Geçmişin tatlı sesi, bugünün diliyle: Otto Bite
Geçen hafta kaleme aldığım Natolia’nın kardeş mekânından bahsedeceğim size bugün: Otto Bite. Natolia’nın alt katında ama aynı zamanda ayrı bir girişi de bulunan Otto Bite’ın müthiş şık dekorasyonu ilk bakışta dikkat çeken yanı olsa da oturduğunuz an etkileyici vizyonunu çözmeye çalışırken buluyorsunuz kendinizi. Çünkü burada her şey hem çok tanıdık hem de çok farklı. Otto Bite’ın ‘ulvi amacı’ Anadolu’nun derin tatlı mirasını çağdaş pastacılıkla birleştirerek, sade ama unutulmaz lezzetlere dönüştürmek. Malum, tatlı Anadolu mutfağında yalnızca bir damak tatlandırıcı değil bir hafıza biçimidir. Kimi zaman bir düğün yemeğinden sonra, kimi zaman bir vedanın ardından; hemen her tatlı kolektif bir hafıza taşır. Özellikle de helvalar… Otto Bite’ın çıkış noktası helva çeşitleri olmuş, nitekim aslında mekânın da tam ismi ‘Otto Bite Turkish Halvah Cafe’. Menü hazırlanırken helva çeşitleri merkeze konsa da baklava yufkasının çıtırtısı, kömbedeki baharatın kokusu, sütlacın çocuksu huzuru göz ardı edilmemiş.Tanıyana aşk olsun!Geçmişe saygısını bugünün teknikleriyle ifade eden bu rafine tatlı markası Natolia’da olduğu gibi Ömür Akkor ortaklığında kurulmuş. İşin mutfağındaysa önceki yaptığı işlerin başarısıyla tanıdığımız pasta şefi Kübra Yaman var. Mutfakta bir malzemeyi, yemeği veya tatlıyı dönüştürebilmek için onu sadece bilmek yetmez, farklı mutfakları tanıyan, kıyaslayan ve yorumlayan bir vizyona sahip olmak gerekir. O malzeme veya yemeğin potansiyelini görüp başka mutfaklardan ve tekniklerinden ilham alarak hayalindeki şeyi yaratmak pek de kolay iş değil.Gelelim Otto Bite’ın her biri başlı başına ayrı bir anlatı olan tatlılarına… Un helvası mesela… Geleneksel un helvasını Fransız pastacılık teknikleriyle hazırladıkları yumuşak dokulu bir mus formuna taşıyarak içine nar ve hibiskusla hazırlanmış bir sos eklemişler; altınaysa karamelize bir çıtır taban yerleştirmişler. Bizim o mütevazı un helvasını tanıyana aşk olsun! Otto Bite sütlacındaysa nostalji ve yaratıcılık yine kol kola girmiş. Geleneksel sütlaç tadı, karamelize edilmiş çıtır pirinç patlakları ve yumuşak dokulu tarçınlı musla adeta yeniden doğmuş. Üzerine serpiştirilen tarçınlı şeker yakılarak son dokunuş yapılmış; böylece hem duyulara hem hatıralara hitap eden narin ama derin bir tat ortaya çıkmış.Otto baklavaysa gerçek bir başyapıt, en gelenekselcileri bile yoldan çıkarıp fikrini değiştirebilecek kadar iyi. Sadeyağla lezzetlendirilmiş incecik baklava yufkaları arasına çıtır fıstık katmanı, fıstık pralin ve fıstık ganaj koyarak hazırlanıyor. Üzerindeki manda kaymaklı mus tatlıya zarif bir yumuşaklık katıyor. Dışıysa ince bir karamelli çikolata tabakasıyla kaplanıyor. Klasik baklavanın şerbetli ağırlığı burada yerini katmanlararası dengeli bir tatlılığa bırakıyor. Baklava yufkasının hakkı verilmiş Otto Bite mutfağında. Sadeyağ ve balla birlikte fırında çıtırlaştırılan baklava yufka çanaklarının içi badem helvalı-kırmızı orman meyveli, fıstık ezmeli-mascar-pone kremalı, tahin-ricotto’lu lime harçlarıyla doldurularak apayrı bir biçimde kimlikleştirilmiş.Türk mutfağının en sade ama en anlamlı tatlılarından biri olan irmik helvasıysa fıstıklı çıtır bir katman üzerinde, peynirli-fıstık ezmeli irmik bazlı dolgu ve fıstık ganajla sunuluyor. Narenciyeli Datça badem helvasıysa bademli mus ve incecik bir bademli çıtır katmandan oluşuyor. Kestaneli Bursa helvası da yaz helvası formunda yorumlanmış. Bu kadar tatlının olduğu yerde içecek servisi de ayrı önem kazanıyor. Okkalı bir Türk kahvesi veya demli bir çay tatlınızın yanına biçilmiş kaftan olmakla birlikte yeni içecek denemeleri üzerinde çalıştıklarının da notunu iletelim.Dünyanın herhangi bir yerine koysan ilgi görecek, kendi bağımlı kitlesini oluşturacak bir konsept olmuş Otto Bite. Ve yalnızca bir tatlı markası değil. Gelenekle geleceğin aynı masada oturduğu, geçmişin mutfak seslerinin bugünün teknikleriyle konuştuğu bir anlatı. Her tatlı, bir hikâye. Her lokma, bir hafıza. Ve belki de en güzeli: Her şey bu kadar tanıdık, ama bir o kadar da yeni.
Source: Ebru Erke