümüzdeki süreçte orman yangınları ve seller gibi doğa olaylar daha da şiddetlenecek, Orta ve Batı Anadolu’da kuraklık artacak, su kaynakları hızla kuruyacak, Fırat ve Dicle havzasından batıya borularla su taşımak zaruret haline gelecektir. Fırat ve Dicle nehirleri sadece Türkiye için değil Ortadoğu için de yaşamsal önemdedir; bu su kaynakları aynı zamanda Türkiye’ye güç katan jeostratejik manivela değerindedir. ve bu nedenle de bu havza hedef bölgedir. SU KAYNAKLARINA SAHİP ÇIKMAK Siyasetçiler ne derse desin mesele, Türkiye’nin yaşamsal önemdeki su kaynaklarını ele geçirme meselesidir. Siyasetçiler ne derse desin mesele, Türkiye’nin su kaynaklarına sahip çıkma meselesidir. Bu proje, PKK’nın boyutunu aşan, suyu kontrol ederek Ortadoğu’ya egemen olmak isteyen güçlerin projesidir. Savaş stratejisi teorisinde şöyle bir tespit vardır: “Savaş nadiren planlandığı gibi gelişir.” Siyasette de çok uluslu projelerde de bu tespit geçerlidir. Fırat-Dicle havzasında demokratik konfederalizm projesi de planlandığı gibi gelişemeyecektir. Bilmem anlatabildim mi; anlaşılmasını sağlayabildim mi? NEJAT ESLEN EMEKLİ TUĞGENERAL
Source: Olaylar Ve Görüşler