“Gıda ve İçecek Bülteni – Çiftçilerin 3.5 Trilyonluk Talepleri”

Ozan Bingöl yazdı: Çiftçi bütçeden 3.5 trilyon alacaklı

Son birkaç gündür tarihin en büyük zirai don olayları nedeniyle çiftçilerimiz ciddi ürün ve mali kayıplar yaşamaktadır. Yıllardır hak ettiği desteği alamayan çiftçinin, toprağına daha fazla küsmemesi için her zamankinden daha fazla sahip çıkılmaya, desteklenmeye ihtiyacı vardır. Bu dönemde, en azından çiftçinin geçmişten kalan destek alacaklarının bu zor günlerde onlara ödenmesi gerekir. Ayrıca unutmamak gerekir ki, gıda enflasyonu yaşadığımız en büyük sorunlardan biridir. Bu sorunun çözümü için de mutlaka çiftçilerimizin bu kayıpları telafi edilmelidir.

Yaptığımız hesaplamalara göre; 2006-2024 dönemi için tarım kesimi devletten 3,5 trilyon lira alacaklıdır. Neden mi? Bu rakamı nasıl mı hesapladım? Cevapları aşağıdadır.

TÜRKİYE”DE NÜFUS ARTIYOR AMA EKİLEN ALAN AZALIYOR

Türkiye nüfusuna her yıl birkaç milyon kişi eklenmektedir. Ayrıca bu nüfus içinde gözükmeyen milyonlarca mülteci söz konusudur. Artan bu nüfus karşısında ekilen tarım alanlarındaki düşüş bugün yaşanan pek çok temel gıda ürününde dışa bağımlılığı ve yanlış tarım politikalarının sonuçlarını ortaya koymaktadır.

Ülke nüfusu artarken, tarım alanlarının azalması sonucunda kişi başına düşen tarım alanı hızla azalmıştır. 2001 yılında kişi başına 0,40 hektar tarım alanı düşerken 2023 yılı sonunda 0,28 hektar tarım alanına kadar düşmüştür.

Yukarıdaki tabloya göre Türkiye’de tarım alanları 2001-2023 döneminde %8,3 küçülmüştür. Tahıllar ve diğer bitkisel ürünler ekilen alandaki küçülme tarım alanlarındaki küçülmenin de üzerindedir. 2001 yılında 26.350.000 Hektar olan çayır ve mera hariç tarım alanı 2023 yılında 23.971.000 hektara düşmüştür. Tarım alanındaki düşüş %9,02 olmuştur.

Nüfusun %30,13 yükseldiği bir dönemde tarım alanlarının %9,02 azalması gıda arz güvenliği açısından üzerinde önemli durulması gereken çok önemli bir konudur.

TARIM KANUNU TARIM DESTEĞİ MİLLİ GELİRİN YÜZDE BİRİNDEN AZ OLAMAZ DİYOR AMA NEREDEYSE ÜÇTE BİRİ BİLE VERİLMİYOR

Tarım Kanunu Tarım Desteği Milli Gelirin Yüzde Birinden Az Olamaz Diyor, Ama Neredeyse Üçte Biri Bile Verilmiyor.

25.4.2006 tarih ve 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanununun “Tarımsal desteklerin finansmanı” başlıklı maddesi tarım desteği için bütçeden ayrılacak tarımsal destek miktarının gayrisafi milli hasılanın yüzde birinden az olamayacağı amir hükmünü içeriyor. Maddeye aşağıda aynen yer veriyorum:

MADDE 21 – Tarımsal destekleme programlarının finansmanı, bütçe kaynaklarından ve dış kaynaklardan sağlanır. Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz.”

Peki, iktidar Tarım Kanununun tarım destekleri milli gelirin %1’inden az olamaz hükmünü yıllardır nasıl uyguluyor. Söze hacet yok. Veriler konuşuyor.

Artan maliyetlere rağmen çiftçiye sağlanması gereken desteklerin, mevzuatta öngörülen milli gelirin %1’lik tutarının çok altında kalması çiftçinin tarlasını, ürününü ve ekmeğini her geçen gün azaltmaktadır. 2024 yılında Tarım Kanununda verilmesi zorunlu olan tarımsal destek tutarının ancak beşte biri kadar destek verilmiştir.

EKSİK ÖDENEN TARIMSAL DESTEK NEDENİYLE ÇİFTÇİ DEVLETTEN 3.5 MİLYON TRİLYON LİRA ALACAKLI

Tarım Kanunu, tarıma bütçeden yapılacak desteğin milli gelirin %1’inden aza olamayacağını emrediyor. Buna karşılık, iktidar Tarım Kanununun yürürlüğe girdiği 2006 yılından bu yana hiçbir yılda çiftçiye kanunla verilmesi zorunlu kılınan tutarda desteği vermedi. İşin kötüsü, tarım ve hayvancılık alanında artan dışa bağımlılık ortamında tarımsal desteklerin GSYH’ya oranı artmak bir yana her geçen yıl daha da düşürüldü.

Yukarıdaki tabloya göre 2006-2024 döneminde eksik ödenen desteklerin ilgili yıllar ortalama dolar kuru ile karşılığı 93,7 milyar dolardır. Bugünkü dolar kuruyla (38 TL) bu tutarı TL’ye çevirdiğimizde, Çiftçinin 2006 yılından bu yana eksik ödenen tarımsal destek tutarı 3 trilyon 559 milyar TL’ye ulaşmaktadır.

Bu eksik tutarın bir kısmının, çiftçinin zor günler yaşadığı bu dönemde ve hatta gıda enflasyonun genel enflasyondan daha yüksek olduğu bir yerde çiftçiye verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

FAİZE VAR AMA TARIMA, HAYVANCILIĞA YOK

Mevcut ekonomi yönetiminin sorunlara ve çözümlere bakış açısı biraz farklı. Gıda arz güvenliğinin söz konusu olduğu, gıda enflasyonunun genel enflasyonun üzerinde olduğu bir ortamda desteklenmesi gereken tarım yeterince desteklenmez iken faiz harcamaları hız kesmeden devam ediyor.

Örneğin 2024 yılında bütçeden faiz için yapılan ödeme toplamı; 1 trilyon 270 milyar lira iken aynı bütçeden yapılan tarımsal destek ödemelerinin toplamı sadece 91,5 milyar liradır. Faiz ödemelerinin tarımsal destek ödemelerinin 13,9 katı olduğu bir durumda, çiftçinin toprağa küsememesini beklemek, üretmesini istemek, et-süt-yumurta fiyatlarının ucuzlamasını beklemek pek de mümkün değildir.

Source: Haber Merkezi


Paleo diyeti nedir?

Günümüzde sağlıklı yaşam arayışları, geçmişin izlerini taşıyan beslenme modellerine yönelimi artırıyor. Paleo diyeti de bu kapsamda öne çıkan, ilkel çağların yeme alışkanlıklarını temel alarak geliştirilmiş bir beslenme sistemi. Taş devri diyeti olarak da bilinen bu diyet, işlenmemiş, doğal besinleri temel alarak modern çağın getirdiği sağlık problemlerine karşı bir duruş sunuyor. Peki paleo diyeti tam olarak nedir, nasıl yapılır, kimler için uygundur ve hangi menü seçeneklerini içerir? İşte detaylar. PALEO DİYETİ NEDİR? Paleo diyeti, insanın avcı-toplayıcı dönemlerdeki beslenme alışkanlıklarına dayanan bir diyet türüdür. Bu yaklaşım, tarımın ve hayvancılığın henüz gelişmediği, insanların doğada buldukları yiyeceklerle beslendiği zamanlara dönüşü temsil eder. Diyetin temelinde; sebzeler, meyveler, et, balık, yumurta, kabuklu yemişler ve doğal yağlar yer alırken, işlenmiş gıdalar, tahıllar, süt ürünleri ve rafine şekerler tamamen dışarıda bırakılır. Bu beslenme şekli, vücudun daha doğal bir şekilde çalışmasını, sindirimi kolaylaştırmasını ve modern hastalıkların riskini azaltmayı hedefler. Ayrıca bağışıklık sistemini güçlendirme, enerji seviyesini artırma ve kilo kontrolü sağlama gibi etkileriyle de dikkat çeker. PALEO DİYETİ NASIL YAPILIR? Paleo diyetine başlamak, yalnızca belli yiyecekleri tüketmekten ibaret değildir. Aynı zamanda beslenme kültürünü, yiyeceğe bakış açısını ve alışveriş alışkanlıklarını da değiştirmek gerekir. İşlenmiş hiçbir ürün bu diyette yer almaz. Etiket okuma alışkanlığı, dışarıda yemek yeme tercihlerinin gözden geçirilmesi ve mutfakta geçirilen sürenin artması gibi değişiklikler gerekebilir. Paleo diyeti uygularken: Doğal kaynaklı proteinler (serbest gezen tavuk, otla beslenen kırmızı et, av balıkları) tercih edilir. Taze sebze ve meyveler diyetin temelini oluşturur. Sağlıklı yağlar (zeytinyağı, hindistancevizi yağı, avokado) kullanılır. Kabuklu yemişler ve tohumlar ölçülü şekilde tüketilir. Tahıllar, baklagiller, süt ve süt ürünleri, şekerli gıdalar ve işlenmiş her tür ürün diyetten çıkarılır. İçme suyu dışında, bitki çayları ve hindistancevizi suyu gibi doğal içecekler tercih edilir. Bu diyetin sürdürülebilir olması için önceden planlama yapılması ve tarif çeşitliliği sağlanması önemlidir. PALEO DİYETİ FAYDALARI Paleo diyetinin savunucuları, bu beslenme düzeninin vücudu en doğal haline kavuşturduğunu ve birçok modern rahatsızlığın önüne geçtiğini savunur. Yapılan bazı araştırmalar da bu görüşleri destekleyebilir. Olası faydalar: Kilo verme sürecini hızlandırabilir. Tip 2 diyabet ve insülin direncine karşı olumlu etki gösterebilir. Sindirimi kolaylaştırır, şişkinlik ve gaz problemlerini azaltabilir. Enflamasyonu azaltarak kronik hastalık riskini düşürebilir. Daha yüksek enerji ve mental açıklık sağlayabilir. Uyku kalitesinde iyileşme ve genel yaşam kalitesinde artış gözlenebilir. Tabii bu etkilerin kişiden kişiye değiştiğini, bir uzman görüşüyle başlanmasının her zaman daha güvenli olacağını da unutmamak gerekir. PALEO DİYETİ ZARARLARI Paleo diyeti her birey için uygun olmayabilir. Özellikle tahıl, baklagil ve süt ürünlerinin tamamen dışlanması, uzun vadede bazı besin öğelerinin eksikliğine yol açabilir. Olası olumsuz etkiler: Kalsiyum eksikliği riski artabilir. Lif alımı düşebilir, bu da sindirim problemlerine neden olabilir. Sosyal yaşamda yemek seçimlerini zorlaştırabilir. Uzun süreli uygulamalarda B vitaminleri ve D vitamini eksikliği yaşanabilir. Bu sebeple diyetin bir uzman eşliğinde, bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanması önerilir. PALEO DİYETİ ÖRNEK MENÜ LİSTESİ Sabah: 2 haşlanmış yumurta Bir avuç ceviz 1 adet mevsim meyvesi Yeşil yapraklı sebzelerle hazırlanmış zeytinyağlı salata Ara Öğün: 1 avuç badem Öğle: Izgara tavuk göğsü Buharda pişirilmiş brokoli ve havuç Avokado dilimleri Ara Öğün: 1 haşlanmış yumurta ya da 1 adet meyve Akşam: Izgara somon ya da kırmızı et Fırında sebze karışımı Zeytinyağlı karışık salata Gece: Bitki çayı veya 1 adet hurma Bu menü kişisel ihtiyaçlara göre çeşitlendirilebilir. Önemli olan doğal, işlenmemiş ve katkı maddesi içermeyen besinler seçmektir. Paleo diyeti, doğaya dönüş felsefesiyle hem beslenme hem de yaşam tarzı değişikliği sunar. Uygulaması ilk etapta zorlayıcı gibi görünse de, zamanla alışkanlık haline geldiğinde birçok fayda sağlayabilir. Ancak herkes için uygun olmadığı ve bazı riskleri barındırdığı da göz önünde bulundurulmalı, mutlaka bireysel sağlık durumu dikkate alınarak planlanmalıdır. Paleo diyeti sadece geçmişe bir dönüş değil, geleceğe sağlıklı bir adım olabilir.

Source: Habertürk


Güney Marmara”nın balıkçıları bu sezon müsilaj nedeniyle umduğunu bulamadı

Güney Marmaralı balıkçılar, 1 Eylül”de başlayan ve yarın sona erecek av mevsimini müsilaj nedeniyle verimli geçiremedi. Küçük tekneli balıkçılar, Marmara Denizi”nde avlanmayı güçleştiren müsilaj nedeniyle çoğu kez kıyıya boş ağlarla döndü.

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, AA muhabirine, müsilajın 2021″de olduğu gibi 2024″te yeniden başladığını söyledi.

Sarı, müsilajın, geçen ekim ayından itibaren Marmara Denizi”nin yüzeyi ile 30 metre derinliği arasında her yeri örümcek ağı gibi sardığını anlattı.

Buna bağlı olarak büyük balıkçıların Marmara Denizi”nden uzaklaşarak Karadeniz ve Ege”ye gittiğini dile getiren Sarı, “Teknesi uygun olmayan küçük balıkçılar ve Marmara”daki balıkçıların büyük çoğunluğu hiçbir yere gidemedi. Marmara Denizi”nde attıkları ağlarda balık yerine müsilaj çektiler. Böyle olunca da küçük ölçekli balıkçılar bu sene Marmara Denizi”nde kötü bir sezon geçirdi. Türkiye”deki balıkçıların tamamını düşündüğümüzde “sezon çok kötü geçti” diyemeyiz ama Marmara Denizi için küçük ölçekli balıkçılar sezonu kötü geçirdi.” ifadelerini kullandı.

Sarı, müsilajın denizin ekosistemini olumsuz etkilediğini vurgulayarak, “Balıkçılar, ağlarını attıklarında müsilajın salyamsı yapıda olması nedeniyle yapışıyor ve ağın gözlerini kapattığı için ağın görünmezliğini ortadan kaldırıyor. Böylece balıkçılar normalde avladıklarından daha az avlanıyorlar. Müsilaj yüzeye doğru çıktıkça teknelerin soğutma suyu ihtiyacı denizden çekildiği için motorların filtrelerini tıkamaya başlayacak, çok boyutlu etkileyecek.” diye konuştu.

Mustafa Sarı, denizin dibine çöken müsilajın ekosisteme büyük zarar verdiğini ve tedbirlerin bir an önce alınması gerektiğini sözlerine ekledi.

“Umarım denizimiz bir an önce temizlenir”

Deniz Ürünleri Avcıları Üreticileri Merkez Birliği (DEM-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Işık da müsilajın en çok balıkçıları olumsuz etkilediğini belirtti.

Balıkçıların birçoğunun 15 Nisan”dan önce sezonu kapattığını ifade eden Işık, şunları kaydetti:

“Atıkların temiz şekilde denize bırakılması gerekiyor. Marmara Denizi”nin kirlilik yükü çok fazla olduğu için durumu olumsuz etkiliyor. Karasal atıkların önüne geçilebilirse önümüzdeki yıllarda Marmara”nın biraz daha rahatlayacağını söyleyebiliriz. Müsilaj eskiden 7-8 yılda bir görülürdü şimdi üçüncü yılında geri döndü. Bundan sonra daha sık görülürse çok kötü olur. Müsilaj nedeniyle Marmara Denizi”nde avcılık yapamayan balıkçılar, dünyanın en sağlıklı gıdası olan balığı vatandaşlarımıza ulaştırmakta zorluk çekiyor. Umarım denizimiz bir an önce temizlenir ve yeni sezona daha umutlu gireriz.”

“Körfezimizi gelecek nesillere aktarmamız gerekmektedir”

Gemlik Su Ürünleri Kooperatif Başkanı Hüseyin Dalarel de Gemlik Körfezi başta olmak üzere Marmara Bölgesi”nde avlanma sezonunun iyi geçmediğini söyledi.

Dalarel, müsilajın başlamasıyla özellikle 12 metre altındaki küçük ölçekli balıkçıların hepsinin zarar ettiğini belirterek, “Bir tanesi denize ağ atmadı. Halen daha denizde müsilaj var. Küçük balıkçılar büyük bir zararda. Önümüzdeki sezonun ne olacağı belli değil.” dedi.

Gemlik Su Ürünleri Kooperatif Başkan Yardımcısı Kadir Aksu da sezonun açılışında palamut avından biraz nebze olsun yüzlerinin güldüğünü anlattı.

Daha sonra denizin müsilajla kaplandığını anımsatan Aksu, “Bütün müsilaj körfeze yayıldı. Yayılmasından sonra da balıkçılık yapamaz olduk.” diye konuştu.

Aksu, özellikle küçük ölçekli, geleneksel kıyı balıkçıların çok ciddi zarar gördüğünü vurgulayarak, “Bu konuda devlet büyüklerinden, kurumlardan isteğimiz küçük balıkçıların güçlendirilmesi, desteklenmesi, bunun haricinde de Marmara”ya acil bir eylem planının hızlı bir şekilde devreye girmesini istiyoruz. Sağlıklı, hijyenli bir ortamda çalışıp körfezimizi gelecek nesillere aktarmamız gerekmektedir. Müsilaj sebebiyle balık fiyatlarında da ciddi bir artış oldu ve bu yüzden insanlar balık yiyemedi.” ifadesini kullandı.

“Müsilaj olmasaydı bu yıl balıkçılık Türkiye”de altın çağını yaşayacaktı”

DEM-BİR Çanakkale-Tekirdağ Bölge Birliği Başkanı Naci Karabiber de 1 Eylül”de başlayan sezonu müsilaj nedeniyle erken tamamladıklarını söyledi.

Müsilaj nedeniyle sıkıntı çektiklerini dile getiren Karabiber, “Erdek Körfezi”nden kasım ayının yarısından sonra aralık başı gibi müsilaj başladı. Ondan sonra Marmara”da avcılık devam etti ama lokal olarak. Ocak ayının yarısı gibi Marmara”da avcılık bitti.” dedi.

Karabiber, şu an Türkiye”deki avcı filosunun yüzde 10″unun denizde olduğunu belirterek, “Onlar da Kuzey Ege ve Sinop bölgesinde. Genellemeye bakarsak aralık sonuna kadar balıkçılar iyi bir av sezonu geçirdi. Eğer müsilaj olmasaydı bu yıl gerçekten balıkçılık Türkiye”de altın çağını yaşayacaktı. Müsilaj bastırınca işler bitti. Bu yılı geçirdik bir şekilde. Bu 3-5 yıl üst üste devam ederse Marmara Denizi için çok büyük felaket olur.” değerlendirmesinde bulundu.

Naci Karabiber, ağlarda yaşanan zayiatın giderilmesi için 35 kişi ile tamirata başladıklarını, bu tamiratın yaklaşık 2 ay sürmesini tahmin ettiklerini sözlerine ekledi.

“Umarım gelecek sezon iyi geçer”

Yalova Merkez İlçe Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hasan Karataş da özellikle salya nedeniyle dip ağ atamadıklarını ve bunun büyük zarar verdiğini söyledi.

Kötü geçen sezonun ardından gırgır olarak tabir edilen büyük balıkçıların 15 Nisan itibarıyla denizlerden çekileceğini anlatan Karataş, sözlerini şöyle tamamladı:

“Marmara Denizi”nde durum kötü. Özellikle müsilaj nedeniyle dip ağ atamıyoruz. Dip ağ olmayınca da balık alamadık. Bazı balıkçılarımız teknelerini erkenden karaya çekti ve bakımlarına başladı. Yavaş yavaş önümüzdeki sezonun hazırlıklarına başlayacaklar. Umarım gelecek sezon iyi geçer. Aksi halde balıkçılar daha zor günler geçirecek. Genel olarak balıkçıların ekonomik durumları kötüye gidiyor. Özellikle vergi konusunda devletimizin balıkçılara destek vermesini arzu ediyoruz.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Hem balıkçılar hem de vatandaşlar palamuda doydu: Bu sezon yaklaşık 50 bin ton yakalandı

Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (Sür-Koop) Genel Başkanı Ramazan Özkaya, yarın sona erecek balıkçılık av sezonunu değerlendirdi. Bu sezon balıkçılıkla ilgili yeni düzenlemelerin uygulandığına işaret eden Özkaya şu ifadeleri kullandı: “Hamsi avcılığında kota uygulaması bu sezon eylülden itibaren uygulanmaya başlandı. Herhangi bir sorun yaşanmadı. Balıkçılarımız tekne boylarına göre avlanmalarını yaptılar. Denetimler de yapıldı, kota dışı avcılık önlendi.” “YAKLAŞIK 100 BİN TON HAMSİ AVCILIĞI YAPILDI” Ramazan Özkaya, bu yıl hamsinin yeterli boya ulaşamadığına dikkati çekerek, “Bu sene yaklaşık 100 bin ton hamsi avcılığı yapıldı. Hamsi açısından da iyi bir sezon geçti diyebiliriz.” diye konuştu. “YAKLAŞIK 50 BİN TON PALAMUT YAKALANDI” Sezonun en başında denizlerde palamut bolluğu yaşandığında da değinen Özkaya, “Hem balıkçılarımız hem de vatandaşlarımız palamuda doydu. Bu sezon yaklaşık 50 bin ton palamut yakalandı.” değerlendirmesinde bulundu. “BALIKÇILAR İYİ BİR SEZON GEÇİRDİ” Balıkçıların genel olarak iyi bir sezon geçirdiklerini belirten Özkaya, sektörün yıllık 2 milyar doları aşan bir ihracat rakamı yakaladığını ve bu alanda artış ivmesinin devam ettiğini vurguladı. “MÜSİLAJDAN DOLAYI MARMARA”DA BALIKÇILARIMIZ SEZONU ERKEN KAPATTI” Özkaya, denizlerdeki yaşamı olumsuz etkileyen müsilajın bu yıl tekrar görüldüğünü dile getirerek, şu ifadeleri kullandı: “Müsilaj, özellikle Marmara Bölgesi”nde balıkçıların avcılık yapmasını engelledi. Bu sezon müsilajdan dolayı Marmara”da balıkçılarımız sezonu erken kapattı. Sektörümüze çok olumsuz bir etkisi olmadı ama önlem alınması lazım. İlerleyen yıllarda sektörümüze kötü etkileri olabilir.”

Source: Abdullah Aydemir


Dışı çıtır içi akışkan: Evde kolay künefe tarifi

Künefe, Türk mutfağının en özel tatlılarından biri. Dışı çıtır çıtır kızarmış kadayıf, içi ise akışkan tuzsuz peynirle dolu bu tatlı, genellikle restoranlarda tüketiliyor gibi görünse de aslında evde de kolayca hazırlanabilir. Üstelik sadece birkaç malzemeyle!İşte adım adım evde künefe yapımı:MALZEMELER250 gram tel kadayıf150 gram tuzsuz künefe peyniri (veya dil peyniri)100 gram tereyağı2 yemek kaşığı toz şekerŞerbeti için:1 su bardağı su1 su bardağı toz şekerBirkaç damla limon suyuHAZIRLIK AŞAMALARI1. Şerbeti hazırlayın:Su ve şekeri kaynatın. Kaynamaya başlayınca limon suyunu ekleyin. 10 dakika kadar kaynatıp soğumaya bırakın.2. Kadayıfı hazırlayın:Tel kadayıfı küçük küçük didikleyin. Eritilmiş tereyağını kadayıfa ekleyin, her yerine eşit şekilde yedirmek için güzelce harmanlayın.3. Künefeyi şekillendirin:Küçük bir tavaya ya da künefe tavasına biraz tereyağ sürün. Kadayıfın yarısını tavaya bastırarak yayın. Ortasına peyniri eşit şekilde koyun. Üzerine kalan kadayıfı ekleyin ve bastırarak düzleştirin.4. Pişirme:Orta ateşte, altı iyice kızarana kadar pişirin. Ardından dikkatlice ters çevirip diğer tarafını da kızartın.5. Şerbetleme:Künefe sıcak, şerbet soğuk olacak şekilde tatlının üzerine şerbeti dökün. Birkaç dakika dinlendirin.

Source: Haber Merkezi


Don tarlaların yarısını yok etti! Etiketler alev alev yanacak, vatandaş tedirgin

Nisan ayında pek çok kente lapa lapa kar yağdı. Yağış ve soğuk tonlarca ürünün yok olmasına neden oldu. Üretici , ürünlerini don afetinden korumak için gece boyu nöbet tutup ateş yaksa da kar etmedi. Malatyalı kayısı üreticisi yıllık bin 200 tonluk ihracatın tamamen yok olduğunu söylerken fındık üreticisinin kaybı yüzde 30″u buldu. MİLYARLARCA DOLARI DON VURDU! TRGT Haber”e konuşan Giresun Ticaret Borsası Başkanı Hamza Bölük afetin boyutunu şu cümlelerle anlattı: “Fındık özelinden gündeme getireyim. Dünya lideri olduğumuz fındık, yine bir don hasarıyla karşı karşıya. 800 bin ton rekoltesi olan fındıkta artık 500″lü rakamlar konuşuluyor. Üreticinin kaybı kadar ülkemizin dövizden kazandığı 3 milyar doların yarı yarıya düşeceğini düşünüyorum. Şubat ayında, mart ayında yaşadığımız don, fındığın en nazik dönemindeki 3. don hadisesiyle beklediğimiz rekoltenin yüzde 25-30″nu kaybettik” Çiftçilere özellikle tarsim sigortası yaptırması yönünde uyarıda bulunan Bölük kısa vadede yapılması gerekenleri ise şöyle ifade etti: ” Önce ürün kaybının tespitinin yapılması gerek. Hasar tespitine ihtiyacımız var. Zirai tarım ürünleri üzerinden sigorta yaptıranlar karşılığını alacak. Bundan sonra çiftçilere önerimiz her yıl yaptırsınlar sigortalarını. Tarım Bakanlığı tarafından tespit edilen ürünün üreticiye ödenmesi gerek. Çiftçi bunu karşılayamaz. Bu bahçelerin yeniden bakıma ihtiyacı var. Gübre ve ilaç desteğine ihtiyaç var. Bahçeler sadece bu yılı değil, gelecek yılı da kaybetti. Önümüzdeki yaz da aşırı kuraklık bekleniyor. Sadece donla alakalı değil. Ürünlerine her yıl sigorta yaptırsınlar” Bölük ayrıca rekolte kaybının pazara da yansıyacağını ciddi fiyat artışlarının olacağını kaydetti.

Source: Çağla Çağlar


Akdeniz diyeti nedir?

Sağlıklı beslenme denildiğinde dünya genelinde ilk akla gelen sistemlerden biri şüphesiz Akdeniz diyetidir. Adını Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin geleneksel mutfağından alan bu beslenme tarzı, sadece bir diyet planı değil aynı zamanda bir yaşam biçimi olarak öne çıkar. Bilimsel araştırmalar, Akdeniz usulü beslenmenin kalp hastalıkları, diyabet ve obezite gibi kronik rahatsızlıkların riskini önemli ölçüde azalttığını göstermektedir. Üstelik uygulaması da oldukça pratik ve sürdürülebilirdir. Peki Akdeniz diyeti nedir, nasıl yapılır ve örnek bir menü listesi nasıl hazırlanır? AKDENİZ DİYETİ NEDİR? Akdeniz diyeti, taze sebze ve meyveler, tam tahıllar, baklagiller, zeytinyağı, balık ve sınırlı miktarda kırmızı et içeren bir beslenme düzenidir. Bu diyetin temelini bitkisel besinler oluşturur ve işlenmiş gıdalardan kaçınılır. Ayrıca besinlerin hazırlanış şekli de önemlidir; kızartmalar yerine haşlama, buğulama veya fırında pişirme yöntemleri tercih edilir. Akdeniz diyetinde porsiyon kontrolü kadar öğünlerin dengeli dağılımı da önemlidir. Günlük kalori alımının büyük bir kısmı sağlıklı yağlardan ve kompleks karbonhidratlardan sağlanır. Lif açısından zengin bu diyet, sindirim sisteminin düzenli çalışmasına da katkıda bulunur. Aynı zamanda yemeklerin paylaşılması, yavaş yemek yeme ve keyif alma kültürü, bu diyetin psikolojik faydalarını da beraberinde getirir. AKDENİZ DİYETİ NASIL YAPILIR? Akdeniz diyetine başlamak için öncelikle doğal ve işlenmemiş gıdaları beslenme düzenine dahil etmek gerekir. Market alışverişlerinde raf ömrü uzun ürünler yerine taze ve yerel üretim besinler tercih edilmelidir. Günde en az 2-3 porsiyon sebze, 2 porsiyon meyve tüketilmesi önerilir. Zeytinyağı bu diyetin en önemli yapı taşlarından biridir. Yemeklerde ve salatalarda ana yağ kaynağı olarak kullanılır. Hayvansal yağlardan ve margarin gibi doymuş yağlardan kaçınılması gerekir. Haftada 2-3 kez balık tüketimi önerilirken, kırmızı et ayda 1-2 defa ile sınırlandırılır. Tam tahıllı ekmekler, bulgur, yulaf gibi ürünler kompleks karbonhidrat kaynağı olarak öne çıkar. Yoğurt, peynir ve kefir gibi süt ürünleri de ölçülü miktarda tüketilebilir. Tuz yerine baharatlara ağırlık verilir ve su tüketimi ihmal edilmez. Günlük su ihtiyacının karşılanması hem toksinlerin atılmasına hem de cilt sağlığına destek olur. AKDENİZ DİYETİNDE NELER VAR? Bu diyetin içeriği oldukça zengin ve renklidir. Temel besin grupları şunlardır: Taze sebze ve meyveler (domates, kabak, patlıcan, portakal, üzüm, nar) Zeytinyağı, ceviz, badem gibi sağlıklı yağlar Baklagiller (nohut, mercimek, kuru fasulye) Tam tahıllar (bulgur, kepekli makarna, yulaf) Süt ürünleri (yoğurt, kefir, az yağlı peynir) Deniz ürünleri (somon, sardalya, levrek) Baharatlar (kekik, nane, fesleğen, sarımsak) Ayrıca zeytin, avokado ve limon gibi ürünler de sıkça kullanılır. Şekerli ve unlu mamullerden uzak durularak, tatlı ihtiyacı meyve ile karşılanır. Bu çeşitlilik, beslenmenin sıkıcı hale gelmesini engeller. AKDENİZ DİYETİ LİSTESİ VE ÖRNEK MENÜ Akdeniz diyetine uygun bir günlük örnek menü şu şekilde olabilir: Kahvaltı: 1 dilim tam buğday ekmeği Zeytinyağı ile marine edilmiş zeytin Domates, salatalık, yeşil biber 1 dilim az yağlı beyaz peynir Taze nane ve maydanoz Şekersiz bitki çayı Ara Öğün: 1 avuç çiğ badem veya ceviz Öğle Yemeği: Zeytinyağlı sebze yemeği (karnabahar, havuç, bezelye) 1 kase yoğurt 1 dilim tam tahıllı ekmek Ara Öğün: 1 adet mevsim meyvesi (elma, armut vb.) Akşam Yemeği: Izgara balık Zeytinyağlı roka ve limonlu yeşillik salatası 1 porsiyon bulgur pilavı İçecek: Gün boyu bol su, yemeklerde ayran veya bitki çayı Bu menü, hem lezzetli hem de doyurucudur. Kalori kontrolünü sağlarken ihtiyaç duyulan tüm vitamin ve mineralleri sunar. Menü kişisel tercihlere göre değiştirilebilir. AKDENİZ USULÜ BESLENMENİN AVANTAJLARI Akdeniz diyeti sadece kilo kontrolü değil, genel sağlık açısından da pek çok fayda sağlar. Kalp damar sağlığını korur, kötü kolesterolü düşürür ve iyi kolesterolü yükseltir. Aynı zamanda insülin direncini azaltarak tip 2 diyabet riskini düşürür. Yüksek lif içeriği sayesinde sindirimi kolaylaştırır, kabızlık problemini azaltır ve bağırsak sağlığını destekler. Zeytinyağı ve omega-3 yağ asitleri içeren gıdalar, beyin sağlığı üzerinde de olumlu etkilere sahiptir. Araştırmalar, bu diyeti benimseyen bireylerde depresyon riskinin daha düşük olduğunu göstermektedir. Düşük glisemik indeksli besinler içerdiği için ani kan şekeri dalgalanmalarının önüne geçer. Böylece gün boyunca enerjiyi dengede tutar. Ayrıca cilt sağlığı üzerinde de olumlu etkiler yaratır, cildin parlak ve nemli kalmasına yardımcı olur. Akdeniz diyeti, doğal ve sade beslenmeyi ilke edinen, sağlık dostu bir yaşam modelidir. Akdeniz diyeti nedir sorusu yalnızca bir listeyle açıklanamayacak kadar kapsamlıdır.

Source: Habertürk