Girişimcilik Bülteni – Esnek Çalışma Modelleri ve Global Yapay Zeka İnovasyonları

Yeni dönem başlıyor! İsteyen 4 gün çalışabilecek, 3 gün izin yapacak!

İşçi ve işveren için yeni bir dönem başlıyor. Yeni bir düzenlemeyle birlikte isteyen haftanın 4 günü çalışabilecek. Ama belirli şartlar olacak. Peki, o şartlar neler ve esnek çalışma ne zaman uygulanacak? İşte esnek çalışma modelinin detayları ve ilk olarak uygulanacağı sektörler… “UZUN ZAMANDIR BEKLENEN MODEL NİHAYET HAYATA GEÇECEK” TV100″de yer alan habere göre; Mali Müşavir Murat Bal, “Çalışma hayatımızda uzun zamandır beklenen esnek çalışma modeli nihayet hayata geçecek. Bu modelle birlikte dünya standartlarında, dünyada da pek çok ülkede uygulanan örnekleri olan bir modele geçiyoruz” dedi. Çalışma hayatında önemli değişiklikler yolda. Esnek çalışma modellerini düzenlemelerle isteyen çalışan haftada 4 gün çalışabilecek. Ama bunun için 10″ar saatlik mesai yapması gerekecek. “TOPLAMDAKİ ÇALIŞMA SÜRESİ GEÇERLİ OLMUŞ OLACAK” Murat Bal “Bunun adına biz esnek çalışma modeli de diyebiliriz. Burada isteyen çalışan haftada 4 gün çalışacak ama toplamda yine 40 saati dolduracak. Ve bu 4 gün çalışmayı da günlük 10 saat mesai gibi düşünün. Günde 10 saat mesai yapacak, 4 gün yapacak bir haftada ve toplamda 40 saati dolduracak. Bu şekilde olduğunda da toplamdaki çalışma süresi de geçerli olmuş olacak” ifadelerini kullandı. Bu durum kimi çalışanların hoşuna giderken kimi ise fazla mesai yapmak yerine çalışma günlerini düşürmek istemiyor. “BU MODEL ONLARIN ÇOK İŞİNE YARAYACAK” Çalışma saatlerini belirleme esnekliği özellikle çocuk sahibi kadınlar, eğitimine devam eden gençler ve dezavantajlı gruplar için büyük kolaylık sağlıyor. Murat Bal “Dezavantajlı gruplar burada çok öne çıkıyor. Aynı zamanda çalışan anneler ve öğrencilerimizin de çalışanları burada öne çıkıyor. Bu model onların çok işine yarayacak” şeklinde konuştu. ESNEK ÇALIŞMA NE ZAMAN UYGULANACAK? Sosyal Güvenlik Uzmanı ve ekonomi yorumcusu Melis Elmen “Bu yılın artık ortasına doğru sanırım başlayacak diye düşünüyoruz. İkinci toplantılar ekonomi gündemi başlayacak. Herhalde Mart sonu, Nisan başı, ortası gibi yavaş yavaş toplanacak işverenler aralarında, işçilerine de soracaklar, yavaş yavaş başlayacaklar” ifadelerini kullandı. Elmen “Özellikle tekstil sektörü gibi ağır ve uzun mesai saatlerinde çalışan gruplar ilk başlayacak. Daha sonra diğer sektörlere de yavaş yavaş kaymasını bekliyoruz. Özellikle online çalışabilecek, kısmi zamanlı çalışabilecek, evden çalışabilecek sektörler ivedi bir şekilde bu sisteme geçecek ki biliyorsunuz zaten pandemi döneminde de kısmi yerler çoğu yerde uyguladı ve uygulanabileceğini de zaten gördüler. Esnek saatler, kısmi süreli çalışmalar, kısa çalışmalar hepsi bir şekilde piyasalara dağılacak gibi görünüyor şu anda” dedi. 10 SAAT FAZLADAN MESAİ YAPMA ZORUNLULUĞU OLACAK MI? Elmen “Şöyle olacak; mesela 45 saati atıyorum 40 saate düşürse bile 4 güne düşürdüğünü düşünelim, normalde günde 7 buçuk saat çalışmak yerine 10 saat çalışacak, o çalışmayı ona bölecek. Ama neticede işe gidiyorsunuz, yani ben olsam öyle düşünürüm mesela, 4 gün işe gitmeyi tercih ederim, 2 saat ya da bir saat fazla çalışayım, zaten işe gitmişim, 3 gün evde kalmayı tercih ederim. Hem ailemle daha güzel vakit geçiririm, yemeğimi, evimin işini daha rahat yaparım. Bir tatile gideceksem 3 gün tatile gidebilirim, bir buçuk gün gideceğime” şeklinde konuştu. Elmen “Bu genelde tercih edilebilen bir sistem ve en azından genç nesli de sektörün içinde tutabilecek bir sisteme dönüşüyor aslında. Çünkü genç nesil artık sistemden çok çıkıyor, sıkılıyorlar çünkü, 2 ay çalışıyor aman ben diyor aldım maaşımı hadi tatile diyor, iki ay çalışmıyor. O yüzden sistemde tutmak için de uygulanabilir bir duruma döndü aslında bakarsanız” ifadelerini kullandı.

Source: Internet Haber


İnme riskini önceden tespit eden yerli ve milli yapay zeka algoritmasında hedef global pazar

Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Ana Bilim Dalı”nda Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Aliş ve 3 Türk mühendis arkadaşı 2019 yılında inme ve beyin kanaması ihtimali olan hastalarda önceden tanıya yardımcı bir yapay zeka algoritması oluşturarak bu projeleri ile TÜBİTAK”a başvurdu.

Aliş ve ekibi, TÜBİTAK”ın 1512-Girişimcilik Destek Programı”ndan projelerinin kabul alması üzerine şirketlerini kurarak çalışmalarına devam etti.

Deniz Aliş, AA muhabirine, söz konusu sistemin temelinde derin öğrenme algoritmalarının bulunduğunu anlattı.

Türkiye”deki verileri anonimleştirerek ilgili bazı kurumlardan aldıklarını dile getiren Aliş, şöyle devam etti:

“Bunları uzman hekimler etiketliyorlar. Modellerimizi eğitiyoruz. Bu modelleri, beyin kanamasını, inmeyi radyolojik görüntülerle tespit edecek hale getiriyoruz. Getirdiğimiz modelleri de hastane içerisinde kurulan sisteme tüm Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) süreçlerine uygun şekilde yerleştiriyoruz. Bu modeller çekim yapıldıktan sonra görüntüyü cihazlardan alıyorlar, işliyorlar. Beyin kanaması varsa, inme varsa hemen mobil uygulamaya ve hastane sistemlerine uyarı yolluyorlar ve doktorlar, hekimler hızlı bir şekilde uyarılarak tedaviye başlanıyor. İnme hastası için o çok kıymetli dakikaları, saatleri kazanmış oluyoruz. Bu sistem 7 gün 24 saat canlı bir şekilde çalışıyor.”

İnme hastalarında tanıya ulaşmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Aliş, “Bir inme hastasını siz, birinci saatte yakalarsanız tedavi edebiliyorsunuz ama 10″uncu saatte yakalarsanız tedavi şansınız çok azalıyor, hasta felç kalıyor ya da ölüyor. Rakamlar zaten bunu gösteriyor. Dünyada her sene 15 milyon inme hastasının 6 milyonu felç, 6 milyonu da ölümle karşı karşıya kalıyor, kalan 3 milyonu da tedaviye ulaşan veya ufak inme olup tamamıyla düzelen hastalar oluyor.” ifadelerini kullandı.

Aliş, ilk olarak Acıbadem Üniversitesinden, daha sonra KOSGEB”den ve İş Bankası Yapay Zeka Fabrikasından yatırım ve fonlama destekleri aldıklarını belirterek bu desteklerle TÜBİTAK”ın kabulü ve desteği ile başladıkları ürünü daha da geliştirerek hastanelerde kullanıma sunduklarını söyledi.

“Türkiye”deki 60 hastanede şu an kullanımda”

2021 yılında ilk pilot çalışmalarını Cerrahpaşa Tıp Fakültesi”nde yaptıklarını anlatan Deniz Aliş, sistemin tamamıyla ürünleşip ticari pazara geçmesinin 2022″de Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesinde gerçekleştirildiğine işaret ederek şöyle konuştu:

“O zamanlar İstanbul İl Sağlık müdürü olan ve bugün Sağlık Bakanımız Sayın Prof. Dr. Kemal Memişoğlu hocamızın da izinleriyle İstanbul”daki 7 tane önemli büyük hastane içerisinde ürünler yerleştirildi, ağırlıklı inme merkezlerine. Bunlar arasında Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi gibi hastaneler var. 2022 yılında ticarileşen ürün İstanbul”daki bu merkezlere konuldu, hekimlerin ve hastaların kullanımına açıldı ve daha sonra Türkiye”de yaygınlaştırıldı. Şu an 60 hastanede bu uygulama yaygın bir şekilde kullanılıyor.”

Doç. Dr. Aliş, algoritmanın tamamıyla yerli ve milli imkanlarla geliştirdiğini vurgulayarak, “Bu tamamıyla Türk mühendisler tarafından ve Türk hekimler tarafından geliştirilen bir ürün. Kullanılan tüm veriler Türk verileri, tüm algoritmalar Türkiye”ye ait. Zaten ürünümüzün de bir yerli malı belgesi bulunuyor. Yüzde 99″un üzerinde yerli imkanlarla geliştirildiği kanıtlandı ve belgesi de alındı. Şimdi hedefimiz tabii ki bu yerli ve milli imkanlarla geliştirilen ürünü artık global arenaya çıkarmak.” ifadelerini kullandı.

“Türkiye yüksek teknolojiyi ihraç edebileceğini savunma sektöründe gösterdi”

İhracatlarına 2024 yılı itibarıyla başladıklarını aktaran Aliş, ilk etapta Azerbaycan, Ukrayna”da satış gerçekleştirdiklerini ve şu anda aktif olarak bu ülkelerde ürünlerinin kullanıldığını kaydetti. Birkaç ay içerisinde Arap Yarımadası”nda Katar”da pilot uygulamalarının başlayacağını bildiren Aliş, “Hollanda”da da pilot uygulamamız başlayacak. Özbekistan tarafında da görüşmeler var. Yani hızlanıyoruz ve hedefimiz de zaten önümüzdeki 5 yılda şu an 60 olan hastane sayımızı en az 800″ü yurt dışında olacak şekilde 1000″in üzerine taşımak. Avrupa başta olmak üzere ihracat yapıp ülkemize dövizi getirerek, mühendislik ekosistemimizi güçlendirmek. Bir KOBİ de olsak burada bir ekosistem yaratmayı çok arzuluyoruz ve bunu yapabileceğimize inanıyoruz. Türkiye, yüksek teknolojinin kapasitesini ihraç edebileceğini özellikle savunma sektöründe gösterdi.” değerlendirmesinde bulundu.

Aliş, Türkiye”nin savunma sanayinde yaptığı gibi sağlık sektöründe de “üreten sağlık” vizyonu ve misyonu ile çok yakın zamanda ciddi anlamda ürün ihracatı yapacağına ve kendilerinin de bunun bir parçası olacağına inandığını aktardı.

Bu algoritmanın Türkiye”de hayata geçene kadar ülkede hep yabancı menşeili ürünler kullanıldığına dikkati çeken Aliş, şunları kaydetti:

“Ben de bir hekim olarak yabancı menşeli ürünleri bizzat kendim de 2020 yılı öncesinde kullandım. Özellikle İsrail, Fransa, Kore, Amerika gibi sağlık teknolojisi ihracatını sıklıkla yapan ülkelerin ürünlerini kullanıyorduk. Bizim bir yerli alternatif yazılımımız maalesef yoktu. Bizim de zaten bu firmayı kurma amaçlarımızdan bir tanesi de bu. Yani bu yerlileştirme bizim için çok kıymetli. Bu ürünü kurduktan sonra şu an artık benim bildiğim kadarıyla hemen hemen ülkemizdeki tüm hastanelerde bu yerli alternatif devrede, yabancı ürünlerin çoğu kullanımdan kalktı.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Dünya devleri Türkiye”ye geliyor: Anlaşmada son aşamaya gelindi

Kacır, AA muhabirine, 2025 yılına ilişkin hedeflerini anlattı.Türkiye”nin sanayi ve teknoloji yolculuğu açısından 2024″ün başarılarla geçtiğini ifade eden Kacır, insanlı uzay bilim misyonlarından TÜRKSAT 6A”ya kadar Milli Teknoloji Hamlesi bakımından iftihar kaynağı çok sayıda projenin dünya sahnesiyle buluştuğunu söyledi.Kacır, bunların Türkiye”nin kabiliyetlerinin geldiği seviyenin de göstergesi olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye artık kabuğunu kırmış, en iddialı yüksek teknoloji projelerini kendi imkanlarıyla gerçekleştirme imkanı ve kabiliyeti elde etmiş bir ülke.” diye konuştu.Bu yıl yüksek teknoloji alanında hızlanacaklarını vurgulayan Kacır, yeni üretim yatırımlarıyla yeni teknoloji girişimlerinin eş zamanlı yükseleceğini bildirdi.Kacır, Türkiye”nin son 22 yılda OECD ülkeleri arasında sanayi üretimini en fazla artıran ülke olduğunu aktararak, şu değerlendirmede bulundu:”7 milyar dolara yakın yatırımı Türkiye”ye kazandırma aşamasına geldik. İnşallah önümüzdeki ay bunun ilk fazı olan 2 milyar doların üzerinde bir yatırım paketini duyuracağız. Türkiye”nin yüksek teknoloji üretim ve ihracat kapasitesini 2025″te büyük bir ivmeyle artıracağız. Biz gerçek bir üretim üssüyüz. Hedefimiz bu üretim kabiliyetlerini daha yüksek katma değerli ürünlerle, yüksek teknoloji alanlarında gerçekleştireceğimiz yatırımlarla bir üst düzeye çıkarabilmek. İnşallah 2025, elektrikli araç, batarya, güneş hücresi, rüzgar türbini, çip üretimi, AR-GE merkezleri ve yeni çıkacağımız çağrılarla biyoteknoloji, sanayi robotları ve hiper ölçekli veri merkezleri gibi başlıklarda Türkiye”nin yatırımlarla daha hızlı buluştuğu ve milletimize peşi sıra yüksek teknoloji yatırım müjdelerini duyurduğumuz bir yıl olacak.””TEKNOLOJİDE ÖNCÜ MARKALAR TÜRKİYE”Yİ TERCİH ETSİN”BYD”nin yeni nesil elektrikli araç yatırımını Türkiye”ye çektiklerini ve yatırım sürecini çok yakından takip ettiklerini vurgulayan Kacır, üretimin 2026″da başlayacağı bilgisini verdi.Kacır, otomobil yatırımlarını Türkiye”ye çekme konusunda gayretlerinin süreceğini belirterek, şöyle konuştu:”Son aşamaya geldiğimiz, yer seçimi konusunda son basamaklarını sürdürdüğümüz birtakım yatırımlar var. Küresel yatırımların ülkemize çekilmesi bizim için önemli. Bu yatırımlar başka ülkelere giderse bu defa biz orada üretilen ama Türkiye”de satılan araç markalarıyla karşı karşıya kalırız. Biz “Teknolojide öncü markalar Türkiye”yi yatırım yeri olarak tercih etsin, burada AR-GE, üretim ve Türkiye”den dünyaya ihracat yapsın” istiyoruz. BYD yatırımını bu anlayışla Türkiye”ye kazandırdık. Chery ve benzeri diğer markalarla da bu anlayışla görüşüyoruz. Bütün bu yatırımların Türkiye”de katma değer oluşturacak ve AR-GE, inovasyon çalışmalarının da Türkiye”de yapılmasını sağlayacak şekilde planlanması önceliğimiz.””YOLLARDAKİ TOGG SAYISI 50 BİNİ AŞTI”Yerli ve milli otomobil Togg”un da Türkiye”de kendi sınıfında bir numara olduğunu dile getiren Kacır, aracın “fastback” modelinin ise bu yıl kullanıcılarla buluşacağını bildirdi.Kacır, gelecek yıllarda elektrikli araç, batarya ve otonom araç teknolojilerinde elde edecekleri kazanımlarla Togg”un rekabet gücünü yükseltmeyi amaçladıklarını söyledi.Gelecek dönemde otomobillerin büyük ölçüde otonom olarak kullanılacağına işaret eden Kacır, “Bunlar, Togg”un rekabet tarafında güçlenmesi gereken alanlar. Biz Togg”u yarınlara hazırlıyoruz. Togg, Türkiye”nin mobilite teknolojilerinde onlarca teknoloji girişimi yükselmesini sağlayan bir platform. Geçen yıl yollardaki Togg sayısı 50 bini aştı.” ifadelerini kullandı.UYDUDA “KÜRESEL LİG” HEDEFİBakan Kacır, 10-15 yıl önce yılda 100-150 uydu uzaya gönderilirken bu sayının 2 bin 500″lere ulaştığına vurgu yaparak, Türkiye”nin bu alandaki potansiyeline dikkati çekti.Ülkenin uydu geliştirme ve üretme kabiliyetinin altını çizen Kacır, haberleşme ve görüntülemede olduğu gibi yakın yörünge uydularında da küresel düzeydeki yarışta var olmak istediklerini anlattı.Kacır, söz konusu uyduların geliştirilebilesi için öncelikle bir rekabet öncesi işbirliği çağrısına çıktıklarını ve çeşitli programlarla da bu alandaki desteklerini sürdüreceklerini belirterek, “Türkiye, mutlaka dünyanın önemli uydu üreticilerinden biri olacaktır. Biz mevcut kabiliyetlerimizi kamunun uzun vadeli bir yol haritası kapsamında desteklemeyi sürdürürsek sahip olduğumuz kapasite, imkan ve firmalarımızın elde ettiği yetkinlikler, Türkiye”yi yakın yörünge uydu takımları geliştirme ve üretme konusunda küresel lige taşıyacaktır.” ifadelerini kullandı.ÖNCELİKLİ HEDEF AYTürkiye”nin Ay Programı”na ilişkin de bilgi veren Kacır, Ay”a ülkenin kendisinin tasarladığı, ürettiği ve ateşlediği bir araçla erişmeyi istediklerini dile getirdi.Kacır, ABD ve Çin gibi ülkelerin yeniden Ay”a erişmek için çalışmalarını sürdürdüğüne işaret ederek, bu yarışa bir teknolojik kabiliyetle katılmanın Türkiye için önem taşıdığını dile getirdi. Hibrit roket motoru teknolojisinde Türkiye”nin dünyada en iddialı 4 ülkeden biri olduğunu belirten Kacır, sözlerine şöyle devam etti:”Eğer bu teknolojiye uzayda tarihçe kazandırabilirsek uzayda sayıları giderek artan uyduların yörüngeler arası transferlerinde kullanılabilecek birtakım araçları Türkiye”de geliştirebilir, üretebilir hale geleceğiz. Uzay ekonomisinin 1 trilyon dolara erişeceği bir perspektifte, Türkiye”nin küresel uzay ekonomisinden daha fazla pay almasını sağlayacak her adımın 5-10 yıl içinde ne büyük kazanımları getirdiğini göreceğiz. Hibrit roket motorumuzun tüm testleri başarıyla gerçekleştirildi, şimdi üretim fazındayız. Hızla üretimi tamamlayıp uzaya göndermeyi amaçlıyoruz. Aslında Ay Projesi”nde öncelikle Ay”a bir uydu göndermiş olacağız. Çünkü araç, Ay yörüngesinde faaliyet gösterecek, topladığı verileri dünyayla paylaşacak ve nihayetinde Ay yüzeyine yumuşak inişin provasını yapmış olacağız. TÜRKSAT 6A”da ilk defa fırlatma sonrasında yörünge operasyonlarını, yörüngeler arası transfer süreçlerini de bizim ekiplerimiz yönetmişti. Ay misyonunda da biz ilk kez Dünya yörüngesinden Ay transfer yörüngesine geçiş, Ay transfer yörüngesinden Ay yörüngesine geçiş gibi süreçleri yine bu kabiliyetle icra edeceğiz. Bugün Ay Programı”na dünden daha çok hazırız. Hedefimiz Ay Programı”nı başarıyla icra etmek.”YENİ TURCORN”LAR YOLDAKacır, Türkiye”nin 11 binden fazla Teknopark ve 1600″ü aşkın AR-GE ve tasarım merkeziyle dev bir ekosisteme sahip olduğunu ifade etti.Şu anda en az 7 unicorn (Turcorn) olduğuna işaret eden Kacır, “Takip ettiğimiz pek çok teknoloji girişimi milyar dolar değerin üzerinde olabilecekken hisse satışı gerçekleştirmemiş durumda. Eğer bazı teknoloji girişimlerimiz yatırım almayı tercih ederse yeni Turcornların da isimlerini duyabiliriz. Son 5 yılda Türkiye”nin teknoloji girişimlerine gerçekleştirilen yatırımlarımız 5 milyar dolara erişti. Bunu daha da artıracağız. Yeni adımlar atmaya, yeni programlar başlatmaya devam edeceğiz.” dedi.Bakan Kacır, KOBİ”leri de asla ihmal etmediklerini belirterek, KOSGEB eliyle verdikleri destekler ile emek yoğun sektörler için oluşturdukları istihdam koruma programını anlattı.Sektörlerdeki katma değer artışını, özellikle AR-GE, tasarım kabiliyetleri ve markalaşmayla daha ileri bir düzeye getirmeyi amaçladıklarını dile getiren Bakan Kacır, “Hiçbir sektörümüzü geride bırakma, kaybetme lüksümüz olamaz. Bir yandan yüksek teknoloji atılımını gerçekleştirirken bir yandan da sektörlerin tümünü himaye ettiğimiz ve kalkınmayı da bölgesel düzeyde, ülkenin tüm şehirlerine, tüm bölgelerine taşıyabildiğimiz bir anlayışta 2025″te yolumuza devam edeceğiz.” diye konuştu.ŞEHİRLER “İLKLER”LE TANIŞACAKBakan Kacır, 81 il için Yerel Kalkınma Hamlesi Programı ilan ettiklerini anımsatarak, program kapsamında her şehirde, belirli yatırım konuları için, ileri düzeyde yatırım teşvikleri vereceklerini söyledi.Pek çok başlığın insanlar için sürpriz olabileceğine dikkati çeken Kacır, şu değerlendirmede bulundu:”O şehirdeki bir ham maddenin ekonomik değere dönüşmesi adına ortaya koyduğumuz ön fizibilite çalışmaları neticesinde bu başlığı tayin edeceğiz. İnanıyorum ki bu programla gerçekleştirilecek yatırımlar, şehirlerimizde çok ciddi bir ekonomik canlılık ortaya çıkaracak. Pek çok başlık ilk kez Türkiye”de o yatırımın gerçekleşmesi, o üretim faaliyetinin başlaması sonucunu da beraberinde getirecek. Bu anlamda pek çok şehrimiz ilklerle tanışacak.””SURİYE”NİN YANINDA OLMAYA DEVAM”Bakan Kacır, Güneydoğu Anadolu Bölgesi”nin, Suriye”nin tekrar hürriyetine, özgürlüğüne kavuşması sayesinde yeni fırsatlara sahip olacağını dile getirdi.2028″e kadar 500 milyar liraya yakın yatırım öngören GAP ve KOP eylem planlarını duyurduklarını anımsatan Kacır, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu projelerine yönelik eylem planlarını da ilan edeceklerini bildirdi.Türkiye ile Suriye”nin “kardeş” olduğunu vurgulayan Kacır, sözlerini şöyle tamamladı:”Biz Suriye”nin kendi imkan ve kabiliyetleriyle yepyeni bir kalkınma yolculuğuna çıkması için elimizden gelen desteği sunacağız. Muhataplarımızla sahip olduğumuz bilgi birikimi ve deneyimi paylaşmak ve ortak geliştirilebilecek sanayi yatırımları konusunda birlikte çalışmak için sabırsızlanıyoruz. Suriye”nin ciddi bir zenginliği var. Yeter ki bu, Suriye için değerlendirilsin. Biz Suriye”nin nasıl en zor gününde yanındaysak bundan sonra da yanında olmaya devam edeceğiz. Suriye”nin elbette pek çok alanda altyapıda, ulaştırmada, enerjide, tarımda yeni atılımlar gerçekleştirmesi önemli. Bütün bu atılımları katma değere dönüştürecek yine sanayi yatırımları olacaktır. Biz de OSB”lerde ve bilimsel araştırma tarafındaki imkan ve kabiliyetlerimizi, elbette, Suriyeli dostlarımızla paylaşacağız.”

Source: Www.star.com.tr