İşte bu yüzden çiğ tavuğu pişirmeden önce yıkamamalısınız: 30 yıllık kasap açıkladı
Çoğu kişi hatta mutfakta yeni başlayanlar bile, çiğ tavukların potansiyel olarak zararlı bakteriler taşıyabileceğini ve bu nedenle dikkatli bir şekilde pişirilmesi gerektiğini bilir. Salmonella ve E. coli gibi bakteriler çiğ tavukta bulunur fakat tavuk düzgün bir şekilde pişirildiğinde bu bakteriler ölür. Bazı insanlar ise bu bakterilerden korunmak için çiğ tavuklarını yıkamayı tercih eder ve pişirmeden önce yıkamanın bakterileri öldüreceğine inanır.
Fakat 30 yılı aşkın bir süredir kasaplık yapan bir uzman, bu yaygın uygulamanın aslında sağlık açısından daha tehlikeli olabileceğine dikkat çekti. İspanyol kasap El As Carnicero, sosyal medyada yaptığı paylaşımla bu konuya açıklık getirdi.
TAVUĞUNUZU YIKAMAK SAĞLIĞINIZA ZARAR VEREBİLİR
El As Carnicero, etin pişirmeden önce yıkanmasının zararlı olduğuna dikkat çekerken, sosyal medyada paylaştığı bir videoda, etin üzerinde bulunan bakterilerin, musluk altında yıkama sırasında sıçrayan suyla mutfak eşyalarına ve yüzeylere bulaşabileceğini açıkladı. Bu su sıçramaları, mutfakta çapraz bulaşma riskini artırarak, bakterilerin yayılmasına neden olabilir. Kasap, etin yıkanmasının aslında salmonella, kusma, ishal ve mide ağrıları gibi sağlık sorunlarına yol açabileceğini söyledi.
ETİN İÇ SICAKLIĞINI KONTROL EDİN
Uzman isim bunun yerine tavuk ve diğer et türlerinin iç sıcaklıklarının 65 dereceyi aşacak şekilde pişirilmesini öneriyor. Etin düzgün bir şekilde pişirilmesinin zararlı bakterileri öldürerek güvenli hale getireceğine dikkat çekerken, “Etinizi pişirirken bu sıcaklığa ulaşması her şeyi ortadan kaldıracaktır,” diyen El As Carnicero. “Ama lütfen eti yıkamayın!” ifadelerine yer verdi.
GIDA GÜVENLİĞİ UZMANLARI NE DİYOR?
ABD Tarım Bakanlığı”nın (USDA) araştırmalarına göre çiğ kümes hayvanları, sığır eti, domuz eti, kuzu eti veya dana etini pişirmeden önce yıkamak, gıda güvenliği açısından önerilmiyor. Uzmanlar, etin veya kümes hayvanının yıkanmasının mutfakta çapraz bulaşma riskini artırdığını ve bunun da gıda kaynaklı hastalıkların yayılmasına yol açabileceğini açıklıyor.
Source: Derleyen: Özge Sivas
Kurak mevsime kalmaktan korkan çiftçiler ayçiçeği ekimine erkenden başladı
Türkiye”de yağlık ayçiçeği üretiminde ilk sırada yer alan Edirne”de geçen yıl sıcak ve yağışsız hava, ayçiçeği ekili tarlaları kuruttu. Bölgede kimi üretici normalin çok altında verim alırken, bazı tarlalar da hiç biçilmedi. Kış aylarında kar ve yağmur toprağı canlandırırken, üretici bu yıl ürününü erken ekmeye karar verdi. Normal ekimi mart sonu ile mayıs başı arasında yapılan ürünün tohumu, Edirne”de hava sıcaklığının 20 dereceyi görmesi ile tarlalara ekilmeye başlandı.
“YETERLİ YAĞIŞI ALAMADIK”
Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı, “Üreticilerimizin kış döneminde çok büyük beklentileri vardı. “İnşallah bol yağışlar alırız, toprak suya doyuma ulaşır” diye hep düşündük. Belki bugün daha iyi olur’ dedik. Ama maalesef bu kış da çok yeterli yağış olmadı. Yağan yağmurlar bugüne kadar ekilen ürünler açısından bir sıkıntı yaratmadı ama toprağın doyuma ulaşması anlamında çok yeterli yağış alamadık. Mart ayında havaların ısınması ile beraber üreticilerimiz ayçiçeği yerlerini hazırlamaya başladı. Kış yağışları bizim için çok önemli ama bu yıl olmadı. Kış yağışları olmadığında üreticilerimizi korkutuyor. Ama bu durum, çok kötü yıl olacağı anlamına gelmiyor. İlkbahar ve yaz dönemlerinde ürün ihtiyacı olduğunda belirli aralıklarla yağış alırsa ummadığımız iyi verimler alabiliriz. Şimdiden karamsar olmaya gerek yok” dedi.
“İNŞALLAH BELİRLİ ARALIKLARLA YAĞIŞ ALIRIZ”
Arabacı, “Şu anda hava sıcaklığı yaklaşık 20 derecelere ulaşıyor. Üreticilerimiz de toprak tavı düzgün bir seviyeye geldiği için hazırlıklarına başladı. Üreticilerimiz, Edirne bölgesinde ekime başladı. Şu anda hazırlıklar devam ediyor. Önümüzdeki günlerde ekimler hızlı bir şekilde devam edecektir. İnşallah önümüzdeki dönemlerde belirli aralıklarla yağış alırız. Üreticimizin en azından maliyetini karşılayacak, geçimini sağlayacak ve önümüzdeki yıllarda da sürdürülebilirlik açısından iyi bir verim olur. Üreticilerimiz, kış yağışlarının iyi olmamasına moral olarak negatif açıdan bakıyorlar. Belli aralıklarla yağış alırsak iyi olur diye umuyorum” diye konuştu.
“EKSTRA KURAKLIK DESTEĞİ ALAMADIK”
Arabacı, geçen yılı hatırlatarak, “Hiç biçemeyen üreticilerimiz oldu, 10-20 kilo biçen üreticilerimiz oldu. Belki 100 kiloları bulan yerler de oldu ama Edirne”nin ortalaması tahminime göre 80 kilo civarında olmuştur. Bu da kendi tarlandan dahi zarar ettiğiniz anlamına geliyor. Üreticinin 2 yıl üst üste bir üründen zarar etme lüksü yok. Hava şartları kötü gider ve aynı pozisyon ortaya çıkarsa üreticimiz bırakın traktör satmayı, tarlalarını satmak zorunda kalır. Çünkü sürdürülebilirliği, ailesinin geçimi, masrafları açısından çok zora girer. Burada iş bakanlığımıza düşüyor. 2024 yılı kötü geçti. Bakanlığımızdan prim harici ekstra kuraklık desteği istemiştik. Maalesef onu da alamadık. Bu yıl da aynı sorunlar yaşanırsa bakanlığımızın üreticilerimizi desteklemesi gerekiyor. İnşallah güzel yağışlar ve verimler alırız. İnşallah bu kötü tablo başımıza gelmez. Ama geldiği takdirde yapılabilecek tek şey, üreticilerimizin bakanlığın desteğine ihtiyacı var” dedi.
“KÖTÜ BİR SEZON ATLATTIK”
Üretici İsmail Sancakçavuşu da “Geçen sene ciddi anlamda bir kurak vardı. Hatta şu gördüğünüz bölgede neredeyse hiç biçilmeyecek tarlalar vardı. Bu şekilde kötü bir sezon atlattık. Ancak çiftçilik umuttur. Gelecek seneye daha büyük umutla bakıyoruz ve bu sebepten yine ekime başladık. Yine kurak bir senedeyiz. Belki bundan sonra yağışlar gelecek. Hiçbir zaman kendimizi umutsuzluğa kaptırmadık. İnşallah bu sene geçen seneki gibi olmayacak. En iyi şekilde en yüksek verimle sezonu çıkarırız diye umuyorum” diye konuştu.
“ŞU AN ÇOK ERKEN EKİLMEYE BAŞLANDI”
Kuraklığın geçici olduğuna inandığını söyleyen Sancakçavuşu, “İnşallah geçicidir, birkaç yıl içinde inşallah yine eski günlerimizi görürüz. Yoksa bu şekilde burada çiftçilik artık yapılmayacak hale geliyor. Geçmiş yıllarda zaten bu zamanda daha iklim soğuktu. İnsanlar ekse bile çıkmıyordu. Çünkü ayçiçeğinin belli bir sıcaklık üstü çıkma isteği var. Ama şu an baktığımızda hava 21 derece. Ayçiçeğinin tam istediği hava koşulları. Daha önceki dönemlerde bu zamanlarda hava eksi bile oluyordu, zaten ekilmezdi. İnşallah dönemsel bir şeydir. Hep böyle gideceği kanısında olmamaya çalışıyorum. Şu an çok erken ekilmeye başladı. Ne kadar erken ekersek, temmuz sıcaklarını o kadar az maruz kalıyor ve bu sebepten daha erken ekip daha yüksek verim almayı amaçlıyoruz” dedi.
Source:
Cipsi doğru yediğinizde kilo bile almıyorsunuz! Uzmanlar açıkladı
Kilo aldıran ürünler arasında yer alan cipsler buna rağmen vazgeçilmez atıştırmalıklar arasında yerini alıyor. Beslenme uzmanları ise cipsin yanlış tüketilmesinden dolayı kilo alındığını ifade etti. Ve cipsin nasıl doğru bir şekilde yenmesi gerektiğini açıkladılar.
KÜÇÜK PAKETLİ CİPSLERİ TERCİH EDİN
Uzmanlar, cips severlere yarım paket yendikten sonra devam etmemelerini öneriyor. Tam paket cips yemenin kilo alımına neden olduğunu ifade ediyorlar. Beslenme uzmanı Vinny Kodamala”ya göre, bir paket cipsin bir yetişkinin günlük önerilen yağ alımının beşte birini, günlük tuz limitinin altıda birini ve 200″den fazla kaloriyi içeriyor.
25 gramlık cipslerin tercih edilmesi gerektiğini aktaran uzmanlar, küçük paketlerin bir yetişkinin tavsiye edilen yağ miktarının onda birini ve günlük tuz limitinin yirmide birini içerdiği ve ayrıca 100 kalorinin biraz üzerinde kaloriye sahip.
Fakat çok fazla cips tüketmenin doymuş yağ ve tuzun kalp hastalıkları, felç gibi riskleri barındırdığı da biliniyor. Uzmanlar ayrıca küçük cips paketlerinin sandviçle beraber tüketilmesini öneriyor. Günde bir paket atıştırmanın, yıllık diyete yaklaşık beş litre yemeklik yağ eklenmesine eşdeğer olduğunun altını çiziyorlar.
Source: Haber Merkezi
Hedonik açlığın altında yatan şey ne?
Yemek yemenin matematiği basittir. Vücudumuzun hayatta kalabilmesi için enerjiye ihtiyacı vardır. Enerjiyi besinlerden alırız. Vücudumuzun enerjisi bittiğinde acıkırız ve acıktığımızda yemek yiyerek bu enerjiyi karşılarız. Böyle bakınca bu çok basitmiş gibi görünüyor değil mi? Ama maalesef yemek yemeyle ilişkimiz her zaman bu kadar kolay ve sistematik olmuyor. Bazılarımız günde tek öğün yese de kendini tok hissederken bazılarımızın yemekle ilişkisi çok daha karmaşık. İştahı açık diye bildiğimiz bazı insanların doyamama, yemeğe hayır diyememe gibi sorunlarla uğraştığını duymuşsunuzdur. Evet, bazı insanlar gerçekten çok fazla yemek yiyebilir ama bu çok yemenin nedeni gerçekten aç hissetmek ya da yemek yemeyi çok sevmek olabilir mi? Bazen olmaz. Hedonik açlık, karnımız tok olsa da peşimizi bırakmayan aç hissetme karmaşasını açıklamaya çalışıyor… Hedonik açlık konusunu ilk defa duyduysanız belki de bu yazıdan sonra bu önlenemez açlık hissine başka bir yerden bakmayı deneyebilirsiniz… Vücudumuzun fizyolojik olarak aç olmasa bile kendisini sürekli aç hissetmesi durumuna hedonik açlık deriz. Yani aslında karnımız tok, vücudumuzun çalışmaya devam edebilmesi için gerekli enerjisi de var ama bizim içimizde sürekli o dilimi de ye , bir porsiyon daha iste diye konuşan bir ses de var! İştahı açık olduğunu düşünenler ama asla hedonik açlık yaşadığını fark edenler için bir haber daha! Hedonik açlık vücudunuzun istediği bir yeme şekli değil, beyninizin ve duygusal dünyanızın istediği bir yeme şekli… Evet yanlış duymadınız. Hedonik açlık sorunları genelde psikolojik temelli sorunlardır. Yemek yemeyi zihninizde kendinize verdiğiniz bir hediye olarak kodladığınızda, özellikle zor ve problemlerin yoğun olduğu dönemlerde bu duygulardan kaçmanız için aklınız hep o ödüle, yemeğe gider. Yemek yiyeli daha bir saat bile olmadı ama yanından geçtiğiniz hamburgercideki koku burnunuza doldu ve şu an o hamburgeri yemeden hayatınıza devam edemeyeceğinizi düşünüyorsunuz değil mi? Evet, çünkü hedonik açlık hissediyorsunuz ve gerçekten aç olsanız bu açlığa dayanabilecekken hedonik açlıkta bu açlığa asla dayanamayacağınızı düşünmeye başlıyorsunuz. Ver herhangi bir şey değil, o besini yemek istiyorsunuz! Hissettiğiniz açlığın fizyolojik bir açlık mı yoksa hedonik bir açlık mı olduğunu anlamanın bir diğer yolu ise bu açlığı doyurduktan sonra pişman olup olmadığınıza bakmak… Eğer yemek yediğiniz için pişmanlık duyuyorsanız muhtemelen hedonik açlık yaşamıştınız ve aslında ihtiyacınız olmayan bir şey yediniz. O da sizi şu an rahatsız ediyor… Haksızda sayılmazsınız! Hedonik açlık çekenler genelde brokoli yemenin hayalini kurmaz! Onlar daha çok fast food yiyecekleri ve çikolatalı tatlıları hayal eder… Ancak, en son yemek yemenizin üzerinden neredeyse 6 saat geçtiyse ve şu an delirmiş gibi hamburger yemek istiyorsanız bunun hedonik açlık olduğunu söyleyemeyiz çünkü 6 saat bir insanın fizyolojik olarak acıkması için gayet yeterli bir süre. Burada dikkat edilmesi gereken şey bu yemekleri yemeyi ne zaman istediğiniz olacaktır. 1 saat önce güzel bir öğün yemenize rağmen, yeni bir öğünün vakti henüz gelmemiş olmasına rağmen ısrarla bir şeyler daha yemeyi düşünmenin fizyolojik açlıkla pek de alakası yok… Yemek yemekten keyif alıyorsanız, beslenmek sizin için hayati bir ihtiyaçtan ziyade yaşamın anlamı, hayattaki en keyifli şeylerin başıysa hedonik açlıkla baş etmek sizin için biraz daha zor olabilir ama yine de kendinizi bu sarmaldan çıkarıp ihtiyacınız olmayan onca -ve genellikle zararlı- besini tüketmemeyi becerebilirsiniz. Sizi yemek yemeye yönlendiren o stres ve hüzün kaynağını bulup onu gidermek bu konudaki en etkili yollardan biri olacaktır ama bunun yanında belki insülin dengesini korumayı denemek de bir başlangıç olabilir. Ama bunun dışında da hedonik açlıkla baş etmede işe yarayabilecek yollardan bahsedilebilir. Düzenli ve yeterli uyumak hedonik açlıkla baş etme konusunda oldukça etkili bir yöntem çünkü yeterince uyumadığımızda daha aç hisseder, bu açlığı giderebilmek için daha çok yemek yemeye yöneliriz. Düzenli egzersiz yapmak insülin direncinin aniden yükselip düşmesini engelleyeceği için o da hedonik açlıkla baş etme konusunda işe yarayabilir. Örneğin, aç olmadığınız halde canınız bir şey yemek istiyor. Hemen bir yürüyüşe çıkıp bu düşünceden uzaklaşmayı deneyebilirsiniz. Hedonik açlıkta yöneldiğimiz aşığı tuzlu, aşırı tatlı ve aşırı yağlı besinler mutluluk seviyemizi arttırır. Bu besinleri sürekli tükettiğimizde onlara karşı bir bağımlılık hissetmeye, başka bir besine yönelmemeye başlarız. Sağlıklı besinlerden bile isteye uzaklaşmak da bunun bir sonucu haline gelir. Hedonik açlıkla baş edebilmek için bize keyif verecek yiyeceklere değil de sağlıklı besinlere yönelmek için kendimizi yönlendirmek bu açlıkları yatıştırmada işe yarayabilir. Bu süreci bir uzman desteğiyle yönetmek isterseniz bir diyetisyenden ya da bir psikiyatrdan destek alabilirsiniz.
Source: Habertürk